• Sonuç bulunamadı

YENĐLENEBĐLĐR ENERJĐ KAYNAKLARI AÇISINDAN TÜRKĐYE VE AVRUPA BĐRLĐĞĐ KARŞILAŞTIRMAS

3.1. ENERJĐ ALANINDA TÜRKĐYE VE AVRUPA BĐRLĐĞĐ’NĐN GENEL DURUMU

3.1.2. Avrupa Birliği’nde Genel Durum

01.01.2007 tarihi itibariyle Avrupa Birliği (AB), son genişleme sürecinin ardından Bulgaristan ve Romanya’nın da katılımıyla birlikte 27 üyeli bir topluluk haline gelmiştir. Bu açıdan AB, ülkelerarası ekonomik, siyasi ve toplumsal iş birliğinin en üst seviyede gerçekleştiği önemli bir bütünleşme (entegrasyon) hareketi olarak, birçok sektörde olduğu gibi enerji sektöründe de dünyada önemli bir konuma sahiptir.

Tablo 16, 27 üyeli AB’nin 2000-2005 döneminde birincil enerji kaynakları üretim ve tüketim miktarlarını ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra, birincil enerji üretiminde kullanılan kaynakların dağılımı da Şekil 16’da gösterilmektedir.

Tablo 16: AB-27 Birincil Enerji Üretim ve Tüketim Değerleri (2000-2005)

Yıllar Birincil Enerji

Üretimi (Mtpe) Birincil Enerji Tüketimi (Mtpe) Üretim/Tüketim 2000 931,17 1.711,98 0,54 2001 932,31 1.751,86 0,53 2002 932,80 1.745,07 0,53 2003 924,60 1.787,09 0,52 2004 921,02 1.808,04 0,51 2005 890,03 1.811,32 0,49

Kaynak: Eurostat., Energy Yearly Statistics 2005, Eurostat Statistical Books, Luxembourg, 2007, s. 9, adlı çalışmadan yararlanılmıştır.

209

RESSĐAD, “9. Kalkınma Planı Genel Enerji Özel Đhtisas Komisyonu Taslak Raporu Üzerinde RESSĐAD Görüşü”, http://www.ressiad.org.tr/dhie.php?t=duyurular&ID=18, (Erişim Tarihi: 20.03.2008).

Şekil 16: AB-27 Birincil Enerji Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı (2000-2005) 0 50 100 150 200 250 300 2000 2001 2002 2003 2004 2005 Yıllar M tp e Taş kömürü Linyit Petrol Doğal gaz Nükleer enerji YEK

Kaynak: Eurostat., 2007 (Yearly); s. 10, adlı çalışmadaki veriler kullanılmıştır.

Tablo 16’da görüldüğü üzere, AB’nin birincil enerji üretim-tüketim dengesi yıllar itibariyle bozulmaktadır. 2000 yılında üretimini tüketimi karşılama oranı % 54 seviyesinde iken, 2005 yılı sonunda bu oran % 49’a gerilemiştir. Bu gelişme, birincil enerji üretiminin ilgili dönemde azalmasına (% 4,4) karşılık, enerji tüketimindeki artışın (% 5,8) devam etmesinden kaynaklanmaktadır.

Birincil enerji üretimindeki eğilim, 2003 yılına kadar dengeli bir seyir izlerken, bu tarihten sonra aşağı yönlü bir hareket göstermiştir. Birincil enerji üretiminin kaynaklara göre gelişimi (Şekil 16) ve enerji dış alımına ilişkin veriler incelendiğinde ise, üretimdeki azalmanın temel nedeni ortaya çıkmaktadır.

Buna göre; taş kömürü, petrol ve doğal gaz gibi fosil kaynak rezervlerindeki düşüş, bu kaynaklara dayalı üretimi azaltmakta; ortaya çıkan enerji açığı ise artan miktarlarda petrol ve doğal gaz dış alımı ile karşılanmaktadır. Birliğin net enerji dış alımının aynı dönemde % 19 artması ve bu artışın % 93’lük kısmının petrol ve doğal gaz dış alımından kaynaklanması, ortaya konan tespite önemli bir dayanak oluşturmaktadır.

Bir taraftan, fosil kaynaklardan enerji üretimi düşüş eğilimindeyken; diğer taraftan nükleer enerji ve linyit üretiminde önemli değişimler olmadığı, yenilenebilir enerji üretiminde ise kayda değer bir artış yaşandığı görülmektedir. Yenilenebilir enerjinin birincil enerji üretimindeki payı, 2000-2005 döneminde % 8 seviyesinden

% 14,1 seviyesine yükselmiş olup; fosil kaynaklara dayalı enerji üretimindeki düşüş de bu gelişmeyi desteklemiştir.

Ortaya çıkan genel tablo Türkiye ile karşılaştırıldığında ise, birtakım benzerlikler ve farklılıklar göze çarpmaktadır. Bu benzerliklerden birincisi ve en önemlisi; AB ve Türkiye’nin birincil enerji üretim-tüketim dengelerindeki açıkların büyümekte olması ve enerjide dışa bağımlılığın artmasıdır.

Đkinci olarak; Türkiye gibi AB de, petrol ve doğal gaz dış alımına ağırlık vererek enerji tüketimindeki açığı karşılamakta; özellikle, Birliğin ekonomik büyümesinin hız kazanmaya başladığı 2003 yılından itibaren (2003-2005: % 4,16 büyüme), enerji tüketimindeki artış ve enerji üretimindeki düşüşe paralel olarak üretim/tüketim oranı % 50 sınırının altında gerçekleşmektedir. 2005 yılı sonu itibariyle, Birliğin enerji üretim/tüketim oranı % 48, Türkiye’nin ise % 27 seviyesindedir.

AB ve Türkiye’nin enerji alanındaki temel farklılığı ise; birincil enerji üretiminde kullanılan nükleer enerji ile ilgili olmaktadır. Birlik, birincil enerji üretiminin % 28,9’unu nükleer enerjiden sağlamış olup; buna karşın Türkiye, nükleer enerji üretimi ile ilgili kanunu henüz 2007 yılı sonunda yürürlüğe koymuştur210.

Buna ek olarak; Türkiye’nin birincil enerji kaynakları tüketim oranındaki değişkenliği Birlik oranınınki ile karşılaştırıldığında daha yüksektir. Bu nedenle, “gelişmekte olan ülkeler” sınıfında yer alan Türkiye’nin, “hızlı ekonomik büyüme- yüksek enerji tüketimi” ilişkisi temelinde üretim/tüketim dengesi olumsuz bir şekilde değişmekte ve Türkiye, enerjide dış ülkelere daha bağımlı olmaktadır. Söz konusu duruma, Türkiye’nin, 2005 yılı sonu itibariyle Birliğe dahil olduğu varsayımı eklendiğinde, Birliğin % 49 olan birincil enerji üretim/tüketim oranının % 48’e düştüğü de görülmektedir.

210

“5710 sayılı Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve Đşletilmesi ile Enerji Satışına Đlişkin Kanun”,

Tablo 17: AB-27 Elektrik Enerjisi Üretim ve Tüketim Değerleri (2000-2005)

Yıllar Brüt Üretim

(GWh)

Net Tüketim* (GWh)

Kişi Başına Düşen Net Tüketim (KWh) 2000 3.021.679 2.515.834 5.218 2001 3.108.443 2.591.005 5.365 2002 3.117.186 2.599.353 5.365 2003 3.216.041 2.665.967 5.480 2004 3.288.546 2.717.455 5.561 2005 3.310.401 2.755.978 5.614

* Net Tüketim = Brüt üretim-Đç tüketim+Dış alım-Dış Satım-Şebeke kayıpları Kaynak: Eurostat., 2007 (Yearly); s. 9.

Şekil 17: AB-27 Elektrik Enerjisi Üretiminin Kaynaklara Göre Gelişimi (2000-2005)

0 200000 400000 600000 800000 1000000 1200000 2000 2001 2002 2003 2004 2005 Yıllar G w h Taş kömürü Linyit Petrol ürünleri Doğal gaz Nükleer enerji YEK

Kaynak: Eurostat., 2007 (Yearly); s. 10, adlı çalışmadaki verilerden yararlanılmıştır.

AB ülkelerinin, 2000-2005 dönemi elektrik enerjisi üretim ve tüketim değerleri incelendiğinde; söz konusu dönem boyunca üretim ve tüketim miktarlarının birbirine benzer bir artış gösterdiği (% 9,5); kişi başına düşen net elektrik enerjisi tüketiminin, Birliğin toplam nüfusundaki büyümeye ( % 1,8) ve gelir artışına ( % 8,5) bağlı olarak % 7,6 oranında arttığı görülmektedir.

Ortaya çıkan bu artışa, enerji kaynağı temelinde yapısal bir değerlendirmede bulunmak gerekirse; elektrik enerjisi üretiminde petrol ve petrol ürünleri kullanımının, özellikle küresel petrol fiyatlarının yükselişe geçmeye başladığı 2003 yılından itibaren düşüş eğilimine girdiği (% 25 azalış) gözlemlenmektedir.

Buna karşılık, Birlik, aynı dönemde maliyet ve ekolojik düzenin korunması açısından petrole önemli bir seçenek oluşturan doğal gazı tercih etmiştir. 2000 yılında brüt elektrik enerjisi üretiminde doğal gazın payı % 16 seviyesinde olup, 2005 yılı sonunda bu oran % 20’ye yükselmiştir. Bu sonuca göre doğal gaz, kullanım itibariyle tüm enerji kaynakları arasında ikinci sırada yer almaktadır.

Birlik açısından en olumlu gelişme ise, elektrik enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına ilişkindir. Özellikle 2003 yılı sonrasında, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisi miktarı % 7,5 oranında artmış ve yenilenebilir enerjinin tüm enerji kaynakları içindeki payı 2005 yılı sonu itibariyle % 15,2’ye yükselmiştir.

Yenilenebilir enerji kullanımındaki bu artışın temel nedeni, Şekil 17 daha dikkatli incelendiğinde ortaya çıkmaktadır. Şekilde, petrol ve yenilenebilir enerji kullanım eğrilerinin, 2003 yılından itibaren ters yönlü hareket etmeye başlaması göze çarpmaktadır. Bu nedenle, Birliğin elektrik enerjisi üretiminde yerli enerji kaynaklarına önem vermesini, ABD’nin Irak’a yönelik askeri harekatının petrol fiyatları üzerinde yaratmış olduğu yukarı yönlü etkiyle açıklamak mümkündür.

Son olarak, elektrik enerjisi üretim ve tüketim değerleri açısından AB ile Türkiye arasında genel bir karşılaştırma yapıldığında başlıca şu sonuçlara ulaşılmaktadır:

1) Türkiye ve AB’de, brüt elektrik enerjisi üretimi yıllar itibariyle artmaktadır. Bu artışta, doğal gaz ve yenilenebilir enerji ön plana çıkarken, elektrik enerjisi üretiminde bu iki enerji kaynağının payı, 2005 yılı sonunda AB’de % 32,6’ya, Türkiye’de % 70,1’e çıkmıştır.

2) Türkiye’de kişi başına düşen net elektrik enerjisi tüketimi ise, AB-27 ortalamasının oldukça altındadır. 2005 yılı sonunda, AB’de 5.614 KWh olan tüketim değeri, Türkiye’de 1.808 KWh olarak gerçekleşmiştir.

3) AB’ye üye ülkeler ayrıntılı olarak incelendiğinde; 13 ülkede kişi başına düşen net elektrik enerjisi tüketimi AB ortalamasının altında iken, 14 ülkenin tüketim değerleri AB ortalamasının üzerinde olmuştur. Akdeniz’e kıyısı olan, birtakım ekonomik, siyasi ve kültürel benzerliklerden dolayı Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde sıklıkla karşılaştırıldığı ülkelerden Yunanistan (4.593 KWh) ve Portekiz (4.399 KWh) de, elektrik enerjisi tüketiminde AB ortalamasının altında yer alan ülkeler olup, Đspanya’da kişi başına düşen elektrik enerjisi tüketimi (5.628 KWh) AB ortalamasına neredeyse eşittir.

Bu ülkelerin dışında, Birliğe 2000 yılından sonra dahil olan ve çoğunu “Merkezi-Doğu Avrupa ülkelerinin (MDAÜ)” oluşturduğu son 12 ülke içinde sadece Romanya (1.803 KWh), söz konusu istatistik olarak Türkiye’nin gerisindedir. Türkiye’nin sınır komşusu olan ve dönemsel gereksinimlerden dolayı elektrik dış alımı da yaptığı Bulgaristan (3.309 KWh) ile nüfus miktarı ve ekonomik büyüklük açısından Türkiye’ye en yakın ülke konumundaki Polonya (2.589 KWh), kişi başına düşen net elektrik tüketimi açısından Türkiye’nin önündeki ülkelerdir.

Türkiye’nin, 2005 yılı sonunda AB’ye üye olduğu varsayımında ise, Birliğin kişi başına düşen net elektrik enerjisi tüketiminin önemli ölçüde azaldığı görülmektedir. Bu varsayıma göre; Türkiye, 2005 yılında 27 üyeli AB’ye 28. ülke olarak katılması durumunda, Birliğin brüt elektrik enerjisi üretme kapasitesini % 4,9 oranında artırdığı; buna karşın, nüfus büyüklüğü nedeniyle, Birliğin kişi başına düşen elektrik enerjisi tüketimini yaklaşık % 8,7 oranında (486 KWh) azalttığı sonucu elde edilmektedir.

3.2. TÜRKĐYE VE AVRUPA BĐRLĐĞĐ’NĐN ENERJĐ POLĐTĐKALARI VE