• Sonuç bulunamadı

Suut Kemalettin, Görüş, s 92-95.

Modernleşme Sürec

16 Suut Kemalettin, Görüş, s 92-95.

GÖRÜŞ MECMUASI 161

Ahmet Kutsi, Görüş’ün ikinci sayısının kronik bölümünde “Eski ve Yeni Edebi- yat” tartışmalarının özet ve değerlendirmesini yapar. Ağustos 1930 yılında Ankara’da Edebiyat Muallimleri Kongresi toplanır. Bu kongrede orta dereceli (ortaokul ve lise) okullarda okutulacak edebiyat ders kitaplarının gayesi hakkında hararetli tartışmalar yapılır. Kongrede Türkçeye ait sorunlar, yeni imlâda yaşanan güçlükler, gramer dersi- nin programı hakkında uzun uzun konuşulur. Türkçe dersinin işlenişi ile ortaya çıkan sorunların tespitinden sonra Millî Talim ve Terbiye Heyeti edebiyat dersinde takip edilecek yol haritasını belirler. Heyet, önerilerini üç madde halinde kongreye sunar: “1- Edebiyat derslerinde takip edilecek usûl ve bu tarihin devirlere taksimi, 2- Garp edebiyatına verilecek zaman, 3- Bir lise kütüphanesi, ne gibi kitaplar ihtiva etmelidir?” Tartışmalarda: “Hıfzı Tevfik (Gönensay), programı olduğu gibi kabul ediyor, yalnız edebî metinlerin ve divanların mutâlaasını kolaylaştıracak bazı ilâveler teklif ediyordu. Buna mukabil Halil Vedat (Fıratlı), edebiyat tarihi namı altında yapılan bir edebiyat tedrisatının doğru olmadığını, sentetik bir edebiyat tedrisatına lüzum olduğunu, nevi- lerin tekâmülü üzerinde yapılacak tedrisatın talebede terkip kabiliyetlerini yaratacağını söyledi. Ona göre bu derslerin gayesi, gençlerde edebî zevkin teşekkülü ve terkip kabiliyetinin inkişafını temin etmektir. Diğer taraftan bugünkü edebiyat tedrisatının mihverini divan edebiyatı teşkil etmektedir. Divan edebiyatı şekilden ibaret, zihnî ve marazî bir edebiyattır. Gençlerde, yukarıdaki gayeyi öldürüyor. Divan edebiyatı, lise dersleri arasından kaldırılmalıdır. Kâzım Nami (Duru) Bey de oldukça uzun süren bir mukaddime ile bizim hakiki edebiyatımızın divan edebiyatı olmadığını, binaenaleyh edebiyat tedrisatına başka bir mecra verilmesi lâzım geldiğini söyledi. Şevket Süreyya Bey de edebiyat derslerinin tahrir ve metin dersleri üzerinde kalmasını isterken bir tarih-i edebiyat tedrisatının lüzumsuzluğuna iştirak etmiştir.”

Kongrede, muallimler arasında tartışmalar iki noktada yoğunlaşır:

Bunlardan biri tedris, usûl ve terbiye meselesi, diğeri ise divan edebiyatının liselerde okutulmaması meselesi. İlk oturumdan sonra: “Müzakerelerin ikinci günü Ahmet Hamdi Bey’in, divan edebiyatının lise programlarından kaldırılmasını ve edebiyat tarihi tedrisatının Tanzimat’tan sonraki devre inhisar etmesini teklif etmesi üzerine münakaşa çok ciddi bir safhaya intikal etmekle beraber sarî bir hâl aldı... Halil Vedat Bey’in öne sürdüğü bazı iddiaları, Hamdi Bey’in bambaşka ve yepyeni bir tezin müdafaası için kullanıldığının farkına varılmıştı. Hamdi Bey’in iddiasına nazaran, edebiyat tedrisatının iki gayesi olabilirdi: 1. Talebeye edebî bir zevk vermek, 2. Onu içinde yaşadığı medeniyetin kültürü ile karşılaştırmak. Halbuki bizim edebiyatımız ve umumiyetle cemiyetimiz, tanıdığımız hemen bütün diğer milletler gibi bir tek me- deniyetin içinde inkişâf etmiş değildir. (...) Artık yeni kıymetler ve yeni bir teşekkül peşinde koşulan bu devrin, dünkünden bambaşka iştiyakları var. Bizde milliyet fikri bu asırda şuurlanmaya başladığı gibi yeni hüviyetimiz de bugünkü Garp medeniyetinin sinesinde tebellür ediyor. (...) Fakat bugün yaşayan hiçbir tarafı kalmayan ve yeni

162 SEFA YÜCE

yetişen nesilleri tamamıyla bigâne kılan eski zihniyetin, edebî tarihimizdir diye, beşeri kıymetleri meşkûk olan mahsulleri üzerinde fazla durmak için ısrar edilemez. Çünkü çocuk, edebiyat tarihi namı altında okuyacağı bu tafsilatla ne zevkini, ne zihniyetini idrâk edebildiği bir medeniyetle meşgul olacaktır. (...) Ahmet Hamdi Bey’e göre, lise talebesine okutturulacak edebiyat dersleri şöyle olmalıdır: ‘Tanzimat’tan itibaren mu- fassal bir edebiyat tarihi, ondan evvelki devirler bir methal tarzında bilhassa lisânın tekâmülünü gösteren belli başlı merhalelere ait seçilmiş metinler üzerinde durularak okutulmalıdır.’ Sonra sınıfta Garp edebiyatı etrafında nevilerin tekâmülünü izah etmek suretiyle talebeye yeni ufuklar açmak mümkündür. Divan edebiyatının okutulmasına gelince, faidesinden sarfınazar, esasen bugün için bunun imkânsızlığı aşikârdır. Evvelâ çocuk bu edebiyatı anlamak için muhitinde hiçbir teşviğe malik değildir. Yabancı bir âlemden sestir. (...) Hıfzı Tevfik Bey, Hamdi Bey’in divan edebiyatı hakkındaki mütâlaasına karşı Fransızların da Rönesans’tan evvelki şairlerini okuttuklarını, bir misal olarak söylemiştir. (...) Mustafa Nihat (Özön) Bey, ifadesinde bilhassa Hamdi Bey’le Tanzimat’tan sonraki devrin okutulması üzerinde ısrar etmiş, buna mukabil divan edebiyatının programlardan büsbütün kaldırılması noktasında daha ileri git(miştir)... Mustafa Nihat Bey’in, programlar ve tatbikatı hakkındaki tenkitleri münakaşayı, bilhassa Behçet Bey’in şiddetli itirazlarına davet eder... Abdülbaki (Gölpınarlı) Bey, Ahmet Hamdi ve Mustafa Nihat Beylerin divan edebiyatı hakkındaki sözlerine mukabelede bulunmuş, fakat bilhassa eski edebiyatın bugünkü nesiller tarafından anlaşılmayacağı hakkındaki iddiaya şiddetle muhalefet eder. (...) Hıfzı Tevfik Bey de Tanzimat ve ondan sonraki zamanın bizim hakikî edebiyatımız olmadığını söylemiş, hattâ bu edebiyatı kozmopolitlikle tavsif etmiştir. (...) Heyetin ekseriyet tarafı divan edebiyatının mevcut program dahilinde okutulması lehinde ve bugünkü şeraitle tamamen okutulabileceği kanaatinde idi. (...) Diğer muarızlar divan edebiyatı millî dehayı temsil etmiyor; sadece iskolastik bir zihniyetin hâkim olduğu devirlerin, bu zihniyetin inkişafına müsait olan muhitlerin mahsulüdür. Hatta buna halk edebiyatını da katarlar. (...) Bu münakaşalar sırasında Süleyman Şevket ve İsmail Habip Beyler de söz alırlar. Süleyman Şevket bazı numuneler göstererek eski edebiyatın liselerde okutulabileceğini ispata çalışır. İsmail Habip (Sevük)’ün sözleri ise heyecanlı bir nutuk şeklinde cereyan eder. (...) Kongrenin son celsesinde mevcut edebiyat programları bu sene olduğu gibi kalmak- la beraber celselerin netice ve kararları nazarı itibare alınmak sureti ile muallimler tarafından tatbik edilmesi kabul ve reis tarafından muallimlerin istedikleri kitapların Vekâletçe hazırlanacağı vaad edildi.”17

Ankara’da muallimler arasında yapılan eski ve yeni edebiyat tartışmalarının özün- de yeni bir eğitim anlayışı ile Cumhuriyet’in değerlerini benimseyen, yönü Batı’ya dönük gençler yetiştirme fikri yatar. Yeni edebiyatı savunanlar, divan edebiyatına,

Benzer Belgeler