• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM BİR VAROLUŞ SÜRECİ OLARAK SOSYALLEŞME

2.3. Sosyalleşme Süreçleri ve Gençlik Dönem

2.3.1. Sosyalleşme Süreçlerinin Sonucu Olarak Kişilik ve Sosyal Gelişim

Kişilik kavramının türetildiği ‘persona’ kelimesi Latince kökenlidir ve eski Roma döneminde tiyatro oyuncularının belirli bir kişiliğin özelliklerini yansıtma amacıyla yüzlerine taktıkları ‘maskeler’ anlamına gelir. Kişilik insanların toplumdaki diğer insanlardan farklılıklarını, ayırt edici özellikleri; birey olabilmeyi, bireyin en sık tekrarladığı kendine özgü davranış kalıplarını ifade eder (Zangwill, 1990: 135). Kişilik, bireye ait sosyal kabiliyetlerin bir toplamı (bireyin diğer bireylerle ilişki kurma biçimi), kişiliğin bireyin diğer bireyler üzerinde bıraktığı izlenim (etki) ve kişiye özgü davranışlar toplamı olması açısından üç ortak nokta üzerinden tanımlanabilir (Yanbastı, 1996: 11). Kişiliğin bireyselliği söz konusu olsa da sadece bireysel yaşamla gelişen bir kişilikten bahsedilemez. Biyolojik yapının sağlıklı olması ve genetik özelliklerin etkisi ile birlikte sosyalleşme süreçlerinin niteliği ve niceliği kişilik gelişimi açısından çok önemlidir. Kişiliğin sağlıklı bir şekilde gelişimi çocukluk döneminden itibaren sosyal çevre ile sağlıklı bir etkileşim kurulmasına bağlıdır. Bireysel özellikleri ve özgünlüğü korumanın yanında içinde yaşanılan toplumla uyumlu olabilme kişilik gelişimi açısından çok önemlidir. Sosyalleşmenin niteliği ile kişilik gelişiminin niteliği birbiriyle uyumludur. Başka bir ifadeyle sosyalleşme süreçlerinin olumlu gerçekleşmesi sağlıklı bir kişiliğin oluşmasında temeldir (Özdemir vd. , 2012: 587).

Kişilik gelişiminin açıklanmasında çeşitli bilimsel disiplinler tarafından çeşitli kuramlar ortaya konulmuştur. Bunlar içerisinde kalıtım ve bireysel gelişim açısından konuya yaklaşanlardan ziyade birey ve onun sosyal çevresini birlikte ele alan kuramlar daha kapsamlı değerlendirmeler içermektedirler. Bireyin kendine dair bilgisinin oluşmasında ve dolayısıyla kişilik üzerinde etkili olan ayna benlik kavramı da önemlidir. Tezin bu bölümüde Çağdaş Sosyoloji Kuramları içerisinde yer alan Sembolik Etkileşimcilik Kuramı üzerinde de ayna benlik kavramı çerçevesinde durulacaktır.

2.3.1.1. Sembolik Etkileşimcilik Kuramı ve ‘‘Ayna Benlik’’

Sosyalleşme süreçlerinin ve toplumsal etkileşimin öneminin vurgulandığı Sembolik Etkileşimcilik Kuramı Chicago Okulu üyesi olan Herbert Blumer’in 1969 yılında yazdığı kitabıyla Çağdaş Sosyoloji Akımları içerisinde yer almıştır. Sembolik Etkileşimciliğe göre insanlar içgüdü ve etki-tepki düzeyinde basit olarak davranış ortaya koymazlar. İnsanlar sosyal çevrelerinden aldıkları uyaranları kendi bireysel dünyalarında anlamlandırdıktan sonra kendilerine göre tepkide bulunmaktadırlar. Sosyal davranışlarda sosyal anlam kadar bireysel anlam da etkili olmaktadır. Bu şekilde işleyen sosyal süreçler içerisinde benlik meydana

gelmektedir. Benlik, bahsedilen sosyal anlam süreçlerini meydana getiren ‘‘sosyal ben (me)’’ ile bireysel anlamları oluşturan ‘‘ferdi ben (I)’’ arasında etkileşime dayalı iletişim faaliyetleri ile gelişen bir süreçtir (Çelebi, 2007: 212-215). ‘‘…benlik, özne olarak hareket ettiğinde (I) Ben’dir; ama hareketin hedefi olduğunda (me) beni/ bana’dır.’’ (Wallace ve Wolf, 2012: 279).

Sosyal ilişkilerde bireyin ve toplumun karşılıklı olarak birbirlerini etkilemesinin birey açısından yorumuna dair beni/ bana kavramsallaştırması önemlidir. Zira birey fiilleriyle hem fail hem de başkalarının kendi üzerinde oluşturduğu etki bakımından fiilin muhatabıdır. Bu durum sosyal ilişkilerin bireyin konumlandığı yere göre oluşturduğu ikili etkiyi ifade etmektedir. Söz konusu etki sosyal benlik gelişimi açısından önemlidir. Zira benlik sosyal ilişkilere bağlı olarak zamanla gelişmekte ve şekillenmektedir.

İnsanların doğduklarında sosyal benlikleri bulunmamaktadır. Toplumsal etkinlik ve etkileşim aracılığıyla gelişen sosyal benlik, Mead’a göre bir defa ortaya çıktıktan sonra ‘‘toplumsal bağlamı olmaksızın’’ varlığını koruyabilmektedir. Ayrıca benlik sadece bedenle var olamaz; benlik toplumsal süreçler sonucunda oluşur ve zihin gelişimiyle de ilgilidir. Benlik bir toplumun üyesi olabilmeyi ve o toplumun benimsediği değer ve normlar tarafından ‘‘yönlendirilmeyi gerektirir.’’ Toplumun genel tutumu ‘‘genelleşmiş öteki’’ kavramı ile ifade edilir. Genelleşmiş öteki benlik gelişimi ve ‘‘örgütlü grup etkinliklerinin gelişimi’’ açısından önemlidir. Zira bir grubun üyeleri kendi eylemlerini genelleşmiş ötekinin tutumları ile uyumlu hale getirerek yönlendirmektedir. Aslında grup, genelleşmiş öteki ile bireyin davranışı üzerinde etki oluşturmaktadır (Ritzer, 2012: 221, 223). Benliğin ve kişiliğin oluşumunda bireyin tutum ve davranışlarını ayarlamasında bir sabite olarak görülen ‘‘genelleşmiş öteki’’ sosyal ilişkiler açısından önemlidir. Zira insanların sosyal olarak kendilerini var edebilmeleri süreci olan sosyalleşme sürecinde bireysel davranışa dair kişisel konumlanma, bilinçli-bilinçsiz, söz konusu olmakla birlikte ‘‘genelleşmiş öteki’’ ile birlikte toplumun her zaman hesaba katılan bir değişken olmasını sağlamaktadır. ‘‘Genelleşmiş öteki’’ algısı günümüzde sadece fiziksel ilişki ve etkileşim süreçlerine bağlı olarak gelişmemektedir. Sanal sosyal ortamlar da söz konusu ‘‘genelleşmiş öteki’’ olarak işlev görmektedir.

Benlik, insan davranışlarının temelinde yer alır. Diğer insanlarla etkileşim içerisinde ve diğer insanların model alınarak gelişen bir süreç olduğunun vurgulanması amacıyla benliğin sosyal yönü Mead tarafından ‘‘sosyal benlik’’ olarak ifade edilmiştir. Sosyal benlik insanların sosyal rollerin gerekliliklerinin farkına varır. Ayrıca sosyal benlik başka insanların gözünden dünyanın görülmesine de hizmet eder (Cuff, Sharrock ve Francis, 2013: 142). Mead, toplumsal

ilişkilerde insanların birbirleri için uyaran kaynağı olduklarını ve karşıdaki insanın tepkilerini hesaba katan bir bilinçle bireyin davranışını ortaya koyduğunu savunur. Bu durum bireysel anlamda davranışa yön veren ‘bilincin’ yanında diğer insanların bireysel davranışa muhtemel tepkilerini hesaba katmayı gerektiren ‘benlik bilincinin’ olmasını gerektirmektedir. Sosyal ilişkilerdeki karşılıklı davranış beklentileri semboller aracılığıyla şekillendirilmektedir (Joas, 2013: 106). Sembolik Etkileşimcilik Kuramı iletişim ve etkileşim süreçlerine bağlı olarak gelişen sembollere dayalı sosyal ilişkileri ve süreçleri irdeler. Kuram içerisinde geliştirilen kavramlardan birisi de ‘‘ayna benlik’’ kavramıdır. Kavram, Charles Horton Cooley tarafından geliştirilmiştir ve toplumsal ilişkilerdeki geri bildirimlere bağlı olarak kişinin kendisine dair kendi zihninde oluşturduğu algı ve içselleştirdiği kabullere dairdir.

İnsanın sosyal bir varlık haline gelmesinin aile ve okulda geçekleşen sosyal etkileşimler neticesinde meydana geldiğini var sayan Sembolik Etkileşimcilik Kuramı’na göre insan, doğuştan insan olma kapasitesine sahip olsa bile ‘‘insan olmak’’ sadece sosyal etkileşim süreçlerinin yaşanmasına bağlı olarak gerçekleşir. Sembolik Etkileşimcilik Kuramı’na ‘‘ayna benlik’’ kavramıyla kavramsal katkıda buluna Charles Horton Cooley etkileşim süreçleriyle insanların eylemlerinin adeta birer ayna olan diğer insanların değerlendirmelerine bağlı olarak anlamlandırıldığını savunur. İnsanlar yapıp ettiklerinin diğer insanlarda uyandırdığı etki ve onlardan gelen tepkilere bağlı olarak kendilerine dair nasıl ve kim olduklarına dair çıkarsamalarda bulunurlar (Ritzer ve Stepnisky, 2015: 117-118). Ayna benlik kavramının üç bileşeni olduğunu savunan Köknel (2007: 383) bu üç bileşeni şöyle özetler:

• Benliğin toplumsal yönünü oluşturan kişinin başkaları tarafından nasıl algılandığı, • Bireyin toplumsal yaşamda kendi değerine dair algısını oluşturan başkalarının değerlendirmelerine karşılık kişinin verdiği tepki,

• Kişinin kendi benliğine ilişkin bireysel görüşlerini değerlendirmesi.

Ayna benlik kavramı kişilik gelişimi ve sosyalleşme süreçleri açısından oldukça önemlidir. Zira ayna benlik gelişimi konusunda gerçeklikten her sapma bireysel ve sosyal sorunları da beraberinde getirecektir. Kişinin içinde bulunduğu toplumda uyumlu sosyal ilişkiler geliştirebilmesi kendisine dair oluşturduğu algının, en azından olana yakın olmasıyla sağlanabilir. Olumsuz toplumsal geri bildirimler benlik algısının olumsuz yapılandırılmasına ve bu nedenle meydana gelen kişisel boşlukların toplumsal sapma olarak değerlendirilen davranışlarla doldurulmasına neden olabilir. Ya da benlik algısına dair gerçekçi olmaktan uzak

benliğin yüceltilmesine dair geri bildirim veya yorumlar narsisizm gibi olumsuzluklara neden olabilmektedir. Günümüzde internet tabanlı iletişim araçlarının özellikle gençlik döneminde benlik algısının gelişimine etkisi oldukça önemlidir. Çünkü sanal ortamlar ayna benlik kavramı kapsamına giren, bireye toplum tarafından verilen geri bildirimlerle bireyin kendine dair algısının oluşturulmasında gerçeklikten uzak çevresel koşulları kolaylıkla sağlayabilmektedir. Sosyalleşmenin ne olduğu, sosyalleşme üzerinde etkili olan faktörler, kimlik ve kişilik gelişimi açısından gençlik döneminin sosyalleşme ile ilgisinin değerlendirildiği bu bölümden sonra iletişimde kullanılan araçların sosyal etkileri bakımından tarihsel dönemler ve