• Sonuç bulunamadı

1.3. Sosyal Medya

1.3.3. Sosyal Medya Mecraları

1.3.3.4. Sosyal Ağ Siteler

Sosyal ağ, internet kullanıcılarının kendilerine dair bilgilerin yer aldığı profillerini oluşturduktan sonra çeşitli kültürlere sahip birçok insanla iletişim kurabildiği sanal bir sosyal ortamdır. Bu iletişimde gündelik yaşamda kullanılan jest ve mimikleri sembolize eden ifadelerden (emojilerden) duygu ve düşüncelerin sanal olarak ifade edilmesinde yararlanılmaktadır. Kullanım amaçlarına göre çok sayıda kategori içerisinde yer alan sosyal ağlar fiziksel yaşamda var olan iletişim ve etkileşim süreçleri ile öğrenme ve çalışma süreçlerinin benzerini sanal alanda meydana getirerek bunları yeninden şekillendirmiştir (Tektaş, 2014: 852, 853).

Sosyal ilişkilerin sanal ortam üzerinden iletişim ve etkileşim temelli sürdürülmesi sosyalleşme süreçleri açısından oldukça önemlidir. Sanal sosyal ağlar gerçek yaşamda olduğundan çok daha fazla insanla bireysel olarak üretilen veya paylaşılan içerik üzerinden sosyal ilişki geliştirilmesi olanağı sunmaktadır. Söz konusu ilişkiler daha çok gerçek dünyada zaten tanınan insanlar arasında gelişmekte olsa da dünyanın herhangi bir yerinden sanal sosyal ağa bağlı herhangi birisi ile yeni sosyal ilişkilerin geliştirilmesi imkânı da bulunmaktadır.

Sosyal paylaşım sitesi olarak Türkçe’de yaygın kullanıma sahip olan internetin aracılık ettiği sanal sosyal ağ siteleri ile ilgili İngilizce’ de birbirinin yenine kullanılan iki kavram bulunmaktadır: ‘‘Social network sites’’ ve ‘‘Social networking sites’’. Boyd ve Ellison (2004: 211), ikinci kavramın birbirini tanımayan üyelerin ilişkilerine daha çok atıf yapması nedeniyle birinci kavramı tercih ettiklerini ifade ederler. Zira söz konusu ağlarda kullanıcılar daha çok günlük yaşamda sosyal çevrelerinde var olan insanlarla paylaşımlarda bulunmaktadırlar. Bu durum söz konusu sanal sosyal ağların en ayrıt edici özelliklerindendir.

Sosyal ağ siteleri, kullanıcılarının tamamen veya sınırlı ulaşılabilir içerikte kendilerini tanımlayan bir profili sistem üzerinde oluşturdukları internet temelli servislerdir. Sistemle bağlantılı üyelerin kendilerinin ve bağlantılı oldukları kişilerin paylaşımları ve görüşleri sisteme bağlı olan kişiler tarafından eksiksizce ulaşılabilir niteliktedir. Herhangi bir sosyal paylaşım sitesine bağlandıktan sonra bireysel olarak cevaplanmak üzere doldurulması istenen bir dizi soruyla karşılaşılır. Bu sorular neticesinde yaş, meslek, öğrenim durumu, yaşanılan yer, ilgiler…vb. kişiye özgü nitelikleri yansıtan bir profil oluşturulmuş olur. Bu sitelerin çoğu kişiye ait bir profil resminin kullanılmasını da destekler. Oluşturulan profilin görülebilir olması kullanılan sosyal paylaşım sitesinin kendi özellikleri ve profil sahibinin iznine bağlıdır (Boyd ve Ellison, 2004: 211, 213). Yukarıda sıralanan özellikleri bakımından sanal sosyal ağ sitelerinin insanların gerçek yaşamdaki kişiliklerinin sanal biçimlerinin oluşturulmasına bağlı olarak işlerlik kazandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kullanıcıların gerçekteki kimlik ve kişilikleriyle tamamen uyumsuz özelliklere göre de oluşturabildikleri sanal kişilikleri de sanal sosyal ağların özneleri olabilmektedir.

Sosyal medya kullanımı konusunda ilk akla gelen sanal sosyal ağ örneği olan Facebook, bilgi alışverişi ve iletişim amacıyla günümüzde yoğun olarak kullanılan bir web sitesidir. 4 Şubat 2004 tarihinde Harvard Üniversitesi öğrencisi Mark Zuckerberg’in kurduğu site bu üniversitenin öğrencileri arasında iletişim kurmak amacıyla oluşturulmuş olsa da bir yıl içinde Amerika’daki bütün okulların okul bağlantılı e-posta adresleriyle dahil olabildiği bir yaygınlığa ulaşmıştır. 11 Eylül 2006 tarihinde Facebook’un normal e-mail adresleri ile sadece bazı yaş sınırlamalarının söz konusu olduğu bir sosyal paylaşım sitesi haline gelmesi ile küresel kullanım süreci de başlamıştır. Adını Amerika’daki üniversitelerin öğrenci ve personellerine doldurttuğu kimlik formları olan ‘paper facebooks’ tan alan Facebook kişisel bilgiler, ilgi alanları, kişisel mesajlar, fotoğraflar, arkadaş gruplarından oluşan bir profil üzerinden ücretsiz bireysel kullanıma açıktır (Gündüz ve Pembecioğlu, 2013: 320, 321).

Altan (2015: 98, 99) sosyal ağ siteleriyle ilgili McQuail’in medya kullanımından sağlanan doyumlar sınıflandırmasına göre ‘‘oyalanma’’ doyumundan ziyade özellikle gençler açısından ‘‘kişisel ilişkiler’’ ve ‘‘kişisel kimlik’’ başlıklarının açıklayıcı olduğunu savunur. Facebook’ta kişisel yaşamlara dair paylaşımlar ile ‘‘kişisel referans’’ doyumunu elde edilmektedir. Ayrıca ‘‘gerçekliğin keşfi’’, ‘‘gözetim’’ ve ‘‘değer pekiştirme’’ doyumunun sağlanmasına yönelik bir kullanımın varlığı da söz konusudur. Facebook’ta sunulan her şeyin sanal olmakla birlikte bir anlamda ‘‘gerçek’’ olması popülerliğinin kaynağında yer almaktadır. Başka bir ifadeyle iletişimin taraflarının birbirleri ile ilgili birçok şey öğrenebilecekleri kadar

gerçek olmanın yanında ‘‘iletişim dozunu’’ ayarlayabilecek kadar sanal olması Facebook’un vazgeçilmez olmasında etkili olmuştur. Facebook, ‘‘gerçek anlamda ‘sosyal medyayı’ yaratmıştır.’’ (Irak ve Yazıcıoğlu, 2012: 16).

‘‘Sosyal insanı’’ ortaya çıkaran kültürlenme süreçleridir. Bu yüzden sosyalleşme süreçlerinin sosyal medya kullanımına bağlı olarak farklı bir biçim ve yeni bir form kazanması söz konusudur. Sosyalleşme süreçleri günümüzde fiziksel ve sanal iletişim ve etkileşim süreçlerini içeren bir yapıda gerçekleşmektedir. Fiziksel ve sanal ayırımının gün geçtikçe anlamını kaybettiği bu süreç internetin yapısal özelliklerinin şekillendirdiği bir sosyalleşme imkânı oluşturmaktadır. Bu imkânın kullanılma oranı ve kullanıcının bireysel özellikleri söz konusu sosyalleşmenin çıktıları üzerinde etkili olmaktadır. Genel olarak yeni bir sosyalleşme alanı olarak sosyal medyanın üzerinde durulduğu bu bölümden sonra ikinci bölüm Sosyoloji’nin temel konularından birisi olan sosyalleşme süreci ve değişkenlerine ayrılmıştır.

İKİNCİ BÖLÜM