• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM BİR VAROLUŞ SÜRECİ OLARAK SOSYALLEŞME

2.4. İletişimde Kullanılan Araçların Sosyal Etkileri Bakımından Tarihsel Dönemler ve Sosyalleşme Süreçler

2.4.2. Modern Dönem

Yaşanılan zamana ait veya uygun anlamına gelen modern kelimesi, etimolojik olarak Latince ‘hemen şimdi’ anlamına gelen ‘‘modo’’ köküne dayanan ‘‘modernus’’ kelimesinden türetilmiştir. Modernleşme toplumsal bir değişmeyi ifade eder ve günümüz toplumunu daha öncekilerden ayıran sürece vurgu yapan bir kavramdır (Kongar, 1972: 193).

Modern dönem, Giddens (2010: 248-251)’ a göre deneyimin kişisel olmaktan uzaklaşarak metalaşmasına neden olan süreçlerin yaşandığı bir dönemdir. İnsanların kendilerine dair benlik tasarımları sahip olunmak istenen mallar ve öne çıkarılan hayat tarzlarına sahip olma çerçevesinde oluşturulmaya başlanmıştır. Artık benlik gelişiminin yerini alan şey yeni çıkan malların tüketimidir. Sahip olunan malın kullanım değerinin önemli hale gelmesiyle ‘‘özün yerini dış görünüş alır.’’ Deneyimin metalaşması bireysel bir sorun olan narsisizmin ortaya çıkmasını önemli ölçüde etkilemekte ve desteklemektedir. Çünkü tüketimde metalaşma ile değerlere dair dış görünüş bir ölçüt haline gelmektedir. Bunun sonucunda narsisist özelliklerin daha belirginleşmesine neden olan ‘‘benlik gelişimi öncelikle kendini gösterme çerçevesinde görülmeye’’ başlanacaktır. Ayrıca tüketimin öncelendiği hayat tarzının bireyler tarafından benimsenmesi için kitle iletişim araçları ile dayatılmasından ziyade söz konusu olan bu araçlarla aktarılan konuların ‘‘okuyucu ya da izleyicinin kendini özdeşleştirebileceği tutarlı anlatılar yaratabilecek biçimde’’ kurgulanmasıdır.

‘‘Deneyimin metalaşması’’ ile narsisizmin yaygınlaşması arasında kurulan bağ günümüz açısından oldukça önemlidir. Zira özellikle sosyal medya insanların özel alanlarının, ne yiyip-içtiklerinin, nereleri gezdiklerinin ve anlık olarak ne yaptıklarının paylaşım adı altında benlikleri adına övgü almak için yatırım yaptıkları bir sanal sosyal alan olmuştur. Görünür olma, bilinme ve kendinden bahsedilme günümüz insanı için birçok diğer şeyden daha çok önemsenir olmuştur. Aslında söz konusu süreçte insanların psiko-sosyal zaaflarının kullanımı

söz konusudur ki, süreç herhangi bir zorlama olmaksızın tamamen gönüllü olarak etki alanını genişleterek sürmektedir. Beğenilerin standartlaşmasına neden olan bu popüler sanal ortam bir taraftan da farklılıkların abartılı vurgulanmasına dayalı imajların gündelik hayat içerisinde temsil edilmesine neden olmaktadır. Sosyal medya araçları ile özdeşim kurmuş insanların sosyal ilişkileri, anlık psikolojik durumları ve tutumları sanal dünyadan aldıkları geri dönütlerin niteliğine göre sürekli güncellenen bir yapıda şekillenebilmektedir.

Günümüzde internet tabanlı iletişim araçlarıyla entegre olarak varlıklarını ve etkinliklerini sürdüren kitle iletişim araçları modern dönemin önemli simgeleri olarak öne çıkmıştır. Bireysel ve toplumsal yaşam üzerinde meydana getirdikleri etkiler ise tartışmalıdır. Sosyalleşme süreçlerine etkisi bakımından modern dönemin en önemli iletişim araçları olan kitle iletişim araçları tezin bu bölümünde bir alt başlık altında değerlendirilecektir. Zira özellikle Frankfurt Okulu tarafından kitle iletişim araçlarına yöneltilen eleştiriler çok kıymetlidir ve internet ve sosyal medya açısından önemli karşılıkları bulunmaktadır.

2.4.2.1. Kitle İletişim Araçları

Gazete, dergi, radyo ve televizyon gibi herhangi bir merkezden üretilen bilgi ve mesajların büyük insan gruplarına iletilebilmesini sağlayan iletişim araçlarının modern dönemde bireysel sosyalleşme ve toplumsal ilişkiler açısından sonuçları ne olmuştur? İletişim adına insanlık tarihinde kullanılan her araç bir anlamda teknolojinin ürünü olmakla birlikte Dursun (2010: 240, 241) telefonun icadıyla iletişimde yer engelinin ortadan kalktığını ve o zamana kadar görülmeyecek ölçüde anlık ve hızlı iletişim mümkün hale geldiğini savunur. Telefon bir iletişim aracı olmanın yanında ‘anlık iletişim’ ihtiyacını doğuran bir icat olmuştur. Telefonun icadı kitle iletişim araçlarının üretilmesine yönelik alt yapının oluşmasında temel olmuştur.

Kitle iletişimi, mesajın bir kaynaktan çıkmasını ve bir araç yardımıyla aynı anda milyonlarca insana gönderilmesini ifade etmektedir. İletişim bu açıdan tarihte ilk kez kitlesel bir nüfuz aracına dönüşmüştür. Kitle iletişiminde bilginin doğrudan insanın hemcinsinden değil de teknolojik bir araçtan alınması söz konusudur. Bu tür iletişimde söz konusu olan etkileşimin doğrudan doğruya olmaması ve ‘‘kitlesel özelliklere uygun bir biçimde geliştirilmiş’’ bir araç üzerinden gerçekleşmesidir. Bu durum insan olmaktan kaynaklanan iletişim kurma ihtiyacının meta haline gelerek belirli ekonomik ve ideolojik çıkarlara hizmet etmesi sonucunu üretmiştir. Kitle iletişim aracının verdiği bilgi veya mesaja bağlı olarak bir birliktelik oluşturması istenen ‘‘sosyal bütüne kitle denilmektedir.’’ (Anık, 2003: 125).

Kitle iletişim araçlarının bireysel ve toplumsal yaşam üzerinde bilgilendirme, sosyalleştirme, haber ve kamuoyu oluşturma öne çıkan işlevleri bulunmaktadır. Birey üzerinde bir etki meydana getirerek kamuoyunun buna bağlı olarak oluşmasının söz konusu olduğu kitle iletişiminde bireysel ve kültürel farklılıklar alınan mesajların yorumlanmasında etkili olmaktadır. Kitle işletişim araçları, kültürel aktarım süreçlerinin yaşanarak toplumsal düzeni ve bireylerin içinde yaşadıkları toplumun uyumlu bireyleri olmaları anlamında sosyalleşmelerini sağlaması yönüyle de etkilidir. Burada en önemli sorun kitle iletişim araçlarının sosyalleştirme işlevini yerine getirirken bireyleri ‘‘hangi sistemlerin ve çevrelerin çıkarlarına uyumlu hale getirdiği ile ilgilidir.’’ (Aksakal, 2015: 163, 164). Sosyalleşme konusunda yoğun etkileşim süreçlerinin çoğu zaman tek yönlü iletişim kanallarıyla yapılabildiği kitle iletişim araçları bu konuda olumlu-olumsuz etkiler meydana getirebilen sosyal bir çevre oluşturmaktadır. Konuyla ilgili en çok bilinen eleştiriler Frankfurt Okulu tarafından dile getirilmiştir. Konuyla ilgili eleştiriler gündelik yaşamda karşılıklarının olması bakımından önemlidir.

Resmi adıyla ‘‘Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’’ 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi’nde kurulmuştur. 1970’li yıllara kadar birbirinden farklı alanlarla ilgilenildiğinden Frankfurt Okulu ile ilgili farklı dönemselleştirmeler söz konusudur. Enstitünün kuruluş döneminde Max Horkheimer, Theodor Adorno ve Herbert Marcuse Frankfurt Okulu’nu şekillendiren isimlerdir. Ayrıca Walter Benjamin ve 1960’lı yıllarda Jürgen Habermas Frankfurt Okulu denilince akla gelen diğer çalışmacılardır (Bağce, 2010: 7- 10).

Adorno (2011: 13, 19)’ya göre modern dönemde kültür ‘‘açıkça ve fütursuzca, herhangi bir meta üretimi sektöründeki üretim kurallarına uyan bir sanayi haline gelmiştir.’’ Kültürel alanda yapılan üretimler kapitalizmin önemli bir bileşenidir. Kültürel eserlerin çoğaltılarak kitlesel olarak tüketimini amaçlayan kültür endüstrisi, ‘‘herkesin arzularını tatmin etme hakkını gerçekleştirmesi’’ şeklinde bir kültür algısı oluşturur. Bunu yaparken aslında ‘‘toplumun negatif bütünleşmesini devam ettirir.’’ Boş zaman etkinliklerini birer özgürlük alanı olmaktan çıkararak üretimi ‘‘mübadele ve eşdeğerlik ilkeleriyle uyumlu olarak örgütler.’’

Kültür endüstrisinin ürünleri olan filmler, gazeteler, radyo, televizyon, magazin programları ve biyografik romanlar ‘‘tekbiçimlendirici ideolojiyle’’ kararlı bir birliktelik sağlamıştır. Kültür endüstrisi ürünleri güncel yanlarıyla tarihsel olarak önemli bir gelişme ve ihtiyaç giderici oldukları gerekçeleriyle kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca bu ürünler belirli norm ve davranışların propagandasını yaparak bu norm ve davranışlar ile hitap ettiği kitleler arasında ‘‘sentetik özdeşim’’ kurulmasına neden olmaktadır. Nesnel görünümlü imajına

rağmen kültür endüstrisi ile hâkim ideoloji tarafından ‘‘istenmeyen ne varsa sansürlenir ve konformizm ruhun en saf derinliklerine değin işletilir.’’ (Adorno ve Horkheimer, 2010: 218- 220).

Kültür endüstrisinin tüketim ideolojisini insanların kolayca kabul edebilecekleri bir formda sunmasının bilinç düzeyinde meydana getirdiği etki benzer tüketim alışkanlıkları kazanan bireylerin yaşamına yön verebilmektedir. Tüketim alışkanlıklarının çerçevesini belirlediği sosyal ilişkilere dayalı sosyalleşme süreçleri güncel ve popüler tüketim metaları üzerinden gerçekleşmektedir. Kalıcı ilişkilerden ziyade kısa süreli ilişki modelleri söz konusu kültürel bir ortamda kullanışlı ve faydalı olma kriteri doğru ve iyi olma anlamına gelmekte ve sosyal ilişki dinamizmine yön vermektedir.

Kitle iletişim araçlarının haber ve eğlence yönüyle ‘‘kitle bilincini ayarlama ve koşullandırma’’ yönü arasında bir ayırımın yapılamayacağını savunan Marcuse (1997: 20-22)’a göre de, bu araçların asıl fonksiyonu insanların ihtiyaç duydukları ile ihtiyaç duymadıkları şeyler arasındaki ayırımın belirsizleştirmesidir. Takipçilerini bu belirsizlik halini üretecek şekilde ‘‘ön koşullandırılmış alıcılar’’ haline getirmektedirler. Kitle iletişim araçları belirli tüketim malzemeleri ile birlikte belirli duygu, düşünce ve tutum kalıplarını da muhataplarına aktarmaktadır. Aktarılan ürünler tüketimin devamını sağlayan yanlış bir bilincin üretilmesi yoluyla ‘‘beyin yıkayıcı ve bilinç ayarlayıcıdırlar.’’ Niteliksel bir değişimi zorlaştırarak insanların ‘‘iyi bir yaşamın yolu’’ şeklinde standartları belirlenmiş niceliksel bir değişime yönlendiren bu araçlar ‘‘tek boyutlu düşünce ve davranış kalıbı’’ oluşmasına neden olmaktadır. Böylece hâkim söylemin dışındaki görüş ve düşünceler ‘‘ya püskürtülür ya da bu evrenin terimlerine indirgenir.’’

Kitle iletişim araçları kendilerine özgü yeni bir etki alanı meydana getirmiş olmakla birlikte toplumsal kurumlar ve diğer dinamikler göz ardı edilerek tek başlarına herhangi bir toplumsal durumun kaynağı değillerdir. Postmodern dönem olarak adlandırılan bir sonraki dönemde de iletişim araçlarının sahip olduğu özellikler ve etkiler insan yaşamının vazgeçilmezi olmaya devam etmektedir. Sosyalleşme süreçlerini de kapsayan yeni bir kültürel durumu üreten veya yeni bir kültürel durumun sonucu olan internet temelli iletişim araçları, üretimin ve sanayinin modern dönemdeki vazgeçilmez yerini bilginin aldığı bir dönemin temel sosyal paradigmasını şekillendirmektedir.