• Sonuç bulunamadı

Gemiler Üzerinde İpotek, İntifa, Kira ve Finansal Kira Hâllerinde Sigorta İlişkileri

B) Finansal Kira 1. Tanım

5. Yorum Sorunları

FKK’da öngörülen bu kuralların kendi aralarında ne ölçüde uyumlu oldukları ve mal sigortasına ilişkin olarak Y-TTK’da benimsenen ilkelerle nasıl bağdaştırılacakları te-reddütlere yol açabilecektir.

a) Sigorta Sözleşmesinin Tarafları

Öncelikle kullanılan terimler bakımından ortaya çıkan bir tereddüt ele alınmalıdır.

Y-TTK hazırlanırken, Sigorta Hukuku alanında hüküm süren terim çeşitliliğine son verilmesi amaçlanmış ve bilinçli tercihler doğrultusunda “sigorta ettiren”, “sigortalı” ve

“lehtar” terimleri kullanılırken gereken özen gösterilmiştir36. Buna göre37, “sigorta etti-ren” sıfatı, sigortacı ile sözleşmeyi kuran ve prim ödemeyi borçlanan kişiye aittir; buna karşılık “sigortalı” sıfatı, mal sigortasında, malvarlığının aktifindeki azalmaya karşı gü-vence verilen kişiyi ifade etmektedir. FKK m. 17 f. 2 c. 1 uyarınca sigorta sözleşmesi kiralayan tarafından kurulursa, Sigorta Hukuku bakımından kiralayan “sigorta ettiren”

sıfatını kazanır. Böyle olunca, primi ödeme borcu sigorta ettiren sıfatıyla kiralayana ait olacaktır (Y-TTK m. 1430 f. 1 c. 1). Buna karşılık FKK m. 17 f. 2 c. 2’ye göre prim, kiracı tarafından ödenir. Bu çelişkinin aşılması için iki farklı yorum benimsenebilir. Birinci seçenek, sigortacıya karşı kiralayanın primden sorumlu kalmaya devam etmesi ve sigortacıya ödediği primi iç ilişkide kiracıdan tahsil etmeye hak kazanmasıdır. Buna karşılık kiracının doğrudan sigortacıya karşı prim borçlusu olacağı kabul edilecekse, FKK m. 17 f. 2 c. 1’nin başında geçen “kiralayan şirket” ibaresinin Y-TTK uyarınca ilga edildiği, sigorta sözleşmesinin kiracı tarafından kurulacağı ve primin de bu sebeple kiracı tarafından ödeneceği sonuçlarına varmak kaçınılmazdır. Nitekim sigortacının aydınlatma (bilgilendirme) borcu (Y-TTK m. 1423) ve poliçe verme borcu (Y-TTK m.

1424) da sigorta ettirene karşı ifa edilecek borçlardır; dolayısıyla sigortacı, kurduğu sözleşme uyarınca kimin “sigorta ettiren” sıfatıyla muhatap olduğunu bilmek zorunda-dır. Kanımca uygulamaya dönük çözüm, sigorta sözleşmesi kurma borcunun kiracıya ait olacağını ve bu açıdan Y-TTK m. 1126 f. 1 hükmünün, yukarıda saptanan anlamıy-la, finansal kira sözleşmelerinde de uygulanacağını kabul etmektir. Buna göre, gemi üzerindeki malik (kiralayan) menfaatinin güvence altına alınması için kiracı, kirala-yanın önceden onayını alarak, bir tekne sigorta sözleşmesi kurmakla yükümlüdür.

Bu yükümlülük, gemiler bakımından, sorumluluk sigortasını da kapsamalıdır. Kiracı, sözleşmede “sigortalı” sıfatını “kimin olacaksa onun lehine” şeklinde belirtmelidir. Böy-lece, şimdi ele alınacak olan hak sahipliği sorunu da çözülmüş olacaktır.

35 Bkz. Finansal Kiralama Hukuku Sempozyumu, s. 42’de Atilla Altop’un açıklamaları.

36 TBMM Dönem: 23, Yasama Yılı: 2, S. Sayısı: 96, s. 65 (Genel Gerekçe No. 207).

37 Ayrıntılı bilgi için bkz. Atamer, Zarar Sigortaları, s. 38 (Ç b), s. 45 (b), s. 47 (a).

b) Sigorta Güvencesinin Kapsamı

Yürürlükteki Türk Hukuku’nda, malikin mülkiyet menfaatini korumak için yapılan tekne sigortasında, kural olarak tüm denizcilik rizikoları güvence altındadır. Buna karşılık yeni Türk Hukuku’nda kural olarak yalnızca sözleşmede açıkça belirlenmiş olan rizikolar güvence kapsamında kabul edilmektedir (Y-TTK m. 1409 f. 1)38. Uygulamada, finansal kira konusu gemi için alınacak sigorta güvencesinin, en azından İngiliz Hukuku’nda öngörülen “Enstitü Şartları” (Institute Clauses) düzeyinde olması aranmalıdır. Bu si-gorta, geminin TUGS’ye kayıtlı olması hâlinde yurt dışında da yaptırılabilecektir39. Öte yandan, yürürlükteki ve yeni Türk Hukuku çok sayıda zorunlu sorumluluk sigor-tası öngörmektedir; 27/11/1992 tarihinde Londra’da kabul edilen “Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Sözleşme”40 m. VII uyarınca tankerlerden kaynaklanan petrol kirliliği zararına karşı sigorta, 2/5/1996 tarihinde yine Londra’da kabul edilen “Deniz Alacaklarına Karşı Mesuliyetin Sınırlanması Hakkında Milletlerarası Sözleşmeyi değiştiren 1996 tarihli Protokol”e41 ilişkin Yönetmelik42 m. 5 uyarınca sınırlı sorumluluk bedellerine ilişkin zorunlu sigorta, yolcu taşımalarına iliş-kin yeni zorunlu sigorta (Y-TTK m. 1259)43 bu kapsamda sayılabilecek örneklerdir. Bu sigortalara yönelik teminat Türkiye’de henüz verilmediği için, geminin nereye44 kayıt-lı olduğuna bakılmaksızın, sigortaların yurt dışında yapılması serbest bırakılmıştır45. Tüm bu sigortaların ve genel olarak sorumluluk sigortasının da, yukarıda incelenen BARECON 2001 m. 13 f. (a) b. 1 c. 1 hükmünde öngörülen şekilde, kiracı tarafından yapılması zorunlu sayılmalıdır.

c) Sigorta Tazminatının Alacaklısı

FKK hükümlerine göre kiracı geminin zilyedidir ve bu sıfatla gemiyi sözleşmede belirle-nen amaç doğrultusunda kullanacaktır (m. 13 f. 1 ve 2). Bu sebeple, geminin bakımını ve onarımını yaptırma borcu da kiracıya yüklenmiştir (m. 13 f. 3). Diğer yandan, geminin zıyaı veya hasarı hâlinde sigorta tazminatının tümüyle kiralayana ödeneceği izlenimi doğmaktadır (m. 14 f. 1 c. 2). Oysa geminin onarımı borcu kiracıya ait olduğuna göre, hasar hâlinde tamirat için kullanılacak tazminatın kiralayana değil, kiracıya ödenmesi gerekmektedir. Nitekim kiracı hem kira bedelini hem de tamirat masrafını

karşılayaca-38 Bu konuda bkz. Atamer, Güncel Sorunlar, s. 165 (s. 268); Atamer, Zarar Sigortaları, s. 62.

39 Bu konuda bkz. Atamer, Güncel Sorunlar, s. 255.

40 Protocol of 1992 to Amend the International Convention on Civil Liability for Oil Pollution Damage, 1969. Katılma işleminin uygun bulunduğuna dair Kanunlar için bkz. RG T: 29/1/2000, Sayı: 23948 ve RG T: 9/5/2001, Sayı: 24397; katılma işleminin uygun bulunduğuna dair Bakanlar Kurulu kararı ve Sözleşme’nin İngilizce asıl metnliyle Türkçe tercümesi için bkz. RG T: 24/7/2001, Sayı: 24472.

41 Protocol of 1996 to Amend the Convention on Limitation of Liability for Maritime Claims, 1976; katıl-ma işleminin uygun bulunduğuna dair Bakanlar Kurulu kararı ve Protokol’ün İngilizce asıl metniyle Türkçe tercümesi için bkz. RG T: 13/3/2010, Sayı: 27520.

42 Deniz Alacaklarına İlişkin Gemilerin Sigortalandırılması ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik, RG T: 14/11/2010, Sayı: 27759.

43 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Atamer, Yolcu Taşıma, s. 154.

44 Millî Gemi Sicili, Türk Uluslararası Gemi Sicili, Bağlama Kütüğü.

45 3/6/2007 tarihinde kabul edilen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu (RG T: 14/6/2007, Sayı: 26552) m.

15 f. 2 b. (c).

ğına göre, kiralayanın malvarlığında bu açıdan bir eksilme meydana gelmeyecektir;

aksine, ayrıca hasar tazminatı da kiralayana ödenirse, yasa koyucunun engellemek istediği sebepsiz zenginleşme ortaya çıkacaktır. Buna göre, geminin hasara uğraması hâlinde, sigortacının yapacağı tazminat ödemesinin doğrudan geminin tamiri için kul-lanılacağı güvence altına alınarak, tazminat bu amaca tahsis edilmelidir.

Buna karşılık geminin tam zıyaa uğraması hâlinde, kiracının o ana kadar kiralayana yaptığı ödemelerin miktarı dikkate alınarak bir ayrıma gidilmesi gerekmektedir. Bir ör-nek olarak, kiralayanın 58 milyon TL tutarındaki bir gemiyi satın aldığı ve zilyetliğini finansal kiralama sözleşmesi uyarınca kiracıya, 5 yıl boyunca ödenecek aylık 1 mil-yon TL tutarındaki kira bedelleri (toplam 60 milmil-yon TL) karşılığında, devrettiği kabul edilecek olursa, geminin dördüncü yılın sonunda kurtarılamayacak şekilde batması hâlinde, kiracı o güne dek 48 milyon TL ödemiş olacaktır. Diğer bir anlatımla kiralayan, finansal kiralama sözleşmesi uyarınca beklediği 60 milyonun 48 milyon TL tutarındaki kısmını tahsil etmiş olacaktır. Bu durumda, geminin de 60 milyon TL takse ile sigor-talandığı varsayıldığında, sigorta tazminatının tümüyle kiralayana ödenmesi hâlinde, kiralayan, toplam olarak 108 milyon TL almış olacaktır. Dolayısıyla kiralayan, sözleş-meden beklediği kazanç da dikkate alındığında, 48 milyon TL tutarında sebepsiz zen-ginleşirken, kiracı, beşinci yılın sonunda mülkiyetini almayı beklediği gemi için toplam 48 milyon TL ödemesine rağmen, herhangi bir bedel elde edememiş olacaktır. Böyle bir yorumun Finansal Kiralama Hukuku’na veya Sigorta Hukuku’na göre savunulması mümkün değildir. Dolayısıyla, kiracının ödediği her taksit oranında, kiralayana ödene-cek sigorta tazminatının da eksiltilmesi gerekmektedir. Sigorta tazminatından böylece açığa çıkan kısmın da kiracıya verilmesi hâlinde, hem kiralayanın hem de kiracının malvarlıkları bakımından, mal sigortası ile hedeflenen “aktifteki azalmayı giderme”

amacı yerine gelmiş olacaktır. Buna göre, inceleme konusu örnekte kiralayana 12 milyon TL, kiracıya da 48 milyon TL ödenmesi gerekmektedir.

Şu var ki, kiracının sigorta sözleşmesinde “sigortalı” olarak gösterilmesi veya söz-leşmenin “kimin olacaksa onun lehine” kurulması ihmal edilmişse, aslında kiralayan bakımından “aşkın sigorta” (TTK m. 1283; Y-TTK m. 1463 f. 1) meydana gelebilecek, dolayısıyla kiralayanın alacağını aşan kısım bakımından sigorta sözleşmesi geçersiz sayılacaktır. Böyle bir hâlde, kiracının hangi hükme dayanarak bu sonucun önüne geçebileceği sorusu ortaya çıkmaktadır. İlk bakışta kiracı, “müşterek menfaatlerin sigortası”na ilişkin kuraldan (TTK m. 1275; Y-TTK m. 1455) yararlanamaz, çünkü Eşya Hukuku bakımından kiralayan geminin maliki iken kiracı yalnızca zilyet sıfatına daya-nabilmektedir. Kanımca burada iki farklı yorumdan yararlanmak mümkündür.

Birinci yorum seçeneğinde, Alman Hukuku’nda “mülkiyetin saklı tutulması kaydıyla kurulan satış sözleşmeleri”46 hakkında geliştirilen ve gittikçe daha geniş bir uygulama alanına kavuşan “beklenen haklar” (Anwartschaft[-srecht])47 teorisinden48

yararlan-46 İsviçre-Türk Hukuku açısından bkz. OR m. 715-716 = TKM m. 688-689 = TMK m. 764-765.

47 Kökeninde “warten” (= beklemek) fiilinden türetilmiş olan “Anwartschaft”, “bekleme, beklenen, aday, talip” gibi anlamlara gelmektedir.

48 Bu konuda geniş kapsamlı bilgi için bkz. Münchener Kommentar/Oechsler, Bürgerliches Gesetzbuch, Band 6: Sachenrecht, 5. Auflage, München 2009, BGB § 929 Rn. 17 ve orada § 929’dan önce yer verilen kaynakça (s. 974); Jürgen Baur / Rolf Stürner, Sachenrecht, 18. Auflage, München 2009, § 3 Rn. 44; Soergel/Mühl, Bürgerliches Gesetzbuch, Band 6: Sachenrecht, 12. Auflage, Stuttgart 1990,

mak mümkündür49. Bu teoriye dayanılarak, finansal kiralama sözleşmesinde kiracı-nın, ödediği taksitler oranında, kiralama konusu mal (gemi) üzerinde “beklenen mül-kiyet hakkı”na kavuştuğu, dolayısıyla korunmaya değer bir ayni hakkının bulunduğu kabul edilebilecektir50. Bu kabulü desteklemek üzere, FKK’nın yasama gerekçesinde tekrar tekrar vurgulandığı51 gibi, “hukuki mülkiyet” kiralayanda kaldığı hâlde, “ekono-mik mülkiyet”in kiracıya geçtiği de dikkate alınabilecektir. Nitekim Alman Hukuku’nda mülkiyet açısından yapılan ayrıma göre, mülkiyeti saklı tutma kaydıyla yapılan satış sözleşmelerinde, “beklenen hak” öğretisi esas alındığında, mülkiyetin “güvence” işlevi ve “yararlanma” işlevi bakımından ikiye bölündüğü, güvence işlevinin malike bırakıl-dığı, yararlanma işlevinin ise alıcıya aktarılbırakıl-dığı, alıcının edindiği yararlanma hakkına dayanan “beklenen mülkiyet hakkı” üzerinde dilediği şekilde tasarrufta bulunabileceği açıklanmaktadır52. Bu yaklaşım, FKK’da esas alınan hukuki-ekonomik mülkiyet ayrımı ile birebir örtüşmektedir. Dolayısıyla Alman Hukuku’nun beklenen haklara ilişkin ilkele-rinin Türk Hukuku bakımından hem mülkiyeti saklı tutma kaydıyla yapılan satışa hem de finansal kiralama sözleşmelerine aktarılabilmesi gerekmektedir53. Bu çözüm be-nimsenecek olursa, “müşterek menfaatlerin sigortası”na ilişkin kuralın (TTK m. 1275;

Y-TTK m. 1455) devreye sokulması mümkün olacaktır; dolayısıyla kiracı, kiralayanın alacağını aşan sigorta tazminatına hak kazanacaktır.

İkinci bir yorum, kiracıya tanınan “ekonomik mülkiyet”in Y-TTK m. 1456 anlamında bir sınırlı ayni hak sayılmasıdır. Nitekim o hükmün hazırlanmasında birinci derecede gözetilen ipotekli alacaklının konumu ile kiralayanın konumu aslında benzemektedir.

Ancak, finansal kirada sigorta sözleşmesi kiracı tarafından kurulduğu, mülkiyet ise kiralayanda bulunduğu için, Y-TTK m. 1456’da öngörülen varsayım tersine dönmüş ol-maktadır. Kiracı, ekonomik mülkiyeti sebebiyle, sigorta tazminatı üzerinde hak sahibi sayılırsa, 1456’ncı maddenin kurallarına göre kendi payına düşen sigorta tazminatının ödenmesini isteyebilecektir.

Her ihtimalde, sigorta sözleşmesi kurulurken kiracının “beklenen mülkiyet menfaati”

Einl Rn. 25, § 929 Rn. 65, § 930 Rn. 47; Palandt/Ellenberger, Bürgerliches Gesetzbuch, 70. Auflage, München 2011, Einf v BGB § 158 Rn. 9; Palandt/Bassenge, Bürgerliches Gesetzbuch, 70. Auflage, München 2011, BGB § 929 Rn. 937; Manfred Wolf / Marina Wellenhofer, Sachenrecht, 26. Auflage, München 2011, § 14 Rn. 11; Hanns Prütting, Sachenrecht, 34. Auflage, München 2010, Rn. 392.

49 Bu konuda Türk Hukuku’nda temel eser olarak bkz. Haluk N. Nomer, Beklenen Haklar Üzerindeki Tasarrufların Hukukî Sonuçları, İstanbul 2002.

50 Alman Hukuku bakımından aksi yönde Wolf/Wellenhofer, Sachenrecht, § 14 Rn. 92; yazarlara göre, mülkiyetin saklı tutulmasına ilişkin anlaşma, finansal kiralama sözleşmesinde bir şarta bağlanmadı-ğı için, kiracının beklenen mülkiyet hakkı doğmamaktadır. Kanımca bu gerekçe ikna edici değildir.

51 TBMM Dönem: 17, Yasama Yılı: 2, S. Sayısı: 346: Finansal Kiralama Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/679), s. 2 (Madde 1 ve 4’e ilişkin gerekçeler), s. 3 (Madde 8, 14 ve 15’e ilişkin gerekçe).

52 Bkz. MünchKomm/Oechsler, BGB § 929 Rn. 18 ve orada dn. 91.

53 İsviçre-Türk Eşya Hukuku’na ilişkin öğretide bu yönde bir görüş saptamak mümkün olmamıştır;

bkz. Heinz Rey, Die Grundlagen des Sachenrechts und das Eigentum, 3. Auflage, Bern 2007, Rn.

1737; Basler Kommentar zum Zivilgesetzbuch (“BSK”) / Ivo Schwander, Band II, 2. Auflage, Basel 2003, Art. 715-716, s. 1297; Jörg Schmid / Bettina Hürlimann-Kaup, Sachenrecht, 2. Auflage, Zü-rich 2003, Rn. 1095; Kemal Oğuzman / Özer Seliçi / Saibe Oktay-Özdemir, Eşya Hukuku, 12. Bası, İstanbul 2009, s. 596; Akipek/Akıntürk, Eşya Hukuku, İstanbul 2009, s. 587.

bildirilmiş olmasa bile, sözleşmeyi aşkın sigorta hükümlerine göre kiracı bakımından geçersiz saymak yerine sözleşmenin, kiracının yaptığı ödeme oranında korunması uygundur, çünkü böyle bir sonuç, sigortacının konumunu hiçbir şekilde ağırlaştırma-maktadır.

Son olarak, sigorta tazminatının, kiralayanın bakiye alacağını karşılamadığı hâller ele alınacak olursa, burada kiracının sorumluluğunun devam edeceği öngörülmüştür (FKK m. 14 f. 1 c. 2 ve m. 14 f. 2). Buna göre, yukarıda ele alınan örnekte eksik sigorta (TTK m. 1288; Y-TTK m. 1462) yapılmışsa ve söz gelimi sigorta bedeli yalnızca 5 mil-yon TL olarak kararlaştırılmışsa, kiracının 12 milmil-yon TL borçlu olduğu kesitte geminin tam zıyaa uğraması hâlinde, 5 milyon TL tutarındaki sigorta bedeli kiralayana ödene-cek, kiralayanın bakiye alacağı olan 7 milyon TL ise kiracı tarafından karşılanacaktır.

Kiracı bu ödemeyi, finansal kiralama sözleşmesinde kararlaştırılan ödeme planına göre, dolayısıyla örnekte aylık 1’er milyon TL esasıyla tamamlayacaktır. Hiç şüphesiz kiracı ayrıca böyle bir rizikoya karşı sigorta yaptırabilecektir. Bu sigorta güvencesi, FKK uyarınca zorunlu olan sigorta sözleşmesiyle birleştirilebileceği gibi, yalnızca kira-cının “sigortalı” sıfatıyla yer alacağı ayrı bir sözleşmeyle de sağlanabilecektir.

Buna karşılık sorumluluk sigortası niteliğindeki teminatlarda çözüm farklı olacaktır.

Gemiden kaynaklanan bir sebeple zarar gören kişi, Y-TTK m. 1473 ve m. 1478 hü-kümleri çerçevesinde sorumluluk sigortacısına doğrudan başvurabilecek, tazminat da doğrudan bu kişiye ödenecektir. Bu kural, sorumluluk sigortacısının yurt dışında yerleşik olduğu hâllerde bile, MÖHUK m. 34 f. 4 uyarınca geçerlidir54. Dolayısıyla, böyle bir zararın giderilmesi istendiğinde, sorumluluk sigortacısı, ödemeyi doğrudan zarar gören kişiye yapacağından, kiralayan ve kiracı, bu tazminatın üzerinde hak iddia edemeyecektir.

III. Gemi İpoteğinde Sigorta İlişkileri55 A) Yasama Süreci

Gemi ipoteğine ilişkin kuralların yasama süreci, kısa süre önce başka çalışmalarda ayrıntılarıyla ele alınmıştır56. Özetle, Almanya’da, 1896 yılında kabul edilen “Alman Medenî Kanunu”57 (“BGB”) taşınmaz ipoteğine ilişkin olarak ayrıntılı bir düzenleme ge-tirmiştir. 15/11/1940 tarihinde kabul edilen “Sicile Kayıtlı Gemiler ve Yapılar Üzerinde Haklar Kanunu”58 (“SchRG”), gemiler üzerinde kurulacak ipoteği yeniden

düzenler-54 Ayrıntılı bilgi için bkz. Atamer, Güncel Sorunlar, s. 258 (6); Nuray Ekşi, Türk ve Avrupa Birliği Huku-kunda Yabancı Unsurlu Sigorta Sözleşmelerine Uygulanacak Hukuk, İstanbul 2012, s. 53.

55 Yazarın “Yeni Türk Hukuku’nda Gemi ve Uçak İpotekleri”ne ilişkin çalışmasından (12 Levha Yayıncı-lık, İstanbul, Mayıs 2012) kısaltılarak alınmıştır.

56 Atamer, Bayrak Çekme, s. 142; Atamer, Uyum Sorunları, s. 254, s. 266; Werner Schubert, Das Schiffssachenrecht der Kaiserzeit und dessen Reform von 1940, Zeitschrift der Savigny-Stiftung für Rechtsgeschichte, Germanistische Abteilung, Band 109 (1992), s. 209.

57 Bürgerliches Gesetzbuch (18/8/1896), Reichsgesetzblatt 1896, s. 195.

58 Gesetz über Rechte an eingetragenen Schiffen und Schiffsbauwerken (15/11/1940), Reichsgesetz-blatt 1940 I, s. 1499; bu Kanun’un Gerekçesi için bkz. Amtliche Begründung, Deutsche Justiz (“DJ”) 1940, s. 1329. Kanun’un hazırlık süreci ve temel ilkeleri hakkında bilgi için bkz. Karl Krieger, Rechte an eingetragenen Schiffen und Schiffsbauwerken (“SchRG”), DJ 1941, s. 97; Däubler, Das Gesetz

ken, BGB’nin taşınmaz ipoteği hakkındaki kurallarını neredeyse aynen esas almıştır.

SchRG ve onu tamamlayan mevzuatın hazırlanmasında, Karl Krieger başrolü oyna-mıştır59. Bu sebeple, SchRG’nin resmî yasama gerekçesinin60 yanı sıra, Krieger’in bu konudaki yayınları61 yasama iradesinin ve amacının saptanması bakımından temel kaynak niteliğindedir.

TTK Tasarısı’nı kaleme alırken Ernst Hirsch, SchRG’nin hükümlerini geniş ölçüde tercüme edip Tasarı’ya aktarmışsa da, gerek Hirsch, gerekse o Tasarı’yı TBMM’de ele alan Adliye Encümeni, bazı noktalarda İsviçre-Türk Eşya Hukuku’nda taşınmaz ipoteği hakkında kabul edilen kuralları benimsemiştir. Y-TTK’nın gemi ipoteğine ilişkin hükümleri hazırlanırken, TTK’da öngörülen kural ve çözümlere geniş ölçüde sadık kalınmış, ancak bazı noktalarda değişiklik ve düzeltmeler de yapılmıştır.

Malikin gemi üzerindeki menfaati, kendisi veya onun lehine bir başkası tarafından sigorta ettirilmişse, sigortacının ödemek zorunda kalabileceği tazminat, TTK m. 901 f. 1 uyarınca gemi ipoteğinin kapsamına dâhildir. Dolayısıyla sigorta tazminatı, gemi ipoteği hakkında açıkça bir “surrogat” (kaim değer) olarak kabul edilmiştir. Hirsch, ta-şınmaz ipoteği bakımından bu konuyu ele alan ZGB m. 822 = TKM m. 794 f. 1 ve 2

= TMK m. 879 hükümlerine göre sigorta tazminatının kaim değer sayılmadığını, bu sebeple TTK m. 901 ve sonrasında kabul edilen hükümlerin önemli bir yenilik teşkil ettiğini açıklamıştır62. Oysa, TMK m. 879’a ilişkin yasama gerekçesinde, sigorta taz-minatının bir kaim değer olarak kabul olunduğu bildirilmiştir63. Eşya Hukuku’na ilişkin güncel öğretide, sigorta tazminatı üzerinde gemi ipoteği alacaklısı lehine kanundan doğan bir alacak rehni bulunduğu kabul edilmektedir64. Her ihtimalde, TTK m. 901 ilâ 908’de kabul edilen geniş kapsamlı düzenleme, gemi ipoteği bakımından uygulamada yaşanabilecek duraksamaları gidermiştir. Bu hükümler, esas itibarıyla SchRG m. 32 ilâ 38’den tercüme edilerek kaleme alınmıştır. Bu kurallar ise, ilk kez Kalpsüz

tarafın-über Rechte an eingetragenen Schiffen und Schiffsbauwerken vom 15. November 1940, Deutsches Recht (“DR”) 1941, s. 609. Güncel kaynak olarak bkz. Staudinger/Hans Heinrich Nöll, Bürgerliches Gesetzbuch, Buch 3: Sachenrecht, BGB §§ 1204-1296, SchiffsRG §§ 1-84, Neubearbeitung 2009, s. 355; RGRK/Mattern, Das Bürgerliche Gesetzbuch, Band III, 2. Teil, 1996, Anh § 1203 SchiffsRG;

Soergel/Winter, SchiffsG, s. 1675; Fritz Prause, Das Recht des Schiffskredits, 3. Auflage, Berlin 1979.

59 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Atamer, Uyum Sorunları, s. 262; Atamer, Bayrak Çekme, s. 143.

60 Amtliche Begründung, DJ 1940, s. 1329.

61 Karl Krieger, Rechte an eingetragenen Schiffen und Schiffsbauwerken (“SchRG”), DJ 1941, s.

97; Karl Krieger, Gesetz über Rechte an eingetragenen Schiffen und Schiffsbauwerken, in: Hans Pfundtner / Reinhard Neubert, unter Mitwirkung von F. A. Medicus, Das neue Deutsche Reich-srecht, II. Rechtspflege, b) Bürgerliches und HandelReich-srecht, Loseblatt-Ausgabe, Lieferung 115, Nr.

75, Berlin 1941 (Nr. 52 in Ausgabe Österreich, 1942).

62 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: X, İçtima: 2, Cilt: 12 (1-29/6/1956), S. Sayısı: 198, s. 50 (§ 37 II 4 F).

63 Bkz. Ali Em / Ayten Sözen / Zümra Yılmaz / Nazif Kaçar, Açıklamalı-Gerekçeli Türk Medenî Kanunu ve Uygulama Kanunu, Ankara 2002, s. 1019 sonu (Madde 879). Turgut Kalpsüz, Gemi Rehni, 5.

Baskı, Ankara 2004, s. 99, dn. 165’te bu açıklamayı “hatalı ve yersiz” bulmaktadır.

64 Bkz. BSK/Trauffer, ZGB Art. 822 Rn. 1; Sabih Arkan, İpotekli Gayrimenkulün Sigortalanması Ha-linde Alacaklının Hukuki Durumu, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi 1988, Cilt: XIV, Sayı: 3, s. 65 (s. 68-69 ve orada dn. 14 ve 18); İlhan Helvacı, Türk Medenî Kanununa Göre Sözleşmeden Doğan İpotek Hakkı, İstanbul 2008, s. 204 ve orada dn. 109.

dan işaret edildiği65 gibi, BGB m. 1127 ilâ 1130 ve taşınmazlar üzerindeki binalar için yaptırılan yangın sigortasında ipotek alacaklısının konumunu belirleyen 30/5/1908 ta-rihli Alman “Sigorta Sözleşmesi Kanunu”nun66 (“VVG (1908)”)67 99 ilâ 107’nci madde-lerinden ve 7/11/1939 tarihli bir Kanun68 uyarınca VVG’ye (“VVG (7/11/1939)”) eklenen primin ödenmesine ilişkin yeni 35a maddesinden derlenmiştir.

Y-TTK m. 1022 ilâ 1029 hazırlanırken, bu kurallara geniş ölçüde sadık kalınmıştır. Ay-rıca bu kurallar, Y-TTK m. 1456’da her türlü sınırlı ayni hak bakımından genel hüküm hâline getirilmiştir.

Şu hâlde sigorta tazminatının gemi ipoteği bakımından kaim değer sayılmasına ilişkin kurallar, taşınmaz ipoteğine ve yangına karşı bina sigortasına ilişkin Alman kuralla-rından aktarılmıştır. Bu kurallar, sigorta sözleşmesi yürürlükteyken ipotek kurulursa veya ipotek tescil edildikten sonra bir sigorta sözleşmesi kurulursa, uygulama alanı bulmaktadır.

Söz konusu kurallar sistematize edilirken, çeşitli ayrımların benimsenmesi mümkündür.

Sigortacı yönünden yapılabilecek bir ayrımda, gemi ipoteğinin, sigortacının alacakları üzerindeki etkisi (ipoteğin bildirilmiş olup olmamasına göre) ve sigortacının borçları (tazminat ödeme borcu) üzerindeki etkisi (ipoteğin bildirilmiş olup olmamasına göre) incelenebilecektir. Öte yandan ipotekli alacaklı bakımından benimsenebilecek bir ay-rımda, alacaklının haklarını, ipoteğin sigortacıya bildirilmesinden önce ve sonra ele almak mümkündür. Ayrıca, sözleşmenin sigortacı ile sigorta ettiren arasında kurulma-sından başlayarak, gelişmelerin ve ortaya çıkan haklar ile borçların kronolojik sırası esas alınabilecektir. Nihayet, TTK/Y-TTK’da benimsenen madde sırası izlenebilecektir.

Burada, esas itibarıyla sonuncu ayrım benimsenmiştir, çünkü kaynak Alman hükümleri

Burada, esas itibarıyla sonuncu ayrım benimsenmiştir, çünkü kaynak Alman hükümleri