• Sonuç bulunamadı

“Demokratik Elitizm” Çözümü

3.1.4. Siyasal Sistemlerin Temelleri Üzerine: Neden Demokrasi?

Demokrasinin ne olduğu sorusu kadar, ne olmadığı sorusunun önemine dikkat çeken Sartori, demokrasi düşüncesi söz konusu olduğunda iki kutuplu bir dünyanın varlığından söz eder. Bir yanda demokrasi ve özgürlükler, diğer yanda otokrasiler ve baskıcı rejimler. Bu karşıtlık

çerçevesinde neden demokrasiden yana bir tercihte bulunulması gerektiği konusunda bir arayış içerisine giren Sartori, demokrasi lehindeki iddialarının doğruluğu konusunda gösterilecek yeterli deliller olup olmadığını sorgular. Bu tarz bir araştırmadaki ön kabul, insanın rasyonel bir varlık olduğudur. Ona göre zaten insan rasyonel bir varlık olmasa böyle bir sorun da ortaya çıkmaz. Yani bir anlamda muhakeme etmeyen bir yaratık, bir siyasal sistemi diğerine tercih etmesine yol açan sebepleri kendisine soramaz. Böyle bir kabulden sonra aslı soru şu olur:

demokrasi diktatörlükten neden daha iyidir?

Bunu çözümleme çabasına giren Sartori çeşitli denemelerde bulunacaktır. İlk deneme Ampirik denemedir.

4.1.4.1. Ampirik Deneme

Demokrasinin ampirik temeller üzerinde ispatlanıp ispatlanamayacağı meselesine yönelik Sartori, “gerçek demokrasi”den söz ederken bunu, onun ampirik anlamda gerçek dünyada başarılı olma ve işleme denemesini geçmesine bağlar. Yani gerçek demokrasi, başarıyla uygulamaya konabilen ve varlığını sürdüren bir siyasal sistem olarak işleyen bir demokrasidir.

Bu anlamda öne sürdüğü amaçları saptıran ve başardığı şeyler açıkladığı amaçlardan çok farklı olan bütün demokrasiler ampirik bakımdan yanlıştır. Ancak gerçek demokrasi ona göre işleyen demokrasidir dendiğinde, demokrasinin gerçek olduğu gösterilmiş olmaz, sadece demokrasinin öne sürülen tanımlardan hangisinin kabul edilmesi gerektiği ve mantık bakımından hangisinin akla uygun olduğu belirtilmiş olur. Bu bakımdan demokrasini iyi bir yönetim olduğunu ispatlamak demek, onun lehine bir şeyleri ortaya koymak değildir. Her ne kadar iyi işleyen bir demokrasi böylesi bir durumda ikna edici psikolojik deliller sağlayabilse de bu planda hiçbir rasyonel sonuca ulaşılmaz. Ancak demokrasiyi ispatlamak konusunda istenen delillerde mantık aranacaksa bu durumda istenen de mantıki dayanaklar olacaktır. Çünkü demokrasi ancak mantıki zorunlulukla desteklenirse demokrasinin ispatı da mümkün olur. Bu durumda da cevaplanması gereken sorular şunlardır: Demokrasi bir mantıki gerçeğe indirgenebilir mi?

Demokrasi rasyonel gerçek olarak açıklanabilir mi? (Sartori, Tarihsiz, s. 104).

O halde yapılacak olan demokrasinin ispatına yönelik rasyonel bir denemeye girişmek olacaktır.

3.1.4.2. Rasyonel Deneme

Demokrasiyi rasyonelleştirme meselesinde, demokrasinin bir mantık sistemi içerisinde varılabilir bir sonuç olması, onun gerçek bir demokrasi olduğu ve işlediği anlamına gelmez.

Ona göre bu sadece mantıki bir olanaktır. (Sartori, Tarihsiz, s. 104-105). Bir insan, rasyonel tutarlılık ve uyumluluk denemesini başarıyla geçebilecek çelişmesiz bir demokrasi hayali kurabilir. Fakat böyle kurguların demokrasi düşüncesi ile olan ilişkisi, -ne düzeyde kusursuz olursa olsun- hayalidir. Bir gerçekliğe tekabül etmez. Hatta bu anlamda demokrasiyi rasyonelleştirerek ispat etmeye çalışmak, gittikçe daha kötü işleyen demokrasilerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Üstelik bu kurgu ne şekilde olursa olsun, diğer sistemlere bir üstünlük sağlanabileceği anlamına da gelmez. Çünkü örneğin otokrasiyi savunan bir kişinin aynı argümanları ileri sürerek aynı şekilde bir sonuca varabilmesi olanaklıdır. Bundan iki sonuç çıkarılabilir.

Her şeyden önce bir siyasal sistemi çelişme ilkesinin terimleriyle tartışmakta anlam yoktur.

Bir demokrasinin çelişik olmadığı için gerçek olduğunu öne sürmek, onu karşıt sebepten reddetmek kadar saçmadır. İkinci olarak, demokrasiyi rasyonelleştirerek meşrulaştırmaya kalkmak tehlikeli değilse bile yararsızdır. (Sartori, Tarihsiz, s. 105).

Sartoriye göre böylece demokrasiye rasyonel bir temel bulma çabası da her zaman kendini çıkmaz sokakta bulur. Rasyonalist gelenek de bu anlamda demokrasiyi meşrulaştıran rasyonel bir temel bulamamıştır. Bu anlamda rasyonalist felsefe içerisinde nadiren demokrasi teorilerine rastlamamız tesadüfi değildir. Ona göre Platon’dan bu yana rasyonalist ideal, irrasyonel, akıl dışı ve kaypak demokrasi değil, akıllıların aristokrasisi olmuştur. Bu rasyonalist gelenek içerisinde önemli olan nokta aklın iradeye değil, gerçeğe, kanaate değil bilgiye boyun eğmesidir. Bu eğilimin tek istisnası ona göre aydınlanma devrinin “aklı”na baş kaldıran Rousseau’dur ki, bu bir istisnadır. Yine de Rousseau’nun demokrasisi bile herkesin yanılabilen ve daima değişen iradesine değil de, genel iradenin kararlı ve daima haklı ilhamlarına bırakıldığından kesin ve dokunulmaz olarak yaratılmıştı. (Sartori, Tarihsiz, s. 106).

Böylece demokrasi ile ilgili olarak şu şekildeki bir beyanın rasyonel temellerden yoksun olduğu sonucuna ulaşılır:

Akıldan yana olan demokrasiden yanadır, diğer yandan demokratik olan akla karşıdır.

Diğer bir deyişle, demokrasiyi ve karşıtını rasyonellik ile irrasyonellik arasındaki çelişkiye indirgeyemeyiz, Hoşumuza gitmeyebilir fakat rasyonel insanın, tek rasyonel çözüm olarak demokrasiye inanması gerektiğini söylemek hakkını taşımıyoruz. (Sartori, Tarihsiz, s. 107).

Demokrasinin gerçeklik ve rasyonaliteyle olan ya da daha doğrusu olmayan bağını bu şekilde ortaya koyan Sartori, sistemlerin bunlarda değil, öne sürdüğü ve temsil ettiği değerlerde aranması gerektiği yönündeki itirazı da haklı bularak bu durumda üçüncü bir safhaya geçilmesi gerektiğini ifade eder. Böylece aslında demokrasinin değerlerle ilgili terimlerle ispatlanmasını isteyen aslında onun mantıki terimlerle ne ispatlanabileceğini ne de reddedilebileceğini kabul etmiş olur.

3.1.4.3. Değerler Üzerinden İspat Denemesi

Ampirik olarak yapılacak tek şey Sartori’ye göre demokrasinin doğru işleyen tanımını, yani gerçek dünyada ne olabileceğini tespit etmektir. Mantık çerçevesinde ise iddiası, bu konuda en çok sahte sorunların peşine düşüldüğüdür. Ancak değerci yaklaşım da – eşitlik en yüksek iyidir ya da özgürlük en üstün değerdir gibi- bir sonucunun olmayacağını ve meseleyi belli bir sınırın ötesine götüremeyeceğini iddia eder. Bu da aslında şu demektir: demokrasi olgusal gerçeklere veya rasyonel gerçeklere dayanarak ya da demokratik değerlerin bütün diğerlerinden daha muteber olduğu gerekçesine dayanarak kabul edilemez, çünkü bunların hiçbirini ispatlamak mümkün değildir. O halde sorulacak sorulardan biri şu olacaktır. Bu türden bir değerlendirme her türden sistem için geçerli oluyorsa, bu bütün sistemlerin aynı derecede değerli olduğu anlamına mı gelir?

Sartori buna hayır diyecek ve bu tarz bir yaklaşımın esas noktayı kaçırmak olacağına işaret edecektir. Bu anlamda her sistem kendi başına ele alındığında, aşağı yukarı aynı sonuçların çıkması kaçınılmazdır. Yani otokrasi, demokrasi, aristokrasi ya da bir başka sistem söz konusu olduğunda, ya da bunlar tek başlarına ele alındıklarında birinin diğerine olan üstünlüğünden söz etmek olanaksızdır. Her sistem için geçerli olan argüman bir diğeri için de geçerli olabilecektir.

O halde yapılması gereken Sartori’ye göre karşılaştırmalar yapmaktır. Ona göre

bir siyasal sistem için delil sağlama sorunu, çeşitli imkanlar asından bir seçim yapmamız istendiği için doğar. Gerçekten bilmemiz gereken şey şudur: Niçin öbürünün yerine bunu seçelim? Bu soruya cevap bulmanın tek yolu, çeşitli sistemleri birbiriyle karşılaştırmaktır.

(Sartori, Tarihsiz, s. 108).

Böylece kendi başına gerçek, rasyonel ve değerli olduğu ortaya konamayan siyasal sistemlerin bir diğeri ile karşılaştırılması meselesinin ortaya çıkaracağı şey, karşılaştırmalı değerlendirme olacaktır. Bu bağlamda demokrasinin neden otokrasiden “daha değerli” olduğu sorusu

sorulduğunda öne sürülecek ilk iddia, otokrasinin daha tehlikeli, ürkütücü ve bir despotun yönetiminin daha tehlikeli olduğu olacaktır. Buna karşılık demokrasi birçok emniyet mekanizması ve denetim araçları sağlar. Oysaki otokraside hiçbir savunma yoktur ve otoriteye mutlak bir egemenlik verilmiştir. Demokrasi değişmeye açıktır ve mükemmelleştirilebilir ama otokrasi çok zor mükemmelleşir ve hızla kapalı bir sistem haline gelebilir. (Sartori, Tarihsiz, s.

110).

Böylece Sarttori’nin ortaya koymak istediği şey, her koşulda demokrasiyi savunmaktan ziyade, yanlış sorulardan ve denemelerden nasıl kurtulunacağıdır. Eğer bunlar bilinirse demokrasi lehindeki tercihi, karşılaştırmalı değer takdiri esası üzerinde meşrulaştırmak mümkün olacaktır.

Değerler konusunda, tarihin pek çok çatışan değerler deposu ve mezarlığı olduğu savını kabul eden Sartori, yine de Leo Strauss’tan şu alıntıyı yapmaktan çekinmez:

Eğer zirveleri bulutlarla kaplı iki dağdan, hangisinin diğerinden daha yüksek olduğuna karar veremiyorsak, bir dağın bir köstebek yuvasından daha yüksek olduğuna da mı karar veremeyiz? (Sartori, Tarihsiz, s. 111).

Yani değerlerin göreliliği meselesinde teknik tartışmalara girmeden ortaya konan kimi kaba sorular, aslında bu tarz bir karşılaşmada nasıl karar verilmesi gerektiğini de ortaya koyar.

“Örneğin yarına sağ çıkıp çıkamayacakları konusundaki belirsizliği, sağ kalacaklarına dair garantiye veya hapishaneyi eve, ya da işkenceyi ve özgürlükten keyfi olarak yoksun bırakılmayı hukuk düzenine tercih eden var mıdır?” sorusu herkesin içinde yaşadığı koşullara göre kısmen değişiklik gösterse de önemli ve belirleyicidir. Çünkü koşulları itibarıyla her zaman esaret altında yaşamış ve hiçbir zaman esaretten kurtulmamış birinin özgürlüğü arzulaması olanaksızdır. koşulları itibariyle ama, bir defa insanlar, insan hayatına ve bireye saygıyı tatmaya başladıktan sonra, tepkilerinin daima aynı olduğunu, bu değerleri üstün tuttuğunu gösteren, zamanın başlangıcından beri ortaya çıkmış, pek çok delil vardır. (Sartori, Tarihsiz, s. 110-111).

Sonuç olarak Sartori’ye göre siyasal sistemler aslında, bir seçme sorunu ortaya çıkarır ve bu seçim daha iyi ile daha kötü arasında bir karşılaştırmayı gerektirir. Buradaki iyi ile kötü mutlak anlamda bir iyi ve kötüdür, doğru ile yanlış arasında değil. Böylece bir karşılaşmada, bir tercihi haklı göstermek ya da ispatlamak tamamen mümkündür. Ama asıl sorun demokrasinin bir

“olgusal gerçek” olup olmadığını ya da rasyonel temellere dayanıp dayanmadığını belirlemek değil, çeşitli siyasal ihtimallerin değerlendirilmesi sırasında haklı sayılabilecek tavsiyelere ulaşmanın olanaklı olup olmadığıdır. Buradaki “gerçek” terimi her ideolojik iddia için söz konusu olabileceği gibi demokrasi için de söz konusudur ve bu anlamda bir delil arayışı ona göre ne ispat edilmek istendiği iyi bilinip, doğru ayrımlar yapılabildiği sürece, başarısızlığa mahkum olmayacaktır. (Sartori, Tarihsiz, s. 114).

3.1.5. Antik Yunan Demokrasisi Ve Çağdaş Demokrasi Ekseninde Doğrudan

Benzer Belgeler