• Sonuç bulunamadı

“Demokratik Elitizm” Çözümü

3.1.6. Liberalizm Ve Demokrasi İlişkisi

anti-liberal demokrasi ile liberal demokrasi arasındaki farklılıklar açıkça ve yeterli biçimde çizilmediği sürece bu sözcüğün anlamı hemen hemen hiç olmayacaktır. (Sartori, 1993, s. 316).

takdirde bu ayrımlar yapılmadan daha iyi olana yöneldiğimizi zannettiğimizde elimizdekini de kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalırız. (Sartori, Tarihsiz, s. 226).

Liberalizmin çok basit bir tanımı olarak onu bireysel özgürlüğün, hukuki savunmanın ve anayasacı devletin kuramı ve pratiği olarak değerlendiren Sartori, demokrasi ile liberalizm arasındaki ilişkinin çok eskiye dayalı olduğunu, demokrasi kavramının liberalizmden eski olması söz konusu olduğu gibi günümüz demokrasi anlayışının da liberalizmin bir sonucu olduğuna işaret eder. (Sartori, Tarihsiz, s. 233).

Liberal demokrasi söz konusu olduğunda, liberalizmi demokrasiden ayırmak gerekecekse eğer, ona göre liberalizmde sözkonusu olan özgürlüktür, demokrasilerde ise eşitlik. Liberal demokrasilerde de bu ikisi birbirine karışır. Ancak bütün eşitlikler demokratik kaynaklı olmadığı gibi özgürlüğün geniş kapsamlı yapısı da liberalizme indirgenemez. Bunların birleşmesi demek ise, özgürlük ve eşitliğin birleşmesi demektir. Bu da liberal demokrasinin görevidir.

Ancak Demokrasi Sartori’ye göre toplumsal birlikle ve bir hizaya getirmekle ilgilidir, Liberalizm ise daha çok yeniliğe ve sivrilmeye değer verir. Bir anlamda demokrasiyi simgeleyen eşitliğin yapmak istediği şey bütünlemek ve ahenkleştirmektir. Liberalizm bağlamında özgürlük ise tedirgin, müsrif ve düzensizdir. Burada temel ayrım liberalizmin ağırlık noktasının bireye, demokrasinin ağırlık noktasının ise topluma dayanmasıdır. (Sartori, Tarihsiz, s. 234-235). Yani eşitliğin yatay bir dürtüye, özgürlüğün ise dikey bir dürtüye sahip olduğu söylenebilir. Bu aslında ona göre şu demektir: demokrasi sosyal birlik ve dağıtıcı eşitliğe, liberalizm ise üstünlük ve kendiliğinden olmaya değer verir. Eşitlik bütünleşme ve ahenkli olmak ister, özgürlük ise zahmetli ve düzensizdir. Demokrasi için “çoğulculuğun” çok az değeri varken, liberalizm çoğulculuğun ürünüdür. İkisi arasındaki temel ayrım liberalizmin bireye, demokrasinin ise topluma dayanmasında yatmaktadır. (Sartori, 1993, s. 416).

Ayrıca ona göre liberalizm ve demokrasi arasındaki ilişki, ilkeler ve değerler katından, siyasal tutumlar katına indirgendiğinde daha somut şekilde ele alınabilir. Bu açıdan liberalizm her şeyden önce devlet iktidarının sınırlandırılmasıdır, oysa demokrasi halk iktidarının devletin içine sokulmasıdır. Böylece, zamanla, bir liberalle bir demokrat arasında -partilerinin adları ne olursa olsun- bir rol bölüşmesi ortaya çıkmakta, bunun sonucunda da, liberal daha çok siyasal kaygı duymaya başlarken, demokrat daha çok refah kaygısı duymaya başlamaktadır. Liberali ilgilendiren devletin biçimiyken, demokrat için önemli olan o devlette konan kuralların içeriğidir. Bu durumda devletin biçimine ilişkin sorun, kuralların nasıl yaratıldığı iken içerik kaygısına ilişkin sorun, kurallarla ne elde edildiğidir. (Sartori, Tarihsiz, s. 225).

Ona göre liberal demokrasiyi meydana getiren parçalar bu şekilde ayrılırsa, siyasal anlamda demokrasi ile toplumsal ve ekonomik anlamda demokrasi arasındaki ayrım açıklığa kavuşmuş olur. Nitekim siyasal açıdan demokratik devletle liberal devlet arasında önemli bir ayrım yoktur:

demokratik devlet ona göre liberal devletin yeni bir adla ortaya çıkmış şeklidir denebilir. Öte taraftan demokrasiden, yani toplumsal anlamda demokrasiden söz edildiğinde sözü edilen şey tam demokrasidir, liberalizm değil. Bununla beraber toplumsal demokrasi de iki ayrı anlam kazanmıştır. Birinci anlamda bu ad bir ethos’a, bir örf ve adete işaret eder ki Birleşik Devletler’deki anlamı bu şekildedir, ama demokrasi işin içine girdiği yerde toplumsal demokrasinin bu anlamı geçerli değildir ki burada deyim başka bir anlama gelir, bu da onun ikinci anlamıdır. (Sartori, Tarihsiz, s. 235). Bu ikisi ona göre oldukça ayrı şeylerdir. Birinci durumda toplumsal demokrasi siyasal demokrasinin dayanağı ve politika dışı temelidir.

İkincisinde siyasete karar verenlere göre demokratik bir toplumu yaratacak durumları tepeden hazırlamayı amaç edinen bir siyasettir.

Sonuç olarak liberal ve demokratik ögeler arasındaki karşılıklı etkileşimi şöyle özetlemek mümkündür: İlki daha çok siyasal bağlanma, bireysel girişim ve devletin biçimi sorunlarıyla ilgilenir; ikincisi de eşitlik toplumsal birlik ve refah siyaseti sorunlarına karşı hassastır. (Sartori, Tarihsiz, s.236)

O halde liberal demokrasi söz konusu olduğunda elimizde bir derleme, bir anlaşma var demektir. Artık siyasal ve sosyal sistemlerin gelişiminde öyle bir noktaya gelinmiştir ki iki seçim ile karşı karşıya kalınmıştır: liberalizm içinde bir demokrasi ve liberalizm olmadan demokrasi. (Sartori, 1993, s. 417-418).

Bu durumda gelinen noktada liberalizm içerisinde demokrasiden, demokrasi içerisinde liberalizmden söz edilebilir mi sorusu önem kazanır. Sartori’ye göre bu durumda

“demokrasilerimiz”, demokrasi ve liberalizmin bir ürünüyse aslolan bunların birbiri ile olan dengesinin bozulmamasıdır. Parçalardan biri ötekine üstün gelmeyecek şekilde bir düzenlemeye gidilmeli, birinin diğerine üstünlüğüne engel olunmalıdır. İkinci olarak, çağdaş demokrasi kronolojik olarak liberalizmden sonra gelmişse, bu liberalizmin daha az önemli olduğu anlamına gelmemelidir. Bunlar ona göre psikolojik ayrımlar ve öncelikler olmakla beraber unutulmaması gereken şey, demokrasinin liberalizme katkısı aynı zamanda liberalizmin doğurduğu bir şeydir. Daha fazla demokrasi istemek, bir anlamda liberalizmi saf dışı bırakmak şeklinde gelişmemelidir. Liberal özgürlük yok edilirse ve eşitlik iddia etme imkanı veren araçların zararına daha büyük bir eşitlik aranırsa, demokrasi yeniden ölü bir dil halini alır.

“Liberalizmi dışarıda bırakma” eğilimindeki bir demokrasi arayışı ona göre günümüzde revaçta

olsa da, asıl bel bağlanacak umut, “liberalizm içinde bir demokrasi”dir. (Sartori, Tarihsiz, s.

238).

Ona göre 19. yüzyılda liberal öge demokratik ögeye üstün geliyorken, 20. yüzyılda sarkaç tersine dönmüştür. Yani günümüzde demokratik unsur liberal unsurdan daha ağırlıklı olmaya başlamıştır. Ancak meseleye kronolojik olarak bakılmaması gerektiğini söyleyen Sartori, öncelik sonralık meselesinde bunun önem sırasına göre az veya çok değerli olmakla bir ilgisinin bulunmadığını ifade eder. Eğer modern demokrasi, liberalizmle ilişkisi bakımından sonra gelse de, bu onun liberalizmi geçtiği ya da onun yerini aldığı anlamına gelmez. Unutulmaması gereken şudur: demokrasinin liberalizme katkıları aynı zamanda liberalizmin bir sonucudur. O halde demokrasiden, liberalizmin yerine geçen bir şey gibi söz etmek çok yanıltıcı olabilir.

Nitekim demokrasi, liberalizmin yerine geçmemiş, onu bütünlemiş ve tamamlamıştır. (Sartori, 1993, s. 419).

Siyasal demokrasinin liberalizmden ayrılamayacağını ve onun içinde yer aldığını söylemek siyaset dışı demokrasi sorununu çözmemektedir. Bu düşüncelerin ışığı altında iki şey söylenebilir: ilk olarak, daha fazla demokrasi hiçbir biçimde daha az liberalizm olmasını gerektirmez. İkincisi ve bu ilk düşüncenin sonucu olarak daha fazla demokrasiyi fazla liberalizm ile birlikte aynı anda istemekte bir çelişki yoktur. (Sartori, 1993, s. 421).

Sonuç olarak ona göre liberal olmayan bir demokrasi totaliter bir demokrasidir. Kişinin liberal demokrasi ötesinde gördüğü şey, sadece sözcüğün demokrasi adını taşıması olacaktır. Ne şekilde olursa olsun tumturaklı sözlerle ifade edilen bir demokrasi, liberalizmle bağı koptuğunda halk desteğinin yardımıyla da olsa en despotik köleliği dahi onaylamaya elverişli olacaktır. Sözde halk adına hareket eden, bu nedenle de mutlak bir meşruluk iddiasında bulunan liberal olmayan bir devlet, ne şekilde olursa olsun demokratik olmayan bir devlete dönüşecektir.

Bu, basit bir dille ifade edilecek olursa, çağdaş ya da eski biçimine işaret etmesine, kişinin özgürlüğüne dayalı bir demokrasi olmasına veya iktidarın kolektif plenum (dolu, sıkışık, boşluksuz) tarafından kullanılmasını gerektirmesine bakmaksızın, liberal demokrasinin ortadan kalkmasıyla birlikte demokrasinin de ölmesi demektir. (Sartori, 1993, s. 425).

3.1.7. Başka Bir Demokrasi Olanaklı Mıdır? Marxist-Leninist Demokrasi

Benzer Belgeler