• Sonuç bulunamadı

1.2. Muhasebe Standartlarının Oluşum Sürecinde Yer Alan Başlıca Kurum ve Kuruluşlar ve

1.2.2. Türkiye’de Yapılan Düzenlemeler, İlgili Kurum ve Kuruluşlar

1.2.2.4. Sermaye Piyasası Kurulu Tarafından Yapılan Düzenlemeler

1965 yılında Türkiye Odalar Birliği’nin desteğiyle hazırlanan “ Sermaye Piyasasının Teşviki ve Tanzimi Hakkında Kanun Tasarısı” Maliye Bakanlığı tarafından gerekli düzeltmeler yapılarak 1967 yılında Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ye sunulmuştur. Tasarıda; halka açık anonim ortaklık düşüncesi, halka açılımın düzenlenmesi ve sermaye piyasasının geliştirilmesi amacıyla vergi teşviklerinin öngörülmesi gibi dikkat çekici unsurlar yer almıştır. Bu tasarı 1969 yılında Meclis Başkanlığına sunulmuş fakat herhangi bir sonuç alınamamıştır.

1970 yılında menkul değerlerin halka arzı, bu arzın düzenlenmesi ve denetimi, menkul kıymetler yatırım ortaklığı ve menkul kıymetler yatırım fonu gibi kuruluşların yer aldığı tasarı tekrar TBMM’ ye sunulmuş fakat bu tasarı görüşülme fırsatı bulamamıştır. Bu sürecin gerekli sonuçlara ulaşamamasından dolayı Türkiye’de denetimden uzak bir sermaye piyasası diğer bir deyişle “aksak sermaye piyasası” oluşmaya başlamış ve 1980’li yıllara doğru bu piyasa büyük boyutlara ulaşmıştır (Bolak, 2001, s.14).

24 Ocak 1980 tarihine gelindiğinde ise istikrar programlarının yürürlüğe konmasıyla birlikte tüketimin kısılarak tasarrufa gidilmesi sonucunda azalan tüketim nedeniyle işletmeler ürünlerini satamamış bundan dolayı da büyük miktarlarda stok birikmeleri gözlemlenmiştir. Bu durum işletmelerin çalışma sermayeleri ihtiyaçlarını artırınca işletmeler, zorunlu olarak yüksek faizle de olsa kredi kullanmaya başlamışlar. Birçok işletme, bankalara özsermayelerinin çok üstünde borçlanmalarından dolayı kredi limitlerini doldurmuş, sistemde etkin bir güce sahip holding bankalar da işletmelere kredi vermeye yanaşmamışlardır. Bu sonuçla bankalardan kredi alamayan işletmeler, bankalara göre daha yüksek faiz öneren “bankerlere” yönelmişlerdir. Aynı dönemde, yasal denetimden uzak biçimde faaliyetlerini

sürdüren bankerler sayıca çok artış göstermiştir

Yaşanılan süreç 1981 Aralık ayında “Banker krizi” ve 1982 yılında “Kastelli Olayı’nın” patlak vermesine neden olmuştur. Ortaya çıkan bu durumların temel sebebi, o yıllarda görülen yüksek enflasyon ve zamanın mevduat ve tahvil faizlerini sınırlayan mevzuatı olmuştur. Bu duruma örnek verecek olursak, bankerler bankadan 2000 TL ye aldıkları tahvil ya da mevduat sertifikasını yatırımcılara 1600 TL ye satmakta ve bundan dolayı da faiz oranları yükselmekteydi. Ek olarak bankalar sıkı bir denetime tabi iken bankerlerin tamamen bağımsız olması bu durumun oluşmasına neden olan başlıca faktörler içerisinde yer almıştır.

Bankerlerin halktan topladıkları paraları verimli alanlarda kullanamadıkları hatta kullanma niyetlerinin de olmaması yukarıda açıklanan sonuçları doğurmuş ve tasarruf sahipleri de büyük kayıplar yaşamışlardır. Ortaya çıkan bu gelişmeler mali piyasaların en önemli unsurlarından biri olan güven duygusunu yok denecek kadar az bir seviyeye düşürmüş öte yandan bu durum tasarruf sahiplerinin mevduat dışındaki bazı menkul kıymetlere karşı ilgi duymaları gibi olumlu bir etkiyi de beraberinde getirmiştir (Bolak, 2001, s.15).

Yaşanan bu gelişmelerden sonra 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu 1981 yılında kabul edilip yürürlüğe girmiş ve bu kanunla kurulmuş olan Sermaye Piyasası Kurulu tarafından çıkarılan tebliğlerle kamuyu aydınlatma ilkesi ilk defa gerçek anlamda hukukumuza girmiş bulunmaktadır. Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16 ve 22-e maddeleri ile SPK’ya muhasebe standartlarını belirleme yetkisi verilmiş olup, SPK bu yetki kapsamında yer alan ortaklıkların uymak zorunda oldukları muhasebe standartlarına ilişkin düzenlemeler yapmaktadır (Sayar, 2002, s.75).

SPK’nın temel amaçları şu şekilde sıralanabilir;

(http://www.spk.gov.tr/indexcont.aspx?action=showpage&menuid=0&pid=0&submenuhe ader=-1)

 Sermaye piyasalarının işleyiş kurallarını belirlemek,

 Piyasadan fon kullanan şirketlerin belli kurallara uygun olarak en etkin şekilde yararlanmalarını sağlamak,

 Sermaye piyasasına yatırım yapan tasarruf sahiplerinin hak ve yararlarını korumak ve gözetmek,

 Piyasaların adil ve etkin çalışmasını sağlamaktır.

SPK’ya bağlı olarak faaliyet gösteren Muhasebe Standartları Dairesinin görevleri ise aşağıda özetlenmiştir;

(http://www.spk.gov.tr/indexpage.aspx?action=showpage&pageid=526&submenuheader= null)

 Sermaye Piyasası Kanunu'na tabi ortaklıklar ile sermaye piyasası kurum ve kuruluşlarının mali tablo ve raporları ile ilgili genel ve özel nitelikte oluşturulan muhasebe standartlarının tespitine yönelik ilgili dairelerce koordinasyonunu sağlamak ve bu yönde çalışmalar yapmak,

 Muhasebe standartları ile ilgili gereksinimleri saptamak ve ilgili düzenlemelerde bulunmak,

 Uluslararası standartlara uyum, vergi ve muhasebe amaçlarının ayrımlanması çalışmalarını yürütmek,

 Muhasebe uygulamalarını takip etmek ve bu konuda uygulama birliğini sağlayacak öneriler hazırlamak,

 Muhasebe ve denetim ile ilgili yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliğini sağlamak,  Bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş ve faaliyetlerine izin vermek, bu faaliyetleri izlemek, bu kurumlarla işbirliği içinde yeni muhasebe ve denetim standartlarının düzenlenmesi çalışmalarını yürütmek ile görevlidir.

SPK, 33 adet uluslararası muhasebe standardını esas alan, “Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ”i 2003 yılında yayımlamıştır. Seri: XI 25 No.lu Tebliğ, kapsamına giren işletmelerce, 01.01.2005 tarihinden sonra sona eren ilk ara mali tablolardan geçerli olmak üzere zorunlu olarak uygulanmaya başlanmıştır. SPK 11.3.2008 tarihinde, 2003 yılından beri uyguladığı 25 No.lu Tebliğ’i yürürlükten kaldırmış, UFRS’yle uyumlu TMS’leri esas almak üzere hazırladığı Tebliğ Taslağı’nı web sayfasında yayınlamıştır. Söz konusu Taslak yürürlüğe girmiş olup, bankalar ve sigorta şirketlerinden sonra SPK’ ya tabi şirketlerde de TMS uygulamasına geçilmiştir (Çiftçi ve Erserim, 2008, s.251).