• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. MODERNLİĞİN KAYNAKLARI VE MODERNİZM MODERNİZM

2.5. Sanayi Devrimi

18. yüzyılda İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, üretim yapısını değiştirmenin yanı sıra insanların yaşam düzenini de değiştirerek, hemen hemen hayatın her alanında etkili olmuştur.

Sanayileşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan fabrika sistemi, köyden kentlere olan göçü hızlandırmış, kent hayatını doğurmuş ve işçi sınıfını ortaya çıkarmıştır.

Dokuma sanayinde başlayan büyük dönüşüm, buhar gücünün kullanımıyla ulaşımda devam etmiş ve yeni sanayi kollarının ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Sanayi devrimi teknolojik ilerlemeye bağlı olarak toplumsal ve ekonomik alanda uzunca bir dönemi kapsayan dönüşümleri ifade eder. 15. ve 16. yüzyıllardaki Coğrafi Keşifler ve 17. yüzyıldaki Bilimsel Devrim tek başlarına Sanayi Devriminin nedeni olarak kabul edilemezler. Hatta sermaye birikimine etkisi olduğu düşünülen Protestanlık da tek başına sanayi devriminin gerekçesi olamaz. Ancak tüm bu koşulların bir araya gelmesiyle, İngiltere’de Sanayi Devrimi için gerekli şartların oluşmasıyla, 18. yüzyılda Sanayi Devrimi süreci ilk olarak bu ülkede görülmeye başlanmıştır (Hobsbawm, 2008, s. 35-36). Cromwell isyanı ve cumhuriyet fikrinin oluşumu, ticaretin gelişmesi, denizciliğin ve deniz ticaretinin gelişimi, nüfus artışı, madenciliğin gelişimi, tarım devrimi, ulaşım alanındaki gelişmeler, sermaye birikimi, teknolojideki gelişmeler Sanayi devriminin ilk olarak İngiltere’de meydana gelmesinin bazı nedenleri olarak söylenebilir (Göksal, 2003, s. 15- 28, Torun, 2003, s. 183).

18. yüzyılın ilk yarısında üretim ev içinde gerçekleşmekteydi ve ticaret hem iç pazarda hem de dış pazarda giderek daha büyük bir rekabete sahne olmaktaydı. 18.

yüzyılın ikinci yarısında bu rekabet doruk noktasına çıkmış, sanayiciler artan rekabet içinde daha fazla üretmek ve daha çok kar etmek istemişlerdir. Bu dönemde görülen sanayideki gelişmeler, başta Newton olmak üzere çağdaşı diğer bilim insanlarının çalışmalarına bağlanabilir. İngiltere’de yapılan deneyler ve buluşlar olmasaydı yeni sanayi dalları bu kadar ilerleyemezdi (Bronowzki, Mazlish, 2012, s. 434). Bu çalışmalar Newton’un açtığı bilimsel yolu takip eden, yenilikçi ama genellikle okul dışında kalmış kişiler tarafından gerçekleştiriliyordu. Çoğunlukla daha önceki buluşun bir adım daha geliştirilmesine dayalı icatları kapsıyordu.

66

Sanayi devriminin en önemli özelliği üretim yöntemini değiştirmesidir. En derinlemesine olan değişim, sanayi üretiminin örgütlenme düzeninde gerçekleşmiştir diyebiliriz. 1760’dan önce ev içi üretimi gerçekleşiyordu. Örneğin yan sanayi olarak adlandırılan çivi, iğne ya da yünlü kumaş üretimi nispeten madenciliğe ya da cam üretimine göre küçük ölçekteydi ve bunlar evde üretilebilirdi. Yani bunların üretimi küçük birimlerce yapılmaktaydı. Ancak Sanayi Devrimi evlerinde çalışıp üretim yapan bu insanları fabrikaya taşıdı. 1760’dan önce insanlar evlerinde çalışıyorken, 1820’de insanların fabrikaya çalışmak için gitmeleri doğal olarak algılanıyordu. Yani elli yıllık bir süreçte işleyiş çok hızlıca değişti. Bu değişimin nedeni sadece yeni buluşlar değildir. Birçok etkenin biraya gelmesiyle oluşan bir sürecin sonucudur. Bu duruma dokumacılığı örnek vererek açıklayabiliriz.

Yün dokumacılığı birçok işlem aşaması gerektiriyordu. Koyunların kırkılması, alınan yünlerin temizlenmesi, yünlerin iplik olarak bükülmesi ve tezgah sahibi dokumacılara gönderilmesi yünlü kumaş elde etmek için izlenen süreçlerdir. Dokumacı üretici olarak satın aldığı ipliği sahip olduğu tezgahta dokur ve ürettiği kumaşı kendisi satardı. Bu düzen içinde evin içindeki dokuma süreci mekanikleşmiş bir süreç değildi.

Ayrıca dokumacı kendinin patronuydu ama zor zamanlarda borç almak zorundaydı ve ipliği satın aldığı kişiden sahip olduğu tezgah karşılığında borç alırdı. Bir anlamda tezgahını ipotek ettiren dokumacı tüccarın işçisi konumuna düşerdi. Dokumacı yeniden yün satın alır ancak işler kötü gittiğinde üretim fazlası kumaş olduğunda tüccara kendi dokuduğu kumaşları saklamasını söyleyerek, karşılığında kredi olarak kendisine yün alırdı. Baktığımızda tüccar ipliğin, tezgahın ve kumaşın tek sahibiydi ve dokumacı ücret karşılığı çalışan bir işçi konumuna düşmüştür. Bir anlamda evler tüccarın yatırım yaptığı atölyelere dönüşmüştü ama denetim yapamıyordu. Kullanılan araçlarını ve çalışma süresi ile yoğunluğunu kontrol edemiyordu. Dokumacı kendi kendinin patronuyken ve denetim pazarın elindeyken ev ortamı uygundu ancak ne zamanki dokumacı ücretli bir işçiye dönüştü, o zaman yaptığı üretimin de yatırımcısının denetimine girmesi gerekti. Kısaca ev içindeki üretimin denetlenememesi ya da kontrol edilememesi fabrika tipi üretimin doğuşuna yol açtı, kısaca üretim evden fabrikaya taşındı. (Bronowzki, Mazlish, 2012, s. 437-438)

67

Fabrikada yapılan üretimin en önemli faydası denetimdi. Denetim süreçlerin akıllı bir şekilde düzenlenebilmesini sağladı. Fabrika ortamında sağlanan yeni makinelerle, vasıfsız kadınlardan küçük yaştaki çocuklara kadar tüm çalışanlar gözetim altında çalışabilecekti. Önce su gücünden yararlanılması amacıyla nehir kenarlarında kurulan fabrikalar, 19. yüzyıl başında kömürün güç kaynağı olmasıyla yani buhar gücünün kullanımıyla, iş gücünün olduğu kentlere ve kasabalara taşındılar.

Buhar motoru madenlerden su pompalamak için yapılmış bir makineydi.

Evangelista Torricelli 1644’de fazla suyu çeken bir makineyi icat ettikten sonra 1698’de ilk buharlı motor Thomas Savery tarafından icat edilmiş bir basma tulumbaydı. Thomas Newcomen ise daha güçlü olanı icat etti. En sonunda James Watt 1768’de Sanayi Devriminin karakteristik özelliklerine sahip buharlı motoru icat etti. Buharın kullanımıyla kömür ve demir sanayinin en önemli etkeni oldu. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi icatlar adım adım bir önceki icadın geliştirilmesi olarak ortaya çıkıyordu ve bir kuram sonucu olarak değil, üretimin daha geliştirilmesi amacıyla oluşuyordu. Watt, devrim niteliğinde bir yeniliğe imza atarak Newcomen’in icat ettiği buhar gücüyle çalışan tek pistonlu motoru geliştirmişti. Bu motorun üretimde ve ulaşımda yarattığı olumlu etki, İngiltere’nin sanayide sıçrama kaydetmesini sağlayan en önemli nedenlerden biri oldu. Watt’ın buhar motorunun etkisi üretim yöntemlerinde önemli değişikliklere sebep olmasıdır. Sanayi Devrimi olarak adlandırılan bu dönem, önemli teknolojik gelişmeleri, hızlı kentleşme sürecini, ekonomik, siyasal, kültürel kurumlaşmaları ve bunların yansıması olarak insanların yaşantısı üzerinde belirli değişimleri de beraberinde getirmiştir. Sadece üretim ilişkileri değil aynı zamanda büyük bir toplumsal dönüşümde meydana gelmiş, üretim kitleselleşmiş ve önceden evinden üretim yapan, kendi kendinin patronu olan zanaatkar ve makineleşme öncesi kendi hayatını toprağı ekerek idame eden köylü, fabrikada çalışan ücretli işçi olmuştur.

Üretim biçiminin değişmesi toplumsal yapının da bu duruma paralel olarak değişmesine sebep olmuştur.

Artık imalathanelerden, dev fabrikalara geçişin olduğu sanayileşme sürecinde, nüfusun üretim ayağını oluşturan ve çalışma hayatındaki değişimlerin sonucunda bu dönemde ortaya çıkmış olan işçi sınıfı fabrikalarda belirli bir düzen içinde olacaktır (Ören ve Yüksel, 2012, s. 45-46). 18. yüzyılın sonunda loncalar önemini kaybetmiş ve

68

lonca sistemi içerisinde var alan usta-çırak ilişkisi yerini patron-işçi ilişkisine, iş bölümüne ve uzmanlaşmaya bırakmıştır.

Sanayi toplumu, iş bölümünün ve uzmanlaşmanın geliştiği aynı zamanda nüfusun arttığı fakat birincil ilişkilerin azaldığı buna paralel olarak da ikincil ilişkilerin öne çıktığı bir toplum türüdür (Şimşek, 2003, s. 3). Sanayi toplumu, bilimsel pozitif düşüncenin de gelişimi ile beraber o dönemin refah düzeyi en yüksek toplumudur.

İzlenen uygulamalar ve yeni yaklaşımlar İngiltere’den diğer kıta Avrupası ülkelere de yayılmıştır. Avrupa toplumlarının ana özelliğini oluşturan işin bilimsel olarak örgütlenmesidir. Modern bilimin ve ampirik yaklaşımın üretim sürecinde yaygın ve sistematik olarak uygulandığı dönemdir.

Tarım alanında da önemli gelişmeler oldu. Tarımsal yeni metotlarla üretim arttı.

Dönüşümlü toprak ekimi bolluk getirdi. Daha fazla ve sağlıklı ürünle birlikte nüfus artışı sağlanmış ve artan nüfusla hem fabrikalarda çalışacak iş gücü hem de üretilen ürünlerin tüketici sınıfı oluşmuştur. Sığır yetiştiriciliğinde bilimsel çalışmalar yapıldı.

Bu çalışmaların sonucunda hem hayvanlar daha sağlıklı ve güçlü hale geldiler hem de soğuk kış şartlarında olası ölümleri engellendi. Artan gübre miktarı da tarımda verimliliği artıran nedenlerden biri oldu. Ulaşımın gelişmesiyle gıda sevkiyatı kolaylaşmış, kıtlıkların önüne geçilmiş ve tarımsal uzmanlaşmanın yolu açılmıştır. 18.

yüzyılda ikinci bir arazi çevirme hareketi yaşandığını da burada vurgulamak gerekir.

İlki daha fazla yün elde etmek için daha çok koyun beslemek amacıyla yapılmıştı.

İkincisi ise ortak kullanıma açık arazilerin tarım amaçlı çevrilmeleriyle gerçekleşti.

Bunun sonucunda köy sanayisi yok oldu ve köylü köyünden ayrılarak sanayi kentlerine göç etti ve burada ucuz işçi olarak yaşamlarını devam ettirme çabasına giriştiler.

Zanaatkarlardan sonra köylüler de değişimden paylarını almışlardı.

Özetle, sanayi toplumunun özellikleri şu şekilde ifade edilebilir (Aron,1997, s.

65-67):

1. İşletme aileden ayrılmıştır. Yani işyeri ve aile çevresi gibi farklı alanların oluşması fabrikalar aracılıyla mümkün olmuştur.

69

2. Sanayi toplumu işbölümünü zorunlu hale getirmiştir. Bu işbölümü sadece farklı meslekler arasındaki ilişkiyi değil, aynı işletme içindeki çalışanlar içinde de gerçekleşmiştir.

3. Sanayi devrimi ile birlikte sermaye birikimi zorunlu hale gelmiştir. Sermaye birikimi sadece kapitalist toplumlarda değil aynı zamanda bütün sanayi toplumlarının da temel vurgusudur.

4. İşçi olgusunun gündeme gelmesi de sanayi toplumunda oluşmuştur. Çünkü sanayi devrimi ile birlikte oluşan fabrikalarda aşırı işçi ihtiyacı gündeme gelmiş, bununla birlikte ise işçilerin çalışma şartları ve yaşam koşulları sanayi toplumunun temel uğraş alanlarından birisi olmuştur.

Sanayi Devriminin yalnızca üretim sisteminde meydana gelen değişiklikten öte bir şey olup toplumun tüm katmanlarındaki insanların yaşam koşullarında açıkça bir devrime yol açtığı söylenebilir. Sanayi alanındaki esas gelişme tekstil sanayinin yanı sıra demir, kömür ve buhar arasındaki karmaşık bağlantılar alanında olmuştur. Esas toplumsal gelişme ise artan nüfus için yaratılan fabrika ve kent gibi yerlerdi. İnsanlar giderek çalışma saatlerini fabrikalarda, boş zamanlarını ise kentin kalabalık caddelerinde ve kiralık evlerinde geçirdiler. Yeni oluşan işçi sınıfına ek olarak eski bir sınıf olan orta sınıfın önemi arttı. 1832’de hazırlanan reform Yasa Tasarısı ile orta sınıf ilk kez oy kullanmaya ve çeşitli devlet işlerinde yer almaya başladı.

Kısaca, 18. yüzyılda buhar gücünün keşfiyle muazzam bir ilerleme süreci başlatılmış olur. Gerek sanayide gerekse tarımda yapılan buluşlarla önemli gelişmeler kaydedilmiş, yeni makinelerin icadıyla başta tarım ve tekstil alanında olmak üzere üretim tarzı değişmiştir. Küçük imalathaneler yerini büyük fabrikalara bırakmış, yeni makinelerle daha fazla verim elde edilebileceği görülmüş, artan üretim gücüyle ve buharlı gemilerin kullanılmasıyla, ticari sınırların genişletilebileceği anlaşılmıştır.

Buharlı makinenin gemilerde ve lokomotiflerde kullanılmasıyla yük ve yolcu taşımacılığında önemli ölçüde kapasite artmış, tonlarca ağırlık uzun mesafeler arasında eskiye göre daha kısa sürede taşınabilir olmuştur. Bu durum tüccarların mallarını uzak pazarlarda satmalarına imkan vermiştir. Köylünün makine karşısındaki hezimeti yeni bir sınıfın, emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan işçi sınıfının doğmasına ve kentlere doğru fabrikalarda çalışmak üzere göç etmesine yol açmıştır. Elde edilen gelişmelerin sonucunda nüfuz artmış ve ticaret akıl almaz bir şekilde üretimle

70

gelişmiştir. İngiltere büyük bir fabrika haline gelmiştir. Dünyanın birçok yerinden hammadde getiriyor, gelişmiş sanayisinde işliyor ve dünyaya satıyordu. Talep arttıkça üretime bağlı olarak sanayide gelişiyordu. Sanayi devrimi olarak adlandırılan bu dönem sadece İngiliz halkını değil diğer kıta Avrupası ülkeleri de etkilemiş ve ekonomik sistemi değiştirmiştir.

Nüfusun hızlı artışı, endüstride, tarımda ve ulaşımdaki devrimler ortaçağ zihnin yapamayacağı işlerdir. Çok açık olarak diyebiliriz ki bütün bu yaşanan süreçler insanın düşünce şeklini de değiştirmiş, zihinsel bir evrime neden olmuştur. Artık yeni bir dünya mevcuttur.