• Sonuç bulunamadı

Sahabenin Tavrı

Belgede Hazreti Osman (sayfa 180-191)

SAHABENİN HZ OSMAN’I ELEŞTİRİSİ

3. Sahabenin Tavrı

Hz. Osman döneminde toplumun gelirlerinde ve buna bağlı olarak re- fah düzeyinde herhangi bir sıkıntı olduğuna dair bilgi bulunmamaktadır. Asıl mesele, fetihlerden elde edilen gelirlerden kimlerin daha çok pay aldı- ğıdır.15 Söz konusu meseleye temas etmeden bir hususu vurgulamak istiyo- ruz. Hz. Osman döneminde Müslüman nüfusun çoğunluğunu artık Ku- reyşliler oluşturmuyordu. Irak, İran, Şam, Mısır ve diğer bölgelerde de Müslüman nüfus hızla artıyordu. Dolayısıyla Müslüman toplumun demog- rafik yapısı da buna bağlı olarak değişim gösteriyordu. Bu değişimi sadece demografik düzeyde de anlamamak lazımdır. İslâm’ın önerdiği prensipleri algılama biçimleri de bu minvalde göz önünde tutulmalıdır.

11 Mesela Abdullah b. Âmir’in bu yıllardaki doğu seferleri hakkında bkz. Taberî, a.g.e., IV, 301. 12 Mehmet Şeker, Fetihlerle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşması, Ankara 1987, s. 113. 13 Taberî, a.g.e., IV, 115.

14 Elbette bu dönemde atanan bürokratların sayısı sadece 6 tane ile sınırlı değildir. Ancak üze- rinde sıkça tartışma yapılan bürokrat sayısı da bundan fazla değildir. Hz. Osman’ın valileri için bkz. Mesudi, Ebu’l-Hasan Ali b. el- Hüseyn (330/956), Mürûcu’-Zeheb ve Meâdinü’l-

Cevher, Thk: Muhammed Hişâm en-Na’sân, Abdulmecid Ta’me el-Halebî, Beyrut-Lübnan

2005, II, 298.

Hz. Ömer döneminde olduğu gibi Hz. Osman döneminde de fetihler- den elde edilen ganimetler, Hz. Ömer döneminde kurulan divan teşkilatı- nın prensipleri dâhilinde dağıtılıyordu. Bu sebeple ganimetlerin büyük bir kısmı Medine’ye gönderiliyor ve savaşlarda yer almayan Kureyşlilere dağı- tılıyordu. Değişen demografik yapıya bağlı olarak bu durumun bir süre sonra rahatsızlık meydana getireceğini tahmin etmek ise hiç de zor değildi.

Zübeyr b. Avvâm’ın, Talha b. Ubeydillah’ın, Abdurrahman b. Avf’ın, Sa’d b. Ebî Vakkas’ın, Said b. Zeyd’in, Mikdat el-Esved’in Ya’la b. Müneb- bih’in terekelerindeki mal varlıklarını zikreden Mesudî’nin tespitleri hayli dikkat çekicidir.16

Hz. Ömer döneminde olduğu gibi Hz. Osman döneminde de Kureyşli- lerin mal varlıklarındaki artışların gelir adaletsizliğine yol açtığı açıktır. Ebû Zerr bu konudaki eleştirilerinde haklıdır. Görünen o ki, Hz. Ömer döne- minde kurulan divan teşkilatı ve ganimetlerin taksimi konusunda ciddi bir dengesizlik bulunmaktaydı ve bunun derhal giderilmesi gerekiyordu. Hz. Ömer her ne kadar bu açığı kapatmak istemişse de ömrü yetmemişti, bu dönemde valilerin malların müsadere etmek, sahabeyi şehir dışına çıkar- mamak, yüksek binalar yapılmasını yasaklamak gibi geçici tedbirleri ancak alabilmişti. Fakat söz konusu tedbirlerin Hz. Osman döneminde hiç işe ya- ramadığı görülmekte, divanın kurumsallaştırılamaması neticesinde Ku- reyşliler ve Kureyşli olmayanlar arasında ekonomik bağlamda ciddi bir kriz ortamı oluşmaktaydı.

Ganimetlerin dağıtımı noktasında Kureyşli olmayanların rahatsızlıkla- rı bir süre sonra Kureyşliler içinde de problem ve eleştiri konusu olmaya başlamıştır. Hz. Osman’ın özelde Mervan b. Hakem, Abdullah b. Sa’d gibi bürokratlarına ama genelde Ümeyyelilere yakınlık göstermesi başta Hz. Ali olmak üzere Talha b. Ubeydillah, Sa’d b. Ebî Vakkas, Abdurrahman b. Avf gibi sahabîlerin eleştirisine maruz kalmıştır. Hz. Ömer dönemiyle kıyas edi- lerek Hz. Osman’ın tenkit edilmesini bir tarafa bırakacak olursak, Hz. Os- man’ın ‘Onlar akrabalarına vermeyerek sevap umuyorlardı, ben ise vererek sevap umuyorum.’ demesi ve Abdurrahman b. Avf’ın da seçim sırasında bize verdiği sözü bozdu, diyerek meseleye yaklaşması önemlidir.17

Dönemin beytu’l-mâl görevlilerinden Abdullah b. Erkâm ile Abdullah b. Mesud’un18 görevlerinden istifa etmesi de bu paralelde algılanmalıdır. Ancak Abdullah b. Erkâm’ın istifasından sonra yerine göreve gelen Zeyd b.

16 Mesudi, a.g.e., II, 297.

17 İbn Sa’d, Ebû Abdullah Muhammed, et-Tabakâtu’l-Kübrâ, Beyrut tz III, 64; Zehebî, Şemsüd- din Muhammed b. Ahmed b. Osman, Tarihu’l-İslâm, Beyrut 1987, II, 432.

18 Belazürî, Ebu’l-Abbas Ahmed b. Yahya b. Câbir, Fütûhu’l-Buldân, Beyrut-Lübnan 1987, s. 376.

Sâbit’in durumunu da ayrıca tetkik etmek gerekir ki Zeyd b. Sâbit’in de bu görev karşılığında yüz bin dirhem aldığı da rivayet edilmektedir.19

Hz. Osman döneminde ganimetlerin dağıtılması, adaletsiz mal payla- şımının yapılması sahabe tarafından eleştirilen bir husus olmuştur. Ancak eleştirilerin Kureyşli olmayan gruplar tarafından başlatıldığı, sahabenin daha sonra bu tartışmalara dâhil olduğu görülmektedir. Burada cevabını merak ettiğimiz bir soru vardır; Kureyşli olmayan gruplar, savaşlara katıl- mayan Kureyşlilerin ganimetlerden pay alarak zenginleşmeleri karşısında Hz. Osman’ı eleştirirken, tam bu esnada ve konuda Kureyşli sahabenin tav- rı ne olmuştu? Mesela Abdurrahman b. Avf, savaşlara katılmadığı halde ganimetlerden pay alıp, Kureyşli olmayanların Hz. Osman’ı eleştirmesi noktasında kendisi de bu eleştirilere hak vererek Hz. Osman’ı eleştirmiş midir? Ya da aynı konumda olan Zübeyr b. Avvam Hz. Osman’ı tenkit et- miş midir?

Sahabenin Hz. Osman’ı eleştirdiği bir diğer konu da azlettiği valilerin yerine kendi akrabalarını atamasıdır. Halife olarak seçilirken kendisinden önceki halifelerin uygulamalarını devam ettireceği sözünü veren Hz. Os- man’ın bu konudaki tavrının sözünde durmamak, olarak algılandığı gö- rülmektedir.20 Oysa Hz. Osman, sadece kendi akrabasını göreve getirme- miştir.21 Ağırlıklı biçimde olmasa da kritik bölgelerde genç yaşlarda olan kendi akrabasına görev veren Hz. Osman’ın bu konudaki tutumu netice- sinde Müslüman coğrafyadaki refah seviyesi korunmuş hatta artmış gö- rünmektedir. Kaldı ki sahabenin ya da sonradan Müslüman olanların bu göreve getirilmelerle ilgili doğrudan Hz. Osman’a yönelik herhangi bir eleştirisi de bulunmamaktadır. Burada söz konusu edilen, Ümeyyelilerin ümmetin başına musallat edilme hususudur ki Hz. Ömer de bu konuda ama Ebû Muaytoğulları özelinde,22 Hz. Osman’dan söz almıştı. Hz. Ali’nin, Hz. Osman’ı bu konuda eleştirmesinin gerekçesi de buna dayanmaktadır. Zira kendisinden önceki halifeler, kendi akrabalarına görev vermekten çe- kinmişlerdi. Burada sadece bir hususa dikkat çekmek istiyoruz, iktidar ko- nusunda Kureyş’in açık üstünlüğü karşısında önceki halifelerin de herhan- gi bir tedbir geliştirdiği söylenemez. Kureyşlilerin birbirleriyle akraba olma- larının eleştirilebilir tarafı varsa, Hz. Osman’ın da bu konuda elbette eleşti- rilebilir tarafları bulunabilir.

19 Konu hakkında değerlendirmeler için ayrıca bkz. Mehmet Azimli, Hz. Osman, Ankara 2013, s. 49, 50.

20 Mesudî, a.g.e., II, 298.

21 Örneğin Amr b. el-Âs’ın görevi devam ettirilmiş ancak gelişen olaylar neticesinde Amr b. el- Âs görevinden alınmıştır. Yine Kuzey Afrika fetihlerine komutan olarak Abdullah b. Zü- beyr atanmıştır. Ukbe b. Nafi de bu coğrafyanın fethinde bulunan ve Ümeyyeoğlu olmayan komutanlardandır.

Mervân b. Hakem’in Medine’de Hz. Osman’ın vekili gibi görev yapması da Medineli sahabîler tarafından eleştirilen bir husus olmuştur. Mervan’ın babası Hakem b. Ebi’l-As, Mekke döneminde Müslümanlara iş- kence yapanlar arasında yer almış, Resûlullah’ın (as) yürüyüşünü taklit ederek alay etmiş, hücre-i saadeti gizlice dinlemiş, duyduklarını toplum içinde yaymış ve ailesiyle birlikte Taif’e sürülmüştü. Resûlullah’ın (as) vefa- tından sonra Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer, Hakem b. Ebi’l-As’ın Medine’ye girmesine izin vermezken, Hz. Osman amcası olan Hakem’in ve ailesinin Medine’ye girmesine izin vermiştir.23

Hakem b. Ebi’l-As’ın Resûlullah (as) tarafından Medine’den kovulma- sı olayı ile oğlu Mervan’ın Hz. Osman döneminde devlet kâtibi yapılması arasında bağlantı kurularak meselenin ele alınması kanaatimizce doğru de- ğildir. Zira Hakem b. Ebi’l-As Medine’den kovulduğu sıralarda Mervan henüz çocuk denebilecek yaşlardadır ve babasının yaptıklarından sorumlu tutulması hakkaniyete uygun olmayacaktır.

Hakem b. Ebi’l-As’ın Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olduğu bilinmesine rağmen, kovulmuş anlamına gelen ‘târid’ ve Mekke’nin fethin- den sonra gönülsüz Müslüman olduğu kabul edilerek ayrıca ‘tulekâ’ olarak nitelendirilmesi24 de sanki konunun başka bir düzlemde değerlendirilmeye çalışıldığını göstermektedir. Nitekim Mervan da babasının işlediği suçtan dolayı ‘târid oğlu târid’ şeklinde anılmaktadır. Hz. Osman’ın amcasının oğ- lu Mervan’a göstermiş olduğu yakınlığın ve halife Hz. Osman tarafından kendisine verilen emvâlin eleştirisi elbette yapılabilir. Bizim burada ifade etmeye çalıştığımız husus, babasının yaptığı hatadan dolayı bir çocuğun târid oğlu târid şeklinde peşinen suçlanamayacağıdır.

Hz. Ömer döneminde Sa’d b. Ebî Vakkas tarafından kurulan Kûfe, ku- rulduğu yıllardan itibaren sorun olmuş bir ordugâh şehirdir. Sa’d b. Ebî Vakkas, Ammar b. Yasir, Ebû Musa el-Eşarî, Mugire b. Şu’be25 gibi valilerin dahi görev yapmakta zorlandığı şehir, en çok vali değişiminin yaşandığı yer olarak bilinmektedir. Hatta bu minvalde Muaviye b. Ebî Süfyân, oğlu Yezid’e verdiği tavsiyede Kûfe için, senden her gün valilerini değiştirmelerini isterlerse bunu yap, diyerek Kûfe’nin durumunu ortaya koymuştur.26 Bir başka ifadeyle yıllar geçse de Kûfe’nin sorun çıkarma potansiyeli eksilme- miştir.

23 Mesudî, a.g.e., II, 298.

24 Geniş bilgi için bkz. Belazürî, Ebu’l-Abbas Ahmed b. Yahya b. Câbir, Ensâbu’l-Eşrâf, Beyrut 1996, VI, 132-138.

25 Mahayudin Hj Yahaya, ‘Kûfelilerin Miladi VII. Yüzyılın Ortalarındaki Siyasi Muhalefetleri’, çvr. Ünal Kılıç, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. VI, n. 2, Sivas 2002, s. 229- 238

Hz. Osman göreve geldikten sonra buraya gönderilen vali Velid b. Ukbe’nin, ispat edilemese dahi, sabah namazını sarhoş kıldırdığı iddiasıy- la görevden alınması şehrin tarihi çerçevesinde şaşılacak bir durum de- ğildir. Kaldı ki görev yaptığı beş yıl içerisinde Velid’in başarısızlığını gös- teren en küçük bir ithâm söz konusu değildir. Resûlullah’ın (as) vefatın- dan sonra Velid b. Ukbe’yi Kudaa kabilesine göndererek görevlendiren ilk halifenin de Hz. Osman değil de Hz. Ebû Bekr olduğunu söylememiz gerekmektedir.27

Buna rağmen, eleştirileri dikkate alan Hz. Osman tarafından görevden alınmıştır. Yerine gönderilen vali Said b. As’ın Sevad toprakları hakkındaki sözleri Kûfelilerin tepkisini çekmiş, Kûfeliler Said b. As’ın görevden alın- masını istemiş ancak halife Said’i görevde tutmakta ısrar etmiştir.28

Hz. Osman’ı bu atamalardan dolayı eleştirenlerin derhal Velid’in ba- bası Ukbe b. Ebî Muayt’ı gündeme getirmeleri de tesadüfi değildir. Zira Ukbe de Mekke döneminde Müslümanlara en çok işkence yapanlar arasın- dadır. Bedir’den sonra idam edilenler arasında olan Ukbe’nin yaptıkların- dan yola çıkılarak Velid’in suçlanması doğru değildir. Öte yandan Velid’in Medine’de fâsık olarak nitelendirildiği de ifade edilmektedir.29

Velid’in yerine atanan Said b. As’ın babası da hâkezâ gündeme geti- rilmiş As b. Ümeyye’nin (Uhayha) Bedir’de Hz. Ali tarafından öldürülmüş olması da sonradan tartışmaya açılmıştır. Görünen o ki, hem Velid b. Ukbe hem de Said b. As, babaları dolayısıyla belirli birikimle göreve başlamıştır.

Velid b. Ukbe ve Said b. As’ın Kûfe’de yaşadığı sorunların temelinde doğrudan babalarının kimlikleri etkili olmamıştır. Velid b. Ukbe’nin bey- tu’l-mâl âmili Abdullah b. Mesud’la, Said b. As’ın da Sevad arazisi sözleri nedeniyle Hz. Osman’ın kâtilleri arasında gösterilen Kûfeli Mâlik b. Hâris el-Eşter’le yaşadığı sorunlar meselenin esasında daha çok Kureyş asabiye- ti bağlamında mâlî noktalardan kaynaklandığını göstermektedir. Zira Hz. Osman da Said b. As’ın yaklaşımını doğrularcasına Hz. Ömer zamanında ikta olarak dağıtılmayan Sevad topraklarını, topraklar işlenebilsin, verim- liliği arttırılabilsin diye Kureyşli Talha b. Ubeydillah, Zübeyr b. Avvam, Abdullah b. Mesud, Sa’d b. Ebî Vakkas gibi sahabeye vermişti.30 Toprak- ların fethine katılıp, bu uygulamadan faydalanamayan Kûfelilerin bu ko- nuda Hz. Osman’ı eleştirmeleri bir tarafa Sevad’dan ikta alan mezkûr sa- habenin bu eleştiriler karşısında nasıl bir tavır takındıkları da tetkik edil- meye muhtaçtır.

27 Taberî, a.g.e., III, 318, 319 vd.

28 Taberî, a.g.e., IV, 323. 29 Mesudî, a.g.e., II, 299, 300. 30 Mehmet Azimli, a.g.e., s. 97.

Şam ve Mısır’daki yönetim sorunu da Hz. Osman’a yönelen eleştiri- lerin odağında yer almaktadır. Şam valisi Muaviye b. Ebî Süfyân’ın Hz. Ömer döneminde vali olarak atandığı bilinmektedir.31 Mısır valisi Abdullah b. Sa’d b. Ebî Serh’in ise vahiy kâtibi olmasına rağmen hicretten sonra irti- dad ettiği ancak Hz. Osman’ın tavassutu ile Mekke’nin fethinden sonra tek- rar Müslüman olduğu ifade edilir.32

Mısır’ın fethinden sonra buraya vali olarak görevlendirilen Amr b. As’ın 648 yılında görevden alınması, akabinde bir dönem mürted olarak ka- lan Hz. Osman’ın sütkardeşi Abdullah b. Sa’d’ın atanmasıyla birlikte Mısır topraklarında ve gelirlerinde herhangi bir gerilemenin olmadığını vurgu- lamak istiyoruz. Kaldı ki Abdullah b. Sa’d’ın ilk kez Hz. Osman döneminde bölgede görevlendirilmesi de söz konusu değildir. Hz. Ömer döneminde de Mısır’ın fetihlerinde görevlendirilen Abdullah b. Sa’d’ın irtidad etmesi me- selesi ayrıca değerlendirilebilir ancak bu durum Hz. Ömer için bir sorun teşkil etmiyorsa Hz. Osman döneminde de etmemelidir.

Abdullah b. Sa’d, Mısır’ın fethi sırasında Amr b. As tarafından komuta edilen ordunun sağ cenahını yönetiyordu. Mısır’ın fethinden ve Fustad şeh- rinin kurulmasından sonra Hz. Ömer, Amr b. As’ı bölgeye vali tayin etmiş ancak bir müddet sonra yine Hz. Ömer Amr b. As’ın yetki sahasını daralt- ma yoluna gitmişti. Buna göre Mısır’ın güney tarafını Abdullah b. Sa’d yö- netecekti.

Hz. Osman yönetime geldikten sonra Mısır’ın genel valisi olarak Amr b. As’ı tayin ederken, eyaletim mâlî sorumluluğunu da Abdullah b. Sa’d’a vermişti. Ancak Amr b. As, yetkisinin bu şekilde sınırlandırılmasına karşı çıkmış, Abdullah b. Sad görevden alınmazsa görevine devam edemeyece- ğini halifeye bildirmişti. Bunun üzerine Hz. Osman da Amr b. As’ı göre- vinden azletmiştir. Mısır’da tek yetkili olarak göreve gelen Abdullah b. Sa’d ise fetihleri devam ettirmiş, Şam valisi Muaviye b. Ebî Süfyan’la birlikte 652-654 yılları arasında Kıbrıs fethedilmiş, hemen akabinde Rumlarla yapı- lan deniz savaşı da kazanılarak Akdeniz kıyısındaki emniyet sağlanmıştır.

Hz. Osman’ın sahabeye karşı olan tavrı da zaman zaman halifenin eleştirilere maruz kalmasına sebep olmuştur. Abdullah b. Mesud ile yaşa- nan mâlî sorunlara kısmen değinmiştik. Kur’an’ın çoğaltılması noktasında da halifeyle sorun yaşayan Abdullah b. Mesud’un maaşının kesilmesi, ha- lifenin maaşı bir tehdit aracı olarak gördüğü izlenimini uyandırmaktadır. Lakin kendisine ait nüshayı halifeye teslim etmeyen Abdullah b. Mesud’un,

31 İrfan Aycan, Saltanata Giden Yolda Muaviye b. Ebî Süfyân, Ankara 2014, . 64.

32 Abdullah b. Sa’d b. Ebî Serh hakkındaki olumsuz tek rivayet bu değildir. Bunun dışında da bazı ithamlarla karşı karşıya kalmıştır. Hatta En’am Sûresinin 93. ayetinin de kendisi için indiği ifade edilmektedir. Tartışmalar için bkz. Mehmet Azimli, a.g.e., s. 105.

bundan neyi amaçladığını da bilememekteyiz ancak Abdullah b. Mesud’un Zeyd b. Sâbit için, kâfir bir adamın sulbünde iken ben Müslüman olmuş- tum, demesi ilginçtir. Hz. Osman’ın nüshayı talep etmesi, Abdullah b. Me- sud’un halifenin bu isteğini reddetmesi ile Zeyd b. Sâbit’in Müslüman olma durumu arasında ne gibi bir bağ vardır? Kaldı ki Zeyd b. Sâbit’in Kur’ân’ın toplanması ve tasnifi noktasında görevlendirilmesi ilk kez Hz. Osman dö- neminde mi olmuştur?

Ebû Zerr el-Gifârî ile Hz. Osman arasındaki sorun ise bundan biraz daha farklıdır. Ebu Zerr, gerek Kureyşlilerin ve gerekse Kureyş içindeki Ümeyyelilerin aşırı mal edinmeleri karşısındaki tavrı ve bu konuda Hz. Osman’ı eleştirmesi kadar doğal bir şey yoktur. Ebû Zerr’in aynı konuda Hz. Ömer’e karşı nasıl tavır aldığını bir tarafa bırakarak, insanları etrafına toplayıp halifeye karşı örgütlemenin fitneye sebep olabileceği açıktır. Ebû Zerr’in mal biriktirme, servet edinme noktasında söylediklerine ise kesinlik- le katılmaktayız.33

Mısır’a Hz. Osman’ın elçisi olarak gönderilen Ammar b. Yâsir’in Sa’d b. Ebî Vakkas tarafından fitne çıkarmakla suçlanması da dikkat çekicidir. Hz. Osman tarafından şiddete maruz kalan Ammâr’dan Hz. Osman daha sonra özür de dilemiştir. Ancak Ammar b. Yasir niçin Sa’d b. Ebî Vakkas ta- rafından fitne çıkarmakla suçlanmıştır? Mısır’a elçi olarak gönderilen Am- mar b. Yasir’in, Mısırları halifeye karşı kışkırttığı ve Mısırlıları Medine’ye yürümeye teşvik ettiği ifade edilmektedir. Mısırlıların Hz. Osman’ı şehit eden gruplardan birisi olduğu göz önüne alınırsa mesele çok daha açık bir hale gelir. Mısırlıların Medine’ye yürümesi ya da halifeyi şehit etmelerinde Ammar b. Yasir’in etkin bir rol oynadığını düşünmemekteyiz. Ancak saha- benin, bazı çevrelerdeki halifeyle ilgili serzenişlerinin halife karşıtlarını ce- saretlendirebileceği de unutulmamalıdır.

DEĞERLENDİRME ve SONUÇ

Muaviye b. Ebî Süfyân, Velid b. Ukbe, Said b. As, Abdullah b. Âmir, Abdullah b. Sa’d ve Mervân b. Hakem Hz. Osman döneminde eleştirilere maruz kalan altı bürokrattır. Bir başka ifadeyle oldukça geniş bir coğrafya- nın yönetimindeki kritik yerlerin tamamı Ümeyyeliler tarafından kontrol ediliyordu. Kureyş’in iki büyük ve etkin kabilesinden birisi olan Ümeyyeo- ğulları, Resûlullah (as), Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer dönemlerinde de görev almış, böylesine güçlü bir kabile pasifize edilmemiştir. Ancak halifenin de Ümeyyelilere mensup Hz. Osman olması, bu altı kişinin farklı biçimde değerlendirilmesini gerektirmiştir!

33 Mesudî, a.g.e., II, 303.

Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra derhal yeni bir halife seçilme- liydi ancak kimin ya da kimlerin yönlendirdiği belli olmayan isyancıların bu konuda herhangi bir hazırlığı bulunmamaktaydı. Kendisine halifelik teklifi yapılanların bu işi üstlenmekten kaçınması da herhalde halifenin Hz. Osman’ın kanıyla ilişkilendirilebilme ihtimaliydi. Nihayetinde Hz. Ali bu işi üstlenmek ve toplumu karmaşadan hızlı bir şekilde çıkarmak durumun- da kalmıştı ki kanaatimize göre Hz. Ali’nin başka seçeneği de yoktu.

Hz. Ali halife seçilmiş, sahabenin bir kısmı biat etmemiş, bir kısmı biat konusunda çekimser kalmış ve bu şartlar altında atamalarını mecburen kendisine biat eden akrabaları ve Ensâr’dan yapmıştı. Ancak Hz. Osman’ın şehit edilmesinde de adı geçen, Hz. Ali’nin komutanlarından Malik b. Hâris el-Eşter, Benî Hâşim’e mensup kişilerin vâli olarak atanmasına atfen ‘Biz Osman’ı niye öldürdük ki!’ sorusunu sormaktan kendisini alıkoyamamıştır. Hâlbuki Hz. Ali’nin tercih edebileceği kişi sayısı son derece kısıtlıydı ve buhrândan bir an önce toplumu kurtarması gerekiyordu. Buna rağmen Hz. Ali de atadığı bürokratları nedeniyle hemen eleştiriye tâbi tutuluvermiş fa- kat bu durum gündemi çok da meşgul etmemiştir.

Yazımızın başından beri sürekli biçimde, geçmişte yaşanan hâdiselerin kendi dönem şartları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamak- tayız. Teoride oldukça önemli olan bu hususun hem Hz. Osman hem de Hz. Ali dönemi olayları için pratiğe dökülemediğini de açıklıkla söyleme- miz gerekmektedir.

Hz. Osman’ın en çok eleştiriye tâbi tutulduğu bürokratların geçmişle- rine bakıldığında Muâviye b. Ebî Süfyân’ın Hz. Ömer tarafından Şam vali- liği görevine getirildiği görülür. İçki içtiği sâbit olmadığı halde, şikâyetler üzerine görevden alınan Kûfe vâlisi Velid b. Ukbe’nin Hz. Ebû Bekr tara- fından Kudâa kabilesine görevlendirdiği bilinmektedir. Kaldı ki Sa’d b. Ebî Vakkas’ı görevinden ilk azleden de Hz. Osman değil, Hz. Ömer’dir. Aynı şekilde sahabeden bazılarını tutumları nedeniyle eleştiren veya şiddet uy- gulayan ilk halife de Hz. Osman değildir.

Fustad’ın kurucusu, Hz. Ömer’in Mısır vâlisi Amr b. el-Âs’ın Hz. Ömer döneminde fazla mal edindiği, Hz. Ömer tarafından gönderilen müfettişe ‘Bu mallara Hz. Ömer sayesinde kavuştum.’ dediği rivayet edil- mektedir. Hz. Osman döneminde yetki alanının kısıtlanmasını kabul et- meyerek halifeye karşı koyan Amr b. el-Âs’ın da muhtemelen bu hırsın- dan dolayı görevinden alındığı ve yerine Abdullah b. Sa’d b. Ebî Serh’in getirildiği ifade edilmektedir. Abdullah b. Sa’d’ın daha önce mürted ol- duğu ancak Hz. Osman’ın tavassutu ile tekrar Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlığı tercih etmesi ise ayrı bir konudur. Kaldı ki Mekke’nin fet- hinden sonra Müslüman olanların bürokrat olamayacaklarına dair bir ka-

yıt da bulunmamaktadır. Aksi halde İkrime b. Ebî Cehl ve diğerlerinin de durumu tartışmaya açılmış olmaktadır. Yani geçmişte sâbıkası kötü ola-

Belgede Hazreti Osman (sayfa 180-191)