• Sonuç bulunamadı

ŞÛRA’NIN OLUŞTURULMASI VE ÇALIŞMAS

Belgede Hazreti Osman (sayfa 33-36)

HZ EBUBEKİR VE HZ ÖMER DÖNEMLERİNDE HZ OSMAN

OSMAN DURING THE TIMES OF ABU BAKR AND OMAR ABSTRACT

3. ŞÛRA’NIN OLUŞTURULMASI VE ÇALIŞMAS

Hz. Ömer’in, Muğire b. Şu’be’nin (ö.50/670) kölesi Ebu Lü’lü’ tarafın- dan ağır bir şekilde yaralanması üzerine Müslümanlar, Hz. Ömer’e kendi- sinden sonra gelecek halifenin kim olması gerektiğini sorarlar. Hz. Ömer de onlara: ‚Eğer Ebu Ubeyde b. Cerrah sağ olsaydı, onu tayin ederdim. Bu hu- susta Rabbim beni sorguya çekerse, Peygamber’in, ‘Ebu Ubeyde bu ümme- tin Eminidir’ dediğini işittim, diye cevap verirdim. Ya da Ebu Huzeyfe’nin azatlısı Sâlim (ö. 12/633) sağ olsaydı, onu halife tayin ederdim. Bundan do- layı Rabbim beni sorguya çekerse, Peygamberin, ‘Sâlim, Allah’ı en çok se- ven kişidir’ dediğini işittim, diye cevap verirdim.‛ der.

Ölüm döşeğinde yatan Hz. Ömer’in, halifeyken en sık istişare ettiği ki- şilerden olan ve en az Ebu Ubeyde ve Sâlim kadar bu işe layık olan Hz. Ali ve Hz. Osman’dan bahsetmemesi gerçekten dikkat çekicidir. Bu durumun

44 İbn Sa’d, Tabakât, s. III,147-148; Sallabi, Hz. Osman, s. 54; Sarıçam, s. 42; Kazancı, s. 65 45 Sarıçam, s. 42

sadece kişilerle ilgili bir durum olmadığı ve dönemin sosyal ve siyasal yapı- sının da Hz. Ömer’in bu şekilde tavır takınmasında etkili olduğu açıktır. Çünkü Hz. Ali ve Hz. Osman, aileleri büyük ve nüfuzlu olan sahabîlerden- dir. Biri Benî Hâşim’e diğeri ise bu ailenin rakibi Benî Ümeyye’ye mensup- tur. Bundan dolayı Hz. Ömer, hilâfetin bir ‚aile hilâfeti‛ şekline dönüşme- sini istememektedir. Sâlim ise nüfuzu olmayan eski bir köledir. Onun halife olması halinde böyle bir tehlike söz konusu değildir. Hz. Ömer’in en çok çekindiği husus, eski Arap asabiyetinin canlanmasıdır. Bu nedenle, kendi ailesini diğer ailelerden hiç ayırmamış ve soyundan hiç kimseyi önemli bir devlet vazifesine getirmemiştir. Bu uygulamasındaki tek hedefi, hilâfeti ve idareyi sadece bir ailenin tahakkümüne bırakmamaktır.

Halife Ömer, yerine herhangi birini tayin etmeyince, orada bulunan- lardan birisi Hz. Ömer’e, oğlu Abdullah b. Ömer’i halife adayı olarak gös- termesini söylemiştir. Fakat hilâfetin saltanata dönüşmesine şiddetle karşı çıkan Ömer’in böyle bir teklifi kabul etmesi mümkün değildir. Gerçekten de öyle olmuş ve Ömer bu teklifi kabul etmeyerek, oğlunu veliaht göster- memiştir. Hz. Ömer’in halife tayin edip etmeme konusunda şöyle dediği de rivayet edilmektedir, ‚Bu işi hayatta iken ve ölümümde de yüklenmek is- temem. Yerime birini halife tayin edersem, uygundur; zira benden daha hayırlı biri (Hz. Ebû Bekir) böyle yapmıştır; yerime birini seçmesem de olur; zira benden daha hayırlı olan biri (Hz. Peygamber) halife tayin etmemiştir. Şüphesiz ki Allah, dinini zayi etmeyecektir.‛

Bu sefer yanındakiler hiç olmazsa bir vasiyet bırakmasını istemişler. Hz Ömer de yeni halifenin seçimini, Hz. Peygamberin cennet ehlinden say- dığı altı sahabeye havale etmiştir. ‚Eğer onlar seçerlerse, en iyisini seçerler‛ demiştir. Cennetle müjdelenen bu kişiler: Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Sa’d b. Ebî Vakkas, Hz. Zübeyr b. Avvam, Hz. Talha b. Ubeydullah ve Hz. Abdur- rahman b. Avf dır.

Hz. Ömer hayatta iken şûra üyeleri hakkında görüşlerini açıklamıştır. Şöyle ki, İbn Abbas ile Hz. Ömer arasında şu konuşmanın geçtiği rivayet edilir. İbn Abbas bir gün Hz. Ömer’i üzgün görür. Hz. Ömer ona, ‚Hilafet işinde ne yapacağımı, yerime kimi tayin edip de geriye çekilip istirahat ede- ceğimi bilmiyorum‛ der. Bunun üzerine İbn Abbas, ‚Senin için Hz. Ali münasiptir‛ deyince Ömer, ‚şüphesiz imamlık için Hz. Ali ehildir; fakat o henüz bu hususta acemidir. Şayet idare işleriniz ona bırakılırsa tahmin ede- bileceğiniz bir hak yolda size bir takım yükler getirir. Ben böyle görüyo- rum‛ der. Hz. Osman’ı bu iş için nasıl bulursunuz diye soran Hz. İbn Ab- bas’a, ‚O, halife adayı olursa Ebu Muaytoğulları onun ardından onun adına yanlış işler yaparlar. Bu durum halk arasında ileri geri lafların söylenmesi- nin ve muhtemel bir fitnenin çıkmasına sebep olabilir‛ cevabını verir.

İbn Abbas, ‚Talha bu iş için nasıldır?‛ diye sorunca, Hz. Ömer, ‚Talha, biraz büyüklenen biridir. Halbuki Allah, Muhammed ümmetini idare işle- rini yürütmek için kendisini büyük görenlere müsaade etmemiştir.‛ der. Bunun üzerine İbn Abbas: ‚Zübeyr, bu iş için nasıldır?‛ Ömer, ‚O, cesur bi- risidir ama bazı uygulamalarla iktisadi hayatta sıkıntılar doğurabilir‛ diye yorumlar.

İbn Abbas, ‚Sa’d b. Ebî Vakkas bu iş için nasıldır?‛ diye sorunca Ömer, ‚O, burada yoktur. Hiç şüphesiz ki o kuşatılmış, teçhiz edilmiş bir deve sahibidir. Devamlı olarak onun üstünde savaşır. Halbuki devlet işleri- ni yürütecek olan böyle olmamalıdır.‛ İbn Abbas, ‚Öyle ise Abdurrahman b. Avf nasıldır?‛ Ömer, ‚O, güzel bir şahıstır. Onu düşünmedim değil. Fa- kat zayıfçadır. Allah’a yemin ederim ki bir halife böyle olmamalıdır. Ey İbn Abbas! Halife acizlik, zayıflık göstermeyen bir yumuşaklıkta olmalıdır. Şiddeti bırakmalı, cimri olmayan fakat hesabını sağlam yapan israfsız bir cömert olmalıdır.‛

Şûra üyelerine bakıldığında, cennetle müjdelendiği ve henüz hayatta olduğu halde Said b. Zeyd’in (ö. 51/671) bu heyetin dışında bırakılması dik- kat çekicidir. Muhtemelen onun şûra dışında bırakılmasının en önemli se- bebi, Hz. Ömer ile olan akrabalığıdır. Bu durumda geriye altı kişi kalmıştır. Durum böyle olunca halifenin tespitinde sorun çıkabilecektir. Çünkü altı kişinin eşit olarak iki kişi üstünde ittifak etmesi mümkündür. Böyle bir du- rumda adaylardan biri lehine eşitliği bozacak birine ihtiyaç vardır. Hz. Ömer, oğlu Abdullah’ı şûra heyetine bundan dolayı dahil etmiştir. Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın sadece halifeyi tespitte çıkabilecek bir eşitlik du- rumunda söz hakkının olacağını; fakat halife olamayacağını kesin bir dille ifade ederek bu konudaki farklı düşüncelerin önüne geçmiştir.

Hz. Ömer, Hz. Ali’yi, Osman’ı, Sa’d’ı, Abdurrahman’ı ve Zübeyr’i da- vet ederek onlara şöyle demiştir, ‚Düşündüm ve neticede sizi, bu insanların lider ve reisleri olarak gördüm. Halife ancak içinizden biri olur. Çünkü Re- sulullah sizden razı olarak vefat etti. Siz doğru yolda olursanız, insanların ihtilafa düşmesinden korkmam; fakat kendi aranızda ihtilafa girip de onla- rın da bu yüzden ayrılığa düşmesinden korkarım.‛ Daha sonra, o anda Medine’de olmayan Talha’nın da bu işe ortak olduğunu ve bu ilk üç gün içerisinde Medine’ye ulaşacak olursa şûra heyetine katılmasını ve adaylık hakkının bulunduğunu söylemiştir. Eğer bu iş bittikten soma Talha gelecek olursa, Talha’nın kabul edeceğine dair taahhüt istemiştir. Sa’d b. Ebî Vak- kas, bu konuda Talha’ya kefil olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer, ‚İnşallah Talha muhalefet etmez. Zannedersem bu iki adamdan -Ali ile Osman- başkası bu işe talip olmaz. Eğer bu işi Osman yüklenirse, o, bir hayli yumuşaktır. Ali yüklenirse o biraz mizaha mütemayildir; ama insan- ları hak yola ileteceklerin layık olanı odur‛ demiştir. Bunun ardından Hz.

Ömer, Hz. Ali, Osman ve Sa’d b. Ebî Vakkas’a vasiyetlerde bulunmuştur. Eğer Müslümanların bu işlerini yüklenecek olurlarsa, Ali’den Hâşimoğulla- rını insanların başına getirmekten sakınmasını; Osman’dan Ebu Muayto- ğullarını insanların başına musallat etmemesini; Sa’d b. Ebî Vakkas’tan ise kendi akrabalarını insanların başına geçirmemesini vasiyet etmiştir. 47

SONUÇ

İlk Müslümanlardan olan Hz. Osman, Allah Resulü’nün iki kızıyla ev- lenmiş, Resulullah zamanında çeşitli durum ve dönemlerde yaptıklarıyla edindiği mevkisini vefatına kadar da korumuştur. Mekke’nin önemli kabi- lelerinden olan Ümeyye Oğullarının diğer üyeleri gibi, aristokrat, işadamı ve bunların getirdiği donanıma sahip bir karakterdir.

Taşıdığı özellikleri ve Resulullah’a olan çok yönlü yakınlığı, onun as- hap içerisinde de öne çıkmasını sağlamıştır. Bu konum Resulullah’ın vefa- tından sonra da devam etmiş, kendinden önceki halifeler zamanında da saygınlığı ile devlet ve toplum içindeki yerini her zaman korumuştur. Za- ten durumun böyle olması, halifeliğe aday olması ve iktidara geçmesiyle de kendini göstermiştir.

Hz. Osman her iki halifenin de şûra heyetinde yer almış, bilhassa onla- rın kâtipliğini yürütmüştür. Daha sonraları kurulacak olan vezirlik maka- mının karşılığının o dönemde kâtiplik olduğu düşünülürse, Hz. Osman’ın işgal ettiği makamın önemi de anlaşılacaktır. Âlim ve dindarlık açısından ashap içerisinde bilgi ve donanım bakımından edindiği yer, bu halifeler zamanında meyvesini vermiş, bazı hususlarda öne sürdüğü teklifler kabul edilmiştir. Her iki halifenin de oluşturduğu halifelik ve vali atama komis- yonlarında görev almıştır.

KAYNAKÇA

Belgede Hazreti Osman (sayfa 33-36)