• Sonuç bulunamadı

HZ OSMAN AMMÂR b YÂSİR İLİŞKİSİ Mustafa Kılıç 

Belgede Hazreti Osman (sayfa 191-200)

GİRİŞ

İlk Müslümanlardan Ammâr b. Yâsir Mekke döneminde bütün fertle- riyle işkenceye maruz kalmış bir aileden gelmektedir. Yemen’in önemli ka- bilelerinden Ans’in Yâm koluna mensup olan Yâsir, kardeşini aramak için Mekke’ye gelerek buraya yerleşti1. Benî Mahzûm’dan Ebû Huzeyfe’nin hi- mayesine giren Yâsir, onun Sümeyye adlı cariyesi ile evlendi2. Allah Resûlü’nün İslam’ı tebliğ etmeye başladığı ilk anlarda aile Müslüman oldu. Ammâr b. Yâsir, Dâru’l-Erkâm günlerinde iman etti3. Mekkeli olmayan ve kendilerini himaye edecek kimse bulamayan Yâsir ve ailesi diğer Müslü- manlardan çok daha ağır işkenceden geçirildi4. Bütün zayıflıklarına ve ağır işkenceye rağmen Yâsir ve Sümeyye onurlarıyla İslâm’da sebat ettiler. Benî Mahzûm’un reisi Ebû Cehil, Sümeyye’yi öldürerek onu İslam Tarihinin ilk şehidi konumuna yüceltti5. Aynı gün Yâsir de işkenceden dolayı şehit oldu. Ammâr b. Yâsir ise işkence dayanamayacağı boyuta geldiğinde Lât ve Menât’ı yücelten Resûlullâh’ı yeren cümleler söyleyerek hayatta kalabildi. Bu esnada kalbinin imanla dolu olduğunu kendisi ifade ederken Hz. Pey- gamber aynı durumla karşılarsa yine yapmasını ifade etti6. Konuyla ilgili ayet durumu netleştirdi.7 Ailesini kaybeden Ammâr b. Yâsir’in hayatı İs- lam’ın yücelmesi için gayret ve mücadele ile geçti8. İlk defa evinin bir köşe- sini mescide dönüştürerek burada namaz kılan kişinin Ammar b. Yâsir ol- duğu bildirilir.9 Medine dönemindeki ilk icraatlar esnasında Mescid’in ya-

Prof. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi SİVAS

1 İbn Sa’d, Muhammed, Tabakatü’l-Kebîr, thk. Ali Muhammed Ömer, Kahire 2001, III, 227; Ta- beri, Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr, Tarih, thk. Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim, Beyrut, ts. XI, 508; İsmail Metin, Ammar b. Yâsir ve Ailesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas, 2006, s. 12; Mustafa Fayda, “Ammâr b. Yâsir”, DİA, İstanbul 1991, III, 75.

2 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, thk. Muhammed Hamidullah, by., ts I, 157; Metin, s. 13; Fayda, III, 75.

3 İbn Sa’d, III, 229; Belâzürî, Ensâb, I, 158. 4 İbn Sa’d, III, 229; 230.

5 Belâzürî, Ensâb, I, 158; Fayda, III, 75. 6 İbn Sa’d, III, 231; Belâzürî, Ensâb, I, 159. 7 Nahl, 16/106.

8 Belâzürî, Ensâb, I, 158.

pımında hızlı çalışarak ve ağır yükler taşıyarak Hz. Peygamber’in takdirini kazandı. Aynı yerde Hz. Peygamber onun asi bir topluluk tarafından öldü- rüleceğini de haber verdi10. Ammâr, Hz. Peygamber’in yanında bütün sa- vaşlara katıldı.

Hz. Osman’ın Hilafetine Kadar Ammâr b. Yasir

Hilafet meselesi birçok oluşum ve düşünceyi doğrudan etkileyen İs- lam tarihinin en önemli problemi oldu. Aynı şekilde Ammâr b. Yâsir’i dö- neminin tartışılan ismi haline getiren temel unsur aslında hilafet meselesin- deki tutumlarına dayanmaktadır. Hz. Peygamber’in vefatından sonraki sü- reçte Ammâr, Resulullah’a olan samimi bağlılığı ve sevgisi nedeniyle halife seçiminde Hz. Peygamber’e soy bakımından en yakın olana göre karar ve- rilmesini istiyordu. Bu görüşünün somutlaşmış hali ise Kureyş içerisinde Hz. Peygamber’e en yakın soy olan Benî Hâşim’den Hz. Ali’nin seçilmesi idi. Sakîfe gününde Hz. Ali’yi destekleyenlerle beraber hareket etmiştir. Buna rağmen Ammâr biraz gecikse de Hz. Ebu Bekir’le herhangi bir prob- lemi olmadığı için biat etmiştir. Hz. Ebu Bekir döneminde yaşanan Ridde hadiselerinde Müseylemetü’l-Kezzâb ile savaşırken bir kulağını kaybetti11. Buna rağmen İslam ordusunun dağılmasını engelleyecek cesaret ve gayret gösterdi.

Hz. Ömer’in halife seçiminde de herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Hz. Ömer döneminde Kufe valiliğine atanmış (641) yaklaşık bir yıl sonra görevden alınmıştır12. Nihavend savaşında ve Huzistan’ın fethinde büyük gayretler göstermiştir. Kufe valiliğine getirilmesi ve fetih hareketlerine ka- tılması Halife Ömer ile arasında problemin olmadığını gösterir. Görevden alınmasında “işi bilmiyor” şeklindeki kişisel eleştiriler bir tarafa Basralılara toprak vermek istemeyen Kufelilerin şikâyeti etkili olmuştur.13 Fethettikleri topraklarda Basralıların hiçbir emekleri olmadığını ileri süren Kufeliler, on- lara toprak veren Ammâr’ı halifeye şikâyet etmişlerdir. Görüşmeler esna- sında Ammâr’a “Kulağı kesik köle” diye hitap edilmesi toplumun asabiyet problemini aşamadığını göstermektedir. Ammâr ise kaybettiği kulağının Hz. Peygamber’den hadis dinlemesi nedeniyle en hayırlı kulağı olduğunu söylemiş ve şehir halkı ile arası bozulmuştu14. Hz. Ömer’in Ammâr’ı gö- revden alması onu hatalı gördüğünden çok bölgede istikrarı sürdürmek is-

10 İbn Sa’d, III, 233; Belâzürî, Ensâb, I, 168; Taberî, Tarih, XI, 509; İbn Hibban, es-Sîretü’n- Nebeviyye, Beyrut 1987, s. 143; Fayda, III, 75.

11 Fayda, III, 75; Metin, s. 51.

12 İbn Sa’d, III, 235; Belâzürî, Ensâb, I, 163. 13 Taberi, Tarih, IV, 163.

temesine dayanmaktadır. Zira Hz. Ömer de savaşa katılan herkese pay ve- rilmesi kanaatinde olduğu için Ammâr’la aynı görüşteydi. Diğer taraftan Hz. Ömer, Kufelilerin güçlü valiyi despot diyerek kötülediklerini zayıf va- liyi ise küçümsediklerini ifade etmiştir. Ancak valilikten azledilmesi Ammâr’ı üzmüştür. Bununla ilgili değerlendirmesinde atanmasına da az- ledilmesine de üzüldüğünü ifade etmiştir.15 Göreve talip olmadığı ve haklı olduğu için Ammâr, Hz. Ömer’in kendisini savunmasını beklemiştir. Hz. Ömer ise zor bir bölgede genel bir zararın doğması yerine tek kişinin in- cinmesinin istikrarın sürmesi, fitnenin çıkmaması açısından daha doğru ol- duğunu düşünüyordu. Azledilmekten duyduğu üzüntüden daha önemlisi aslında Ammâr’ın idari görevinin, problemli bir yerde başlayıp azille so- nuçlanmasının toplum nazarında durumunu etkilemiş olmasıdır. Bundan sonra belki alacağı görevlere engel olmuştur.

Hz. Ömer’in vefatından sonra halife seçiminde de Ammâr, Hz. Ali’yi destekledi. Çalışmalar esnasında Abdurrahman b. Avf’a Müslümanların parçalanmaması için Hz. Ali’ye biat etmesini söyledi. Ammâr’ın sözünü Mikdad b. Esved destekledi. Buna karşın Abdullah b. Sa’d b. Ebî Serh, Ku- reyş’in dağılmaması için Hz. Osman’a biat etmesini söyleyince Ammâr onu azarladı ve “Sen Müslümanlara ne zaman samimi davrandın?” dedi. Ammâr, “Ey İnsanlar! Yüce Allah Peygamberiyle bize ikramda bulundu, diniyle bizi yüceltti, bu işi (Hilafet) Ehl-i Beyt’den nasıl alırsınız?” diyerek net olarak halifeliğin Hz. Ali’nin hakkı olduğunu ifade etti. Seçim sürecinde Ammâr’ın iradesini açıkça beyan etmesi, köle kökenli olduğu vurgulanarak yadırganmıştır. Kureyş’in Ehl-i Beyt’in dışında tercih yapması halinde Al- lah’ın hilafet işini onlardan alacağından korktuğunu ifade ettiğinde, “Ey Sümeyye’nin oğlu Kureyş’in kendisine emir seçmesinden sana ne?” şeklin- de tepki almıştır. Benî Mahzûm’un himayesinde biri olarak Ammâr’ın gö- rüşünü ifade etmesine köle gibi değerlendirilerek müsamaha gösterilme- mesi hala sınıfsal anlayışı devam ettirmek istediklerini gösteriyor. Himaye görmüş bir aileden gelen Ammâr’ın yönetim işine dâhil olmasına taham- mül edemedikleri diğer yandan bu meseleyi kendi düşünce veya beklenti- lerine göre çözmek istedikleri anlaşılmaktadır.

Hz. Osman Döneminde Ammâr b. Yâsir

Hz. Osman döneminin ikinci kısmında eyaletlerden gelen şikâyetlerin artması üzerine durumun hakikatinin araştırılması için müfettiş gönderil- mesine karar verildi. Valilerin, sorun olmadığı dönemlerde dahi denetlen- mesi uygulaması zaten vardı. Hz. Osman döneminde ise problemler ifade

edilerek merkezi idarenin ve Medine kamuoyunun rahatsızlığı ortaya çı- kınca müfettiş gönderilmesi teklif edildi. Halife Osman vilayetlerdeki du- rumun araştırılması için Kufe’ye Muhammed b. Mesleme’yi, Basra’ya Usâme b. Zeyd’i, Dımaşk’a Abdullah b. Ömer’i ve Mısır’a Ammâr b. Yâsir’i göndermeye karar verdi. Ammâr b. Yâsir’in dışındaki müfettişler hemen döndüler ve idare açısından olumlu raporlar sundular. Bahsedilen prob- lemlerin ve rahatsızlıkların mevcut olmadığını ifade ettiler. Ancak Ammâr b. Yâsir’in dönmesi gecikti. Mısır valisi Halifenin sütkardeşi Abdullah b. Sa’d b. Ebî Serh, Hz. Osman’ın seçimi esnasında Ammâr b. Yâsir kavga et- mişti. Mısır’daki muhalefetin lideri konumundaki Muhammed b. Ebu Hu- zeyfe, Ammâr b. Yâsir’in ileri sürdüğü iddiaları ortaya koydu. Abdullah b. Sa’d b. Ebî Serh ise Halifeye mektup yazarak Ammâr’ın Mısırlılar tarafın- dan kandırıldığını ve muhalefet safına geçtiğini (Abdullah b. Sevda, Halid b. Mülcem, Sevdan b. Hımran ve Kinane b. Bişr) muhaliflerin kendi fikirle- rini ona söyletmek istediklerini bildirerek onu öldürme izni istedi16. Hz. Osman, Vali Abdullah b. Sa’d’ı böyle bir davranışta bulunmaktan men ede- rek insanları serbest bırakmasını, Allah onlardan intikam alıncaya kadar dokunmamasını emretti.

Mısır’dan geç dönen Ammâr b. Yâsir’in hazırladığı rapor olumsuzdu. Burada Ammâr’ın Hz. Ali taraftarı olmasının ve Vali Abdullah b. Sa’d ile kavgalı olmasının etkisi olmuştur. Şikâyetçilerin kimler olduğunun bilin- mediği vasatta Kufe ve Basra’dan değil de sadece Mısır’dan rahatsızlık bil- dirilmesi kapalı bir durumdur. Ortada dolaşan çok sayıda mektubun oluş- turduğu rahatsızlığı çözmek için müfettişlerin gönderilmesi yeterli olma- mıştır. Ammâr Hz. Osman’ı suçladı. Sa’d’ın kendisini fitne çıkarmakla suç- lamasına sert bir karşılık vererek, “Başımdaki sarığı çıkardığım gibi Os- man’ı da başımdan öylece çıkarıyorum” diyerek net bir tavır gösterdi. 655 yılındaki valiler toplantısından da bir sonuç çıkmadı. Toplantının bitiminde Muaviye, Ammâr’ı tehdit etti. Muaviye, “Ey Sahabe topluluğu! Bu yaşlı zat hakkında size hayır tavsiye ediyorum. Allah’a yemin ederim ki sizin ara- nızda öldürülecek olursa Medine’yi atlar ve savaşçılarla dolduracağım” dedi. Sonra Ammâr’a dönerek, “Ey Ammâr! Şam’da yüz bin atlı muharip vardır. Hepsi atıyyesini almaktadır. Ayrıca onların oğulları ve köleleri de vardır. Bunlar ne Ali’yi ve akrabalarını ne Ammâr’ı ve geçmiş hizmetlerini, ne Zübeyr’i ve arkadaşlarını, ne de Talha’yı ve hicretini bilirler, Abdurrah- man b. Avf ve servetinden korkmazlar. Sa’d’dan ve davetinden sakınmaz- lar. Ey Ammâr! Sakın, yarın ortaya çıkacak ve “Bu Osman’ın katili, bu da Ali’nin katili” diye söz edilecek bir fitnede yer almayasın” diyerek açıkça

tehdit edip gözdağı verdi. Ammâr’ın, “Beni tehdit mi ediyorsun?” sorusuna cevap vermeden Medine’den ayrıldı.17

Hz. Osman ile Ammâr’ın arasının bozulmasına vesile olan bir olay da Ebû Zer’in sürgüne gönderilmesiydi. Ebû Zer 652 yılında vefat ettiğinde Ammâr, “Hepimizin yaptıklarından dolayı Allah, Ebû Zer’e rahmet etsin” deyince Hz. Osman onu da sürgüne göndermek istedi18. Hz. Ali, “Ey Os- man Allah’tan kork! Sen salih bir Müslümanı (Ebû Zer) sürgüne gönderdin, o da orada vefat etti. Onun bir benzerine aynı cezayı uygulaman doğru de- ğildir” diye tepki gösterdi. Diğer insanlar da tepki gösterince Halife Osman, Ammâr’a bu cezayı vermekten vazgeçti. Hz. Osman’ın Ammâr’a İstiniya adlı yerin ikta olarak verilmesi ise muhalifleri susturmak için kullandığı bir yöntem olarak değerlendirilmektedir.

Ammâr b. Yâsir’in Dövülmesi Meselesi

Ammâr’ın dövülmesi ile ilgili biri kişisel anlaşmazlık ikisi yönetimle ilgili üç rivayet bulunmaktadır. Birbirleriyle kavga eden Ammâr ve Utbe b. Ebî Leheb’i tedib etmek için Hz. Osman ikisini de dövmüştür. Yönetimle il- gili rivayetlerden ilkinde ise beytü’l-mâldan yakınlarına maddi destek sağ- layan Hz. Osman’ın bu davranışını Ammâr ağır bir dille eleştirmiş ve buna sinirlenen Halife, onu bayıltıncaya kadar dövmüştür. Diğerinde ise elli ci- varındaki sahabe Hz. Osman’ın sünnete ve selefe uymayan davranışlarda bulunduğunu ifade ettikleri eleştirel bir mektup yazarak halifeye gönderdi- ler. Mektubun halifeye ulaştırılması esnasında yalnız kalan Ammâr Halife- nin sorularına muhatap oldu. “Mektubu sen mi yazdın?” sorusuna, yanın- da bir grup insan olduğunu ancak kendisinden korktukları için gelmedikle- rini bildirdi19. Halifenin istediği isimleri vermedi. Halife Osman, Ammâr’ı azarladı. Ancak Mervan’ın, Ammâr’ın insanları isyana sevk ettiğini ve öl- dürülmesi gerektiğini söylemesi üzerine onu dövmüştü. İbn Kuteybe Hz. Osman’ın, “Onu dövün!” dediğini belirttikten sonra onu dövmeye başla- dıklarını Halifenin de ona vurduğunu belirtir20. Dayaktan karnının yarıldı- ğını, baygınlık geçirdiğini ifade eder. İlerdeki rivayette ise aldığı darbeler- den dolayı fıtık olan Ammâr bundan sonra Hz. Osman’ı “Na’sel” lakabıyla anmaya başlamış, muhalif hareketleri destekleyerek insanları idareye tepki göstermeye teşvik etmiştir. Dövüldükten sonra Benî Mahzûm kabilesinden

17 İbn Şebbe, Ebu Zeyd Ömer, Tarihu’l-Medineti’l-Münevvere, thk. Fehim Muhammed Şeltût, by., ts., s. 1093-1094; Taberi, Tarih, IV, 344-345; İbn Kuteybe, el-İmame ve’s-Siyase, trc. Cema- lettin Saylak, Ankara, 2017, s. 57-58; Metin, s. 65.

18 Yakubî, Tarih, Leyden, 1883, II, 201. 19 İbn Kuteybe, 63.

Ümmü Seleme’nin evinin önüne bırakıldı. Benî Mahzûm, buna şiddetle tepki gösterdi. Hişam b. Velid b. Muğire öğle namazı için çıktığında Halife- nin önüne geçerek “Allah’a yemin ederim ki eğer Ammâr dayaktan ölürse Benî Ümeyye’den ileri gelen birini öldüreceğim” dedi21. Hz. Osman, bunu duyunca olay esnasında orada olmadığını söyleyerek sorumlu olmadığını veya bunu yapamayacağını ifade etmiştir. Dolayısıyla Ammâr’ın dövülme- siyle beraber Benî Mahzûm’la Benî Ümeyye’nin arası bozuldu. Benî Mahzûm bu olaydan sonra nasıl davranacaklarını kendi aralarında görüşe- rek Halifeye cephe aldıklarını gösterdiler. Fakat Ümmü Seleme hoşa gitme- yecek davranışların sergilenmemesi konusunda kabilesini mektupla uyara- rak sorumluluğunu yerine getirdi. Hz. Aişe de Ammâr’ı takdir etmiş ve başkalarına karşı savunmuştur. Resûlullah’tan, “Ammâr hangi meselede muhayyer bırakılmışsa mutlaka en doğrusunu seçmiştir” hadisini duydu- ğunu söyleyerek onu desteklemiştir.22

Ammâr b. Yâsir, Hz. Osman’ın evi muhasara edildiğinde isyancılara engel olunması için gelen taleplere olumlu cevap vermedi. Sa’d, engel ol- ması için Ammâr’dan talepte bulunduğunda, “Yemin olsun onları geri çe- virmeyeceğim” diyerek Halifeyle bir bağının kalmadığını onun için bir şey yapmayacağını gösterdi. Yine muhasara esnasında Hz. Osman’ın evine gı- da ve su girişine izin verilmedi. Halife bunun üzerine Ammâr’ı sahabeye göndererek onlardan su temin etmesini istedi. Ammâr, Talha’ya giderek bu isteğin yerine getirilmesini söyledi. Talha ise kuyuyu vakfeden Osman’ın şimdi sudan mahrum edilmesini tuhaf bulmakla yetindi.

Ammâr b. Yâsir, Muhammed b. Ebu Bekir ile beraber Hz. Osman’a muhalefet eden ilk isimlerdendi. İsyancıların bunlara güvendikleri tahmin edilebilir. Diğer taraftan Hz. Osman’ın devlet imkânlarını yakınlarına iste- diği gibi dağıtması ve Ebu Zer’e sürgün cezası vermesi ve belki en başta hi- lafeti ele geçirmiş olması dolayısıyla onun hilafetinden hoşlanmadığı her- kesçe biliniyordu.23 Hz. Osman’ın hanımı Naile’nin Muaviye’ye yazdığı mektupta Hz. Osman’ın öldürülmesini isteyenlerin içinde Ammâr’ı da say- dığı görülmektedir. Bütün bunlar Ammâr b. Yâsir’in Hz. Osman’a karşı büyük bir muhalefet beslediğini gösterir fakat onun öldürülmesine razı ol- duğu anlamına gelmez.

Hz. Osman’dan sonra Ammâr b. Yâsir

Hz. Ali’nin halife seçimi ve vilayetlerde kontrolü sağlama sürecinde en büyük gayreti Ammâr b. Yâsir gösterdi. Hz. Ali Kufe valisi (Hz. Osman’ın

21 İbn Kuteybe, s. 64.

22 İbn Şebbe, s.1099-1100; Metin, s.68. 23 Belazüri, Ensab, VI, 161-162.

atadığı) Ebu Musa el-Eşari’ye Ammâr b. Yâsir ve Muhammed b. Ebu Bekir’i göndererek nabzını yoklamak istedi. Ebu Musa fitneden uzak durulması yönünde kanaat belirtip Hz. Ali lehinde tavır almayacağını söyleyip halka bu yönde tavsiyede bulununca Ammâr b. Yâsir şöyle dedi, “Ey İnsanlar! Ebu Musa her iki guruba katılmamanızı tavsiye ediyor. Yeminle söylüyo- rum ki doğru söylemiyor. Allah onun söylediği gibi davranan kullarından razı olmaz. Allah şöyle buyuruyor: “Eğer müminlerden iki gurup savaşırlarsa onları barıştırın”24, “Eğer biri öbürüne isyan ederse isyan eden gurupla Allah’ın emrine itaat edinceye kadar savaşın”25. O halde Allah, insanlar birbiriyle çekişir ve birbirlerinin kanlarını akıtırken kullarının evlerinde oturup seyretmele- rine razı değildir. Bizimle çıkın ve her iki gurubun delillerini dinleyin. Hangisi yardıma daha layık ise ona uyun. Eğer barışırlarsa Allah’ın emrini yerine getirmiş ve sevap kazanmış olarak döneceksiniz. Yok, eğer birbirle- riyle çekişmeye devam ederlerse bakacaksınız, hangisi asi ise Allah’ın em- rettiği ve size farz kıldığı gibi Allah’ın hükmüne dönünceye kadar onunla savaşın” dedi26.

Cemel savaşında atlı birliklerin başında Ammâr, piyadelerin başında Muhammed b. Ebu Bekir vardı.27 Hz. Aişe’nin korunması konusunda da Ammâr titizlik gösterdi. Sıffîn savaşında ise Ammâr piyadelerin başında, Eşter süvarilerin başındaydı.28 Ammâr, bu savaşta Muaviye tarafını sava- şılması gereken bir topluluk olarak görüyordu. Bu düşüncesi ile ilgili sözle- rinden bazıları şunlardır, “Peygamber düşmanı olan şu kavme koşun ki in- sanların en hayırlısı Ali’ye tabi olandır. Şu an kılıçlarımızı çekme, atlarımızı sürme zamanıdır”. “Ey Ebu’l-Yakazan! Resulullah “İnsanlarla Müslüman oluncaya kadar savaşın, Müslüman olduklarında onların kanları ve malları haramdır” buyurmadı mı?” diye sorduklarında, “Doğru, Ama onlar Müs- lüman olmadılar sadece teslim oldular ve karşılarına düşman çıkıncaya ka- dar küfrü gizlediler” şeklinde cevap verdi. Ammar, Muaviye ve adamları için, “Biz sizinle Kur’ân’ın te’vili için savaştık. Nitekim daha önce onun ten- zilinin inkârına karşı da sizinle savaşmıştık.” Yine insanların yürekten sa- vaşmalarını sağlamak için şöyle dedi, “Ey insanlar! Gelin bizimle birlikte şu Osman’ın intikamını almak isteyen ve onun haksız yere öldürüldüğünü id- dia eden şu karşıdaki kavmin üzerine saldıralım. Allah’a yemin ederim ki, bunların maksadı Osman’ın intikamını almak değildir. Onlar, “Bizim ima- mımız haksız yere öldürüldü” diyerek kendi etrafındaki adamları aldattı-

24 Hucurat, 49/9. 25 Enfal, 8/39. 26 İbn Kuteybe, s.107. 27 İbn Kuteybe, s.112. 28 Taberi, Tarih, V, 11.

lar. Amaçları gerçekten zorba hükümdarlar olmaktır. İşte şu gördüğünüz noktaya gelmişlerdir. Eğer onların bu iddiaları olmamış olsaydı, Müslü- manlardan iki kişi bile onlara tabi olacak değildi. Çok zelil, çok habis ola- caklar ve etraflarındaki adamlarının sayısı da az olacaktı. Ne var ki, batıl sözün, gafil kimselerin kulağında bir tatlılığı vardır. Allah'a doğru ve güzel bir gidişle gidiniz. O’nu çokça anınız.”29 Ammâr b. Yâsir, burada yaptığı konuşmada Ali’ye taraftar olduğunu net olarak ortaya koyarken Muavi- ye’nin aslında Osman’ın intikamını almanın değil bu bahane ile halifeliği ele geçirmenin derdinde olduğunu açıkça ifade ederek savaşta ısrar edilme- sini istemiştir.

Savaş esnasında Ammâr, Amr b. El-Âs ve Ubeydullah b. Ömer’le kar- şılaşmış ve onları yanlış yerde durduklarını düşünerek azarlamıştır. Ammâr b. Yâsir Sıffîn’de şehit olmadan önce dünyadaki son rızkını istedi ve bir miktar süt içtikten sonra Ebu’l-Ğâdiye el-Müzenî adlı şahıs tarafın- dan şehit edildi.30 Şehit edildiğinde 93 yaşında olan Ammâr Sıffîn’de def- nedildi.31 Ammâr, şehit edildikten sonra iki kişi onu kendilerinin öldürdü- ğünü iddia ederek Muaviye’den menfaat koparmak için tartışıyorlardı. Bu- nu duyan Abdullah b. Amr b. El-Âs, Resûlullâh’tan, “Vâh sana Sümey- ye’nin oğlu. Seni azgın ve asi bir gurup öldürecektir” dediğini işittiğini söy- leyerek onların ne kadar kötü bir iş yaptıklarını ifade etmiştir32. Abdullah b. Amr’ın bir anlamda kendisini itham ettiğini anlayan Muaviye, “O halde aramızda ne işin var” diyerek onu da sorumlu tutmak istedi. Abdullah b. Amr babasının şikâyeti üzerine Resûlullâh’ın kendisine, “Hayatta olduğu müddetçe babana itaat et, sakın ona karşı gelme”33 dediğini söyleyerek bundan dolayı savaşa katıldığını fakat aktif olarak savaşmadığını beyan et- ti. Gerçekten de Abdullah b. Amr babasını da bu savaşa katılmama konu- sunda uyarmış ve ileri yaşlarda, “Keşke yirmi yıl önce ölseydim de bu sa- vaşa katılmasaydım”34 diyerek pişmanlığını dile getirmiştir. Amr b. el-Âs Muaviye’ye oğlunun neler söylediğine bakmasını veya Ammâr’ın kesik ba- şını getirenlerin onu öldürdüklerini söyleyenlerin cehennemlik olduklarını söyleyince Muaviye onu azarlamıştır. “Sen cahil bir ihtiyarsın, onu biz mi öldürdük? O’nu savaşa getirenler öldürdü!”35 diyerek suçluluk duymama- sını asıl suçun Hz. Ali’de olduğuna vurgu yapmıştır. Muaviye Amr b. El-Âs

29 Taberi, Tarih, V, 39.

30 İbn Sa’d, III, 238; Belâzürî, Ensâb, I, 170; Taberi, Tarih, XI, 510.

31 Taberi, Tarih, XI, 511. 94 yaşında olduğu da ifade ediliyor, bkz: İbn Sa’d, III, 240; Belâzürî,

Belgede Hazreti Osman (sayfa 191-200)