• Sonuç bulunamadı

Kıbrıs Adası’na 28 (649) ve 33 (653) Yılında Düzenlenen Seferler Muâviye’nin devamlı surette nazar-ı dikkatini celb eden mühim tehdit

Belgede Hazreti Osman (sayfa 120-126)

HZ OSMÂN DÖNEMİ (23-35/644-656) DENİZCİLİK FAALİYETLERİ VE

I) Kıbrıs Adası’na 28 (649) ve 33 (653) Yılında Düzenlenen Seferler Muâviye’nin devamlı surette nazar-ı dikkatini celb eden mühim tehdit

her Müslümanın hissedebildiği bir gerçeğe dönüşünce Muâviye aradığı fır- satı bularak Hz. Osmân’dan Kıbrıs üzerine yapılacak bir sefer için yine izin istedi. 27 (647-48) yılında Kıbrıs’a sefer hususunda iknâ edilen halifenin bu sefer için bazı şartları vardı. O, Muâviye’ye ‚Eğer gemiye hanımınla birlikte binersen git, izinlisin; yoksa gitme! Bu sefer için Müslümanlardan asker seçme, se- fer için aralarında kur’a da çekme, onları serbest bırak. Böyle bir gazaya çıkmak is- teyen varsa kendi arzusuyla ve gönüllü olarak çıksın. Sen de gerekli teçhizat yardı- mında bulun.‛ dedi.21 Görünüşte Hz. Osmân’ın Muâviye’ye bu sefer için

hakkında ayrıca şu araştırma eserlerine bkz.: Archibald Rose Lewis, Naval Power and Trade

in the Mediterranean A. D. 500-1100, Princeton-New Jersey 1951, s. 55; Sâlim, a. g. e., s. 17-18;

George F. Hourani, Arab Seafaring, Princeton 1995, s. 56; Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti

Tarihi, Türkçe trc. Fikret Işıltan, Ankara 1999, s. 107-108. John H. Pryor-Elizabeth M. Jeffreys

(The Age of ΔPOMΩN, The Byzantine Navy ca 500-1204, Brill-Leiden/Boston 2006, s. 24) İs- kenderiye’nin ikinci defa fethinden sonra Müslümanların 645 yılında kıyılara gözetleme ve haberleşme birimleri kurduklarını kaydederler. Kaynakların kaydettiği bilgiler muhtelif olmakla birlikte Amr b. Âs’ın İskenderiye’yi fethi hususunda tafsilâtlı bilgi için bkz.: Michel M. Mazzaoui, ‚The Conquest of Alexandria according to the Early Arab Historians: A Criti- cal Appraisal‛, Graeco-Arabica, V, ed. Vassilios Christides, Atina 1993, s. 167-175; Rashad Khoury Odetallah, ‚The Two Arab Conquests of Alexandria (22/642 and 25/645)‛, Treasures

of Arab-Byzantion Navigation, Atina 2004, s. 108-114.

21 Belâzürî, a. g. e., s. 178; Taberî, a. g. e., IV, 260-261; İbn Aʻsem el-Kûfî, Kitâbü’l-Fütûh, nşr. ʻAli Şîrî, Beyrut 1411, II, 348; İbnü’l-Esîr, a. g. e., III, 102; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, Türkçe trc. Mehmet Keskin, İstanbul 1994, VII, 251. Krş.: Fahmy, a. g. e., s. 105-106; el-Adevî, a. g. m.,

el-Mecelle 19, s. 38-39 Belâzürî (a. g. e., s. 178) eserinin iki ayrı yerinde Hz. Osmân’ın Muâvi-

ye’ye deniz seferi için izin verdiğinden bahsetmektedir. Eserinin 151. sayfasında müellif şu bilgileri nakleder: ‚Bununla birlikte Muâviye, Osmân’dan deniz savaşı için izin istemeye devam et-

ti. Sonunda Osmân kendisine bu izni verdi. Ayrıca ona deniz savaşına çıktığı veya ordu gönderdiği zaman sahillere yerleştirilen askerlerden ayrı olarak oraya yeni askerler yerleştirmesini, oralara yerleş- tirdiği askerlere iktâ yoluyla topraklar ile sahiplerinin terk ettiği evleri vermesini, camiler yaptırması- nı ve kendi hilâfetinden önce yapılanları da büyütmesini emretti.‛ Bununla birlikte iki sayfadaki

izinlerin içerikleri birbirinden farklıdır. 151. sayfadaki izin sanki sahilleri korumaya yönelik tedbirleri içerir görünürken, 178. sayfadaki ise belki de yapılacak çıkarma harekâtının bü- yüklüğü ve uzaklığıyla ilgiliydi. İbn Rüşd (ö. 520/1126) eserinde (el-Beyân ve’t-Tahsîl, nşr.

Muhammed el-Arâyişî-Ahmed el-Hebâbî, Beyrut 1988, XVII, 24-26) Hz. Osmân’ın Muâviye’ye

verdiği izin hakkında şunları kaydetmektedir: ‚Ben eğer hanımın ve oğullarınla birlikte seyahat

edersen deniz seferine *28’de (648) Bizans Kıbrıs’a karşı+ izin veriyorum. Bununla kastettiğim şudur ki, sen saldırıyı seyir sezonunda deniz şartları güvenli yolculuğa izin verdiğinde ve bu tarz bir seferin karın ve oğullarını tehlikeye sokmayacağından emin olduğun zaman gerçekleştirebilirsin.‛ Allah en

koyduğu şartlar Allah’ın kelâmını temel almaktaydı: ‚Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur.‛ (Yunus 10/22). Allah tarafından getirilen yasakların sebebi, insanların hayatlarını tehlikeye sokabilecek davranışlarıdır ve bunun kanıtı Allah’ın ayetlerinde görülmektedir: ‚Kendi ellerinizle yıkımınıza sebep olma- yın.‛ (Bakara 2/195).22

Kıbrıs seferiyle ilgili olarak İslâm kaynaklarının konuya dair verdiği bilgilerin yanı sıra Hristiyan kaynakları da kıymetli bilgiler sunmaktadır. İlk önce İslâm kaynaklarının verdiği bilgiler ışığında yapılan bu sefer ele alınacak ve ardından yapılan bu çıkarma harekâtıyla ilgili olarak Hıristiyan kaynakların kayıtları değerlendirmeye tâbi tutulacaktır. Hz. Ömer döne- minden itibaren sahil şehirlerini korumak için gönderilen askerler ve Hz. Osmân döneminde bu şehirlerde yaşayanlara tanınan ayrıcalıklara yukarı- da temas edilmişti. Yapılan bu faaliyetler ile sahil bölgesinde nüfus artışı sağlanmış görünmektedir. Tabii ki Muâviye aldığı izin ile daha büyük bir teşebbüs içine girecektir ki, Belâzürî ve Taberî (ö. 310/923) düzenlenecek olan sefere katılan sahâbîlerin isimlerini zikretmektedirler.23 Bu durum Muâviye’nin ne kadar hummalı bir hazırlık içine girdiğinin göstergesidir. Diğer yandan İbn Haldûn24 (ö. 808/1406) İslâm donanmasının ortaya çıktığı dönemlerde istihdam edilen mürettebat hakkında net bilgiler ortaya koy- maktadır: ‚Bu zamanda Arapların saltanat ve yönetim otoriteleri sağlam şekilde yerleşti ve güçlü hâle geldi. Arap olmayan uluslar Arapların yardımcısı ve onların kontrolü altındaki uluslar hâline geldiler. Her bir zanaat erbabı onlara en iyi hizme- ti sunmaya çalıştı. Denizcilik ihtiyaçları için denize âşina ulusları işe almaya başla- dılar. Deniz ve deniz seferleri ile ilgili kendi deneyimleri de gelişmeye başladı ve so- nunda bu konuda uzman oldular.‛ İbn Haldûn’un bu ifadesi Müslümanların ilk deniz seferlerinde kimlerden istifade ettiklerini göstermektedir. Bu du- rum muhtemelen Kıbrıs için de böyle olmuştur. Diğer yandan belirtmek ge- rekir ki tarihe yön veren savaşlardan biri olarak bilinen ve Kıbrıs’a yapılan çıkarma harekâtından birkaç yıl sonra düzenlenen Zâtü’s-Savârî deniz mu- harebesinde Kıptîlerin de mürettebat olarak kullanıldığı Taberî25 tarafından zikredilmektedir.

Bununla birlikte Hz. Osmân’dan izin almasının akabinde Muâviye, Akkâ ve Sûr şehirlerini inşa ettirmiş ve aynı şekilde Bilâdü’ş-Şâm sahilleri

doğrusunu bilir. Krş.: Khalilieh, a. g. e., s. 4-5. İbn Rüşd’ün bu cümleleri Hz. Osmân’ın deni- ze ve denizdeki faaliyetlere aşina olduğunu göstermektedir.

22 Khalilieh, a. g. e., s. 4.

23 Belâzürî, a. g. e., s. 179; Taberî, a. g. e., IV, 258. Ayrıca bkz.: İbn Aʻsem, a. g. e., II, 350. 24 Mukaddime, Türkçe trc. Süleyman Uludağ, İstanbul 2005, I, 505-506.

25 a. g. e., IV, 291. Krş.: İbnü’l-Esîr, a. g. e., III, 123. Kıptîler ile ilgili diğer rivayetler için bkz.: Rûsan, a. g. m., Mecelletü Müşkât li’l-ʻUlûmî’l-İçtimaiyye ve’l-İnsaniyye, 2/1, s. 65.

için iskân politikası uygulanmıştı.26 İbn Aʻsem27 (ö. 320/932’den sonra) ayrı- ca Muâviye b. Ebû Süfyân’ın Şâm ahâlisine yazı göndererek gemileri resto- re etmelerini ve gemilerin Akkâ sahiline getirilmelerini talep ettiğini ifade etmektedir.

Gerekli hazırlıkların tamamlanmasının ardından Muâviye, Abdullah b. Kays’ı bu sefer için komutan tayin etmiş ve İslâm donanması 28 (648-649) *ya da 29+ kış sonunda Akkâ’dan Kıbrıs Adası’na doğru harekete geçmişti. Muâviye ise eşi Fâhite *veya Atîke+ ile sefere çıktı. Diğer taraftan Mısır vâli- si olan Abdullah b. Saʻd Ebû Serh de İskenderiye’den Kıbrıs’a doğru yelken açmıştı. Müslüman kuvvetlerin çokluğu ve kuvveti karşısında fazla dire- nemeyeceklerini anlayan Kıbrıs Vâlisi halkının da onay vermesi suretiyle sulh teklifinde bulunmak zorunda kaldı. Kazanılan ganimet ve esirler ya- nında barış teklifini kabul eden Muâviye, Kıbrıslılarla bazı şartlar dâhilinde antlaşma yapmaya karar verdi. Buna göre;

i) Kıbrıs yönetimi, Müslümanlara her yıl 7.200 *veya 7.000+ dinar cizye verecekti. Bizans’a da aynı şekilde vergi veren ada sakinleri, impara- torluk ile yapmış oldukları antlaşmanın şartlarına Müslümanların mâni olmamalarını şart koştular.

ii) Müslümanlar Bizans İmparatorluğu ya da başkalarıyla muharebe etti- ğinde Kıbrıs tarafsız kalacaktı. Kıbrıs halkı onlara yardım etmedikleri gibi aleyhlerine de başkalarına yardım etmeyeceklerdi.

iii) Kıbrıs ahalisi Müslümanlara adadan geçiş izni verecek ve Müslüman- lar da Bizans ülkesine gitmek üzere buradan ordu sevk edebilecekler- di.28

26 Belâzürî, a. g. e., s. 138. Krş.: Fahmy, a. g. e., s. 52. 27 a. g. e., II, 348.

28 Belâzürî, a. g. e., s. 178-179; Taberî, a. g. e., IV, 261-263; İbnü’l-Esîr, a. g. e., III, 102-103; İbn Kesîr, a. g. e., VII, 251-252. Yaʻkūbî (a. g. e., II, 156) ise yalnızca 28 yılında Muâviye b. Ebû Süfyân’ın Kıbrıs’ı fethettiğini kaydetmektedir. Taberî (a. g. e., IV, 260-261) ve İbnü’l-Esîr (a. g.

e., III, 103) seferin amirali Abdullah b. Kays el-Câsi hakkında şu bilgileri de vermektedirler: ‚Abdullah b. Kays el-Câsi deniz kumandanı olarak kalmış ve yaz-kış denizde ve karada takriben 50 sefere düzenlemiş ve bu seferler esnasında hiçbir gemi batmamış ve kimse zarar görmemişti.‛ Taberî

ve İbnü’l-Esîr’in bu kaydı Müslüman Arapların Akdeniz’e hızlı bir şekilde adapte oldukla- rını gösteren bir ifade olarak yorumlanabilir. Sefere eşi ile birlikte katılan Ümmü’l-Harâm, kendisine tahsis edilen bineğin tökezlemesi sebebiyle düştü ve adada şehit oldu. Kıbrıs’a yapılan seferde vefat eden ve Hz. Muhammed tarafından şehitliği kendisine müjdelenen Ümmü’l-Harâm ile ilgili rivayetler hakkında bkz.: Vassilios Christides, The Image of Cyprus

in the Arabic Sources, Nicosia 2006, s. 61-63; Hakan Özkaya, Kıbrıs’ta Hâkimiyet Mücadelesi (648-1571), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Basılmamış Yüksek Li-

sans Tezi, İstanbul 2015, s. 23-26. İbn Aʻsem (a. g. e., II, 348-350) İslâm donanmasının Kıbrıs’a doğru hareketi sırasında Kıbrıs’tan Bizans İmparatorluğu’na gönderilen gemileri Müslü- manların ele geçirdiğini ifade etmektedir. Karaya çıkan donanma askerlerinin ada halkını mağlup ederek pek çok ganimet ve esir ele geçirdiğini zikreder. Kıbrıs’a yapılan sefer hak- kında ayrıca bkz.: Lewis, a. g. e., s. 55; Sâlim, a. g. e., s. 19-20; Lewis-Runyan, a. g. e., s. 42;

Müslüman Arapların Kıbrıs’a yaptıkları çıkarma harekâtı hakkında Hıristiyan kaynakları ise mevcut gemilerin adedi hususunda istatiksel bilgiler sunmaktadırlar. Bizans tarihçisi Theophanes Confessor29 (ö. 818) 6140 hilkat yılı (1 Eylül 648-31 Ağustos 649 tarihleri arasında) olayları ara- sında kaydettiği bu deniz seferi hakkında şu bilgileri vermektedir: ‚Bu yılda Muâviye, 1.70030 adet gemiyle Konstantia (Salamis) ve tüm adaya hücum etti. Muâviye, büyük bir Bizans donanmasıyla kendisine yaklaşan saray nazırı Kakorizos’u öğrendiğinde Arados’a (Ervâd) yelken açtı.‛31 Theophanes’in bu ifadesi Müslüman Arapların büyük bir donanmaya sahip olduğunu gös- termesi bakımından önemlidir.

Hierapolisli (Menbic) Agapius (Mahbūb ibn Kūṣṭānṭīn)32 (ö. 940’lı yıl- lar) ise eserinde şu bilgileri nakletmektedir: ‚*II. Konstans’ın+ Hükümdarlı- ğının yedinci yılında Araplar ve Bizanslılar iki parçaya ayırdıkları Kıbrıs’ı pay- laştılar. Muâviye denize açıldı ve Kıbrıs’a ulaşarak burayı ele geçirdi. Kendisine cephane ve ganimet yüklü 1.700 gemi eşlik etmekteydi. *Daha sonra+ Kıbrıs ve çevre adalardan çok sayıda kişiyi esir etti.‛33 Dikkat edilecek olursa Hıristiyan

kaynakları İslâm kaynaklarının anlattığı gibi bir anlaşmadan bahsetme- mektedirler.

Archibald R. Lewis34 Müslüman Arapların kazandığı bu zaferin Akde- niz’de yeni bir dönemi başlattığını belirtmektedir. Bununla birlikte aynı

Alexander D. Beihammer, ‚The First Naval Campaign of the Arabs against Cyprus (649, 653): A Reexamination of the Oriental Source Material‛, Graeco-Arabica, IX-X, ed. George K. Livadas, Atina 2004, s. 47-68; Işın Demirkent, ‚Kıbrıs (Tarih)‛, DİA, XXV, 372. Rûsan (a. g. m., Mecelletü Müşkât li’l-ʻUlûmî’l-İçtimaiyye ve’l-İnsaniyye, 2/1, 67) İslâm donanmasının bu se- ferden sonra ganimetlerle Tarsus sahilinde demirlediğini zikretmektedir.

29 Theophanes’in hayatı hakkında bkz.: Hatice Aydın, Bizans Kaynağı Theophanes Confessor’un Kroniğinde Türkler: 284-813 (Açıklama, İnceleme, Değerlendirme), İstanbul Üniversitesi Sosyal

Bilimler Ensitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2013, s. 3-6.

30 İbn Aʻsem (a. g. e., II, 348) Müslümanların kullandığı gemi sayısını 200 olarak kaydetmekte- dir. Bununla birlikte Müslüman müelliflerden onun dışında gemi sayısı hakkında bilgi ve- ren başka bir yazara rastlamak mümkün olmamıştır.

31 a. g. e., s. 43. Krş.: Chronique de Denys de Tell-Mahré (IV. kısım, Fransızca trc. J. B. Chabot, Pa- ris 1895, s. 7) ise yalnızca Muâviye’nin 648-649 yılında Kıbrıs’ı yağmaladığı bilgisini ver- mektedir.

32 Agapius, Kitab al- Unvan, Fransızca trc. Alexandre Vasiliev, Kitab al- Unvan-Histoire Universel- le, II. kısım, Patrologia Orientalis, VIII. cilt içinde, Paris 1912, 483.

33 a. g. e., VIII, 455, 480. Krş.: Muâviye’nin beraberindeki birliklerle yaptığı yağmanın en geniş tasvirini ise Süryânî Mihail eserinin ikinci cildinin 441. ve 442. sayfalarında vermektedir. Ayrıca bkz.: Ebü’l-Ferec, a. g. e., I, 180. Krş.: Murat Öztürk, ‚Bar Hebraeus’un Kronografya- sı’nda Denizler Bahsi (Akdeniz-Kızıldeniz-Basra Körfezi-Karadeniz)‛, Sosyal Bilimler Araş-

tırmaları Dergisi, 14/2, s. 606.

34 Lewis, a. g. e., s. 54, 98, 132, 183, 225. Archibald R. Lewis gibi Ortaçağ’da Akdeniz’de yaşa- nanları çeşitli dönemlere ayıran başka tarihçiler de olmuştur. Müellifleri ve yazdıklarını zik- retmemiz gerekir ise: Pryor-Jeffreys (a. g. e., s. 7, 19, 34, 50, 76) Ortaçağ’daki Akdeniz döne- mini beş bölüme ayırırlar: 1) Alman saldırıları ve İmparatorluğun gücünü kazanması (400-

müellif Ortaçağ’da İslâm denizciliğinin başlamasıyla Akdeniz’de yaşanan- ları beş döneme ayırmaktadır:

i) 641-752: Müslüman Akınları ii) 752-827: Bizans Hâkimiyeti iii) 827-960: İslâm Hâkimiyeti iv) 960-1043: Dönüşüm Çağı v) 1043-1100: Batı’nın Hâkimiyeti

Henri Pirenne35 ise Bizans uygarlığının uyum ve bütünlüğünü sağla- yan Akdeniz kıyılarına İslâmiyet ile birlikte yeni bir dünya girdiğini ve ar- tık mare nostrum (bizim denizimiz) kıyılarında iki karşıt uygarlığın bulun- duğunu ifade ederken, o zamana kadar Hıristiyanlığın merkezi olan deni- zin artık onun sınırı olduğunu ve Akdeniz birliğinin kırıldığını zikretmek- tedir.

Ada ile yapılan antlaşma maddelerinin içeriğine bakılırsa aslında Bi- zans-Kıbrıs ilişkilerine hudut getirilmiş olduğu nazar-ı dikkati celbetmek- tedir. Ancak bu duruma rağmen iki taraf arasında yakınlaşmanın devam et- tiği ve Müslümanlar aleyhine yeni gelişmelerin yaşandığı görülmektedir ki, bunun üzerine Kıbrıs’a ikinci bir sefer düzenlenmesi zarureti doğmuştur. Kaynakların verdiği bilgilere göre 32 (652-653) yılında ada halkı, Bizanslıla- rın kendilerine verdikleri gemilerle denizdeki Müslüman savaşçılara karşı onlara yardım edip yapılan antlaşmaya uymayınca Muâviye 33 (653-654) yılında *h. 35 ve h. 37 yılları da kaynaklarda zikredilmektedir] 500 gemi ile Kıbrıs’a bir sefer daha düzenleyip adayı yeniden ele geçirdi. Birçok kimse öldürülüp esir alındı. En nihayetinde ise Kıbrıslılarla yapılan eski antlaşma

560), 2) Müslüman saldırıları ve büyük gelişme (560-750), 3) Karmaşanın dengesi (750-875), 4) Bizans’ın güçlenmesi (875-1025), 5) Lâtin Batı’nın zaferi (1025-1204). Christides makale- sinde (‚Navies, Islamic‛, Dictionary of the Middle Ages, IX, 73) İslâm deniz tarihini yine ancak farklı zaman dilimlerini içerecek şekilde dörde ayırır: 1) 750’ye kadar gemilerin ve silah de- polarının inşa edildiği Bizanslılara karşı başarıların kazanıldığı Emevî dönemi, 2) Abbâsîle- rin ilk dönemlerinde yaşanan altın çağ (750-950), 3) Fâtımîler döneminde yükseliş (909- 1171), 4) XIII. yüzyılda Doğu Akdeniz’de limanların kasten yerle bir edilmesi ve Avrupa şe- hir devletlerinin ülkeler arasındaki denizi yönetmeleri. a. mlf. (‚Arab-Byzantine Strugg- le<‛, Aspects of Arab Seafaring: An Attempt to Fill in the Gaps of Maritime History, s. 87) isimli diğer bir makalesinde başka bir tanımlamaya gitmiştir. Bu makalesindeki dönemler şöyle ayrılmıştır: I. Dönem: 649-717, II. Dönem: 717-824/6, III. Dönem: 824/6-965, IV. Dönem: 965- XI. yüzyıl.

35 Hz. Muhammed ve Charlemagne, Türkçe trc. Mehmet Ali Kılıçbay, Ankara 2006, s. 175-176. a. mlf. (Ortaçağ Kentleri, Türkçe trc. Şadan Karadeniz, İstanbul 2000, s. 11, 26) bu bilgi yanında Akdeniz’i şöyle tanımlar: ‚Akdeniz Bizans İmparatorluğu’nun siyasal ve ekonomik birliğinin gü-

vencesiydi. İmparatorluğun varlığı temelde bu deniz üstündeki egemenliğine bağlıydı. Bu büyük tica- ret yolu olmasaydı, orbis Romanus’un (Roma etki alanı), ne hükümet, ne savunma ve ne de yönetim olanağı olurdu.‛

esas alındı. Muâviye aynı zamanda adaya hepsi dîvân defterine kayıtlı as- kerlerden müteşekkil 12.000 kişi nakletti. Onlar adada camiler yaptılar. Muâviye Baʻlebek halkından bir zümreyi Kıbrıs’a gönderdi ve onlar da adada bir şehir kurdular. Adaya yerleştirilen bu kişiler Muâviye vefat edin- ceye kadar orada kaldılar ve maaşlarını da aldılar.36 33 (653-654) yılındaki ikinci Kıbrıs çıkarmasından sonra ifade edildiği üzere Baʻlebek halkı adaya getirilmiştir. Bizans kültür ve alışkanlıklarına sahip olan bu insanların işçi ve zanaatkârlardan olması sebebiyle Bizans başkentine yapılacak askerî bir sefere yönelik Kıbrıs’ta donanma hazırlamak için görevlendirildikleri de iddia edilmektedir.37 Teori mâkul görünmekle birlikte Müslümanların önce- likle ada halkının Bizans ile tekrar kurabilecekleri ittifakı önlemeye ve de her yıl aldıkları vergiyi muhafaza etmeye yönelik bir tedbir almış olmaları öncelikli sebep gibi görünmektedir. Nitekim bu durum, aynı zamanda muhtelif çıkarma faaliyetlerinde bulunan İslâm donanmasının Akdeniz’de güven içinde gemilerini yüzdürebilmesini hedeflemiş olsa gerektir. Belâzürî38 daha sonraki dönem için eserinde şunları kaydetmektedir: ‚Muâviye’nin halifeliği döneminde (40-60/661-680) Kıbrıs’a yine bir sefer düzen- lendiği, talep edilen vergi haricinde Müslümanlara dostluk göstermeleri ve düş- manları olan Bizans’ın durumunu Müslümanlara bildirmeleri şartıyla onlarla an- laştığı açıkça ifade edilmektedir.‛

Süryânî Mihail (ö. 596-597/1200) ve Ebü’l-Ferec *İbnü’l-İbrî+ (ö. 685/1286) ise ikinci Kıbrıs çıkarması hususunda birbirine benzer bilgiler nakletmektedirler: ‚Kısa bir zaman sonra *Zaman ifade edilmemiştir+ ada sakin- lerinin birleştiklerinin öğrenilmesi üzerine diğer bir ordu kumandı olan Ebü’l- Aʻver39 ikinci defa bu adaya gitti ve bütün Kıbrıs’ı yağmaladı. Araplar mağarada bulunan insanları da yerlerinden sürdüler. Lapathus *Lapithos+40 şehri etrafında

36 Belâzürî, a. g. e., s. 178-179; Taberî, a. g. e., IV, 317, 329; İbnü’l-Esîr, a. g. e., III, 142; İbn Kesîr, a. g. e., VII, 273; Lewis, a. g. e., s. 56; Sâlim, a. g. e., s. 20; Lewis-Runyan, a. g. e., s. 42; Beihammer,

‚The First Naval<‛, Graeco-Arabica, IX-X, s. 47-68. Müslüman Arapların ve Bizanslıların Kıbrıs Adası için yürüttükleri politikalar hakkında bkz.: Costas P. Kyrris, ‚The Nature of the Arab-Byzantine Relation in Cyprus from the Middle of the 7th to the Middle of the 10th Cen- tury A. D.‛, Graeco-Arabica-First International Congress on Grek and Arabic Studies III, Atina 1984, s. 149-150; Alexander D. Beihammer, ‚Zypern und die Byzantinisch-Arabische Seepo- litik vom 8. bis zum Beginn des 10. Jahrhunderts‛, Aspects of Arab Seafaring: An Attempt to

Fill in The Gaps of Maritime History, ed. Yacoub Yousef al-Hijji-Vassilios Christides, Atina

2002, s. 41-62.

37 Kyrris, a. g. m., Graeco-Arabica-First International Congress on Grek and Arabic Studies III, s. 156. 38 a. g. e., s. 179-180.

39 Bu donanma komutanı hakkında bkz.: İrfan Aycan, ‚Ebü’l-A‘ver‛, DİA, X, 295.

40 Kyrris (a. g. m., Graeco-Arabica-First International Congress on Grek and Arabic Studies III, s. 154-155) bu yerin isminin Paphos olduğunu ileri sürmektedir. Aynı müellif çalışmasının 157. sayfasında Kıbrıs Adası’nın hem Bizans hem de Araplar arasında condominium (ortak yönetim) ve neutrality (tarafsızlık) ilkesi çerçevesinde yönetildiğini de kaydeder.

çadırlarını kurarak burada bulduğu altın ve gümüşü aldıysa da halka dokunmadı. Çünkü halk canlarının selâmeti için kendisinden söz almışlardı.‛41

Kıbrıs Adası’na düzenlenen seferin Muâviye’nin arzusu ile gerçekleş- tiği kaynakların verdiği bilgilerde aşikârdır. Bununla birlikte Hıristiyan kaynakların verdiği 1.700 gemiden oluşan bir donanmayla harekete geçil- diği bilgisi Şam valisinin bu çıkarma harekâtı için var gücüyle çalıştığını ve gönüllülük esasına dayanarak binlerce kişiden oluşan bir filoyla harekete geçtiği hakikatini göstermektedir. Kara savaşlarında mücadeleci ve başarılı olan Araplar, düzenlenen Kıbrıs seferi ile deniz muharebelerinde de başarılı olabileceklerini görmüşlerdir. Nitekim elde edilen bu başarılı neticenin da- ha sonraki bahrî faaliyetlerde müspet yönde tesiri olduğu muhakkaktır. Bununla birlikte hem Müslüman hem de Hıristiyan müelliflerin kayıtları birbirini tamamlar ve hatta harekâtın gelişme biçimini tasvir eder nitelikte- dirler. Bu münasebetle sadece Müslüman müelliflerin verdiği bilgiler ışı- ğında Hz. Osmân dönemi denizcilik faaliyetlerinin tam olarak aydınlana- mayacağı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Nitekim birazdan ele alınacağı üzeri- ne Akdeniz’deki diğer adalar ve İstanbul’a yapılan çıkarma harekâtı hak- kında da Hıristiyan yazarlar Müslüman müelliflerin te’lif etmediği bilgileri nakletmektedirler.

II) Akdeniz’in Batısında Yürütülen Faaliyetler, Adalara Yapılan

Belgede Hazreti Osman (sayfa 120-126)