• Sonuç bulunamadı

ORTA ASYA (HORASAN) FETİHLERİ

Belgede Hazreti Osman (sayfa 85-99)

Fatih ErkoçoğluGİRİŞ

Hz. Ömer'in 23 (644) yılında öldürülmesiyle yerine şûra kararlarıyla Hz. Osman hilafete geçti. Onun 35 (656) yılında Medîne'de kendisini kuşa- tanlarca katledilmesine kadar geçen takriben on iki yıllık halifeliğinde, do- ğuda ve batıda fetih hareketleri Hulefâ-yı Râşidîn döneminin en geniş sınır- larına ulaştı.

Hz. Osman'ın bilhassa doğudaki fetih organizasyonları tabi olarak bir önceki halife Hz. Ömer'in (634-644) dönemindeki fetih faaliyetlerinin de- vamı niteliğindedir. Zira onun dönemi içerisinde Irak cephesinde Sâsânîler- le yapılan savaşlar önemli bir yer tutmaktadır. Onun döneminde Müslü- manların, İranlılara karşı 21 (642) yılında vukû bulan fethu'l-fütûh da deni- len Nihâvend Savaşını kazanmaları, İran topraklarında daha rahat bir fetih hareketine girişmelerini temin etti.1 Zira bu savaş İslâm tarihinde bir dö- nüm noktasının oluşturmaktadır. Bu savaşla birlikte Sâsânîler bir daha to- parlanamadılar.2

Hz. Osman döneminde Fâris ve Kirmân bölgelerinin fethinin gerçek- leştirilmesi ile de İran'ın fethi büyük ölçüde tamamlanmıştı.3 Aynı zamanda Bahreyn üzerinden deniz yolu ile İran'ın güney bölgelerine de seferler tertip edildi. Bunun tabi bir sonucu olarak da İslâm orduları Horasan bölgesine ulaştılar.

Horasan Coğrafyası

Horasan, İran ve Orta Asya arasında sınır bölgesi olması dolayısıyla tarihte çeşitli devletlerin idaresi altına girmişti. Eski Farsça'da hur (güneş) ve âsan (âyân "gelen, doğan") kelimelerinden meydana gelen Horasan, "gü- neşin doğduğu yer, güneş ülkesi, doğu bölgesi" anlamını taşıyordu. Tarihte

Prof. Dr. Fatih Erkoçoğlu, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü, fatiherkocoglu@hotmail.com

1 Taberî, II, 539, 540; İbnü'l-Esîr, II, 194, 195. 2 İbrahim Sarıçam, Hz. Ömer, Ankara 2013, s. 103. 3 Halife b. Hayyât, 90, 96.

İran'ın kuzeydoğusunda yer alan çok geniş bir coğrafi bölgenin adı oldu. İs- lam coğrafyacılarına göre Horasan, doğudan Huttel (Tacikistan'da Kul'ab çevresi), Gur (Orta Afganistan) ve kısmen Sicistan (Sistan); güneyden Deşti- lut ve Kirmân ile Rey arasındaki Fars toprakları; batıdan Deştikevir'in batı kısmı ve Taberistan ile Cürcân, kuzeyden de Türkmenistan'ın bir bölümü, Hârizm ve Maveraünnehir tarafından çevrilmiş olan alanı kapsamaktadır.4 Hârizm ve Maveraünnehir, ilk İslâm fetihlerinde Horasan bölgesinin bir parçası kabul edildiğinden yönetim statüsü de buna göre belirlenmiştir.5 Hz. Osman dönemi doğu fetihleri işte bu coğrafyada cereyan edecektir.

Hz. Osman Dönemi Orta Asya (Horasan) Fetihleri

Aslında Horasan bölgesine İslâm ordularının Hz. Osman döneminden daha önce geldiği belirtilmektedir. Zira Hz. Ömer zamanında, Basra'dan gönderilen birliklerin Horasan'ın kapısı denilen Tabeseyn'e kadar ilerledik- leri, halkın 60 veya 70 bin dirhem ödemek şartıyla Hz. Ömer ile bir antlaş- ma yaptıkları zikredilmektedir. Ne var ki bu antlaşmanın kalıcı olmadığı, onun şehit edilmesiyle birlikte kazanımların da elden çıktığı anlaşılmakta- dır. Zira bölgeye sürekli ve etkili akınların Hz. Osman'la birlikte başladığı hususiyetle belirtilmelidir.6

İlk olarak burada yukarıda belirttiğimiz üzere büyük ölçüde Horasan bölgesinin içerisinde yer alan ve bizim konumuzla doğrudan bağlantılı olan Hz. Osman döneminde Fâris ve Sicistan bölgesinde yürütülen askeri faali- yetlere değinmek istiyoruz.

4 Osman Çetin, "Horasan", DİA, XVIII, 234. s. 234-241. Bugün bu coğrafya üç parçaya ayrıl- mıştır. Merv, Nesâ ve Serahs kısmı Türkmenistan, Belh ve Herat bölgesi Afganistan, geri ka- lan kısımlar ise İran topraklarında yer almıştır. Bkz. agm, XVIII, 234.

5 İbnü'l-Fakîh, Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed el-Hemedânî, (yaklaşık 289/902), Muhtasar Kitâbu'l-Büldân, Leiden 1885, s. 321, 322.

6 Bölgedeki İslâm fetihleri ve Türklerin Müslüman olmalarıyla ilgili olarak bir dizi makale yazılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır. İrfan Aycan, "Emeviler Devrinin Sonuna Kadar Müslüman Arapların Türklerle İlk Münasebetleri", Türkler, ed. H. Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara 2002, IV, 317-323; Adem Apak, "Emeviler Dönemi Türk Arap İlişkileri ve Türklerin İslamlaşma Sürecinin Başlangıcı", Türkler, ed. H. Celal Güzel, Kemal Çiçek, Sa- lim Koca, Ankara 2002, IV, 324, 325. (s. 324-335); Zekeriya Kitapçı, "Orta Asya'nın Müslü- man Araplar Tarafından Fethi", Türkler, ed. H. Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Anka- ra 2002, IV, 271-278. Abdülkerim Özaydın, "Türklerin İslâmiyeti Kabülü", Türkler, ed. H. Ce- lal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara 2002, IV, 239-262; Hasan Kurt, "Maveraünne- hir'e İslâm'ın Girişi", İrfan Aycan, "Emeviler Devrinin Sonuna Kadar Müslüman Arapların Türklerle İlk Münasebetleri", Türkler, ed. H. Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara 2002, IV, 279-289; Enver Konukçu, "Bir Akhun Prensi Tarhan Nizek", İrfan Aycan, "Emeviler Devrinin Sonuna Kadar Müslüman Arapların Türklerle İlk Münasebetleri", Türkler, ed. H. Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara 2002, IV, 305-310.

Fâris ve Sicistan'ın Fethi

Müslümanların bölgedeki fetih faaliyetlerine Fâris, Kirmân ve Sicistan güzergahında devam etmesinin nedeni olarak da son Sâsânî hükümdarı III. Yezdicerd'in (633-651)7 kaçışıyla ilgili olduğu belirtilmelidir. Zira Yezdicerd Nihâvend savaşı sonrasında önce İsbahan'a oradan İstahr'a geçmişti. İstahr gibi şehirler fethedildikten sonra Fâris bölgesinden Cur (Gûr), Darbcird'den el-Fîşecân ve el-Kâriyân ve Erdeşirhurre gibi şehirler ve bölgeler de 30/650- 51 yılında zapt edildi.8

İstahr'ın ele geçirilmesi üzerine Yezdicerd, önce dağlık ve daha muh- kem olan, merzubanının kendisini davet ettiği Taberistan'a gitmek istedi. Ama daha sonra Kirman'a gitmeyi uygun buldu. Kirmân'daki merzubanın davranışına kızan Yezdicerd burada kalmadı ve Sicistan'a gitti. Bu arada Müslümanların ilerleyişlerine göre Yezdicerd'in adamlarının tavır değişik- liğine gitmeye başladığı, Belâzurî'nin kayıtlarından anlaşılmaktadır. Belâzurî, Yezdicerd'in burada da duramadığını, zira 29/649-50 yılında Basra ve Fâris valisi olan Abdullah b. Âmir'in peşinden gönderdiği komutanları- nın saldırılarının sürdüğünü, buradan Horasan'a gittiğini ifade etmektedir.9

Basra valisi Abdullah b. Âmir, 30/650-51 yılında Horasan'a gitmek üzere yola çıkmış, askerleriyle birlikte Kirmân bölgesinde bulunan Şîrecân'da bir yerde konaklamıştı. Burada er-Rebî b. Ziyâd'ı Sicistan'a gön- derdi. Rebî, Fehrec üzerinden 75 fersahlık bir çölü geçip Zâlık'a ulaştı. Bir bayram günü şehri baskınla ele geçirip, Fâris ve Kirmân'da daha önceden fethedilen yerlerde yapılan antlaşma şartlarına göre bir antlaşma yaptı. Zâlık'ın fethi sonrasında, buranın çevresinde bulunan Kerkûyeh, Hîsûn bölgelerini savaşmaksızın antlaşma ile ele geçirdi. Rebî, Zâlık'ta Sicistan bölgesinde bulunan Zerenc'e yönelik bir dizi hazırlıklara girişti. Rebi, Ze- renc öncesinde yol boyunca Zûşt, Nâşîrûz ve Şervâz köylerini zapt ederek Zerenc'e ulaştı. Zerenc halkı ile her birinde birer altın kadeh bulunan bin köle verilmesi şartıyla bir antlaşma tesis etti. Daha sonra Senârûz vadisi, Rüstem'in atını bağladığı Karyetân bölgesini savaşarak ele geçirdi. Rebî iki yıl boyunca Zerenc'te kaldı. Zira Sicistan bölgesinin idare merkezi burası idi. İbn Âmir Benî'l-Hâris b. Ka'b kabilesinden bir şahsı vekil olarak bıraktı. Ne var ki kendisinin ayrılmasını müteakip şehir halkı onu çıkartıp ve kapı- ları üzerine kapattığı nakledilmektedir.10

7 Belâzurî Sâsânîlerin son hükümdarının adını Yezdicerd b. Şehriyâr b. Kisrâ Eberviz b. Hürmüz b. Ânuşîrvân olarak vermektedir. Futûh, 440, çev. 451.

8 Halife, 94, 95; Belâzurî, 440, 441, çev. 452; Taberî, Tarih, II, 607. 9 Belâzurî, 441, çev. 452.

10 Bkz. Halife b. Hayyât, 94-96, 108; Belazurî, 554, 55; çeviri, 570-572; İbnü'l-Esîr, II, 261. Ayrıca bkz. Osman Gazi Özgüdenli, "Sistân", DİA, XXXVII, 274, 276. s. 274-276.

Halife b. Hayyât 33/653-654 yılı olaylarını zikrederken İbn Âmir'in, Abdurrahman b. Semüre'yi Sicistan'a gönderdiğini belirtmektedir.11 Bun- dan da Zerenc merkezli bölgede bir isyanın patlak verdiği anlaşılmaktadır. Belâzurî bir bayram günü bölgenin merkezi olan Zerenc'i kuşatan Abdur- rahman'ın, şehrin merzubanı ile iki milyon dirhem ve iki bin köle karşılı- ğında bir antlaşma tesis ettiğini nakletmektedir. Harekatına devam eden İbn Semüre, Hind bölgesinde Zerenc ile Kiş arasındaki bölgeler ile Ruhhâc- Daver arasındaki yerleri ele geçirdi. Nihayetinde Büst ve Zâbul'ü antlaşma yolu ile fethetti. İbn Semüre bu askeri faaliyetleri sonrasında merkez olarak kullandığı Zerenc'e gelmiş, Hz. Osman'ın hilafetinde sorunlar ortaya çık- maya başlayıncaya kadar da kalmıştır. Yerine Ümeyr b. Ahmer el- Yeşkürî'yi bıraktıktan sonra Sicistan'dan ayrılmıştır. Ne var ki şehir halkı bu şahsı, şehirden çıkarmış, bir süre bağımsız kalmışlardır. Hz. Ali'nin Cemel Savaşını kazanması sonrasında bölge halkı yeniden İslâm hakimiyetini ka- bul etmek zorunda kalmışlardır.12

Horasan'ın Fethi

Yukarıda daha Hz. Ömer zamanında Horasan bölgesine askeri birlik- lerin geldiğinden bahsetmiştik. Ebu Musa el-Eşarî'nin komutan tayin ettiği Abdullah b. Budeyl, önce Kirmân'a gitmiş, buradan da et-Tabeseyn denilen yere ulaşmıştı. Belâzurî, burasının Horasan'ın kapısı olduğunu, Tabes ve Gürîn denilen iki kaleden oluştuğunu, çok korunaklı olan bu bölgede iyi hurmanın yetiştiğinden bahsetmektedir.13 Bu kazanımın muhafaza edile- mediği, Hz. Osman döneminde bölgeye yeniden asker sevk edilmesinden anlaşılmaktadır.

Son Sâsânî İmparatoru III. Yezdicerd İslâm ordularının önünden kaça- rak doğuya doğru Türklerin yoğunlukla yaşadığı bölgelere doğru çekilir- ken, bu coğrafyada da bir karışıklığın ve istikrarsızlığın olduğu anlaşılmak- tadır. Zira Doğu Göktürk Hakanlığı, Çin'in Tang İmparatorluğu tarafından yıkılmış, Ceyhun14 ve Sint ırmakları boylarına kadar yayılan Batı Göktürk

11 Halife, 97, 98, 107. İbnü'l-Esîr bu olayları 31/651 yılı olaylarında yer vermektedir. Bkz. el- Kâmil, II, 261.

12 Belazurî, 555, 556; çeviri, 572, 573. Halife Abdurrahman b. Semüre'nin, Hz. Osman'ın duru- munun bozulmasına kadar burada kaldığını söylemektedir. Bkz. Tarih, 97, 98.

13 Belâzurî, 567; çev. 584, 585; Taberî, II, 554.

14 Orta Asya'nın Siri Derya (Seyhun) ile birlikte en büyük nehirlerinden birisi olan Ceyhun ya da Âmul/Amûya şehrine nispetle Amuderya, Pamir ve Hindukuş dağlarının birleştiği yer- de, 4950 m. yükseklikteki kaynağından Aksu adı altında doğup, batıya doğru ilerleyip, ku- zeyden Pamir Vahan suyu, Kızılsu, Kâfirnihân ve Surhan, güneyden ise Kökçesu kollarını alarak Kunduz-Belh hizasında kuzeybatıya dönerek, kısmen çöl ve bozkırlar içerisinden ge- çerek, kuzeybatı istikametinde ilerler ve nihayetinde çeşitli kollara ayrılarak toplamda 2540 km. kat ederek Aral gölüne dökülen önemli bir nehirdir. Nehrin kıyılarında saydığımız bu

Hakanlığı ise tekinlerin (prenslerin) çıkardıkları kargaşa yüzünden istikra- rını kaybetmiş, her şehir bir devlete dönüşmüştü.15 Müslümanların bölgede Sâsânîlerin bıraktığı boşlukla paralel olarak, Türklerin içinde bulundukları durumu bilmemeleri söz konusu değildir.

Yezdicerd Horasan bölgesinde Merv'e gelince burasının merzubanı Mâheveyh kendisini saygıyla karşılamıştı. Merv, İran ile Hazar denizi kıyı- larını Orta Asya'nın önemli şehirlerine bağlayan stratejik bir noktada ve iş- lek bir ticaret yolu üzerinde yer alması dolayısıyla da önemli bir mevkiye sahipti. Ayrıca burada düzenli bir sulama sisteminin varlığı dolayısıyla ge- lişmiş bir tarım sistemi vardı. Şehrin doğudaki göçebe kavimlere karşı inşa edilmiş bir de suru bulunuyordu.16 Yezdicerd, Merv'de iken Çin krallarına, Fergana, Kabil ve Hazar meliklerine ve dihkanlara mektuplar gönderdi ve kendilerinden yardım talebinde bulundu.17

Bu yardım talebiyle alakalı olarak kaynaklarımızda sadece Tarhan Ni- zek'le ilgili bir kısım malumat zikredilmiştir. Tarhan Nizek'in o dönemde Haytallar (Hayâtile, Akhun ya da Eftalit) denilen topluluk içerisinde önemli bir şahsiyet olduğu anlaşılmaktadır. İslâm kaynaklarında Haytallar olarak geçen bu devlet, VI. yüzyılda bölgenin büyük siyasi teşekküllerindendi. Ül- kenin batısında Sâsânîler, doğu ve kuzeydoğuda Türkler, güneyde Hindu Racalıkları ile komşuydular. Sâsânîler ile araları pek iyi değildi. Nuşi- revân'ın batıda Bizans ile doğu da yeni bir güç olarak ortaya çıkan Göktürk- ler ile dostluk kurması, bu devletin askeri ve siyasi bakımdan sonunu ge- tirdi. Buna rağmen zaman içerisinde Haytalların içerisinde yer alan bazı grupların direnişe geçtikleri ve kendi içlerinden bilhassa Toharistan bölge- sinden, Tarhan Nizek adında önemli bir şahsiyeti çıkardığı görülmektedir.18

Tarhan Nizek hediyeler ile Yezdicerd'in yanına geldi. Yanında bir ay kaldıktan sonra Yezdicerd'e, kızıyla evlenmek istediğini bir mektupla bil- dirdi. Yezdicerd bu isteğe çok kızmış ve hakaret edercesine "Sen sadece be-

güzergah boyunca önemli şehir merkezleri bulunmaktadır. Emel Esin, "Amuderya", DİA, III, 98, 99. Eftalit devletinin 563-567 yılları arasında ortadan kaldırılmasıyla Göktürkler ve Sâsânîler arasında toprakları paylaşılmıştı. Ceyhun nehri Türkler ile Sâsânîler arasında tari- hi çok eskilere dayanan bir sınır oldu. Bkz. Hasan Kurt, "Maveraünnehir’e İslâm'ın Girişi", IV, 280.

15 Aycan, "Emeviler Devrinin Sonuna Kadar Müslüman Arapların Türklerle İlk Münasebetle- ri", IV, 318. Bkz. Kurt, "Maveraünnehir'e İslam'ın Girişi", IV, 280.

16 Osman Gazi Özgüdenli, "Merv", DİA, Ankara 2004, XXIX, 221, (s. 221-223). 17 Taberî, II, 622; İbnü'l-Esîr, II, 256.

18 Geniş bilgi için bkz. Enver Konukçu, "Bir Akhun Prensi", Türkler, ed. H. Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara 2002, IV, 305-310. Konukçu, Toharistan bölgesinden, Tarhan Ni- zek adındaki bu şahsın zaman içerisinde milli bir kahramana dönüştüğünü söylemektedir. Ne var ki Tarhan Nizek, Emeviler döneminde bölge valisi Kuteybe b. Müslim tarafından başı vurularak idam edilmiştir. Bkz.

nim kölelerimden birisin, benim kızımı istemeye nasıl cüret edersin" cevabını bir mektupla göndermiştir. Aynı zamanda onun Merv merzubanının hesapla- rının da incelenmesini emretmesi, merzubanın Nizek'e mektup yazarak onu, Yezdicerd'in aleyhine kışkırtmasına neden oldu. Mâheveyh ile Nîzek, Yezdicerd'in işini bitirmek noktasında anlaştılar. Nizek'in ordusu ile Yezdi- cerd'in ordusu arasında vuku bulan savaş, Yezdicerd'in kati surette yenilgi- si ile sonuçlandı. Askerleri öldü, ordugâhı yağmalandı. Yezdicerd savaş meydanından ayrılarak Merv'e döndü. Ne var ki şehrin kapıları açılmadı. Atından inen, son Sâsânî hükümdarı yaya olarak Murğâb nehri boyunca bir miktar yürüdü. Nehir sahilinde bulunan bir değirmene girdi. Bir rivayete göre Mâheveyh'in adamları, diğer bir rivayete göre ise bir değirmenci tara- fından öldürüldü. Ayrıca onun eski Türk adetlerinde olduğu gibi yay kirişi ile boğdurulduğuna dair bir rivayet dahi bulunmaktadır. Böylece 226 yılın- da kurulan Sâsânî hanedanı Yezdicerd'in öldürülmesiyle 31/651 yılında so- na erdi. Yezdicerd'in ölümüyle oğlu Fîruz'un Türklere sığındığı belirtilmek- tedir. Yezdicerd'in aradan çekilmesiyle Tarhan Nizek, artık Müslümanlarla baş başa kalmıştır.19

Halife b. Hayyât aşağıda zikredeceğimiz Horasan bölgesindeki birçok fethi 30/650-51 yılı olayları içerisinde ele alırken, Belâzurî tarih belirtmeksi- zin peş peşe zikretmekle yetinmektedir.20 İbn Âmir'in görevlendirdiği Yezîd el-Cüreşî Nisâbur'un ilçesi Zâm, Bâharz ve Cüveyn'i fethetti. İbn Âmir'in görevlendirdiği el-Esved b. Kulsüm ise yine Nisâbur'a bağlı Beyhak'ı zapta gitti. Açılan gedikten şehre girmiş olsalar da Esved başta olmak üzere bir kısım Müslüman hayatını kaybetti. Kardeşi Edhem komutayı alıp şehri ele geçirmeğe muvaffak oldu.21

Abdullah b. Âmir de Nisâbur'a bağlı Büst, Eşbend (Eşfend), Ruhh, Zâve, Huvâf, İsberâîn ve Erğıyan'ı fethetti. Daha sonra da Nisâbur'un baş- kenti olan Ebreşehr'e geldi ve şehri kuşatma altına aldı. Bir gece içeriden al- dığı bir yardım ile İslâm ordusu şehre girdi. Şehir merzubânı bir miktar as- keriyle birlikte Kuhendiz'a (iç kale) sığınmıştı. Merzubânla yedi yüz ila bir milyon dirhem karşılığında bir antlaşma yapıldı. Şehre vali olarak Kays b. el-Heysem es-Sülemî tayin edildi.22 İbn Âmir henüz ele geçirdiği bu şehirde Horasan'ın ilk mescidini de inşa ettirdi. Onun güzel muamelesiyle burada bulunan Sâsânî idarecileri ve halklarının İslâm'a girdiği ifade edilmektedir.

19 Belâzurî, 441-443, çev. 453, 454; Taberî, II, 620-623; İbnü'l-Esîr, II, 255-257. Bkz. Enver Ko- nukçu, "Bir Akhun Prensi Tarhan Nizek", IV, 306.

20 Belâzûrî, 568; çev. 586. Bkz. Halife, 95. İbnü'l-Esîr bu seferleri 31 yılı olayları içerisinde ele almaktadır. Bkz. el-Kâmil, II, 258.

21 Belâzûrî, 568; çev. 586. Bkz. Halife, 95. Bkz. İbnü'l-Esîr, II, 258.

22 Belâzûrî, 568, 569; çev. 586, 587. Halife, bir milyon yüz bin dirhem ve yemek karşılığında antlaşma yapıldığını söylemektedir. Tarih, 95; İbnü'l-Esîr, II, 258.

İbn Âmir, Nesâ'ya bağlı Humrândiz'in fethine ise Abdullah b. Hâzım es-Sülemî'yi görevlendirdi. Burası fethedilince Nesâ'nın sahibi Abdullah'la üç yüz bin dirhem ödemek ya da topraktan yetişen mehsulün durumuna göre haraç vermek şartıyla bir antlaşma gerçekleştirdi. Ebiverd'in hakimi Behmene gelerek dört yüz bin dirhem ödemek şartıyla anlaştı. Serahs'a gi- den İbn Hâzim, burasının halkı ile savaştı. Merzuban Zâdeveyh yüz kişiye eman verilmesi ve kadınların teslim edilmesi şartıyla anlaşma yaptı.23 İbn Hâzim'in Serahs'tan gönderdiği Yezid b. Sâlim de Keyf ve Bîne'yi zapt etti. Tûs merzubanın Kenâztek, İbn Âmir'e giderek altı yüz bin dirhem ödemek koşuluyla bir antlaşma gerçekleştirdi.24

Haytalların (Eftalitler) yönetiminde olan Herât'a gönderilen ordunun başında ise Evs b. Sa'lebe vardı. Üzerine bir ordunun geldiği haberini alınca Herât hakimi İbn Âmir'in yanına gitti ve savaşla ele geçirilen Tâğûn ve Bâğûn dışındaki Herât, Bâdeğîs ve Bûşenc şehirleri için bir milyon dirhem ödemek kaydıyla antlaşma yaptı.25

Kaynaklar Toharistan26 halkının Müslümanlara karşı büyük bir hazır- lığa giriştiklerini, etraftan Cüzcân, Tâlekân, Feryâb ve Sağâniyân halkları- nın da katılımıyla otuz bin kişilik bir ordu oluşturduklarını söylemektedir.27 Halife bu olayı 30/650-51 yılında zikrederken Taberî 32/652 yılı olayları içe- risinde ele almaktadır.28 Toğan Şah yönetiminde29 olan bu orduyla Murğâb bölgesinde yapılan savaşı, Ahnef b. Kays'ın kazandığı ve onları yenilgiye uğrattığı nakledilmektedir. Kaçabilenler Cüzcân'a sığınmıştı. Onların üze- rine de el-Akra b. Hâbis komutasında bir süvari birliği sevk edildi. Cüz- cân'ın savaş yolu ile fethedildiği belirtilmektedir.30 İlginçtir ki bu savaşta müşterek orduda çok sayıda davulcunun olduğu, bunların birer birer öldü-

23 Halife b. Hayyât, Serahs halkı ile yüz elli bin dirhem ödemek şartıyla antlaşma yapıldığını belirtmektedir. Tarih, 95.

24 Belâzurî, 569, 570; çev. 587, 588. Bkz. Halife, 95.

25 Belâzurî, 570; çev. 588. Belâzurî başka bir rivayette Herât'a giden ordunun başında İbn Âmir'in bizzat kendisinin olduğunu belirtmektedir. Bkz. Futûh, çev. 588. Halife, İbn Âmir'in Huleyd b. Abdullah'ı Bâdegis ve Herât'ın fethine görevlendirdiği kayıtlıdır. Tarih, 96. 26 Tohâristan; Belh'in doğusunda ve Bedehşan'ın batısında, Ceyhun'un (Amuderya) güneyin-

de, Hindikuş dağlarının kuzeyinde yer alan bölgeyi kapsamaktadır. İslâmî dönemde bu bölgeye, geniş manada Ceyhun'un yukarı mecrasının sağında ve solunda bulunan, Belh'e bağlı olan bütün dağlık bölgeler girmekteydi. İstahri'ye göre Tohâristan şehirleri şunlardır: Simincân, Hulm, Bağlân, Seklekend, Vervâliz, Arman, Revan, Tâlekân, Sekîmşet, Rûb, Sa- ray, Âsam, Enderâb, Mezr, Kâh. Bkz. hüseyin Salman, "Tohâristan", DİA, 214. s. 214, 215. 27 Halife, 95; Belâzurî, 573, 574; çev. 592; Taberî, II, 631.

28 Halife, 90; Taberî, II, 631.

29 Halife, 90. Halife Ahnef'in ordusunun sayısını sadece dört bin olarak vermektedir. Bkz. Ta- rih, 95.

rülmesi hususunun kayıtlara geçmiş olması, bilhassa Türk ordularında as- keri müziğin bu dönemde de varlığını sürdürmesi bakımından önemlidir.31 Ahnef b. Kays Tâlekân'ı sulh yolu ile fethederken, komutanlarından Umeyr b. Ahmer de Fâryâb'ı zapt etti. Bundan sonra ise Ahnef, ordusuyla Belh'e yürüdü. Şehir halkı yedi yüz bin dirhem ödemek şartıyla antlaşma yaptı.32 Esîd b. el-Müteşemmis Belh valisi tayin edildi. Buradan hareketle Ahnef, Hârizm üzerine yürüdü, fakat burasının fethedemedi.33 Hârizm'in tamamıyla nehir tarafından sulanan münbit bir bölge olduğu ifadelerinden bu coğrafyanın Müslümanlar tarafından öneminin hemen fark edildiği an- laşılmaktadır.34

Belâzurî, Abdullah b. Âmir'in nehrin aşağı taraflarında yer alan bölge- leri fethedince Maveraünnehir (Ceyhan nehrinin kuzey ve doğusunda ya- şayan halklar) halkının kendisiyle antlaşma yapmak için geldiklerini ak- tarmaktadır. O da yaptığı antlaşmalar doğrultusunda bölgeye vergi me- murları gönderdi. Vergi olarak hayvanlar, köle ve cariyeler, ipekli kumaşlar elbiseler kendisine gönderildi.35

İbn Âmir, Mervü'ş-Şâhicân36 merzubanına Hâtim b. en-Numan el- Bahılî'yi gönderdi.37 Bu şehirle iki milyon iki yüz bin dirhem ödemek koşu- luyla bir antlaşma gerçekleştirildi. Yapılan antlaşmaya göre şehir halkı, ev- lerinde Müslümanlara yer ayıracaklar, mallarını onlarla bölüşeceklerdi. Müslümanlar da kararlaştırılanların dışında bir şey almayacaklardı. Belâzurî Sinc denilen köyün dışında Merv'in tamamının sulh yolu ile fethe- dildiğini zikretmektedir.38

Belgede Hazreti Osman (sayfa 85-99)