• Sonuç bulunamadı

ÜMEYYEOĞULLARIYLA İLİŞKİSİ

Belgede Hazreti Osman (sayfa 163-175)

İrfan Aycan* Bu başlık altında incelenecek böyle bir konu herhalde Hz. Osman’ın yaşamı boyunca, doğup büyüdüğü, içinden çıktığı kabilesiyle ilişkisine değişik açılardan yakından bakmayı içerir olmalıdır. Arapların toplumsal hayatında kabile ve kabile asabiyetinin önemini hepimiz biliyoruz. Arap- ların pek çoğunun İslam’ı ve onun insanlardan taleplerini ne kadar önem- sedikleri veya yaşadıkları, hoş görmediklerini ne kadar terk edebildikleri hususu özellikle Hz. Peygamber (s.a.v)’den sonraki dönemde pek çok alanda kendisini gösterir. Bu dönemde kan bağı yerine din bağı, kabile asabiyeti yerine İslam kardeşliğinin yerleştirilmesi konusundaki denge zaman zaman bozulmuş ve geçmişe ait terkedilmesi gereken değerler Müslümanları sarmalamaya başlamıştır.

İslam sadece tevhidî anlayışı yaymakla yetinmeyip, mevcut ortam- daki kabile sistemine dayalı düzenden çıkıp, sisteme dayalı bir evrensel kardeşlik anlayışını egemen kılmak istiyordu. Zira sürekli düşmanlık üre- ten dar kabile anlayışı yarımadada yaşayan Arapları asırlarca birbirine hasım haline getirmişti. Fakat Müslümanlar Rasulullah’ın vefatıyla Pey- gambersiz topluma intibak etmekte zorlandılar. Üzeri küllenmiş gibi gö- rünen kabile rekabetleri ortaya çıkmaya başladı. Geçmişte Mekke toplu- munda etkin olan bazı kabilelerin mensupları, küçük ve etkisiz olan bazı kabilelerden kimselerin devlet başkanı ya da halife olmasına ciddi mana- da itiraz ettiler ve içerlediler.1 Bu içerlemeler kısa bir süre sonra yavaş ya- vaş meyvelerini vermeye başlamıştır.

Kendi açıklama ve uygulamalarıyla da ortada olan Hz. Osman’ın ka- bilesine yakın ve iltimaskâr davranışları İslam toplumunu dini, siyasi, sosyal ve kültürel açıdan ciddi manada derinden etkilemiştir. Derin kırıl- maların yaşandığı o dönem olaylarıyla ilgili haberler büyük bilgi kirliliği içeren bir külliyatın da ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Kaynaklardaki bilgilerden birden fazla Hz. Osman karakteri ortaya koymak mümkün- dür. Bunların sebepleri konusunda sizlerin derin malumatı olmakla birlik-

* Prof. Dr., Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.

te, en önemli saikler, İslam’ın ortadan kaldırmaya çalıştığı kabilecilik ya da kabile asabiyeti, Hz. Peygamber sonrası ortaya çıkan yapılanmada ta- rafların geriye dönük algı çalışmaları ve üretimleri ile bu bilgileri ihtiva eden kaynakların değişik duruşların sergilendiği coğrafyalarda, çok son- raları metne dönüştürülmesinin de payı büyüktür.

Hz. Osman’ın Ümeyyeoğulları ile ilişkilerinin tezahürlerini kabilevi, siyasi ve ekonomik boyutlarda detaylandırırken daha iyi anlaşılması açı- sından konuyu klasik kronolojik tarzda, Cahiliyye’de, Hz. Peygamber dö- neminde, ilk iki halife döneminde ve halife olarak Hz. Osman ve Emevi- lerle ilişkisi şeklinde ortaya koymaya çalışacağız.

Hz. Osman’ın miladi 577 yılında Taif’te doğduğu belirtilir. Babası Af- fan b. Ebi’l-Âs, annesi Erva binti Kureyz’dir.2 Babası Kureyş’in zengin tüccarlarından olup Ümeyyeoğullarına mensup iken annesi peygamberi- mizin halası Ümmü Hakim Beyza binti Abdulmuttalib’in kızı yani Haşi- milerdendir. Aile Mekke’de meskûn olmasına rağmen niçin Taif’te doğ- duğu konusu incelediğimiz kaynaklarda belirtilmez. Ancak ailenin Taif’te yazlıkları, bağları bahçelerinin olduğunu, bunun yanında orada Sakif ka- bilesi ile de çok yakın akrabalıklarının bulunduğunu biliyoruz. Babasıyla birlikte ticari seferlere katıldığını, ticareti ondan öğrendiğini, babasının bir ticari sefer esnasında Şam’da -zamanı belirtilmeksizin- öldüğü anlatılır.

Hz. Peygamberin risaletini açıkladığı zamanlarda o 33 yaşını aşkın bir kimsedir. Hz. Ebu Bekir’in delaletiyle3 İslam’ı ilk kabul edenler ara- sında sayılır. Onun İslam’ı kabul ettiği sırada babasının hayatta olmadığı anlaşılıyor. Çünkü İslam’ı kabul etmesine en büyük tepki veren annesi Erva binti Kureyz ve amcası Hakem b. Ebi’l-Âs’tır. Öyle ki annesi onu yemeyi, içmeyi kesmekle yani ölüm orucuyla tehdit ederken, amcası da belki de İslam’a girenlerin faaliyetlerine iştirak etmemesi için onu bir yer- de bağlı tutuyordu.4 Bütün bu yapılanlar onu İslam’dan döndüremedi.

Cahiliye döneminde Ebu Amr künyesiyle bilinen Hz. Osman, İslam’ı kabul ettiği sırada Mahzumoğullarının lideri Ebu Cehil b. Hişam’ın kız kardeşi Ümmü Hakim binti Esma ile evli olup Amr (bazı kaynaklarda Muğire) isminde bir çocuğu vardı. Hz. Osman Müslüman olunca bu ha- nımından ayrılmak durumunda kaldığı, çocuğun da annesinde bırakıldı- ğı, akrabalarınca büyütüldüğü, Mekke’nin fethinden önce de öldüğü be-

2 İbn Sa’d, et-Tabakat, (trc. I-XI, İstanbul: Siyer Yayınları, 2015), III, 56 ; İbn Habib, Kitabü’l- Muhabber, (trc. Adem Apak- İsmail Güler, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2018), s. 33, 136

; İbn Hibban, es-Siretü’n-Nebeviyye, (trc. Harun Bekiroğlu, Ankara, 2017), 401.

3 İbn Hişam, es-Sire, (thk. Mustafa es-Sakka ve ark. I-II, Mısır, 1955) , I, 250 ; İbn Hibban, es- Siretü’n-Nebeviyye, trc. 58.

lirtilir. Ayrıldığı eşi de yine Mahzumoğullarından Velid b. Abdişşems ile evlenmiştir.5 Zaten Ümeyyeoğulları ile Mahzumoğullarının birkaç nesil- dir müttefik olduklarını, bu ittifakı Mekke’nin fethine kadar güçlü bir şe- kilde devam ettirdiklerini hatta Hz. Osman’ın kardeşleri, çocukları ve to- runlarını kapsayan aile çizelgesi ortaya konduğunda bu işbirliğinin evli- likler yoluyla devam ettiğini görüyoruz. Bu evliliklerin oranı % 70 civa- rındadır.

Hz. Osman’ın eşinden ayrılmasının İslam’a girmeyi kabul etmedi- ğinden mi yoksa Mahzumoğullarının baskısından mı olduğu belirtilmez- ken çocuğun annesinde kalması sanki Ebu Cehil tarafının baskısının ol- duğunu gösterir. Eşsiz kalan Hz. Osman, Hz. Peygamber tarafından bü- yük kızı Rukiyye ile evlendirilerek6 ilk Müslümanlardaki birlik ve daya- nışma ruhunu canlı tutmak amacıyla kendisine sahip çıkılmıştır.

Hz. Osman’ın karakter olarak halim selim, yumuşak huylu, utangaç, sertlikten hoşlanmayan, şiddetten kaçınan hatta savaşlara hazırlık için önemli oranda maddi katkıda bulunmasına rağmen savaş ortamından haz etmeyen bir yapısı vardır. Hatta Mekke döneminin ilk yıllarında eziyet ve baskıların dozu arttıkça Müslümanlar bu durumdan kurtulmak için çare- ler arıyorlardı. Eziyet edenler o günün önde gelen Kureyş önderleri Mah- zum ve Ümeyyeoğullarındandı. İşkenceler iyice artınca bazı sahabiler: “Ya Rasulullah, artık biz çoğaldık, bizden her on kişiye bir emir verseniz de, gece Kureyş’in ileri gelenlerinden birini yakalayıp cezalandırsak<” diye öneri getirdiler. Müslümanlar hatta Hz. Peygamber (s.a.v)’in bu tek- liften memnuniyeti yüzünden okunuyordu. O zaman Osman b. Affan, ayağa kalkarak dedi ki: “Ya Rasulullah, oğullarımız, babalarımız, kardeş- lerimiz var.” Hz. Osman bu sözü birkaç defa tekrarlayınca yapılan teklifi Hz. Peygamber kabul etmedi.7 Ancak işkencelerin, baskıların ardı arkası gelmeyince korunamayan ve ailelerinden ciddi baskı gören bu kişiler için Habeşistan’a gitmeleri istendi.

Hakikaten Habeşistan’a ilk giden kafileye baktığımızda hicret eden- lerin çoğu Ümeyyeoğulları, Mahzumoğulları ve onların müttefiklerine mensuptu. Osman b. Affan ve eşi Rukiyye, Halid b. Said b. El-Âs, Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebia b. Abdişems ve eşi, Abdullah b. Cahş (Ebu Süf- yan’ın damadı) ve eşi Ümmü Habibe Ümeyyeoğulları’ndan, Ebu Seleme

5 İbn Sa’d, et-Tabakat, trc. III, 56; Murat Akarsu, Kabile Bürokrasisi ve Hz. Osman, (Ankara: An- kara Okulu Yayınları, 2015), s. 12, 13.

6 İbn Sa’d, et-Tabakat, trc. III, 56.

7 İbn İshak, es-Sire, (Hz. Peygamberin Hayatı ve Gazveleri), (trc. Ali Bakkal, İstanbul: Harf Yayınları, 2013), 267.

b. Abdilesed, eşi Ümmü Seleme ve diğerleri ile onların müttefiklerinden Ammar b. Yasir, Muattib b. Avf gibi Mahzumoğullarından kişiler vardı.8

Buradan anlaşılan Hz. Osman kendi ailesi ve müttefiklerine karşı bir eylem yapılmasına ısrarla karşı çıkarken, belki de işlerin daha da içinden çıkılmaz hale gelmemesi için Habeşistan’a gitmeyi tercih ediyordu. İkinci Habeşistan hicretinde de yine Hz. Osman kafilededir. Peygamberimiz Mekke’de iken Hz. Osman’ı Abdurrahman b. Avf ile kardeşleştirmişti.9 Medine’ye hicretten sonra Abdurrahman b. Avf ile aralarındaki diyalog Hz. Osman’ın kız kardeşi ile evlenerek akrabalık ilişkisine dönüştü.10

Uzun süre Habeşistan’da kalması, Mekke’ye hicretten önce dönmesi ve ardından Medine’ye hicret etmesinden dolayı hicrete kadar Mekke’de Müslümanlar ve müşrikler arasında yaşanan hadiselerde Hz. Osman’ın adı yoktur. Hz. Osman, Medine’ye hicretinden sonra Peygamberimiz tara- fından Ensar’dan Evs b. Sabit ile kardeşleştirildi.11 Bu bilgi Evs’in kardeş- leri Hassan b. Sabit ve Zeyd b. Sabit tarafından çok sevilmesini ve hilafe- tinde de Zeyd b. Sabit’in Medine’de hazine görevlisi olarak atanmasını anlamayı daha da kolaylaştırır sanırım.

Hz. Peygamber’in özellikle Medine döneminde yapılan hayır işlerin- de ve düşmana karşı yapılan ordu hazırlıklarında elini cebine atan ve cid- di oranlarda yardımda bulunan Hz. Osman, yukarıda da bahsettiğimiz karakter yapısı nedeniyle şiddetten, ölümden ve belki de akrabalarıyla savaş ortamlarında karşılaşmaktan korkuyor ve sevmiyordu/ hoşlanmı- yordu. Bu durum daha sonraki zamanlarda rakipleri tarafından haklı- haksız eleştiri konusu yapılmıştır. Fakat bunlardan bazıları doğru değil- dir. Mesela; Hz. Osman, Bedir savaşı esnasında Peygamberimiz tarafın- dan hasta olan eşi Rukiyye’nin başında bırakılmış, hatta savaşın bitiminde eşi Rukiyye vefat etmiştir.12

Ama Uhud savaşında İslam ordusu bozulunca o kaçarak Medine’ye kadar gelir. Bu durum Kuran’da eleştirilir fakat Allah tarafından affedil-

8 Zühri, el-Megazi, trc. Muhammed Nur Akdoğan, (Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2016), 87 ; İbn İshak, es-Sire, trc. 244-247; İbn Hişam, es-Sire, (trc. Hasan Ege, I-IX, İstanbul, 1985), I, 434; Vakıdi, Kitabu’l-Megazi, (trc. Musa Kazım Yılmaz, İstanbul, 2016), 703; İbn Hibban, es-

Siretü’n-Nebeviyye, trc. 61.

9 Vakıdi, Kitabu’l-Megazi, trc. 906 ; İbn Hişam, es-Sire, trc. IV, 284 ; İbn Hibban, , es-Siretü’n- Nebeviyye, trc. 66.

10 İbn Hibban, , es-Siretü’n-Nebeviyye, trc. 285.

11 İbn Hişam, es-Sire, trc. II, 143, 177 ; İbn Hibban es-Siretü’n-Nebeviyye, trc. 66 ; İbn Sa’d, et- Tabakat, trc. III, 59 ; İbn Hibban, es-Siretü’n-Nebeviyye, trc. 66.

12 İbn Hişam, es-Sire, IV, 217 ; İbn Hibban, es-Siretü’n-Nebeviyye, trc. 141, 317 ; İbn Habib, Kitabü’l-Muhabber, trc. 274.

dikleri belirtilir.13 Bundan sonraki gazve ve seriyyelerin büyük kısmında Hz. Osman şehirde bırakılmıştır.

Uhud savaşından bir süre sonra Ümeyyeoğullarından azılı İslam düşmanı Muaviye b. Muğire b. Ebi’l-Âs Medine’ye gelerek daha yeni Peygamberimizin ikinci kızı Ümmü Gülsüm ile evlenmiş olan Hz. Os- man’ın evine sığınır, o da onu saklar. Sonra Hz. Peygamberden onun ca- nının bağışlanması konusunda ciddi manada gayret sarf eder, yalvarır, onun için şehri terk etmesi için üç gün mühlet alır. Fakat o kendisine veri- len süreyi aşınca, şehri terk etmeye çalıştığı bir sırada Zeyd b. Harise ve Ammar b. Yasir tarafından okla vurularak öldürülür.14 Sanırım bu durum özellikle daha sonraki dönemlerde Ammar b. Yasir ile Hz. Osman arasın- daki ilişkileri etkilemiştir.

Hudeybiye’de Peygamberimiz Kureyş’e Hz. Ömer’i göndermek is- temesine rağmen, onun ısrarla: “Mekke’de benden daha şerefli, aşireti daha fazla daha güçlü olan birisini sana önereyim mi ya Rasulullah!” di- yerek Hz. Osman’ı işaret etmesi önemlidir.15 Mekke’de Hz. Osman’ı karşı- layan ve onu himayesine alıp Kureyş’le görüşmelerini sağlayan Ümeyye- oğullarından Eban b. Said b. El-Âs olmuştur.16 Yine Kureyşlilerin, yapıla- cak anlaşma metnini kaleme alacak olan kişiler arasında Hz. Osman’ı zik- retmeleri de dikkate değer bir husustur.17

Mekke’nin fethi gününde Sa’d b. Ubade (Hazrec lideri) elinde Rasu- lullah’ın sancağıyla: “Ey Eba Süfyan, bugün şiddetli savaş günüdür, bu- gün haramlar helal olur. Bugün Allah Kureyş’i zelil etmiştir” dedi. Ebu Süfyan Peygamberimize: “Ben kavmim konusunda sana yalvarıyorum< sen akrabalarına en yakınlık gösterenisin” dedi. Abdurrahman b. Avf ve Hz. Osman: “Ey Allah’ın Resulu, Sa’d’ın Kureyş’e saldırmayacağına gü- venemiyoruz” dediler. Resulullah, Sa’d’ı azlederek yerine oğlu Kays’ı ge- tirdi ve sancağı ona verdi.18 Zaten Hz. Peygamber Mekkelilere zarar ve- rilmemesi için talimatını vermişti. Ama Hz. Osman’ın öne çıkarak Ku- reyş’e ya da yakın akrabaları olan o günkü Kureyş yöneticilerine bir zarar gelmesini istememesi onun duygularını bize yansıtır. Hz. Osman’ın akra- balarına tutkusu bundan sonra biraz daha belirginleşir.

Mekke’nin fethi günü yakalanıp idam edilecekler arasında olan Ab- dullah b. Sa’d b. Ebî Serh, başlangıçta Müslüman olmuş, okuma yazma

13 Âli İmrân/153-156 ; Vakıdî, Kitabu’l-Megazi, trc. 257, 345, 550; İbn Habib, Kitabü’l-Muhabber, trc. 208.

14 İbn Hişam, es-Sire, trc. III, 302; Vakıdî, Kitabu’l-Megazi, trc. 301, 302. 15 Vakıdî, Kitabu’l-Megazi, trc. 513.

16 İbn Hişam, es-Sire, trc. IV, 433. 17 Vakıdî, Kitabu’l-Megazi, trc. 522. 18 Vakıdî, Kitabu’l-Megazi, trc. 690.

bilmesi dolayısıyla vahiy kâtibi olarak görevlendirilmişti. Fakat o ayetleri bilerek yanlış yazıyordu. Resulullah bunu fark edince irtidat ederek Mek- ke’ye kaçtı. Fetih günü o, Hz. Osman’a ulaştı. Onun sütkardeşiydi. Suçu- nu biliyordu ve öldürüleceğinden korkuyordu. Tövbe ettiğini söyledi. Hz. Osman onu yanına alarak peygamberimizin yanına geldi ve : “Ey Allah’ın Resulü, onun annesi beni sırtına alıp onu yürütüyordu, sütü ondan kesip beni emziriyordu, onu bırakıp beni seviyordu, onu bana bağışla” dedi. Resulullah ondan yüz çeviriyor fakat Hz. Osman ısrarla tekrarlıyordu. Hiç hoşuna gitmese de onu affettiğini söyledi.19

Hz. Ebu Bekir’in halife seçilmesi meselesinde Hz. Osman’ın olmasa da Ümeyyeoğullarının göstermiş oldukları bazı tepkiler vardır. Kureyş içinde önemsiz, zayıf bir kabile olarak gördükleri Teym’den Hz. Ebu Be- kir’in halife seçilmesi, Yemen’de resmi görevleri olan bazı Emevi ailesi üyelerini hatta Halid b. Said b. Ebi’l-Âs’ı görevinden istifa etmeye kadar vardırmıştı.20 Öte yandan Ebu Süfyan’ın Hz. Peygamber’in cenazesi ba- şında olan Hz. Ali’ye Hz. Ebu Bekir’e biat edilmesini hazmedemeyerek tahrikkar bir ifadeyle, Kureyş’i harekete geçirip ne kadar asker isterse onu temin edeceğini belirtmesi bu konuda Ümeyyeoğullarının ne kadar rahat- sız olduklarını gösterir.21 Tabi ki Hz. Ebu Bekir ve ondan sonra iş başına gelen Hz. Ömer, göstermiş oldukları ideal yönetim tarzlarıyla, değişik sa- iklerle itirazda bulunanları mahcup etmişler, toplumun tamamının yöne- ticileri olmuşlardı.

Hz. Osman’ı, ilk iki halife döneminde, Peygamberimizin yürüyüşünü taklit ettiği, Müslümanların sırrını düşmanlarına ifşa ettiği, hatta eşiyle birlikte iken evini gözetlediği için Taif’e sürgüne gönderdiği Hakem b. Ebi’l-Âs’ı Medine’ye getirme çabası içerisinde olduğunu görüyoruz.22 Demek ki her iki halife döneminde de geçmişte bazı kabiledaşları için yapmış olduğu gibi girişimlerde bulunmuş, her iki halife de “Resulul- lah’ın sürgün ettiği bir kişiyi bizim geri getirmemiz ne haddimize” diye- rek kabul etmemişlerdir.

Özellikle iki halifenin seçiminde hafiften kabile asabiyetinin uç ver- diğini gören Hz. Ebu Bekir, vefat etmeden önce böyle bir şeye mahal ver-

19 Zühri, Kitabu’l-Megazi, trc. 80 ; İbn Hişam, es-Sire, trc. IV, 69, 70 ; Vakıdî, Kitabu’l-Megazi, trc. 716 ; İbn Hibban, es-Siretü’n-Nebeviyye, trc. 252.

20 İbn Sa’d, et-Tabakat, trc. IV, III ; İbn Abdilber, el-İstîâb, (thk. Ali Muhammed el-Bicavi, I-IV, Kahire, ?,) II, 422, 423.

21 Belazuri, Ensab, I, 588 ; Yakubî, et-Tarih, II, 126 ; Taberi, et-Tarih, (thk. Muhammed Ebu’l- Fadl İbrahim, I-XI, Beyrut, ?), III, 209.

22 Yakubi, et-Tarih, II, 164 ; Zehebi, Nübela, (thk. Şuayb el-Arnavut, I-XXV, Beyrut, 1988), II, 108 ; İbn Hacer el-Askalani, el-İsabe, (thk. Ali Muhammed el-Bicavi, I-VIII, Beyrut), 1992, II, 104, 105.

memek için belli istişarelerden sonra Hz. Ömer’i tavsiye etmiş, o da yöne- timi esnasında kabile asabiyeti ile ilgili hiçbir taviz vermemişti. Kendi ka- bilesine hatta bazı hırslı Haşimilere23 yönetim kadrosunda hiç yer verme- miştir. Hz. Ömer vefatından önce kendisinden bir isim tavsiyesinde bu- lunmasını isteyenlere Ensar’ı dışarıda bırakarak tamamı Kureyş kabilesi- ne mensup, Hz. Osman, Hz. Ali, Sa’d b. Ebî Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam’ın isimlerini verdi. Hz. Ömer’e göre Kureyş toplumunun en önde gelen bu kişilerinin dahi bir takım zaaf- ları vardı.24 Aralarından birini halife seçmelerini istiyordu. Aslında bu altı kişilik grubun yapısı yakından incelendiğinde Hz. Osman, Mekke döne- minden beri kardeşliği ve kız kardeşinin kocası Abdurrahman b. Avf ve onun amcaoğlu Sa’d b. Ebî Vakkas25 bir taraf, birbirleriyle bacanak olan Zübeyr b. Avvam ve Talha b. Ubeydullah bir taraf, diğer yandan Hz. Ali ise bir taraftı. Bu tablodan Hz. Osman’ın çıkacağı çok açık ve nettir. Hz. Ömer’in neden böyle bir tercihte bulunduğunu, diğer Arapları dışarıda bıraktığını anlamakla birlikte 23 yılda oluşan çekirdek kadroda niye En- sar’a hiç yer vermediğinin izahı biraz zor bir iştir. Herhalde bir arkadaşı- mızın deyimiyle Hz. Ömer’in tercihi Hz. Osman idi. Fakat o, onun bir şûra heyeti marifetiyle ortaya çıkışını sağlamak istiyordu26 diyebiliriz.

Hz. Osman’ın halife seçilmesine Emevilerin tavrı kabın dışına taşa- cak kadar sevinç olmuştur. Ebu Süfyan’ın Ümeyyeoğullarını toplayarak yönetimin kendilerine geçtiğini, yönetimi kimseye bırakmayıp çocuklarını varis kılacaklarını27 beyan etmesi bu işi çok arzuladıklarını göstermekte- dir. Tabiri caizse Mekke’nin fethiyle ellerinden çıkan yönetimi yeniden ele geçirmişlerdi. Ümeyyeoğullarının bu sevinci burada kalmamıştır. Kuvvet- le muhtemel halife Hz. Osman’a yapmış oldukları telkinlerle bir iki yıl gi- bi kısa bir süre sonra İslam toplumunun eyalet yöneticilerinin değiştiril- mesine başlandı.

- H. 26 (647) yılında Kufe valisi Sa’d b. Ebî Vakkas azledilerek yerine Hz. Osman’ın anne bir kardeşi Velid b. Ukbe tayin edildi. Görev de- ğişimi esnasında Sa’d’ın Velid’e: “Bu göreve gelmek için senin zekan mı arttı yoksa biz mi ahmaklaştık?” diye sorduğunda Velid’in: “Bu bir mülktür, mülk bir gün birisi tarafından, ertesi gün birisi tarafın- dan alınır” deyince Sa’d: “Sizler bu görevleri artık bir mülk haline

23 İbn Sa’d, et-Tabakat, trc. III, 64 ; Belazuri, Ensab, V, 28. 24 Yakubî, et-Tarih, II, 160, 161.

25 Vakıdî, Kitabu’l-Megazi, trc. 906.

26 Mehmet Azimli, Hz. Osman, (Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2013), 28.

27 Belazuri, Ensab, V, 19 ; Mes’udi, Murûc, (thk. Muhammed Muhyiddin Abdulhamid, I-IV, 1973), II, 352.

getirdiniz” der.”28 Şikâyetler üzerine Hz. Osman onu h. 30’da (650) azlediyor ve yine 29 yaşındaki yakını Said b. El-Âs’ı tayin ediyor. - H. 27 (647) yılında Mısır valisi Amr b. El-Âs’ı azlederek yerine süt-

kardeşi Abdullah b. Sa’d b. Ebî Serh’i tayin etti.29

- H. 29 (649) yılında Ebu Musa el-Eşari’yi azlederek yerine 25 yaşında- ki dayısının oğlu Abdullah b. Amir’i Basra’ya tayin etti.30

- Azerbeycan bölgesi valiliğine de dünürü (kızını kendi oğluna almış) Eş’as b. Kays’ı tayin etti.31

- Yakın akrabası Muaviye ile ilgili inisiyatifi de onun yönettiği bölgeyi daha da genişleterek Havran, Kınnesrin, Humus ve Hama şehirlerini de onun yönetimine katmak olmuştur.32

Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Ancak daha da önem- lisi Peygamberimizin Taif’e sürgüne gönderdiği ve ilk iki halifenin de onun kararını uygulamaktan geri adım atmadığı Hakem b. Ebi’l-Âs ve oğ- lu Mervan’ı Medine’ye getirmesi ve kendisinin de damadı olan Mervan’ı çok önemli bir makam olan devlet kâtipliği görevine atamasıdır.33 Hz. Osman bu atamaları ister kendi arzusuyla yapsın isterse kabilesi Ümey- yeoğullarının baskısıyla, bu tablo onun mensubu olduğu kabilesiyle ilişki- lerini çok açık ve net olarak ortaya koymaktadır. Başkalarının onun kabi- lesine çok düşkün olduğunu dile getirmelerinin yanında34, o da icraatla- rıyla bu durumu pekiştirmiştir.

Özel yaşamları, İslam’ı ne kadar özümsedikleri ve ancak Mekke’nin fethi sonucu teslim olmaları nedeniyle sürekli eleştiriye tabi tutulan ve özellikleri sadece Ümeyyeoğullarına mensubiyet olan bu kişiler, bir de yapmış oldukları icraatları nedeniyle toplumsal hayatı ve dengeleri ta- mamen alt üst etmişlerdir. Hz. Osman’ın takip etmiş olduğu bu tayin po- litikası Hz. Peygamberin ve ondan sonra gelen iki halifenin uygulamala- rıyla hiç uyuşmuyordu. Onların kabile asabiyetini ortadan kaldırmaya yönelik ve toplumun her kesimini içine alan ehliyet, liyakat ve istişareye dayalı bir sistem oluşturmaya matuf icraatları bir kenara itilerek devlet

28 Taberi, et-Tarih, IV, 241.

29 Belazuri, Futûh, (trc. Mustafa Fayda, İstanbul, 2013), 255 ; Yakubi, et-Tarih, II, 164 ; Taberi, et- Tarih, IV, 256, 257.

30 İbn Sa’d, et-Tabakat, trc. VII, 47 ; Taberi, et-Tarih, IV, 264 ; İbn Hibban, , es-Siretü’n-Nebeviyye,

Belgede Hazreti Osman (sayfa 163-175)