• Sonuç bulunamadı

AB Uyum Sürecinde AB’ne Üye Ülkelerden İngiltere ve Almanya Uygulamaları İle Türkiye’deki İfade Alma Uygulamalarının

Anayasamızın 21. maddesine göre; “Kimsenin konutuna dokunulamaz Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın

3.1.3. Avrupa Birliği Uyum Sürecinde Türk Polisinin İfade Alma Yetkisi İşkenceyi Önleme Komisyonu ifade alma sürecine ilişkin olarak özellikle

3.1.3.6. AB Uyum Sürecinde AB’ne Üye Ülkelerden İngiltere ve Almanya Uygulamaları İle Türkiye’deki İfade Alma Uygulamalarının

Kıyaslanması

3.1.3.6.1. Türkiye İle İngiltere’nin Kıyaslanması

İngiltere’ye göre ifade alma; bir kişiye işlemiş olduğundan şüphelenilen bir suç veya suçlar ile ilgili olarak, C numaralı yönetmeliğin 10.1 maddesi uyarınca hakları bildirildikten sonra sorular sorulmasıdır.

372 http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=6&ArsivAnaID=25602&ArsivSayfaNo=1 (05.10.2005).

373 http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=6&ArsivAnaID=25602&ArsivSayfaNo=1 (05.10.2005).

Bizde Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’ne göre ifade alma “Şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet Savcısı tarafından soruşturma konusunun suçla ilgili olarak dinlenmesidir.”

Bizdeki yönetmelikle İngiltere’nin yönetmelikleri benzerlik göstermektedir. Farklı olarak bizde ifade alma Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır denirken, İngiltere’de kimin yaptığı hakkında bir sonuç alınamamaktadır.

Bir polis memurunun, gözaltındaki bir şahsında hazır bulunmasını gerektiren bir soruşturma yürütmek veya bu şahısla şahsen görüşmek istediği durumlarda, nezaret memuru gözaltındaki şahsın ilgili polis memurunun nezaretine verilip verilmeyeceği konusunda karar verme yetkisine sahiptir.

Her yirmi dört saatlik zaman diliminde, gözaltındaki şahıs, sorgulamadan bir yerden bir yere nakledilmekten ve soruşturma konusunda rahatsız edilmekten muaf bir şekilde kesintisiz en az sekiz saatlik bir zaman dinlenmeye bırakılmalıdır. Bu dinlenme dönemi, normal şartlarda gece vaktinde olmalıdır. Bu dinlenme molası, şu aşağıdaki durumlar hariç olmak üzere yarıda kesilemez ve ertelenemez:

a) Molanın, kişilere yönelik bir zarara yol açma veya mallara bir hasar veya kayıp verme riski doğurduğu durumlarda.

b) Şahsın, nezaretten gereksiz yere geç salıverilmesi sonucunu doğurduğu durumlarda.

c) Soruşturmanın neticesi hakkında ön yargıya yol açabileceği durumlarda.

Eğer bir şahıs kendi rızasıyla polis karakoluna gittikten sonra orada tutuklandıysa, yirmi dört saatlik dönem, şahsın polis merkezine vardığı zamandan itibaren değil, tutuklandığı zamandan itibaren işlemektedir.

Gözaltındaki şahsa, tıbbi gerekçelerle olanlar hariç, sarhoş edici içkiler verilemez. Hiçbir şahıs, kendisine sorulan soruların ve kendi verdiği cevapların önemini kavrayamayacak derecede içkili ve ilaç almış şekilde, iddia edilen bir suç hakkında sorgulanamaması gerekmektedir.

Pratikte mümkün olan ölçüde, mülakatlar, yeterli şekilde ısıtılmış, aydınlatılmış ve havalandırılmış, mülakat/sorgulama odalarında yapılmalıdır.

Sorgulanan veya açıklamalar yapan şahıs, ayakta durmaya zorlanmamalıdır.

Mülakat başlamadan önce, mülakata katılan tüm memurlar kendilerini ve orada bulunan diğer memurları ismen ve rütbece tanıtacaklardır. Fakat 1989 tarihli Terörizmin Önlenmesi (geçici hükümler) Kanunu uyarınca gözaltına alınanların sorgulanması istisna teşkil eder. Bu durumda memurlar isim yerine yetki numaralarını ve rütbelerini belirtirler.

Mülakatlara verilen aralar, alışılmış yemek zamanlarında verilmelidir. Dinlenmek ve kendini yenilemek amacıyla yaklaşık iki saatlik kısa molalar verilir. Verilen aralar şu aşağıdaki sebeplerin varlığına ilişkin makul dayanaklar bulunduğuna inanıldığı takdirde, mülakat memurunun yetkisi dâhilinde ertelenebilir374.

İngiliz polisinin ifade alırken vereceği molalar yönetmelikte belirtilmekle beraber, bizim yönetmelikte ifade alma esnasında verilen molalardan bahsedilmemektedir. Bu da bizdeki yönetmeliğin büyük ölçüde eksik olduğunu göstermektedir.

3.1.3.6.2. Türkiye İle Almanya’nın Kıyaslanması

Alman CMUK’nda (strafprozebordung (StPO)) yasak sorgu metotları 136. maddesinin (a) fıkrasında aşağıdaki şekildedir:

Kötü davranma, yorma, vücuda yapılan müdahaleler, ilaç vermek, işkence, aldatma veya hipnotize etmek suretiyle, şüphelinin iradi karar verme ve iradi faaliyette bulunma özgürlüğü engellenemez. Zor, sadece Ceza Muhakemesi Hukuku’nun kabul etmiş olduğu nispette kullanılabilir. Kanunun uygulanmasına izin vermediği bir tedbir ile tehdit etmek ve kanundaki hükümlerin ön görmediği bir menfaat vaat etmek yasaktır375.

374 İçel; Yenisey, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı…, a.g.e., s. 164. 375 İçel, Karşılaştırılmalı ve Uygulamalı…, a.g.e., s. 1290.

Türkiye CMK’nun 148. maddesi Alman Hukuku’nda olduğu gibi yasak sorgu yöntemlerine yer vermiştir. CMK’na göre “şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez”376. fıkralarıyla yasak sorgu yöntemlerine değinerek sanığın özgür iradesi haricinde alınacak olan ifadeleri yasaklamıştır. Karşılaştırma sonucunda da görüleceği gibi her iki ülke kanun metinlerinin çok büyük oranda benzerlik gösterdiği görülmektedir.

Alman CMK’na göre şüphelinin hatırlama kabiliyetini veya idrak etme kabiliyetini engelleyen tedbirler uygulanamaz. Bir ve ikinci fıkralarda öngörülmüş olan yasaklar, sanığın rızası olsa da geçerlidir. Anılan yasakların ihlali suretiyle elde edilmiş olan beyanlar, sanık değerlendirmeye rıza gösterse dahi değerlendirilememektedir377.

Ayrıca Alman Hukukunda belirtildiği gibi bizim hukukumuzda da yasak sorgu yöntemleriyle alınan ifadelerin delil olarak kullanılamayacağı da belirtilmektedir. CMK’nun 148. maddesine göre “Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınmaz”378. fıkraları yer almaktadır.

Alman hukukunda prensip olarak mutlak değerlendirme yasağının benimsendiğini söylemek mümkündür. Alman Ceza Muhakemesi Kanunu hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen ifadeler bakımından mutlak değerlendirme yasağı öngörmektedir. Alman CMUK’nun 136a maddesi, bizdeki yeni kanunumuz olan CMK’nun 148. maddesine benzer bir şekilde, yasak sorgu yöntemlerinin kullanılmasını yasaklamış ve bu yöntemler kullanılarak alınan ifadenin delil olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmektedir. Yasak sorgu yöntemleri dışında kalan hukuka aykırılıklar bakımından ise, yukarıda açıklanan koruma teorisinin Alman Yargıtay’ı tarafından benimsendiği görülmektedir.

376 Şafak, Şafak, Güvenlik Kuvvetleri ve…, a.g.e., s. 268. 377 İçel, Karşılaştırılmalı ve Uygulamalı…, a.g.e., s. 1290. 378 Yıldız, a.g.e., s. 175.

SONUÇ

Türkiye’de uzun süredir kapsamlı ve belirlenen plan program dahilinde bir çağdaşlaşma süreci yaşanmaktadır ve her alanda sürdürülen reform çalışmaları bizleri Avrupa Birliği ülkeleri arasına katılma hedefimize biraz daha yakınlaştırmaktadır. Bu değişim ve gelişim sürecinde adalet ve kolluk sektöründe önemli yenilikler gerçekleştirilmektedir. Yasalarda da Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin yasalarına yakın hatta bazı ülke kanunlarından da daha fazla hak tanıyan düzenlemeler yapılmıştır.

Günümüz anayasalarında, çağdaş devletler her şeyden önce hukuk devletidir, denilmektedir. Hukuk devleti; her eylem ve işlevin hukuka uygun insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu gerçekleştirerek sürdürür. Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, kendini anayasa ve bu hukukun üstün kurallarıyla bağlı sayıp, yargı denetimini açık kılan, yasaların üstünlüğünü de, yasa koyucunun dahi bozamayacağı temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincindedir.Hukuk devleti tanımı ile devletin bütün kurumları, hiçbir konuda ayrıma gitmeksizin bireyin temel hak ve hürriyetlerini ve bunların kanunlarla sınırlandırılan konuları da dahil olmak üzere çok hassas ve titiz bir çalışma içinde bulunmalıdır.

Anayasanın ikinci maddesinde belirtildiği gibi insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde yargının ve kolluğun kaliteli iş gücü, uygun fiziki ve teknik donanım imkanları ve en yeni teknik olanaklarla bireye hizmet vermesi gerektiği gerçeği geç de olsa fark edilmiş , yargı ve kolluk alanında da bir süredir yargı reformu olarak adlandırılan bir dizi çalışmalar sürdürülmektedir. AB uyum sürecinde yapılması gereken ve yapılan yasal değişiklikler bu yönde olumlu gelişmeleri getirmiştir.

İlk defa çok köklü mevzuat değişiklikleri gerçekleştirilmektedir.Yeni yasal düzenlemeler ihtiyaca uygun olarak süratle hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Çok çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin birçok uyum yasası çıkartılmış, birçok kanun değiştirilmiştir. Taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere her gün bir yenisi

eklenir olmuş, ihtisas mahkemelerinin sayısı artmıştır. Bu değişim ve gelişim sürecinde son zamanlarda o kadar fazla ve ağır değişiklikler yapılmaktadır ki, zaman zaman bunları takip etmekte zorluklar yaşanabilmektedir.Yapılan yasal değişikliklere uyum sağlamak veya bu yönde personellere bir eğitim programı belirlenmeden direkt olarak kanunların uygulamasının istenmesi kurumları zor durumlarda bırakmaktadır.

İnsan hakları alanında önemli problemlerle zaman zaman karşı karşıya kalınmıştır. 90’lı yıllarda terör olayları ve bireysel başvurular nedeniyle Türkiye için bir çok olumsuz karar çıktı. AB giriş sürecinde çalışmalar hız kazanarak yeni mevzuatlara imzalar atıldı, ama uygulamaya geçişte problemler de yaşandı. Ancak unutulmamalıdır ki insan hakları her zaman önemli bir yer teşkil etmelidir. AB çerçevesinde başka düzenlemelerde yapılmalıdır. Avrupa’da polisin yetkilerinin daha kapsamlı olduğu göz önüne getirilirse Türk polisinin de suç ve suçlu ile mücadelesine sekteye uğratacak yasal boşluklar en kısa sürede doldurulmalıdır. Suçlu olarak kaçan bir kişinin kaçarken bir eve sığınması esnasında hakim ve savcıdan eve girmek için izin isteme zorunluluğunun olması bir boşluk olarak değerlendirilebilir.Veya daha önceden uygulamada olan (bu olay için) ev sahibinin rızası dahilinde yapılan arama konusunun artık uygulama alanı bulamaması da bir boşluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Elbette ki bu boşluklar Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk devleti olmasını, kanunlarla kurulan güvenlik güçlerinin görev, sorumluluk ve yetkileri de kanunlar tarafından ortaya konulması gerçeğini değiştirmez. Çok çeşitli kanun ve yönetmeliklerle de güvenlik güçlerinin çeşitli görevler ve yetkiler verilmiştir. Türk Polisinin yasal düzenlemelerin kendilerine verdiği yetki ve sorumlulukları yerine getirmesi gerekir.Türkiye’de her kurumda olduğu gibi kolluk ve adalet sistemi için de yasal düzenlemeler uygulanmak üzere düzenlenmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki AB uyum süreci çerçevesinde her ne kadar “hak ve özgürlükler daha da artırılmış, mağdur daha da mağdur durumuna düşürülmüştür” yaklaşımı kanunların uygulamasını ötelememelidir.

Avrupa Birliği uyum süreci sonucunda, Türk Ceza Adalet Sistemi 2001 yılından bu yana yapılan yasal değişiklikler ile önemli bir şekilde değişikliğe uğramıştır.

Yeni Ceza Kanunu, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu başta olmak üzere diğer kanunlardan meydana gelen yeni bir Ceza Adalet Sistemi kurulmuş oldu. Bu yeni sistem kolluğa önemli görevler yüklemektedir. AB sürecinde son yıllarda mevzuatlarda yapılan değişiklikler ile iddia, müdafaa ve yargılamadan oluşan Ceza Muhakemesinin temel kurucu unsurlarından biri de araştırmaları yürüten ve suçların işlenmesini önleyen kolluktur. Kolluk en hassas konulardan olan “Arama , Yakalama ve İfade Alma” konularında bütün bu unsurların bir araya gelerek, Yeni Ceza Adalet sistemini öğrenmeleri ve öğretmeleri ülkemizin büyük bir aşama kaydettiğini ortaya koymaktadır.

Polisin önemli iki görevi ve fonksiyonu vardır: Suçların oluşmasını önlemek ve aydınlatmak. Bu iki fonksiyondan ağır basanı önleyiciliktir. Hiç şüphesiz önleyicilik fonksiyonunu yerine getirmek için arama yapmak birinci derecede önem taşımaktadır. Arama konusunda son yıllarda yapılan değişiklikleri takip etmek ve hata yapmamak kolluğun görevidir. Özellikle AB uyum süreci çerçevesinde 2003 yılında yayınlanan “Arama Yönetmeliği” kolluğa yol gösterici olmalıdır.

İnsan hakları ve özgürlükleri konuları her zaman önemli konuların başında olmuştur. Bu dönem içerisinde birey öne çıkmış ve birey odaklı yapılanmalara gidilmiştir. Bu yapılanmalar teşkilatların geleneksel olarak getirdikleri kültürden büyük bir yıkıma sebebiyet olmuştur. Bunların başında da sayabileceğimiz insan hakları odaklı olarak kanunlarda yapılan ve AB’ne üye ülkelerin kanunlarına çok yakın olarak ele alınan polisin yetkileri konuları olmuştur. Temelde insan hakları kavramının insanın varlığından kaynaklanan insanca yaşayabilmesi için gerekli olan her türlü yasal düzenlemeleri içerdiği gerçeğiyle yapılan tüm değişikliklerin güvenlik güçlerine olumlu katkılarıdır. Bu süreçte polis yetkilerinden olan ifade alma, arama ve yakalama gibi insan hak ve özgürlüklerini yasal sınırlar aşıldığı zaman en çok zedeleyecek olan konularda çaplı değişiklikler meydana getirilmiştir.

Suç ve suçlularla mücadele konusunda yapılan bütün eylemlerin kanuni sınırlılık içerisinde olması gerekmektedir. Suçluların tespitinde şahıstan delile yöntemi artık çok gerilerde kalmıştır. Esas olan ise, AB uyum sürecinde olan bir ülke olarak Türkiye’de suç ve suçlularla mücadelede delilden sanığa gitme yöntemidir.

Bütün bu kavramlar AB’ne üye olma yolunda Türkiye’deki bütün kurumlarda olduğu gibi Türk Polis Teşkilatında da hızlı ve olumlu değişikliklere yol açmıştır.

Ceza muhakemesi hukukunda haklar kanunlarla sınırlandırılmaktadır. Hakların sınırlandırılması için yasal bir dayanak ve bir sebep gerekmektedir. Makul sebep veya makul şüphe bulunmadıkça hak sınırlandırılamaz, önleme yetkilerinin kullanılmasında makul sebep olmalıdır. Şüphenin kuvvet dereceleri kolluğun yetkilerini belirler. Anayasamızda da kolluğu ilgilendiren pek çok değişiklikler yapılmıştır. Hakların sınırlandırılması, kişi özgürlüğü ve güvenliği, üst araması , özel kağıtlarda arama , eşyada arama, evde arama, kanuna aykırı delil kavramının Anayasamıza girmesi, hakların öğretilmesi mecburiyetinin kabul edilmesi gibi önemli konularda değişiklikler yapılmıştır.

Çok ve çeşitli görevlerin ifası, yetkilerinin kullanılması sırasında polisin gerçekten bir hukukçu kadar hukuku bilmesi, toplumun huzur ve güvenini sağlarken yeni bir huzursuzluk – güvensizlik ortamına yol açmaması gerekmektedir.

Bütün araştırma, inceleme, kaynak tarama neticesinde elde edilen veriler ışığında, Türkiye’de polisin yetkilerinde AB’ne uyum sürecinde meydana gelen yasal değişiklikler ile birlikte, Türk toplumu ve bireyi üzerindeki etkilerinin genelde olumlu olduğu ancak bu yasaları uygulayıcıları olan polis, hakim, savcı ve doktorlara yeterli hazırlık dönemine fırsat tanımadan uygulamalarını istemeleri olumsuz konular olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği o dönemlerde özellikle kapkaç hırsızlık olaylarının artması gösterilebilir. AB’ne üye ülkelerin yasal düzenlemelerine göre durumu değerlendirdiğimizde ise demokratikleşme ve insan haklarına saygı konularında dün olduğu gibi yirminci yüzyılda da Türk Milleti olarak hassasiyetimizi ortaya koymuş bulunuyoruz.

KAYNAKÇA

ADANA BAROSU, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği, Adana.

AKSARAY POLİS MESLEK YÜKSEK OKULU MÜDÜRLÜĞÜ, Aksaray Polis Meslek Yüksek Okulu Konferansı, Uğur Yayınları, İstanbul, Mayıs- 2004. ARTUNÇ, Mustafa, Türk Hukukunda Suçlar ve Tüm Özel Ceza Yasaları, 2. Baskı,

Tek Ağaç Eylül Yayınları, Ankara, 2003.

AYDIN, Ahmet Hamdi, Polis Meslek Hukuku, Doğuş Yayıncılık, Ankara, 1996. AZAK, Ünal, Soruşturma ve Yazışma Teknikleri, Bizim Büro Basımevi, Ankara,

1994.

BAŞLAR, Kemal, İnsan Hakları ve Kamu Hürriyetleri (C.1), Televizyon Tanıtım Tasarım Yayıncılık, Ankara, 2001.

BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ, Ceza Muhakemesi Kanunu, İgul Yayınları, İstanbul, Ocak, 2005.

BAKICI, Sedat, Kolluk Mevzuatı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2002.

BIÇAK,Vahit, Ali ŞAFAK, Ahmet Şükrü ŞAFAK, Güvenlik Kuvvetleri ve Polis Mevzuatı, 6. Baskı, Liberte Yayınları, Ankara, Ekim 2000

BIÇAK, Vahit, Ali ŞAFAK, Ceza Muhakemesi Hukuku ve Polis, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3.Baskı, Liberte Yayınları, Ankara 1999

CEZA MUHAKEMELERİ USUL KANUNU (04.04.1929 tarih, 1412 SK), Resmi Gazete, S.1172, (20.04.1929).

CERRAH, İbrahim, Emin SEMİZ, Yirmi Birinci Yüzyılda Polis, Sibel Matbaası, Ankara, 2000.

ÇALI, Hasan Hüseyin, Polisin Yetkileri, 3. Baskı, Adil Yayınevi, 3. baskı, Ankara Haziran 2003.

ÇOR, Yaşar; Polisin Durdurma ve Arama Yetkilerinin Sınırı, Polis Dergisi, Emniyet Genel Müdürlüğü Basımevi, Sayı. 34, 2003. s. 349-356

DERDİMAN, Cengiz, Yakalama, Gözaltında Bulundurma ve İfade Alma Konusunda

Hukuksal alandaki Yeni Değişiklikler Düzleminde Genel Bir Değerlendirme,

Polis Dergisi, Emniyet Genel Müdürlüğü Yayınevi, Sayı. 34, Ankara, 2003, s. 275-286

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI, Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı; Avrupa Birliği Uyum Yasa Paketleri, Ankara Açık Cezaevi Matbaası, Ankara, Nisan-2004.

DÖNMEZER, Sulhi, Feridun YENİSEY, Ceza Hukukunun Güncel Kaynakları, Güncel Ceza Hukuku Makaleleri, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, Şubat–2004, s. 24.

DÖNMEZER, Sulhi, Feridun YENİSEY, AII. 14 Kolluk Kanunları ve Yönetmelikleri, 3. Baskı, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul, Mart- 2004.

E.G.M. Eğitim Dairesi Başkanlığı, Polis Okulları Ders Kitabı, Televizyon Tanıtım