• Sonuç bulunamadı

Bu fü tü ristlerin düşüncelerine de benziyor Onlar da Suat gibi yıkım ve savaş istiyorlardı, yeniliğin ve

Kaan Kurt **

B. Huzur, Suç ve Ceza ve Kötülük

36 Bu fü tü ristlerin düşüncelerine de benziyor Onlar da Suat gibi yıkım ve savaş istiyorlardı, yeniliğin ve

yeni insanın ancak böyle bir felaketin sonucunda doğabileceğini dü şü nü yorlardı. Marinetti’nin “Fü tü rizmin Kuruluşu ve Manifestosu” sanat tarihinin en sert ifadelerini içerir, tehlike tutkusu, korku- suzluk, cesaret, isyan ve saldırganlık gibi motifl er vardır ve savaş da bu anlamda olumlanır. (Le Figaro, 1909) Tehlikeye âşık olduğunu, sü rate ve motörlere hayranlık duyduğunu, geçmişin bü tü n ü rü nlerinin ortadan kaldırılması gerektiğini bu manifestoda belirtir Marinetti ve kendisi de daha sonra Mussolini’yi desteklemiştir. Suat’ın bu anlamda fü tü ristleri hatırlatan bir tarafı da var. Keza Huzur’un da İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesini anlattığını biliyoruz.

37 Tanpınar, Huzur, s. 100. 38 a.g.e., s. 99.

39 a.g.e., s. 309. 40 a.g.e., s. 309.

belki de en önemli örneğidir. Suç ve Ceza’da Raskolnikov fakir de olsa, hatta fakirliği sebebiyle üniversiteyi bırakmış da olsa cinayeti bundan ötürü işlemez: Öldürmeye hakkı olduğunu düşündüğü için işler. Raskolnikov şöyle düşünür: Olağanüstü insanın, bir düşüncesini gerçekleştirmesi gerekiyorsa bazı engelleri aşmaya hakkı vardır.41 Bu “engelleri aşmaya” öldürmek de dahildir. Raskolnikov “Bir Napoleon olmak istedim, bunun için öldürdüm”42 der. Ona göre kendisinin yerinde Napoleon olsaydı ve böyle bir engelle karşılaşsaydı, hiç düşünmeden cinayet işleyebilirdi. Olağanüstü insanlar, tarihe geçmiş insanların bunu yapabileceklerine, üstelik buna hakları olduğuna inanır Raskolnikov. Sınırı aşıp aşamayacak biri olup olmadığını öğrenmek, sıradan yığının bir parçası olup olmadığını öğrenmek istemiştir Raskolnikov. Suat’ın öldürme hakkını savunurkenki düşünceleri de buna benzerdir. Suat’a göre de eğer kişi bu eylemin sonunda özgürleşebilecekse öldürmek eyleminde sorun yoktur. Her ikisi de öldürülen kişinin yaşam hakkını umursamaz, katilin kendini diğer insan yığınlarından ayırıp özgürleşmesi amacı olduğunu ve bu doğrultuda maktulün canının değersiz olduğunu düşünürler.

İlginç olan Suat’ın düşüncelerinin izlerinin Mümtaz’da da bir bakıma görülebil- mesidir. Romanın başından sonuna kadar Suat’ta Mümtaz’ı rahatsız eden taraf onun yalnızca Nuran ile ilişkisinde bir tehdit unsuru olması değil, Suat’ın düşüncelerinin Mümtaz’da da yerinin olması ve sürekli çeşitli şüpheler yaratmasıdır. Mümtaz, az önce aktardığım öldürme hakkı tartışmasından çok daha önce şöyle düşünür:

Yolun büyüğü, küçüğü yoktur. Bizim yürüyüşümüz ve adımlarımız vardır. Fatih, yirmi bir yaşında İstanbul’u fethetmiş. Descartes da yirmi dört yaşında felsefesini yapar. İstanbul bir kere fethedilir. Usul Üzerinde Konuşma da bir kere yazılır. Fakat dünyada milyonlarca yirmi bir, yirmi dört yaşında insan vardır. Fatih veya Descartes değillerdir diye ölsünler mi?43

Raskolnikov; Muhammed, Newton, Napoleon gibi örnekler verir, kendisiyle on- lar arasında özdeşlik kurar ve kendi öldürme eylemini meşrulaştırır. Tıpkı onun gibi Mümtaz da büyük isimleri örnek verir ve sıradan insanlarla büyük isimler arasında kafasında bir ayrım olduğuna dikkat çeker. Burada her ne kadar Mümtaz “büyük isim” olmayanların ölmesi gerektiğini düşünmese de, onun da insanları sıradan in- sanlar/büyük işler başarmış yetkin insanlar olarak ikiye ayırdığını görüyoruz. Suat’ın “öldürme hakkı” üzerindeki kötülüğe çağıran fi kirleri Mümtaz’ı belki de bu ayrımın ve tartışmanın çoktan onun zihninde yer etmiş olmasından ötürü etkiliyor ve rahatsız ediyor. Bu anlamda Raskolnikov’un yalnızca Suat’ta değil, Mümtaz’da da etkisi var.

Başka bir yerde ise Mümtaz coşkuyla insanlıktan bahseder ve İhsan onu on dokuzuncu asırdaki “medeniyet müminlerine” benzetir.44 Mümtaz “gorilden insana

41 a.g.e., s. 304. 42 a.g.e., s. 487. 43 a.g.e., s. 134. 44 a.g.e., s. 102.

doğru yürüyüş”ten söz eder ve insanlığın daima öleceğini ve öldüreceğini söyler.45 Mümtaz ile Suat’ın seslerinin ve düşüncelerinin bu kısımda gittikçe birbirine benze- diği ve İhsan karşıtlığında birleştiği söylenebilir. “Gorilden insana yürüyüş” doğrudan Dostoyevski’nin Cinler’inden alıntıdır: “Acı ile korkuyu yenen Tanrı olacaktır. O zaman yepyeni bir yaşam, yepyeni bir insan her şey yepyeni... O zaman iki bölümde incelenecek tarih. Gorillerden Tanrı’nın yok edilmesine dek olan çağ, Tanrı’nın yok edilmesinden...”.46 Cinler’deki Kirilov’a göre Tanrı yok edilince insan Tanrı olacaktır ve özgürleşecektir. Tanrı kısmı dışında insanlığa yönelik bu coşku Mümtaz’da da görülebiliyor: “Şair olsaydım tek bir manzume yazardım; büyük bir destan. İki ayağı üstüne kalkan ilk ceddimizden bugüne kadar insanlığın macerasını anlatırdım. [...] Evet, gorilden insana doğru yürüyüş”.47 Mümtaz savaşın insanı gorile doğru götüreceğini düşünerek asıl bunun Suat’ın savaş sonucunda umduğu özgürlüğü yok edeceğini düşünür düşünmesine ama nihayetinde insanlığa yönelik duyduğu İhsan’ın da belirttiği gibi on dokuzuncu yüzyıl hümanistlerini andıran coşkusu ve “daima öleceğiz ve öldüreceğiz” ifadesini kullanması önemlidir.

Suat’ın kişiliğinden ve düşüncelerinden ve onun Mümtaz ile içerdiği benzer- liklerden sonra asıl sorulması gereken soru Suat’ın eylemlerinin kötü kategorisine alınıp alınmayacağıdır. Kronolojik olarak bakarsak, Suat’ın ilk etkili eylemi Nuran’a mektup yazmasıdır. Bu hasta yatağından Nuran’a yazdığı bir aşk mektubudur. Üstelik bunu çocukları olmasına, evli olmasına, Mümtaz ile Nuran’ın birlikteliğinden haberi olmasına ve Mümtaz ile arasında bir akrabalık olmasına rağmen yapar. Suat aynı za- manda çapkındır, karısını defalarca aldatır. Bu bahsettiğim aşk mektubu ise Mümtaz ile Nuran ilişkisi için de bir nevi dönüm noktası olmuş, bu mektubun etkisiyle ilişki bozulma evresine girmiştir. Bu aynı zamanda Suat’ın herhangi bir ahlaki değerden yoksun olduğunu da gösterir. Yine de bunun Raskolnikov’un cinayet işlemesi gibi bir kötülük olduğu söylenemez.

Bir başka sahnede Mümtaz, Suat’ı başka bir kadınla görür ve Suat bu kadından kürtaj yaptırmasını ister. Anlaşılan o ki bu kadın Suat’ın karısını aldattığı sevgililerinden biridir. Bu kadından çocuk yapmış ve kadının arzusunun hilafına çocuğun aldırılmasını istemektedir. Daha sonraki sahnelerde “mesuliyet hissiyle doğmadığını” söylediğini düşünürsek kürtaj istemesi şaşırtıcı sayılmaz. Bu sahne ve Suat’ın çapkınlıkları da onun toplumsal olarak üretilmiş ahlaki değerlerden yoksunluğunu ve şehvetini gösteren örneklerdir. Suç ve Ceza’daki Svidrigaylov bu açıdan Suat’a benzer.

Suat nasıl evliliğini umursamadan başka kadınlarla birlikte oluyor ve Nuran’a aşk mektubu yazıyorsa, Svidrigaylov da benzer bir şekilde karısını aldatır. Her ikisi

45 a.g.e., s. 102. 46 a.g.e., s. 120. 47 a.g.e., s. 101-102.

de eşlerine kötü davranır. Her ikisi de şehvet doludur, çapkındır. Suat romanın bir yerinde karısını öldürebileceğine dair imada bulunur. Benzer bir şüphe Svidrigaylov için de vardır: Svidrigaylov’un karısının ölümü şüpheli bir ölümdür, karısını öldürmüş olabileceğine dair kuvvetli şüpheler vardır.

Suat’ın kötülüklerinin ise Svidrigaylov’a kıyasla yer yer hayal düzeyinde kaldığı söylenebilir. Örneğin bir yerde “Bizim bankanın kasasını, bana emanet edilen kasayı kaç defa soydum biliyor musun?”48 der. Fakat bir süre sonra “Hakikatte soymadım. Fakat belki yüz defa kasayı soymayı düşündüm”49 diye ekler. Yine Nuran onun bir köpek yavrusunu fazla mutlu diye denize attığını aktarır. Canlı olan her şeye düşman olduğunu söyler Suat.50 Fakat köpek daha sonrasında kurtarılır. Bütün bunlar şunu gösterebilir: Her ne kadar Tanpınar kötü karakter yaratarak Türk romandaki bir eksik- liği kapatmak istemişse de bu kötü karaktere bir türlü kötü eylem yakıştıramamıştır. Banka kasasını soyamayan, bir köpeği öldüremeyen bir karakter ne kadar kötü olabilir? Suat’ın ruh hâli, karakteri ve düşünceleri kötüdür. Fakat elle tutulur, sınır aşan bir kötü eylemi, şeytaniliği sanki tam olarak mevcut değildir. Belki de onun eleştirmenlerce vurgulandığı gibi inandırıcılıktan yoksun olması taklit olmasından ziyade bir türlü sınır aşan kötü eylemde bulunamamasındandır.

Suat’ın Nuran’a aşk mektubu yazıda ele alınmıştı. Sonra Suat, Mümtaz ile Nuran’ın evliliğini engellemek adına Mümtaz ve Nuran’ın kendilerine tuttuğu evde intihar eder ve gerçekten de evlilik bozulur, Nuran “aramızda bir ölü var” der. Bugüne dek ele alınmamış ama cevabı önemli olabilecek bir diğer soru Suat’ın neden Nuran ile birlikte olmak istediğidir. Tanrı’ya inanmadığını söyleyen, sarhoş, hasta, savaşın zaruriliğine inanan, ölümden iğrenen, isyankâr, hazcı, şehvet düşkünü bir karakter nasıl olur da aşka inanır? Yoksa yalnızca Mümtaz’a olan kininden ve onu Nuran ile ayırmak iste- diğinden mi bunu yapar?

Suat’ın Nuran’a duyduğu ilgi yalnızca Mümtaz’a olan kininden değildir, ki- tapta Dostoyevski ile kurulan örtük metinlerarasılığın bir diğer sonucu olabilir. Dostoyevski’nin düşmüş, aşağılanmış ve acı çeken karakterleri çoğunlukla kendile- rine kurtarıcı olarak bir kadın seçerler. Örneğin, Suç ve Ceza’da Raskolnikov Sonya aracılığıyla arınmaya, acılarından kurtulmaya çalışır. Bir diğer karakter Svidrigaylov Dunya ile evlenmeye çalışır, onun aracılığıyla acılarından kurtulmayı amaçlar. Suat’ın yaptığı da bunlara benzer: Nuran ile birlikte olmanın onun için tek kurtuluş yolu oldu- ğunu düşünür. Nuran, Suat için bir kurtarıcı kadın fi gürüdür. Ancak Nuran aracılığıyla Suat acılarından kurtulabilir. Nasıl Svidrigaylov Dunya ile birlikte olamayacağını anlayınca intihar ederse, Suat da Svidrigaylov gibi Nuran ile birlikte olamayacağını

48 a.g.e., s. 313. 49 a.g.e., s. 314. 50 a.g.e., s. 324.

anladığı anda intihar eder. Mümtaz ile Nuran ilişkisinin intihar sebebiyle sona ermesi belki de bu intiharın Suat’a göre ikincil yararlarındandır.

Diğer yandan kötülüğün ölümle kurduğu ilişkiden de söz etmiştim. Kötülerin öl- dürmesi ve/veya intiharları yaygındır. Suat öldürmese de öldürme hakkını savunuyordu. Aslında Suç ve Ceza’daki Svidrigaylov için de benzeri söylenebilir. Raskolnikov bir katildir ve öldürme hakkını savunur. Svidrigaylov, Raskolnikov’un cinayetini öğren- mesine rağmen onu ihbar etmez hatta Raskolnikov’un cinayeti sebebiyle ona sempati duyar. Yani Raskolnikov’un öldürmeyi haklı bulan düşüncelerine Svidrigaylov da uzak değildir. Bu açıdan, bir kişiyi öldürme hakkına inanan, Dunya ile evlenemeyince intihar eden, şehvet düşkünü kötü Svidrigaylov ile özgürleşmek için birinin öldürülebileceğine inanan, Nuran ile evlenemeyince intihar eden şehvet düşkünü kötü Suat arasında fark yoktur. Her ikisi de Tanrı’nın ölüme karar verme kudretini kendi ellerine alıp intihar eden kötülerdir. Her ikisi de kurtarıcı kadınlarına kavuşamayınca intihar etmişlerdir. Ayrıca her ikisi de intiharlarından önce küçük yaşta bir kızla iletişim kurmuşlardır. Svidrigaylov için bu evleneceğini vaadettiği bir kızken Suat için iskelede rastladığı bir genç kızdır.51 Bu kızlar bu iki karakterin aradıkları masumiyeti göstermesi bakımın- dan önemlidir. Kötü olmalarına kötülerdir ama sürekli içinde bulundukları durumdan kurtulmaya da çalışırlar.

Suat ile Svidrigaylov arasında bir diğer benzerlik her ikisinin de romanların ana karakterleri üzerindeki etkileridir. Raskolnikov’un benliğinde Sonya ve onun Hıristiyan ahlakı ile bağlantılı iyiliği ile Svidrigaylov’un şeytani kötülüğünün izleri vardır. Svidri- gaylov bu anlamda Raskolnikov’dan bir parçadır. Suat’ın düşüncelerinin de Mümtaz’a çok uzak olmadığını, Mümtaz’ın Suat’tan duyduğu rahatsızlığın biraz da bununla ilgili olduğunu daha önce söylemiştim. Mümtaz, Suat ile İhsan arasında kalmış, her ikisin- den de izler taşıyan bir karakterdir. İhsan’ın sentezci, insana değer veren, gelenek ile modern arasında köprü kurmaya çalışan yapıcı tutumuyla Suat’ın yıkıcı, insana değer vermeyen bencil ve hazcı, geçmişle olan tüm köprülerin atılması gerektiğini savunan kötücül/fütürist tavrı arasında kalır Mümtaz. Her ikisi de benliğinde yoğun izler taşır.

Suç ve Ceza’da Raskolnikov’un yaşadığı çatışma daha çok Hıristiyanlığın iyiliği ile

şeytani kötülüğü arasındayken, Huzur’da bu daha çok modernleşme ve gelenek arasında kurulan ilişki arasındadır. Bu anlamda Raskolnikov-Sonya-Svidrigaylov arasındaki üçlü ilişki Mümtaz-Nuran-Suat arasında da görülebilir. Suat’ın intiharı ise bu etkiyi Mümtaz için daha fazla arttırır ve adeta benliği bir süreliğine Suat ve onun hayaleti tarafından ele geçirilir. İhsan’ın hastalanması ve ölmek üzere olması, İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmak üzere olması da bununla uyumludur.

Outline

Benzer Belgeler