• Sonuç bulunamadı

3.1. Kredi Riski ve Yönetimi

3.1.4. Kredi Riskini Azaltma Yöntemleri

3.1.4.1. Riskin Yansıtılması

Kredi riskinin yansıtılması; verilen kredinin tam ve zamanında geri ödenememesini ifade eden, müşteri üzerindeki kredi riskinin, başka bir unsur üzerine yansıtılmasıdır. Bu yansıtma, borçlunun krediye ilişkin yükümlülüklerini karşılamaması durumunda, bankanın karşı karşıya kalacağı zararın karşılanması için uygun teminatın alınmasıdır (Yılmaz, 2010: 72). BDDK, teminatı “Kredilerin ve diğer alacakların geri ödenememesi riskine karşılık banka alacağının tamamen veya

kısmen güvence altına alınmasını sağlayan her türlü varlık, garanti ve kefaletler ile sözleşmeden doğan haklar” olarak tanımlamıştır (BDDK, 2014). Banka, borçlunun krediden doğan yükümlülüklerini karşılamaması durumunda, karşı karşıya kalacağı zararın tamamını ya da bir kısmını, kredi vermeden önce teminat olarak belirlenen temintattan (kefalet, ipotek, çek, senet, gayri menkul, işletme rehni, vb) karşılayacaktır.

Verilen kredilerin azami ölçüde teminata bağlanması, kredilerin güvenilir şekilde kullandırılması ve sorun yaşanmadan geri dönüşünü sağlama bakımından önem arz etmektedir. Diğer taraftan, bir kredi teminatlandırılırken riskin seviyesine göre bankanın teminata ihtiyaç derecesine bakılmalı ve firmanın mali durumu dikkate alınmaldır. Kullandırdıkları krediler karşılığında teminat almayan bankanın, kredi takibe düştüğü takdirde, alacağını tahsili zorlaşacaktır. Krediler vadeli işlemlerdir ve bu nedenle ancak vadesi dolduktan sonra tahsil edilebilir. Firmanın finansal durumu kredinin verildiği tarihte iyi olabilir ancak ileride firmanın finansal durumunun nasıl olacağını tam olarak tespit etmek güçtür. Bu nedenle verilen krediler için firmanın şimdiki durumuna bakılmaksızın teminat alınması önemlidir (Takan, 2002: 330).

Bankalarca teminat istenmesinin en önemli nedeni, borçlunun ödeme gücü konusunda bankanın emin olamamasıdır. Bu güven eksikliğinin sebebi, borç alanın; mali açıdan zayıf görülmesi, hali hazırda ağır bir borç yükü altında olması, geçmiş bankacılık performanslarının yetersiz oluşu, geçmişte yeterli ölçüde fon yaratamaması gibi etmenler olabilir. Bankalar için teminatın diğer bir fonksiyonu da borçlunun krediyi zamanında geri ödemesi için zorlayıcı bir araç olarak kullanabilmesidir. Teminatın banka tarafından paraya çevrilmesi olanağı, borçluyu krediyi vadesinde ödemeye ve kredi koşullarına uymaya zorlayıcı, disipline edici bir önlem olmaktadır. Teminat alınırken asıl amaç bunu paraya çevirmek değil, bundan yararlanarak bankanın belirli süreç ve şartları borçluya kabul ettirmesidir. Teminatın diğer bir işlevi ise verilen kredinin verimini yükseltmektir (Akgüç, 2010: 329).

Banka tarafından alınan teminatın maliki her zaman kredi borçlusu firma veya ortakları olmayabilir. Kredi borçlusu ile ilişkili üçüncü kişilere ait varlıklar da kredinin teminatı olabilir. Teminata konu varlığın güncel değerinin tespiti ve teminat

tesisi için gerekli belge ve dokümanların hazırlanması, eğer varsa ilgili resmi dairede teminat rehninin işlenmesi faaliyetlerini göstererek, banka müşteriden komisyon talep edebilir. Ayrıca bazı durumlarda, teminata konu varlığın banka tarafından fiziki olarak alınması ve saklanması hizmeti karşılığında da komisyon talep edilir (Yılmaz, 2010: 74).

Burada dikkat edilmesi gereken bir husus; borçlu yükümlülüklerini yerine getirmediği zaman, gecikmeyi telafi için üzerinde anlaşılan ödeme miktarından daha fazla ödeme talep edilmesine (gecikme faizi gibi) İslam hukukunda izin verilmemiş olması ancak teminata ve üçüncü taraf garantisine (kefillik) izin verilmiş olmasıdır. Temerrüt durumunda teminat satılarak paraya çevrilir ve banka buradan zararını tazmin eder. Ancak unutlmamalıdır ki banka sadece verdiği borç kadarını geri alabilir, eğer teminat borç miktarından daha fazla para getirdiyse fazla kısım borçluya verilmelidir. Dolayısıyla katılım bankalarında, teminat konusunda daha fazla hassas olunmalı, teminata konu varlığın değeri iyi tespit edilmeli ve izlenmeli, bu sürecin emniyeti için belgelendirme titizlikle yapılmalıdır (Wahyudi vd., 2015: 117-118).

Katılım bankalarında teminat isteme konusu yoğun eleştirilere maruz kalmaktadır. Çünkü, Kur’an-ı Kerim borçlulara daha fazla zaman verilmesi hatta borçtan feragat edilmesini öğütlemekteyken, katılım bankaları borç ödenmediği durumda yıllık belli bir oranda ceza uygulamaktadır. Katılım bankalarınca bu durum şu şekilde izah edilmektedir: Geleneksel sistemin temerrüdü kontrol altına almak için dâhili bir aracı vardır, temerrüde düşenlere uygulanan faiz geleneksel finans kurumlarının gelirlerinin parçası haline gelmektedir. İslami finans kurumlarında da borçluları disipline etmek için temerrüde düşenlere ceza uygulamasına fıkıhçılar cevaz vermiştir. Ancak, ceza tutarı hayır için harcanmalı ve bankanın gelirinin parçası haline gelmemelidir. Ayrıca, borçluların karşılaştığı gerçek ekonomik sorunlar yüzünden ortaya çıkan fiili temerrüt ile kasdi temerrüt arasında ayrım yapılması gerekir. şer’i kaideler uyarınca, kasdi temerrüde düşenler gaspçılar gibidirler, gasp ettikleri mülk ile birlikte onun üzerinden kâr da elde etmeye çalışırlar. Fiili temerrüt durumunda ekstra zaman tanınması gerekirken kasdi temerrütlerde yani bilerek, kötü niyet ve ihmalkârlıkla borcu ödememe durumunda

bir ceza ödemesi talep edilebilir. Bu doğrultuda, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Fıkıh Konseyi, bir müşteri yükümlülüğünü yerine getirmemesinin kendi kontrolü dışında bir nedenden kaynaklandığını ispatlarsa veya sözleşmeyi ihlal etmesi sonucu bankanın zarara uğramadığını ispatlarsa, ceza şartının hükümsüz hale geleceği kararına varmıştır (Ayub, 2007, ed. Akten Çürük ve Parlakkaya, 2017: 454-455).

Katılım bankalarında borçlunun temerrüde düşmesi halinde ceza olarak gecikme faizi talep edilmediği için, borçlunun yükümlülüklerini yerine getirmesi için zorlayıcı diğer mekanizmalar geleneksel bankalara göre daha fazla önem arz eder. Bunlara mali olmayan cezalar denilebilir. Bunlardan biri yukarıda anlatılan teminat isteme ve temerrüt halinde bu teminata el koymadır (teminata konu varlığın satılarak likit hale getirilmesi zor olabileceğinden son çare olarak uygulanır). Mali olmayan diğer bir ceza mekanizması da yükümlülüklerini yerine getirmeyen borçlunun kara listeye alınarak diğer bankalardan da kredi almasının engellenmesidir (Salem, 2013: 78). Bu şekilde borçluların bankayla yaptıkları anlaşma hükümlerine uyması teşvik edilmektedir.