• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: TÜKETİM KÜLTÜRÜ VE DAVRANIŞ BİÇİMLERİ

4.1. Tüketim Toplumu ve Enstrümanları

4.1.10. Sanatsal Tüketim

4.1.10.4. Reprodüksiyon Eser Tüketimi

Sanatçıların yapmış olduğu eserler yapıldıkları dönemlerde tek ve yegane olarak, sanatçıların uygun gördükleri galerilerde sergilenmiş ve çeşitli şekillerde alıcılarını bularak; evler, ofisler, devlet daireleri, dini yapılar ya da okullardaki yerlerini almışlardır. Özellikle resim ve heykel sanatında sanatçılar, kendi atölyelerinde doğaçlama olarak eserler yaptıkları gibi, bazen bir model üzerinde çalışmışlar, kimi zaman da siparişler üzerine eserler üretmişlerdir. Bu siparişlerin verilme nedenleri arasında toplum içinde saygın bir yere sahip olan din ve devlet adamlarının ya da ticaret yapan üst sınıfın portre çalışmalar olduğu gibi, kutsal kitaplarda geçen hikâyelerin yer aldığı ya da milli önem taşıyan bazı olayların anlatılmasını içeren tasvirler sanatçıların tuvallerine yansımıştır. Sanatçılar eserlerini meydana getirirken, kendinden önceki akım ve dönemlerde yapılan resim ve heykellerden esinlendiği gibi, özellikle klasik dönem eserlerinin modern sanat döneminde deforme edilerek taklit edildikleri de görülür. Ancak sanatın yapısı her daim koşulsuz bir öznellikten beslenir. Bir başka bakış açısıyla, eseri meydana getiren birey özgün olduğu derecede sanatçıdır ve yaratıcıdır. Üslup, renk, biçim gibi öğelerden etkilenme elbette insan doğasının ta kendisidir. İnsan yaratımda bulunduğu her sanat aktivitesinde, doğanın ona sunduğu imgelerden hareketle bir yaratım halindedir. Görmediği ya da bilmediği herhangi bir öğeyi eserinde kullanamaz. Ancak gördüğü ya da kendisine bir yolla anlatılan olay ya da olguları, dünyayı

görmüş ve anlamış insan algısı ile eserine yansıtabilir. Bunun en açık örneğini cennetten kovulma sahneleri üzerinden anlayabiliriz. Michalengelo’nun 1509 yılında

Sistin Şapeline yaptığı: The Fall Of Man And Expulsıon From Heaven137( İlk Günah

ve Cennetten Kovuluş) isimli freskosunda; insanları, ağaçları ve yılanı şimdi bizlerinde tasvir edeceği bir bakış açısıyla resmetmiştir. Kutsal kitapta anlatılan yılanı tasvir ederken, onun gövdesinden yukarısını bir kadın olarak tasvir etmiş, kadın bedeni üzerinden bir şeytanlık algısı oluşturmuştur. Çünkü şeytanın ilk olarak kandırdığı kadındır ve yasak meyveyi ilk kadın yemiştir. İnsan bedenleri idealize edilmiş bir formda ve bugünkü anatomisinde verilmiştir. Oysa kutsal kitapta insanın ilk yaratıldığı anda dünyada yaşadığı anatomi ile yaşadığına dair bir bilgi yoktur. Bunun bir yaşam mı olduğu ya da nasıl bir yaşam olduğuna yönelik iddialar insanların dini görüşleri ölçüsünde farklılık gösterebilir. Bildiğimiz haliyle yaşamdan önceki insanın ne olduğu sadece Michalengelo’ nun ya da bu sahneyi resmeden başka bir sanatçının zihnindeki hayalden ve yorumdan ibarettir. Özetle sanatçılar yapıtlarına yansıttıkları olayları kendi zihinlerindeki hayal güçleriyle meydana getirirler. Bu da bizlere sanat eserinin özgünlüğü sonucunu verir. Sanat eseri tabiri ancak özgün bir yaratım sonucunda ortaya çıkan ürünlerde anlam bulur. Sanatçı da olmayanı gözler önüne serendir. Sıfırdan bir yaratım, (burada insanoğlunun bilgi birikiminden mütevellit esinlenmeyi saymıyoruz) her sanatçının yegâne varlık sebebidir. Sanat eserleri sanatçının bakış açısından ve teninin değdiği, üzerinde çalışmalar yaptığı, belki de yapbozlara yer verdiği haliyle sanattır. Onların kopya edilmesi, replikalarının yapılıp birden çok yerde olması, sanat eserinin özgünlüğünü yitirmesine sebep olur. Birebir çalışma ya da fotoğrafla çoğaltma gibi tekniklerle, sanatın yaratım sürecindeki emek hiçe sayılır. Sanat eserlerini her istediğimiz an görebilmek için, onların sergilendiği müzelere, özel koleksiyonlara ulaşmamız olanaksızdır. Eğitim ve kültür amaçlı bu çoğaltımlar elbette yapıtın tanınması açısından önem arz eder. Ancak onların ekmek gibi, su gibi bir meta olarak satılıyor olması yapıtın değerini yitirmesine sebep olur. Şu anda dünya üzerinde milyonlarca Guernica ( Pablo Picasso- 1937), Mona Lisa ( Leonardo Da Vinci- 1503), İnci Küpeli Kız (Johannes Vermeer – 1665) vardır. Bu eserlerin reprodüksiyon halleriyle her

137 Ender Özbay, Adem – Havva – Lilith Figürleri İzleğinde Bir Olanaksızlık Miti: Aşk, İdil Sanat ve

istenilen yerde sergileniyor olması, onun sadece metasal değerini gösterir. Manevi anlamda hiçbir değer arz etmez. Ev dekorasyonu, mobilya dizaynı yapan çoğu yapı market, ( Bauhaus, Pratiker, İkea, Tekzen, v.b) bu yapıtları boyutlarına göre değişen fiyatlarda tüketicilere ulaştırmaktadırlar. Tüketicilere ulaştırmaktadırlar çünkü, o sanat kopyalarını satın alan bireyler, eserin kopyasının sadece kendilerine sağlayacağı sanat sever kimliği arayışında olan tüketicilerdir, sanat severler değil. Tüketim endüstrisinin sağladığı olanaklar vesilesiyle, esere ulaşmak ve onu şömine üzerinde sergilemek tüketim çağı öncesindeki gibi zor değildir (Bkz. Görsel 76, 77, 78 ve 79).

Görsel 76 Plus Canvas İsimli Sitede Reprodüksiyon, The Kiss, Gustav Klimt, 1907-1908138

Görsel 77 Plus Canvas İsimli Sitede Reprodüksiyon, Salvador Dali, Belleğin Azmi, 1931139

138 https://www.pluscanvas.com/basyapit-tablolar?pagenumber=3 139 https://www.pluscanvas.com/basyapit-tablolar?pagenumber=3

Görsel 78 Plus Canvas İsimli Sitede Reprodüksiyon, Guernica, Pablo Picasso, 1937140

Görsel 79 Plus Canvas İsimli Sitede “Başyapıtlar” Sayfası Ekran Görüntüsü141

“Baskılarımız % 100 Pamuklu Tuval Üzerine, Orijinal Mürekkep ile hazırlanmaktadır. Eserlerin görsel kaliteleri tek tek editörümüz tarafından incelenmekte ve sadece, uygun olanlar portföye alınmaktadır142.”

140 https://www.pluscanvas.com/basyapit-tablolar?pagenumber=3 141 https://www.pluscanvas.com/basyapit-tablolar?pagenumber=3

142https://www.istanbulsanatevi.com/sanatcilar/soyadi-p/picasso-pablo/pablo-picasso-saclarini-

Bu ürün açıklamasında olduğu gibi, sanatçılarının onları yarattıkları dönemlerde sayısız sıkıntı ve emekle meydana getirilen yapıtlar, peynir ekmek satılır gibi bir tüketim nesnesi haline getirilmiş, niteliksizleştirilmiş ve anlamsızlaşmıştır.

Walter Benjamin ( 2001): “Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı”143adlı çalışmasında, sanat eserinin fotoğraf ya da farklı çoğaltım teknolojileriyle kopyalanmasının sanat eseri üzerindeki zanaat çabasının yok olmasına sebep olduğunu ve bunda onun sunum şekillerinin etkili olduğunu savunmakla birlikte, bu ikincil üretim sürecinin sanat yapıtının işlevsel durumuna olumsuz yansıdığını düşünür. Şüphesiz bugün sanat eseri doğasından ve ahlağından kopartılarak benzersiz olma konumunda değildir. O her daim ulaşılabilir, alınıp satılabilir konumuyla sanatseverin gözünde düşüşe uğramıştır. Sanatın teknik imkanlarla çoğaltılabilir olması, soyut sanat akımlarının sanatçılar tarafından tercih edilmesine ve sanatın “sankilik” doğasının sürdürülmesi isteğine neden olmuştur. Bilinen ve herkesçe yapılagelen klasik sanat ölçüleri bırakılmış ve süprematizm örneğinde olduğu gibi sanatçılar kavramsal bir algıya ulaşmışlardır.