• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: KÜLTÜR VE GÖRSEL KÜLTÜR

2.2 Görsel Kültür Kavramı ve Tarihsel Süreç

Çalışmamızın temelini oluşturan görsel kültür birden fazla bilim alanının ortak çalışması ile bugüne değin gelmiştir. Özellikle sosyoloji alanından beslenen görsel kültür kuramı, 1980’ li yılların sonundan itibaren; antropoloji, psikoloji, sanat tarihi, kültür çalışmaları ile interdisipliner bir bilim olarak akademik bir alan haline gelmiştir. Barnard (2010: 34): görsel kültürü, “ Görsel olan, insanlar tarafından üretilmiş, yorumlanmış ya da meydana getirilmiş, işlevsel, iletişimsel ve/ veya estetik amacı olan her şey.15” olarak tanımlamıştır. Bu tanımlamadan yorumla; görsel kültür unsurlarının insan eliyle meydana getirilen ve insan zihninde farklı anlamlandırmalar yaratmak suretiyle onları farklı faaliyetlere yönlendiren olgular olduğunu söyleyebiliriz.

John Berger: “Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir. Ne var ki başka bir anlamda da görme sözcüklerden önce gelmiştir. Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek buluruz. Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez.16”diyerek, görme eyleminin ve onu anlamlı bir hale getiren nesnelerin insanın kendini tanımadaki, doğayı ve hayatı anlamlandırmadaki birincil unsuru olduğunu açıklamaya çalışmıştır.

Sosyoloji tabanından bakıldığında ise görsel kültür unsurlarının toplumun dinamiklerini harekete geçiren, onlara yön veren olması dolayısıyla sosyokültürel araştırmalar yapma gereği açığa çıkar.

Akay, (2007:23): “Görsel kültür sosyal ve beşeri bilimlerde gerçekleşen kültürel değişim ve dönüşümün parçasıdır. Yalnızca kuramsal modelleri ele alarak yeni bakış yollarının üretilmesini değil, aynı zamanda yeni düşünme modellerinin üretilmesini de önerir. Kültürel anlamlar üretmede, kültürün içinde estetik değerlerin, cinsiyet

15 Malcolm Barnard, Sanat, Tasarım ve Görsel Kültür, Ütopya Yayınevi, Ankara 2003, s.34

16 John Berger, (2013): Görme Biçimleri, Çev: Yurdanur Salman, Metis Yayınları, 19.Baskı, İstanbul,

stereotipilerinin ve iktidar ilişkilerinin belirlenme ve korunmasında görüntünün merkezi konumunu hesaba katar. İlgilendiği meseleler işitselliğin, mekânsallığın ve görselliğin çözümlenmesi ve yorumlanmasından, seyretme eyleminin ruhsal dinamiklerine kadar uzanır.17

Akay (2007:23)’ın açıklamalarından yola çıkılarak denilebilir ki görsel kültürü kullanan tüketim toplumu ve kültür endüstrisi, politikalarını uyguladığı toplum üzerinde stratejilerini belirlerken, o toplumun ya da topluluğun sosyolojik kültürünü, alışkanlıkları, adetlerini, kurallarını ve algıda seçici olduğu tüm özelliklerini de göz önünde bulundurarak bir strateji belirler. Bunu yaparken halkın nazarında önem gösterilen, hassasiyet barındıran yahut kültürel geçmişinde mühim olan unsurlardan beslenir. Örneğin; farklı etnik unsurların barındığı bir coğrafyada tüketim adına bir meta üretilecek ise, bu etnik grupların birbiriyle yarış etmesini sağlayacak ve bu şekilde yoktan vâr edilen bir tüketim unsuru meydana getirilmelidir.

“Görsel kültür çalışmalarını içeren sorular günlük kamu ve özel alanların görsel yaygınlaştırma işlevleriyle bize sundukları özellikleri içerir. Film veya televizyon programı gibi bir çalışma özel bir görsel kültür biçimine dönüştürüldüğünde üretimin bağlamı ve alımlanışının incelenmesi soruşturma alanını önemli kılar. Oluşturulacak bağlamlar kültürel amaçlı gelişme, üretim, dağıtım ve görüntünün düzenlenmesini içerir. Bağlam oluşturma ayrıca sosyo-politik, ekonomik, çevresel görüntünün alımlanması ve üretimin içindeki tarihsel koşulları kapsar18.”

Malcolm Barnard : “ Sanat, Tasarım ve Görsel Kültür” adlı eserinde Marcio Pointon’a atıfta bulunarak: “Sanat tarihinin sadece bir çeşit nesne grubuyla ilgilenmediğini, mobilyadan seramiğe, binalardan resimlere, fotoğraftan ve kitap resimlerinden, tekstil ve çaydanlığa kadar her “insan yapısı” yapı ve nesne, sanat tarihçisinin alanına girdiğini belirtmiştir. Onun sanat tarihi anlayışı görsel kültürün tanımının içerdiği her şeyi içine alır. Aynı zamanda bu anlayış, içlerinde bu insan

17 Ali Akay, “Önsöz”, Toplumbilim, Görsel Kültür Özel Sayısı, Sayı 22, İstanbul 2007, s. 27 ;

Aktaran: G.,İrem Kazel , “Görsel Kültür İle Sosyoloji Arasındaki İlişki” , Meriç Uluslararası Sosyal

ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, Yıl: 2017, Sayfa: 45-69.

18 G., İrem, Kazel , “Görsel Kültür İle Sosyoloji Arasındaki İlişki” , Meriç Uluslararası Sosyal ve

yapısı nesneleri üretildikleri ve tüketildikleri ekonomik, politik ve sosyal yapıları ya da bağlamları incelemeyi de kapsar.19” demiştir.

Görsel kültür sanat tarihinin toplum diline indirgenmiş halidir. Sanat tarihi muhteviyatında barındırdığı unsurlar itibariyle aristokrat bir alan olarak algılanmış, üzerinde çalıştığı konular sebebiyle daima yüksek sanat denilebilecek; resim, heykel, mimari gibi alanlardan oluştuğundan, popüler kültür öğeleri ile sarıp sarmalanmış bugünün insanına inememiştir. Aslında bu algı sanat tarihinin bir bilim alanı haline geldiği 19. Yüzyıldan günümüze kadar gelen bir durumdur. Bundan önceki yüzyıllarda sanat eserleri üretiliyor ve onları eleştiren kişilerde yine aynı sanatçıların oluşturduğu sanat galerileri ve eksperleri tarafından bir eleştiriye tabi tutuluyordu. Bir bakıma sanatın eleştirilmesi bu haliyle objektif bir yapıya sahip değildi. Çünkü sanatçılar, gözlemledikleri sanat eserlerini kendi üslupları ve ait oldukları akım çerçevesinde değerlendiriyorlardı. Sanat tarihinin tüm sanatsal dönem ve eserlerini kendi tarz ve üsluplarında değerlendirmesi ile sanat eleştirisinin objektifliği sağlanmıştır. Bu haliyle dahi sanat görsel kültürün anlamlı cümleler kurmaya başladığı 1950’ li yıllarla beraber ekonomik piramitlerin altında yer alan insanlara inmeyi başarmış ve algılanmıştır.

Sanat tarihi kendi interdisipliner yapısından kaynaklı olarak görsel kültürün gelişimine de aynı yapıyı devretmiştir. Ancak görsel kültür bu yapısını oluştururken sanat tarihinin yüksek sanat incelemelerinin ötesinde bugünün sanatı ya da popüler sanat diyebileceğimiz ürünleri de inceleme altına almıştır. Tüm çalışmaların sağlıklı bir cevap doğurması gereğinden mütevellit, sosyoloji ve psikoloji alanlarından oldukça yararlanmıştır. Görsel kültürün inceleme ölçütleri arasında estetik kaygı ya da yüksek sanat olması zorunluluğu yoktur. O, incelemiş olduğu sanat eserinin halkın hangi kesiminde ilgi uyandırdığını, ne sebeple sevildiğini ya da sevilmediğini incelerken, normatif yapıların boyunduruğundan kurtulmuş durumdadır.

Tarihsel süreç açısından görsel kültür öğelerini değerlendirecek olursak, insanlık tarihi ile yaşıt durumunda olan iletişimin ilk olarak anlamsız sesler ve bunları anlatmaya yarayan görseller ile gerçekleştiğini görürüz. Mağara

duvarlarından yer alan petroglifler20 aracılığı ile insanlar; günlük yaşamlarını,

avlanma şekillerini, avcılık-toplayıcılık şekillerini, görmüş oldukları saldırgan hayvanları duvarlara resmetmiş ve görsel öğeleri iletişim aracı olarak kullanmanın yanında, bu resimler sayesinde eğitimin de temellerini atmıştır. Bu duvar resimlerinin tarihsel birer belge, bulgu, kanıt olduğunu düşündüğümüzde tarihin ilk kaynakları olması bakımından da tarih biliminin çalışma çerçevesinin başlangıç çizgileri olduğunu söyleyebiliriz. Bu da bize görselin; tarih, sanat tarihi, arkeoloji, antropoloji, sosyoloji gibi bilimleri beslemesi açısından bir çıkış noktası olduğu sonucunu verir. Tarihsel geçmişi ve bugünüyle eleştirel kuramdan beslenen görsel kültür, görüntünün çağımızdaki fonksiyonundan hareketle; kitle kültürü, medya kültürü, popüler kültür, tüketim çağı ve kültür endüstrisi ile ortak bir çalışma alanında bilimsel geçerliliğini sağlar.