• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM: KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ

3.1. Kültür Endüstrisi Kavramı ve Frankfurt Okulu

“Kültür endüstrisi ifadesi ilk kez, Adorno ile Horkheimer’in Aydınlanmanın Diyalektiği isimli eserlerinde kullanılmıştır. Daha önceki çalışmalarında kitle kültüründen söz ederken Aydınlanmanın Diyalektiği ile kitle kültürü tanımını yetersiz bulmuşlar ve bunu Kültür Endüstrisi tanımıyla değiştirerek, kültür endüstrisinin bilinen şeyleri yeni bir nitelikte birleştirdiğini savunmuşlardır. Kitlelerin tüketimine göre düzenlenen ve büyük ölçüde o tüketimin yapısını belirleyen ürünler, tüm sektörlerde az çok bir plana göre üretilir. Tüm sektörler yapısal olarak benzerdir ya da en azından birbirinin açıklarını kapatarak, neredeyse tamamen gediksiz bir sistem oluştururlar. Bunu olanaklı kılan sadece çağdaş teknik olanaklar değil, aynı zamanda ekonomik ve yönetsel yoğunlaşmadır. Kültür endüstrisi kasıtlı olarak tüketicileri kendisine uydurur51.”

Kültür endüstrisi kavramı, geniş anlamıyla kültür ürünlerinin endüstrileşmesi, ekonomik kârlılık esasıyla yaratılması, sanayileşmeyle birlikte kültür ve sanat

ürünlerinin metâlaştırılması olgusunun altını çizer 52.

“Adorno’nun kitle kültürü ürünlerinin standartlaşmasına ilişkin temel örneğini, kullanılan müzikal altyapı, çalgılar, şarkı söyleme biçimi, hatta şarkı sözleri ve görsel imaj ( kıyafetler, video klipler vs.) açısından, birbirinden çok az farklılık gösteren popüler müzik oluşturur. Adorno 1941 yılında yayımlanan “Popüler Müzik Üzerine” adlı makalesinde üç tespitte bulunur: İlki, popüler müziğin standartlaşmış olduğudur: Her ayrıntının bir bütünlük kurgusuna hizmet ettiği bir senfonik eserden farklı olarak, popüler müzik parçalarının mekanik yapısı, bir parçada kullanılan bir ayrıntının kolaylıkla bir diğerine uyabilmesini sağlar. Bu standartlaşma, dinleyiciyi

51 Theodor Adorno, Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi , 8. Basım, İletişim, İstanbul 2013, s.109. 52Abdurrahman Çelik, Kültür Endüstrisi Üç Yanlış Bir Doğru, 2. Basım, Literatür, İstanbul 2012,

tepkileştirmeye yönelik bir uygulamadır. Oysa dinleyici, bunun farkına varmaksızın, kendi bireysel tercihlerini yaptığına inanır. Adorno’nun ikinci saptaması, sürekli tekrar öğesini kullanan popüler müziğin, dinleyiciyi pasif bir konuma iterek yaratıcılıktan uzaklaştırması, farklı bir dünya tahayyülünü olanaksız kılmasıdır. Bu açıdan popüler müzik, yukarıda da bahsedildiği gibi, gündelik çalışma temposundan sahte bir kaçışa hizmet eder. Adorno, üçüncü olarak da, popüler müziğin sosyo- psikolojik işlevinin müziğin tüketicilerinin, yine müzikteki tekrar ve ritim unsurlarının etkisiyle gündelik yaşam düzenine, fiziksel olarak uyum sağlamalarını kolaylaştırmak olduğunu ileri sürer. Ancak; unutmamak gerekir ki belli bir tür içindeki benzeşme, yüksek kültür içinde de karşımıza çıkabilmektedir. Örneğin; belli bir döneme özgü klasik müzik yapıtları, ortak müzikal öğeler taşımakta, ya da ciddi roman kategorisindeki anlatılarda ortak temalar göze çarpmaktadır53.”

Theodor Adorno'ya göre günümüz hafif müziği; armonik yapısı 19. yüzyıl ciddi müziğinin armonik yapısından beslenen ve yalnızca süslemede birbirinden farklılık gösterenavam müziğidir. Ancak Adorno'nun essentialist (özcü) yöntemine Nedim Karakayalı’nın getirdiği bir eleştiri Adorno’nun kültürel metaların diğer tüketim mallarından farklılığını hesaba katmamış olmasıdır. Mesela memnun kalınan bir deterjan sorgusuz bir şekilde rahatlıkla yeniden satın alınabilirken, bir kültürel meta olan Tarkan albümünün satın alınması için, hem önceki popüler Tarkan albümleriyle benzerlik göstermesi, hem de sözde de olsa bir farklılık içermesi gerekmektedir. “Yani “iyi” bir hafif müzik parçasının büyüsü; aynı anda hem bilindik, hem de değişik olmakta yatmaktadır54.”

“Neo Marksist disiplinler-arası perspektifleriyle, psikanalitik yaklaşımı ve Hegel’ci bakış açısını barındıran Frankfurt Okulu, eleştirel kuramlarıyla kültürü bir mücadele alanı olarak çözümler. Okulun en önemli temsilcilerinden Theodor W. Adorno ile Max Horkheimer’in birlikte yazdığı “Aydınlanmanın Diyalektiği” eseri,

53 Evrim Öğüt, Kültür Sosyolojisi ,1.Basım, Anadolu Üniversitesi ,Eskişehir 2011, s.150.

54Nedim Karakayalı, “Doğarken ölen: Hafif müzik ortamında ciddi bir proje olarak

kitle kültürüne sert bir eleştiri niteliğindedir. Eserin kaleme alınmasında Adorno’nun Nazi dönemi Almanya’sında şahit olduğu Goebbels’in propaganda bakanlığının gözetimi altında üretilen popülist kitle kültürüyle buradan kaçışı ve Amerika’daki sürgün yaşamının etkileri büyüktür. Aydınlanmanın Diyalektiği eserinde eleştirilen, Aydınlanma’nın akla ve bilimsel bilgiye dayalı özgürlükçü düşünce yapısı yerine, yararcı bir rasyonaliteyle belirlenen dar bir dünyaya yol açarak, pasif ve tek tip tüketicilerden oluşmuş bir kitle toplumu yaratmış olmasıdır55.”

“Kitle kültürü eleştirisinin öne çıkardığı en önemli kavramlardan biri de çalışmamızın özü olan Kültür Endüstrisidir. Kültür endüstrisi, tanıdıklık ilkesine dayalı standartlaşmış ürünler sunarak, izleyicinin algısında gerilemeye neden olurken onlara, sahte-kimlik imkanı sunarak, kapitalizmin yeniden üretiminde merkezi rolü oynar. Adorno ve Horkheimer, bu noktada Sigmund Freud tarafından geliştirilen psikanaliz kuramının önemli bir kavramını ödünç alarak, kitlelerin kontrol altına alınması sürecini betimlerler. Buna göre, her insanda bulunan ana rahmine geri dönme doğal eğilimi (regresyon), bildik ve tanıdık olana yönelme davranışını besler56.”

“Frankfurt Okulu üyeleri eleştirel teori ve bilimsel teori arasında kesin bir ayrım yapar. Bu noktada bu iki teorinin üç hususta birbirinden farklı olduğunu iddia eder. İlk olarak amaç ve hedeflerde farklılık bulunmaktadır. Bilimsel teorilerin amacı ilk olarak dünyanın başarılı bir şekilde maniple edilmesidir. Burada araçsal bir kullanım bulunmaktadır. Eleştirel teoriler ise, özgürleşmeyi ve aydınlanmayı amaçlamaktadır. İkinci Olarak, bilimsel teoriler nesnelleştiricidirler. Bu bazı durumlarda teoriler ve teorilerin göndermede bulunduğu nesneler arasında ayrım yapıldığı anlamına gelir. Eleştirel teoriler ise dönüşlüdürler ve her zaman gönderme yaptıkları nesnel alanın aynı zamanda birer parçası olmuşlardır. Bu noktada eleştirel aynı zamanda kendileri hakkında olan teorilerdir. Üçüncü olarak ise, teorilerin kabul edilmesi için kullanılan yöntemler hususundadır. Bilimsel teoriler, gözlem ve deney yoluyla doğrulama getirirken, eleştirel teoriler daha karmaşık

55Philp Slater, Frankfurt Okulu, 1.Basım, Kabalcı, İstanbul 1998, s.46.

değerlendirme süreci gerektirir ve bu süreci başarılı olarak atlatırlarsa başarılı olarak kabul edilirler57.”