• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: TÜKETİM KÜLTÜRÜ VE DAVRANIŞ BİÇİMLERİ

4.1. Tüketim Toplumu ve Enstrümanları

4.1.6. Bedenin Tüketimi

4.1.6.3. Görsel Sermaye Olarak Beden

Kadın bedeni tarih boyunca erkek egemen toplum tarafından güç bulma, erkekliğini hatırlama ve egosunu tatmin etme aracı olarak kullanılmıştır. Önceki bölümlerde de özellikle kadın bedeninin algısı ve sunumu açısından destek aldığımız sanat tarihi örnekleri bize gösterir ki kadın bedeni farklı mekan ve üsluplarda insanlara meta olarak sunulmuştur. Bu eserlerde döneminin anlayışına göre idealize edilen kadın bedeni, eser içinde odak noktası olmuş ve resmi izleyene bakar bir açıyla tasvir edilmiştir. İnsan bedeninin pornografik bir unsur olarak sergilendiği ve bunun toplum zihninde normalleşmeye başladığı dönem ise 1950 sonralarındaki fuar ve tanıtım organizasyonlarında görülür. 26 Ekim 1969 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag şehrinde gerçekleşen Pornografi fuarı bu akımın öncüllerinden biridir. Dünyanın birçok ülkesinden gelen katılımcılar ve izleyiciler bu bu fuara akın etmişlerdir. Katılımcılar arasında iş adamları, sanatçılar, yapımcılar hatta din

adamları dahi bulunmaktaydı105. Bunun ardılı olarak otomotiv tanıtım

organizasyonlarında kadın mankenler araçlar yanında ideal kadın imgesi olarak katılımcılara sunuldular. Bu ideal beden algısı günümüzdeki görsel öğeler üzerinde de kullanılmaya devam etmektedir. Kadın bedeninin bir obje olarak kullanıldığı görsel öğeler üzerinden ideal kadın bedeni vurgusu yapılırken, libido temelli algıların harekete geçirilmesi sağlanır. Bu şekilde hem kadın hem de erkek tüketicilerin tüketme arzuları fitillenir. Özellikle erkek tüketiciler ekran ya da herhangi bir görsel de gördükleri bu bedenler ile yanlarındaki, evlerindeki kadınları karşılaştırırlar. Tüketim arzusunun harekete geçirildiği bu anda esas odak noktası erkek tüketicilerdir. Çünkü psikolojik geçmişi sebebiyle kadınlar, erkek egemen toplumu memnun etme, onlar tarafından beğenilme, güzel ve sağlıklı çocuklar doğurma ve bunlarla beraber iyi bir ev yöneticisi olma baskısına maruz kalmıştır. Erkeklerin telkinleri ve reklamların gücü ile medyada sunulan bu idealizm yalanına kadınlar olumlu cevaplar verebilirler. Bedensel vurguların yapıldığı bu reklamlarda sadece

105https://www.theguardian.com/news/2014/oct/26/observer-archive-copenhagen-first-pornographic-

fair-1969, From the Observer archive, 26 October 1969: Copenhagen hosts Scandinavia’s first

ideal vücut ölçüleri değil, yüzlerinde nasıl görülmesi gerektiğini anlatan ve kozmetik sektörü üzerinden bir tüketimin gerçekleşmesi de amaçlanır. Dönemlerine göre makyaj yapma stilleri değişebilir, yüzünüzün hangi ten renginde görülmesi gerektiği medyada en çok reyting alan dizinin başrol oyuncusunun ten rengine endekslenebilir. Bir dönem batılı ve beyaz tenli bir kadın modası hâkimken, başka bir zaman Latin Amerikalı ya da Afrikalı bir ten algısı oluşturulup geniş kalçalı kadınlar dünyanın ideal güzel kadın ölçütü olabilir. Bu ideal bedene ulaşmak için kadınlara spor salonu önerileri verilirken bir yandan da bunu sağlayacakları ilaçların, çayların, bitkisel olduğu iddia edilen tozların reklamları yapılır. Kadınların televizyon karşısında oldukları saatlerde ise kadın programları aracılığıyla tıbbi birikim ve ahlaktan yoksun insanların verdikleri sağlıksız diyet programları kadın tüketiciye anlatılır.

Televizyon dizilerindeki başrol oyuncusu kadınlar daima ince vücutlu, alımlı, uzun boylu kadınlardan seçilir. Böyle olmayan örneklerde ise mutlaka kozmetik ve dijital müdahaleler ile oyuncu istenilen standarda getirilir ve seyirciye sunulur. Dünyada kabul görmüş olan bu ölçülere sahip kadınlar hep başarılı bir meslek kariyerine sahip, mutlu bir evliliği ya da özel hayata sahip ve çevresinde saygı gören ya da korku duyulan kadınlar olarak senaryolar içinde yer alırlar. Güzel algısının sanatsal estetik değerinden çok o kadının- aslında o bedenin- ne kadar güçlü olduğu algısı yaratılır. Senaryo başlarında güzel olmayan kadının, bir erkek karakter tarafından dikkate alınmasının yolu ise yine aynı karakterin saç şeklini ve rengini değiştirmesi, sosyal çevresinin alışkın olmadığı şekillerde giyinmesi, makyajını değiştirmesi ile sağlanır. Kısacası bu yapımlarda görsel imgelerle verilmek istenen mesaj, sahip olmak istediğin erkeği memnun etmek için daha güzel, bakımlı ve haliyle güçlü olmalısındır. Bu yapımlarda eğer trajik hikâyelerden besleniyor ve fakirlik vurgusu yapılıyor ise kadın karakterler; kilolu, makyaj yapmayan, kendine bakmayan-bakamayan, yüksek eğitim almamış, ekonomik sorunlarla mücadele eden senaryolar içinde konumlandırılır. Kadın tüketiciler kendilerini iyi ve güvende hissetmenin yolunun güzel ve ince bir bedene sahip olmaktan geçtiğine inandırılırlar. Bunun sebepleri arasında haber bültenlerinde bile kadına değer verilmemesidir. Bundan bunalan ve dikkate alınmak isteyen kadın da bedenini kullanarak dikkat çekmeyi arzular. Bir kadının otobüs kullanıyor olması, askeri okuldan yüksek

dereceyle mezun olması, x partinin son seçimlerde gösterdiği kadın aday sayısı gibi temelinde kadın gücünü küçümseyen algılar artık haber olmaktan çıkmalıdır. Tüm bu hususların temelinde kadının toplum içinde var olma, birey olarak kabul edilme, karar mercii olma arzusu yatar. Bu algıyı yaratan ise yine tüketim endüstrisidir. Feminizm hareketi kendi içinde haklı sebepleri barındırmakla beraber, tüketim çılgınlığı tarafından kullanılıyor olması ve yumuşak bir karın vazifesi görmesi bakımından özgürlükçü kadın hareketine darbe vurur vaziyettedir. Kadının toplum içinde saygı görmesi ve bedeninin obje olarak algılanmasının ortadan kalkması için, ona sunulan görsel şölene ihtiyacı yoktur. İhtiyaç hasıl olan konu, kadının kendine güvenini sağlayacak bir dünya eğitim politikası ve erkek egemen zihniyetin terbiyesidir.