• Sonuç bulunamadı

Polis Düşüncesindeki Değerler Dizisinin Değişimi

1.2 Polis ve Polislik Kavramının Tarihsel Geçmişi

1.2.5 Profesyonel Bölge (1920 1970 Dönemi)

1.2.5.8 Polis Düşüncesindeki Değerler Dizisinin Değişimi

Polis düşüncesinde profesyonel ve kanuni erozyon, sürecin kolaylaşmasını ve polisin nasıl olması gerektiği ile ilgili düşünceler değer dizisinin yeniden oluşturulması için yeni bir yol açmıştır. Bu değişimle pek çok faktör birbirleri ile ilişkili olarak ele alınmıştır. Bir örgüt olarak polis örgütü bu değişimlerle doğrudan ilişkili olarak ele alınmıştır. 1970’lerin son dönemlerinde modern anlayışta toplum ve devletin genel gelişimi diğerlerine dayanıyordu. Sonrasındaki yirmi yılda polisliğin yapı taşlarında değişimler olmuştur. Kamu polisi 70’ lerin sonrası yirmi yılda yasallığını kaybetmiş olarak tanımlanabilir (Crank, 1994; Mastrofski, 1991).

1960’ların sonlarından beri Batı’da suç oranlarında artış gözlenmiştir ve bu durum da anahtar bir faktördür, suç oranlarındaki artış takip eden yıllarda da devam etmiştir. Polisin bölgede suç kontrolü basit bir amaçtır ancak polisin suçu azaltma ve önlemedeki etkililiği oldukça düşük olarak gözlenmiştir (Walker, 1980; Crank, 1994). “Suç korkusu” nun takip eden yıllarda özellikle bu göstergelerle ilişkili olduğu ortaya konulmuştur ve toplumun mağdurlaştırma düzeylerinde artma eğilimi, polislerin insanların, caddelerin ve kentlerin korunmasında ve güvenliğinde etkisizliği ortaya konmuştur. Sosyal bilimler bakış açısında polis çalışma stratejileri ile ilişkili pek çok karşılaştırmalı çalışma yapılmıştır. Çalışmalarda; düzensiz devriye, genel ve diğer suç önleme stratejilerinin suç üzerindeki etkilerine bakılmıştır. Araştırmalar sonunda standart polis memuru düzensiz devriyeye çıkar, hızlı şekilde müdahale eder, gözaltına alma ile ilgilenir, göz altına alma işlemi yapar (Eck, Rosenbaum, 1994:77) şeklinde sonuçlar ortaya çıkmıştır. Polis operasyonlarının işlevsel etkisizliğinin yanında polis ve toplum arasındaki ilişkilerin gelişimine dayanan kurallar ve yasalar kaybedilmiştir. İngilizce konuşulan dünyanın büyümesi ve karşılaşılan olaylarda polis tarafından azınlıklara karşı ayrımcılık ve sistematik kötü kullanıma dikkat çekilir, dışarısı ile ilişkiler kadar polis örgütünün içinde de sapmaların ve kuralları kötüye kullanmanın ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Bu dönemde polise yönelik toplumda şüphe ve güvensizlik bulunmaktadır (Crank, 1994:289). Yerel topluluğa dönük biz - onlar şeklindeki askeri diziliş yapısı gelişmiştir, azınlıklarla polis kamu hizmetleri çatışmasında temel polis

yaklaşımlarından ayrıldığı düşüncesi bulunmakla birlikte polisliğin örgütsel anlamda etkili bulunmadığı gibi bir sonuç ortaya çıkmıştır (Crank, 1994:330).

1970’lerin sonuna doğru güvenlikte, düzenin korunmasında ve suçun önlenmesinde “nesneleştirme” eğiliminde gelişmeler başlamıştır (Ericson, 1995; O’Malley, Palmer, 1996). Bu gerçeklik “özel güvenlik” birimleri ile sistem ve hizmet veren birimlerin birbirinden ayrıldığı ifade edilmiştir (Shearing, Stenning, 1987:115). Bu da poliste çoğulculuk etkisine yol açmıştır, güç ve güvenlik çerçevesinde polisin klasik fonksiyonları çağındaki kamu polisliği tekelinin sonunu getirmiştir, ayrıca kamu polisinde yaşanan “kimlik krizinin” de sonu gelmiştir (Bayley, Shearing, 1996:586). Bu kimlik krizinin nedeni yaşanan erozyondur, bu erozyon hem devlet otoritesinde hem de algılanan etkililikte yaşanmıştır, diğer taraftan suç ve güvenlik iş yaşamının rekabetini de büyütmüştür.

Üstelik kamu polis örgütü ile ilişkili yeni materyaller ve fikirler savaş sonrasındaki yıllarda batı demokrasilerinde şekillendirilerek ortaya çıkmıştır. Suçun artması ve güvenli olmayan sokaklardaki olaylarla mücadelede polis bütçesi devletin yeni–muhafazakar yaklaşımlarının politik tercihleri ile kesilmeye başlanılmış ve devletler son on yılda çeşitli reformlar yapmıştırlar. Fakat devlet, hükümet ve bütçe reformları büyük klasik devlet fonksiyonları (eğitim, sağlık koruması vb.) üzerindeki sıkı tekelden ayrılarak tutucu devlet yapısının değişimini ortaya çıkarmıştır. Değerler, birlik ve pazar yapılarına doğru devlet fonksiyonlarının yönelim eğilimi artmıştır. Pek çok geleneksel devlet kararın da devlet otoritesi tarafından kültürel birlik sağlanmaya çalışılmış ve vatandaşa kamu hizmeti işlevi yerine müşteri fırsatları sağlanmış, katılımcı müşteriler girdi olarak değerlendirildiğinden geribildirimleri değerlendirmeye alınmıştır (Keat, 1991:78).

Ek olarak devletin ve hükümetin yeni-liberal (neo-liberal) alanda meydana çıkması, devletin (yani verilen klasik fonksiyon ve hizmetlerle ilgili) kavramsal fikrinden ayrılıp, toplumda sorumluluk düşüncesinin ortaya çıkmaya başlamış ile sonuçlamış ve artık toplumun istekleri yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Devlet, vatandaş ve sosyal varlıklara kolaylaştırıcı bir rol oynarken yönlendirme rolünün

düzenleyici, bağlayıcı ve kolaylaştırıcı rol olduğu ifade edilmiştir (Gaebler, Osbome, 1992:114). Bu bağlamda sosyal varlıkların sosyal mücadelede sorumluluklarının olduğu, yaşanılan hayatta bu durumun sosyal ve bireysel mücadelelerle ilişkili başarılara yardımcı olduğu farz edilmiştir (O’Malley, Palmer, 1996:138). Risk toplumunda her gün yaşamla ilgili ölçümlerin ve atılan adımların kolaylaştırıcı rolü olduğu belirtilmiştir (Beck, 1987; Ericson, Haggerty ve Carriere, 1993). Aynı zamanda sosyal veya bireysel sorumluluklarla ilgili kamu polisinde de değişiklikler yaşanmıştır.

Son 20 yılda polisliğin tek parça (monolithic) modeli devlet gücünü olumsuz açıklamaktadır, örneğin; Bittner’in polisin merkez teorisinde polis biricik devlet aracı birim olarak güç kullanmaktadır (Bittner, 1970:45). Oysaki kamu çeşitli alanlarda mücadeleye devam eder ve farklı sonuçlar ortaya çıkar (Melossi, 1990; Scheere ve Hess, 1997; Shearing, 1994). Devlete dayanan geleneksel polis modeli otoriter devlet tezinde kök salarak uygulamalarını bu tabanda şekillenerek yürütmüştür (Matthews, 1992:46). Gerçekte devlet varlığının olup olmadığı ile ilgili kavramsal uzlaşma sağlanamamıştır. Eğer varsa neye benzer?, sınırları nelerdir?, kaynakları ve mekanizmaları nelerdir? (Melossi, 1990:78).

Diğer taraftan son 70’lerden itibaren yılda, sosyo-hukuksal anlayışta “güç” ve “kontrol” kavramları devlet geleneğinin kalbi olarak ele alınmış ve devletin temelinde “ulus devlet” temel kavramı yoluyla polislik yönetimsel anlamda merkezileşmiş bir yapı halini almıştır (Reiner, 1992:78). Devlet, klasik geleneksel anlamda kavramlaştırılırken polisin varlığı onun gücüne dayandırılmıştır. Farklı yönelimlerden alınan “devlet” mekanizmasının ve gücünün anlaşılmasında kamu ve insanlar üzerindeki cezalandırıcı, negatif etkisinin rolü bulunmaktadır. Günümüz model ve tezlerinde “güç” kavramı negatif ve cezalandırıcı yapı anlamı yerine yapılandırıcı olumlu; önleyici güç dışsal yerine içsel ve sosyal düzen süreçleri ile bağlantılı olarak ortaya konmaktadır (Melossi, 1990:75) .

1.2.5.9 Tam Doğru İnançlarına Bağlı (Orthodoxy) Periyotta Kamu Yönetimi ve