• Sonuç bulunamadı

KAMU HİZMETLERİNDE DÖNÜŞÜM: SAĞLIK KAMU HİZMETLERİNİN YERELLEŞMESİ

A. Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması

1.2.5.3.2. Personelin Bürokratik Direnc

Sağlık hizmetlerinin yerel yönetimlere devri sürecinin istenilen başarıyla sonuçlanabilmesinin önünde yer alan engellerden birisi olarak, merkezi ve yerel bürokratik yapılanma ve bu yapılanma bağlamında ortaya çıkabilecek örgütsel direnç gösterilebilir.

Yerelleşme uygulamalarının olumlu yönleri, faydaları veya yerel yaşama katkıları, ne derece vurgulanırsa vurgulansın, sonuçta, bu durum, bir sistem ve anlayış değişikliğidir. Diğer bir ifade ile mevcut geleneksel uygulama ve anlayışların terk edilerek, öncelikle siyasal, yönetsel ve bürokratik anlamda, daha sonra ise, sosyo – ekonomik ve toplumsal anlamda, farklı araçlara ve anlayışlara geçişi simgelemektedir.

100

İlgili tasarının yasalaştıktan sonra, Cumhurbaşkanı tarafından meclise iade edilmesi üzerine, mevcut hükümet’in bu tasarıda yer alan ve yerel yönetimlere devredilmesi düşünülen kamu hizmetlerini, tek bir metin çerçevesinde değil de, ayrı ayrı yasalaştırmaya çalışması da dikkat çekmektedir (ayrıca, Kutlu, 2006, s. 245).

101

Cumhurbaşkanı, kamu yönetiminde reform yapmayı amaçlayan 5227 sayılı kanunu meclise iade etmesine ilişkin gerekçesinde bazı noktaları öne çıkarmaktadır. Cumhurbaşkanına, göre ilgili kanun mevcut anayasal sistemle uygun olmayan bazı noktalar içermektedir: Öncelikle, anayasaya uygunluk bağlamında, kamu yönetimi bağlamında çıkarılacak yasalarda, merkezi yönetim “genel” görevli, yerel yönetimler

“özel” görevli olmalıdır. Özel görevli olan yerel yönetimlerin görevi teker teker sayılmalıdır. Ayrıca, kamu

kurum ve kuruluşlarının yalnızca yasalarla “münhasıran” verilen görevleri üstlenebilecekleri dikkate alınmalıdır. Cumhurbaşkanı, ilgili kanunu değerlendirirken, ayrıca, “merkezi idare”, “yetki genişliği”,

“yerinden yönetim”, “yerel yönetim”, “idarenin bütünlüğü”, “hiyerarşi” ve “idari vesayet” kavram ve

ilkelerine, doğrudan ve dolaylı olarak göndermelerde bulunmaktadır (TESEV, 2004).

102

Rapora göre, organik kanunlar bizim sistemimizde bulunmamakla birlikte, normlar sıralanmasında Anayasanın altında, kanunların üstünde yer alır. Kanunlardan farklı olarak, organik kanunlar, kabul edilmeleri ve değiştirilmeleri bağlamında özel yöntem ve çoğunluğa tabidir. Türk hukuk sisteminde, anayasal açıdan, Anayasa’nın altında hiyerarşik olarak birbirine eşit düzeyde kabul edilen kanunlar yer almaktadır (2004, s. 16).

Böyle bir sürecin gelenekselleşmiş Türk modernleşmesi103ne koşut biçimde, yani, yukarıdan aşağıya doğru gerçekleştirilmeye çalışılması, sürecin engel katsayılarını artırmaktadır. Çünkü yukarıdan aşağıya doğru yön verme durumu, zorlayıcı ve bağlayıcı yasal düzenlemeleri beraberinde getireceği için, sürece zarar vermesi kaçınılmazdır. Çünkü yerelleşme uygulamaları, bürokratik, siyasal ve yönetsel anlamda olası getirilerinin yanında, olumsuzlukları da içerebilecek bir dönüşümü simgelemektedir. Ortaya çıkacak olan faydalar, ne kadar kamu yararına olursa olsun, bürokratik kimlikler, geleneksel anlamda, kamusal çıkarların maksimizasyonu ile birlikte, “Büro Maksimizasyonu”104 olarak adlandırılabilecek geçmiş ve mevcut kazanımlarını bırakmak istemeyeceklerdir. Hizmetlerin yerel yönetimlere devri, bilindiği üzere kamu sektörü hakkında geliştirilen hantallık, kapalılık, büro – patoloji, kırtasiyecilik vb. olumsuz uygulamaların azaltılması yanında, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin, katılımın vb. artırılması argümanları üzerinde şekillenmektedir. Böyle bir durum, bürokratların yararına olmayabilir105.

Dolayısıyla, sağlık alanındaki yerelleşme çabaları, bürokratik personelin tepkisiyle karşılaşabilir. Bu noktada, sağlık hizmetlerinin yerelleşmesine ilişkin tutum ve beklentileri ölçme bağlamında, il sağlık müdürlükleri düzeyinde gerçekleştirilen çalışmada da yer alan bürokratik dirence106 (Balcı, 2005, s.125) gönderme yapmak gerekir. Sözü edilen çalışma sonuçları, sağlık personelinin ne il özel idarelerine ne de belediyelere bağlanmak istemediklerini, yerelleşme bağlamında, yetkilerin kendilerine bırakılmasını istediklerini açıkça ortaya koymaktadır. Böyle bir ortamda, sağlık

103

Çevik’e göre (2004, s. 52) Türkiye’de modernleşme, batılılaşma ve kalkınmaya dönük açılımlar, toplumun idealleri çerçevesinde değil, devleti yönetme pozisyonuna erişenlerin idealleri çerçevesinde gerçekleşmiştir.

104

Büro maksimizasyonu yaklaşımı, siyasal bilimlerde önemli bir yere sahiptir. Bu yaklaşıma göre, vatandaşlar, nasıl ki, seçim dönemlerinde oylarıyla siyasilerden birtakım beklenti içerisine girerek, aldıkları vaat ve sözlerle kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışıyorlarsa, siyasiler de seçilmek gibi bir çıkar maksimizasyonu başlangıcını sağlayabilmek için, onlara hizmet, yatırım, istihdam, değişik yardımlar vb. vaat ederler. Çoğu zaman bu hizmetleri sadece vaat etmekle kalmaz, aynı zamanda bürokrasi aracılığıyla sunmak zorunda kalırlar. İşte bu noktada bürokratlar da, aynen vatandaşlar ve siyasiler gibi, onlardan ayrı bir çıkarı temsil etmek bağlamında, ‘büro maksimizasyonu’ olarak adlandırılan yöntemle bu durumdan olabilecek en maksimum çıkarı sağlamaya çalışırlar. Siyasilerin söz verdiği ve halkın faydalanacağı hizmeti onlara götürürken, kendilerine yönelik, maddi ve manevi çıkar elde etmek amacındadırlar. Bunun en geleneksel yolları arasında, maaş artışı, statü ve prestij artışı, zenginleşme ve bürokrasiye sağlanacak olanaklarda bir artışı saymak mümkündür.

105

Sözü edilen noktayı daha genel ve evrensel bir çerçeve içerisine oturtan Glassman vd. (1999, s. 115) göre, sistem içerisinde güçlü olan aktörler, mevcut sistemin içerisinde birçok sıkıntı ve sorun olmasına rağmen, statükodan memnundur çünkü reform ifadesi bile, tek başına, sistem içerisindeki taşları oynatma olasılığı içermektedir. Dolayısıyla, her zaman reforma, değişime ve dönüşüme karşı durma eğiliminde olan bürokratik yapı, yerelleşmeye dönük reformları da, yavaşlatma ya da engelleme eğiliminde olacaktır (ayrıca, Khaleghian, 2004, s. 166).

106

Yerelleşme, içerisinde, geleneksel biçimde yerleşmiş olumsuzlukları vatandaşlar lehine bozabilecek uygulamalar barındırdığı için, bürokratların, yerelleşme çabalarına yönelik, iş yavaşlatma, vatandaşa yanıt verme sürecini uzatma, yanlış veya eksik bilgilendirme gibi beklenmeyen ve bir anlamda tepkisel müdahalede bulunabilecekleri yukarıda ifade edilmişti. İşte, bu noktada siyasi irade, liderlik özelliğini en etkin şekilde kullanarak bürokrasiden gelebilecek direnci en aza indirmelidir.

bürokrasisinin, sağlık hizmetlerinin yerelleşmesi yönündeki çabalara karşı direnç göstereceği beklenmelidir.

Bürokratik ve örgütsel direncin bir diğer boyutu da, örgütsel uygulama ve yapıların değişmesi sonucunda, değişen yapı ve çevreye uyuma ilişkindir. Yerelleşme uygulamalarının, geleneksel örgütsel çevre ve yöntemlerle çalışması gerçekçi olmadığı için, katı, hiyerarşik ve dikey örgütlenmeden esnek, yatay ve uzmanlaşmanın olduğu örgütlenme tarzına geçiş, bürokratlara alışılmış düzenlerinin değişmesi noktasında itiraz hakkı verebilir. Bu durum da etkin bir siyasal irade ve liderlikle aşılabilir gibi gözükmektedir. Ayrıca, bürokratların ve personelin gerekli olacak nitelik kazanmaları ve ilgili duruma uyum süreçlerinin zamansal açılımı da uygulamanın etkinliğini geçici bir süre için geciktirebilir.

Outline

Benzer Belgeler