• Sonuç bulunamadı

AVRUPA’DA DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TARİHİ GELİŞİMİ

1.2. AVRUPA’DA DİN ve VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GELİŞİMİ

1.2.1. Tarihi Açıdan Reform Hareketi

1.2.1.1. Reform Dönemi Öncesi Gelişmeler

1.2.1.1.3. Padovalı Marsilius (1270-1342)

Reform öncesi dönemde, fikirleri ile kilisenin iktidarını sorgulayan bir diğer düşünür ise Padovalı Marsilius’tur. Marsilius, dini ve dünyevi otorite arasındaki mücadelede, kilisenin üstünlüğünü savunan fikirlere en köktenci fikirlerle karşı çıkan kişidir.

Marsilius tarafından 1324 yılında kaleme alınan “Barış Savunucusu (Defensor Pacis)”

isimli eserde, dünyevi iktidarın desteklenmesi için her hangi bir kutsal duyguya gerek olmadığı ifade edilir ve kilise devlet arasındaki ilişki tamamen ters yüz edilerek anlatılır.203 Marsilius’a göre, insanlar, ihtiyaç duydukları şeyleri temin için ve bunları karşılıklı olarak değiştirmek için bir araya gelmişlerdir. Bu durum insanın kendi kendine yeterli bir hayat kurması için en mükemmele yakın bir birlikteliği oluşturur ve bu da devlettir. Thomas Aquinas’tan farklı olarak, toplum kendisinden üstün bir yarar amacına hizmet etmek için düzene sokulmamış, bilakis toplum kendisi için kendiliğinden var olmuştur. Toplum kendine yeterli bir hayat için bazı standarlara ihtiyaç duyar ve bu standartları da sağlayan “yasa” dır.204

Dünyevi iktidara sınırsız bir şekilde her şeyi yapma otoritesini veren Marsilius, devletin en büyük amacının barış ve huzuru temin etmek olduğunu ifade eder ve kilise ve imparatorlar arasında yaşanan kavgaların bu hedefe ulaşmada en büyük engel olduğunu söyler.205

201 Dante, Beatrice olan aşkı hakkında epik bir şiir, Floransa’da siyasal bir entrika ve cehennem, Araf ve Cennet arasında bir gezinti olan “İlahi Komedia” nın yazarı olarak bilinir. Bkz. SALİHPAŞAOĞLU, s.116.

202 SALİHPAŞAOĞLU, s.117-118; TANNENBAUM / SCHULTZ, s. 157.

203 TANNENBAUM / SCHULTZ, s. 157.

204 SALİHPAŞAOĞLU, s.119; TANNENBAUM / SCHULTZ, s. 159.

205 TANNENBAUM / SCHULTZ, s. 159-160.

37 1.2.1.2.Reform Dönemi

Ortaçağın hâkim unsurlarında biri olan ve siyasi açıdan belirleyici rolü olan devlet içinde devletçik olarakta kabul edebileceğimiz basit feoadal devletler,206 orta çağın sonlarına doğru yapılarını değiştirmişler, devletçiklerde köylüler güç kazanmaya başlamışlardır. Feodalitenin gelişiminde, olmazsa olmazlardan olan politik ve sosyal hiyerarşi, gösterdiği gelişmelerle reform döneminde yaşananların da tetikleyicisi olmuştur. Feodaller, basit feodalite devlette olduğu gibi, alt tabakaları zorla çalıştırıp ürettiklerini zorla alma yerine, miktarı sınırlanmış, çerçevesi önceden çizilmiş bir kira-vergi ilişkisine girmeye başlamıştır.207 Bu gelişim Avrupa’da feodalitenin gelişmine sebep olmuş, alt ve üst tabaka ayrımını kaldırmaya başlamıştır.

Feodal hiyerarşi içerisinde, alttaki tabakanın üstteki tabakaya emek ve üretimle sorumlu olması ve üsttekilerin de alttakileri koruma sorumluluğu, alttaki grup olan çiftçilerin208 yeni kira-vergi ilişkisi içerisinde, feodallerle emek ve üretimlerinden arta kalan fazlalıkların ve dönemin iktisadi hayatındaki katma değerin yukarıdakilerin geçimine hizmet ettiği bir sistem yaratmıştır.209 Bu yeni sistemde, daha önce sadece iş motoru olarak görülen köylüler210 yeni sistemin gelişmesiyle, ürettiklerinden, vergiler ve kiralar çıktıktan sonra arta kalanı, dönemin şehirlerinde satmaya başlamışlar ve elde ettikleri gelirlerle şehirlerde üretilen eşyalara talip olmaya başlamışlardır. Bunun sonucu olarak, feodal yapının temelini oluşturan tarım üretimi tek faaliyet olmaktan çıkarak, feodal yapıdaki bağımlılık ilişkisini azaltarak, yeni ve hareketli bir iktisadi hayatın kurulmasının başlangıcını oluşturdu.211 Ticaret hayatında Loncaların doğuşu da bu dönemlere rastlar.212

Feodal yapıdaki bu köklü değişim, bir yandan basit feodal yapıların hızla çöküşüne yol açarken, diğer yandan şehir hayatının gelişmesine yol açarak ve bu dönemin kazananı olarak “burjuvazi”yi ortaya çıkardı.213 Burjuvazinin ortaya çıkışı, şehirlerin

206 Franz OPPENHEİMER, Der Staat, Frankfurt am Main, 1907, s.104. Oppenheimer en basit şekliyle feodal devleti tanımlarken „Der Nebenast des Staates“ yani „devletin yankolu“ kolu ifadesini kullanır.

207 SALİHPAŞAOĞLU, s.121.

208 Bauernschicht.

209 OPPENHEİMER, s.131.

210 SALİHPAŞAOĞLU, s.121.

211 OPPENHEİMER, s.136.

212 Adnan GÜRİZ, “Avrupa’da Reform Hareketi ve Mülkiyet Sorunu”, AÜHFD, Cilt:25, S:1, Yıl:1968, s.240.

213 SALİHPAŞAOĞLU, s.122.

38 idari ve hukuki açıdan özerklik taleplerini gündeme getirdi. Bu taleplerin arkasında yatan ortak amaç, şehir hayatı ve şehirde gittikçe gelişmekte olan ekonomik hayatın ve buna dayalı yaşam düzeninin korunması olarak karşımıza çıkmaktadır.214

Yeni ortaya çıkan şehir hayatı ve Burjuva sınıfının mevcut düzeni koruması için ihtiyaç duyduğu şeylerden en önemlisi barış ve güvenlikti. Feodal gücün çözülmesi, geçmişteki şövalye gelenekleri ile dini ve dünyevi iktidar arasındaki mücadele, o dönem için ticaretle, paranın yeni yeni hüküm sürdüğü şehir hayatı ile bağdaşmayan durumlar olarak görülüyordu. Feodal yapının çöküşü ve yeni merkezi otoritlerin ortaya çıkışı,215 gelişmekte olan yeni Burjuva sınıfını ve diğer gelişmekte olan sınıfları toplumda söz sahibi yaptı. Söz sahibi olan bu yeni sınıf, işe Katolik kilisesi ile mücadele ederek başladı. Bu yeni sınıfın iddialarına göre, çürümüş, yozlaşmış kilise216 ve papalık sisteminin krallarla girdiği iktidar mücadelesi sonucu ortaya çıkan kargaşa sisteminin ıslah edilmesi gerekiyordu. Bu karşı çıkış, Avrupa’nın dinsel birliğini bozan ve pek çok alanda dönüşümüne yol açan “Protestan Reformu” nun gerçekleşmesini sağlamıştır.217

Avrupa tarihinde, 15. Yüzyıl sonlarından 17. Yüzyıl başlarına kadar devam eden dönem, dini açıdan özel bir yere sahiptir. Bu dönemde bir yandan Rönans ile edebiyat ve sanat yeni bir yöne doğru çevrilirken, bireycilik ön plana çıkarılmakta, öte yandan dinden bağımsız bir kültür oluşturmak, insan ve dünya üzerine, insanın ahlaki bütünlüğü üzerine yeni bir felsefe inşa etmek isteyen hümanizm gelişme sağlamaya çalışmaktadır.218

Reform öncesi dönemde başlayan Avrupa’daki değişim devam ederken, bu değişim sürecinde ortaya çıkan Reformasyon, Avrupa’yı sosyal, kültürel, dini ve politik açılardan etkileyerek bir bakıma tüm baskılardan arındıran bir temizlik hareketi başlattı. Bu başlayan hareket içerisinde farklı aktörler vardı ve her aktör bulunduğu ortamda bu temizlik hareketini kendi usulüne göre yaptı. Johannes Calvin Cenevre’de,

214 OPPENHEİMER, s.140-141.

215 OPPENHEİMER, s. 145.

216 Luise SCHORN-SCHÜTTE, „Klein“ „Kleine Historiografiegeschichte der Reformation“, APuZ, Heft:52, Jahr: 2016, s. 15.

217 SALİHPAŞAOĞLU, s. 124.

218 SALİHPAŞAOĞLU, s. 125; TANNENBAUM / SCHULTZ, s.199; Volker REİNHARDT,

“Renaissance und Reformation - Martin Luther zwischen Tradition und Moderne”, içinde: Politik im Zeichen der Reformation – Der lange Schatten von 1517, (hg.) Karlies Abmeier, Berlin 2017, s. 18.

39 Huldrych Zwingli Zürih’te, Martin Luther Wittenberg’de kendi mücadelelerini vererek bu temizlik hareketini yaptılar. Wittenberg, Zürih, Basel, Cenevre, Emden gibi merkezler ise Reform döneminin en hareketli merkezlerini oluşturdular.219

Reform döneminin en etkileyici olaylardan birisi de matbaanın bulunmasıdır.

Matbaanın bulunması, hem iktisadi hemde kültürel olarak Avrupa tarihindeki kırılmanın temelini oluşturur. Günümüzün dijital devrimi diyebileceğimiz anlamda bir devrim olan matbaanın bulunmasıdır. Gutenberg’in matbaayı bulması, bir anda basılan kitap sayısını arttırdı. Matbaanın en önemli işlevi, o dönemdeki din adamlarının gücünü, henüz Reformistler hareketi ele almadan kırmış olmasıydı.220

Reform dönemi, Hrıstiyanlık inacından ve kilise aidiyetinden hareketle, uzun yıllar, savaşların olduğu, barışların yaşandığı, imparatorluklar arasında evliliklerin olduğu, ittifakların yaşandığı, ittifakların sürekli değiştiği bir dönemdi. Din, beşikten mezara kadar, okuldan siyasete kadar, kamusal alanda ve özel alanda etkili olan sürekli bir olgu olarak var olan bir görünüş şekliydi. Reform sonucu ortaya çıkan ayrışma ile

“Konfessionen” (mezhepler) kavramı ilk olarak Avrupa din hayatına dâhil oldu.221 Çeşitli sebeplere dayanan Reform, 16.yüzyıldan itibaren ortaya çıkmaya başlayan modern yaşam dünyası ile Hrıstiyanlık arasında yeni çatışmalar sonucu, birey ve toplum kavramları yeniden tanımlanmaya başladı.222 Bir başka ifadeyle, Reform, çağı değiştirerek, Avrupa ve dünya tarihindeki sonuçlarıyla, hem fikri açıdan, hem de siyasi açıdan Akşam Ülkesi’nin223 kaderini adeta yeniden çizmiştir.224

219 SALİHPAŞAOĞLU, s. 125; CANATAN, s. 93; Stephan SCHAEDE, “Im Umbruch – Ursprünge und Formen der Reformationen in Europa”, içinde: Politik im Zeichen der Reformation – Der lange Schatten von 1517, (hg.) Karlies Abmeier, Berlin 2017, s. 10.

220 SCHAEDE, s.12.

221 Thomas KAUFMANN, „Die Reformation – Ein Historischer Überblick“, içinde: Weltwirkung der Reformation, Hrgs: Udo Di Fabio/Johannes Schilling, München 2017, s. 13-14.

222 TANNENBAUM / SCHULTZ, s.200.

223 Akşam ülkesi kavramı ya da Almanca dilindeki anlamıyla “Abendland” kavramı, doğu anlamında kullanılan ve hırıstiyan olmayan kültürleri ifade eden Sabah Ülkesi, Morgenland kavramının karşılığı olarak kullanılır ve Hırıstiyan Batı dünyasını ve kültürünü ifade eder. Özellikle yeni ortaya çıkan aşırı sağ hareketlerin söylemlerinde sıkça İslam dinini ve doğu kültürünü aşağılayıcı olarak kullanılan Abendland – Morgenland “Akşam Ülkesi” Sabah Ülkesi” tartışmasına rastlanmaktadır. Aşırı sağ tarafından olduğu varsayılan mücadele Akşam Ülkesi ve Sabah ülkesi mücadelesi olarak görülmektedir.

Bu konuda geniş açıklama için bkz. Muhterem DİLBİRLİĞİ, „Sağ“, “Avrupa Aşırı Sağının Görünüş Şekilleri: Almanya Örneği”, Liberal Düşünce Dergisi, Yıl: 22, Sayı: 86, Bahar 2017, s.160 vd.

224 SCHORN-SCHÜTTE, „Klein“ s.16.

40 1.2.1.2.1.Reform Döneminin Önemli Şahsiyetleri

Reforma tarihi açıdan baktığımızda, Roma, Rönesans ile altın dönemini yaşarken, dönemin Papa koltuğunda Leo X. vardı.225 Bir yandan Aziz Petrus kilisesinin inşaatı devam ederken, diğer yandan ise, papalık sarayındaki savurganlıklar, şatafatlı yaşam da almış başını gidiyordu. Papa, gittikçe artan mali darboğazdan kurtulmak için

“Endüljans”226 satışını başlatmıştı.227

1.2.1.2.1.1.Martin Luther

İşte, Reform döneminin en önemli kişisi olan Martin Luther’in Papayı ve Kiliseyi reddedişinin özü ya da başlangıç hareket noktasını Kilisenin Endüljans satışına karşı çıkışı oluşturur.228

“Endüljansların Kudretine ve Yararına Dair İfşaatlarla İlgili Münazara”229 başlığını taşıyan bildirisi ile kiliseye başkaldıran Martin Luther’in, Kilise ile olan problemleri, din adamlığının başında başlar. Endüljans satışına karşı oluşu veya belirli günahların affedilmesine karşı oluşuyla başlayan bu karşı çıkışın temelinde, insanları esas olarak günahkâr kabul eden Agustinus’un230 görüşlerinden etkilenmesi oluşturur. Bu etkilenme onun Papa’nın daokunulmazlığına ve kilisenin otoritesine başkaldırısının da temelini oluşturur.231

Luther’in daha önce üniversite kürsüsünden yıllarca söylediği tezlerini232 31 Ekim 1517’de Wittenberg şehrinde kilise kapısına çivilemesi, uzun yıllardan beri farklı

225 LİNDBERG, s.55.

226 Bu kavramın Almanca karşılığı “Ablass” dır. Endüljans; Hırıstiyan(Katolik) inancında, dini olarak bağışlanan günahın, geriye kalan dünyadaki cezasının Mesih ve azizlerin faziletine dayanılarak kilise tarafından affedilmesidir ya da affedildiğine inanılmasıdır. Bkz. Hakan OLGUN, “Katolik Kilisesi’nin Endüljans Uygulaması ve Protestan Reformuna Etkisi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl 2005, Cilt 18, Sayı 18-19, s.327; Ayrc. Karş. Ahmet KAHRAMAN, s.290.

227 ERBAŞ, s. 199; SCHAEDE, s.10.

228 TANNENBAUM / SCHULTZ, s.203; OLGUN, s.337.

229 Bildirinin Latince başlığı” “Disputatio pro Declaratione Virtutis Indulgentiarum” dur. Almanca olarak „Disputationsthesen zur Klärung der Kraft der Ablässe“ şeklinde çevrilmiştir. Bkz. OLGUN, s.340.

230 Agustinus, 354 yılından 430 yılına kadar yaşamış Psikopostur. Hristiyanlık öğretilerinde, farklı düşünceleriyle de öne çıkan bir din adamıdır. Katolik dünyası içerisinde „Agusitiner“ Orden (tarikat9 kurucusudur. Bkz.Das Leben des heiligen Augustinus, http://www.augustiner.de/de/geschichte/leben-des-hl-augustinus/index.html (Erişim 12.12.2018).

231 TANNENBAUM / SCHULTZ, s.203; OLGUN, s.337.

232 LİNDBERG, s.57; Martin LUTHER, Die 95 Thesen, çev. Johannes Schilling, 2016, s.10; G.R.

ELTON, Reformasyon Avrupası 1517-1559, çev. Aziz Yardımlı, İstanbul 2011, s.14.

41 şekillerde süregelen reform hareketlerine yeni bir evre kazandırdı.233 Luther’in tezleri esas itibarıyle kilisenin Endüljans satışına karşı çıkması oluştururken doğrudan kiliseyi eleştirdiği ifadeler de bu tezlerin arasında yer almaktaydı.234 Luther’in kiliseyi eleştirdiği tezlerin başında, Papa’nın kilise kanununun ona bahşettiği gücün ötesinde ceza koyma yetkisine sahip olmadığı235, İnsanların hiçbir zaman kurtuluşa erdiklerinden emin olamayacakları,236 Papa’nın dini konular üzerindeki gücünün, diğer piskopos ya da kardinallerden farklı olmadığı237 iddialarıdır.

Luther, gerek Wittenberg Kilisesinin kapısına çivilediği 95 tezinde, gerekse de diğer eserlerinde ve çalışmalarında esas itibarıyle üç noktada kiliseye karşı çıkar.238 Luther, ilk olarak dünyevi iktidar-ruhani iktidar ayrımına karşı çıkar. Luther, sıradan insanlar ve ruhban sınıfı arasında bir ayrım olmadığını, bu sınıfların farklı görevleri olsa da tüm Hrıstiyanların eşit olduğunu ve din sınıfına dâhil olduklarını savunur. Dünyevi iktidara sahip olanların görevleri de en az papazların görevleri kadar önemlidir. Dünyevi otoroite sahipleri de vaftiz oldukları için, hepsi aynı şekilde din görevlisi sayılırlar.

Luther, dünyevi otoritelerin ve iktidarların doğası gereği halen ruhani olduklarını ve onların görevlerinin “kötülük yapanları cezalandırmak” olduğunu ifade ederek, bu görevin onlara Tanrı tarafından verildiğini savunur.239

Luther tarafından Kiliseye karşı yöneltilen ikinci suçlama ise, Papa, kutsal kitaplar üzerinde tek otorite ve yanılmaz değildir. Kilise, sadece Papa’dan ibaret değildir. Daha fazlasıdır. Kilise imana mensup olan herkestir. Vaftiz olan herkes, papaz, piskopos ya da papa olmak için kutsanmıştır. Luther’e göre herkes kutsal kitapları okuyup ona bir yorum getirebilir. Başka bir okuma, özellikle Papa’nın okuması, kendiliğinden diğer okumalardan üstün değildir.240

233 OLGUN, s.338.

234 OLGUN, s.340; TANNENBAUM / SCHULTZ, s.204.

235 LUTHER, s.11 “5. Der Papst will und kann nicht irgendwelche Strafen erlassen, außer denen, die er nach dem eigenen oder nach dem Urteil von Kirchenrechtssätzen auferlegt hat.”

236 LUTHER, s.13, „19.Und auch dies scheint nicht erwiesen zu sein, dass sie wenigstens alle ihrer Seligkeit sicher und gewiss sind, mögen schon wir davon völlig überzeugt sein.“

237 LUTHER, s.15, “25. Die Vollmacht, die der Papst über das Fegfeuer im Allgemeinen hat, hat jeder Bischof und jeder Pfarrer in seiner Diözese und in seiner Pfarrei im Besonderen.”

238 Luther‘in özellikle 1520 yılında yazdığı “ An den christlichen Adel deutscher Nation von des christlichen Standes Besserung” adlı eserinde, bu üç nokta “üçkâğıttan duvar” şeklinde ifade edilir.

ELTON, s.18; Ayrc. Bkz. Thomas KAUFMANN, Kommentare zu Schriften Luthers, Tübingen 2014, , s.70 vd. Die drei Mauern.

239 TANNENBAUM / SCHULTZ, s.204; ayrc. Bkz. SALİHPAŞAOĞLU, s.127.

240 TANNENBAUM / SCHULTZ, s.205; KAUFMANN, „Kommentare“, Die zweite Mauer, s.116 vd.;

SALİHPAŞAOĞLU, s.127.

42 Luther’in saldırdığı üçüncü kâğıttan duvar, kilise kurallarını ve dini öğretileri tartışmak için sadece Papa’nın bir konsül toplayabileceği iddiasıdır. Luther, Papa’nın bu iddiasının kutsal kitapta yeri olmadığını, kutsal kitaplara göre, Kilisenin bir kişiden daha fazla bir şey olduğunu, Papa’nın tek başına kiliseyi temsil etmediğini, inananların kiliseye denk olduğunu iddia eder. Kilise üyesi olan herkes, dini kurallarla ilgili meselelerde, dini meclisleri toplantıya çağıracak bir yöneticiye bu yetkiyi verebilirler ve bu yönetici bir dini meclisi toplantıya çağırır. Papa’nın yetkisi kendiliğinden değildir.241

Luther, görüş ve iddialarının belirli kilise düşüncelerine ve öğretilerine yönelik ifadeler olduğunu, Papa ile bir meselesinin olmadığını, sivil otoriteye yönelik eleştiriler olduğunu iddia etse de, onun görüşleri Papa’nın otoritesine yönelik önemli ima edici eleştiriler de içerir. Siyasi açıdan baktığımızda Luther, dünyevi idarecilere, Hrıstiyan Avrupa’nın verdiğinden daha fazla yetkiler bahşeder ve onun düşüncesinde bu yetkilerin kaynağı doğrudan Tanrı’dır. Devlet Tanrı’ya hizmet için vardır ve görevi sadece kötülüğü cezalandırma ve iyiliği korumadır. Dünyevi iktidar kaynağını Tanrı’dan alsa dahi, yetkileri mutlak değildir. Belirli sınırları vardır. En önemlisi de hiçbir dünyevi iktidar insanları bir dine inanmaya zorlayamaz. Bu anlamda, Luther’in ortaya koymaya çalıştığı husus, bireysel vicdanı korumak, dünyevi bir iktidarın yetkilerini belirleyen bir duvar oluşturmaktır.242

Luther’in görüşleri ve Wittenberg Kilisesinin kapısına çivilediği Latince kaleme aldığı 95 tezin Almanca’ya çevrilerek basılıp dağıtılması üzerine, olaylar hızla gelişir ve Luther, dönem Almanya’sında hızla taraftar bulmaya başlar. Özellikle Endüljans’a karşı çıkışı, pek çok din adamından ve siyasi otoriteden destek görür.243 Luther, hem yeni eserler ortaya koyarken, aynı zamanda tezlerini savunmak maksadıyla dönemin ileri gelen din adamlarıyla halka açık yerlerde münazaralara girerek fikirlerini yayma imkânı bulur.244

Luther’in fikirlerinin yayılmasında ve duyurulmasında en önemli olaylardan birisi, Papanın şikâyeti üzerine, yeni taç giyen İmparator V. Karl tarafından Luther’in

241 TANNENBAUM / SCHULTZ, s.206; KAUFMANN, „Kommentare“, Die dritte Mauer, s.127 vd.;

SALİHPAŞAOĞLU, s.128.

242 TANNENBAUM / SCHULTZ, 207-208.

243 LİNDBERG, s.80.

244 LİNDBERG, s. 81 vd.

43 Worms’a davet edilmesi ve burada sorguya çekilmesidir. Worms Diyeti245 olarak bilinen bu olayda esas itibarıyle Luther sorguya çekilecektir. Daha doğrusu, yeni seçilen İmparator V. Karl’ın niyeti, Endüljans satışına ve kiliseye yönelik eleştirilerinden dolayı geniş bir taraftar kitlesi toplayan Luther’i cezalandırmak değil, söylediklerinin arkasında durup durmadığını sormaktır.246 İmparatorun ona canını koruyacağına dair söz vemesi üzerine, pek çok kişinin itirazına rağmen Worms’a doğru yola çıkan Luther, geçtiği her şehir ve kasabada nümayişlerle karşılanır ve Worms’a ulaştığında onu büyük bir kalabalık karşılar. Papanın temsilcisi, Aleander Worms’a ulaştığında, çok fazla parası olmasına karşın, kalacak oda dahi bulamaz.

Luther, İmparator V. Karl ve huzurda toplanan diğer Alman Prensleri ve Avrupa’dan gelen İmparatorların olduğu bir mecliste sorguya çekilir. Zaman zaman sıkıntı yaşasa da söylediklerinin arkasında durduğunu ifade etmesi, huzurda bulunan pek çok Alman Prensini etkilemiştir. Sonradan Danimarka Kralı olacak olan, o zamanki Schleswig-Holstein Dükü III. Christian, tebaasının derhal Luteryen olmasını emredecek kadar ileri gitmiş ve Luther’in fikirlerinden ve onun bu duruşundan etkilenmiştir.247 Toplantıya katılan Alman prenslerin ayrılmasından sonra, başta İspanya Kralı olmak üzere, diğer kralların oylarıyla, Luther’in cezalandırılmasına karar verildi.248

Worms diyetinin etkisi o yıllarda hemen gözükmese de sonraki dönemlerde yaşanacak olan savaşların temel sebebini oluşturur. Bilhassa, Alman prenslerinin hâkimiyetleri altındaki bölgelerde, Lutheryenliğin yayılmasının ve zemin bulmasının önünü açmıştır. Yeni mezhebin yayılması ise sonraki yaşanacak siyasi gelişmelerin başlangıcını oluşturur.249

1.2.1.2.1.2.Huldrych Zwingli

Luther’den farklı bir yol izleyen Huldrych Zwingli,250 kiliseye karşı reform taleplerinin ne kadar genişlediğinin, nerelere ulaştığının görülmesini sağlaması

245 LİNDBERG, s.86.

246 Axel GOTTHARD, “Schlaglicht 1521: Luther und Karl V. in Worms”, http://www.bpb.de/geschichte/deutsche-geschichte/reformation/235570/schlaglicht-1521-luther-und-karl-v-in-worms (ERİŞİM 20.04.2017)

247 LİNDBERG,87.

248 Axel GOTTHARD, „Schlaglicht 1521: Luther und Karl V. in Worms“, http://www.bpb.de/geschichte/deutsche-geschichte/reformation/235570/schlaglicht-1521-luther-und-karl-v-in-worms (ERİŞİM 20.04.2017).

249 LİNDBERG, s.221.

250 Ulrich Zwingli olarak ta bilinir. D.1484, Ö. 1531 dir.

44 açısından önemli bir kişilik olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanlarda harekete geçen Luther ve Zwingli, temelde kilisenin reformu gibi taleplerle aynı düşünceden hareket etseler de pek çok farklı fikirleri vardır.251 Luther’in Worms’da yargılanmasından kısa bir süre sonra 1522 de tarihe “Sosisler Vakası” diye geçen olayda Hrıstiyanlıkta paskalyadan önce 40 gün tutulmak zorunda olan büyük orucu,252 herkesin gözü önünde provokatif olarak, bu dönemde yenmesi yasak olan hayvansal bir gıda olan sosisle bozmasıdır.253 Bu olaydan sonra Zwingli, “Besinlerin Seçimi ve Özgürlüğü Üzerine”

vaaz ederek olayın geniş kitlelere duyurulmasını sağlamıştır. Aynı zamanda Zürih kanton kilisesinin konsülünde olan Zwingli vaazında, Hrıstiyanların oruç tutup tutmamakta özgür olduğunu, İncil’de büyük oruç tutulurken et yemenin yasaklanmadığını savunmuştu.254

Aynı zamanda bir din adamı olan Zwingli, Zürih’te büyük kilisede verdiği vaazlarda, tüm hayatın ve hayatın unsurlarının, ister bireysel, ister sosyal olsun, İncil tarafından düzenlenmesi gerektiği fikrini savunmuştur. Zwingli’ye göre herşey Kutsal Kitap etrafında muhakeme edilmelidir. Herkes İncil’e ve onun öğretilerine uymalıdır. İncil’e ve öğretilerine uymayanlar itaati hak etmiyorlardı.255

Zwingli ile Kilisenin arasının açılması 29 Ocak 1523 tarihinde yapılan kamuya açık münazara ile başlar ve bu tarih Zürih reformunun da başlangıç tarihini oluşturur.

Zürih’te başlayan bu hareket, yakın çevrelerden başlayarak diğer şehirlere ve kantonlara yayıldı. Bunun neticesi olarak o dönemde de kantonlara bölünmüş olarak yönetilen İsviçre’de Luzern, Zug ve üç Waldstaette kantonları, eski inanca sahip

Zürih’te başlayan bu hareket, yakın çevrelerden başlayarak diğer şehirlere ve kantonlara yayıldı. Bunun neticesi olarak o dönemde de kantonlara bölünmüş olarak yönetilen İsviçre’de Luzern, Zug ve üç Waldstaette kantonları, eski inanca sahip