• Sonuç bulunamadı

6. Arguvan’ın Tarihi, Coğrafi ve Sosyal Yapısı

2.6. Oruç

Yörede iftar, sahur, imsak gibi terimler kullanılmamakla beraber iftar vaktine

“oruç açma” ismi verilmektedir. (KK: 8, 42, 37, 60, 63) Arguvan yöresinde tutulan

oruçların gün sayısı ve tarihleri yerleşim birimlerine göre farklılık gösterebilmektedir.

464 Ethem Ruhi Fığlalı, Geçmişten Günümüze Halk İnançları İtibariyle Alevilik-Bektaşilik, Türk Halk

Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yay., Ankara 1994, s. 60-61.

465 Abdurrahman Küçük- M. Alparslan Küçük, Türkistan’dan Türkiye’ye Alevilik-Bektaşilik (Dinler Tarihi Açısından Bir Yaklaşım), s. 52; Selahaddin Bekki, “Türk Mitolojisinde Kurban”, Akademik Araştırmalar, S:3, Ankara 1996, s. 16-28.

466 Ünver Günay-Harun Güngör, Türk Din Tarihi, s. 77. 467 Selahaddin Bekki, “Türk Mitolojisinde Kurban”, s. 16-28.

468 Ahmet Gökbel, “Türk Halk İnançlarında Din ve Din Anlayışı (Kurban Kültü Örneği)”, Dinler Tarihi Araştırmaları II (Sempozyum: 20-21 Kasım 1998, Konya), Dinler Tarihi Derneği Yay., Ankara

103

Genelde yaptığımız görüşmeler esnasında Türkiye genelindeki Alevilerin, oruç tutma takvimine göre hareket edildiği ifade edilmektedir.

Yörede oruç ibadeti olarak Muharrem ve Hızır oruçları yaygındır.

2.6.1. Muharrem Orucu

Arguvan yöresinde kurban bayramından yirmi gün sonra başlayan Muharrem Orucu; İmam Hüseyin Yassı Orucu, On İki İmam Orucu veya Matem Orucu isimleri ile de anılmaktadır. Niyet edilerek tutulmaya başlanan oruç, güneşin batmasıyla açılmaktadır. Muharrem orucu on, on iki veya otuz gün tutulmaktadır. Kişiden kişiye, yöreden yöreye gün sayısı farklılık göstermektedir. Yörede Muharrem orucundan sonra kurbanlar kesilmekte ve aşure yapılıp dağıtılmaktadır. (KK: 2, 11, 14, 15, 17, 21, 27, 33, 38, 41, 42, 45, 46, 53, 58, 59, 62, 64, 67, 68, 69, 71, 72, 74)

Yörede Muharrem orucunun tarihi ile ilgili birçok rivayet bulunmaktadır. Bir rivayete Hz. Hüseyin’in doğumunu Cebrail, Hz. Peygamber’e müjdelemektedir. Bu müjdeden sonra Cebrail, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edileceğini söylemiş ve bunun üzerine Hz. Muhammed ağlamaya başlamıştır. Hz. Peygamber, Hz. Ali’ye Hz. Cebrail’den duyduklarını söylemiş, daha sonra Hz. Fatıma’nın da haberi olmuş ve o da üzülerek şöyle demiştir: “Hüseyin’imin yassını kim tutar? Gayıptan bir ses gelir o anda

ve der ki: Hz. Muhammed’in has ümmetleri kıyamete kadar yas tutacaklar. Hüseyin’in matemi dünya kaldıkça tutulacaktır.” Anlatılan bu rivayetten sonra Aleviler “on bir’de traş, on iki’de de aş” diyerek bu orucu tutmaktadırlar. Yani on birinci günü traş olup

temizlenmekte son günde de kurban keserek yaptıkları lokmaları dağıtmaktadırlar.469

Genelde Muharrem orucu on iki gün tutulmaktadır. Fakat yöredeki dedeler bu orucu genelde on beş gün tutmaktadır. (KK: 1, 2, 8, 64, 41, 68)

Yöredeki başka bir rivayete göre de İmam Hüseyin ve yetmiş iki kişi Kerbela’da Muharrem ayında öldürülmüştür. Katliamdan Zeynel Abidin kurtulmuş ve Ehlibeyt soyu onunla devam etmiştir. Bu kötü durumda iken yardım etmeleri için farklı kabile ve devletlere mektup yazılmış ama yardım edilmemiştir. Bu olaylardan belli bir süre sonra yardım etmeyenler pişman olup Allah’tan bağışlanma dilemişlerdir. Yaptıklarının affedilmesi için tövbe orucu tutulmuşlardır. Aleviler ise bu üzücü duruma karşın yas orucu tutmaya başlamışlardır. (KK: 8)

Yörede muharrem ayının önemi ile ilgili aşağıdaki deyiş dikkat çekicidir.

Yine geldi Mahi Muharrem ayı Yüklediler Ehlibeytin göçünü Deli gönül ne duruyun durma yan Zeynep yolar sırma gibi saçını Müminler bu ayda alırlar payı Süslediler ol cennetin yükünü Ne duruyun gözüm ağlasana kan Ne duruyun gözüm ağlasana kan

Şahribanım kara giymiş ağlıyor Ehlibeyt üryan bindi deveye Ümmü Gülsüm sinesini dağlıyor Kesik başlar mızraklarda havaya Fırat suyu kırmızı kan çağlıyor Bir gün gelir Mehdi el kor davaya Ne duruyun gözüm ağlasana kan Ne duruyun gözüm ağlasana kan

Kul Hüseynim durma Şah Hüseyine yan470 İmam Zeynel hasta çadırda yatar

Zekiyenin feryadı cihanı tutar Haktan emir geldi Hüseynim yeter Ne duruyun gözüm ağlasana kan

Yörede aşure muharrem orucundan sonra yapılmakta olan bir ibadet şekli olarak kabul edilmektedir. Aşurenin tarihçesi Nuh peygamberle ve yanındakilerin tufan esnasında gemide kalan son kırıntılarla bir çorba yapıp içmesi olayına dayandırılmaktadır. Yörede On İki imamları sembolize etmek amacı ile aşurenin içerisine on iki çeşit malzeme konulmaktadır. Aşure yapılırken Hz. Hüseyin’le ilgili deyişler ve dualar dedeler tarafından okunmaktadır. Dede dua okurken kazanın etrafında bulunanlar da Allah Allah diyerek dua etmektedirler. Aşure hazırlandıktan sonra aşureyi, en az yedi kişiye vermek zorunluluğu bulunmaktadır. (KK: 2, 9, 33, 41, 42, 59)

2.6.2. Hızır Orucu

Yörede Hızır orucu Şubat ayının 12-13-14 günlerinde tutulması gerektiğine inanılmaktadır. Hızır haftası girdiğinde üç veya yedi gün “Hızır Orucu” tutulmaktadır. (KK: 2, 11, 14, 15, 17, 21, 27, 33, 38, 41, 42, 45, 46, 53, 58, 59, 62, 64, 67, 68, 69, 71, 72, 74) Bu orucu bekâr birinin tutması halinde üç gün boyunca sulu içeceklerin içilmemesi gerektiği inanışı bulunmaktadır. Hızır orucunun üçüncü günün akşamında bekâr bir gencin rüyasında kendisine su veren kişiyle evleneceğine inanılmaktadır.

105

Ayrıca kendisine su veren kişi yakınsa yakından, uzaksa uzaktan evleneceği inanışı bulunmaktadır. Hızır ayında evlerde “Hızır gavutu, Hızır kömbesi” ismi verilen yemekler yapılıp yedi komşuya dağıtılmaktadır.471 Perşembeyi cumaya bağlayan gece

Hızır gelerek Kavuta bir işaret koymakta, kavut kesilmişse bu kavut lokma ile birlikte komşulara dağıtılmaktadır. (KK: 6, 36)

Yörede Hızır’ın boz atı ve beyaz kıyafeti ile insanlara yardıma geldiği, kendisine bu yüzden “Boz Atlı Hızır” lakabı verildiğine inanılmaktadır. (KK: 35, 36, 41) Hızır’ın Hz. Musa döneminde yaşadığı ve ona ilim öğrettiği ifade edilmektedir. Hızır’ın karalarda, İlyas’ın ise denizlerde hâkimiyet kurduğu bilinmektedir. Hızır ve İlyas’ın sonsuz yaşamın kaynağı olan suyu buldukları ve o suyu içerek kıyamete kadar ölümsüz bir şekilde yaşadıklarına inanılmaktadır. Dolayısı ile Hızır’ın her zaman yardıma muhtaç olanlara yardım ettiği ve insanlar arasında gezdiği ifade edilmektedir. Anadolu Aleviliği’nde ve Arguvan yöresinde eve her gelen misafir, Hızır gibi karşılanmakta, ikramlarda bulunulmaktadır. (KK: 8, 15, 41, 42)

Yörede Hızır orucunun tarihçesi ile ilgili olarak anlatılan başka bir rivayete göre Hz. Nuh ile yanındakilerin tufanda yaptığı duaya dayandırılmaktadır. Tufanın çok şiddetli olması ile gemide bulunanlar “Yetiş Ya Hızır kurtar, bizi bu zorluktan!” diye dua etmişlerdir. Belli bir süre sonra tufan bitmiştir. Orada bulunanlarda Hızır’ın kendilerine yardım ettiği ve kurtulduklarına inanıp üç gün şükür orucu tutmuşlardır. Anadolu Aleviliği’nde tutulan bu üç günlük oruç Hızır orucu olarak günümüze kadar gelmiştir. (KK: 41)

2.6.3. Oruçlarla İlgili Genel Yasaklar

Yörede Muharrem ve Hızır oruçlarında aynaya bakılmaz, saç taranmaz, gıybet edilmez. Ayrıca bu süre içerisinde yaş ağaç kesilmez, kan akıtılmaz, yumurta kırılmaz, soğan kesilmez, elma ve et yenilmez, su içilmez, bıçak kullanılmaz, tırnak kesilmez, saç ve sakal kesilmez, bıçakla kesilen hiçbir şey yenmez, bulanık su veya ayran içilmez, aynaya bakmak hoş karşılanmaz. (KK: 2, 11, 14, 15, 17, 21, 27, 33, 38) Diğer taraftan Muharrem ayında zevk ve eğlence veren durumlardan uzak durulmaktadır. Hz. Hüseyin’i ve Kerbela’da şehit olanlar düşünülüp çile çekilmektedir. (KK: 41, 42, 53,74)

471 Hüseyin Şahin, “Malatya Mutfak Kültüründe Özel Günlere Dair Geleneksel Uygulamalar”, II. Uluslararası Doğu Anadolu Bölgesi Geleneksel Mutfak Kültürü ve Van Yemekleri Sempozyumu, (24- 26 Kasım 2010 Van), İstanbul 2011, s. 240-257.

2.6.4. Oruç ile İlgili İnanış ve Uygulamaların Değerlendirilmesi

Alevi yazarlar tarafından muharrem orucunun birçok Peygamber ve Hz. Muhammed tarafından da tutulduğu ve bu orucu Bakara suresi 183-184. ayetlere dayandırıldığı belirtilmektedir.472

Yörede ve Tahtacılarda muharremin ilk on günü, orucun ve yas tutma inanışının Şiilikten geçtiği düşünülmektedir. Özellikle İran’da muharrem ayındaki bu günlerde yas tutulmaktadır.473

Muharrem ayının sonundaki Aşure Türkler arasında önemli bir yer tutmaktadır. Aşure gününün kutsiyeti İslam öncesi dönemlere götürülmektedir. Kaynaklarda Aşure gününün İslam öncesi temellerinden biri, Hz. Musa’nın kavmiyle birlikte Firavun’un zulmünden kurtulmasına binaen Yahudilerin oruç tutuğu gün olarak kabul edilmiştir. Dolayısı ile Müslüman Türklerin tuttuğu bu oruç Yahudi geleneğine dayanmaktadır.474

Müslüman Türklerde aşure geleneği hâlâ devam ettirilmektedir. Özellikle Osmanlılar döneminde her yıl aşure pişirilmesi gelenek halini almıştır. Bu uygulama tekkelerde, zaviyelerde, Asakir-i Şahane’de, Mekteb-i Fünun-i Tıbbiye’de, İmam-ı Hüseyin’in Halep’teki makamlarında mersiyeler eşliğinde halka aşure dağıtılarak gerçekleştirilmektedir. Osmanlı’da dağıtılan aşure iki türlüdür. Birincisi; Kerbela olayına dayandırılarak hazırlanan Muharrem aşuresi, ikincisi de İmam Zeynel Abidin’in Kerbela’da sağ salim kurtulmasının vermiş olduğu sevinçle hazırlanan aşuredir.475

Arguvan yöresinde ve Anadolu Aleviliği’ndeki aşure ve matem orucu Osmanlı dönemindeki şekli ile devam ettirilmiştir.

Hıristiyanlık’ta tutulan şükür orucu akşam bir defa yemek yenildikten sonra diğer akşama kadar devam etmektedir. Ayrıca çarşamba ve cuma günleri tutulan

“ızdıraplar cuması” orucu da halk arasında geçmişte yaygın bir uygulama olarak

görülmüştür.476 Bu iki çeşit oruca bakıldığında Anadolu Aleviliği’ndeki yas için tutulan

muharrem orucu ile ortak yanlarının olduğu görülmektedir. Diğer taraftan Muharrem orucunda su içilmemesi durumu, Sabiilerde yılın belli zamanlarında et yememe orucu ile eşdeğerlik göstermektedir.477

472 Metin Bozkuş, a. g. t., s. 164.

473 Ali Selçuk, Ağaçeri Türkmenleri Tahtacılar, s. 182.

474 Metin Bozkuş, “Aşure Günü, Muharrem Matemi /Orucu ve Sivas’ta Aşure Uygulamaları”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S: XII/1, Sivas 2008, s. 35, 42, 47. 475 Zeynel Özlü, “Osmanlı Devletinde Tekkelere Bir Bakış: Aşure Geleneği”, Türk Kültürü ve Hacı

Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S: 57, Ankara 2011, s. 195.

476 Ali Erbaş, Hıristiyanlıkta İbadet, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2003, s. 56. 477 Şinasi Gündüz, Son Gnostikler Sabiiler, s. 191.

107

Hızır inanışı eski Türklerde de kabul edilmiştir. İslam dinindeki Hızır anlayışı arasında benzerlikler azdır. Eski Türklerdeki “Gök sakallı, Aksakallı, Kocalar” gibi ulu kişiler Hızır inanışındaki bu kişiden pek ayrılmamıştır hatta eski Türk kocaları isim değiştirerek Hızır olarak isimlendirilmişlerdir.478

Hızır orucu sonrası kutlanan bayramın eski Türklerdeki on iki hayvanlı takvime göre yılbaşı olarak kabul edilen yeni yıl bayramı ile aynı olduğu belirtilmektedir. Azerbaycan Türklerinde kutlanan bu bayram, İran’da da İd-i Haydar ismiyle adlandırılmaktadır. İran bölgesindeki Alevilerde de Hızır Nebi bayramı ismiyle kutlandığı bilinmektedir. Bayram öncesi hazırlıklar yapılmaktadır. Bu bayram öncesi Anadolu’da kömbe ve gavud yapılmaktadır. Gavud hazırlanması âdeti İran’daki Çihiltenler’de de bulunmaktadır.479

Anadolu Aleviliği’nde tutulan Hızır orucunda Hıristiyanlık tesiri olduğu düşünülebilir. Bunun delili olarak Doğu kiliselerine mensup Hıristiyanların Ninova orucu gösterilebilir. Bu oruç şubat ayı içerisinde üç gün tutulur. Hıristiyan Süryanilerde de bu oruç Hıdırillas olarak tanımlar.480