• Sonuç bulunamadı

6. Arguvan’ın Tarihi, Coğrafi ve Sosyal Yapısı

4.3. Hayvan Kültü

4.3.1. Hayvan ile İlgili İnanış ve Uygulamaların Değerlendirilmesi

Bektaşilerce nakledilen bir rivayette Hacı Bektaş Veli’nin Horasan’dan Anadolu’ya bir güvercin donunda geldiği ve Sulucakaracahöyük üzerinde uçarken Anadolu ereninin bir alıcı kuş olarak karşısına çıkma olayı anlatılmaktadır. Güvercin donunda gelen Hacı Bektaş Veli bu esnada şöyle demiştir: “Erin üstüne alıcı kuş

donunda mı gelinir? Ben en nazik hayvan şekline girdim, diyerek alıcı kuşun boğazını sıkıverdi.”744 Orta Asya Türklerindeki destanlarda güvercin “ak üzerine göklü (Aklığına

köklü köğürçün)” olarak geçmektedir. Hz. Ali’nin güvercin donunda gezmesi Türk

mitolojisinde işlenmiş konulardandır.745

Pir Sultan Abdal turnaların ne kadar kutsal varlıklar olduğunu şu sözleri ile ifade etmiştir:

“Hazreti Şah’ın (Ali’nin) avazı Turna derler bir kuştadır. Asası Nil deryasında

Hırkası bir derviştedir.” Alevilikteki semahlardaki kol hareketleri turna

kuşlarının uçuş şeklini yansıtmaktadır. Göçebe olan turnaların en önemli özelliği Ali’nin timsali olarak görüldüğüne inanılmasıdır. Ayrıca Hz. Ali’nin kutsallığını gösteren turna kuşu inanışının Japonya, Çin, Kore gibi Uzak Doğu ülkelerinden gelen Türkler tarafından Anadolu’ya getirildiği tahmin edilmektedir. Turna simgesi özellikle Uzak Doğu ülkelerinde çok yaygındır. Bu hayvanın Çin’de ölümsüzlük kuşu olduğu bilinmektedir.746 Ayrıca Alevi-Bektaşi şiirinde Turna kuşunun, “Söz’ün efendisi olan

İdris peygamber olduğunu, Hacı Bektaş Veli’nin ise onun hırkasını giydiği”

744 Mehmet Eröz, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) ve Alevilik Bektaşilik, s. 128. 745 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C: II. s. 550.

belirtilmektedir.747 Turnalar Başkurtlarda töz (totem) olarak görülmektedir. Başkurtlar

turna kuşuna tapmışlardır. Ayrıca Vilayetname’de yedi erenlerin turna kuşu gibi uçtuklarından bahsedilmektedir.748 Osmanlı Ordusu’ndaki yeniçeriler arasında turna

kuşu simge olmuştur. Özellikle başlarında turna tüyü taşımışlardır. Doğu Anadolu’da yakın zamana kadar gelinlerin başlığında turna tüyü takılması bu uygulamanın devamı niteliğindedir. Moğollarda ve eski Türk topluluklarının bazılarında da turna tüyü takılması âdeti mevcuttur. Turnanın sahip olduğu gücün o tüyü takmakla edinildiğine dair düşünceler oluşmuştur. Şaman inancına göre insanlar ölünce ruhları göğün en yüksek katına uçar, turnalar da yüksekte uçtuğundan bu tüyün onları yükseklere uçuracağına inanılmaktadır. Bazı kaynaklarda savaş sırasında askerlere cesaret vermek için turna tüyü takıldığı da rivayet edilmektedir. Turna sembolü İslamiyet’le birlikte ilahi karakter taşıma özelliğinin yerine insandan kutsal varlıklara, aşuktan maşuka mesaj götüren bir haberci durumuna taşımıştır.749

Yörede ve Anadolu’daki tüm Alevilerde geyik kutsal bir hayvan olarak kabul edilmektedir. Geyiğin don değiştirdiğine inanılmaktadır. Eski Türk kaya resimleri incelendiğinde geyiğin kutsiyet taşıdığı ve boynuzlarının hayat ağacını simgelediği düşünülmektedir. Alevi din ulularının sık sık geyik donuna girdikleri bilinmektedir. Kaygusuz Abdal’ın şiirlerine bu durum konu olmuştur. Abdal Musa bir gün Toros dağlarının eteğinde geyik donuna girmiştir. Aynı zamanda avlanmaya çıkan Alanya Beyliği’nin oğlu Gaybi’nin karşısına çıkmıştır. Gaybi, geyiği bir ok atışı ile yaralamıştır. Daha sonra yaralı geyiği yakalamak için onu takip etmiştir. Kan izlerinin bir dergâha kadar takip etmiştir. Dergâhın kapısında bulunanlara geyiği vermelerini istemiştir. Dervişler, Gaybi’yi alarak Abdal Musa’nın yanına götürmüşlerdir. Aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir: “Okunu göstersek tanır mısın? Gaybi, tanırım deyince

Abdal Musa Sultan, sağ kolunun kaldırarak saplanmış olan oku göstermiştir.” Yaşanan

bu olaydan sonra Gaybi, Abdal Musa’nın dergâhında kalmış ve ona mürit olmuştur. Türklerde geyik, Hun Türklerine yol gösteren kutsal bir varlık olarak da bilinmektedir. Uçan geyik inancı Türkler arasında ölümsüzlük taşlarına işlenmiştir.750 Altaylı kamların

bir sözünde “bindiğim hayvan geyik sığın” ifadesi, Geyikli Baba’nın geyiklere binerek

747 Erdoğan Çınar, Aleviliğin Gizli Tarihi, s. 214.

748 Mehmet Eröz, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) ve Alevilik Bektaşilik, s. 133-134. 749 Hayrettin İvgin, “İnanışlarda, Söylencelerde Turna Kuşu ve Göç Yolları”,

http://docplayer.biz.tr/2676542-Inanislarda-soylencelerde-turna-kusu-ve-goc-yollari.html (22/06/2016)

185

dolaştığı söylencesini hatırlatmaktadır.751 Gürge köyünde Tek Öküzle Çift Süren

Güzergâhında mucizevi bir şekilde farklı donlarda gezen geyik sembolünün yukarıda anlatılanlarla benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Orhun Abidelerinin batı cephesindeki kitabede Bilge Kağan “dağda yabani geyik gürlerse öylece mateme gark

oluyorum” diyerek geyiğin önemine işaret edilmektedir.752

Mitolojilerde Tanrı, balığa hem uçma hem de yüzme yeteneği vermiş fakat balık kibirlenmiştir. Bu hadiseden sonra Tanrı balıktan uçma özelliğini tekrar geri almıştır. Yörede kutsal balıklarla ilgili anlatılanlara benzer bir olay da Eskişehir civarında yaşanmıştır. Bu anlatıya göre; “köylüler Kurtuluş Savaşı esnasındaki kanlı

çarpışmalarda nehir boyunca yüzen balıkların damla damla kan bıraktığını görmüşlerdir. Bunun üzerine bu balıkların savaşa katılan ve yaralanarak geri dönen balıklar olduğuna inanılmıştır.”753

Türk mitolojisinde töz olarak kabul edilen tavşan, tapınım hayvanları arasındadır. Ayrıca avlandığında ise uğurlu sayılan ve bereketin simgesi olan bir hayvandır.754 Alevi-Bektaşi inancında ise bazı hayvanlar tiksinti verici olduklarından

dolayı yenilmeleri hoş karşılanmamaktadır. Mitolojide Oğuzlar’da Anzuk olarak adlandırılmış tavşan Bozokların totemi olarak görülmüştür.755 Tavşan etinin

yenilmemesi durumu Tevrat’ta şöyle geçer: “Kaya tavşanı geviş getirir ama çatal

tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır. Tavşan geviş getirir ama sizin için kirli sayılır.”756 Balkanlı köylüleri Hz. Hüseyin’in katletledenlerin tavşan ruhuna girdiğine

inanmış ve o yüzden tavşandan uzak durmuşlardır.757 Nusayrilerde de tavşan adet

görmesi, dudak yapısının kediye benzemesi gibi özelliklerinden dolayı yenilmez.758

Şia’nın mezhepleri arasında tavşanın yenilmesi haram sayılmaktadır.759 Tavşan etinin

haram olmasını Hz. Muhammed’in şu hadisine dayandırmışlardır: “Huzeyme,

Resullullah’a tavşan hakkında sormuştur. O da “Ben ondan yemiyorum ve haram da kılmıyorum.” diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Huzeyme sormuş: Neden ya Resulallah? O da onun kanama gördüğü yani ay hali olduğu bana haber verildi, diye

751 Mehmet Eröz, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) ve Alevilik Bektaşilik, s. 132-133. 752 Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, s. 63.

753 Pertev N. Boratav, a. g. e., s. 38-39.

754 Esat Korkmaz, Eski Türk İnançları ve Şamanizm Terimleri Sözlüğü, s. 147. 755 Bedri Noyan, a. g. e., s. 97.

756 Levililer, 11/5-6.

757 Mehmet Eröz, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) ve Alevilik Bektaşilik, s. 139. 758 Hüseyin Türk, a. g. e., s. 63.

buyurmuştur.”760 Bu hadise dayanarak tavşan eti yenilmemektedir. Anadolu

Aleviliği’nde tavşanın yenilmemesi, konusunda Şiilikten etkilenmiş olabileceğini düşünmekteyiz.