• Sonuç bulunamadı

6. Arguvan’ın Tarihi, Coğrafi ve Sosyal Yapısı

3.1. Doğum

3.1.4. Doğumla İlgili İnanış ve Uygulamaların Değerlendirilmesi

3.1.4.2. Doğum Esnası ve Sonrası İnanış ve Uygulamaların Değerlendirilmes

Yörede doğumu kolaylaştırmak için kullanılan “Fatma ananın eli inanışı” Azerbaycan ve Doğu Türkistan’da rastlanmaktadır. Doğum esnasında doğumu yaptıran ebenin Hz. Fatma’nın manevi gücünü temsil ettiği ve doğumu kolaylaştırdığına inanılmaktadır.531 Laplar ve Tatar aşiretleri “şaman davullarındaki resimlerinin yanında

ebem kuşağı veya Hz. Fatma’nın kuşağı adı verilen “Gökkuşağı motifinin” yer alması

buna örnek teşkil etmektedir.532

Uygur Türklerinde çocuğun anne karnındaki eşi (plesenta) atılmazdı. Kimsenin ayak basmayacağı yere gömülürdü. Ayrıca Uygurlarda erkek ve kızların eşi farklı biçimlerde gömülürdü. Erkek bebeğin eşi evin girişine, kız bebeğin eşi ise dışarıda ocağın sağ tarafına gömülürdü.533

Uygur Türklerinde ise lohusa kadın tek başına evde bırakılmamaktaydı. Evin içinde kırk gün boyunca ışıklar söndürülmemekteydi.534 Moğollar ölüm ruhunu

aldatmak için çocuğu kazan altında üç gün saklamakta ve bu arada annesi çocuk yanındaymış gibi davranmaktadır. Daha sonra çocuğun annesi ağlayarak çocuğum öldü, diyerek beze sarılı sahte bebeği mezara gömmektedir. Yapılan bu uygulama ile kötü ruh aldatılır. Buna benzer bir uygulama da Başkurtlarda bulunmaktadır.535 Eski Türklerdeki

bu uygulamaya benzer bir tören Gürge köyündeki Karataş’a giden kadınlar tarafından da yapılmaktadır.

Gagauz Türklerinde ve Anadolu Aleviliği’nde kırk gün lohusalıktan dolayı dışarı çıkmama ve yıkanmama açısından benzerlik olduğu söylenebilir.536 Kırgız Türklerinde

530 Orhan Acıpayamlı, Türkiye’de Doğum İle İlgili Adet ve İnanmaların Etnolojik Etüdü, Sevinç

Matbaası, Ankara 1974, s. 42.

531 Ali Selçuk, “Tahtacıların Doğum İle İlgili İnanç ve Uygulamalarına Fenomenolojik Bir Yaklaşım”, s.

175.

532 Rıfat Araz, a. g. e., s. 122.

533 Adem Öger, “Uygur Türklerinin Doğum Adetleri”, Turkish Studies - International Periodical For The

Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/1 Winter 2012, p.1679-1694, TURKEY.

534 Harun Güngör-Bekir Köylü, Türk Halk İnanışları, Tezmer Kitap Fotokobi İnternet, Kayseri 2014, s.

81.

535 Durmuş Arık, “Türk Halk İnanışlarında Örtmece ve Gerçeği Gizleme İle İlgili Uygulamalar: Doğum

ve Ölüm Örneği”, Dini Araştırmalar Dergisi, C. 13, S. 36, Ankara 2010, s. 9-10.

127

yöredeki kırklama işlemine benzer bir tören yapılmaktaydı. Bu törene göre köydeki yaşlı kadınlar bir araya gelip toy ismini verdikleri bir merasim yapmaktaydı. Bu törende yemekler pişirilmekte ve kırk çıkarma uygulaması başlayınca bebeğin baş tarafına bir mum yakılmakta ve ensesinde bulunan saç kesilmekteydi. “Hazırlanan suya kırk ayrı

kişiden toplanan kırk kaşık su atılmaktaydı, ardından oradaki misafirler dilek tutmaktaydı. Bu suya kırk kaşıkla birlikte tuz atılmaktaydı.” Kırklama yapıldıktan sonra

bebeğe kırk köynök537 giydirilmekteydi. Bu elbise kırk komşudan alınan bez parçaları

ile dikilmektedir.538 Kırım Türklerinde kırklama işlemi yörede olduğu gibi kırk tas su dökülerek yapılmaktadır. Kırklama hem anne hem de bebek için yapılmaktadır. Kırkı çıkmayan anne dışarı çıkartılmamaktadır.539 Kırklama ritüeli Kazak Türkleri ve Hazar

Türklerinde de görülmektedir.540

Türk mitolojilerindeki Abası, Biçura, Şöreli, Su Anası gibi karakterlerin alruhuna ait olduğu düşünülmektedir. Bu inanış ve uygulamalar Çin’den balkanlara ve Kuzey denizinden Hindistan’a kadar hüküm sürmüş Türk topluluklarında mevcuttur. Ayrıca Ermeniler Al ruhuna “Ar-moz”, Gürcüler “Tar-mod”, Araplar “Ebullibat” adını vermektedir. İlk dönem Hıristiyanlarına ait bir frekste “Alabasdria” adlı bir çocuğun tasviri konuya açıklık getirmesi bakımından önem teşkil etmektedir.541 Eski Türklerde

albastı inanışı mitolojik Ana’nın, Gök Tanrı inancının baskısı sonucu arka plana itilmiş şekli olarak belirtilmektedir.542

Türklerde ad verme kültürünün kaynağı olarak Orta Asya gösterilmektedir.543

Eski Türklerde çocuklara verilen ilk isimler anne ve babanın verdiği isimlerdi. Çocuklar, belli bir seviyeye geldikten sonra herhangi bir savaşta veya avda gösterdiği kahramanlık sonucu gerçek adlarını almaktaydı.544 Yakutlar çocuklara küçük yaşta

verdikleri isimleri daha sonra değiştirebilmekteydi. Bu yüzden çocuğun gerçek adı yay

537 Köynök: Annenin çocuğuna kırkında dikip giydirdiği gömlek anlamında kullanılır. Detaylı Bilgi İçin

Bk. Nezir Temür, “Kırgız Folklorunda Ritüelistik Türler”, Gazi Türkiyat, S. 6, Ankara 2010, s. 302.

538 Kemal Polat, a. g. e., s. 110-111.

539 Yılmaz Yeşil, Türk Dünyasında Geçiş Dönemi Ritüelleri, Grafik Ofset Matbaacılık, Ankara 2014, s.

111.

540 Yılmaz Yeşil, “Türk Dünyası Geçiş Dönemi Ritüelleri Üzerine Tespitler”, 21.Yüzyılda Eğitim ve Toplum, C: 3, S: 9, Ankara 2014, s. 124.

541 Orhan Acıpayamlı, Türkiye’de Doğum İle İlgili Adet ve İnanmaların Etnolojik Etüdü, s. 80-81. 542 Seyit Gezer, Yedi Bucak Avşarları Üzerine Sözlü Kültür İncelemesi, Basılmamış Doktora Tezi,

Kırıkkale 2016, s. 155.

543 Orhan Acıpayamlı, “Türk Kültüründe Ad Koyma Folkloru’nun Morfolojik ve Fonksiyonel Yönlerden

İncelenmesi”, IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, C: IV, Ofset Repromat Matbaası, Ankara 1992, s. 1.

544 Abdurrahman Daş, “Türklerde Ad Koymanın Dini ve Milli Boyutu”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S: 1, Elazığ 1996, s. 398.

çekip ok attıktan sonra verilmekteydi. Yakutların bu geleneğini Oğuzlar devam ettirmektedir. Altaylılar destan kahramanlarının, Kırgızlar toplumda saygınlığı bulunan kimselerin adlarını verirlerdi.545 Türklerin İslamiyet’i kabulü ile birlikte çocuklara Türk

isimlerinin yanı sıra Fars ve Arap isimleri de verilmiştir. Özellikle Fars kültürü ad verme konusunda Anadolu’yu çok etkilemiştir.546 Arguvan yöresinde çocuk isimleri

verilirken büyüklerin ön plana çıkarılması yönü bakımından Eski Türk kültürünün izlerini görmek mümkündür. Ayrıca yörede çocuklarının yaşaması için verilen isimler ile Eski Türklerdeki isimler arasında da yakınlık bulunmaktadır.

Bektaşi geleneğinde yeni doğan çocuğa isim koyma töreni mürşit tarafından genelde cuma günü düzenlenmekteydi.547 Yörede bu bağlamda günümüzde pek tören

yapılmamaktadır.

3.2. Sünnet

Sünnet, yörede erkek olmanın bir gereği olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda hem dinen hem de sağlık açısından faydalı görülmektedir. Arguvan yöresinde sünnet olmanın temeli Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e dayandırılmaktadır. (KK: 8, 15)

Yörede, çocuklar genelde yedi ile on yaşları arasında sünnet ettirilmektedir. Fakat son zamanlarda tıbbın gelişmiş olması, sünnet olma yaşını doğumdan sonraki zamanlara kadar indirmiştir. (KK: 3, 12, 17, 21, 24, 30, 33, 35, 43, 45, 51, 56, 58, 63, 65, 68, 69, 74)

Sünnet olacak her erkek çocuğun muhakkak bir kirvesinin olması gerekmektedir. Anadolu kırsalında olduğu gibi yörede de kirvelik önemli sayılmakta ve nesilden nesile devam etmektedir. Kirve seçiminde akrabalar veya hatırı sayılır kişiler tercih edilmekte ve kirvelik teklifi yapıldıktan sonra bundan cayma hoş karşılanmamaktadır. (KK: 3, 12, 17, 21, 24, 30, 33, 35, 43, 45, 51, 56, 58, 63, 65, 68, 69, 74) Kirve seçildikten sonra sünnet töreni için hazırlıklar başlamaktadır. Törenden bir gün önce sünnete davet edilmesi gerekenlerin evlerine tek tek gidilmektedir. Özellikle davetiye için çocuklar tercih edilmektedir. Çocuklar köydeki evleri dolaşıp “akşama falancanın evine kahve içilmeye gelinsin”, demektedir. Akören’de haber veren kişi için ulak ismi, Eymir’de saçıcı ismi kullanılmaktadır. Sünnet törenine davet

545 Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm Materyaller ve Araştırmalar, s. 174.

546 Varis Abdurrahman, “Türklerin Ad Koyma Gelenekleri Üzerine Bir İnceleme”, Milli Folklor Dergisi,

S: 61, Ankara 2004, s. 130.

129

etmenin bir başka şekli de saçı adı verilen elma veya şeker gönderilerek yakın akraba ve komşuların çağrılmasıdır. Davet etme şekli köyden köye değişiklik gösterebilmektedir. (KK: 1, 5, 9)

Sünnet töreninden önceki akşam sünnet evinde kahveler içilip sohbet edilmektedir. Ertesi gün tören merasimi için hazırlıklar sabahın erken saatlerinde başlamaktadır. Bu hazırlıklardan en önemlisi gelecek misafirler için yapılan ekmek ve yemek hazırlamaktır. Yörede “sac” ismi verilen daire şeklindeki aletin üzerinde ekmek pişirilmektedir. Bu işleme Arguvan yöresinde “sac vurmak” denilmektedir. Öğlen yemeği için etli bulgur (tirit adı verilen) pilavı, hoşaf ve kuru fasulye pişirilmektedir. (KK: 1, 5, 9, 27, 33) Arguvan yöresinde düğünlerde hazırlanan yemeklere “yemek

dökme” ismi verilmektedir. Yemek hazırlamak için komşu kadınlar ve akrabalar ev

sahibine yardımcı olmaktadır. Davetliler ve kirve öğlen yemeği için çocuğun evine doğru hareket etmektedir. Kirve gelirken eli boş gelmemekte maddi imkanlarına göre hediyeler getirmektedir. Kirve, sünnet olacak çocuğun sünnet kıyafetini, saatini ve gerekli olan bazı eşyaları almaktadır. Gençler, kirve ile gelenlerin önünü kesince kirve de onlara bahşiş vermek zorunda kalmaktadır. Gençler aldıkları bahşiş ile eğlenceler düzenlemektedir. Daha sonra kirve düğün evine götürülüp odanın başköşesine oturtulmaktadır. Altına yünden yapılmış özel bir döşek serilmektedir. Bu döşeğe kirveden başkasının oturması yasaktır. Düğün evinde gün boyu davul-zurna çalınmakta ve halaylar çekilmektedir. Düğün günü sünnetçi, çocuğun babası ve yakın akrabalarından gelenler bir odaya toplanmaktadır. (KK: 3, 12, 17, 21, 24, 30, 33, 35, 43, 45, 51, 56, 58, 63, 65, 68, 69, 74) Günümüzde pek görülmemekle beraber eskiden törene katılanlar sünnet edilecek çocuğun etrafında daire şeklinde ayakta durmakta ve Mürşit şu gülbangı okunmaktaydı: “Bismişah Allah Allah Celili Cebbar, Muin’ü Settar,

Halikül Leyli vennehar. Layezali Zülcelal Birdir Allah. (canlar Allah Allah der.) Hakkın birliğine, erin erliğine, Küffarın körlüğüne, müminin gürlüğüne Allah Allah. Dinin İslamın kuvvetine, Türklüğün eyyamı devletine gazaganların savletine diyelim aşk ile şevk ile Allah Allah. Evveli Kur’an Ahiri Kur’an Tebarekkellezi ezelel Furkan eli kan, kılıcı kan, sinesi üryan ciğeri püryan Kerbeladaki Şah-ı şehidan aşkına diyelim Allah Allah. Evveli gaza, ahiri gaza, inayeti Hüda, kasd-i ada kuvveti Enbiya himmeti Evliya Resulühü Kibriya Muhammedül Mustafa ve Aliyüyül Mürteza aşkına diyelim Allah Allah. Allah Allah Gaziler, Hacılar, Mümin Bacılar diyelim Allah Allah. Üçler, Beşler, yediler, Kırklar gülbanki Muhammedi, nurü Nebi, Keremi, Ali, Pirimiz Hacı Bektaş

Veli, sırrı Balım Sultan ve Gerçek erenler demine diyelim Allah Allah.” Bu gülbanktan

sonra sünnetçi çocuğu sünnet etmekteydi.548 Okunan yukarıdaki gülbangdan sonra kirve

çocuğu kucağına alıp tutmakta ve sünnetçi de çocuğu sünnet etmektedir. Çocuk sünnet edilirken kanın döküldüğü andan itibaren bir ömür kirveliğin başladığına inanılmaktadır. Sünnet yapıldıktan sonra çocuk yatağına yatırılmakta gelen akraba ve komşular hediyeler takmaktadır. (KK: 3, 12, 17, 21, 24, 30, 33, 35, 43, 45, 51, 56, 58, 63, 65, 68, 69, 74)

Sünnet töreninden sonra kirve, artık çocuğa bir amca veya baba kadar yakın kabul edilmektedir. Kirve, aile bireylerinden sayılmaktadır. Bu manada yörede, “kirve

olan aileler arasında kapı baca yoktur” ifadesi sıkça kullanılmaktadır. (KK: 1, 3, 12,

17, 21, 24)

Törenden sonra kirve, adabına uygun bir şekilde düğün evinden uğurlanmaktadır. Kirve uğurlanmadan önce kendisinin düğün töreninde yaptığı masraflar göz önünde bulundurularak hediyeler verilmektedir. (KK: 1, 3, 12, 17, 21, 24, 30, 33, 35, 43, 45, 51, 56, 58, 63, 65, 68, 69, 70, 74)

Kirveler arasında kız alma ve verme kesinlikle yasaktır. Bu duruma göre kardeş çocukları evlenebilmekte ama kirve çocukları kesinlikle evlenememektedir. (KK: 1, 3, 12, 17, 21, 24, 30, 33, 35, 43, 45, 51, 56, 58, 63, 65, 68, 69, 70, 74)

Sünnet töreninden belli bir süre sonra sünnet olan çocuğu kirvenin eşi ve komşuları görmeye gitmektedir. Yörede yapılan bu ziyarete “göre” ismi verilmektedir. Göre’ye gelen kadınlara daha önceden hazırlanmış olan yemekler ikram edilmektedir.549