• Sonuç bulunamadı

B- SÜRELER

1- Olağan Dönemlerde Gözaltı Süreleri

Gözaltı süresi, CMK’da ise bireysel ve toplu suçlar396 için ayrı ayrı öngörülmüştür.

Kanaatimizce burada yer alan süreler azami sürelerdir. Şüpheli ve sanık hakları kapsamında ifade edelim ki; gözaltında tutulan kişilerin işlemlerinin en kısa sürede bitirilmesi esastır. Azami sürelerin tamamının kullanılması gerekmeksizin, usul işlemleri tamamlanabilecek ise buna rağmen kişinin azami sürelerin bitimine kadar gözaltında tutulmasının istenmesi, hukuka aykırılık teşkil edecektir397.

Kanuna göre bireysel suçlarda gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre ise on iki saatten fazla olamaz. (CMK md. 91/1) Yolda geçen süre on iki saatten fazla olursa bu süre gözaltı süresine dahil edilecektir. Bu durumda gözaltı süresi bireysel suçlarda otuz altı saati geçemeyecektir398.

Toplu olarak işlenen suçlarda ise düzenleme; “...delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhal tebliğ edilir.”

şeklindedir. (CMK md. 91/3) Bu durumda da gözaltı süresinin en fazla dört gün olabildiğini görmekteyiz. Savcı, gözaltı süresinin uzatılmasına dair emri, dosya üzerinden yapacağı inceleme üzerine verir. Uzatma, gözaltındaki kişiye derhal tebliğ edilir. Bu tebligat sayesinde kişinin, gözaltı işlemine itiraz hakkını kullanması sağlanır. Ayrıca bu sürelerin bitiminden itibaren, kişinin özgürlüğü artık hakim kararı olmaksızın sınırlanamayacaktır399.

Yukarıda bahsedilen, mülki amirlerin belirlediği ve kolluk amirlerinin karar verebildiği “kolluk gözaltısı”nda ise yirmi dört ve kırk sekiz saatlik süreler öngörülmüştür.

CMK’nın 91. maddesinin 4. fıkrasına göre; “Suçüstü halleriyle sınırlı400 olmak kaydıyla;

396 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “tanımlar” başlıklı 2. maddesinin, 1. fıkrasının, k bendine göre toplu suç: Aralarında iştirak iradesi bulunmasa da üç veya daha fazla kişi tarafından işlenen suçu ifade etmektedir.

397 ŞAHİN, Cumhur, (2018), s. 288.

398 CENTEL/ZAFER, (2015), s. 277-278.

399 ÖZBEK/BACAKSIZ/DOĞAN/TEPE, (2018), s. 266.

400 “...CMK’nın 91. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca gözaltı tedbirine kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilmektedir. Dava konusu kurallarla buna bir istisna getirilmekte ve suçüstü hâliyle ve bazı suçlarla sınırlı olarak Cumhuriyet savcısının yanı sıra mülki amirin belirlediği kolluk amirine de gözaltına alma yetkisi tanınmaktadır.” AYMK; prg. 162, 2015/41 E., 2017/98 K., 4.5.2017 T., R.G Tarih ve Sayısı: 3.8.2017 – 30143.

kişi hakkında aşağıdaki bentlerde belirtilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından yirmi dört saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma kararı verilebilir.

Gözaltına alma nedeninin ortadan kalkması halinde veya işlemlerin tamamlanması üzerine derhal ve her halde en geç yukarıda belirtilen sürelerin sonunda Cumhuriyet savcısına, yapılan işlemler hakkında bilgi verilerek talimatı doğrultusunda hareket edilir. Kişi serbest bırakılmazsa yukarıdaki fıkralara göre işlem yapılır. Ancak kişi en geç kırk sekiz saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün içinde hakim önüne çıkarılır. Bu fıkra kapsamında kolluk tarafından gözaltına alınan kişiler hakkında da gözaltına ilişkin hükümler uygulanır.”

Fıkradan, katalog suçlara ilişkin suçüstü halinde yirmi dört saatlik, kamu düzeni tehdit eder nitelikte yaygın şiddet hareketlerinin varlığı halinde, toplu olarak işlenen suçlarda ise kırk sekiz saatlik sürelerin öngörüldüğü çıkartılmaktadır. Bu durumda kişi, en geç kırk sekiz saat, toplu suçlarda ise dört gün içerisinde hakim önüne çıkarılacaktır401.

Yukarıda yetkili mercii kısmında detaylı şekilde ele alındığı için, düzenlemeyi sakıncalı bulduğumuz yönünde görüşlerimize, burada tekrara düşmemek adına yer vermeyeceğiz402.

Son olarak, TMK kapsamında gözaltı sürelerini inceleyeceğiz. Türkiye’de darbe girişimi üzerine ilan edilen OHAL, 19.07.2018 tarihinde sona ermiştir. Olağan döneme geçilen bu süreçte, yeniden milli güvenlik zafiyeti oluşması ihtimaline karşı, şüpheli hak ve özgürlüklerinin daha geniş bir şekilde sınırlanabildiği köklü düzenlemelere gidilmiştir.

Yenisey/Nuhoğlu’na göre403: “...güvenlik zafiyeti oluşmaması bahanesiyle yeni bir gözaltı kategorisi yaratılmıştır. Üç yıl yürürlükte kalacak bu düzenleme sistemsiz bir şekilde Ceza Muhakemesi Kanununa değil de, Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 19. maddeye yerleştirilmiştir.”

Madde, 25.07.2018 tarihli 7145 sayılı Kanun’un 13. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na geçici süreyle eklenmiştir. Bu halde söz konusu özel

401 Düzenlemenin, sürelerin hesaplanması ve uzatılması yönünden ortaya çıkardığı belirsizlik eleştiriye açık olup konuya dair görüş için bkz. ŞAHİN, Cumhur, (2018), s. 287.

402 AYM’nin düzenlemeyi, Anayasa’ya uygun bulduğu kararı: AYMK; 2015/41 E., 2017/98 K., 4.5.2017 T., R.G Tarih ve Sayısı: 3.8.2017 – 30143.

403 YENİSEY/NUHOĞLU, (2018), s. 328.

düzenleme, maddenin yürürlük tarihinden itibaren üç yıl süre ile geçerli olacaktır. Madde, TCK’da yer alan, Devlete Karşı İşlenen Suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yer alan suçlar ve örgütlü suçlar için geçerli olacaktır. Buna göre gözaltı süreleri; bireysel suçlar için kişinin, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi gereken zorunlu süre hariç azami kırk sekiz saat, toplu suçlarda ise dört gündür.

Bireysel ve toplu suçlar için ayrı ayrı öngörülen süreler, delillerin toplanmasındaki güçlük veya dosyanın kapsamlı olması sebebiyle en fazla ikişer defa uzatılabilir. Bu durumda uzatma hakkının tamamının kullanılması ile birlikte; bireysel suçlar için altı, toplu suçlar için ise on iki günlük gözaltı süreleri söz konusu olabilecektir. Savcının süreye dair uzatma talebi, kişinin dinlenmesi sonrası hakim tarafından karara bağlanır.

Gözaltı sürelerinin uzunluğu, AİHM’in olağan dönemlere dair içtihatları karşısında dikkat çekicidir. Kaldı ki AİHM, Sözleşme’nin “Olağanüstü hallerde yükümlülükleri askıya alma” başlıklı 15. maddesine dayanılarak, taraf devletlerin yaptığı her savunmayı kabul etmemektedir. Somut olay özelinde olağanüstü hal dönemlerinde dahi, alınan tedbirlerin orantılı olup olmadığı, devletlerin 15. madde kapsamında sınırsız yetkiyi haiz olmadıkları kabul edilmiştir. Hal böyle iken, ayrı ayrı öngörülen ve uluslararası standartların uzağında olan sürelerin yerinde olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Düzenlemeye dair savunma makamı açısından olumlu olarak baktığımız tek nokta ise gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin kararı hakimin, gözaltındaki kişinin dinlenilmesinden sonra alabilmesidir.

Burada biz de, yurt genelinde güvenliğin sağlanmasından idarenin sorumlu olduğunu hatırlatmak isteriz. Kaldı ki; olağan dönem kapsamında dahi güvenlik zaafiyeti gerekçe gösterilerek kişi hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına dair yetkilerin, birey aleyhine genişletilmesini doğru bulmadığımızı, farklı kanunlarda hürriyeti kısıtlayıcı tedbirlere yer verilmesinin muhakeme hukuku disiplinine ve sistemine aykırı olduğunu ve en azından olağan dönemlerde tek tip gözaltı süresi uygulamasına gidilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bahsettiğimiz düzensizliklerin ve eksikliklerin, ülke genelinde huzur ve sükunun sağlanmasından çok, hak ihlallerinin artmasına çanak tutacağı kanaatindeyiz.

AİHS ile teminat altına alınan haklara ilişkin amir hükümler, taraf devletleri bağlamaktadır. Aksi tutum halinde AİHM’in mahkumiyet kararı verebildiği haller;

gözaltında geçen sürelerin uzunluğu ve kişinin bu süreler içinde hakim karşısına

çıkartılmaksızın, gözaltı tedbirinin hukuki denetimden uzak kalması üzerinedir. Konuya dair AİHM’in Türkiye aleyhinde pek çok mahkumiyet kararı söz konusudur. Bunlardan yalnızca birkaçını incelemek gerekirse404;

Gözaltı süresinin uzunluğu nedeniyle (Kaplan 16 gün ve Demir ile Süsin 23 gün) 5.

md. 3. fıkranın ihlaline ve Kaplan’a 20.000 (yirmi bin), Demir ve Süsin’in her birine ise 25.000 (yirmi beş bin) olmak üzere toplamda 70.000 (yetmiş bin) Fransız Frangı manevi tazminatın sözleşmeci devlet tarafından ödenmesine hükmetmiştir.

Dikme/Türkiye davasında405, başvurucunun uhdesinde hasıl olan zarara karşılık;

gözaltı tedbirinin uzun sürmesi (16 gün) nedeniyle 5. maddenin 3. fıkrasına aykırılık, gözaltında işkence ve şüpheliye yapılan kötü muamele nedeniyle ise 3. maddenin ihlal edilmesi ve ilgili ihlaller üzerine doğan zararlar dikkate alındığında 200.000 (iki yüz bin) Fransız Frangı manevi tazminat ile 10.000 (on bin) Fransız Frangı yargı giderlerinin hükumet tarafından ödenmesi yönünde karar verilmiştir.

Altay/Türkiye, davasında406 AİHM, doğan zarara karşılık olarak; gözaltında özgürlükten yoksun geçirilen sürenin uzunluğu (15 gün) üzerine, Sözleşme’nin 5.

maddesinin 3. fıkrasının ihlaline, adil yargılanma hakkını düzenleyen AİHS md. 6/1 ile gözaltı işlemi esnasında yaşanan kötü muamele sebebiyle ise 3. maddenin ihlaline ve manevi tazminat olarak 100.000 (yüz bin) Fransız Frangı ile 10.000 (on bin) Fransız Frangı mahkeme masrafı ve ilgili harçların ödenmesine hükmetmiştir.

Süreler yönünden eklemekte fayda gördüğümüz bir diğer husus ise CMK’nın mülga 250 vd. maddelerine ilişkindir. Bu maddelere göre özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlarla alakalı olarak, süre yönünden farklı düzenlemeler söz konusuydu ve farklı bir kategori mevcuttu. Öyle ki; md. 250’ye giren bireysel suçlarda kırk sekiz saatlik gözaltı süresi ve yolda geçecek en fazla on iki saatle birlikte toplamda altmış saatlik bir süre söz konusuydu.

404 Konuyla alakalı benzer örnekler için ayrıca bkz: Dalkılıç/Türkiye Kararı; prg. 34-38, K.T: 05.12.2012, B.

No: 25756/94; http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-65365; Murat Satık ve diğerleri/Türiye Kararı; prg.

34-39, K.T: 22.10.2002, B. No: 24737/94, 24739/94, 24740/94 ve 24741/94;

http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-65256, E.T: 07.05.2019.

405Dikme/Türkiye Kararı; K.T.: 11.7.2000, B. No: 20869/92, prg. 124-126.; http://hudoc.echr.coe.int/eng?

i=001-113026, E.T: 07.5.2019.

406Altay/Türkiye Kararı; K.T.: 22.5.2001, B. No: 22279/93, prg. 81-84; http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-64019, E.T: 07.05.2019.

Mülga 251. maddeye göre ise “olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde yakalanan veya tutuklanan kişiler hakkında ikinci fıkrada dört gün olarak belirlenen sürenin, Cumhuriyet Savcısının talebi ve hakimin kararıyla yedi güne kadar uzatılabilmesi”

mümkündü. Bu şekilde uzatılan süreler aşağıda, olağanüstü hal dönemlerinde gözaltı süreleri başlığı altında incelenecektir.

Yine uluslararası hukuk bağlamında BM’in, gözaltı tedbirine bakışı çok önemlidir.

BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve 23 Mart 1976 itibariyle yürürlüğe giren BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Türkiye’nin de taraf olduğu çok taraflı bir anlaşmadır. Sözleşmeye taraf olan devletler, bireylerin temel haklarına ve siyasal haklarına saygı göstermeyi taahhüt etmektedir. Söz konusu sözleşmenin 9. maddesine göre, gözaltı uygulamasının istisnai bir uygulama olduğu ve mümkün olduğu kadar kısa sürmesi gerektiği vurgulanmaktadır.