• Sonuç bulunamadı

A- YAKALAMANIN ŞARTLARI

2- Kolluk Görevlileri Tarafından Yapılan Yakalama

27/1 uyarınca, aşılan kısma ait fiilin, TCK içerisinde taksirli hali düzenlenmiş ise237 o suç için kanunda belirtilen cezai müeyyidenin altıda birinden üçte birine hükmedilerek cezaya hükmedilmektedir238. Burada görülmektedir ki kanun koyucu, dikkat ve özen yükümlüğünün ihmali üzerine hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması halini, sınırın kasten aşılması hallerinin aksine, indirim sebebi olarak ele almıştır.

Hukuka uygunluk nedenlerinden birinin, örneğin kanundan doğan yakalama yetkisinin şartları gerçekleşmemiş ve bu sebeple yakalama tedbiri hukuka aykırı olarak teşekkül etmiş ise ve buna rağmen yakalama yapılırken ilgili şartların gerçekleştiği kanısıyla hareket edildiyse burada artık TCK md. 30/3’te düzenleme alanı bulan

“hata”dan bahsedilecektir239.

Herkese tanınan yakalama yetkisinin içinde kolluğun da yer aldığını ifade etmiştik.

Burada ise herkese tanınan yetkiye ek olarak, şartları mukabilinde yalnızca kolluğa tanınan yakalama yetkisinden söz edeceğiz. Bu yetki, durumun getirdiği şartlara göre yakalama emri olmaksızın kullanılabileceği gibi yine yalnızca kolluğun yapabildiği ancak yakalama emrine dayanan yakalama halinde de olabilmektedir.

CMK’nın 90/2 maddesine göre kolluk görevlileri tarafından yakalama ancak;

“- tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren hallerde, - gecikmesinde sakınca bulunan hallerde,

- Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde”

yapılabilmektedir. Bu koşulların eksiksiz şekilde bir arada bulunması halinde kolluk, suçüstü hali olmaksızın yakalama yapabilecektir.

Tutuklama kararı verilmesi gerekli durumlar için CMK 100. md. vd., yakalama emri düzenlenmesini gerektiren durumlar için ise CMK 98. madde dikkate alınır241.

Yukarıda hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması ya da hukuka uygunluk nedenlerine dair koşullarda hata üzerine yapılan açıklamaların yanında ilaveten kolluk görevlilerinin zor kullanma ve silah kullanma yetkisi ve bu yetkide sınırın aşımından bahsetmek gerekmektedir. Zor kullanma ve silah kullanma, yaklama tedbirinin amacını aşar nitelikte ise artık hukuka uygunluk sebebinde sınırın aşıldığından söz edilebilir. Kast ve taksirin varlığına göre de cezai müeyyide cihetine gidilir. Somut olayın koşullarına göre, görevi kötüye kullanma suçu (TCK md. 257) ya da zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması (TCK md. 256) suçlarına ilişkin sorumluluklar söz konusu olabilecektir.

Yargıtayın da bu kapsamda pek çok içtihadı bulunmaktadır242. İlgili hallere ilişkin Yargıtay

241 TOROSLU/FEYZİOĞLU, (2018), s. 275-276.

242 Örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, yakalamanın amacının ve sınırın aşıldığına dair 6.10.1986 tarihli kararı; “2301 sayılı Kanun ile değişik 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunun 4. maddesinin 2.fıkrasında; silah kullanma yetkisine sahip güvenlik kuvvetlerinin "teslim ol" emrine uyulmaması halinde, güvenlik kuvveti mensuplarına doğruca ve duraksamadan hedefe ateş edebilme yetkisi verilmiştir. Bu yetkinin kapsam ve sınırlarını belirlemek gerekir. Sözü edilen bu hükümleri "ateş etme yetkisi" "öldürme yetkisi" anlamına gelmez...Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun Silah kullanılmasını gerektiren halleri ile ilgili 87.

maddesinin 3. bendinde; silah kullanma tarzı "...önce ayağa, devamı halinde hedef gözetilmeksizin..."

biçiminde özetlenecek şekilde açıklanmıştır. Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 16. maddesinde, polisin silah kullanmaya yetkili olduğu haller belirtilmiş, yetkinin kullanılma biçimi de polis vazife ve salahiyet nizamnamesinin 17. maddesinde "...polis için silah kullanmak salahiyetinin kabul edildiği hallerde, silah kullanılması, silahı kullanmaktan başka çare bulunmadığı hallerde münhasırdır. Bu

kararları üzerinden detaylı inceleme, aşağıda “Yakalanan Kişi İçin Alınacak Önlemler ve Yakalanana Karşı Zor Kullanma Yetkisi” başlığı altında incelenecektir.

a- Tutuklama Kararı ya da Yakalama Emri Düzenlenmesini Gerektiren Bir Durumun Mevcudiyeti

İlk olarak fiil, ceza hukuku kapsamında hukuka aykırı olmalı yani kendisine cezai müeyyide bağlanmalı, bir diğer anlamda da suç teşkil etmelidir. Buna ek olarak suçun işlendiği yönünde şüphe tek başına yakalama için yeterli değildir243. Hukuka aykırı fiilin, tutuklama kararı ya da yakalama emri verilmesini gerektirir nitelikte olması zaruridir244. Tutuklama kararı veya yakalama emri verilmesi gerekip gerekmediğini değerlendirecek olanlar, kolluk görevlileridir. Yani söz konusu koşulun gerçekleşmesi, kolluğun, kişinin içinde bulunduğu duruma göre, tutuklanma kararı verilmesi ya da yakalama emri düzenlenmesi gerektiği sonucunu çıkartmasına bağlıdır245. Burada kanaatimizce, özgürlüğü sınırlayıcı tedbirlerin uygulanmasına dair, hukuki bilgisi sınırlı durumda olan görevlilere, geniş bir takdir hakkı verildiği hususu şüphesizdir.

b- Gecikmesinde Sakınca246 Olan Bir Durumun Mevcudiyeti

Yakalama için hakim kararının beklenmesi, yakalamanın amacını tehlikeye düşürecek nitelikte ise gecikmede tehlikenin varlığından söz edilir247.

Suça ilişkin delillerin ortadan kalkma ihtimali veya şüphelinin kaçması ya da kimliğinin tespit edilememesi gibi durumların varlığı halinde, yakalama tedbirinin

takdirde mümkün olduğu kadar suçlunun öldürülmekten ziyade yaralanmasına dikkat edilmesi icap eder..." şeklinde hüküm altına alınmıştır. ...Sanığın, kaçan maktulü yakalamak kastiyle silah kullanması görevi gereğidir. Ancak ölmeyecek noktalara yönelterek silah kullanması gerekirken doğrudan doğruya maktulün kafasına ateş ederek vurup öldürmesi şeklindeki oluşta kanun hükümlerine uyulmamış ve zaruretin tayin ettiği hudut tecavüz edilmiştir. Oluşa ve açıklanan delillere göre sanıkta öldürme kastının bulunduğu anlaşılmadığından eylemi TCK. 452. ve 50. maddelerine temas eder nitelikte görülmüştür.” şeklindedir. Bkz. YCGK Kararı; T. 6.10.1986, E. 1986/199, K. 1986/419.;

http://www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.html, E.T: 29.06.2019.

243 Suçun özünü esas olarak hukuka aykırılıkları ayırmaya çalışan düşüncelerin başarısızlığı karşısında suç, diğer hukuka aykırı fiillerden “biçimsel” olarak ayrılmaktadır. Öyle ki; kanun koyucunun sonucuna

“cezai müeyyide” bağladığı fiiller “suç” iken, eski hale getirme veya zararın tazmini gibi “özel hukuk müeyyideleri” bağlanan fiiller ise “haksız fiil” teşkil etmektedir. Keza “idari ceza” ile müeyyidelendirilen fiiller, “idari suç” olarak ele alınmalıdır. Burada kuşkusuz fiile bağlanan müeyyidenin türü, hukuka aykırı fiilin türünü de ortaya koymaktadır.; HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, (2012), s. 182.

244 Yakalama emri üzerine yakalamaya dair detaylı incelemeler, yukarıda “yakalama emri üzerine (müzekkereli) yakalama” başlığı altında incelenmiştir.

245 GÖKCEN/BALCI/ALŞAHİN/ÇAKIR, (2018), s. 375.; CENTEL/ZAFER, (2010), s. 320.

246 Yönetmeliğin (YGAİY) 4. maddesindeki tanımlar arasında yer alan “gecikmesinde sakınca bulunan hal” ile “derhal işlem yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması veya şüphelinin kaçması veya kimliğinin saptanamaması ihtimalinin ortaya çıkması” anlaşılmaktadır.

247 CENTEL/ZAFER, (2010), s. 320.

gecikmesinin, muhakemenin yürüyüşü açısından sakınca doğurması söz konusu olur. Bu gibi sakıncaların söz konusu olmadığı durumlarda ise yakalama tedbiri yerine çağrı kağıdı ile şüphelinin davet edilmesi gerekecektir248.

Burada gecikme tehlikesine dair yorum, yakalama işlemini gerçekleştirecek olan kolluk görevlisi tarafından yapılacaktır. Şüphelinin kaçma tehlikesine karşılık, her somut olay özelinde ayrı yorumlama gerekecektir249. Ancak bu değerlendirme, objektif kıstaslara dayanan, kaynağı kanundan alan bir değerlendirmeden ibaret olamalıdır. Aksi yönde düşünce koruma tedbirlerinin kanuna dayanma zorunluluğuna aykırılık teşkil edecek, takdir hakkından ziyade keyfiyete sebep olacaktır.

c- Cumhuriyet Savcısına veya Amirlerine Derhal Başvurma Olanağı Bulunmaması

Soruşturma evresinde, yakalamayı yapacak olan memur ile amiri arasında, hiyerarşik bir ilişki söz konusudur. Emniyet amirinin üstünde ise savcı, en üst amir olarak hiyerarşik yapının tepesinde yer almaktadır. Öyle ki savcı, hem kolluk memurunun hem de kolluk amirinin amiridir. Nitekim, CMK 90/2’de yer alan “kolluk görevlileri” ifadesinden de hem memur hem de amir anlaşılmaktadır.

O halde olanak var ise, kolluk amirinin Cumhuriyet savcısına, kolluk memurunun da kolluk amirine gecikmede tehlike olacak durumu, yakalama emri veya tutuklama kararı düzenlenmesi gereken hali bildirmeli, bu hallerde yakalama yapılmamalıdır250. Bu bildirim üzerine verilecek emirlere göre hareket edilir. İşte bu olanağın olmadığı durumlarda görevli memur, üstlerine haber vermeksizin yakalama tedbirini uygulayabileceklerdir. Örneğin sıcak takip üzerine yapılacak yakalama ya da suçüstü halleri üzerine yapılan yakalamalarda söz konusu olanağın olmadığı söylenebilir251.

Haber verme, amirin makamına intikal etme suretiyle gerçekleştirilebileceği gibi telefon, telsiz gibi iletişim araçlarının kullanılması yoluyla da mümkün olabilir. Yalnızca amire ya da savcıya haber verilmesi yeterli olacaktır. Ayrı ayrı haber verme yükümlülüğü yoktur. Kanun’un 90. maddesinin ikinci fıkrasında mevcut, “Cumhuriyet savcısına veya amirlerine...” ifadesi de bizi doğrulamaktadır.

248 GÖKCEN/BALCI/ALŞAHİN/ÇAKIR, (2018), s. 375.

249 ÖZBEK/ KANBUR/ BACAKSIZ/ DOĞAN/ TEPE, (2018), s. 257.

250 GÖKCEN/ BALCI/ ALŞAHİN/ ÇAKIR, (2018), s. 375.; CENTEL/ZAFER, (2010), s. 320.

251 ÖZBEK/ KANBUR/ BACAKSIZ/ DOĞAN/ TEPE, (2018), s. 257.