• Sonuç bulunamadı

B- SÜRELER

IV- GÖZALTINA ALINAN KİŞİNİN HAKLARI

3- İfade Verme ve Sorgu Usulü ile İfade Verme ve Sorgu Hakkı

İfade alma ve sorgu aynı amaca hizmet etseler dahi birbirlerinden bilgiyi alan mercii noktasında ayrılmaktadırlar. Bu sebeple bahsi geçen müesseseler tamamen farklıdır.

Kolluk görevlilerinin veya savcının, kendisine suç isnat edilen kişiyi dinlemesine “ifade alma”, buna karşılık şüpheli/sanığın hakim veya mahkeme tarafından dinlenmesine ise

“sorgu” denilmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun da 10.12.1990 tarihli içtihadında440 belirttiği üzere: “Usul Yasamıza göre, sanığı hakim sorguya çekebilir.

Meşhut suçlarda ve gecikmede tehlike olan hallerde bile, savcı veya kolluk sanığı sorguya çekemez. Hazırlık soruşturması sırasında henüz sanık sıfatını almamışken, kuşkulunun dinlenmesi "sorgu" olmayıp "ifade alma"dır. Sorgu gerekiyorsa, Cumhuriyet Savcısı Sulh hakimine başvurur ve sanık isnadı bu sorgu sırasında öğrenir (CYUY.nın 135/1. maddesi).” Nitekim Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi (Supreme Court of the United States) de “Quarles” kararında aynı tespitte bulunmuştur441. O halde burada ifade verme hakkı kapsamında ifade alma usulünden ve ifade verme hakkından aynı zamanda da sorgu usulü ve sorgu hakkından442 bahsedilecektir.

İfade alma kavramı genel olarak, suça katılan mağdur, tanık ya da şüpheli gibi kişilerle, kriminal taktik esaslarına göre yürütülen görüşmeden ibarettir. Şüphelinin

438 Kararın detayı için bkz. CENGİZ/DEMİRAĞ/ERGÜL/MCBRIDE/TEZCAN, (2008), s. 32.

439 Jablonski/Polonya Kararı: K.T: 21.12.2000, B. No: 33492/96, prg. 94; http://hudoc.echr.coe.int/eng?

i=001-59096, E.T: 01.05.2019.

440 YCGK Kararı; Esas No: 1990/6-257 Karar No: 1990/335 Karar Tarihi: 10.12.1990.

441 Bkz. YENİSEY, (1995), s. 113.

442 Sorgu, suç şüphesi altındaki sorgulanan kişi için bir haktır. Zira soruşturma evresi esnasında, muhakeme ilkelerinden, “meramını anlatabilme” ilkesinin icra edilebilmesi; kişinin sorgu yöntemi ile kendini savunabilmesi ve lehinde olan hususları ileri sürebilmesi yoluyla mümkün kılınabilir. Bu hak sayesinde kişi kendini, hakim karşısında, soruşturma aşamasında aleni duruşmada teşhir olmaksızın aklayabilmekte, ya da kovuşturma aşamasında mahkemeye karşı savunabilmektedir.; BIYIKLI, Hasan, İsmet; “İkrar Ve Ceza Muhakemesi Sorunları”, İstanbul Barosu Dergisi, C. 48, Y. 1974, S.11-12, s.

687.; ŞAHİN, Cumhur, (1994), s. 64.

ifadesinin alınması ise muhtemel failin, olaya dair mümkün oldukça kapsamlı ve objektif bilgisine, hukuk kuralları çerçevesinde başvurulması teşebbüsüdür443.

Her soru sorma ifade alma anlamına da gelmemektedir. Örneğin, kolluk görevlisinin şüpheliye, “üzerinde silah bulundurup bulundurmadığı” yönünde soru yöneltmesi ifade alma olarak tasnif edilememektedir. Keza “hayat kurtarmak” amaçlı sorular sorulması da bu kapsama dahil olmamaktadır. Mesela, kaçırılan çocuğun yerini tespit etmek amacıyla, fidye isteyen faile sorular sorulması durumunda söz konusu sorular, ifade kapsamına girmez. Buradaki önemli nokta ise ifadenin aksine, ifade kapsamına girmeyen sorular sorulurken, o esnada müdafi bulundurma zorunluluğunun olmamasıdır444. İfade almanın bazı koşulları vardır. Öyle ki; ifadesine başvurulacak kişinin; ifade verebilme yeteneğine sahip olması, cezalandırılabilir ve kovuşturulabilir olması gerekir.

Bunlara ek olarak ifadeyi alacak olanın da yetkili olması şarttır445.

Resmi bir makamın, ifadesine başvurulması hedeflenen kişiyi, belirli bir zamanda ve de belirli bir yerde bulunmaya mecbur etmesine “davet etme” denir. Bu şekilde bir emri alan kişinin, belirtilen zamanda ve belirtilen yerde bulunma yükümlülüğü olduğu için özgürlüğün kısıtlanmasından söz edebiliriz. Ancak konumuz açısından bağlayıcı kısım, söz konusu daveti işleminin aynı zamanda hak doğrucu niteliği olmasıdır. Zira davet edilen kişi, lehinde savunmada bulunma hakkına sahip olacaktır446. Nitekim kişi savunmasını esas olarak, ifade verirken yahut sorgulanırken yapmaktadır. Buradan hareketle kişinin ifade ve sorgu işlemlerine, hem mental anlamda hem de fiziki anlamda normal koşullarda girmesi çok önemlidir447. İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır. (CMK md. 145)

Yukarıda bahsedilen davet işlemi üzerine, yükümlülüğünü yerine getirmeyen şüpheli, çağrıldığı yere zorla getirilebilir. Zorla getirme, “ihzaren celp” olarak da isimlendirilir448. Nitekim CMK uyarınca da hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan veya 145 inci maddeye göre çağrıldığı halde gelmeyen şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir. (CMK

443 DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 54. Bkz. aynı yönde: YENİSEY/NUHOĞLU, s.

597.

444 DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 54-55

445 Konuyla alakalı detaylı bilgi için bkz: DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 117 vd.

446 DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 126-127.

447 ŞAHİN, Cumhur, (2018), s. 151.

448 DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 127.

md. 146/1) Elbette kararın alınması, çağrının usulüne uygun şekilde yapılması ve çağrıya riayet edilmemesi halinde zorla getirme kararının verilebileceğinin çağrının muhatabına anlatılmasına bağlıdır. Kurum ile amaçlanan “sadece adli merci”ler önünde ifade ve sorgu alınmasını sağlamaktır. İlgili müessese ile kişi hürriyeti ve güvenliğinin korunması amaçlanmıştır449.

Kararda bazı bilgi ve belgelerin yer alması zorunludur. Buna göre zorla getirme kararı: Şüpheli veya sanığın açıkça kim olduğunu, kendisiyle ilgili suçu, gerektiğinde eşkalini ve zorla getirilmesi nedenlerini içerir. Zorla getirme kararının bir örneği şüpheli veya sanığa verilir. (CMK md. 146/2-3)

İlgili maddenin devam eden 4. fıkrasına göre ise zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhal, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç yirmi dört saat içinde çağıran hakimin, mahkemenin veya Cumhuriyet savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır. Pratikte ise zorla getirmenin davet şeklinde uygulanmakta olduğu görülmektedir. Kolluk kuvvetlerinin kontrolü altında adli makama götürülen kararın muhatabı, ifadesinin ya da sorgusunun bitimiyle birlikte “işlem tamam”

belgesini almakta ve ilgili belgeyi de kolluk görevlilerine ibraz etmektedir.

Zorla getirme, bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hakim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı tarafından, sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna kadar devam eder. Zorla getirme kararının yerine getirilememesinin nedenleri, köy veya mahalle muhtarı ile kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları bir tutanakla saptanır. (md. 146/5)

Bir tür çağrı uygulaması olan zorla getirme, usulü, koşulları ve neticeleri itibariyle yakalama tedbirinden ayrılmaktadır. Öyle ki; zorla getirmenin akabinde şüpheli veya sanığın gözaltına alınması, aranması ve nezarethanede tutulması söz konusu değildir. Çağrı ve adli merciler önünde hazır bulundurma amacı güden zorla getirme kararı, yakalamanın aksine çağrıya rağmen gelmeyen tanık, bilirkişi, mağdur ve şikayetçi ile ilgili olarak da verilebilir450. Yakalamanın aksine zorla getirme kararı verilen kişinin muhatabı yalnızca

449 ŞEN, Ersan; “Yakalama, Gözaltına Alma, Zorla Getirme”, www.hukukihaber.net, (2013), https://www.hukukihaber.net/yakalama-gozaltina-alma-zorla-getirme-makale,3314.html E.T: 10.10.2019.

450 İlgili davanın doğrudan muhatabı olmayan kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması elbette tartışmaya açıktır. Ancak unutulmamalıdır ki muhakeme ivedi şekilde ilerlemeli, her husus gecikmeye mahal vermeyecek şekilde tartışılmalı, irdelenmelidir. İvedilik o kadar önemlidir ki örneğin CMK md.

43/1 kapsamında tutuklu işlerde tanıkların doğrudan zorla getirilmesine karar verilebileceği kanun ile hüküm altına alınmıştır. Maddi gerçeğe ulaşma yolunda akan zaman hem mağdur (varsa zarar gören), hem şüpheli veya sanık, hem de kamu vicdanı açısından çok kıymetlidir. Söz konusu kararla amaçlanan, md. 146/7’ de ifade edilen “çağrıya rağmen gelmeyen” kişilerin sürece katılmasını sağlayarak, keyfiyete

adli makamlardır. Adli kolluk yalnızca kararı icra etmekte, ifade ve doğal olarak sorgu kısmına dahil olmamaktadır. Keza yakalama emri düzenlemeye doğrudan yetkisi olmayan savcılık, burada doğrudan zorla getirme kararı verebilmektedir. Davet üzerine gelmeyen kişi hakkında yakalama emri üzerine yakalama kararı alınması için CMK md. 98/1-3 uygulama alanı bulurken, zorla getirme kararı alınması CMK md. 146 hükümleri ile mümkündür. CMK md. 199/1’e göre: “Mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir.”

Bir diğer fark ise kişinin getirilme usulüne ilişkindir.“Yakalanan ve tutuklanan kişilerin nakli” başlıklı CMK m. 93’e göre, “Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hallerinde kelepçe takılabilir”. Zorla getirilen kişiye ise hiçbir surette kelepçe takılamaz. Zira zorla getirilen ne yakalanmış ne de tutuklanmıştır. Ancak meşru savunma hükümlerinin saklı olduğunu hatırlatmakla birlikte; karara muhalefet eden, ağır direnç gösteren, kendine ya da çevreye zarar verme tehlikesi yaratan ve cebre başvuran kişi hakkında orantılı olmak kaydıyla gerekli önlemlerin alınabilmesi gerektiğini ifade etmek isteriz. Benzer bir durumda TCK md. 265 uyarınca “görevi yaptırmamak için direnme” suçu söz konusu olacağı için kolluğun ayrıca yakalama yetkisi de doğabileceğini eklemek gerekmektedir451.

Son olarak yakalama emri üzerine yakalanan kişinin kanuni hakları md. 90/4 uyarınca yakalama anında derhal anlatılırken, zorla getirilen kişinin kanuni hakları ise ifade veya sorgunun başlangıcında ilk olarak bildirilir.

engel olmaktır. Ayrıca burada kişilerin, md. 145’e göre yapılan çağrıya uymaları gerektiği, aksi tutumda ise ilgili kişilerin zorla getirme kararı ile karşılaşacaklarının anlatıldığını hatırlatmak gerekir. Zorla getirme kararı; kaynağını kanundan alan, sınırları belli ve ceza muhakemesi için vasıtadan ibaret olarak uygulanmalıdır. Aksi yönde kabul, kişi hürriyeti ve güvenliği ile bağdaşmayacak, hak kayıplarına da sebep olacaktır.

451 Bkz aynı yönde; ŞEN, (2013), bkz. https://www.hukukihaber.net/yakalama-gozaltina-alma-zorla-getirme-makale,3314.html, E.T: 11.10.2019.

Kişinin sahip olduğu haklara dair gerekli bildirimler yapılır452. Kişiye hakları, isnat edilen fiilin bildirilmesinden sonra ve esasa ilişkin ifade alınmasından önce, mutlak surette ve hakların muhtevasını kavrayabileceği453 şekilde öğretilir. Bahsi geçen haklar ancak kişinin haklarını, ifade ve sorgudan önce öğrendiği takdirde anlam kazanacaktır. O halde kişinin haklarını kavrayıp kavramadığı, tutanağa geçirilecektir454. Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde CMK md. 147 kapsamında aşağıdaki hususlara uyulur,:

- Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları doğru şekilde cevaplandırmakla yükümlüdür455.

- Kişinin kendisine yüklenen suç, isnadın anlatılması yükümlülüğü kapsamında kişiye anlatılır. Kişiye, hangi suçun isnat edildiği, olaya dair olarak hangi ceza hükümlerinin söz konusu olduğu, bildirilir. İsnadın izahı, şüphelinin meramını anlatabilme hakkını teminat altına almak adına gereklidir. Aynı zamanda şüphelinin ifade öncesinde isnadı bilme hakkı, gözaltı işlemleri esnasında riayet edilmesi gereken ilkelerden biri olan,

“hukuk devleti ilkesi456”nin de gereğidir. Bahsedilen gerekçeler ışığında, yalnızca bu gerekliliklerin yerine getirilmesi koşuluyla kişinin esas hakkında ifadesi alınabilecektir457.

- Kişiye, müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgu sırasında hazır bulunabileceği, kendisine

452 Bu bildirimlerin, ifade öncesinde, yukarıda da detaylı şekilde bahsedilen ABD, Miranda/Arizona (1966) kararının yerleştirdiği “Miranda Kuralları” gereği yapılması gerekmektedir. Ancak bazı durumlar, Miranda Kuralları’nın kapsamı dışında kalabilmektedir. Öyle ki; olay yerinde kendisinden şüphelenilmeksizin kolluğun soruları ile muhatap olan kişi, Miranda Kuralları’nın kapsamı dışında kalacaktır. Yine makul şüphe üzerine üzerinde arama yapılan kişi yahut rutin trafik kontrolü amacıyla durdurulan kişi Miranda Kuralları’nın kapsamı dahilinde olmayacaktır zira bu kişiler tutulmamış, gözaltına alınmamıştır. Buna karşılık, kasten öldürme suçunun kuvvetli şüphe ile faili olan kişiye karşı silahını doldurtan kolluğun yönelttiği sorular, pek tabii bu kapsam dahilinde düşünülecektir.;

KUNTER/YENİSEY/NUHOĞLU, (2010), s. 904.

453 Uygulamada sıkça karşılaşıldığı üzere tek başına, “şüpheliye CMK md. 147’de yer alan hakları anlatıldı.” şeklinde tutanağa geçirilen ifadeler, usulen eksiktir ve bu gibi durumlarda şüpheliye haklarının öğretilmediğinin kabulü gerekir. Yapılması ve tutanağa geçilmesi gereken işlemler, kişiye haklarını anlayıp anlamadığının sorulması ve soruya ilişkin kişinin verdiği cevabıdır.

454 DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 138-139.

455 İfade alma işlemi birbirine bağlı olarak şu şekilde yürür: İlk olarak kişiliğe ilişkin ifade alınır. Burada, kişinin kimlik bilgileri, kişisel ilişkilerine dair bilgiler alınır. Kişiye hakları öğretildikten sonra ise artık esasa dair ifade alma işlemine geçilir.

456 Demokratik değerlere sahip, eşitlikçi bir hukuk devletinde, özgürlükleri sınırlayıcı tedbirler, birey ile toplumun menfaatinin ve özgürlüğünün korunması amacıyla uygulanırlar. Bu bağlamda yakalama ve gözaltı tedbirleri icra edilirken; hukuk devleti ilkesi, insan haysiyetinin dokunulmazlığı ilkesi, işkence ve insanlık dışı muamele yasağı ilkesi, kişinin ve yakınlarının ithama zorlanmaması ilkesi, dürüst işlem ilkesi, meramını anlatabilme ilkesi, masumiyet karinesi ve son olarak da orantılılık ilkesi gibi değerlere göre hareket edilmelidir.; İlkeler adına ayrıntılı anlatı için bkz: ŞAHİN, İlyas, (2004), s. 103-118.

457 DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 141.

bildirilir. Şüpheli, müdafi seçecek durumda olmadığı ve de bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirmesi yapılır.

- 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhal bildirilir.

- Susma hakkı kapsamında yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenir. Şüpheliye haklarının öğretilmesindeki amaç, kişinin “ifade verme özgürlüğü”dür. Söz konusu özgürlük, kişinin kendisini, kendi ifadesi aracılığıyla yükümlülük altına sokma zorunluluğunun düşünülemeyeceğini ifade eder. Bu kapsamda akla ilk olarak susma hakkı gelmektedir458. Kişinin kendi aleyhine delil vermeye zorlanması ve susma hakkı kapsamında işkencenin yasak olduğu ortadadır. Tartışmaya açık olan bir konu ise rızası olmaksızın kişinin beden muayenesine tabi tutulması ve vücudundan örnek alınmasıdır. Örneğin sarhoş olduğundan şüphelenilen ve adli vaka niteliğini haiz trafik kazasına neden olan sürücünün rızası olmaksızın alkol veya kan testine tabi tutulması, masumiyet karinesiyle çelişmemektedir. İlgililerin vücudu burada delil olarak kabul edilir ve ilgili şahıslar uygulamalara katlanmak durumundadır. Öyle ki AİHM ve İnsan Hakları Avrupa Komisyonu kararlarında bu yönde içtihatta bulunmuşlardır459. Keza AİHM’in aldığı Saunders/Birleşik Krallık ile Detlef-Harro Schmidt/Almanya kararları, şüpheli veya sanıktan yargı kararına dayanılarak alınan kan, tükürük, DNA ve idrar örneklerinin susma hakkı ve kendi aleyhine delil verme yasağı kapsamına alınamayacağını karmaşaya mahal vermeyecek niteliktedir460. Aynı şekilde Yargıtay da AİHM içtihatlarına paralel şekilde, alkol testine ilişkin vücuttan kan örneği alınması uygulamasının, kişinin adil yargılanma hakkını ihlal etmeyeceğini ortay koymuş, orantılılık ile vaka ile sınırlılık koşullarına dikkat çekmiştir461.

458 DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 139.

459 Bkz. AİHM’in Aizpurua Ortiz ve Diğerleri/İspanya Kararı; K.T: 02.10.2010, B. No: 42430/05 ve Komisyon’un X/Hollanda Kararı; Rapor Tarihi: 04.12.1978, B. No: 8239/78.;

http://hudoc.echr.coe.int/app/conversion/pdf/?library=ECHR&id=001-5635&filename=001-5635.pdf&TID=ihgdqbxnfi, E.T: 12.10.2019.

460Saunders/Birleşik Krallık Kararı; K.T: 17.12.1996, B. No: 19187/91 ve Detlef-Harro Schmidt/Almanya Kararı; K.T: 05.01.2006, B. No: 32352/02.

461 Konuyla ilgili olarak Yargıtay’ın: “5271 sayılı CMK’nın 75 inci maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde beden muayenesi yapılamayacağı ve kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örneklerin alınamayacağına ilişkin sınırlayıcı hükmün, 5237 sayılı TCK’nın 179/3 üncü maddesinde düzenlenen ve ceza olarak 2 yıla kadar hapis öngörülen alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanma suçu yönünden uygulanamayacak olması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 4 Aralık

- İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.

- İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkanlardan faydalanılır.

- İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır462.

- Ve son olarak kişiye, şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.

Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir. (CMK md. 161/1) Bu durumda ifade, cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yahut emri doğrultusunda kolluk görevlileri tarafından alınabilmektedir. Ancak Cumhuriyet savcısının görevlendirme yapmasına gerek olmaksızın kolluk, ifade işlemini gerçekleştirebilir.

Belirtmek isteriz ki; kişi savunmasını esas olarak, ifade verirken yahut sorgulanırken yapmaktadır. Buradan hareketle kişinin ifade ve sorgu işlemlerine, hem mental anlamda hem de fiziki anlamda normal koşullarda girmesi çok önemlidir463.

Soruşturma evresi esnasında ifadenin ve sorgunun yapılacağı yer ile zaman konusunda kanunda açıklık bulunmamaktadır. Bu kabulle birlikte belirtelim ki; ifade alma ve sorgu, yalnızca kapalı bir mekanda yapılan faaliyetten ibaret değildir. Geniş anlamda bir ifadenin veya sorgunun yapılabileceği yerler; karakoldaki ifade odası, bir hücre, şüphelinin evi veya kişinin suçu işlediği iddia edilen ya da yakalandığı yer, keşif mahalli ya da

1978 tarih ve 8239/78 sayılı X./Hollanda kararında da kan testinin Sözleşmenin 8/2 nci maddesi bağlamında özel hayatın ihlaline neden olmadığına hükmetmesi karşısında, doktor olan sanıkların, alkol muayenesini kabul etmeyen kimsenin Cumhuriyet savcısının da yazılı emri bulunması nedeniyle vücudundan kan örneği alınmasıyla sınırlı ve orantılı olmak üzere zor kullanma yetkisine sahip polis memurlarından kan alınması hususunda zorlanması için yardım isteyip istemedikleri konusunda o an hastanede bulunan polis memurları dinlenilip, nöbetçi Cumhuriyet savcısının kan örneği alınmasından vazgeçilmesi yönünde talimat verip vermediği hususu da araştırılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde kararı mevcuttur. Yargıtay 4. CD. Kararı; 28.05.2013 T., 2011/5565 E., 2013/16325 K.

462 Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır: “1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih. 2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği. 3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri. 4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı. 5. İmzadan çekinme halinde bunun nedenleri.”

463 ŞAHİN, Cumhur, (2018), s. 151.

duruşma salonu olabilecektir. Kovuşturmada sorgunun yapılacağı mekan kural olarak duruşma salonu olacaktır. Soruşturma aşamasındaki mekan seçimi ise soruşturmayı yapan makama aittir. Konuya dair kanunda herhangi bir sınırlama olmadığı için söz konusu yetkinin ifadeyi alacak organda olduğu söylenebilir464.

Somut olayın gerektirdiği hallerde ifade alma işlemi; şüphelinin mutad meskeni ya da iş yeri gibi tanıdığı bazı mekanlarda yapılabilmektedir. Doktrinde, şahsın ifadesinin yukarıda sayıldığı gibi egemenlik alanına dahil olan ve kendisini güvende hissedebileceği mekanlardan ziyade, ifadeyi alacak resmi görevlilerin kendi makamında veya görev yerlerinde alınmasının daha uygun olacağı yönünde görüşler mevcuttur465. Görüşe kısmen katılmakla birlikte eklemekte fayda bulduğumuz kanaatimize göre; maddi gerçeğin ortaya çıkartılması noktasında mühim olan ve yukarıda bahsedilen etken durumun, yetkili mercilerce istismar edilmeksizin kanuni sınırlar içinde kalınması suretiyle ele alınması zaruridir466. Kişinin ifadesinin alınması uğruna hukuki sınırların keyfiyetle aşılması halinde, uygulamanın yargı denetimine tabi olacağı açıktır. Vakıa özelinde ise delilin hukuka aykırılığı ve kişiye, onur kırıcı surette kötü muamele edilmesi üzerine467 kişinin, tazminat isteme hakkının varlığından söz edilebilecektir.

Yine ifade almanın zamanı ya da süresi konusunda kanunda düzenleme söz konusu olmadığı için, soruşturma organlarının konuya dair serbestisi söz konusu olacaktır. Pek tabii bu işlemlerin, CMK’da yer alan gözaltı süreleri içinde yapılması gerektiği ortadadır.

Nitekim suçun işlendiği saat ve durumun tehlike ağırlığı bir arada değerlendirildiğinde bazı hallerde gece vakti ifade alınması, ifadenin amacına uygun hatta zaruri olabilir. Ancak bu yetki, keyfiyete dayalı olarak ve de sınırsız şekilde tasavvur edilerek kullanılamaz. Söz konusu yetki, şüpheli ve sanığın hakları göz önünde bulundurularak kullanılmalıdır. Zira ifade alma zamanının belirlenmesi konusunda veya ifade süresinin uzatılması hususunda468, (örneğin kişiyi uyutmama yoluyla) dikkat dağıtma ya da güçsüzleştirme kastı ile hareket edilmesi halinde469 ya da sadece ikrar alma adına bitmesi gerektiği halde ifade alma

464 ŞAHİN, Cumhur, (2018), s. 155.

465 DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 139.; ŞAHİN, Cumhur, (2018), s. 155.

466 Bkz. aynı yönde: ŞAHİN, Cumhur, (2018), s. 155.

467 Örneğin; yeterli aydınlatmadan ve havalandırmadan yoksun, dikkat dağıtıcı, ortalama hijyen koşullarına sahip olmayan ve baskı unsurunu ve güvensizlik hissini arttıracak düzeyde kötü koşullara sahip olan ifade odasında ifade alınması, yetkili organ tarafından mekanı belirleme yetkisinin kötüye kullanılması ve kişiye kötü muamelede bulunulması anlamına gelecektir.

468 Kanaatimizce burada yetkililer tarafından orantılılık ilkesine riayet edilmesi kişinin, ifade verme ve sorgu hakkından tam anlamıyla faydalanabilmesi adına zaruridir.

469 Gözaltı süresi içerisinde, ihtiyaç dahilinde birkaç defa ifade alınması mümkündür. Ancak gerekli olmadığı halde; kişinin direncini kırmak ve iradesi üzerinde etki yaratmak amacıyla yapılan

işleminin uzatılması gibi durumlarda kanuni sınırlar aşılmış olacak, ifadede yasak usuller izlenmiş olacaktır470. İstisnai durumlar haricinde kural olarak gündüz vakti yapılacak ifade alma işlemi, şüphelinin ifade ve sorgu hakkı ile meramını anlatabilme ilkesine daha uygun olacaktır471.

Kolluk görevlileri ya da cumhuriyet savıcısı tarafından alınan şüpheli ifadelerine dair tutanaklar doğrudan doğruyalık (vasıtasızlık) ilkesi gereği mahkeme tarafından dikkate alınmalı472, mahkeme huzurunda verilen beyanlarla karşılaştırılmalı, varsa beyanlar arasındaki çelişki giderilmeye çalışılmalıdır. Zira kanun koyucu da CMK’nın 213. maddesi uyarınca bu tutanakların, çelişkinin tespit edilmesi halinde, soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi veya kovuşturma aşamasında mahkeme tarafın okutulmasına karar verilebileceğini düzenlemiştir. Bu nedenle kolluk ve savcılık huzurunda alınan ifadeler

“tek başına” delil niteliği taşımazlar. Öyle ki CMK md. 148/4 uyarınca müdafi bulunmaksızın alınan ifade, hakim yahut mahkeme önünde beyan sahibi tarafından onaylanmadıkça hükme esas alınamamaktadır.

Kişinin ifade verme ve sorgu hakkından faydalanırken dikkat edilmesi gereken bazı ilkeler/haklar mevcuttur. Bu ilkeler/haklar ile ifade verme ve sorgu hakkı birbirleriyle bağlantılıdır. Bunlara riayet edilmemesi, ifade verme ve sorgu hakkının varlığını anlamsızlaştıracaktır. Söz konusu ilkeleri; hukuk devleti ilkesi, meramını anlatabilme ilkesi, susma hakkı ilkesi, insan haysiyetinin dokunulmazlığı ilkesi, işkence yasağı ilkesi, suçsuzluk karinesi ilkesi, özel hayatın gizliliği ilkesi ve dürüst işlem ilkesi şeklinde sıralayabiliriz.

Son olarak, kişinin ifade ve sorgu hakkını ihlal edecek nitelikte olup hukuka aykırılık doğuracak olan, ifade ve sorguda yasak usullere de değinmemiz gerekir. Alman Ceza Muhakemesi Kanunu, Nazi rejiminin de etkisiyle, 1950 öncesi dönemde ifade işlemi esnasında, kişinin özgür iradesini etkileyecek nitelikte müdahaleleri yasaklamamaktaydı.

Tabii bu gibi hallerde gestapo gibi insanlık dışı uygulamalar görülmekteydi. Neyse ki bu

tekrarlamalar yasak usullere girebilecektir.; ŞAHİN, Cumhur, (1994), s. 139-142.

470 DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 129.; ŞAHİN, Cumhur, (2018), s. 156.

471 ŞAHİN, İlyas, (2004), s. 289.

472 Çünkü söz konusu ifadeler, suçun işlendiği iddia edilen zaman dilimine en yakın dönemde alındığı için kıymetlidir. Bu dönemde şüphelinin hafızası ve olayı tasvir kabiliyeti oldukça yüksek seviyededir. Diğer taraftan, soruşturma aşamasında görevli olan kolluk memurlarının, yakalamak durumunda oldukları kişilere karşı olayın sıcaklığı sebebiyle, hakim gibi tarafsız yaklaşamayabileceklerine dair olasılık, ifadeyi değersizleştiren bir etken olarak düşünülebilir.; DEMİRBAŞ, Şüphelinin İfadesinin Alınması, (2018), s. 90-91.