• Sonuç bulunamadı

B- KİŞİNİN HAKLARI

2- İsnadı Öğrenme Hakkı

Hem uluslararası hukukta hem de iç hukukumuzda güvence altına alınan isnadı öğrenme hakkı, yakalanan kişinin temel haklarından biridir. CMK md. 147/1-b’ye göre kişinin, “Kendisine yüklenen suç anlatılır.” hükmü uyarınca isnadı öğrenme hakkından faydalandırılması mecburidir. Zira üzerine atılı suçu bilmeyen, olayla ilgili herhangi bir bilgisi olmayan kişi, herhalde savunma yapamayacaktır. Bu durum da ülkemizde uygulanan, ceza muhakemesinde “işbirliği” sistemine318 aykırılık teşkil edecektir. Nitekim Yargıtay da 18.04.2017 tarihli bir kararında319 isnadı öğrenme hakkını tanımlayarak, hakkın savunma yönünden önemini vurgulamaktadır. Buna göre: “Kendisine yapılan isnadı ve haklarını öğrenme hakkı: Kişi neyle suçlandığını ve bu suçlamalarla ilgili ne gibi haklara sahip olduğunu bilmelidir. Aksi takdirde bireysel savunma hakkı kullanılamaz. Savunma hakkının kullanılabilmesinin ön koşulu hakkındaki iddiayı öğrenmektir.”

AİHS 5/2 fıkrası konuyla alakalı: “Yakalanan her kişiye, yakalanma nedenlerinin ve kendisine yöneltilen her türlü suçlamanın en kısa bir sürede ve anladığı bir dilde bildirilmesi zorunludur.” hükmünü ifade eder.

318 İşbirliği sistemi, Fransız Devrimi’nin etkisi ile kralların güç kaybettiği, millet, milliyet, cumhuriyet ve özgürlük gibi kavramların öne çıktığı dönemde, tahkik sisteminin yerine kabul edilen ve uygulanan sistemdir. Bu sistem, savunma ve iddia makamlarının çelişmesi noktasında tanınan haklar ve imkanlar açısından ve kovuşturmanın aleniyeti ile sözlülüğü yönünden itham sistemini temel alır. Delillerin değerlendirilmesi sonucu hakimin vicdani kanaate vararak hüküm vermesi, tıpkı Anglo-Sakson sisteminde olduğu gibidir. Bunların karşısında, itham sistemine nazaran işbirliği sisteminde hakim geri planda değildir. Ancak “silahların eşitliği ilkesi” uyarınca, diğer makamlara göre daha önemli konumda da değildir. Burada soruşturma evresi ile sınırlı olmak kaydıyla yazılılık ve gizlilik kuralları, tahkik sistemi ile benzemektedir. Hakimin itham sistemine karşılık, maddi gerçeğe ulaşılması yolunda etkili kılınması adına da delillerin re’sen araştırılabilmesi söz konusudur. Bu durumda bizce, Kıta Avrupasında ve ülkemizde uygulama alanı bulan işbirliği sisteminin, tahkik ve itham sistemlerinin sentezi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Modern uygulamada işbirliği sistemi, ideal ve eşitlikçi surette icra edildiği takdirde, tahkik sisteminde görülen otoriter uygulamalara karşılık, bireyin hak ve özgürlüklerinin en önemli teminatı, maddi gerçeğe ulaşılması bağlamında ise kamusal menfaatin tatmini adına zaruri bir mekanizma olacaktır. FEYZİOĞLU, Vicdani Kanaat, (2015), s. 88-91.

319 Yargıtay 6. CD Kararı; E. 2016/6833 K. 2017/1003 T. 18.4.2017, bkz: www.kazanci.com, E.T:

03.07.2019.

Anayasadaki; “Yakalanan kişilere yakalanma sebepleri ve haklarındaki iddialar, herhalde yazılı ve bunun mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.” düzenlemesi, yakalananın isnadı öğrenme hakkını düzenleyen hüküm olarak göze çarpar. (AY. md 19/4)

Anayasamızın AİHS’ten ayrı olarak, bildirimin yazılılığı üzerinde durduğu görülmektedir. Anayasal düzenleme bireysel suçlar açısından AİHS ile paralel olmakla birlikte, toplu suçlar açısından farklılık göstermektedir. Buna göre Sözleşme, isnadın açıklaması hususunda bireysel ve toplu suç ayrımı yapmaksızın, “en kısa bir sürede”

ifadesini kullanmıştır. Anayasamız ise toplu suçlarda “en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir” ifadesine yer vermiştir.

Mülga Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu’nun “Yakalanan kimsenin sorguya çekilmesi” başlıklı 128. maddesinde, yakalanan kişiye isnadın bildirileceğine dair herhangi bir ifade yer almamaktaydı. Bu durum ise kanunun sistematiği yönünden önemli bir eksiklikti. Hala CMK md. 90/4’te kişinin isnadı öğrenme hakkının açık şekilde düzenlenmemesi önemli bir eksikliktir. PVSK md. 13/4 ve YGİAY md 6/4’e göre, yakalama sebebinin bildirilmesi zorunlu hale getirilmiştir. Bu düzenlemeler elbette yerindedir320.

Yakalama sebebinin anlatılmaması, kişinin müdafaa hakkının da ihlali olacak, muhakemenin temel ilkeleri de hiçe sayılmış olacaktır. Örneğin, isnadı öğrenme hakkının ihlali halinde kişiden alınacak ikrar, “hukuka ve kanunu aykırı yöntemle elde edilen delil”

hüviyetinde olacaktır321. Nitekim hakkındaki isnadı öğrenmeyen kişinin, adil yargılanma hakkı, tedbirin sonra ermesi için sulh ceza hakimine başvuru hakkı, susma hakkı ve pek tabii savunma hakkının ihlali ortaya çıkacaktır322. Yakalama sebebinde haksız fiilin ne olduğu, suçun nitelemesi gibi önemli bilgiler eksiksiz ve anlaşılabilir şekilde verilmelidir.

Aksi tutum, hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacaktır.

320 YENİSEY/NUHOĞLU, (2018), s. 538.

321 YENİSEY/NUHOĞLU, (2018), s. 539.

322 Mesela, X./ Birleşik Krallık kararında AİHM, başvurucuya yakalama sebebi hakkında bilgi verilmesinin, Sözleşme’nin 5. maddesinin 2. fıkrasının bir sonucu olarak zorunlu olduğunu belirtmiş, vakanın hukuki dayanağına ilişkin hemen ve yeterli bir şekilde bilgi verilmedikçe, özgürlüğünden yoksun bırakılma tedbirlerinin devam edemeyeceğini, hukukiliğin denetimi için savunma tarafından, süratle başvurma hakkının etkili bir şekilde kullanılamayacağını ifade etmiştir. X./Birleşik Krallık Kararı; K.T: 05.11.1981, B. No.: 7215/75.; Kararın orijinal metni için bkz: http://hudoc.echr.coe.int/tur?i=001-57602, E.T:

20.04.2019.

Ayrıca CMK, CMUK’tan farklı olarak hakların, ifade ve sorgu anında değil, yakalama anında, gerekli önlemlerin alınması akabinde derhal, bildirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. (md. 90/4) Hakların bildirilmesinde gecikilmesi, telafisi imkansız zararlara yol açabilecektir323. Zira AİHS md. 5/2’de yer alan bildirim yükümlülüğü, md.

5/4’te yer alan yargı merciine itiraz hakkıyla sıkı bir bağlantı içindedir. Zira ne ile suçlandığını bilmeyen kişilerin, itiraz hakkını etkin olarak kullanabilmesi mümkün olmayacaktır324.

Örneğin, Sinan Tanrıkulu ve diğerleri/Türkiye davasında mahkeme, ivedilik ilkesine aykırı hareket edilmesi ve şüphelilerin yakalanma anından itibaren geçen beşinci günde yani 21.02.2019 tarihindeki sorgulamada yakalama nedenlerinden haberdar edilmeleri üzerine, sözleşmenin md. 5/2 bağlamında esastan ihlali yönünde karar vermiştir325.

Yine konuyla alakalı olarak; Attı ve Tedik/Türkiye kararında AİHM, AİHS’te yer alan; yakalanan herkese, yakalanma nedenlerinin ve kendisine yöneltilen isnadın en kısa sürede ve anladığı bir dilde bildirilmesi zorunludur hükmünü yenilemiştir. İlgili hüküm, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının teminatıdır. Başvurucular, 31 Mayıs 1999 tarihli yakalama işleminin icrasına dair hukuki nedenlerin taraflarına anlatılmaması üzerine şikayet haklarını kullanmışlardır. Buna mukabil hükumet ise gerekçe olarak, yakalama tutanaklarının mevcut olduğunu, söz konusu tutanakların başvurucuların her ikisi tarafından bizzat imzalanmasının, bu kişilerin yakalanma sebeplerine ilişkin bilgi sahibi olduklarını kanıtlar nitelikte olduğunu iddia etmiştir. Ek olarak hükumetin bir diğer savunması, Tedik’in evinde yapılan arama esnasında birtakım eşyaların (pek çok kitap -şiir, roman ve grammer- ve dergi) ele geçirilmesi üzerine, başvuranın ilgili eşyaların özelliklerinin neler olduğunu bileceği yönündedir. Başvuranlar 31.05.1999 tarihinde yakalanmış, aynı gün gözaltına alınarak, ancak 09.06.1999 tarihinde savcı ve hakim karşısına çıkarılmışlardır. Kolluğun, şahsın yakalanmasına ilişkin yasal ve fiili gerekçeleri, sözleşmenin 5. maddesinin 4. fıkrasına326 uygun olarak, yakalanan kişinin mahkemeye başvurmak suretiyle yakalama tedbirinin hukukiliğine ilişkin itiraz hakkını kullanabilmesi

323 GÖKCEN/BALCI/ALŞAHİN/ÇAKIR, (2018), s. 378.

324 GÖLCÜKLÜ, Feyyaz; “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Kişi Özgürlüğü”, AÜSBFD, C. 49, Haziran-Aralık 1994, S. 3-4, s. 209.; ŞAHİN, İlyas, (2004), s. 175.; ÖZTÜRK, Bahri/KAZANCI, Behiye Eker/GÜLEÇ, Sesim Soyer; Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirleri, Seçkin Yayınları, 2.

Baskı, Ankara, 2017, s. 51.

325 AİHM, Sinan Tanrıkulu ve diğerleri /Türkiye Kararı, B. No: 50086/99, K.T. 03.05.2007.;

http://hudoc.echr.coe.int/tur?i=001-125409, E.T: 20.04.2019.

için bildirilir. Yakalanana vakıa, basit ve anlaşılır, teknik olmayan ve mesleki terminolojiden mümkün oldukça ari bir dille anlatılmalıdır. Yakalama tedbirini icra eden kolluğun, yakalama anında, tüm yakalama gerekçelerini, detaylı olarak anlatma yükümlülüğü elbette yoktur.

Söz konusu davanın kararında AİHM, tek başına başvuranın meskeninde ele geçirilen kitap vb. eşyaların kişiye yakalanmasının hukuki ve fiili nedenlerinin bildirilmesi olarak kabul edilemeyeceği neticesine varmıştır. Ek olarak mahkeme, hükumetin yakalama tutanaklarının varlığına ilişkin savunması ve başvuranlara yakalanma sebeplerinin dört gün sonra bildirilmesinin mazereti olarak hükumetin ileri sürdüğü ivedilik iddiasını da reddetmiştir. Bu gibi sebeplerle mahkeme, AİHS’nin 5. maddesinin 2. fıkrasının ihlal edildiği kanaatine ulaşmıştır327.

Yine AİHM bir diğer davadaki Murray/Birleşik Krallık kararında; yakalama tedbirini gerçekleştiren onbaşı D., Bayan Murray’nin yakalama sebebinin neden kaynaklandığını merak etmektedir. Bunun üzerine onbaşı D. Kraliyet Ordusunun bir mensubu olarak, Murray’nin, 1978 tarihli Kanunun 14. maddesi uyarınca yakalandığı cevabını vermiştir. Mahkeme; Fox, Campbell ve Hartley/Birleşik Krallık davasına328 atıf yapmaktadır. Bu karara göre (prg 19, prg. 40) yakalama sebepleri kişiye açık ve net bir şekilde, teknik tabirlerden uzak bir yöntemle anlatılmalıdır. Burada ise yakalama işleminin, salt hangi kanun hükmü üzerine icra edildiğinin açıklanması, Sözleşme m.

5/2’nin koruduğu güvencenin ihlali demektir329.