• Sonuç bulunamadı

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi Ankara’sında Çok Sesli Müzik

ULUSLARARASI SANAT MÜZİĞİ

6- Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi Ankara’sında Çok Sesli Müzik

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Dönemi Ankara’sında çok sesli müzik önceki dö-nemlerden daha farklı bir işlev görmeye başlamıştır. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk devrim-ci-kurtarıcı-kurucu kimliği ve modernleşmeci-çağdaşlaşmacı kişiliğiyle çok sesli müziği batılılaştı-rıcı olmanın ötesine geçerek gerçek anlamda geliştirici ve çağdaşlaştıbatılılaştı-rıcı bir öge olarak görmüş ve değerlendirmiştir. Bu görüş ve değerlendirişledir ki kapanmış olan Darülelhan’ı Batı müziği bölümü ekleyerek yeniden açmış ve çok geçmeden modern “İstanbul Konservatuvarı”na dönüştürmüştür.

Musika-i Hümayun’u önce RCMH’ye, sonra çağdaş RCFO’ya ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or-kestrası ile Armoni Mızıkası’na dönüştürmüştür. Aynı zamanda çağdaş Musiki Muallim Mektebi’ni kurmuş, çok sesli müziğe geçişi, müzikte değişikliği alabilmeyi-kavrayabilmeyi-özümseyebilmeyi Türk ulusunun yeni değişikliğinde ölçü (ölçüt) olarak görmüştür. Onu kökten özümsemiş, içten yaşamış, kamusal ve özel alanlarda toplumsal ve bireysel kültür yaşamının vazgeçilmez bir ögesi du-rumuna getirmiş, ona kişisel olmanın çok ötesinde ulusal ve evrensel boyutlu bir anlayış ve yaklaşım sergilemiştir.

Şu bir gerçektir ki bu anlayış ve yaklaşıma çok uzun bir zaman içinde gelinmiştir. Bu süreçte çok-sesli müzik kültürüne ilişkin Kanuni Sultan Süleyman’ın yaklaşımı yaklaşık 250 yıl süren uzun bir örtülü ön hazırlık evresinin yaşanmasına, Sultan IV. Mehmet’in yaklaşımı ilginin unutulmayıp canlı kalmasına yol açar. Sultan III. Selimin yaklaşımı ön hazırlık evresinin son aşamaya getirilip ilk somut kurumlaşma girişiminde bulunulmasına, Sultan II. Mahmud’un yaklaşımı yaklaşık 100 yıl süren ilk kurumsal oluşum ve sürekli kalıcılaşım evrelerinin ve müzikte tanzimatın gerçekleşmesine olanak sağ-lar. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaklaşımı ise yaklaşık 100 yıldır süregelen çok yönlü kökleşim, gelişim ve yaygınlaşım evrelerinin gerçekleşmesine ve yöresel, ulusal ve evrensel boyutlu topyekûn çağdaşlaşmaya neden olur (Uçan 2005b: 257; 2015: 196).

Atatürk’ün ortaya koyduğu yol yaklaşık 100 yıldır izlenen Atatürkçe yoldur. Bu yol özde ulusallık, bi-çimde anlaşılırlık, yöntemde çağdaşlık ve nitelikte evrensellik boyut, ilke ve ölçütlerini birlikte içeren bir bütünsel eksene oturur. O’nun oluşturduğu bütünsel eksen üzerinde ilerleyişin genel adı açık uçlu çağdaşlaşmadır. O’nun açık uçlu çağdaşlaşma modelinde kültür, uygarlık ve müzik görüşleri son derece etkin ve belirleyici rol oynar.

6.1- Atatürk’ün Kültür, Uygarlık ve Müzikle İlgili Temel Görüşleri

Atatürk “kültürü uygarlıktan ayırmak güçtür ve gereksizdir” der; “ulusal kültürümüzü çağdaş uygar-lık düzeyinin üstüne çıkaracağız” derken kültür ile uygarlığı birbirinden ayrı tutmaz, iç içe düşünür, bir bütün olarak görür. O’na göre kültür özde insan olabilmenin, ortak kültür ise ulus olabilmenin temel unsurudur. O’nun tanımıyla “insan eylem ve etkinliğinin ifadesi” olan “kültür, oluştuğu-yapıl-dığı-geliştiği yerin özelliklerine bağlıdır. Bu yer ulusun özyapısıdır.” “Bir ulusun kültürü yükseldikçe, kişisel özgürlüğün uygulama alanları genişler ve çoğalır.” Görülüyor ki Atatürk’ün kültür ve uygarlık anlayışı çağdaş insanbilim verileriyle tamamen örtüşmektedir.

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk kültürün çağdaş anlamının tam ayırdında ve bilincindedir.

Nitekim kurduğu yeni Türkiye Devleti’ni “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür, yüksek Türk kültürüdür” diyerek tanımlar ve kültürü insansal yaşam biçimi olarak gördüğünü açıkça belli eder.

Çağdaş insansal Yaşamda kültürün beş ana bileşeninden Sporu sağlam ve sağlıklı olmayı sağlayıcı, Bilimi yaşamda en gerçek yol gösterici, Tekniği yaşamı en etkili kolaylaştırıcı, Sanatı ulusun baş-lıca yaşam damarlarından biri olarak nitelendirir. Felsefeyi, bunları yaşamın gerekleri ile bireyin ve toplumun gelişmesi doğrultusunda birbiriyle buluşturan, bağdaştıran, birleştiren-kaynaştıran ve bütünleştiren bir genel akılcı düşünme, gerçekçi değerleme ve yararcı kılma/eyleme yolu olarak görür.

ANADOLU’NUN SIRLI SESi: MÜZİĞİYLE ANKARA

Müziği ise “güzel sanatlar içinde en çabuk ve en önde götürülmesi gereken dal” olarak belirler. Bü-tün bunları çağdaşlaşma sürecinde bir büBü-tün olarak değerlendirir.

Atatürk ulusal kültürümüzü “ulusal yaradılış ve tarihimize uygun bir kültür” olarak tanımlar, “ulusal kültürümüzün her çığırda açılarak yükselmesi”ni ve “çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarılma-sı”nı amaçlar. Her çığırda açılarak yükseltilmesi ve çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarılması amaçlanan ulusal kültür ögelerinden biri “ulusal müzik”tir. Ulusal müzik en öncelikli, en öndelikli, en ivedilikli götürülmeyi gerektirir. Atatürk’e göre ulusal müziğimiz “bizim gerçek müziğimiz”dir.

“Bizim gerçek müziğimiz Anadolu [ve Trakya] halkında işitilebilir.” Cumhuriyeti kuran Türk ulusu çok büyük, çok hızlı ve çok köklü bir değişim/dönüşüm (inkılap) geçirmektedir.“Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, müzikte değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.” Bu bakımdan “ulusal, ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksekdeyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son müzik kurallarına göre işlemek gerektir. Ancak bu güzeyde [sayede] Türk ulusal müziği yükselebilir, evrensel müzikte yerini alabilir.”

Atatürk kültür ile uygarlık arasında olduğu gibi kültür ile eğitim arasında da bir ayırım yapmayı gereksiz bulur. Çünkü kültür ile uygarlık gibi kültür ile eğitim de birbiriyle iç içedir, birbirinden kopmaz, ayrılmaz bir bütündür. Nitekim 1934-1938 yılları arasında Eğitim Bakanlığı yerine Kültür Bakanlığı adı kullanılmıştır. Zaten bu açıdan bakıldığında eğitim kendine özgü bir amaçlı kültürle-me-kültürlenme-kültürleşme sürecidir.

6.2- Atatürk’e Göre Çağdaş Uygarlık ve Çağdaş Türk Müzik Kültürü

Atatürk’e göre Türk ulusu yeni bir uygarlık gereksinimi içindedir. Türk ulusunun gereksindiği yeni uygarlık çağdaş uygarlıktır. Çağdaş uygarlık bütünseldir, bu nedenle çağdaşlaşma bütünsel, yani top-yekûn olmalıdır. Her alanda olduğu gibi Türk müzik kültüründe de hızla çağdaşlaşmak gerekmek-tedir. Bu doğrultuda çok yönlü, çok boyutlu, geniş kapsamlı ve etkin çaba gösterilmelidir.

Atatürk çağdaşlaşma, çağdaş uygarlığa erişme, onun üstüne çıkma ve ötesine geçme çabasında yal-nız Batı’ya değil, Doğu’ya da yönelir (Güvenç 1994: 39). Hatta Doğu-Batı ekseniyle yetinmeyerek Kuzey-Güney eksenine de yöneldiğini ya da yönelme eğiliminde olduğunu açıkça belli eder. Nite-kim bu bağlamda “Dünya’nın her türlü biliminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanılmalı”

ve “bilim ve teknik nerede ise oradan alınmalı” der. Bunları derken, yalnız Doğu’dan ve Batı’dan değil, aynı zamanda Kuzey’den ve Güney’den, kısacası dünyadaki tüm uygarlıklardan yararlanmaya işaret eder. Böylelikle coğrafî mekân yönelimini küresel boyutlara, zaman yönelimini yaşanan çağa taşır, nicelik-nitelik yönelimini de yaşanan çağın gerekleriyle bağdaştırır.

Bunları yaparken, önceki bazı dönemlerde olduğu gibi Doğu’yu ve Batı’yı, Kuzey’i ve Güney’i ay-nen almayı veya öykünmeyi değil Doğu’dan ve Batı’dan, Kuzey’den ve Güney’den yararlanmayı ilke edinir. Özgün bir bireşim oluşturmayı amaçlar, her çığırda açılarak yükselmeyi hedefler, genel son müzik kurallarına göre işlemeyi yöntem seçer, modern tekniği en geçerli teknik sayar. Bu ilke, amaç-hedef, yöntem ve teknik doğrultusundaki kavram, söylem ve eylemlerinde bireyin ve top-lumun gereksinimleri ile çağın ve çağdaş-uygar insanlığın gereklerini birlikte göz önünde bulun-durmaya özen gösterir. Bunları gerçekleştirmenin ön koşulu “Yurtta barış, Dünyada barış”tır. Belki daha güncel bir deyişle “Ülkede barış, Kürede barış”tır. Bunu bireysel ve toplumsal, ulusal ve evrensel anlamda bir insanca ve uygarca yaşam ilkesi olarak ortaya koyar. Bunun hem tüm ülkede, hem tüm dünyada tam gerçekleştirilmesini ülkü edinir.

Atatürk’ün modelinde çağdaşlaşma süreci laikleşme, özgürleşme ve demokratikleşme süreçleri ile birlikte iç içe yürür. Bu yürüyüş uluslaşma ve bireyleşme süreçlerini de içinde barındırır. Bu süreçte müziksel değişim ve dönüşüm ulusal değişim ve dönüşümde ölçüt alınır. Bu yaklaşım müzikte deği-şim ve dönüşüme öncelik, öndelik ve ivedilik kazandırır. Bu nedenlerledir ki Türk müzik kültüründe

yenileşme, modernleşme ve çağdaşlaşma doğal ve kaçınılmaz olarak çoğulculuğu ve çok sesliliği getirir.

6.3- Atatürk ve Cumhuriyetin Çoksesli Müzik Politikası Ankara’da Belirleniyor Türkiye’de çok sesli müzik kültürünün 1820’lerden-1830’lardan itibaren İstanbul’da gerçekleşen ilk oluşum evresini başlatan Sultan II. Mahmud’tan 100 yıl sonra 1920’lerden-1930’lardan itibaren Ankara’da gerçekleşen çağdaş oluşum, gelişim, değişim ve dönüşüm evrelerine damgasını vuran Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk başkent Ankara’dan başlamak üzere ül-kenin müzik kültüründe geçerli olmak üzere birtakım ilkeler, amaçlar ve yöntemler öngörmüştür.

Bunları öngörürken en başta insan-müzik ilişkisinin özünden, yapısından ve işleyişinden; müziğin insan yaşamındaki yerinden, öneminden ve işlevlerinden (Uçan 2005 a: 9-34) yola çıkmıştır. Öngör-düğü ilke, amaç ve yöntemler kendine özgü bir biçimde belirlenip kamu önünde müzikle ilgili söy-lem ve eysöy-lemlerinde açıkça dile getirilmiştir. Bunlara çağdaşTürk müzik kültürü ve müzik eğitimine ilişkin Atatürkçe ilkeler, amaçlar ve yöntemler diyoruz (Uçan2005b: 489-509; 2015: 201). Türkiye Cumhuriyeti kurucu önder Atatürk’ün yönderliğinde çağdaş ulusal bir devlet olarak kurulurken ve kurulduktan sonra öngörülen bu ilkeler, amaçlar ve yöntemler doğrultusunda müzik kültürü yeniden temellendirilmiş, yapılandırılmış ve kurumlaştırılmıştır. Önceki dönemden devralınan müzik kül-türü birikimi, oluşan yeni koşullar ve ortaya çıkan yeni gereksinimler çerçevesinde yeniden değer-lendirilmiştir. Osmanlı müzik kurumlarının bir kısmı kapatılmış, bir kısmı yeni başkent Ankara’ya taşınmış, ulusal Devlet ve modern Toplum düzeninin, uygar Birey özelikleri ile çağdaş Kültürün gereklerine göre yeniden düzenlenmiş, yeni durumlara uyarlanmış, başka kurumlara dönüştürülmüş, ayrıca yepyeni kurumlar oluşturulmuştur.

Cumhuriyetin ilk on beş yıllık evresinde (1923-1938) esas olarak ana temellenme, ana yapılanma ve ana kurumlaşmalar gerçekleştirilmiştir. Bu gerçekleştirmelerle Türkiye müzik kültüründe 1790’larda İstanbul’da III. Selim’le girişilen ama kesin sonuç alınamayıp esas olarak 1820’lerde II. Mahmud’la başlayan Osmanlı yenileşmesi ve batılılaşması 100 yıl süren belirli ilerlemelerden sonra 1920’lerde Ankara’da Atatürk’le Cumhuriyet modernleşmesi ve çağdaşlaşmasına dönüşmüştür. Bu dönüşüm esas olarak eğitimde-öğretimde birlik-bütünlük ilkesi ile lâik düzen temeline oturmuştur. Bu dönüşümde çok sesli müzik kültürü çok önemli ve öncelikli bir yer tutmuş, sağlam temellere oturtulmuş ve tutarlı bir sisteme bağlanmıştır. Birbirini izleyen köklü atılımlarla gerçekleştirilen anayasal, yasal, tüzüksel, yönetmeliksel, yönergesel, genelgesel ve programsal düzenlemelerle bütünüyle çağdaş bir yapı ve nitelik kazanmıştır. Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilenler onu doğru ve tutarlı izleyen-lerce geliştirilmiştir. Çağdaş çok sesli müzik kültürü genel, özengen (amatör) ve mesleksel (profes-yonel) boyutlarıyla büyük ölçüde kurumsallaşmış, kurumlaşmış, kuruluşlaşmıştır.

Atatürk ve Cumhuriyetin çok sesli müzik politikası Ankara’da belirlenmiş, yönetilmiş ve Ankara’dan yönlendirilmiştir. Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında başlanan hazırlıklar yurdun kurtarılışıyla birlikte Ön Cumhuriyet Dönemi’nde tamamlanıp Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra yokluk ve yok-sulluk engelleri aşılarak o politika doğrultusunda çok yönlü, çok boyutlu ve geniş kapsamlı, köklü kurumsal atılımlar gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda Cumhuriyet çok sesli müzik çağdaşlaşmasının en temel yapıtaşları olarak Ankara’da belli müzik kurumları oluşturulmuştur. Cumhuriyet Türki-ye’sinin başkent Ankara’daki bu temel anıtsal müzik kurumları ulusal müzik kültürümüzün çağdaş-laşması yolunda ana kaynak, temel dayanak ve kendilerinden sonraki kurumlara örnek olurken unu-tulmaz hizmetler ve ölümsüz eserler veren çok büyük değerler yetiştirmiş ve çalıştırmıştır. Bunlar Türk toplumunun Cumhuriyet kültürüyle yoğrularak biçimlenmesinde çok etkin ve belirleyici rol oynamıştır. Bu değerlerden birçoğu çağdaş çok sesli Türk müzik kültürünün en etkin, en seçkin ve en saygın temsilcileri arasında yer almıştır. Bu niteliğiyle söz konusu kurumlar Cumhuriyet kurum-ları arasında ayrıcalıklı bir yere, konuma ve işleve sahip olmuştur.

ANADOLU’NUN SIRLI SESi: MÜZİĞİYLE ANKARA