• Sonuç bulunamadı

İlk bölümde bahsedildiği gibi musiki inkılabı eğitim ve radyo aracılığıyla yapılmıştır. Radyo yayınla-rının büyük bir bölümünü müzik yayınları kapsadığı için, müzikli yayınların yerini daha ziyade sözlü yayınlara (müziksiz) bıraktığı görülebilir. Bu durumun sebebi sözlü programlara verilen önemden ziyade, Türk Müziği’nin yasaklanmasından doğan boşluğun doldurulması zorunluluğudur (Koca-başoğlu, 1980: 82). İlk İstanbul Radyosu serüveninde Türk Müziği iki yıl yasaklanmış, kalan sürede ise tabiri caizse başsız bırakılmış, Ankara Radyosu ise böyle bir ortamda 1938’de doğmuştur5. An-kara Radyosu aslında ilk radyo değildir. İlk İstanbul Radyosu kurulur kurulmaz, onun yayın politi-kasının hemen hemen aynısını benimsemiş bir radyo da Ankara’da kurulmuş ve adeta ilk İstanbul Radyosu’nun bir şubesi olarak yayınlarını sürdürmüştür. Oysa yeni Ankara Radyosu hususi bir rad-yoevi inşa edilmek kaydıyla Sıhhiye’deki binasında 28 Ekim 1938’de yayınına resmen başlamıştır (Kütükçü, 2012: 65-66). Radyodaki Türk Müziği faaliyetlerini yönlendirmek üzere Mesud Cemil, Cevdet Kozanoğlu, Ruşen Ferit Kam ve Nuri Halil Poyraz resmî bir görevle İstanbul’dan Ankara’ya

2 Dost meclisleri ve özel toplantılarda Atatürk’ün Geleneksel Türk Müziği dinlediğine ilişkin çok sayıda belge mevcuttur.

Tanburacı Osman Pehlivan’dan dinlediği Rumeli havalarından sonra, kendisini radyoda dinlemek için Türk Müziği yasağını kaldırttığı çoğu belgede yazılıdır (Zühtü Bardakoğlu ve Hafız Yaşar Okur’un anıları). Ayrıca radyoda Türk Müziği’ne ayrılan süre dolmasına rağmen, “Aldığımız yüksek emir üzerine fasla devam ediyoruz” anonsları Atatürk’ün bu müziğe olan ilgisini de gösterir. Dolmabahçe sarayında hasta yattığı süre içerisinde radyo fasıllarını bu tür arzular ile devam ettirdiği de bilinmektedir (Oransay, 1985: 98). Vasfi Rıza’nın aktarımıyla Atatürk bir söyleminde şöyle der:

Ne yazık ki benim sözlerimi yanlış anladılar. Şu okunan ne güzel bir eser (Dede Efendi’nin Isfahan Bestesi için). Ben demek istedim ki, bizim seve seve dinlediğimiz Türk bestelerini onlara da dinletmek çaresi bulunsun. Biz de Türk Musikisini milletlerarası bir sanat haline getirelim. Türkün nağmelerini kaldırıp atalım da sadece Batı milletlerin hazırdan musikisini alıp kendimize mal edelim. Yalnız onları dinleyelim demedim. Yanlış anladılar sözlerimi, ortalığı öyle bir velveleye verdiler ki, ben bir daha lafını edemez oldum” (Oransay, 1984: 105).

3 12 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete’ de yürürlüğe giren karar ile İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Cumhurbaşkanlığı Devlet Klasik Türk Müziği Korosu sıfatıyla bu kurumun devamı niteliğinde varlığını sürdürmektedir.

4 Dr. Ayhan Sarı’nın 1989 yılında yaptığı röportajın henüz dikte edilmemiş bölümlerinden alınmıştır.

5 1964’te kurulan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’ndan (TRT) önce radyo yayınları ilk kez Türk Telsiz Telefon A.Ş.’ye bağlı olarak gerçekleştirilmiş, 6 Mayıs 1927’de yayına başlayan İstanbul Radyosu’nun ardından 1928 yılında Ankara Radyosu ilk yayınlarını yapmıştır. 8 Eylül 1936 tarihinde PTT’ye devredilen Ankara Radyosu 28 Ekim 1938’de resmen işletmeye açılmıştır. TRT 1 Mayıs 1964’de özel yasa doğrultusunda ve özerk - tüzel bir kişiliğe sahip olarak yayın hayatına başlamıştır (http://www.trt.net.tr/Kurumsal/Tarihce.aspx).

ANADOLU’NUN SIRLI SESi: MÜZİĞİYLE ANKARA

nakledilmiş ve bu dört isim Ankara Radyosu’ndaki Türk Müziği faaliyetlerine ilişkin kapsamlı sayı-labilecek yetki ve sorumlulukla donatılmıştır (Kütükçü, 2012, 68). 6

Ankara Radyosu ilk idareci ve sanatçılarından Cevdet Kozanoğlu (1896-1986) radyonun kurulma sürecini şöyle anlatmaktadır: “1937 yılı sonlarında Ankara’da inşasına başlanan yeni ve modern rad-yo binası bitmek üzere idi. Oraya gidecek olan müzik elemanlarının tesbiti düşünülürad-yordu. İstanbul Radyosu’nda benim hiçbir idari sıfatım olmamakla beraber ne Hayreddin Bey’in, ne de Mesud Cemil’in dış piyasa ile bir alakaları ve bu hususta hiçbir bilgileri olmadığı için, fasıl programları, solistler ve saz sanatkârları hakkında benimle konuşup tavsiye ettiklerimi mukaveleye bağlıyorlardı.

Mesud Cemil Türk Musikisi şefliğine tayin edilmişti. Biz İstanbul’da sadece Türk Musikisi kadrosu-nu hazırladık. Bunlar şu sanatkârlardan mürekkebti. Saz Sanatkârları: Kakadrosu-nun Hasan Gür, Ud Şerif İçli, Keman Hakkı Derman, Santur Zühdü Bardakoğlu7, Ses Sanatkârları: Servet Coşkunses, Celal Tokses, Tahsin Karakuş, Safiye Tokay. Diğer saz sanatkârları işe su şahıslardı: Keman Reşad Erer, kemençeler Ruşen Kam, Kemal Niyazi Seyhun, Ud Cevdet Kozanoğlu. Diğer Ses sanatkârları: Se-mahat Özdenses, Melek Erdik, Müzeyyen Senar, Mustafa Çağlar, Sadi Hoşses, Necmi Rıza Ahıs-kan, Sıdıka Dalmen, Haluk Recai (Haldun Menemencioğlu), Muzaffer İlkar, Mahmud Karındaş”

(Kozanoğlu, 1988: 12-13). Kozanoğlu anılarının ilerleyen bölümlerinde Fahire Fersan, Refik Fersan ve Cevdet Çağla’nın da kadroya dâhil olduğunu bildirmektedir (Kozanoğlu, 1988: 13).

Ankara Radyosu ilk sanatçılarından bazıları; Muzaffer İlkar, Zühdü Bardakoğlu, Reşad Erer, Ruşen Ferit Kam, Mesud Cemil, Cevdet Kozanoğlu, Cevdet Çağla, Kemal Niyazi Seyhun, Refik Fersan, Nuri Halil Poyraz, Necmi Rıza Ahıskan, Safiye Tokay, Radife Erten, Müzeyyen Senar, Vecihe Dar-yal, Fahire Fersan, Semahat Ergökmen, Melek Tokgöz, Mefaret Yıldırım, Tahsin Karakuş, Celal Tokses, Osman Karındaş, Mustafa Çağlar, Sadi Hoşses, Haluk Recai, Selahaddin Bey (Sarı, 1989:

107, Kozanoğlu, 1988: 19).

Bir Okul, Bir Üniversite: Ankara Radyosu

Cinuçen Tanrıkorur (1938-2000) radyonun İcra Heyeti ve gazinoların yanında bir okul görevini üstlendiğini ve Ankara Radyosu’nun Cevdet Kozanoğlu’nun bilgi ve otoritesi ile mektep radyo ola-rak tanındığını bildirmektedir (Tanrıkorur, 1998: 74).

İşte genç ses ve çalgı icracılarının eğitimi de bu ilk dönemde başlamış, radyo bir okul hüviyetini kısa zamanda kazanmıştır. İstanbul Konservatuar arşivinden notalar getirtilmiş, Udî Nevres Bey’in ko-leksiyonu, Arşak ve Şamlı İskender külliyatı temin edilmiş, Leon Hancıyan ve Asdikzade Boğos’tan alınan koleksiyon radyo kütüphanesine mal edilerek 4000 eserlik bir arşiv Kozanoğlu tarafından kurulmuştur. Bir yandan radyo programları iyileştirilirken, bir yandan da kütüphane ve doküman-tasyon merkezi oluşturulmuştur (Kozanoğlu, 1988: 18). İlk yıllardan sonra Türk Müziği’nde isim yapmış çok sayıda sanatçı bu kurumun bünyesinden geçmiştir.

Gerek devlet işleyişinde üst düzey görevler, gerekse radyoda program yapımcılıklarında bulunmuş olan Teoman Yazgan şu açıklamayı yapmaktadır: “Türk Halkı Cumhuriyet ile birlikte ne öğren-diyse Ankara Radyosu’ndan öğrendi. Sözgelimi Türk Müziği’ni, Halk Müziği’ni, Senfonik Müziği, Tiyatroyu ve belki de güzel ve doğru konuşmayı bile. Ta 1928’lerden adeta bir halk üniversitesi.

6 Devletin Ankara Radyosuna verdiği önem, Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün o zamanki ismiyle Başvekâlet Matbuat Umum Müdürlüğü’nün Radyo isimli bir dergi çıkarmaya karar vermesinden de anlaşılmaktadır.

Her ayın 15’inde yayımlanan derginin ilk sayısı 15 Aralık 1941 tarihini taşımakta ve bu sayının önsözünde şu ibare bulunmakta idi: “Yeni Ankara istasyonumuz yapılarak, radyo neşriyatı devletin eline geçtiği günden beri, radyo bizler için de, hem günlük hayatımızın oldukça mühim bir meşguliyeti, hem de Devlet neşriyatının esaslı bir vasıtası olmuştu (Radyo Dergisi, 1915: 1).

7 Riyaset-i Cumhur Fasıl Heyeti’nde görev yapan Zühtü Bardakoğlu buranın kapanmasından sonra Ankara Radyosu’nda görev yapmış sazendeler arasındadır.

Bugünlerin sanki bir Açık Öğretim Kurumu. Ankara Radyosu sanatçıları, spikerleri ve teknik gö-revlileri için de tam anlamıyla farklı bir okul. O kadar ki, bu ocaktan yetişen bir spikeri hemen fark edersiniz.. Ya da dinlemekte olduğunuz Fasıl Heyetlerinden hangisinin Ankara Radyosu yapımı olduğu hemen anlaşılabilir” (Yazgan, 2006: 11).

Edebiyat ve müzik bilimci Tamer Kütükçü Ankara Radyosu deneyiminde oluşturulan radyo tavrı-nın tüm radyoculuk serüveni müddetince belli sanatkârlar ve belirli dönemler itibarıyla gerçekten de çok parlak icra örneklerine imkân tanıdığını ve bunun yanında musiki icra geleneğini süreç içinde çok daha radikal kayıplardan koruduğunu belirtmektedir. Ayrıca radyo tavrında bir tarz, bir ekol ya da kanon oluştururken, sanatçıların şahsına münhasır özelliklerini bastırma yoluna gidilmediğine dikkat çeken Kütükçü, her icracının öz-duyuşlarına dayalı nüanslara ve zenginleşmelere de olanak tanındığını bildirmektedir. Semahat Özdenses, Müzeyyen Senar, Nevin Demirören, Melahat Pars, Mefaret Yıldırım, Perihan Altındağ Sözeri ve Sabite Tur Ankara Radyosu’nda yetişmiş ve icra an-layışları arasında kayda değer farklılıklar olan ses sanatçılarıdır. Bu denli birbirinden ayrı ve güzel üslupları ancak radyonun sanatçıya özgü yetenek, algı farklılıkları ile bireysel duruşları esas alarak söz konusu radyo tavrını yapılandırdığını açıklayabilir (Kütükçü, 2012: 79).

Ankara Radyosu’ndan yetişen Müzeyyen Senar’ın şu sözü de yukarıda yazılanlar ile benzer içerik-tedir. “Ben 1932 yılında hocalarımdan ders alırken, zaten konservatuar yoktu. Ama Ankara Radyo-su’ndaki eğitimim (1938-1941) birkaç konservatuara bedeldi (Dikici, 2005: 341).

Ankara Radyosu’ndan yetişmiş sanatçılardan Ela Altın da bir röportajında radyodaki eğitimi şöyle anlatmaktadır: “Radyoya girince bir senelik burs verdiler, burstan sonra imtihan olduk, imtihanı ka-zananlar için üç yıl stajyerlik dönemi başladı, konservatuvar eğitimi aldık. Bütün hocalar konserva-tuvardan gelirdi. Mesude Çağlayan, Saadet Yücesoy şan hocalarımızdı. Repertuar derslerimize Ferit Sıdal, Turhan Toper, Mülkiye Toper, Müzehher Güyer geldiler. Bestekârlık, makam, ritm dersleri aldık. Eski edebiyat hocalarından, meşhur, Ruşen Ferit Kam hocamızdı. Cengiz Tanç, Muammer Sun’dan solfej dersi aldık. 69 senesinde kadrolarımız geldi. Stajyerlik döneminde başarılı olanlar tek tek imtihanla kadrolara alındı. Bu süre zarfında, yine eğitime devam ettim. İsmail Baha Sürelsan evinde özel bir koro kurmuştu. Erol Sayan, Gültekin Çeki, Ahmet Hatipoğlu, Yılmaz Yüksel, Kenan Yomralı vardı bu koroda, hepsi bu işi anlayan bilen insanlardı. Hep klasik eserler geçilir, konserler verilirdi, o konserlerde koroda da yer aldım, solo olarak da söyledim. Stajyerlik dönemi dâhil, sekiz sene bu koroya da devam ettim. Muazzez Abacı, Hülya Sözer, Samime Sanay, Seçil Heper, Kadri Şarman, İclal Eroğlu, Bilge Pakalınlar bizim dönemin sanatçılarındandır. Dönem arkadaşlarımızın hepsi meşhurdu. Hepimiz hemen hemen aynı dönemde sahneye çıktık” (Dere, 2016).

Görüldüğü gibi pek çok sanatçı için bir okul, bir üniversite kimliğini taşıyan önemli bir kurum olarak radyo; gerek Ankara’daki müzik piyasası, gerekse müzik yayınlarının merkezi olma görevini üstlenmiştir.

Ankara Radyosu’nun Yetiştirdikleri

Kozanoğlu radyoya girdikten sonra halk müziği alanında daha başarılı olan sanatçıların varlığı ile (Neriman Altındağ Tüfekçi, Muzaffer Kıvılcım Akgün, Sabahat Tarbuş, Nurettin Çamlıdağ, Turhan Karabulut vb.) bu alana özel bir koro kurduklarını ve bu koroya da Vedat Nedim Tör tarafından Yurt-tan Sesler isminin verildiğini anılarında anlatmaktadır (Kozanoğlu, 1988: 24). Önceleri iki koroyu da Mesut Cemil yönetirken, müdür vekilliği, müzik yayınları şefliği, koro idareleri gibi pek çok görevi üstlendiğinden Yurttan Seslerin idaresini Muzaffer Sarısözen’e bırakmıştır (Kozanoğlu, 1988: 24).

Yukarıda bahsedilen ilk kuruluş sürecinden sonra 1940’lı yılların başlarından itibaren, sınavla alına-rak yerleştirilen ve öne çıkan sanatçılardan bazıları şu isimlerdir:

Ses Sanatçıları: Perihan Altındağ, Afife Edipoğlu, Radife Erten, Semahat Özdenses, Sıdıka Dal-men, Safiye Tokay, Muzaffer İlkar, Sadi Hoşses, Tahsin Karakuş, Celal Tokses, Mefaret Yıldırım.

ANADOLU’NUN SIRLI SESi: MÜZİĞİYLE ANKARA

Saz Sanatçıları: Hakkı Derman, Cevdet Çağla, Zühtü Bardakoğlu, Cevdet Kozanoğlu, Osman Gü-venir, Hayri Tümer, Sevgin, Fahri Kopuz, Ruşen Kam, Hamdi Tokay, Refik Fersan, Salih Orak, Şerif İçli, Fahire Fersan, Vedia Tunççekiç, Vecih Daryal, Nihal Erkutun.

Bu arada radyonun ilk kadın saz sanatçıları olarak Vedia Tunççekiç, Nihal Erkutun, Vecihe Daryal ve Fahire Fersan’ın adını ayrıca bir kere daha anmak gereklidir ki, hem sazlarında rüştlerini ispat etmiş, hem de Ankara Radyosu’ndan yetişmiş usta sanatçılar olan bu kişiler aynı zamanda radyonun ilk kadın sazendeleridir.

1950’li yıllardan itibaren, yukarıda belirtilen sanatçı kadrosu yeni isimlerle güçlendirilmiştir. Ses Sanatçıları: Sabite Tur Gülerman, Saime Sinan, Sıdıka Çandarlı, Esma Engin, Mualla Aracı, Me-lahat Pars, Semahat Ergökmen, Çevriye Ceyhun, Müzehher Güyer, Mediha Fidan, Fahriye Ca-ner, Sevim Tan, Gönül Akıncı, Mediha Demirkıran, Sevim Çağlayan, Mualla Mukadder, Solmaz Teğmen, Nevin Demirdöğen, Fikret Kozinoğlu, Gönül Söyler, Behiye Aksoy, Sevim Erdi (Deran), Ulviye Hekimci (Taşkent), Gül Batu, Neşe Can, Nesrin Akçan (Sipahi), Nurhayat Ünsaldı, Nermin Demirçay, Gönül Akkor, Vedat Okurer, Ahmet Üstün, Ferit Tan, Nusret Ersöz, Mustafa Sağyaşar, Yusuf Gül, Abdullah Özman, Ali Şenozan, Halil Atlar, Ekrem Güyer, Kutlu Payaslı, Vedat Gürsel, Yaşar Özel, Nevzat Güyer, Ziya Taşkent, Emel Sayın, Güneri Tecer, Samime Sanay, Necdet Tokat-lıoğlu, Hüseyin Gökmen, Mustafa Seyran, Ahmet Melik, Yıldırım Gürses, Cevdet Bolvadin, Zekai Tunca, Semra Ersoylu, Ayten Zenger, Kevser Tanrıkut.

Saz Sanatçıları: Naci Tektel, Ragıp Tanju, Menşure Tunay, Nevzat Sümer, Ömer Altuğ, Necdet Va-rol, Halil Aksoy, Ekrem Vural, Saffet Gündeğer, Suat Sayın, Selahattin İnal, Ali Erköse, Selahattin Erköse, Nuri Şenneyli, Ahmet Şanal, Teoman Alpay, Ş. Ayhan Özışık, Ferit Sıdal, Sadettin Öktenay, İsmail Akdeniz, Erkan Yüksel, Selahattin Altınbaş, Musa Kumral, Hasan Özçivi, Yücel Aşan, Fikret Karahan, Özer Altun, Cahit Ünyaylar, Yılmaz Pakalınlar ve Hüseyin İleri ile Atilla Mayda.

Ankara Radyosu’na, 1966 yılında yapılan zorlu bir sınav sonucu alınan ses sanatçıları arasında ise Kadri Şarman, Akif Özüşen, Bilge Pakalınlar, Ela Altın, İclal Eroğlu, Metin Everest, Metin Güyer, Selçuk Aygan, Seçil Heper, Muazzez Abacı, Hülya Sözer, Suna Konakçı, Tahir Engin İçöz, Yüksel Bozbay gelmektedir (Yazgan, 2006: 84-85).

Kurumun yakın dönem icracılarına bakıldığında, örneğin 1993 yılı TRT sanatçılar listesi kitap ya-yınında 49 ses sanatçısı ve 57 saz sanatçısı görülmektedir (TRT Yayınları, 1993: 48, 57). Ankara Radyosu yayınlarına zaman zaman dışarıdan ve diğer illerden katılan çok sayıda sanatçı da bu sayıya eklenebilmektedir.

Yazgan’ın verilerine göre ise 2006 yılında Ankara Radyosu Müdürlüğü’nde 202 ses ve saz sanatçısı, 45 prodüktör, 25 spiker, 65 teknik personel, 4 yayın şefi ve 157 idari personel bulunmaktadır. 202 sanatçının 104’ü halk müziği ve sanat müziği ses, 65’i ise saz sanatçısıdır. Çok sesli koroda bulunan 33 kişi de bu sayı arasındadır (Yazgan, 2006: 182).

Ankara Radyosu’nda şeflik yapmış ve Geleneksel Türk Müziği’ne önemli katkılarda bulunmuş Ziya Taşkent (1953 Ankara Radyosu ve 1973 şeflik, öl. 1999) ve Kutlu Payaslı (1955 Ankara Radyosu ve 1963 şeflik) yakın dönemi temsil etmeleri açısından burada mutlaka bahsi geçmesi gereken isimler arasındır. Ayrıca radyo hayatına İzmir’de başlayan Mustafa Erses (öl. 2010) uzun yıllar Ankara Radyosu’nda şeflik görevinde bulunmuş ve programlar yapmıştır. Bu görevi yürüten Suat Yıldırım ise günümüz Ankara Radyosu’nda başarılı şefler arasındadır.