• Sonuç bulunamadı

Atatürk ve Cumhuriyet Ankara’sında Çok Sesli Müzik ve Uluslararası Sanat Müziği

ULUSLARARASI SANAT MÜZİĞİ

8- Atatürk ve Cumhuriyet Ankara’sında Çok Sesli Müzik ve Uluslararası Sanat Müziği

8.1- Ertuğrul Muzikası’nın Cumhuriyet’in İlk Aylarındaki Dinletileri (1923-1924) Yaklaşık bir yıldır Ankara’da resmî görevle etkinliklerde bulunan Ertuğrul Muzikası Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte oluşan yeni makama bağlanıp bu kez Riyaseti Cumhur Musiki Heyeti adı veri-lerek görevlendirilir (Antep 2006). Böylece yeni devletin ilk Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti olma onuruna erişir. Çok değerli şef İhsan Murat (Onat) yönetimindeki Ertuğrul Muzikası yeni başkent Ankara’da yeni adı ve konumuyla resmî törenlere katılır, konserler verir ve başka birçok müziksel görevler gerçekleştirir. Bu etkinliklerde zengin dağarındaki uluslararası sanat müziğinden örneklere de bolca yer vermeyi sürdürür. Çiçeği burnunda başkent Ankara, devlet büyükleri, kamu görevlileri ve Ankaralılar bu örnekleri dinleyerek çok sesli müzik kültürlerini geliştirir.

Fakat Muzıka çoğu zaman çeşitli nedenlerle bu yeni ortama, yeni görev, tören ve etkinliklere alış-makta epey zorlanır. Üstelik muzikanın üyeleri uzun zamandır İstanbul’dan, ailelerinden ve ya-kınlarından ayrı, uzaklarda bulunmaktadır. Bu ve başka nedenlerle bir gün önce İstanbul’a dönme isteğindedir. O sıralarda, 1924 yılının Mart ayı başlarında Osman Zeki Bey yönetimindeki Mu-sikai-Hümayun’dan dönüştürülme Makam-ı Hilafet Musikası Orkestrası bir dizi konserler vermek üzere Ankara’ya çağrılı gelmiş, konser etkinliklerini gerçekleştirmektedir. Orkestranın yeni başkent-te verdiği konserler de ilgi ve beğeniyle karşılanır. Bu aşamada Ertuğrul Muzikası’nın konser duyu-rusu ile ilgili olarak Gazimihal’in bir kitabında verdiği şu bilgi anlamlıdır (Gazimihal 1955: 145):

ANADOLU’NUN SIRLI SESi: MÜZİĞİYLE ANKARA

“Muzıkanın [MHM] yukarda anılan konserleri devam ederken, Ankara’ya daha evvel İz-mir’den gelmiş bulunan Bahriye Muzıkası’nın nazire [benzeş, karşılık] konserleri de başla-mış bulunuyordu. Bu konserlerin ilanını Mart 1924 tarihli Hâkimiyeti Millîye gazetesin-de birlikte okumamız doğru olacaktır: ‘Üstadımuhterem İhsan (Murat Onat) Beyefendinin idarelerindeki Ertuğrul Bandosu birinci konserini bu akşam Millî Sinemada verecektir.’

Konser akşamında ayrıca sinema da (film de) gösterileceği aynı ilanda haber veriliyordu.

Ertesi günün Hâkimiyet (i Millîye) nüshasında ve sonrakilerde konser hakkında hiçbir kritik çıkmamış olduğu için hakkında hiçbir şey söylemeye gerçi imkân yoksa da o günü yaşayanlar aramızda çoktur ve bilirler.”

Ankara’dan gitmek isteyen Ertuğrul Muzikası’na 1924 yılı Mart’ında İstanbul’a dönüş izni verilir (Antep 2006) ve topluca İstanbul’a gönderilir. Başka bir yoruma göreyse “çeşitli nedenlerle İstan-bul’a dönmek zorunda kalır” (Aydoğdu 2004: 37). Ertuğrul Muzikası’nın Ankara’da 1922 güzünde başlayıp Cumhuriyet’in ilanından sonra da devem eden resmî görev, çalışma ve etkinlikleri Mart 1924’te sona erer. Böylece toplam olarak yaklaşık bir buçuk yıl sürmüş olur. Ankara’da önce herhâl-de Türkiye Devleti Riyaseti Musiki Heyeti adıyla, sonra Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti adıyla görev yapar. Bu görev, hizmet ve konser etkinlikleri Ön Cumhuriyet’in son bir yıllık ve Cumhuriyet’in ilk altı aylık evresinde Ankara’nın çok sesli müzik yaşamında, kültüründe ve eğitiminde baş kurumdur.

Bu nedenlerle o dönemde “Ankara’nın sanat yaşamında önemli yer tutar” (Antep 2004: 355).

8.2- Ankara’nın Küçük Orkestra ve Orkestral Müzikle İlk Tanışması

TBMM tarafından 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırılınca İstanbul’da boşlukta kalır gibi olan Mu-sika-i Hümayun (MH) tüm varlığıyla Halifeliğe bağlanmıştı. Bu bağlanışla birlikte adı Makam-ı Hilafet Musikası (MHM) olarak değiştirilmiş ve etkinliklerini bu adla sürdürmüştü. Cumhuriyet’in kurulmasından yaklaşık dört ay sonra 3 Mart 1924’te bu kez Halifelik kaldırıldı. Ancak bu kaldı-rıştan epey önce MHM Orkestrası şefi Osman Zeki Bey Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in isteği üzerine Halifeye görünmeksizin Ankara’ya gider ve Çankaya Köşkü’nde Gazi’yi ziyaret eder.

Bu ziyarette G. M. Kemal O. Zeki Bey’e “Artık burada, beraber çalışacağız” der. Fakat çalışmak için bir orkestra gerekir. Bunu sağlamak üzere İstanbul’a dönen O. Zeki Bey “küçük bir orkestra heyeti (topluluğu)” oluşturup Ankara’ya gönderir. Ona göre bu topluluk “Ankara’nın ilk orkestrası”dır.

Bu küçük orkestra Ankara’ya gelir gelmez uluslararası sanat müziği parçaları içeren küçük dinletile-rine başlar. Bu dinletiler izleyen Ankaralılar tarafından büyük bir ilgiyle dinlenir. Böylece çiçeği bur-nunda başkent Ankara’nın ve Ankaralıların küçük orkestra ve orkestral müzikle ilk tanışması Cum-huriyet Döneminde, CumCum-huriyet’in ilanından yaklaşık 4,5 ay sonra gerçekleşme olanağına kavuşur.

Bu tanışma Osman Zeki Bey’in deyişiyle “Ankara’nın ilk orkestrası” (Üngör 2006: 613) ve sunduğu

“orkestral müzik” yoluyla gerçekleşir.

8.3- Ankaralıların Senfonik Orkestra ve Uluslararası Senfonik Müzikle İlk Tanışmaları (1924)

Bırakışma yıllarından Cumhuriyet’in ilk yılına kadar olan dönemde (1918-1924) Musika-i Hüma-yun Orkestrası İstanbul’da Rumeli’den gelen göçmenler yararına çeşitli konserler veriyordu. Hilafe-tin kaldırılmasından sonra Hilafet Musikası Orkestrası adını alan bu topluluğun başarılı etkinlikleri değişik yollarla Ankara tarafından da dikkatle ve ilgiyle izleniyordu. Bir süre sonra Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in buyruğuyla bu konserlerin yeni başkent Ankara’da yinelenmesi kararlaştı-rıldı, orkestra Ankara’ya getirtildi ve ilk konser 11 Mart 1924 Pazar günü akşamı Yeni Sinema bina-sındaki salonda verildi. Verilmeden beş gün önce 6 Mart 1924 günlü Hâkimiyeti Milliye gazetesinde konsere ilişkin duyuru ve program şöyle yer alıyordu (Gazimihal 1955: 143):

“Bu hafta 11 Mart Pazar akşamı Rumeli’den gelen muhacir kardeşlerimizin menfaatine Millî Sinema binasında fevkalade bir konser verilecektir. Latife Gazi Mustafa Kemal Ha-nımefendi’nin himaye-i âlilerinde, değil yalnız memleketimizde, birçok ecnebi memleketlerde dahi sanatın inceliklerine vukuf ve maharetiyle tanınmış olan üstat viyolonist Zeki Beyin maiyetindeki büyük orkestra tarafından Ankara’da ilk defa verilecek olan bu konser, prog-ramının zenginliği itibariyle her halde Ankara’da çok iyi bir musiki gecesi geçirmeye sebep olacaktır.

Birinci Kısım 1 – Zeki Bey Cumhuriyet Marşı

2 – Beethoven Symphonie No 5, A – Allegro con brio, B – Andante, C – Scherzo-Allegro Final İkinci Kısım

1 – Weber Ouverture Oberon

2 – R. Korsakov Capriccio Espagnole, A – Alborada , B – Variation, C – Alborada 3 – Bizet Arlezienne Suiti, A – Pastorale, B – Intermezzo, C – Menuet, D – Farandol”

Bu etkinlik eski MHM Orkestrası’nın Ankara’da ilk uluslararası sanat müziği dinletisidir. Ankara halkı ve hükümet ileri gelenleri konsere büyük ilgi gösterdi. Konser baştan sona çok başarılı geçti.

Gazetede yapılan duyurudaki beklentiye uygun olarak bu konserle Ankara’da gerçekten çok iyi bir müzik gecesi, üstelik bir senfonik müzik gecesi geçirildi. Ankaralılar ve hükümet ileri gelenleri kon-serde klasik bir senfoniyi tüm bölümleriyle eksiksiz bir bütün olarak herhâlde ilk kez dinliyorlardı.

Ayrıca konserle göçmenlere binlerce liralık gelir sağlandı. Çok etkili, verimli ve yararlı geçen bu önemli etkinliği 22 gün sonra ikinci konser izleyecektir.

Şöyle ki yaşanan bu yeni durumdan da güç alan Hâkimiyeti Milliye gazetesi herkesi –halkı, hükü-met/devlet ileri gelenlerini, öbür ilgilileri, yabancı elçileri ve elçilik görevlilerini (kordiplomatiği)–

bu kez ikinci konsere ayrı bir şevkle çağırıyor, ısrarla isteklendiriyordu. İkinci konser 2 Nisan akşamı aynı yerde gerçekleştirildi. Bu kez programda şu besteciler ve eserlere yer veriliyordu: Belioz’un Ma-car Marşı, Haydn’ın Sol Majör Senfonisi, Mendelssohn’un Fingal Mağaraları Üvertürü, Borodin’in Poloviçni Dansları (Prens Igor Operası’ndan) ve Grieg’in İkinci Pergynt Süiti. Bu eserler o konserde ünlü müzikbilimci Gazimihal’e göre (1955: 144):

“Özenle çalındı, anlayışla karşılandı; görgülü bir dinleyici topluluğunca dinlenmişti; yabancı dinleyicilerin gösterdiği ilgi ayrıca dikkati çekti. Konserin beşinci ve son parçası olan Grieg’in İkinci Pergynt Süiti özellikle şahane bir etki uyandırdı; süitten Solveg’in Şarkısı çok beğenildi, ikinci kez çalınmasını Atatürk istedi. Çalanlar Ankara’daki uzun sürmüş konukluğun heyecanı içindeydiler. Durumun nezaketini göz önünde tutarak canla başla sanat[larını] göstermeye gayret ediyorlardı. Süit o sebeple duyguyla çalınmış ve başta Atatürk olmak üzere Hükümet erkânı üzerindeki etkisi fevkalâde olmuştur. Kordiplomatik başarıyı Atatürk nezdinde tebrike dikkat edince, bu kadirşinas jest [değerbilir davranış] konserin anlamını bir kat daha arttırdı.”

Ankara’nın ve Ankaralıların gerçek anlamda senfonik orkestra ve senfonik müzikle ilk tanışması –ban-do konserleriyle sağlanan ilk dar-kısıtlı-sınırlı tanışma girişim ve çabaları bir yana bırakılırsa– Cum-huriyet Dönemi’nde, CumCum-huriyet’in ilanından yaklaşık 4,5 ay sonra gerçekleşme olanağına kavuşur.

Bu olanak 1922’deki yeni adıyla Makam-ı Hilafet Musikası Orkestrası’nın Ankara’ya çağrılıp hila-fetin kaldırılmasından sekiz gün sonra 11 Mart 1924’te O. Zeki Bey’in yönetiminde Beethoven’in 5.

Senfoni’sini de kapsayan bir izlenceyle verdiği ilk dinletiyle gerçekleştirilmiş olur. Bu ilk gerçekleşme Ankara ve Ankaralılar için tarihî bir olaydır. Bu tarihî tanışma 2 Nisan 1924 dinletisiyle daha da güçlenerek iyice pekişir.

ANADOLU’NUN SIRLI SESi: MÜZİĞİYLE ANKARA

8.4- Ankara’da Riyaset-i Cumhur Orkestrasının Uluslararası Sanat Müziği Konserleri (1924)

Bu konserler böylece devam ederken bir yandan da TBMM’de bu topluluğun tümüyle İstanbul’dan Ankara’ya aldırılması yolunda görüşmeler sürüyordu. Hükümet bu görüşmeleri fazla uzatmadan sonuçlandırdı, topluluğun Cumhurbaşkanlığı makamına devrolunup bağlanması kararlaştırıldı. Bu karar üzerine Hilafetin kaldırılmasından sonra boşlukta kalır gibi olan eski Makam-ı Hilafet Mu-sikası bu kez Riyaseti Cumhur Musiki Heyeti adını aldı. Bu karar Ankara’daki ikinci konserinin ak-şamında (2 Nisan 1924) Orkestraya bildirildi ve o günden itibaren varlığını, çalışmalarını ve konser etkinliklerini bu yeni ad altında sürdürdü. Bu konserden sonra Ankara’da bir Salon Orkestrası bıra-karak eski başkent İstanbul’a dönen Orkestra aradan 25 gün geçmeden tüm hazırlıklarını tamam-layıp Bando ve Fasıl Heyeti ile birlikte yeni başkente hareket etti. 27 Nisan 1924 günü Ankara’ya dönüp yerleşti (Gazimihal 1955: 144).

Böylece yaklaşık yüz yıldır devletçe İstanbul’da uluslararası sanat müziği alanında oluşturulan ku-rumsal birikim eski başkentten yeni başkent Ankara’ya taşınmış oldu. Ankara eski Musika-i Hüm-yun’u (MH’yi) önce Makam-ı Hilafet Musikası’na (MHM’ye) sonra da Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti’ne (RCMH’ye) dönüştürüp Ankara’ya taşır ve yerleştirirken uluslararası sanat müziği ala-nında işte böyle bir yerli kurum, kadro, donanım, deneyim ve birikim devraldı. Bu devralışla birlikte Ankara’da yeni bir anlayışla oluşmaya başlayan çok sesli müzik yaşamına kökleri çok eskilere giden yeni bir kurumsal derinlik kazandırıldı.

8.5- Riyaset-i Cumhur Bandosunun Uluslararası Sanat Müziği Konserleri (1924) RCMH Bandosu, Orkestra ve Fasıl Heyeti ile birlikte İstanbul’dan hareket edip 27 Nisan 1924 günü Ankara’ya yerleştikten sonra yeni başkentte uluslararası sanat müziğinin bando müziği boyutunda en önemli kurumu durumuna geldi. Ankara’da yeni bir anlayışla oluşmaya başlayan çoksesli müzik yaşamının bando müziği boyutuna kökleri çok eskilere giden yeni bir kurumsal derinlik kazandırdı.

Çiçeği burnunda başkent Ankara’da bir süreden beri 24. Tümen Bandosu’nun vermekte olduğu konserlere 1924 Nisan sonlarından Mayıs başlarından itibaren RCMH Bandosu’nun konserleri eklendi. Bu köklü, son derece donanımlı, deneyimli, birikimli bando Ankara’nın Yenişehir’indeki Kızılay’da akşamüzerleri 16.30’dan 18.00 kadar bando dinletileri vermeye başladı. O. Zeki Bey bu dinletilere ilişkin 1928’deki durumu şöyle anlatır (ABE C. 22 2007: 249): “O devirde, Yenişehir’deki Kızılay merkezi bahçesinde her akşam bando nöbet çalardı.” “O zaman, şimdiki Emniyet Abidesi’nin (Güven Anıtı’nın) bulunduğu yerde Cumhurbaşkanlığı Bandosu (Riyaseti Cumhur Bandosu (RCB)) her sabah çeşitli marşlar çalardı.” (Gürel 2009). Çalınanlar arasında Batıdan kimi örnekler de vardı.

8.6- Musiki Muallim Mektebi’nin Dinletilerinde Uluslararası Sanat Müziği (1926) Musiki Muallim Mektebi (MMM) müzik öğretmeni yetiştirmek amacıyla 1924 yılında kuruldu ve öğretime başladı. Okulda müzik öğretmeni adaylarına müzik alanında esas olarak çok sesli müzik ve o bağlamda çağdaş çok sesli Türk sanat müziği ile uluslararası sanat müziği öğretiliyordu. Okul kuru-lup açılışından iki yıl sonra ilk konserini 1926’da Riyaseti Cumhur Orkestrası’nın katılımıyla verdi.

Söz konusu iki müzik türünden küçük ve orta ölçekli eserlerin yer aldığı konserlerde ilk yıllarda uluslararası sanat ve eğitim müziğinden seçilen örnekler daha ağır basıyordu. MMM’nin çok sesli müzik dinletileri başlangıcından itibaren Ankara’nın müzik yaşamında, kültüründe ve eğitiminde çok önemli bir yer tutmuştur.

8.7- Ankara Radyosu’nda Uluslararası Sanat Müziği Yayınları/Konserleri (1927, 1938) Ankara Radyosu 1927 yılında kuruldu ve yayına başladı. Başlangıçtan itibaren Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi adlı özel bir kuruluşça işletilen radyo 1936’da devlet eliyle yönetilmeye başladı.

An-kara Radyosu’nun verici gücü 1938’de 120 kilovata çıkarıldı ve böylece yayınları yurdun hemen her-yerinden dinlenebilir duruma getirildi. 28 Ekim 1938 günü açılışı yapılan yeni Ankara Radyosu’nun ilk programını Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası’nın (RCFO) canlı yayınlanan konseri oluş-turdu. O dönemde ülkenin tek senfonik orkestrası olan RCFO özellikle 1938’den itibaren radyonun büyük stüdyosunda “Ankara Radyosu Senfoni Orkestrası” adı altında düzenli canlı yayın dinletileri verdi. Radyonun çağdaş çok sesli Türk sanat müziğiyle de ilgili birimi olan Batı Müziği Yayınları Şefliğine Cemal Reşit Rey atandı (Oransay 1985: 127). Bu yeni yapılanma ve atamalarla birlikte radyo müzik yayınları yeni bir döneme girdi. Radyo programlarına katılan müzikçiler genellikle ül-kenin en iyi yetişmiş seçkin müzikçileriydi. Ankara Radyosu’nda uluslararası sanat müziği yayınları özellikle Cevad Memduh Altar’ın hazırlayıp sunduğu İzahlı Müzik programıyla daha ilgili, bilgili, bilinçli bir dinleyici kitlesi oluştu.

8.8- Uluslararası Müzik Sanatçılarının Ankara’daki Konserleri (1926)

Ankara başkent olduktan sonra çok geçmeden Avrupa ve dünya solistlerinin, solocularının dinleti amaçlı başlıca uğrak yerlerinden biri oldu. Çeşitli ülkelerden ünlü konuk sanatçılar artık İstanbul’dan önce veya hemen sonra Ankara’ya da gelip yeni başkentteki sanatçı ve dinleyicilerle buluştular. En başta Bender, Kempff, Cortot, Thibaud, Oiştrak (Oyştrah), Şostakoviç, Bartók olmak üzere Rus, Alman, Fransız, Avusturyalı, Macar vb. sanatçılar Ankara’da iz bırakan konserler verdiler. Araların-da bu ünlülerin yanı sıra başka birçoklarının Araların-da bulunduğu uluslararası müzik sanatçıları Ankara’Araların-da devlet büyüklerine ve ileri gelenlerine, kamu görevlilerine, öğrenim gören öğrencilere ve çeşitli yaş gruplarından Ankaralılara sanatlarını dinlettiler.

Rusların ünlü sanatçısı piyano profesörü Bender 1926 yılında Ankara’ya geldi ve Rus Büyükelçi-liğinde bir piyano resitali verdi. Bu resitali Atatürk de beğeniyle dinledi, sanatçıyı övgüyle kutladı.

Almanların ünlü piyano sanatçısı Wilhelm Kempff (1895-1991) başkent Ankara’ya ilk kez 1927 yılında geldi ve Türkocağı Salonu’nda bir piyano resitali verdi. Atatürk’ün de ilgiyle izlediği bu din-letinin ardından Çankaya’ya yemeğe davet edildi. Müzik konusunda kendisiyle uzun ve çok yararlı bir görüşme yapıldı (Büyükyüksel 2004: 406). Kempff daha sonraki yıllarda da Ankara’ya gelip dinleyicileriyle buluşmayı sürdürdü.

Ünlü bir Fransız keman virtüözü olan Jacques Thibaud (1880-1953) Ankara’daki anlamlı konserlerin-den önce Paris’te öğrenim gören Ekrem Zeki Ün ve Cezmi Erinç’e keman öğretmenliği yaptı. Ünlü bir Fransız (-İsviçreli) piyanist, yönetken ve eğitimci olup yirminci yüzyılın ilk yarısında dünyanın sayılı solistleri arasına giren Alfred Denis Cortot (1877-1962) geldiği Ankara’da konserler vermekle kalma-dı. 1936-39 yılları arasında Paris’te o yıllardaki genç piyanistimiz Mithat Fenmen’in öğretmenliğini yaptı (Say 2005 C. 1: 346). Daha sonraki yıllarda ise İdil Biret’in piyano öğretmeni oldu.

1935 yılının Nisan ayında 13 kişilik bir Sovyetler Birliği sanatçı grubu Türkiye’ye geldi. Grup üst-düzey piyanist, orkestra şefi, opera ve bale sanatçılarından oluşuyordu. 13 Nisan’da İstanbul’a ulaşıp aynı gün trenle Ankara’ya geçti. Birkaç gün sonra kemancı David Oyştrah (1908-1974) da gruba katıldı. Grup başkent Ankara’da ilk konserini 15 Nisan’da Sovyetler Birliği Büyükelçiliği’nde verdi.

Çağrılı dinleyiciler arasında dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün de bulunduğu bu konseri ger-çekleştirenler arasında 29 yaşındaki genç besteci piyanist Dimitri Şostakoviç (1906-1975) de vardı.

Şostakoviç Musiki Muallim Mektebi’ni ziyaretinde çok yetenekli bir öğrenci olan Sabahattin Ka-lender’le tanıştı. Ona üç hafta boyunca günde iki saat gönüllü kompozisyon dersi verdi. Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği beste yarışmasında, o sıralarda KB’nin danışmanı olarak Ankara’da bulunan Paul Hindemith’le birlikte jüri üyesiydi. Yarışmanın finalinde sahneye çıkıp piyano eserlerinden pol-ka ve adagio adlı iki bölüm çaldı. Cumhuriyet gazetesi besteciyle yaptığı söyleşide kendisinin de yeni dönemin ve devrimin bir sanatçısı olduğunu söylüyordu. Türkiye gezisinden ülkesine döndüğünde

ANADOLU’NUN SIRLI SESi: MÜZİĞİYLE ANKARA

büyük bir gazetede “Yeni Türkiye” başlıklı bir yazısı yayımlandı. Söz konusu yazısında Ankara’da tanışmış olduğu Atatürk ile Rey, Alnar ve Kalender’den övgüyle söz ediyordu (Yedig 2017: 32).

1936 yılında Ankara Halkevi’nin çağrısıyla ülkemize gelen Béla Bartók (1881-1945) başkent An-kara’da Macaristan Büyükelçiliğinde bir piyano resitali verdi. Bu konser kapsam ve içerik yönünden çok anlamlıydı. Çünkü özellikle genç çağdaş Türk bestecileri açısından dersler alınacak örnekler sergileniyordu.

Bütün bu uluslararası sanat müziği sanatçılarının ve onları izleyen ardıllarının konuklukları ve gerçek-leştirdikleri etkinliklerle başkent Ankara’da gerek ulusal anlamda ve gerekse uluslararası anlamda yeni bir çok sesli sanat müziği yaşamı doğdu. Ankara’da görevli devlet ileri gelenlerinin, yenileşmeye açık zenginlerin ve üst düzey kamu görevlilerinin çocukları usta müzikçiler ve öğretmenlerden ders alarak piyano, keman, flüt, mandolin gibi çalgıları öğrenip çalmaya eğildiler. Sonraki evrelerde onları başka-ları izledi. Böylece başkent Ankara çok sesli müzik alanında tüm ülkenin yeni çekim merkezi oldu.

8.9- Ankara’da Beethoven’in 9. Senfonisinin İlk Kez Tam Kadrolu Seslendirilişi (1932) Ankara’da Cumhuriyet müzik kültürünün en temel ana kurumlarından biri olan Riyaseti Cumhur Or-kestrası (RCO) hızla gelişerek Cumhuriyet Dönemi’ndeki ilk yurt dışı konserlerini 1926’da gerçek-leştirdi. Beethoven’in dokuz senfonisinden yedisini o yıl içinde seslendirip yorumladı. Altı yıl sonra 1932’de MMM Korosu’yla Beethoven’in ünlü 9. Senfonisi’ni ilk kez korolu olarak tam seslendirdi. Bu dev eserin Türkiye’de ilk kez olmak üzere başkent Ankara’da tümüyle Türk sanatçılardan oluşan bir orkestra, genç bir koro, dört solocu ve bir şef tarafından üstün başarıyla seslendirilip yorumlanması içte ve dışta çok büyük yankılar uyandırdı. Cumhuriyet’in bu büyük kazanımının etkin tanıkla-rından Mahmut Ragıp Gazimihal konserden iki gün sonra Hâkimiyeti Milliye gazetesinde çıkan yazısında şöyle diyordu (Gazimihal 1932): “Dün Ankara, birçok önemli Batı (baş)kentlerinin bile hâlâ kazanamadığı bir sanat başarısını kutlamıştır.”

Cumhuriyet’in bu büyük kazanımının başka bir canlı tanığına göre bu anıtsal konserle gerçekleşen tarihî başarının özlü öyküsü kısaca şöyledir (Toraganlı 1988: 64):

“29 Nisan 1932 Cuma günü saat 15’di. MMM salonu, yapıldığından beri görmediği bir heyecan dalgası ile sarsılıyordu. Keman ve müzik tarihi öğretmeni Mahmut Ragıp Bey’in 9. Senfoni hakkındaki konuşmasından sonra Zeki Bey yerini aldı. 9. Senfoni’yi iki kez bu salonda, üç kez başka salonlarda yönetmişti. Fakat bu konser onlara benzemiyordu. 9.

Senfoni, Türkiye’de ilk kez korolu olarak seslendiriliyordu. İlk üç bölüm bitti. Final’deki orkestra girişinden sonra, Bariton İhsan’ın (Atakurt’un) gür ve etkili erkek sesi, salondaki çekingen merak perdesini yırtmış, yüzlerde aydınlık ve sevinç, parlak bir heyecan yaratmış-tı. Koro ve öbür solistlerden sonra heyecan daha da artyaratmış-tı. Umulmayan başarı, dinleyicileri şaşırtmış, sevindirmiş, coşturmuştu. Parçanın bitimini bekleyemediler. Kuvvetli bir pu-andorg duruşunda, kendilerini tutamayarak çılgınca alkışlamaya başladılar. Senfoni aynı coşkunluk havası içinde sona erdi. Alkış, alkış, alkış.”.

RCO deneyimli eğitkeni ve yönetkeni O. Zeki Üngör’ün yoğun çabaları sonunda 1933’te

RCO deneyimli eğitkeni ve yönetkeni O. Zeki Üngör’ün yoğun çabaları sonunda 1933’te