• Sonuç bulunamadı

Merkantilist Yaklaşım: Güç ve Zenginlik İlişkisi

KURAMSAL ÇERÇEVE: LİBERAL ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİK

2. ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİKLE İLGİLİ YAKLAŞIMLAR

2.1. REALİST ULUSLARARASI EKONOMİ POLİTİK YAKLAŞIM

2.1.1. Merkantilist Yaklaşım: Güç ve Zenginlik İlişkisi

“Ulusalcılık” olarak da tanımlanan realist ekonomi politik yaklaşım, teorik kökeni itibariyle merkantilist görüşe dayanmaktadır. Merkantilizmin ulusal ekonomi ile güç ve güvenlik arasında güçlü bir ilişki olduğunu ileri sürmesi, merkantilistleri, realist ekonomi politik perspektifin öncüleri arasına yerleştirmektedir. Kendi kendine yeterli ulusal ekonomi kurma felsefesi üzerine kurulan ve “ekonomik ulusalcılık/milliyetçilik”

olarak da nitelendirilen merkantilizm, tek taraflı ticari kazanç getiren girişimleri gerektiğinde askeri güç yolu ile sağlama anlayışına dayanmaktadır.59

57 Frieden-Lake, a.g.e., s. 12.

58 Ayhan, İmparatorluk Yolu: Petrol Savaşlarının Odağında Orta Doğu, a.g.e., s.64-65.

59 Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan-1918’e, Ankara, İmge Kitabevi, 1991, s. 69; Balaam-Veseth, a.g.e., 33.

26

Merkantilizm devletlerin, bağımsızlıklarını ve güvenliklerini korumak ve devam ettirmek için güç ve zenginlik elde etme amacında olduğu temel varsayımına dayanmaktadır. Bu bağlamda merkantilistler, ulusal ekonominin zenginleştirilmesini dış politikanın önceliği olarak görmüş ve devletin güvenliği ile ilişkili bir şekilde ele aldıkları ticari zenginliğe, yeni ortaya çıkan ulus devletin askeri ve ekonomik olarak güçlenmesinin bir aracı olarak bakmışlardır. Öyle ki bu yaklaşım, ticari kapitalizmin geliştiği Ortaçağ’ın sonuyla Sanayi Devrimi arasındaki dönemde, yeni ticari kapitalist sınıfın ideolojisini yansıtan bir politik iktisat sistemi olarak hayata geçmiştir.60 Yabancıların ulusal piyasaya girişinin sınırlandırılmasını öneren Merkantilizm, parayı ve dış ticareti ön planda tutar. Buna göre, dış ticarette koruma politikası yoluyla sağlanacak ödemeler dengesi fazlası, uluslararası alanda çıkarları çatışan ülkelerin güçlü olması için gereklidir. Diğer bir deyişle uluslararası boyutta güç dengesinin temel göstergesi devletlerin ticaret dengesidir. Ulusal güvenliğin ve bağımsızlığın teminatı olan güç ile zenginlik arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu ileri süren Merkantilist perspektif, ikisi arasındaki bağlantı düzeyinin oldukça güçlü olduğunu ve birinde meydana gelen en küçük değişikliğin doğrudan diğerini etkilediğini ileri sürmektedir.

Bağımsız politik bir güç olmanın yolunun bağımsız ekonomik bir güç olmaktan geçtiğini varsayan merkantilistlere göre, her devletin dış ödemeler dengesinde fazla vermesi mümkün olamadığına göre, uluslararası ekonomik ilişkilerde bir devlet diğeri aleyhine daha fazla kazanacaktır. Bu çerçevede merkantilistlere göre uluslararası ticaret sıfır toplamlı bir ilişki olup, uluslararası ticarette her devlet için mutlak kazanç prensibi geçerli olamayacağı için, uluslararası ekonomik ilişkilerin uluslararası ve bölgesel çatışmalara yol açması kaçınılmazdır.61 Bu rekabetçi yaklaşım ekonomik milliyetçiler için de geçerlidir.

Ekonomik milliyetçiliğin temsilcileri olan Amerikalı Alexander Hamilton ve Alman Friedrich List Realist uluslararası ekonomi politik yaklaşımın temel zeminini oluşturan Merkantilist teorisyenlerle benzer görüşlere sahiptirler. Merkantilizmin Amerika’daki temsilcilerinden Alexander Hamilton devletin üretimin gelişmesinde etkin rol oynaması gerektiğini savunmuştur. Hamilton’a göre bir devletin refahı için üretim sektörü hayati öneme sahiptir; dolayısıyla devlet üretim ekonomisinde etkin bir rol oynamalıdır. Endüstrileşmeye engel olabilecek tecrübesizlik veya sermaye

60 Kazgan, İktisadi Düşünce ya da Politik İktisadın Evrimi, a.g.e., s. 43.

61 Cohn, a.g.e., p.84.

27

yetersizlikleri gibi iç sorunlar ancak devlet müdahalesiyle aşılabilecektir. Ayrıca uluslararası rekabet ortamında yerel ekonominin güçlü kalabilmesi için korumacı politikalar kullanılmalıdır.62 Benzer şekilde, Merkantilist düşüncenin Almanya’daki önemli temsilcilerinden Friedrich List de yüksek gümrük duvarları ile iç talebi ulusal mallara yönlendirmeyi ve böylece ulusal sanayiyi teşvik etmeyi önermiştir. List ayrıca teknolojik açığı kapayacak birtakım acil önlemler almanın gerekliliğini de ortaya koymuştur.63 Bu çerçevede List bir yandan ülke içerisindeki gelişmekte olan sektörlerin dünya piyasaları ile rekabet karşısında hazır olabilmeleri için uzun vadeli bir stratejik program çerçevesinde desteklenmelerini önerirken diğer taraftan da yerli ‘bebek sanayileri’ (infant industries) desteklemenin ulus devletlerin temel görevlerden biri olduğunu vurgulamıştır.64

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren serbest dış ticarete karşı korumacı politikaların özellikle Almanya ve ABD gibi ülkelerde savunulması, bu görüşü savunanların sanayi kapitalizmine karşı olmasından değil, bu ülkelerin İngiltere ve Fransa’ya oranla daha geç sanayileşmeleri dolayısıyla rekabetten korunma amaçlıdır.65 Tıpkı merkantilizm gibi bu yaklaşıma göre de, ulusun ortak bir ekonomik kaderi vardır.

Ulusal ekonomiyi daha verimli kılmak açısından devletin önemli bir görevi bulunmaktadır. Bu çerçevede ekonomik milliyetçiler, ulus devletlerin otoritelerinin azaldığı fikirlerine karşı devletin rolünün ve otoritesinin özünde değişmediğini ileri sürmekte66 ve devletin ekonomik politikaları belirlerken ulusun çıkarlarına bağlı kalması gerektiğini savunmaktadırlar.67 Bu bağlamda ekonomik milliyetçilik yaklaşımı Merkantilist görüş ile örtüşmektedir. Ekonomik milliyetçiler ticaret ve ekonomik işbirliğini uluslararası rekabetin bir alanı olarak görme eğilimindedirler. Zira ekonomik milliyetçilere göre karşılıklı ticaret ve işbirliğinin sağladığı ekonomik karşılıklı

62 Alexander Hamilton, “Report on Manufactures”, The Theoretical Evolution of International Political Economy: A Reader, (ed.) George T. Crane-Abla Amawi, New York, Oxford University Press, 1997, pp.

36-47.

63 Gencay Şaylan, Değişim, Küreselleşme ve Devletin Yeni İşlevi, Ankara, İmge Kitabevi, 1995, s. 40.

64 Eric Helleiner, “Economic Nationalism as a Challenge to Economic Liberalism”, International Studies Quarterly, Vol. 46, 2002, pp. 311.

65 Kazgan, İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi, a.g.e., 2002, s. 43; Şaylan, a.g.e., s.41.

66 David Levi-Faur, “Friedrich List and the political economy of the nation-state”, Review of International Political Economy, Vol. 4, No. 1, 1997, pp. 155-156.

67 David Levi-Faur, “Economic Nationalism: From Friedrich List to Robert Reich”, Review of International Studies, Vol. 23, No. 3, July 1997, p. 360.

28

bağımlılık devletlerin, özellikle zayıf olanların, dış ekonomik ve politik güçlere karşı kırılganlığını arttırmaktadır.68

Avrupa’da feodal düzenin çözülmeye başladığı dönemde ortaya çıkan ulusal devletlerin, bağımsızlıklarını ve güvenliklerini sağlamak için uyguladıkları bir sistem olarak gündeme gelen merkantilizm, 1929 tarihli Büyük Bunalım’dan sonraki iki savaş arasındaki dönemde dış ekonomik ilişkilerde uygulanan sınırlayıcı rejimlerle tekrar canlanmıştır. Ekonomik gerekçelere ilaveten sözkonusu dönemde siyasal gelişmeler de (milliyetçi akımların ve kendi kendine yeterlilik zihniyetinin yaygınlaşması) merkantilist uygulamaların yaygınlaşmasına yol açan önemli etkenler olmuştur.

Aslında ekonomik konjonktürün derin daralmalar yaşadığı her kriz döneminde, dış ticarette ortaya çıkan dengesizliklerin üretim ve istihdam üzerindeki negatif etkilerini gidermeye yönelik politika arayışları çerçevesinde, korumacılık ve merkantilist politikalar -farklı şekillerde de olsa- yeniden gündeme gelmektedir. Ancak güncel korumacı politikalar iki savaş arasında uygulanan neo-merkantilist politikalardan çok daha incelikli bir biçimde tasarlanmaktadır. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası dönemde uygulamaya konulan neo-merkantilist politikalar, gümrük tarifeleri gibi açık koruyucu ticaret engellerinden ziyade, ulusal sanayiler ile özel sektöre ekonomik avantaj sağlamaya yönelik (örneğin tarife dışı engeller gibi) koruyucu özelliği gizlenmiş ve daha ince bir biçimde tasarlanmış uygulamaları içermektedir. Neo-liberal dış ticaret politikalarının hâkim olduğu günümüz küresel dünyasında, ihracat sübvansiyonları ve gönüllü ihracat anlaşmaları gibi uygulamaların yanı sıra daha karmaşık ithalat engelleri (örneğin, sağlık ve güvenlik standartları, lisans ve etiketleme gereklilikleri ve yurt içi içerik gereklilikleri gibi karmaşık düzenlemeler içeren tarife dışı engeller) yaygınlaşmıştır.

Buna ilaveten, klasik merkantilizmdeki ulusal ekonominin güçlendirilmesi anlayışını benimseyen neo-merkantilistler, özellikle, serbest ticaret ve çok uluslu şirketlerce ulusal ekonomiye yapılan yatırımlar konusunda olumsuz görüşlere sahiptirler. Bu doğrultuda, yabancı yatırımlar devletin egemenliğine ve güvenliğine bir tehdit olarak algılanmakta ve yerel unsurlar dışındaki unsurların ülke ekonomisi üzerindeki gücünü sınırlandırma (özelleştirmelerde yabancılara satışın engellenmesi

68 Christine Margerum Harlen, “A Reappraisal of Classical Economic Nationalism and Economic Liberalism”, International Studies Quarterly, Vol. 43, No. 4, December 1999, pp. 733-744.

29

veya sınırlandırılması gibi) ve ulusal ekonomide faaliyet gösteren aktörlerin uluslararası rekabet karşısında desteklenmesi yönündeki ulusalcı politikaları desteklemektedirler.69