• Sonuç bulunamadı

1.2. KĠMLĠKTE ĠNġA KATEGORĠLERĠ

1.4.3. Medyada Kolektif Kimliğin Temsil Edilme Biçimleri

Yerli ve yabancı literatür incelendiğinde, kolektif kimliklerin medyada temsilini konu alan çok sayıda çalıĢmanın yer aldığı görülür. Medyanın kolektif kimlikleri yansıtma biçimlerini konu alan çalıĢmalar, önemli bir literatürün oluĢmasına imkân tanımıĢtır. Bu baĢlıkta kolektif kimliklerin medya aracılığıyla temsili konulu bazı çalıĢmalara yer verilmektedir.

Akça tarafından (2007) tarama modeli gerçekleĢtirilerek yapılan, “Ege‟de Sular Isındı…: Yazılı Basın Söyleminde Yunanistan‟ın ÖtekileĢtirilmesi ve Kardak Krizi” isimli çalıĢmada, uzun yıllar devam eden Türk Yunan siyasi çekiĢmesini patlama noktasına getiren, bir Türk Ģilebinin Bodrum açıklarındaki kayalıklara oturmasıyla Ģilebi hangi ülkenin kurtaracağı ekseninde ortaya çıkan anlaĢmazlık incelenmiĢtir. YaĢanan gerilim, iki ülkenin de ilerleyen günlerle birlikte kayalıklara bayrağını dikmesiyle doruk noktaya ulaĢmıĢ ve konu medyanın gündeminin en üst sıralarında yer almıĢtır. ÇalıĢmanın, iki ülke medyasının kıĢkırtıcı tutumu ve geliĢmelerle birlikte olayın faili haline gelmeleri nedeniyle ele alındığı ifade edilmiĢtir. Kardak krizi ile ilgili haberlerin söylemi, Van Dijk‟ın söylem analizi yöntemi ile medya- iktidar iliĢkileri, ulusçu ve ötekileĢtirici söylem açısından incelenmiĢtir. Medya- iktidar iliĢkilerinin açıkça görülebilmesinin hedeflendiği çalıĢmada Sabah, Hürriyet ve Cumhuriyet gazetelerinin seçildiği ifade edilmiĢtir. Taramadan elde edilen veriler Ģu Ģekildedir: (a) Türk basını Türk ulusuna ulusal kimlik açısından tehdit oluĢturabilecek tüm unsurların “öteki” olarak konumlandırılması anlayıĢını benimsemektedir. (b) “Türk‟ün Türk‟ten baĢka dostu yoktur” söylemini üretecek haberler yapılmaktadır. (c) Haberlerde Yunanistan ile yaĢanan sorunların tarihsel derinliği özellikle vurgulanmakta, düĢman devlet olarak konumlandırılan Yunanistan‟ın diğer düĢman ülkelerle iĢbirliği yaparak Türkiye‟ye tehdit oluĢturduğu vurgulanmaktadır. (d) Basın, ulusal meselelerde ulusçu söylemi yeniden üreterek, halk arasında birlik ve beraberlik duygusu oluĢturacak yönde yayın yapmaktadır. (e) Medya-iktidar iliĢkileri açısından bakıldığında, Kardak Krizi sürecinde haberler büyük ölçüde egemen söylemin yeniden üretilmesini sağlayacak biçimde iĢlenmektedir.

Bafooe, 2012 yılında nitel yönteme dayalı mülakat tekniği kullanarak yürüttüğü araĢtırmada, Kanada ana-akım medyasında ve azınlık medyasındaki etnik temsil biçimleri (Afrikalı ve Karayipli) çözümlenmiĢtir. Marjinal grupların ele alınmasında kullanılan EleĢtirel Irk Teorisi üzerinden temellendirilen çalıĢmanın eleĢtirel olmasının yanı sıra, aktivist karakterde olduğu belirtilmektedir. AraĢtırmada elde edilen sonuçlar Ģu Ģekilde verilmektedir: (a) Medya toplumun bilincini Ģekillendirmeye yardımcı olan güçlü bir kuruluĢtur. Etnik ve diğer temsil biçimleri

medya aracılığıyla olumlu ya da olumsuz biçimlerde temsil edilerek, çeĢitli anlamların oluĢması sağlanır. (b) Sosyal adalet ve eĢitlikten söz edilebilmesi için Kanada medyasının etnik azınlıklarla daha fazla meĢgul olması gerekmektedir. (c) Ana akım medya, azınlık göçmenlerinin yerleĢimlerini “etnik getto” yoğunlaĢması biçiminde sunmaktadır. Medyanın etnik azınlıkları “yabancılaĢma” ve “gettolaĢma” sorunlarının kaynağı olarak gösterme eğilimindedir. (d) Bilim insanları ve ana akım medyanın ırkçılık, ayrımcılık ve önyargılarından kaynaklanan sorunları ve azınlıkların aidiyet duygularını inkâr etme eğilimi bulunmaktadır. (e) Kanada‟daki görünür azınlıkların yaĢamlarındaki temel gerçeklik, azınlıkların yabancılaĢmanın temel kaynağı olarak görülmeleridir. (f) Gazeteciler, editörler ve ana akım medya yayıncılarının etnik azınlıkları ve özellikle siyahileri önyargılı biçimde suç kaynağı olarak gördükleri ve azınlıkların Kanada hayat tarzının dıĢında sorun üreten ve istenmeyenler olarak algılandıkları anlaĢılmaktadır. (g) Kanada ana akım medyası ürettiği söylemle ırkçılığın toplumda güçlenen bir olgu haline gelmesine neden olmaktadır.

2007 yılında yapılan bir diğer çalıĢmada Ġspanyol basınının gözünden Türkiye‟nin temsil edilme biçimini konu almaktadır. Marin, Garcia ve Barroso tarafından gerçekleĢtirilen çalıĢma tarama modeli biçiminde tasarlanmıĢtır. Gazetelerde “Türkiye” kelimesinin baĢlıklarda yer alma biçimi ve konu edilen makalelerin içerikleri, Ġspanyol basınının “Türkiye” söz konusu olduğunda kullandığı temel kavramsal çerçeve ve Türkiye ile ilgili haber ve konuların nasıl ele alındığının belirlenmesinin amaçlandığı vurgulanmaktadır. Ġçerik analizinin uygulandığı araĢtırmada yazarlar, El Pais ve El Mundo gazetelerini tercih etmiĢtir. Bu gazetelerin seçilmesinde, Ġspanya‟nın en fazla baskı sayısına (tiraj) sahip gazete olmalarının dıĢında farklı ideolojik safları temsil etmeleri ve farklı yayıncılık anlayıĢlarını benimsemelerinin etkili olduğu belirtilmektedir. AraĢtırmada elde edilen sonuçlar Ģu Ģekilde sıralanmaktadır: (a) Türkiye, analiz edilen medya tarafından çok fazla dikkate alınmamakta, AB katılım süreci ile ilgili haberlerde Türkiye‟den çok Avrupa ülkeleri perspektifinden bakılmaktadır. (b) Her iki gazetede Türk politikası ve toplum değerlendirilmesi yeterli düzeyde yapılmasa da, Türkiye konusundaki haberler olumsuz bir eğilim taĢımamaktadır. (c) Kürtlere atfen, insan hakları durumunun

iyileĢtirilmesi, sözde Ermeni soykırımı tartıĢmaları ve AB ile Türkiye arasındaki ekonomik farklar dikkat çekici olumsuz konu baĢlıklarıdır. (d) Ġspanyol gazeteleri Türk toplumunun resminin tamamını ya da en azından bir bölümünü görememektedir. Haberler büyük ölçekli kötü olaylar ve terör olayları ile sınırlı kalmaktadır.

Türk basınında etnik ve dinî kimliklerin temsiline iliĢkin araĢtırmalardan bir diğeri IĢık (2011) tarafından gerçekleĢtirilen, “Türk Basınında Alevi ve Alevilik Algısı Üzerine Bir ÇalıĢma” isimli makaledir. Alevilerle ilgili haberlerin Türk basınında sunum biçimlerinin belirlenmesi amacıyla hazırlanan araĢtırmada Hürriyet, Sabah ve Zaman gazetelerinin içerik analizi ile incelendiği belirtilmektedir. AraĢtırmada elde edilen dikkate değer sonuçlar Ģu Ģekilde sıralanmaktadır: (a) Türk yazılı basını, çıkar iliĢkileri, tarafsızlık sorunu ve sahiplik yapısı gibi sebeplerden haber oluĢum ve sunum süreçlerine daha fazla dikkat etmek zorundadır. (b) Aleviler ve Alevilikle ilgili haberlerin oluĢum ve sunum aĢamalarında baĢta siyasi, ideolojik ve ekonomik olmak üzere birçok faktörün etkisi göz ardı edilmektedir. (c) Türk basını Alevilerle ilgili kimi haberleri bilinçli olarak görmezden gelmektedir.

Erpolat tarafından, “Bir Kimlik Olarak Milliyetçiliğin Medya Üzerinden ĠnĢası (MHP-DSP Örneği)” adıyla hazırlanan ve 2010 yılında doktora tezi olarak kabul edilen bir diğer çalıĢmada, siyasi partilerin milliyetçiliği bir söylem olarak ürettikleri varsayımından hareketle medya, üretilen söylemi aktarma aracı olarak değerlendirilmektedir. Tarama modeli esas alınarak söylem analizinin kullanıldığı çalıĢmada, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile Demokratik Sol Parti (DSP) tarafından 1999 ve 2002 genel seçimlerinde üretilen söylemin basın aracılığıyla sunumu mercek altına alınmaktadır. ÇalıĢmadan elde edilen sonuçlar Ģu Ģekildedir: (a) MHP ve DSP araĢtırmaya konu edilen seçim dönemlerinde bir kimlik olarak milliyetçi söylemlere yer vermiĢtir. MHP muhafazakâr bir milliyetçilik söylemi kullanırken, DSP liberal ve antiemperyalist milliyetçilik söylemini tercih etmiĢtir. (b) Milliyetçi söylemler 1999 yılında MHP tarafından Kıbrıs, Kosova, PKK (Partiya Karkari Kurdistan-Kürdistan ĠĢçi Partisi), Türk Cumhuriyetleri, kültür ve eğitim konularında sıklıkla kullanılmıĢtır. MHP 2002 yılında ise AB, Kıbrıs, AB‟ye uyum yasaları, terörle mücadele ve Türk Cumhuriyetleri konularında sıklıkla milliyetçi

söylemi kullanmıĢtır. (c) DSP 2002 genel seçimlerinde daha çok sosyal devrimler, terör ve PKK konusunda milliyetçi söylemi sıklıkla kullanmıĢtır. AraĢtırmacı son olarak milliyetçi söylemin partilerin ideoloji ve amaçlarına, diğer taraftan halkın gündemindeki olaylara ve konulara göre içerik kazandığının altını çizmektedir.

Bir baĢka doktora tezinde Ermeni kimliğinin Türk basınında yer alıĢ biçimi incelenmiĢtir. “Kültürlerarası ĠletiĢim Bağlamında Türk Basınında Etnik Kimliklerin Sunumu: Ermenilere ĠliĢkin Haberlerin Nicel ve Nitel Analizi” (Bekiroğlu: 2011) baĢlıklı çalıĢmada kültürlerarası iletiĢim perspektifinde Türkiye‟deki yazılı basında farklı bir kültür, kimlik ve aidiyet bağı olarak etnik kimliklerin nasıl temsil edildiği, Ermenilere iliĢkin haberler üzerinden ele alınmıĢtır. Nicel ve nitel karakterdeki çalıĢmada içerik analizi ve eleĢtirel söylem analizi kullanılmıĢtır. ÇalıĢmada ele alınan iki konudan ilki Fransa Parlamentosu tarafından kabul edilen “Ermeni Soykırımı” yasasının 29 Ocak 2001 tarihinde Fransa CumhurbaĢkanı Jacques Chirac tarafından onaylanması süreci ile Türkiye‟de Bilgi Üniversitesi‟nde 24-25 Eylül 2005 tarihinde düzenlenen “Ġmparatorluğun ÇöküĢ Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları” baĢlıklı konferanstır. AraĢtırmada elde edilen sonuçlar Ģu Ģekilde sıralanmaktadır İçerik Analizi: (a) Basın Ermenilerle ilgili içerikleri en fazla haber biçiminde sunmaktadır. (b) Ermenilerle ilgili olayların basın tarafından dikkate alındığı görülmektedir. (b) Basının içinde bulunduğu kültürel ortam ve etnomerkezci bakıĢ açısı, Ermenilere yönelik içeriklerin oluĢturulma biçimleri bakımından belirleyici olabilmektedir. (d) Basın tarafından doğrudan Ermenilere ya da üçüncü ülkelere ve kiĢilere dönük ötekileĢtirici içeriklerin kullanılması, kültür ve kimlik algılamaları için olumsuz iĢlev görmektedir. (e) Haber baĢlıklarında Ermenilere dönük gönderimlerin olumsuz olması, toplumsal algılamaların olumsuz yönde Ģekillenmesi açısından önemlidir. (f) Ermenilerle ilgili konferansın gündeme gelmesi ve gerçekleĢtirilmesi bile ifade özgürlüğü için önemli bir adım olarak kaydedilmektedir. (g) Söylem Analizi: Türkiye ve Ermenileri ilgilendiren olayda Fransa, Ermenilerden daha fazla ana aktör gibi algılanmaktadır. (h) Türk ve Ermenilerin kardeĢ olduğu vurgusuna yer verilmektedir. (ı) Türkiyeli Ermenilerin, üçüncü ülkelerin, Türkiye ile Ermeniler arasındaki ihtilafa dâhil olmalarından duyduğu rahatsızlık basın tarafından öne çıkarılmaktadır. (j)

AraĢtırmaya dâhil edilen her üç gazete de Ermenilere iliĢkin söylem benzerliğine sahiptir. (k) Gazetelerin söylem birliğine bağlı olarak kavram ve kelime seçimlerinde de benzerlik gösterdiği anlaĢılmaktadır. (l) Olaylarda tarafların daha çok Türkiye ve Fransa gibi sunulduğu, Ermenilerin ise gizli özne ve karĢıt grup gibi algılanabilecek Ģekilde konumlandırıldığı görülmektedir.

Alanda dikkat çeken çalıĢmalardan bir diğeri, Bakıroğlu (2013) tarafından yürütülen yeni medya ekseninde ele alınan “SosyalleĢme ve Kimlik ĠnĢası Ekseninde Sosyal PaylaĢım Ağları” baĢlıklı araĢtırmadır. BiliĢim teknolojileri ile artan toplumsal etkileĢimin sosyal yaĢama etkisi ve sosyal paylaĢım ağlarının günlük yaĢamın vazgeçilmezi haline gelmesi, sosyalleĢme sürecini etkilemektedir. Bireyler sosyal ağlarda idealize ettikleri kimlikleri inĢa imkânı kazanmaktadır. Bu doğrultuda çalıĢmada sosyal ağların sosyalleĢmeye etkisi ve kimlik inĢa sürecinin ele alındığı ifade edilmektedir. ÖtekileĢtirme, özgürlük ve gözetim baĢlıklarının eleĢtirel biçimde ele alındığı araĢtırmada elde edilen sonuçlar Ģu Ģekildedir: (a) Sosyal paylaĢım ağlarının bireyin kimlik oluĢum sürecinde yarattığı farklılıklar ve bununla iliĢkili olarak sosyalleĢme sürecine etkileri yadsınamaz gerçeklerdir. (b) Bireyin kimlik inĢasında sosyal ağlar, saygınlık katmanına eriĢmek için toplumda kendine nasıl bir yer aradığını görmenin yoludur. (c) PaylaĢımların bu denli yoğun olduğu ortamda gerek ideolojisini yayma gerekse toplumu gözetim altında tutma perspektifleriyle iktidar ile yakından iliĢkilidir. (d) Gözetim teknolojilerini kullanan iktidar, bireyin kiĢisel bilgilerine eriĢerek gücü elde etme eğilimindedir. (e) Ġktidar, toplum ve birey çerçevesinde düĢünüldüğünde, sosyal paylaĢım ağlarının kullanımını bir tahakküm aracı olarak ya da bir iletiĢim, eğlence aracı olarak değerlendirmek bakıĢ açısına göre değiĢecektir. Fakat her yeni teknoloji, yenilikleri ve sağladığı kolaylıkların yanında sorunlarıyla da gelmektedir. Makul olan her ikisini de gözden kaçırmaksızın, olumsuz etkileri gözden kaçırılmaksızın günümüzün bir gerçeği olan sosyal paylaĢım ağlarını değerlendirmek ve sosyalleĢmenin bir parçası haline gelen bu mecrayı reddetmemektir.