• Sonuç bulunamadı

Mısır Türk Devleti‟nin (1250-1517) Kurulmasında Kıpçakların Rolü ve

XIII. YÜZYILA KADAR KIPÇAKLARIN TARĠHĠ

1.5. Mısır Türk Devleti‟nin (1250-1517) Kurulmasında Kıpçakların Rolü ve

Biz bu baĢlık altında Mısır, Suriye ve Hicaz‟da hüküm sürmüĢ ve Arapça kaynaklarda “Türkiye Devleti”1044 anlamında dâima “Devletü‟t-Türkiyye”1045 olarak zikredilse de daha çok “Memlük Devleti” diye bilinen “Müslüman Türk

Devleti”nin1046 kurulma sürecinde “Kıpçak”ların rolü ve faaliyetleri üzerinde

duracağız. Kuman-Kıpçak adının Mısır‟da kurulan “Türk Devleti”1047

ile yakından ilgili olduğu bilinmekle birlikte bu devletin târihî seyri, esas konumuzu teĢkil eden Kıpçak Atabegler Hükümetiyle de yakınlık arzettiği görülmektedir. Osmanlılar bölgeye gelinceye kadar Kıpçakların bir kolu Memlükler Hanedanına (1517‟ye kadar) hükmederken, Kafkaslarda kalan diğer

1042 Kafesoğlu, a.g.e., 1998, ss. 192-193; Saray, a.g.md., 1989, 538-540. 1043 Gökbel, a.g.e., ss. 73-74.

1044 Ermeni kaynaklarında da “Memlükler”den “Türkler” diye bahsedilmektedir. Bkz Galstyan, Nerses Palients Vakayinamesi, 2017, s. 154.

1045 Kafesoğlu, a.g.e., 1998, s. 193.

1046 Türklerden müteĢekkil bir devlet olduğu için kaynaklarda “Türk Hükümdarları” anlamında dâima “Mülûkü‟t-Türk” diye bilinse de, daha sonraki tarihlerde “Türk Memlükleri”, “Türk Kölemenleri”, “Mısır Kölemen Devleti”, “Memlûk Sultanları” adı daha yaygın kullanılmıĢtır. Kanaatimizce de bu kullanımların pek doğru olmadığı görülmektedir. Öte yandan Aknerli Grigor, Ermeni Kralı Hetum‟un Sultan Baybars‟a (Fındukhtar) “köle” diyerek küçümsediğini, Baybars‟ın da bundan hiç hoĢlanmadığını belirtmektedir. Zira Aknerli Grigor‟da, Sultan Baybars‟ın savaĢ sonrasında esir düĢen Kralın oğlu Levon‟a dönerek: “Baban bana köle diyor ve sulh yapmıyordu. ġimdi, köle ben miyim, sen misin?” diye sorduğu kaydedilmektedir. Biz burada “Mısır Türk Devleti” Ģeklindeki kullanımı daha uygun gördük. Bkz: Aknerli Grigor,

Okçu Milletin Tarihi, 2. Baskı, çev., Hrand D. Andreasyan, Yeditepe Yayınları, Ġstanbul

2012, ss. 70-71; Kafesoğlu, a.g.e., 1998, s. 194.

1047 Makrîzî, Kitâbü's-Süluk li-Ma‟rifeti Düveli‟l-Müluk, 2. Baskı, nĢr., Muhammed Mustafa Ziyade, Lecnetü‟t-Telif ve‟t-Terceme ve‟n-NeĢr, Kahire 1957, I, 417-435; Kurat, a.g.e., 1972, s. 99; Turan, a.g.e., 2009, s. 397; Ġsmail Yiğit, “Memlükler”, DĠA, Ġstanbul 2004, XIX, 90.

kolunun ise Atabegler Hükümetini (1578‟e kadar) yönettiği bilinen bir husustur. XII. yüzyılda memlük sistemine benzer bir uygulamayla Gürcistan bölgesine davet edilen “Atrak, Kubasar, Kutlu Arslan, ġehinĢâh, Zekeriya, ilk Atabeg Ġvane, ġalve ve Avak” gibi Kıpçaklı baĢbuğ ve komutanların Güney Kafkaslarda önemli roller icra ettiğini yukarıda ifade etmiĢtik. Kafkaslardan Mısır‟a giden memlüklerin de “Kutuz,1048

Baybars, 1049 Kalavun”1050 gibi

Kıpçaklı komutanlar etrafında toplanarak Suriye ve Mısır topraklarında önemli faaliyetlerde bulundukları anlaĢılmaktadır.1051

Mezkûr bölgelere ilk önce köle olarak gelip daha sonra “Memlük Devleti”nde yönetici olan Kıpçaklarda görülen “Arslan, Kara Arslan, Bayram, Oruç, Satı, SatılmıĢ, Kara, Karagöz, Gözel, Akbuga, Ayna Beg, Temür, Togan, Yağmur, Karaman, Balaban, Baydara, Çerik, Kaçmas, Kapan, Karaca,

Korkmas, BermiĢ, Tarhan”1052

gibi isimlerin Atabegler Yurdunda tutulan 1003/1595 Tarihli Defter-i Mufassal Livâ-yı Ahıska tahrir defterinde de

1048 Memlükler‟nin üçüncü sultanı olan Kotuz/Kutuz‟un (ö. 658/1260), menĢe itibariyle Kıpçaklardan mı yoksa Hârizmlerden mi olduğu konusunda kesin bir bilgi yoktur. Bununla birlikte bazı kaynaklarda Kıpçaklardan olduğu zikredilmektedir. Kaynaklardaki karakteristik özellikleri ve bazı tasvirlerden hareketle kanaatimizce de “Kıpçak menĢeli” olması muhtemeldir. Daha geniĢ bilgi için bkz: Makrîzî, a.g.e., I, 417; Togan, a.g.e., 1981, s. 179; Kafesoğlu, a.g.e., 1998, s. 193; ġehabeddin Tekindağ, “Kutuz”, ĠA, Ġstanbul 1967, VI, 1057; Ali Aktan, “Sultan Kutuz ve Aynu-Calut Zaferi”, Atatürk Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi

Dergisi, Sayı X, Erzurum 1991, ss. 189-190; Ġsmail Yiğit, “Kutuz”, DĠA, Ġstanbul 2002,

XXVI, 500-501; Budayev, a.g.e., ss. 99-100; Gökbel, a.g.e., ss. 105-107.

1049 Baybars Memlükler‟nin dördüncü sultanıdır. Bütün tarihî kaynaklar Baybars‟ın (ö. 676/1277) “Kıpçak menĢeli” olduğu konusunda müttefiktirler. Nitekim Memlük sultanlarının en seçkini ve en meĢhuru olarak bilinen Baybars‟ın “Kıpçak Bozkırı”nda doğduğu ve Kıpçakların “Borçoğlu/Borçalı/Borlu” kabilesine mensup olduğu kaydedilmektedir. Daha geniĢ bilgi için bkz: Baypars Tarihi II, 1. Baskı, çev., M. ġerefeddin Yaltkaya, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ġstanbul 1941, ss. XII-XVI; M. Fuad Köprülü, “Baybars I”, ĠA, Ġstanbul 1970, II, 357; Togan, a.g.e., 1981, s. 179; Ġnci Koçak, “Arap Kaynaklarında Türk Memluk Sultanı Baybars”, X. Türk Tarih Kongresi, (Ankara 22-26 Eylül 1986), III. cilt, Ankara 1991, ss. 1101-1116; Kâzım YaĢar Kopraman, “Baybars”, DĠA, Ġstanbul 1992, V, 221; Kafesoğlu, a.g.e., 1998, s. 193; Gökbel, a.g.e., ss. 107-112.

1050

Memlükler‟nin altıncı sultanıdır. Bütün tarihî kaynaklar Kalavun‟un da (ö. 689/1290) “Kıpçak menĢeli” olduğu konusunda müttefiktirler. Kıpçakların “Borçoğlu” kabilesine mensup Kalavun da Baybars gibi genç yaĢta Mısır‟a getirilen memlüklerdendir. Zira kendisine bin dinar gibi yüksek bir bedel önediği için “Elfî” Ģeklinde isimlendirildiği de kaydedilmektedir. Daha geniĢ bilgi için bkz: Sobernheım, “Kalavun”, ĠA, Ġstanbul 1967, VI, 121; Rasonyi, a.g.e., 1971, s. 144; Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel Ġslâm Tarihi, 1. Baskı, çev., Salih Tuğ, Boğaziçi Yayınları, Ġstanbul 1980, IV, 1096-1098; Togan, a.g.e., 1981, s. 179; Kafesoğlu, a.g.e., 1998, s. 193; Ġsmail Yiğit, “Kalavun”, DĠA, Ġstanbul 2001, XXIV, 227-228; Budayev, a.g.e., ss. 97-98; Gökbel, a.g.e., ss. 112-116.

1051 Daha geniĢ bilgi için bkz: Gökbel, a.g.e., ss. 97-116.

1052 Faruk Sümer, Türk Devletleri Tarihinde ġahıs Adları, 1. Baskı, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı Yayınları, Ġstanbul 1999, ss. 374-396.

geçmesi tesadüfî bir rastlantı olmasa gerektir. Nitekim Memlük Kıpçaklarında görülen bu isimlerin Ahıska tahrir defterindeki isimlerle benzerlik teĢkil etmesi, Ahıska Atabegler Yurdu ile Memlük Coğrafyasının ortak unsurunu teĢkil eden Kıpçakların varlığıyla açıklanabilir.1053

Sözlükte “hizmetçi, beyaz köle, sahibinin mülkiyeti ve tasarrufu altında olan Ģeyler” anlamına gelen “memlük” kelimesi, zamanla Ġslâm Tarihinde ıstılâhî bir anlam kazanarak “gerek harplerde ve gerekse satın alma yolu ile esir düĢen beyaz adam”; “halife, hükümdar veya emirlerin köle olarak alıp özel bir eğitimle yetiĢtirerek muhâfız birliklerini oluĢturdukları askerler ve

bunların kurduğu devlet” anlamında da kullanılır olmuĢtur.1054

Bu mânaları ile “memlük”ün, siyah köle anlamına gelen “el-„abd” ve “rakîk” kelimelerinden farklı olduğu görülmektedir. “el-„abd” daha çok “ev iĢlerine bağlı bir nevi köle” demek iken “memluk”, daha çok “hükümdar veya emirlerin muhafız

birliklerine dâhil özel bir statüye sahip bir sınıfı” temsil etmektedir.1055

ġunu da belirtelim ki, kaynaklarda “Türk Hükümdarları”ndan dolayı dâima “Mülûkü‟t-Türk” diye anılan bu devletin sahiplerine tarihî seyir içerisinde “Türk Memlûkleri” adı verilmiĢ ve zamanımızda da “Türk Kölemenleri” veya “Mısır Kölemen Devleti” denilmesi âdet olmuĢtur. Nitekim Kafesoğlu, “baĢlangıçta para karĢılığı hizmete alındıkları için „memlûk‟ olarak gösterilen, fakat büyük idareci, kumandan ve nihayet hükümdar olan bu insanların gerçek „kölelik‟ ile ilgilerinin olmadığını” vurgulamaktadır. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Arapça‟da kölenin tam karĢılığı “‟abd” olmasına rağmen, yine Arapça olan “memlûk” kelimesine köle anlamı sonradan yakıĢtırılmıĢtır. Bu sebeple Kafesoğlu, Kölemen Devleti veya Memlûk Sultanları gibi

1053

Sümer, a.g.e., 1999, s. 385; Uyğur, a.g.m., ss. 606-607.

1054 DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslâm Tarihi, 1. Baskı, ed., H. Dursun Yıldız, Çağ Yayınları, Ġstanbul 1987, VI, 433-434; Rasonyi, a.g.e., 1971, ss. 159-160, 169-170; Yıldız,

a.g.e., 1980, ss. 80-81; Kâzım YaĢar Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, 1. Baskı, Kültür

Bakanlığı Yayınları, Ankara 1989, s. 1; Gökbel, a.g.e., s. 97.

1055 Kâzım YaĢar Kopraman, “Mısır Memlûkleri (1250-1517)”, Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, V, 99-100; Süleyman Kızıltoprak, “Memlük”, DĠA, Ġstanbul 2004, XXIX, 87-90.

kullanımların doğru olmadığını ifade etmektedir.1056

Kanaatimizce de doğru olanı Mısır Türk Devleti Ģeklindeki kullanımdır.

Bilindiği gibi Abbâsîlerden itibaren Arab-Ġslâm devletlerinde saray muhafız kıtaları olarak Türklerden teĢkil edilen birlikler kullanılırdı. Dolayısıyla Türklerin Ortadoğu‟daki ilk varlıkları, Abbâsî halifelerinin “memlük” unsurunu istihdâm etmeleri ile baĢladığı görülmektedir. Özellikle Abbâsî halifelerinden Mu‟tasım, 1057

Vâsik ve Mütevekkil (833-861) zamanlarında halifelerin Türklerden müteĢekkil ordularının, Arap devletinin idaresinde gittikçe nüfuz sahibi oldukları görülmektedir.1058

Öte yandan Abbâsî ordusundaki muhtelif Türk kavimlerinin, isim ve nisbelerinden hangi boya mensup olduklarını tespit etmek mümkündür. Meselâ kaynaklarda geçen Ġbn Kayıglıg‟ın “Kayı boyu”na, Halluhî‟nin “Karluk”, Hifcâhî‟nin ise “Kıpçak” uruğuna mensup olduğu görülmektedir.1059

Abbâsîler bölgede hâkimiyetlerini ve nüfuzlarını koruyabilmek için gerek idarî görevlerde gerek saray iĢlerinde ya da orduda Türklerden istifade ettiklerini yukarıda belirtmiĢtik. Bu usul Eyyûbîler (1174-1250) tarafından da önemli ölçüde tatbik edilmiĢtir.1060

Neticede ilerleyen zamanlarda memlûklerin büyük bir kısmının Karadeniz‟in kuzeyinden getirtilen Kıpçaklar olduğu anlaĢılmaktadır.1061

XIII. yüzyılda Ġslâm dünyasında en çok köle/memlük ihraç eden bölgenin Kıpçak Bozkırı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla memlük grublarının daha düzenli bir Ģekilde ortaya çıkması ve nüfuzlarının artması XIII. yüzyılın ilk

1056

Kafesoğlu, a.g.e., 1998, ss. 193-194.

1057 Daha geniĢ bilgi için bkz: Hakkı Dursun Yıldız, “Mu‟tasımın Halife Olmasında Türklerin Rolü”, Makaleler, haz., E. Semih Yalçın, Selçuk Duman, Cilt I, Berikan Yayınları, Ankara 2007, ss. 237-250.

1058

Richard N. Frye-Aydın Sayılı, “Selçuklulardan Evvel OrtaĢark‟ta Türkler”, Belleten, Cilt X, Sayı 37, Ocak 1946, ss. 110-114; Togan, a.g.e., 1981, s. 174; Kurat, a.g.e., 1972, s. 99. 1059 M. C. ġehabeddin Tekindağ, “Mısır ve Suriye‟de KurulmuĢ Türk Devletleri”, Türk

Dünyası El Kitabı, Türk Kültürü AraĢtırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara 1976, s. 866.

1060

Abdülkadir Ġnan, “XIII-XV. yüzyıllarda Mısır‟da Oğuz-Türkmen ve Kıpçak Lehçeleri ve „Halis Türkçe‟”, Türk Dili AraĢtırmaları Yıllığı Belleten, Ankara 1953, s. 53-54; Ayrıca Eyyûbî ordusundaki Türkler için bkz: Tekindağ, a.g.m., ss. 869-871.

yarısına rastlamaktadır.1062

Memlüklerin 1240‟da Eyyûbî Sultanı el-Melikü‟s- Sâlih Necmeddin Eyyûb‟un (1240-1249) darbe sonucu tahta çıkmasında önemli rol oynadığı görülmektedir. Bunun neticesinde el-Melikü‟s-Sâlih‟in, Moğolların felaketinin devam ettiği sırada, gerek memlüklerin kendisini tahta çıkarmadaki rolleri, gerekse binicilikleri, savaĢçılıkları, sadakatleri, güzellikleri1063

ve soylu oluĢları gibi meziyetleri sebebiyle pek çok Kıpçak kölesi1064

satın alarak onlara özel itinâ gösterdiği kaydedilmektedir.1065 DeĢt-i Kıpçak ve Kafkaslardan getirilen Türk asıllı memlükler kısa sürede Eyyûbî Ordusunun en önemli unsuru haline gelmiĢtir.1066 Bu sebeple olsa gerek ki, Eyyûbîler her ne kadar bir Kürt Devleti olarak bilinse de ordusunun çoğu Türklerden oluĢtuğu için Eyyûbî Hâkimiyeti de bir Türk Hâkimiyeti Devri olarak tanımlanmıĢtır.1067

HârizmĢahlar‟da da yerli kıtalar yanında ordunun asıl vurucu çekirdeğini Kanglı, Kimek ve Kıpçak gibi Bozkırlı Türkler”in meydana getirdiği bilinmektedir. Mısır‟da ise ordunun sadece Kıpçaklardan teĢkiline büyük ehemmiyet verilmiĢ, bundan dolayı “Sultan Kutuz, Baybars ve Kalavun”un anayurdu olan DeĢt-i Kıpçak ile bağlantının korunmasına dikkat edilmiĢtir.1068 Küçük yaĢlarda satın alınarak efendilerinin de desteğiyle iyi bir eğitimden

1062 Hanefi Bostan, XV-XVI. Asırlarda Trabzon Sancağında Sosyal ve Ġktisadi Hayat, 1. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2002, s. 327.

1063

Kıpçaklarla temasa geçen birçok millet, onların çok güzel bir ırka mensup olduklarını, hatta Kıpçak kadınlarının güzellikleri ile tanındıklarını anlatan kayıtlar bırakmıĢlardır. Meselâ Memlükler dönemi müverrihlerinden el-Ömerî (ö. 749/1349), “Mısır ve Suriye‟de tanıdığı Kıpçakların gayet yakıĢıklı olduklarını” söylemektedir. Bununla birlikte Kıpçak kadınlarının güzelliği birçok kaynak tarafından da teyit edilmektedir. Kurat, “Nizamî Gencevî‟nin (ö. 611/1214 [?]) Kıpçak kadınlarının güzelliğine meftun olduğunu” ifade etmektedir. Zira ġirvanĢâh‟ın da bir Kıpçak güzeli tarafından “teshir edildiği” kaydedilmektedir. Ayrıca Gürcü ve Rus vakayinâmeleri ve Macar kaynaklarında da bunlara benzer kayıtlar yer almaktadır. Daha geniĢ bilgi için bkz: Togan, a.g.md., 1961, II, 102; Rasonyi, a.g.e., 1971, s. 141; Togan,

a.g.e., 1981, ss. 199-200; Kurat, a.g.e., 1972, ss. 70-71; Kırzıoğlu, a.g.e., 1992, ss. 99-104.

1064 Mısır ve Suriye Eyyübîlerinde büyük bir çoğunluğu oluĢturan Kıpçak köleleri, zamanla bu devletin yerine geçip Mısır Türk devletini kurunca Kıpçaklı memlüklerim ehemmiyetinin daha da arttığı bilinen husustur. Bkz: YaĢar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında AraĢtırmalar:

Eretna Devleti, Kadı Burhaneddin Ahmed ve Devleti, Mutahharten ve Erzincan Emirliği,

1. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989, II, 131. 1065 DoğuĢtan Günümüze…, VI, 437.

1066 Yiğit, a.g.md., 2004, 90. 1067

Togan, Eyyûbîler için: “Ordularının en çoğu Türk idi ve o asrın Mısırlıları da, Eyyûbîlerin hâkimiyetini bir Türk hâkimiyeti devri olarak tanımıĢlardır.” demektedir. bkz: Togan, a.g.e., 1981, s. 179.

geçirilen memlükler, zamanla nüfuzlarını artırarak, liyakât ve kabiliyetleri sayesinde idare üzerinde söz sahibi olmaya baĢlamıĢlardır.1069 Eyyubîlerin son zamanlarında Mısır‟daki askerî kudretin Kıpçak, Oğuz ve Çerkesler‟den müteĢekkil birliklerin elinde olduğu kaydedilmektedir. Nitekim önemli ölçüde Kıpçakların yer aldığı bu memlükler, Kıpçak-Türkmen kıtalarının komutanı olan Atabegü‟l-asâkir 1070 Ġzzeddin Aybeg‟in 1071 (ö. 655/1257) etrafında toplanarak, Eyyubîler sülâlesine son vermiĢ ve 1250‟de zikri geçen Türk Devletini kurmuĢlardır. Böylece Eyyûbî hanedanından muhtemelen aslen Kıpçak olan zekâsı, dirayeti ve cesaretiyle bilinen ġeceru‟d-Durr‟u, kadın olmasına rağmen saltanat tahtına oturtarak yeni kurulan devlete de Türk Devleti adını vermiĢlerdir.1072

Diğer taraftan Mısır‟a daha çok Kıpçak unsurlarının getirildiğini, Memlüklerin dayandıkları askerî kuvvetin Kıpçaklardan ibaret olduğunu ve böylece Memlük Devleti‟nin esas kaynağını Kıpçak kölelerin teĢkil ettiğini yukarıda belirtmiĢtik.1073

Kurat, getirilen bu Kıpçakların “hep birlikte, ayrı kıĢlalarda yaĢadıkları için ana dillerini, yani Kıpçak Türkçesini unutmadıklarını” belirtmektedir. DeĢt-i Kıpçak ve Kafkaslardan gelen memlüklerin arasında Ġslavlar/Ruslar ve Rumlarla birlikte özellikle Çerkeslerin de varlığı bilinmektedir. 1074

Bu sebepledir ki, Mısır‟da 1250‟den 1517‟ye kadar hüküm süren Memlük Devletinin tarihini, sultanların menĢeine göre ikiye ayırmak âdet olmuĢtur. Bunlardan 1250-1382 tarihleri arasındaki ilk

1069 Gökbel, a.g.e., s. 98. 1070

Memlük ordularının baĢkumandanı olarak bilinen “Atabegü‟l-asâkir” unvanının, Sultan‟dan sonra ordunun sevk ve idaresinden mesul olan Ģahsa verilen bir unvan olduğu kaydedilmektedir. Bkz: Ahmet Sağlam, “Ortaçağda Orijinal Bir Siyasi Yapı: Güçlü ve Nüfuzlu Her Emir Sultan Olur”, Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi, Cilt II, Sayı 4, Aralık 2015, s. 117.

1071 Memlükler tarafından “Atabegü‟l-Asâkir” seçilen ve ilk yıllarda idareyi elinde tutan Aybeg, aynı zamanda “Memlük Hanedanı”nın kurucusu olarak bilinmektedir. Türkmen asıllı efendisinden dolayı kaynaklarda “Aybeg et-Türkmanî” olarak geçse de, Kıpçak boyuna mensup olduğunu söyleyenler de vardır. Kanaatimizce de Kıpçak olması kuvvetle muhtemeldir. Bkz: Hitti, a.g.e., IV, 1054; Sümer, a.g.e., 1997, s. 71; Gökbel, a.g.e., s. 104. 1072 Kopraman, a.g.e., ss. 1-15, Ġbrahim Ethem Polat, “Kıpçak Türklerinin Arap Medeniyetine Katkıları”, Uluslararası Sosyal AraĢtırmalar Dergisi, Cilt 2, Sayı 7, Samsun 2009, ss. 207- 209.

1073 Gökbel, a.g.e., s. 100; Kamalov, a.g.e., ss. 52-53.

1074 Rasonyi, a.g.e., 1971, ss. 169-170; Kurat, a.g.e., 1972, s. 99; Kafesoğlu, a.g.e., 1998, s. 372; Turan, a.g.e., 2009, s. 361.

evreyi, Türk (Kıpçak) asıllı1075

olan Sultanlar oluĢturduğu için bunlara, Nil nehri üzerinde bulunan Ravza Adasındaki kıĢlalarda oturmaları hasebiyle “Memâlikü‟l-Bahriyye” denilmesiyle birlikte “Memâlikü‟t-Türkiyye” veya

“Devletü‟t-Türkiyye” Ģeklinde isimler verilmiĢtir. 1076

1382-1517 tarihleri arasını kapsayan ikinci evre ise daha çok Çerkeslerden oluĢtuğu için bunlara da “Memâlik‟l-Cerâkize” veya “Cebel kalesi burçları”nda ikamet etmeleri hasebiyle “Memâlikü‟l-Burciye” denilmiĢtir.1077

Bu iki dönemin her ne kadar birbirinden farklı özellikler arzettiği görülse de bir bütünlük teĢkil ettiği anlaĢılmaktadır.1078

Kafesoğlu, çoğunluğu Arapça konuĢan yerli halkın dıĢında umumî dilin Türkçe, kültürün ise Türk kültürü olduğunu belirterek, bu devirde Mısır ve Suriye‟nin “Türkiye” tesmiye edildiğini vurgulamaktadır. BaĢta Mısır ve Suriye olmak üzere diğer Ġslâm Ülkelerinde de Türkçe/Kıpçakça Sözlüklerin yazılması Türk dilinin ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir.1079

Abbâsî Devleti‟nin en zayıf olduğu dönemde ortaya çıkan bu yeni ve güçlü devlet, Ġslâm Tarihinde önemli bir rol oynamıĢtır. 1258‟de Bağdat‟ın düĢmesi1080

ve Moğolların Abbâsî Devletini sükûta uğratmasıyla Akdeniz ve Yakındoğuda en güçlü Müslüman devleti olan Memlükler, baĢta Haçlılar ve Moğollar olmak üzere Ġslâm dünyasına yönelik saldırıların en güçlü savunucusu haline gelmiĢtir.1081

Memlüklerin Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika‟yı Moğol istilasından koruması, güçlerini ispat etmeleriyle birlikte Ġslâm

1075 Azerbaycan‟da “Atabeyler Sülalesini (1146-1225)” kuran ġemseddin Ġldeniz‟in de Kıpçak memlüklerinden olduğunu yukarıda zikretmiĢtik. Ayrıca geniĢ bilgi için bkz: Hüseyin Kayhan, “Azerbaycan Atabeyleri (Ġldenizliler) (1146-1225)” Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, IV, 871-879.

1076 Daha geniĢ bilgi için bkz: DoğuĢtan Günümüze..., VI, 444-543. 1077 Yiğit, a.g.md., 2004, 90.

1078 Togan, a.g.e., 1981, s. 179; Gökbel, a.g.e., s. 104. 1079

Kafesoğlu, a.g.e., 1998, ss. 193-194.

1080 1253 yılında Moğol Kaan‟ı Mönge ile Ġrmîniye Kralı I. Hetum arasında imzalanan antlaĢmanın metninden anlaĢılacağı üzere, Bağdat‟ın istilasını Moğollara telkin eden I. Hetum olmuĢtur. Zira Kaan‟a yapılan teklifler arasında “Kudüs‟ün Müslümanlardan geri alınması ve Moğolların Bağdat halifesiyle savaĢması” yer almaktadır. Buna karĢın Kaan ise, en önemli düĢman olarak addettiği Bağdat halifesinin Hülâgû komutasındaki birlikle yok edilmesi sözünü vermektedir. Daha geniĢ bilgi için bkz: Galstyan, Mönge Han ile Kral I. Hetum Arasında

Ġmzalanan AntlaĢmanın Metni…, 2017, ss. 116-120.

1081

Polat, a.g.m., s. 209. Memlüklerin bu politikası Ġlhanlılar döneminde de devam etmiĢir. Daha geniĢ bilgi için bkz: Ahmet Sağlam, “Moğol-Ġlhanlı Tahakkümünden Bağımsızlığa Giden Süreçte Memlûk Sultanı Nâsır Muhammed b. Kalavun‟un Anadolu Beylikleri ile Münasebetleri”, Tarihin PeĢinde Dergisi, Yıl 2015, Sayı 14, ss. 29-50.

Dünyasında da çok büyük takdir kazanmalarına sebep olduğu kaydedilmektedir.1082 Memlüklerin bu baĢarısında özellikle Kıpçak menĢeli olan Sultan “Kutuz, Baybars ve Kalavun”un önemli ölçüde rol oynadığı görülmektedir.1083

Ġslâm ülkelerinde at koĢturan Moğol ordusunu, 3 Eylül 1260‟da Filistin yakınlarında vukû bulan Aynicâlût SavaĢında1084

müthiĢ bir Ģekilde hezimete uğratan, zikri geçen Kıpçak komutanların idaresindeki memlüklerdir.1085

Kıpçaklı Kutuz, Moğollara karĢı yapılacak bu savaĢta memlük öncü kuvvetlerinin kumandasını Baybars‟a vermiĢtir. Moğolların saçmıĢ olduğu dehĢet karĢısında Müslümanları Türklerin liderliğinde bir araya getiren Sultan Kutuz ve yardımcısı Baybars, hazırlıklarını tamamladıktan sonra Moğollar ile karĢılaĢmak üzere Kahire‟den hareket etmiĢtir. 1086

SavaĢ yerine yaklaĢtıklarında bazı emirler, Moğollar hakkında anlatılan ürkütücü hikâyelerden1087

dolayı savaĢ konusunda mütereddit olsalar da Makrîzî‟de (ö. 845/1442) geçen bir kayıtta, Sultan Kutuz onlara tarihe geçen Ģu sözleriyle hitap ederek Türk önderliğini ve cesaretini bir daha ortaya koymuĢtur: “Ey Müslüman emirleri! Bir zamanlar beytü‟l-mâlın ekmeğini yiyordunuz ama Ģimdi savaĢmak istemiyorsunuz. Ben iĢte gidiyorum. SavaĢmak isteyenler bana eĢlik etsin. Kim savaĢmak istemezse o da evine dönsün. Allah hepimizi

görmektedir. Müslümanların vebali geride kalanların boynunadır.” 1088

1082 Bu görüĢler hakında daha geniĢ bilgi için bkz: DoğuĢtan Günümüze…, VI, 452-455. 1083 Yücel, a.g.e., s. 65.

1084 Filistin‟de Nablus ile Beysan arasında küçük bir mevki olan Aynicâlût, rivayete göre adını Hz. Davud tarafından bir savaĢta öldürülen Câlût‟tan almıĢtır. Her ne kadar Selahaddin Eyyûbî bu küçük kasabayı 578/1182‟de Haçlılardan alarak Hıttin SavaĢı ve Kudüs‟ün fethi öncesinde bir üs olarak kullanmıĢ olsa da, Aynicâlût esas Ģöhretini “Memlük-Moğol SavaĢı” sonrasında kazanmıĢtır. Zira Moğollar bu savaĢta ilk defa yenilerek batıya ilerleyiĢleri durdurulmuĢtur. Adeta tarihin akıĢını değiĢtiren bu savaĢ sonrasında baĢta Suriye ve Mısır olmak üzere Batı, hatta bütün Batı Avrupa Moğol tehlikesinden kurtulmuĢtur. Bkz: Galstyan, a.g.e., 2017, s. 99; Kamalov, a.g.e., ss. 44-45.

1085 Bedreddin Aynî, „Ġkdü‟l-Cümân fî Târîhi Ehli‟z-Zamân (648-664/1250-1265), 1. Baskı, Dâru‟l-Kutub, Kahire 1434/2010, I, 242-245; Bertold Spuler, Ġran Moğolları: Siyaset, Ġdare

ve Kültür: Ġlhanlılar Devri 1220-1350, 3. Baskı, çev., Cemal Köprülü, Türk Tarih Kurumu

Yayınları, Ankara 2011, ss. 67-68; DoğuĢtan Günümüze…, VI, 453-454. 1086 Turan, a.g.e., 2009, ss. 270-271; Gökbel, a.g.e., ss. 107-108.

1087 Moğol felaketi ve Moğollar hakkında anlatılan ürkütücü tasvirler için bkz: Ġbnü‟l-Esîr,

a.g.e., 1417/1997, X, 333-334; Kiragos, a.g.e., s. 149.

1088 ِٓوَٚ ٕج صي دبوَٙثِجٌْا بوَز ْخا ّٓوَف ّٗجوَٛوَزُِ بٔوَ وَٚ ُْٛ٘ثِ بوَو حاسغٌٍ ُُزْٔوَ وَٚ يبوٌَّا ذ وَث ياوَِْٛوَ وٍَُُْٛوْأوَر ْبوَِز ُىٌ ٓ ٍّسٌُّْا ءاوَروَُِ بوَي

ٗز وَث ٝوٌَثِإ عجري هثٌِوَذ روَز ْ ي ٌُ .

ٓير ِّخوَأوَزٌُّْا ةبوَلثِ ثِف ٓ ٍّسٌُّْا ُيثِروَح خئ طخٚ ثِْٗ وٍَوَع عٍطِ الله ْثِإوَف Bkz: Makrîzî, a.g.e., I, 429.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Bağdad‟ı alıp Abbâsilere son veren Moğolların sebep oldukları siyasi bühran sırasında baĢa geçen Sultan Kutuz (1259-1260), Gürcü ve Ermeni süvarileriyle desteklenen Moğol ordusunu müthiĢ bir hezimete uğratmıĢtır. 1089

Sultan Kutuz ve komutanı Baybars‟ın Aynicâlûtta Moğol birliklerini yenmesiyle, Müslümanların da büyük bir tehlikeden kurtulduğu belirtilmektedir.1090

Bu sebepledir ki, zafer sonrasında “Moğollar‟a

karĢı Ġslâm Âlemini ve Ġslâmiyet‟i Türklerin kurtardığı”1091

ifade edilerek

“Türklerin Ġslâmiyete yapmıĢ oldukları hizmetlere”1092

ve bu savaĢın önemine vurgu yapılmıĢtır.1093 Ayrıca Memlüklerin önemli müverrihlerinden baĢta el-

Ömerî (ö. 749/1349) olmak üzere birçok kaynakta Kıpçaklı Kutuz ve Baybars‟ın Moğollara karĢı elde ettiği bu üstün zaferden övgüyle bahsedilmektedir. 1094 Nihayetinde bu zafer sonrasında Memlükler Ġslâm Dünyasının en büyük devleti haline gelmiĢler ve bu özelliklerini Osmanlıların yükselme devrine kadar korumuĢlardır.1095

Moğolları ilk kez mağlup eden Baybars‟ın, Anadolu Türklüğünü de Moğol tehlikesinden kurtarması için Anadolu‟ya davet edildiği kaydedilmektedir. Baybars, özellikle Moğollara karĢı propaganda yapan

1089 Galstyan, Ermeni Kralı II. Hetum Vakayinamesi, 2017, s. 125; DoğuĢtan

Günümüze…, VI, 453; Polat, a.g.m., ss. 209-210; Gökbel, a.g.e., s. 106. Ayrıca daha geniĢ

bilgi için bkz: Makrîzî, a.g.e., I, 429-432.

1090 Grigor, a.g.e., ss. 63-64; Muammer Gül, XIII. ve XIV. Yüzyıllarda Doğu ve Güneydoğu