• Sonuç bulunamadı

2. KAFKASYA BÖLGESĠ VE HALKLARINA GENEL BĠR BAKIġ

2.4. Kıpçaklara Mensup Kafkasya Halkları

2.4.1. Acara Türkleri

Acaralılar Karadeniz‟in güneydoğusunda, Acaristan diye bilinen alanda yaĢayan bir kavimdir.201

Acaralıların da aynen Ahıskalı Türkler gibi tarihleri ve kökenleri hakkında farklı görüĢler ileri sürülse de kesin bir sonuca varılamamıĢtır. Dolayısıyla Ahıska‟nın kuzeyinde Suram (Lik) dağları ile Karadeniz arasındaki bir bölgede yer alan Acaralıların,202

Ahıska‟ya komĢu olması ve kısmen Ahıskalı Türklerle aynı kaderi paylaĢmaları hasebiyle bu baĢlık altında ele almayı uygun gördük. Nitekim ister antropolojik 203

özeliklerinden yola çıkarak yapılacak araĢtırmalar isterse de kuzeydoğu Anadolu halk kültürü ortak yönlerinden hareketle, bugünkü bulgulardan yola çıkarak Kıpçak inanç kültürü üzerinde yapılacak araĢtırmaların, Acara Türkleri ve Acaristan alanındaki çalıĢmalara bir fikir verebileceği kanaatindeyiz.204

Acara, Türkiye‟nin kuzeydoğusunda Artvin, Ardahan illerinin sınırında ve asıl Gürcistan‟ın batısında yer alan, Ģimdiki Gürcistan‟a bağlı özerk (muhtar) bir bölgedir.205 Ġlgili bölümde geniĢ bilgi verileceği üzere asıl Gürcistan, merkezi Tiflis olan ve Kartli Ülkesi/Memleketi anlamına gelen Sakartvelo‟dur. 206

Nitekim VII. yüzyılda Tiflis Müslümanlar tarafından fethedilince, Kartveller Batıya doğru kaçmıĢlar ve dolayısıyla Acarlar, Kartvellerle bu tarihten sonra karĢılaĢmıĢlardır.207 Zira Acaralıların yaĢam sürdüğü Çoruh208

ve Batum havalisinden müteĢekkil bu bölge için Mirza Bala,

201 Yıldız, a.g.e., 2006, s. 85.

202Yunus Zeyrek, Gürcistan, Acaristan ve Türkiye, 1. Baskı, Türk Ocakları Trabzon ġubesi Yayınları, Trabzon 1999, s. 18.

203

Acaralıların kültürel yönleri ve fiziki özellikleri itibariyle de “Ahıska, Artvin, Ardahan ve Posof” halklarıyla benzerlik teĢkil etmesi, Kalafat‟ın da ifade ettiği gibi merhum Kırzıoğlu‟nun: “Gürcünün sarıĢını olmaz. SarıĢın olanlar Kıpçak Türkleridir.” ibaresine hak kazandırmaktadır. Bkz: YaĢar Kalafat, Balkanlar‟dan Uluğ Türkistan‟a Türk Halk

Ġnançları III-IV, 1. Baskı, Berikan Yayınları, Ankara 2006, ss. 261-262.

204 Konuyla ilgili bazı bulgular için bkz: Kalafat, a.g.e., ss. 260-277. 205Yıldız, a.g.e., 2006, s. 86.

206

Mustafa Adil Özder, Tarihte Çıldır Atabeğleri ve Torunları, 1. Baskı, y.y., Erzurum 1971, s. 38; Zeyrek, a.g.e., 1999, s. 18. Ayrıca Kartveller, Acarları kendilerinden görmemekte ve bu münasebetle onlara “Osmanlı” ve ya “Müslüman Türk” anlamında “Tatar” dedikleri belirtilmektedir. Bkz: Yunus Zeyrek, “Gürcistan, Acaristan ve Türkiye”, Türk Yurdu, Yıl 88, Sayı 142, Haziran 1999, s. 33; Faruk Sümer, “Tatar”, ĠA, Ġstanbul 1974, XII/I, 58-61.

207

Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Ġlk Çağ ve Asya-Afrika Devletleri III, 1. Baskı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990, ss. 470-473; Zeyrek, a.g.e., 1999, ss. 15-18. 208 Gürcülerin “Speri (Seber/Saper/Ġspir)”, Yunanlıların “Harpasos” diye tesmiye ettiği “Çoruh Nehri” de ismini bölgeye yerleĢen “Çol/Çor” adlı Kıpçak boyundan almıĢtır. Her ne

“Burası da, Ġber‟lerden (Kartvel) tamamıyla baĢka bir kavim ile meskûn idi.” demektedir.209 Ayrıca Yılmaz Öztuna: “Acaristan bölgesi, Acara denen Türk

asıllı Gürcülerin 210

yaĢadığı Çoruh boylarıdır” diyerek konuya açıklık getirmiĢtir.211

Türk tarihçisi Zeki Velidi Togan da Acaralıların Türk olduğunu, lakin yukarıda da ifade ettiğimiz gibi M.S. VII. yüzyılda Kartvellerle karĢılaĢtıktan sonra GürcüleĢtiklerini (yani KartvelleĢtiklerini), 212 bunlara Acarî ismini buralara sonradan gelip hükümranlık etmiĢ ve onların arasında eriyip gitmiĢ olan Ağaçerilerin vermiĢ olduğunu söylemektedir. Ona göre Ġran ve Azerbaycan‟da Türkmenlerin bir oymak ismi Acarlu iken Ağacerili Ģeklinde yazılmaktadır. 213

Zira bu isim tarihte ilk kez 456‟da Bizans kronikçisi Priscus‟ta “Akhats-Tsir‟oy/Ağaç-Çir‟ler” Ģeklinde geçmekte ve “Ağaç-Adamı, Orman-Adamı” yani “geçimini ağaç iĢleriyle sağlayan adam” mânasına gelmektedir.214 Muhtemeldir ki “Acarlu/Ağacerili” kelimesiyle irtibatlı olarak Ahıska, Artvin, Ardahan ve Posof halkı bu bölgeye kısa Ģekliyle “Ecere”, halkına da “Ecereliler” demektedir. Ġlaveten Ahıskalı Türkler eskiden beri

kadar Gürcü yazarlar Doğu Karadeniz bölgesindeki Türkçe isimlerin XIV. yüzyıldan öteye gitmediğini iddia etseler de, Türk boy/uruklarından isimlerini alan “Çıldır Bölgesi” ve “Çoruh Nehri” bu görüĢü çürütmektedir. Ayrıca Kırzıoğlu bu adın Sakaların büyük bir kolu olan “Çor-uk”dan geldiğini ve “Çor-lar” anlamını ihtiva ettiğini vurgulamaktadır. Bkz: Maries Felicite Brosset, Histoire de La Georgie I (Gürcistan Tarihi I), 1. Baskı, Academie Imperiale des Science, Petersburg 1849, s. 33; M. Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı-Kür ve Çoruk

Boyları‟nda Kıpçaklar, 1. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1992, ss. 24, 172; M.

Fahrettin Kırzıoğlu, “Selçuklu Fetihlerinden Önce Doğu Anadolu Türk Boy ve Oymaklarından Kalma Dağ ve Su Adları”, Türk Yer Adları Sempozyumu Bildirileri, 11-13 Eylül 1984, Ankara 1984, ss. 89-90; Abdülmecit Doğru, Yukarı Kür Boylarının Yer Adları Üzerine Bir

AraĢtırma, 1. Baskı, TDAV Yayınları, Ġstanbul 1985, ss. 21-22; Ġbrahim Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz‟de Türkler, 1. Baskı, Serander Yayınları, Trabzon

2004, ss. 32-33.

209 Mirza Bala, “Gürcistan”, ĠA, Ġstanbul 1964, IV, 839. 210

Öztuna, “Acaralılar, Kıpçakların neslinden fakat dil bakımından Gürcü Müslüman bir kavimdir.” demektedir. Bkz: Öztuna, a.g.e., 1990, s. 472. Gürcü kavramıyla ilgili ileride ayrıntılı bir Ģekilde bilgi verilecektir.

211 Öztuna, a.g.e., 1990, s. 472.

212 Ġlgili sayfalar için bkz: A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine GiriĢ, 3. Baskı, Enderun Kitabevi, Ġstanbul 1981, ss. 114, 149, 170-171, 258.

213 Konuyla ilgili daha geniĢ bilgi için bkz: Togan, a.g.e., 1981, s. 258; A. Zeki Velidi Togan, “Azerbaycan”, ĠA, Ġstanbul 1961, II, 99; Yıldız, a.g.e., 2006, ss. 85-86.

yakın iliĢkiler içinde olan bu Müslüman halka, hiç bir zaman “Gürci”215

veya “Kartvel” dememiĢ, bölge için de “Acaristan” değil, yukarıda da ifade edildiği üzere sadece “Ecere” 216

tabirini kullanmakla yetinmiĢtir.217

Kanaatimizce de Acaralılar Kartvel‟den ziyade içlerinde Kıpçak boyunun da var olduğu bir Türk kavminin bâkiyesidir. Yine bazı tarihçilerin yukarıda zikri geçen Ağacerileri Hazarlardan sayması, 218

Hazarların da Kıpçaklar içerisinde eriyip gitmesi yani KıpçaklaĢması, 219

Ġbnü‟l-Esir‟in 514/1120 yılı olaylarından bahsederken“Hazarlar Gürcülerdir” demeyip

“Gürcüler Hazarlardır ( ُ وَسوَ ٌْا ُُُ٘وَٚ ،ُج ْرُىٌْا)” demesi220, Osmanlıların Kıpçak

Atabeglerini “Gürcü (Kıpçak) Beyleri”221 olarak ifade etmesi bu tezimizi desteklemektedir. Ayrıca Oğuznâmeler‟de Kanglı222 ve Kıpçaklarla beraber

“Ağaç-eri (Akaceri)” 223

adlı bir kavimden bahsedilmektedir.224 Ormanları kendileri yurt edinen Oğuzlara verilen bu isim de, konumuzla irtibatlı olması açısından (Ağaçeri-Ağacerili-Ecereli) ayrıca araĢtırılmaya değer bir

215 Zira Ahıskalılar, Gürcistan‟ın “Ortodoks Kartvel Halkı” için “Gürci” etnik adını kullanmaktadırlar. GeniĢ bilgi için bkz: Orhan Uravelli, Ahıska‟dan Çıktım Yola, 1. Baskı, Erkam Yayınları, Ġstanbul 2017, s. 266-267.

216

Uravelli, a.g.e., s. 264; Azad Dadayev, “Lehce-yi Erzurum‟da Ahıska Ağzı-2”,

http://www.ajansahiska.com/makale/lehce-yi-erzurumda-ahiska-agzi-2-m88.html, EriĢim

Tarihi (25.01.2018).

217 Ayrıca Zeyrek, konuyla ilgili geniĢ bir araĢtırma yaparak bu meseleyi açığa kavuĢturmuĢtur. Bkz: Yunus Zeyrek, Acaristan ve Acarlar, 1. Baskı, y.y., Ankara 2001, ss. 9-26.

218 Necib Asım-Mehmed Arif, Osmanlı Tarihi I, 1. Baskı, Matbaa-i Orhaniye, Ġstanbul 1335, s. 40.

219

Kuzgun, a.g.e., s. 40-41.

220 Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil fi‟t-Târîh, 1. Baskı, Dâru‟l-Küttâbü‟l-Arabî, Beyrut 1417/1997, VIII, 652.

221 Dündar Aydın, Erzurum Beylerbeyliği ve TeĢkilatı: KuruluĢ ve GeniĢleme Devri (1535-

1566), 1. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1998, ss. 72-73.

222

Kanglı, KâĢgarlı Mahmud döneminde yaĢamıĢ Kıpçak beyinin ismidir. Zira “Divanü Lugati‟t-Türk”te “Kanğlı” Ģeklinde geçmekte ve “Kıpçaklardan büyük bir adamın adıdır” ibaresi yer almaktadır. Bkz: KâĢgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it-Türk (Çeviri), 5. Baskı, çev., Besim Atalay, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2006, III, 379. Ayrıca Kanglı isminin doğuĢu hakkında geniĢ bilgi için bkz: Tufan Gündüz, Oğuz Kağan Destanı, 4. Baskı, Yeditepe Yayınları, Ġstanbul 2017, s. 48.

223 XVI. yüzyıl tahrir kayıtlarında “Cemâat-i Tahtacıyân” adı altında geçen ve “Orman Adamı” anlamına gelen “Ağaç-Eri” kavmi ve onların tarihi hakkında geniĢ bilgi için bkz: Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy TeĢkilâtı - Destanları, 2. Baskı, Ankara Üniversitesi Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara 1972, ss. 147; 157; 159; 174; 293; Faruk Sümer, “Ağaç-Eriler”, Belleten, Cilt XXVI, Sayı 103, Temmuz 1962, ss. 521-528; Faruk Sümer, “Tahtacılar”, DĠA, Ġstanbul 2010, XXXIX, 436-437.

224

Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi I, 5. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2010, ss. 168, 202; Neriman Görgünay Kırzıoğlu, “Edremit Doyran Köyü Tahtacı Türkmenlerinde Geleneksel Evlenme Adetleri”, I. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo-Kültürel Yapısı (Tahtacılar) Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara1995, 133-135.

mevzudur.225 Ġlaveten bölgede 1268‟den 1578‟e kadar tam 310 yıllık Ortodoks Kıpçak Atabegler Hükümetinin varlığı ve 1578‟de bölge Osmanlıya ilhak olduktan sonra Acara‟nın da, bütünün bir parçası olarak Ahıska/Çıldır Eyaletinin bir sancağı haline gelmesi yukarıyı destekler mahiyettedir.226 Günümüzde merkezi Batum Ģehri olan Acara‟da yaklaĢık 400.000 Hanefî Müslüman nüfus yaĢamaktadır.227

2.4.2. Nogay Türkleri

Altın Orda Hanlığı‟nın dağılma sürecinde ortaya çıkan Türk topluluğu olarak bilinen Nogay Türkleri, Kuzey Kafkasya‟da yaĢayan Kıpçaklara mensup halklardan birini teĢkil etmektedir.228 Kesin olmamakla beraber topluluğun adının Altın Orda229

emirlerinden Nogay‟dan geldiği ileri sürülmektedir.230 Zira konuyla ilgili araĢtırmaları bulunan Caferoğlu da “Siyasi ve etnik bir ad

225 Mehmet Kıldıroğlu, Kırgızlar ve Kıpçaklar: IX. Asrın Ġkinci Yarısından XVI. Asra

Kadar Kırgızlar ve Kıpçakların Etno-Siyasi ĠliĢkileri, 1. Baskı, Türk Tarih Kurumu

Yayınları, Ankara 2013, s. 201. Ayrıca Ağaceri isminin doğuĢu için bkz: Gündüz, a.g.e., 2017, ss. 49-50. Moğollar‟da da buna benzer bir uygulama söz konusudur. Onlar da ormanda yaĢayan kabileleri “Orman Halkı” anlamında “Hoyin-irgen” diye telakki etmiĢlerdir. Bkz: Boris Y. Vladimirtsov, Moğolların Ġçtimai TeĢkilatı: Moğol Göçebe Feodalizmi, 1. Baskı, çev., Abdülkadir Ġnan, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1944, s. 63; Ögel, a.g.e., 2010, s. 202.

226 1631 yılında hazırlanan Koçi Bey Risalesinde sancakların sayı, içerisinde Acara da olmakla on üç olarak gösterilmektedir. Bkz: Koçi Bey Risalesi, 1. Baskı, hzl., Ali Kemali Aksüt, Vakit Matbaası, Ġstanbul 1939, s. 102; Tsisana Abuladze-Miheyil Svanidze, “„Defter-i Caba-i Eyalet-i Çıldır‟a Dair Ġlk Bilgiler”, VIII. Türk Tarih Kongresi: (Ankara 11-15 Ekim 1976) Kongreye Sunulan Bildiriler, cilt II, Ankara 1981, ss. 1033-1036.

227

Zeyrek, a.g.e., 1999, s. 18; Yıldız, a.g.e., 2006, s. 86.

228 Kıpçak uruk ve boylarından oluĢan Nogay boy adları için bkz: Nesrin Güllüdağ, “Nogay Türkleri”, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, XX, 556. Baddeley ise Nogayları sekiz ana kabileye ayırmakta ve en önemli boyunun da Kara Nogaylar olduğunu söylemektedir. Bkz: Baddeley, a.g.e., s. 68.

229

Altın Orda Devleti‟nin adı, her ne kadar bazı eserlerde “Altın Ordu” olarak geçse de doğru olanı Altın Orda‟dır. Ayrıca devletin temellerinin “Cuci” veya “Coci Han” tarafından atılmıĢ olmasından dolayı Doğu kaynaklarında bu devlet “Cuci Ulusu” olarak da geçmektedir. Ancak 1290‟larda “Orda” adı ortaya çıkmıĢtır ki, bu kelime Cuci Ulusu‟nun sonuna kadar kullanılmıĢ, hatta daha sonra da devam etmiĢtir. Türk ve Moğol dillerinde “Orda” kelimesi ezelden beri mevcut olup, baĢlangıçta “otağ”, “yurt”, “han yurdu”, “saray yurdu” anlamında kullanıldığı da bilinen bir gerçektir. Zira XIV. yüzyıl seyyahlarından Ġbn Battuta‟da hanın otağı Ģöyle tasvir edilmektedir: “Özbek Han, süslenmiĢ olağanüstü bir „altın otağ‟da oturur. Otağ, altın yapraklarla kaplı ağaç çubuklarından yapılmıĢtır. Ortasında ayakları gümüĢ, üstü değerli taĢlarla süslü bir taht mevcuttu.” Daha geniĢ bilgi için bkz: Ġbn Battuta, Ġbn Battuta Seyahatnamesi, 1. Baskı, haz., Mümin Çevik, Bilge Kültür Sanat Yayınları, Ġstanbul 2015, ss.

240-258; Mehmet Saray, “Altın Orda Hanlığı”, DĠA, Ġstanbul 1989, II. 538-540; Ġlyas Kamalov, “Altın Orda Devleti‟nin Adı Üzerine”, Türk Dünyası AraĢtırmaları, Sayı 141, Aralık 2002, Ġstanbul 2002, ss. 115-120.

230 Mehmet Alpargu, “Nogaylar”, DĠA, Ġstanbul 2007, XXXIII, 202-204. Daha geniĢ için bkz: Sami Nogay, Nogay Türkleri, 1. Baskı, y.y., Ankara 1997, ss. 9-16.

olan Nogay kelimesi, Cengiz Han‟ın büyük torununun adıdır”231

demekle bu görüĢü desteklemektedir. Dolayısıyla Nogay, üstün kabiliyeti, büyük teĢkilatçılılığı sayesinde Altın Orda Devletinin en üst mevkilerine çıkmıĢ ve bu büyük baĢbuğa tâbi olan Türklerde Nogay ismini almıĢtır.232

Nogay halk tabakasının esas unsurunu Kıpçak Türkleri oluĢturmaktadır. Zira Nogaylarla ilgili geniĢ araĢtırmaları bulunan Moğol tarihçilerinden Howorth da Nogayları, Kanglı 233 , Uz ve Peçenek Türk boylarından

saymıĢtır.234

Öte yandan kendilerine has önemli bir edebî birikimleri olduğu bilinen235 ve Kıpçak Türkçesinin bir kolunu teĢkil eden Nogayca, farklı lehçelerden oluĢmakta ve Nogay, Kara Nogay, Ak Nogay olmakla üç lehçeye ayrılmaktadır.236

Abdullah ibn Rıdvan‟ın Tevarih-i DeĢt-i Kıpçak isimli eserinde Nogaylar, “Nogay Zümresi” baĢlığıyla geçmekte ve karakteristik özellikleriyle ilgili Ģu bilgiler yer almaktadır: “Rüzgâr gibi hızlı giden olarak tanımlanan bu

topluluk (zümre), çoğunlukla Tatarlar237

ile iĢbirliği yapar. Seçkin adamlara

sahiptirler. Tatar hanları tarafından bölünmüĢtür.”238

231 Caferoğlu, a.g.e., s. 45.

232

Nogay, a.g.e., s. 9.

233 DeĢt-i Kıpçak‟ta Cuci Ulusu‟nun siyasi tarihinde önemli yeri olan Kanglılar, Oğuz-Kıpçak karıĢımı bir Türk boyudur. Kanglılar hakkında daha geniĢ bilgi için bkz: Osman Yorulmaz,

GeçmiĢten Günümüze Kanglı Türkleri, 1. Baskı, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul 2012, ss. 37-42,

156-159; Sercan M. Ahincanov, Türk Halklarının Katalizör Boyu: Kıpçaklar, 1. Baskı, çev., KürĢat Yıldırım, Selenge Yayınları, Ġstanbul 2009, ss. 237-238.

234 Caferoğlu, a.g.e., s. 45.

235 Mehmet Alpargu, Nogaylar, 1. Baskı, DeğiĢim Yayınları, Ġstanbul 2007, ss. 215-221. 236

Bilge, a.g.e., s. 15.

237 Burada Tatarlardan maksat Kırımlı Türklerdir. Kanaatimizce Kıpçak bâkiyesi olan Kırımlıları “Tatar” diye telakki etmek doğru bir yaklaĢım değildir. Avrupalı tarihçiler, XVIII. yüzyılda bütün göçebe halklara Latince “ġeytan” anlamına gelen “Tartarus/Tartar” diyorlardı. Ruslar ise “Tatar” adı ile bütün “Müslüman” Türkleri kasdediyorlardı. Bu mânada Gürcüler de Osmanlılara “Tatar” diyorlardı. Bu kullanımdan hareketle bugün Gürcistan‟da, özellikle de Ahıska bölgesindeki Türklere hitaben “Müslüman mısın?” anlamında “Tatrebi/Tatrevi” ibaresi kullanılmaktadır. Bu da mezkûr “Tatar” kelimesiyle irtibatlı olup Balkanlar‟da “Türk Oldu = Müslüman Oldu” mânasında hâlâ canlılığını koruyan bir kullanımdır. Bkz: Kırzıoğlu, a.g.e., 1993, s. 86; Tuncer Gülensoy, M.Ö. 4500-M.S. XIII.

Yüzyıllar Arasında Barbar Türkler, 2. Baskı, Akçağ Yayınları, Ankara 2011, s. 404;

Fahrettin Çiloğlu, Gürcülerin Tarihi: Dilden Dine, Edebiyattan Sanata, 1. Baskı, Ant Yayınları, Ġstanbul 1993, s. 13; Ahmet Niyazov, “Tarihe SerzeniĢ”,

http://www.ahiskalilar.org/portal/modules.php?name=Kose_Yazilari&file=yazi_oku&sid=11, EriĢim Tarihi (04.06.2016). Öte yandan tarihî seyir içerisinde Tatarlar‟la ilgili farklı görüĢler ileri sürülmüĢtür. ġöyle ki; KâĢgarlı Mahmud Tatarları Türk boylarını sayarken Yabagûlarlan

DeĢt-i Kıpçak‟ta yaĢayan, farklı gruplardan meydana gelen topluluk özelliği gösteren Nogaylar, XVI. yüzyılın ortalarında Büyük Orda ve Küçük Orda olarak ikiye ayrılmıĢlardır. ġöyle ki; aĢağı Ġdil‟in sol yakası ile Yayık nehri arasında Büyük Nogaylar, Ġdil‟in sağ yakası ile Kuban-Azak bölgesinde ise Küçük Nogaylar yaĢamlarını sürdürüyorlardı.239

Günümüzde özerk bir bölge veya Cumhuriyetleri olmayan Nogaylar,240

Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti, Dağıstan ve Çeçenistan‟da yaĢamaktadır.241

2.4.3. Karaçay Türkleri

Kuzey Kafkasya‟da yaĢayan diğer Türk topluluğu Karaçaylılardır. Her ne kadar bazı kaynaklarda önemli bir farklılık olmadığından dolayı Karaçaylılar ve Malkarlılar (veya Balkarlılar) hakkında tek baĢlık altında bilgi verilse de,242 biz burada farklı baĢlıklar altında ele almayı uygun gördük. Netice itibariyle sonra, Kırgızlardan önce zikretmiĢtir. Eser‟de ismin mânası verilmemiĢ ama Tatarla irtibatlı olabileceği tahmin edilen “Tat” sözünün “yabancı, Müslüman olmayan, Farslı, Acem, Farsça konuĢan” anlamlarına geldiği bildirilmektedir. Bkz: KâĢgarlı, a.g.e., 2006, I, 36, 349, 454, 483, 486; II, 3, 216, 280, 281, 294; Kıldıroğlu, a.g.e., ss. 166-168. Ayrıca Ġbnü‟l-Esîr Moğolları “Türklerin bir kolu ( ثِنْرتُّزٌا وَٓثِِ عٌر ثِ وَو عٌ ْٛؤَ ُُْ٘وَٚ )” olarak “Tatar” diye telakki ederken, Kurat Tatarları “MoğollaĢmıĢ Türkler” diye nitelendirmektedir. Bkz: Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., 1417/1997, X, 333- 335, 354; Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk

Kavimleri ve Devletleri, 1. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1972, s. 119. Bunun aksine “Moğolların Gizli Tarihi”nde ise Tatarlar‟la Moğollar iki ayrı kavim (kabile) olarak geçmektedir. Zira Rubruk‟ta da Moğolların Tatar olarak anılmaktan hoĢlanmadığını vurgulamaktadır. Bkz: Moğolların Gizli Tarihi (YazılıĢı: 1240), 2. Baskı, çev., Ahmet Temir, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara , 1986, ss. 82-84; Rubruk, a.g.e., s. 56. Özdemir de bilinenin aksine Moğollarla Tatarların birbirine düĢman iki ayrı kabile olduğunu söylemekte ve “her Tatar Moğol‟dur, fakat her Moğol Tatar değildir” diyerek konuyla ilgili görüĢünü ifade etmektedir. Bkz: H. Ahmet Özdemir, Moğol Ġstilâsı: Cengiz ve Hülâgû Dönemleri, 1. Baskı, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul 2005, ss. 37-43. Ayrıca Tatar adı hakkında geniĢ bilgi için bkz: Rubruk,

a.g.e., ss. 14, 21, 33; Mehmet Maksudoğlu, Osmanlı Tarihi: 1299-1922, 2. Baskı, Ensar

Yayınları, Ġstanbul 2011, ss. 285, 521-530; V. Viladimiroviç Barthold, Orta Asya Türk

Tarihi Dersleri, 1. Baskı, çev., Hüseyin Dağ, Çağlar Yayınları, Ankara 2004, ss. 36, 87, 132-

133, 148, 155-156. Ayrıca Ģunu da ifade edelim ki, VIII. yüzyılda yazılmıĢ ve Türk tarihi açısından önem arz eden “Orhun Âbideleri”nde “Dokuz Tatar” ve “Otuz Tatar” isimli bir kavimden bahsedilse de, bununla ilgili olarak da kesin bir sonuca varılamamıĢtır. Daha geniĢ bilgi için bkz: Orhun Âbideleri, 1. Baskı, haz., Muharrem Ergin, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul 1970, ss. 1, 18, 20, 26, 31; Bahaeddin Ögel, “Tatar”, ĠA, Ġstanbul 1974, XII/I, 50-56; Özkan Ġzci, “Tatar Adı Hakkında”, Emel, Sayı 117, (Mart-Nisan) Ankara 1985, ss. 11-20; Faruk Sümer, “Tatarlar”, DĠA, Ġstanbul 2011, XL, ss. 168-170.

238 Abdullah ibn Rıdvan, Tevarih-i DeĢt-i Kıpçak an Hıtta-i Kırım veya Tevarih-i Tatar

Hanan-ı Kadim ve Ahval-i DeĢt-i Kıpçak, 1. Baskı, haz., M. Akif Erdoğru, Selçuk Uysal,

Ege Üniversitesi Basımevi, Ġzmir 2012, s. 7. 239

Bilge, a.g.e., s. 15. 240 Tavkul, a.g.m., s. 505. 241 Alpargu, a.g.m., s, 203.

Elbrus dağının bir yamacında Karaçaylılar, diğer yamacında Malkarlılar yaĢamasıyla iki ayrı coğrafi bölgeden bahsetmekteyiz. Hatta Türkologlar ve bazı tarihçiler dillerinin Kıpçak dil grubuna girmesi hasebiyle, etnik bakımdan Karaçay ve Malkarları birbirinden ayırarak, Malkarların menĢe itibariyle Kıpçaklara dayandığını ifade etmektedirler. 243

ġunu da ilave edelim ki, Karaçaylılar ve Malkarlılar aynı kültür ve tarihi paylaĢan bir Türk kavmidir.244

Dolayısıyla Karaçay ve Malkar adları bu boyun yaĢadığı iki bölgenin coğrafi adlarını teĢkil etmektedir. Ahıskalı Türkler245

için de yanlıĢ bir kullanım olan “Ahıska Türkleri” tabirinde de olduğu gibi “bu adlara etnik bir anlam yükleyerek Karaçaylar ve Malkarlar (Balkarlar) Ģeklinde kullanmak doğru bir ifade biçimi değildir. Zira doğru olanı Karaçaylılar ve Malkarlılar biçimindeki

ifade tarzıdır.”246

Kafkasya halkları arasında Türk unsurunun en önemli bölümünü meydana getiren ve yukarıda da ifade edildiği gibi dil, örf, âdet, din, içtimaî teĢkilât, folklor, edebiyat ve tarih itibariyle bir birine çok yakın olan Karaçaylılar ve Malkarlıların temelini de, aynen birçok Kafkasya halklarında olduğu gibi Hun, Bulgar, Hazar ve Kıpçak247

kavimleri oluĢturmaktadır.248

Karaçay isminin menĢei ve Karaçay Türklerinin boy adlarıyla ilgili olarak da farklı rivayetler mevcuttur. O rivayetlerden birinde Karaçay isminin, boyun efsanedeki lideri Karça veya Karaçaydan geldiği ileri sürülmektedir.249 Bazı rivayete göre ise aslen Kırımlı olan Karaçaylılar XV. yüzyıldan sonra

243 Ahmet Caferoğlu, “Kafkasya Türkleri”, Türk Kültürü, Yıl IV, Sayı 38, Ankara 1965, s. 47; Türk Ansiklopedisi, “Karaçaylar”, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1974, XXI, 265; Hayati Bice, Kafkasya'dan Anadolu‟ya Göçler, 1. Baskı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1991, s. 77; Gökbel, a.g.e., ss. 156-157.

244 Caferoğlu, a.g.e., ss. 48-50. 245

Bugün Ahıskalı Türkler için de yanlıĢ Ģekliyle “Ahıska Türkleri” tabiri kullanılmaktadır. Zira bir boydan, bir soydan veya bir aĢiretten değil, Ahıska coğrafyasında yaĢamıĢ olan Türklerden söz ediliyorsa “Ahıskalılar” ve ya “Ahıskalı Türkler” ifadesinin daha maksada uygun olacağı kanaatindeyiz.

246

Ufuk Tavkul, Kafkasya Dağlılarında Hayat ve Kültür, 1. Baskı, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1993, s. 14.

247 Kıpçak Karaçay benzerliği için bkz. Tavkul, a.g.e., ss. 22-29; Bahaeddin Ögel,

Ġslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi: Orta Asya Kaynak ve Buluntularına Göre, 2.

Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1984, ss. 289-297. 248 Tavkul, a.g.e., ss. 27-.30. Bilge, a.g.e., s. 14.

249 Mahmut Aslanbek, Karaçay ve Malkar Türklerinin Faciası, 1. Baskı, Çankaya Matbaası, Ankara 1952, s. 7.

Kırımdan gelerek Kafkasya‟ya yerleĢmiĢlerdir.250

Kırım Türklerinin menĢeinin de Kıpçaklara dayandığı bilinen bir gerçektir.

Karaçay ismine Osmanlı kaynaklarında XVI. yüzyılda, Rus ve Avrupa kaynaklarında ise XVII. yüzyılda rastlansa da mezkûr halkın XV. yüzyıldan önceki tarihleriyle ilgili ayrıntılı bilgiye henüz ulaĢılamamıĢtır.251

Caferoğlu mezkûr eserinde konuyla ilgili olarak Ģu bilgilere yer vermektedir: “Karaçaylıların eski ve gerçek tarihleri hakkında, Ģimdilik kesin bir bilgimiz yoktur. Kuman-Kıpçak‟lardan geldikleri iddia edilmektedir. Klaproth‟a göre bunlar Kuma bozkırından göçüp, kendilerinin Mingitav, yani „Tanrı Dağları‟ adını verdikleri Elbruz eteklerinde ve Kursuk, Kuban ve