• Sonuç bulunamadı

A. HABER

1. Mütevâtir Haber

Tevâtür kelimesi; sözlükte (V-T-R) “رتو” kelimesine dayandırılmakta olup,

yalnız, tek, çifti olmayan anlamlarıyla birlikte kin, intikam ve katl sebebiyle oluşan zulüm gibi anlamlara gelmektedir.613 Sözlükte bu kelime, peş peşe gelmek, ard arda olmak anlamında da kullanılır. Aynı kökten gelen “et-Tevâtür” kelimesi de peşi peşine gelmek anlamındadır. Fakat buradaki peşi peşine geliş fasılalarla olmaktadır.614 Istılahî manada mütevâtir, genelde birbirine yakın anlamları ifade eden

değişik şekillerde tarif edilmiştir. Hatîb, mütevâtir haberi; “yalan üzere birleşmeleri âdeten muhal olan bir topluluğun rivayet ettiği haberdir” şeklinde kısa ve özlü bir şekilde tanımlamıştır.615 Hatîb’in bu tarifine yakın veya ilave tariflerle, mütevâtir

haberi tarif edenler de olmuştur. İbnu’s- Salâh (ö. 643/1245) mütevâtir haberi: “Doğrulukları kesin olarak bilinen kimselerin nakletmiş oldukları haberdir”616

şeklinde tarif ederken, İbn Hacer’e (ö. 852/1448) göre ise mütevâtir hadîs: “ Yalan üzere birleşmeleri âdeten mümkün olmayan kalabalık bir topluluğun baştan sona yine kendileri gibi bir topluluktan rivayet ettikleri ve istinad ettikleri şeyin his ve müşâhade olduğu, ilim ifade eden haberdir”617 Tâhir el-Cezâirî (ö. 1338/1920) ise

610 Hatîb’in kendisinden sonraki hadis usûlcüleriyle olan “haber” konusundaki bu karşılaştırma onun,

sadece el-Kifâye’siyle değil de diğer eserleriyle birlikte ele alınarak yapılmıştır. Çünkü “haber” konusuna el-Kifâye’de çok az yer verilirken Bağdâdî’nin diğer bir eseri olan el-Fâkîh’inde konuya daha geniş şekilde yer verilmiştir. Müellifin ayrıca haber-i vâhid konusuna eserinde geniş şekilde yer verdiğiyle ilgili olarak bkz. Ertürk, Mustafa, “Haber-i Vâhid”,DİA, XIV, 352.

611 İbn Hazm, Ali b. Ahmed b. Saîd b. Hazm el-Endûlisî (ö. 456/1063), el-İhkâm fî usûli’l-ahkâm, (I-

VIII), thk. Ahmed Muhammed Şâkir, Dâru’l-Âfâki’l-Cedîde, Beyrut, ts., I, 104-138.

612 Daha geniş bilgi için bkz. Abdülcebbâr, Şerhu’l- Usûli’l-Hamse, s.768; Bakıllânî, Temhîd, I, 434-

437.

613 İbn Manzûr, Ebu'l-Fadl Muhammed b. Mükerrem b. Ali Cemâlüddin İbn Manzûr, Lisânu’l-arab,

V, 274, İbnü’l Esîr el-Cezerî, en-Nihâye, V, 147, 148; Zebidî, Tâcü’l Arûs, XIV, 337.

614 İbn Manzûr, Lisânu’l-arab, V, 275; Cezâirî, Tevcîhü’n-nazar, I, 108. 615 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 32.

616 İbnu’s- Salâh, Ulûmu’l-Hadîs, s.267.

617 İbn Hacer, Nuhbetü’l-fiker fî mustalahi ehli’l-eser, thk. Abdülhamîd b. Sâlih b. Kâsım Âl A’vec

121

mütevâtir haberi; “Yalan üzerine anlaşmaları adeten mümkün olmayan çok sayıdaki kişiler tarafından mahsûsâta dair rivayet edilen haberdir” şeklinde tanımlar618

Hadis usûlü tarihi çerçevesinde mütevâtir haber ele alındığında, hadis usûlü

kitaplarındaki klasik tanıma mutabık bir şekilde mütevâtir haberi ilk tanımlayan kimsenin Hatîb olduğunu görülür. Daha önceki hadis usûlü müelliflerinden olan er- Râmehürmüzî’nin (ö. 360/971) hadis usûlüne dair ilk kitabı olan el-Muhaddisü’l-

fâsıl beyne’r-râvî ve’l-vâ’î adlı kitabında mütevâtir haberle ilgili bir bilgi yer

almamaktadır. Hâkim en-Neysâbûrî’nin (ö. 405/1014) Ma’rifetü ulûmi’l-hadîs adlı eserinde de mütevâtir hadîsle ilgili bir bilgiye rastlayamadık. Hâkim en- Neysâbûrî’nin mütevâtiri daha önce kullandığı söylenmişse de619 bunun ıstılâhi

manada kullanılan mütevâtir olmadığı iddia edilmiştir.620

Buna ilaveten alimler arasında bazı hadislerin mütevâtir olup olmaması hususunda farlı görüşlerin de olduğu görülmektedir. Mesela bazılarının mütevâtir dediği “ىون ام ئرمإ لكل امنإو تاينلاب لامعلأا امنإ” “Ameller niyete göredir, kişi neye niyet ederse ona ulaşır…”621 hadisi622 Ma’rifetü ulûmi’l-hadîs’de meşhûr hadis olarak

geçmektedir.623 İbnu’s-Salâh624 da bu hadisin mütevâtir olmadığı kanaatindedir. Nevevî625, Irâkî626 de aynı görüştedir. Ayrıca bazı kaynaklarda lafzi veya manevi mütevâtir olarak geçtiği halde diğer bazı kaynaklarda bunun mütevâtir olmadığını, ya da “ameller niyetlere göredir” hadisinde olduğu gibi mütevâtir olduğu söylenen bu hadisin meşhûr olduğunu belirten âlimler, bu hadisleri tek tek vermişler ve mütevâtir

618 Daha geniş bilgi için bkz. Cezâirî, Tevcîhü’n-nazar, I, 108. 619 es-Suyûtî, Tedrîbu’r-râvî, II, 626.

620 Hâkim en-Neysâbûrî’nin mütevâtir kelimesini kullandığı yer için bkz. Hâkim en-Neysâbûrî, el- Müstedrek ale’s-Sahîhayn, III, 10.

621 Buhârî, Bed’u’l- vahy, 1; İmân, 41; Nikâh 5; Talâk, 11; Eymân, 23; Hîl, 1, Itk 6; Müslim, İmârat,

155; Ebû Dâvûd, Talâk, 11, Fedâilu’l-cihâd, 16, Nesâî, Tahâret, 59; Talâk, 24; Eymân, 19; İbn Mâce, Zühd, 26; Müsned, I, 25, 43.

622 Bu hadise mütevâtir diyenlerle ilgili bkz. el-Kettânî, Nazmu’l-Mütenâsir, s. 24-28.

623 Bu hadis ve mütevâtir olarak kabul edildiği halde en-Neysâbûrî’nin Ma’rifetü ulûmi’l-hadîs’inde

meşhûr olarak geçen diğer hadisler için bkz. Hâkim Hâkim en-Neysâbûrî, Ebû Abdullah el-Hâkim Muhammed b. Abdullah b. Muhammed Ma’rifetü ulûmi’l-hadîs, s. 92, tsh. es-Seyyid Muazzam Hüseyn, Dâru’l- kütübi'l-ilmiyye, Beyrût, 2. Baskı, 1977/1397.

624 İbnu’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadîs, s. 268, Nureddîn Itr, Menhecü’n-nakd fî Ulûmi’l-hadîs, Dâru’l-fiker,

III. Baskı, Dımeşk, Suriye, 1418/1997, s. 404.

625 Nevevî, et-Takrîb s. 86.

626 Irâkî, Ebu'l-Fadl Zeynüddîn Abdirrahîm b. El-Hüsyn b. Abdurrahman b. Ebî Bekr b. İbrahim (ö.

806/1404), et-Takyîd ve’l-izâh şerhu Mukaddimetü İbnu’s-Salâh, thk. Abdurrahmân Muhammed Osmân, Mektebetü's-Selefî, Medine, 1969, s. 83, 84, 100-102.

122

olmama sebeplerini eserlerinde nedenleriyle birlikte delillendirmişlerdir. Bunlardan “لادتعلااو عوكرلاو مارحلاا يف ةلاصلا يف نيديلا عفر” “Namaza başlarken, rükuya giderken ve rükudan doğrulurken elleri kaldırma”627 ile ilgili hadisi, mütevâtir olduğu iddia

edilen hadislerin toplandığı en geniş eserlerin başında gelen el-Kettânî (ö. 1345/1927)’nin en-Nazmu’l-Mütenâsir adlı eserinde müellif, Suyûtî (ö. 911/1505)’nin bu hadisi 23 farklı sahâbî’den naklettiğini belirtmiştir.628 Bazı hadis

âlimlerinin mütevâtir olarak değerlendirdiği, buna karşın diğer bazı hadis âlimlerinin de bu rivâyetlerin mütevâtir olmadığını söylediği hadislere vermiş olduğumuz “ameller niyetlere göredir” ve “namazda elleri kaldırmak” ile ilgili örnekler sadece tartışma konusu olan hadislerden bir kaçıdır.629

Bir hadisin mütevâtir mi yoksa değil mi olduğuna dair sebepler de âlimlerce tartışma konusu olmuş, mütevâtir hadisin tanımıyla ilgili içeriğe sahip bazı kavramlar üzerinden de hadîsin mütevatirliğiyle ilgili tartışmalar uzayıp gitmiştir. Biz burada, âlimlerce bir hadisin mütevâtir olup olmadığına dair tartışmalar hususunda detaylara girmekten ziyade, mütevâtir hadisle ilgili üzerinde durulması gereken tanım farklılıklarına ve az da olsa, bu farklılıkların sebeplerine değindik.630

a. Hatîb’in Mütevâtir İle İlgili Görüşü

Hatîb, mütevâtir hadisle ilgili bilgileri en geniş şekilde el-Fakîh ve’l-

mütefakkih ile el-Kifâye adlı eserinde ele almıştır. Diğer eserlerinde ise mütevâtir

hadisle ilgili tatmin edici bir bilgiyle rastlayamadık. Hatîb’in, hadis usûlü konularını en geniş ve düzenli bir şekilde ele aldığı eseri olan el-Kifâye’ye baktığımızda Hatîb’in 3. babda “Haberlerin taksîmi” adlı başlık altında haberin tanımını yaptıktan

627 Buhârî, Ezân 83, 86, 115, 116, 144, 145; Müslim, Salât, 22, 24, 26, 54; Tirmizî, Salât, 189; Nesâî,

İftitâh 1, 2, 3, 107, 139, 187; İbn Mâce, İkâme, 15, Ebû Dâvud, Salât, 117; Muvatta, Salât, 19. Bu hadis verdiğimiz yerlerden hariç değişik/farklı lafız ve ifadelerle daha birçok yerlerde geçmesine rağmen biz sadece bunlarla yetindik.

628 el-Kettânî, Nazmu’l-Mütenâsir, s. 85.

629 el-Kettânî’nin Nazmu’l-Mutenâsir adlı eserinde mütevâtir hadis olarak geçtiği halde diğer

hadisçiler tarafından mütevâtir olarak kabul edilmeyen hadisler ve bunların mütevâtir olmadığıyla ilgili deliller için bkz. Kırbaşoğlu, M. Hayri, İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi, s. 101-108.

630 Mütevâtir hadisin tanımı, kapsamı, niteliği ve mütevâtir hadis etrafında yapılan diğer bazı

tartışmaları ve farklılıkları özlü bir şekilde ele alan çalışmalardan biri de Bilal Saklan’ın “Mütevâtir Hadisler ve Meseleleri” adlı yüksek lisan tezidir. Yine Bilal Saklan aynı tezden yararlanmak suretiyle

“Mütevatir” adlı da bir makale kaleme almıştır. Bkz. Saklan, Bilal, Mütevâtir, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 5, s. 197. Konya, 2006.

123

hemen sonra “mütevâtir haberi” tarif etmektedir. Zaten Hatîb buradan itibaren klasik hadis usûlü kitaplarında görüldüğü şekilde hadîs usûlü konularına girmiş oluyor. Buraya kadar verdiğimiz usûl konuları ise normalde hadîs usûlü kitaplarında görmeye alışık olmadığımız konularla başlıyor. Mesela; müellif ilk bâba “ Sünnetin teşrî bakımından Kitab’a eşitliğini bildiren haberler” ile başlayıp daha sonra 2. babda “Sünnetin, Kitab’ın umûmî hükümlerini tahsîs, mücmelini tefsîr ve beyân etmesi” konusuna giriyor.631 Müellif 3. babda ele aldığı “mütevâtir” hadisi; “yalan üzere

birleşmeleri âdeten muhal olan bir topluluğun rivayet ettiği haberdir ”632 şeklinde

tarif ediyor. Mütevâtirin tanımını verdikten sonra da, mütevâtir haberin “zarûrî ilm” ifade edeceğini belirtiyor. Daha sonra haberi; “doğru olduğu bilinen, yanlış olduğu bilinen ve doğruluğu ve yanlışlığı bilinemeyen” şeklinde üç kısma ayıran Hatîb, mütevâtir haberi “doğru olduğu bilinen haber” kısmına dahil ediyor. Müellif, tevâtüren gelmediği halde aklen doğru olduğu bilinebilen; “dünyanın sonradan yaratılması, yaratıcının ispatı ve mucizeyle desteklenmiş peygamberlerin verdiği bilgilerin de tıpkı mütevâtir haber gibi zarûrî ilim ifade ettiğini, çünkü bunların doğruluğunu aklın gerektirdiğini söylüyor.633

Burada şunu ifade etmeliyiz ki “mütevâtir” kavramı hadis usûlcülerinden çok, kelamcıların ve usûl-i fıkıhçıların araştırma alanına girmiştir. İbnu’s-Salah da bu konuyu ilk defa ele alan kimsenin Hatîb olduğunu söylemiş, onun ifadelerinden yola çıkarak müellifin, mütevâtir haber konusunda usûl-i fıkıhçılara ve kelamcılara tâbi olduğunu belirtmiştir.634 Yukarıda, haberlerin taksiminde ele aldığımız şekliyle

Hatîb’in haberi üç kısma ayırması ve açıklaması, onun bu konuda kelamcılardan etkilendiğinin açık bir göstergesidir. Çünkü; kelamcılardan olan Bakıllânî’nin (ö. 403/1012) Temhîd adlı eserinde “haberlerin kısımları” başlığı altında haberleri üçe

631 Hatîb el-Bağdâdî’nin el-Kifâye adlı eserinde ilk iki bâba, hadîs usûlünün direkt olarak konusu

olmayan “ Sünnetin teşrî bakımından Kitab’a eşitliğini bildiren haberler” ile “Sünnetin, Kitab’ın umûmî hükümlerini tahsîs, mücmelini tefsîr ve beyân etmesi” konularına girmesi ve kitabına bu iki babla başlaması onun yaşadığı devirde hadîse ve hadîsçilere karşı olan bir takım tenkid ve hareketlerden dolayıdır denilebilinir. Bununla ilgili bkz. Kahraman, Hüseyin, el-Hatîb el-Bağdâdî ve

el-Kifâye’si, UÜİFD., Sayı 7, Cilt 7, s. 471, Bursa, 1998. 632 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 32.

633 Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., s. 32. 634 İbnu’s-Salâh, Ulûmu’l-Hadîs, s. 267.

124

ayırmış635, Hatîb de bu bilgileri hemen hemen aynı şekilde nakletmiştir.636 Müellifin,

mütevâtir haberi anlatırken genelde diğer konularda olduğu gibi konuya senetli rivâyetleri vererek girmemiş, aksine direkt olarak haberin kısa bir tanımı, daha sonra da mütevâtir haberin tanımıyla başlamıştır.637 Bu ise Hatîb’in burada vermiş olduğu

bilgilerin tamamen kendisine ait olduğu izlemini doğurmuştur. Oysa yukarıda da değindiğimiz gibi her ne kadar da müellif, konuyu anlatırken alıntı yaptığına dair bir kitap ismi zikretmeyip, senet vermese de, hem işlediği konuyu üç başlık altında ele alması, hem de örneklendirme biçimi, bilgilerin kendisinden önceki kelamcılara dayandırıldığının bir göstergesidir.

Hatîb, el-Kifâye’sinde kısaca değindiği “mütevâtir” kavramıyla ilgili olarak; “yalan üzerinde bir araya gelmeleri âdeten mümkün olmayan bir topluluktan, bu topluluğun vermiş olduğu haberde bir şüphenin olmayacağından, mütevâtir haberin ilm-i zârûrî ifade edeceğinden bahsetmiştir. 638

Bunun yanında müellifin, bir hadis usûlü kitabı olmaktan ziyâde fıkıh usûlü kitabı olma özelliği taşıyan “el-Fakîh ve’l-mütefakkih” adlı eserinde de mütevâtir ile ilgili bazı bilgilere ulaştık. Müellif burada mütevâtir haberi lafzî ve ma’nevî olmak üzere ikiye ayırmış ve Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicreti, Medine’de vefâtı, defni, onun Medine’deki mescidi, minberi, Sahâbe’yi övmesiyle ilgili rivâyet edilen haberler, Hz. Peygamber’in Ashabına gösterdiği dostluğu, Ebû Cehil ve diğer müşriklerle karşı karşıya gelmesi, onun Kur’an’a olan ta’zîmi, ve müşriklere karşı Kur’an ile meydan okuması, Kur’an’ın nüzûlü ile onlara cevap vermesi, namazların sayısı, rükünleri ve tertîbi, zekat, oruç ve haccın farz oluşu ile ilgili gelen rivayetleri lafzî yolla gelen mütevâtir haber kısmına ait örnekler olarak vermiştir.639 Hatîb,

manevî mütevâtiri “ verdikleri haberde ilim vâki olan kalabalık bir topluluğun rivâyeti” şeklinde tarif ediyor. Fakat daha sonra verilen haberin niteliğine değinerek;

635 Bakıllânî, Temhîd, I, 434-437.

636 Bağdâdî el-Kifâye’sinde mütevâtir haberi anlatırken Kelamcılarda olduğu gibi haberleri taksîmât

altındaki verdiği örnkeler ve kullandığı lafızlar neredeyse Kelamcıların kullanım ve örnekleriyle aynı özellikleri taşımaktadır. Krş. Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 32-33; Bakıllânî, Temhîd, I, 434-437; Abdülcebbâr, Şerhu’l- Usûli’l-Hamse, s. 768; İbn Hazm, el-İhkâm, I, 104-138.

637 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 32-33. 638 Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., s. 32-33. 639 Bağdâdî; el-Fakîh ve’l-mütefakkih, I, 276.

125

o haberlerden her birinin hükmen diğerlerinden farklı olmasına rağmen, hepsinin tek bir manaya geldiğini, böylece, manevi olarak rivâyet edilen haberin de lafzî mütevâtir gibi olduğunu belirtiyor.640

Manevi mütevâtir olmakla birlikte lafzî mütevâtir mertebesinde olan bu haberlere de şu misalleri veriyor: Büyük bir topluluğun, sahâbe’nin haber-i vâhid ile ameline dair rivâyeti ki, burada hükümler farklı, hadislerde değişik olmasına rağmen bu rivâyetlerin hepsi âdil bir kimsenin vermiş olduğu haber-i vâhid ile ameli içine alır. Hz. Peygamber’in mucizelerinin geliş yollarından biri de bu şekilde olmuştur. Hz. Peygamber’in elindeki bir dal parçasının Allah’ı tesbîhi, hurma kütüğünün inlemesi, parmaklarından su fışkırması, az olan yemeği çoğaltması, ağzındaki suyu çoğalması için püskürtmesi ve kullanıldığı halde suyun eksilmemesi, hayvanların onunla konuşması641 örneklerini bu şekilde özet olarak veren Hatîb, daha sonra buna

benzer birçok örneğin olduğunu da söyleyerek bu şekilde gelen mütevâtir haberin çokluğunu vurgulamaktadır. Müellif konunun devamında, haberleri ilim ifade eden topluluğun sayısının bilinemeyeceğini ve onların sayıları hususunda aklî ve şerîʻ bir delilin olmadığını iddia etmektedir. Buna ilaveten el-Bağdâdi konunun devamında şunları söylüyor: “Fakat biz biliriz ki sayı az ise onların verdiği haber ilim ifade

etmez, eğer haberi verenlerin sayısı çok ise verdikleri haber ilim ifade eder ve onların haber verdikleri şeylerin zarûri olduğunu bilmiş olmaları, ittifaken onlardan yalanın vâki olmayacağı ve bu hususta bir araya gelmeyecekleri kesin olmalıdır. Çünkü biz biliyoruz ki, bu şekilde kendilerinde bir eksiklik olan topluluğun verdikleri haberle ilim vâki olmaz.”642

Hadis usûlü âlimlerinin “mütevâtir” tanımlarında da gördüğümüz gibi, bir haberin mütevâtir olabilmesi için bazı şartlar ileri sürülmüştür. Bunların bazılarında âlimler ittifak etmiş, bazılarında ise görüş ayrılıklarına düşmüşlerdir. Âlimlerin üzerinde ittifak ettikleri en önemli hususlardan biri, haber verenlerin, yalan üzerine birleşmelerini aklen muhal kılacak bir sayıya ulaşmalarıdır.643 Fakat nicelik

bakımından ele aldığımızda bahse konu olan sayıda ittifak olmadığını görürüz. Haber

640 Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., I, 277. 641 Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., I, 277. 642 Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., I, 277.

126

verenlerin sayısının iki kişi olmasını söyleyenlerin yanı sıra diğer bazı âlimlerden bu sayının, üç kişi, dört kişi, on iki, kırk gibi bir sayı olması gerektiğini ileri sürenlerden tutun da söz konusu sayının bir beldeye sığmayacak kadar çok olması gerektiğini ileri sürenler de olmuştur. Bu sayıları şart koşan âlimler, gerekli gördükleri sayıya da Kur’an’dan bazı ayetleri dayanak göstermişlerdir.644 Hatîb ise eserlerinde mutlak bir

sayıdan söz etmekten ziyade bir topluluktan bahsetmektedir.645 Buna ilaveten,

müellif daha önce de zikrettiğimiz gibi, haberleri ilim ifade eden topluluğun sayısının bilinemeyeceğini ve onların sayıları hususunda aklî ve şerîʻ bir delilin olmadığını iddia etmektedir.646 İbn Hacer de Kur’an’dan getirilen bu delillerin bir faydasının

olmadığını söyleyerek Hatîb’in bu görüşünü desteklemiştir.647 Subhi es-Sâlih de

mütevatiri tarif ederken yapılacak en doğru hareketin; adedini tayin etmeye kalmaksızın sadece yalan üzere birleşmesini aklın kabul etmediği bir topluluğun rivayet ettiğini göz önünde bulundurmanın doğru olduğunu belirtmiştir.648

Mütevâtir haberle ilgili olarak âlimlerin tartışmış olduğu diğer bir konu da mütevatir hadisin sayısıdır/miktarıdır. Bu hususta da âlimler arasında farklı kanaatler vardır. Genelleyecek olursak; hiç mütevâtir hadis olmadığını söyleyenlerin yanında,649 çok sayıda mütevâtir hadis olduğunu söyleyen âlimler650 de olmuştur.

Fakat esas tartışma, lafzî ve manevî mütevâtir sayıları üzerinde yoğunlaşmıştır. Daha doğrusu âlimler mutlak bir mütevâtir hadisin adedini tartışmaktan ziyade hadisin lafzî mütevâtir mi yoksa manevî mütevâtir mi olduğu üzerinde görüş ayrılıklarına düşmüşlerdir. Bu görüş ayrılıklarından mütevellid, mütevâtir hadis sayısı odaklı diğer bir tartışma âlimler arasında sürüp gitmiştir. Lafzî mütevâtir; belli bir konudaki rivâyetlerin, aynı lafızlarla nakledilmesidir.651 İbnu’s-Salâh lafzî mütevâtirin652 az

644 İbn Hazm, el-İhkâm, I, 105.

645 Hatîb el-Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 32.

646 Hatîb el-Hatîb el-Bağdâdî, el-Fakîh ve’l-mütefakkih, I, 277. 647 İbn Hacer, Nüzhetü’n-Nazar, s. 38.

648 Subhi es-Sâlih, a.g.e., s. 123. İbn Hazm da el-İhkâm adlı eserinde şart koşulan bütün bu sayıların

delillerinin olmadığını söylemiştir. Daha geniş bilgi için bkz. İbn Hazm, el-İhkâm, I, 105.

649 el-Kettânî, İbn Hibbân’ın (ö. 354/965) ve Hâris’in (ö. 282/295) mütevâtir hadis olmadığını iddia

ettiklerini belirtmektedir.

650 İbn Hacer, Nüzhetü’n-nazar, s. 48; Subhi es-Sâlih, a.g.e., s. 123.

651 Cezâirî, Tevcîhü’n-nazar, I, 133; Nureddin Itr, Menhecü’n-nakd fî Ulûmi’l-hadîs, s. 405.

652 İbnu’s-Salâh her nekadar da Ulûmu’l-Hadîs’inde Lafzî kelimesini kullanmadan direkt olarak

127

olduğu iddiasını; “bunun bir misalini göstermesi istenen kimse çok müşkil durumda kalır” sözleriyle vurgulamış,653 böylece lafzî mütevâtirin bulunamayacak kadar nâdir

olduğunu iddia etmiştir.654 Buna da “Kim bana kasten yalan isnad ederse

cehennemdeki yerini hazırlasın”655 hadisini örnek göstermiştir. Nevevî de mütevâtir

hadisin çok az olduğu görüşündedir.656

Mütevâtir hadisin az olduğunu iddia edenlerin aksine bazı âlimler de bizzat hadîs-i nebevîde bir hayli lafzî mütevâtirin bulunduğunu teyid ederler657 ve buna delil olarak da; ayın yarılması, “kim bana bile bile yalan isnad ederse…” hadis-i şerifini, şefâat, hurma kütüğünün inlemesi, mest üzerine mesh, isrâ ve mi’râc ve benzeri hadisleri ileri sürerler. 658 İbn Hacer de mütevâtir hadisin bol miktarda

olduğunu iddia etmiştir.659 Hâtib’in eserlerine baktığımızda ise, müellifin mütevâtirle

ilgili bir sayı vermediğini ama kanaatimizce hadisler içerisinde birçok mütevâtirin olduğu görüşünden yana olan âlimlere katıldığını görürüz. Hatîb her ne kadar da sayı verip direkt olarak mütevâtir hadislerin çokluğunu savunmasa da özellikle el-Fakîh

ve’l-mütefakkih adlı eserinde; namazların sayısı, rükunleri, erkânı ve tertîbi, zekat,

oruç ve haccın farz oluşu ile ilgili gelen rivayetleri lafzî yolla gelen mütevâtir haber kısmına ait örnekler olarak vermiştir.660 Bunun yanında müellif; Hz. Peygamber’in

elindeki bir dal parçasının Allah’ı tesbîhi, hurma kütüğünün inlemesi, parmaklarından su fışkırması, az olan yemeği çoğaltması, ağzındaki suyu çoğalması için püskürtmesi ve kullanıldığı halde suyun eksilmemesi, hayvanların onunla konuşması gibi hadisleri de manevi mütevâtire örnek olarak vermiştir.661 Mütevâtir

hadisin hiç olmadığını söyleyenlerle, çok az sayıda üç-beş mütevâtir olduğunu savunanlara karşı Hatîb’in vermiş olduğu mütevâtir hadisler azımsanamayacak

eserinde bununla Lafzî mütevâtirin kastedildiği kanaatindedir. Bizim de kanaatimiz bu doğrultudadır. Krş. İbnu’s- Salâh, Ulûmu’l-Hadîs, s. 268-269, Subhi es-Sâlih, a.g.e., s. 123.

653 İbnu’s- Salâh, a.g.e., s. 268-269. 654 Subhi es-Sâlih, a.g.e., s. 123.

655 Buhâri, İlim 38; Cenâiz 33; Edeb 109; Müslim, Zühd 72; Ebû Dâvûd, İlim 4; Tirmizî, Fiten 70;

İbn Mâce, Mukaddime 4; Dârimî, Mukaddime 25, 26. 656 Nevevî, Takrîb, s. 85. es-Suyûtî, Tedrîb, II, 621.

657 Subhi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, s. 123.

658 Bu konudaki verdiğimiz hadisler ve konuyla ilgili diğer hadisler hakkındaki açıklamalar için bkz.

es-Suyûtî, Tedrîb, II, 629-631.

659 İbn Hacer, Nüzhetü’n-nazar, s. 48.

660 Daha geniş bilgi ve diğer örnekler için bkz. Hatîb el-Bağdâdî, el-Fakîh ve’l-mütefakkih, I, 276.