• Sonuç bulunamadı

LOJĠSTĠK YÖNETĠMĠ HAKKINDA GENEL BĠLGĠLER

II. Destekleyici Lojistik Faaliyetler ve Maliyetleri i. Üretim Planlaması Faaliyeti ve Maliyeti

2.8. LOJĠSTĠK SÜREÇTE ORTAYA ÇIKAN DĠĞER UYGULAMALAR

İşletmelerde lojistik süreç, hammadde, yarı mamul ve nihai mamuller ile bunlara ilişkin bilgilerin üretim noktasından tüketildiği son noktaya kadar akışını kapsayan geniş bir süreçtir. Bu sürecin etkin ve ekonomik bir şekilde işlemesi, süreç içerisinde bir takım uygulamaların gerçekleştirilmesi ile mümkündür. Yalın lojistik, üçüncü parti lojistik, dördüncü parti lojistik, yeşil lojistik ve tersine lojistik bu uygulamalardan bir kaçıdır. Lojistik sürecin etkinliğine yönelik bu uygulamalarla ilgili açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.

2.8.1. Yalın Lojistik

Günümüzün rekabet koşullarında en kaliteli malın, en ucuz fiyata üretilmesi yeterli olmamakta, aynı zamanda üretilen bu ürünlerin en hızlı bir şekilde ve doğru yerde tüketicilere ulaştırılması da gerekmektedir. Lojistik sürece ilişkin söz konusu amaçları gerçekleştirebilmek, bu sürecin etkin bir şekilde yönetilmesi ile mümkündür. İşletmeler lojistik sürecin etkinliğini arttırmak için zaman, kaynak, para ve enerjideki israfları ve kayıpları ortadan kaldırmaları bir başka ifadeyle lojistik yapılarını yalınlaştırmaları/sadeleştirmeleri gerekmektedir. Bu paralelde yalın lojistik, “istenilen hizmet düzeyinde ve en düşük maliyetle, hammaddenin, süreç içi stokların

ve bitmiş mamullerin fiziki yerleşimlerini ve hareketlerini kontrol etmek için tasarlanan ve yönetilen sistemlerin oluşturulmasında kullanılan gelişmiş bir yetkinlik” olarak ifade edilebilir (Güzeldal, agis, 2015). Yalın lojistiğe ilişkin felsefe,

ilk olarak 1950 yılında Japon işletmeleri tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Yalın lojistik, tam zamanında üretim sistemi üzerine inşa edilmiş bir uygulamadır (Sánchez ve Pérez, 2001: 1438).

78

İşletmeler lojistik süreçte ortaya çıkan israfların ortadan kaldırılması, tedarikçiler ile eş zamanlı akışın sağlanması, üretim ve tedarikçi seçme, sipariş verme vb. maliyetlerin en aza indirilmesi, şeffaflığın sağlanması, tedarikçiler ile karşılıklı iş birliği yapısının kurulması, müşterilere hızlı cevap verebilme yeteneğinin geliştirilmesi, belirsizliğin ve riskin yönetilmesi, tedarikçi işletmeler ile ana işletme arasında stratejik ortaklıklar kurulması, yaratıcılığın ve bilgi paylaşımının arttırılması için yalın lojistik tekniklerine başvurmaktadır (Çelepçıkay, 2014: 43-44).

İşletmelerin lojistik süreçlerinin etkinliğini arttırmada üçüncü parti lojistik, dördüncü parti lojistik, milk-run sistemi, çapraz sevkiyat sistemi, özelleşmiş taşıma şebekeleri, ambar yönetim sistemi ve tedarikçi kontrolündeki stok yönetimi gibi yalın lojistik teknikleri kullanılabilmektedir (Tekin, 2013: 63).

2.8.2. Üçüncü Parti Lojistik (3 PL)

Literatürde “dış kaynak kullanımı” ve “sözleşmeli lojistik” kavramlarıyla da ifade edilen üçüncü parti lojistik (3 PL), işletmelerin gerçekleştirdiği lojistik faaliyetlerin tümünü ya da bir kısmını, lojistik alanda uzmanlaşmış işletme dışındaki bir lojistik hizmet sağlayıcıya devretmesi olarak ifade edilebilir (Şahin ve Berberoğlu, 2011: 35). Üçüncü parti lojistik ilişkisinde 3 taraf (parti) bulunmaktadır. 3PL kavramında birinci parti, nakliyeci veya tedarikçi, ikinci parti alıcıdır. Üçüncü parti ise, verdiği hizmetin bir marka adı olmasa da lojistik hizmetlerin taşeronluğunu yaptığı ve komisyoncu olarak görev üstlenen bir işletmedir (Gülen, 2005: 31).

İşletmeler küresel değişime uyum sağlayabilmek, rekabet baskısını azaltmak, ana faaliyet alanı üzerine odaklanmak, teknolojik yenilikleri takip etmek ve yararlanmak, lojistik faaliyetlerin kalitesini arttırmak, kaynakların yeniden dağılımını sağlayarak riski azaltmak, yatırım maliyetlerinden kaçınmak ve lojistik maliyetlerini azaltmak gibi nedenlerden dolayı dış kaynak kullanımını tercih etmektedirler (Tülüce, agis, 2015). İşletmeler söz konusu nedenleri göz önünde bulundurarak lojistik faaliyetleri ile ilgili dış kaynak kullanımına karar verdiklerinde, bu kararların gerçekleşmesini sağlayacak aşamaları iyi bir şekilde ele almalı ve yönetmelidirler.

Dış kaynak kullanım süreci işletmeden işletmeye farklılık gösterse de, bu süreçte üzerinde görüş birliği oluşturulan aşamalara aşağıda yer verilmiştir (Öz, 2011: 105-113).

79

i. Dış kaynak kullanımına gereksinim duyulması,

ii. İşletmenin değerlendirilmesi,

iii. Dış kaynak kullanımına karar verilmesi, iv. Dış kaynak kullanma stratejisinin belirlenmesi, v. Teklif formunun hazırlanması,

vi. Alternatif tedarikçi işletmelerin değerlendirilmesi, vii. Alternatif tedarikçi işletmeler arasında seçim yapma, viii. Tedarikçi işletme ile sözleşme yapılması ve

ix. Tedarikçi işletme ile etkin bir iletişim ağının kurulması.

Dış kaynak kullanım sürecinde yukarıda belirtilen aşamalardan geçen ve uygulayan işletmeler, lojistik maliyetlerinde azalma, lojistik faaliyetlerin kalitesinde artma, işletmede bulunmayan yetenekler için uzmanlık ve kaynak sağlama, müşteri isteklerine daha hızlı ve esnek cevap verebilme, talep dalgalanmalarından etkilenmeyi en alt seviyeye indirme, sabit maliyetleri değişken maliyetlere çevirmeye olanak sağlama, rekabet için gerekli bilgi ve iletişim teknolojisini elde etme gibi faydalar sağlamaktadır. Dış kaynak kullanımının işletmeye sağladığı bu avantajların yanı sıra bazı dezavantajları da bulunmaktadır. İşletmelerin lojistik faaliyetlerinde dış kaynak kullanması, müşterileri ile iletişimlerinin zayıflamasına ve müşteri üzerindeki kontrollerinin azalmasına, işletmeler için hayati öneme sahip olan bilgilerin lojistik hizmet sağlayıcıları tarafından rakip işletmelere sızdırılmasına ve lojistik hizmet sağlayıcıların anlaşma taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle işletmenin mali zorluklar yaşamasına neden olabilmektedir (Yıldız, agis, 2015).

2.8.3. Dördüncü Parti Lojistik (4 PL)

Günümüzde birçok işletme dış kaynak kullanımının işletmeye sağladığı avantajların farkına varmış ve temel yetenekleri dışındaki işlemleri bu alanda uzmanlaşmış işletmelere devretmiştir. Ancak, küreselleşme ile birlikte artan rekabet, işletmelerin tedarik zincirleri içerisindeki işlemlerin daha da karmaşık hale gelmesine neden olmuş, işletmelerin üçüncü parti lojistik hizmet sağlayıcılardan aldıkları hizmetler yetersiz kalmaya başlamıştır. Üçüncü parti lojistik hizmet sağlayıcılar sadece taşıma ve depolama faaliyetleri üzerine yoğunlaşmakta, müşterilerin uzun

80

vadeli ve çok boyutlu ihtiyaçlarını yerine getirememektedir. Bu durum lojistik hizmet üreticileri arasında yeni bir kavram olan Dördüncü Parti Lojistik (4 PL)’ in doğmasına yol açmıştır (Çakırlar, 2009: 89).

4 PL kavramı literatürde ilk olarak 1996 yılında Arthur Andersen tarafından kullanılmıştır. Lojistik yönetimi ile ilgili bu yeni kavram, herhangi bir işletmenin ve 3 PL hizmet sağlayıcılarının faaliyetlerini birbirleri ile bütünleştirmek ve yönetmek amacıyla ortaya çıkmıştır (Ener, 2010: 41). Bir başka ifadeyle 4PL işletmeleri,

“kapsamlı lojistik hizmetleri sunmak amacıyla kendi organizasyonlarının kaynaklarını, yeteneklerini ve teknolojisini, bütünleşik hizmet sağlayıcılarıyla bir araya getiren ve yöneten bütünleştiriciler” olarak ifade edilebilir (Saglietto, 2013:

104). 4 PL, üçüncü parti lojistikten farklı olarak işletmelerin süreçlerinin yeniden tasarlanması, geliştirilmesi ve organize edilmesini yönetmektedir (Ener, 2010: 42).

4 PL işletmelerinin müşterilerine sunduğu hizmetlere aşağıda yer verilmiştir (Vatansever, 2005: 11):

i. Taşıma hizmetlerinin yanında dağıtım ve depolama gibi diğer lojistik faaliyetleri de entegre bir biçimde sağlayabilmektedirler,

ii. Lojistik alanındaki değişmelerle birlikte organizasyonel konulardaki gelişmeleri de birleştirerek, işletme yönetimine sunabilirler,

iii. 4PL sağlayıcılar, çalıştıkları işletmelerin işlerini kısa bir süre içinde öğrenerek işletmelerin müşterileri için daha iyi lojistik çözümler üretirler, iv. 4PL işletmeleri güçlü teknolojik altyapılarıyla başarılı bir tedarik zinciri

uygulaması meydana getirirler.

4 PL işletmelerinin, müşterilerine sundukları yukarıda belirtilen hizmetlerin planlaması ve koordinasyon sürecini müşterileri ile birlikte yönetmeleri, tedarik zincirinin performansının artması bakımından önem taşımaktadır.

2.8.4. YeĢil lojistik

Son yıllarda teknolojinin hızlı bir şekilde gelişmesi, rekabetin artması, ürün yaşam sürelerinin kısalması, lojistik ağların daha karmaşık hale gelmesi, müşteri beklentilerinin artması vb. nedenler, işletmelerin lojistik stratejilerini yeniden gözden geçirmelerine ve lojistikte yeni bir kavram olan “yeşil lojistik” in ortaya çıkmasına

81

yol açmıştır (Büyüközkan ve Vardaloğlu, 2008: 69). Yeşil lojistik kavramı, ilk olarak 1996 yılında Michigan Eyalet Üniversitesi tarafından gerçekleştirilmiş olan bir araştırma sonucunda ortaya çıkmış olup lojistik süreç içerisinde yer alan her bir faaliyetin çevresel ve sosyal faktörler göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmesini ifade etmektedir (Zhou, 2009: 75). Yeşil lojistiğin temel amacı, çevreye duyarlı ürünlerin geliştirilmesi, geri dönüşümlerinin sağlanması, kaynakların etkin kullanılması, enerji, emisyonlar, kimyasallar, katı atıklar gibi her türlü atıkların çevreye olan olumsuz etkilerinden işletmelerin lojistik sürecinin arındırmasıdır (Büyüksaatçı, 2009: 13).

İşletmelerin lojistik süreçlerini çevresel bazlı sürdürmesi, pazardaki rekabetçi güçlerinin artmasını, gelirlerinin ve toplumun yaşam kalitesinin artmasını, müşteri memnuniyeti sağlamasının yanında iş hayatında da işletmeye yönelik pozitif algıyı güçlendirmeyi beraberinde getirmektedir (Korkankorkmaz, 2012: 15).

2.8.5. Tersine Lojistik

Son yıllarda doğal kaynakların hızla tükenmesi, çevreye duyarlılık anlayışının gün geçtikçe önem kazanması ve bu konuda yasal yaptırımların olması, işletmelerin günlük ve stratejik aktivitelerini gerçekleştirirken sosyal sorumluluk bilincinin daha da gelişmesine neden olmuştur (Büyüközkan ve Vardaloğlu, 2008: 66). İşletmeler sürdürülebilir faaliyetlerini sosyal sorumluluk ve maliyet bilinci çerçevesinde gerçekleştirirken lojistik süreç içerisinde yer alan nihai ürünleri tüketim noktalarından tekrar üretim noktalarına akışını gerçekleştirmeye başlamışlardır. Lojistik sürecin tersi yönde işleyen bu süreç “tersine lojistik” olarak ifade edilmiş ve literatürde,

“hammaddelerin, halen süreçte bulunan envanterlerin, bitmiş malların ve bunlar hakkında ki bilginin tüketim noktasından üretim noktasına tekrar değer elde etme veya düzgün bir şekilde elden çıkarma amacıyla verimli ve maliyet avantajlı akışını planlama, yürütme ve kontrol etme süreci” olarak tanımlanmıştır (Çekerol, 2013: 14).

Tersine lojistik ile ilgili ayrıntılı açıklamalara üçüncü bölümde detaylı bir şekilde yer verilmiştir.