• Sonuç bulunamadı

LOJĠSTĠK YÖNETĠMĠ HAKKINDA GENEL BĠLGĠLER

2.3. LOJĠSTĠĞĠN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

Tablo 2.3 incelendiğinde tedarik, üretim ve dağıtım lojistiği ile ilgili gerçekleştirilen faaliyetlerin temelde birbirine benzediği ancak kritik kullanıcı sektörleri, ilişkili olduğu birimler (kişiler/işletmeler/müşteriler) ve süreçte esas alınan odak noktalar açısından birtakım farklılıklar olduğu görülmektedir.

2.3. LOJĠSTĠĞĠN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

Lojistik kavram olarak yakın bir zamanda ortaya çıkmış olmasına rağmen bu kavramı ifade edebilecek olayların geçmişinin ilk insanlara kadar dayandığı bilinmektedir. İlk insanların çetin kış şartlarında hayatta kalabilmek için hayvanları avlamaları, yiyecek toplamaları, topladıkları yiyecekleri ileride kullanmak üzere mağaralarında kurutmaları, saklamaları ve bir yerden diğer yere taşımaları lojistik faaliyetlerin geçmişinin oldukça eski olduğunu göstermektedir (Coşkun, 2011: 3). Zaman içerisinde ekonomik ve sosyal hayatta yaşanan gelişmeler, insanların yerleşik hayata geçmesine, topluluk olarak yaşamaya başlamasına ve artık sadece kendi tüketimleri için değil, takas ve ticaret için üretim, depolama ve taşıma işlemleri yapmaya başlamışlarına neden olmuştur. Ticaret hayatında yaşanan bu gelişmeler ile birlikte yeni kıtalar, deniz yolları keşfedilmiş, karayolları iyileştirilmiş ve büyük limanlar inşa edilmiştir. Bu gelişmeler, lojistik faaliyetler üzerinde daha fazla durulmasına neden olmuştur (Kurtuluş, 2007: 4).

Lojistik faaliyetler yukarıda da ifade edildiği gibi çok uzun yıllardır ticaret hayatında yer almasına rağmen, kavram olarak lojistiğin ilk olarak askeri anlamda kullanıldığı bilinmektedir (Milli Eğitim Bakanlığı, 2011: 4). ABD’li Binbaşı Chauney B. Baker bir yazısında lojistiği, “savaş sanatının, orduların hareketi ve

gereksinimlerinin tedariki ile ilgili bilim dalıdır” şeklinde askeri bir fonksiyonu

tanımlamak için kullanmıştır (Dirik, 2012: 22).

Lojistik ilk olarak askeri alanda kullanılmakla beraber kavram olarak gerçek değerini II. Dünya Savaşı’ndan sonra bulmuştur (Milli Eğitim Bakanlığı, 2011: 4). II. Dünya Savaşı sırasında lojistiğin taşıma, depolama, koruma olarak orduya destek olması, lojistiğin askeri anlamda öneminin daha iyi anlaşılmasına neden olmuştur (Kaveh ve Samani, 2009: 15). Lojistik kavramının askeri alandan sivil hayata geçişi ise sanayi devrimi ile birlikte gerçekleşmiştir. Sanayi devrimi sonrası üretimde meydana gelen arz fazlası sonucu, hammaddelerin sanayileşmiş ülkelere taşınması ve

21

üretim sürecinden geçirildikten sonra tekrar tüketim noktalarına ulaştırılma ihtiyacı ile daha önceleri askeri alanda kullanılan lojistik, işletmeler tarafından kullanılmaya başlanmış, ancak bu dönemler de yeterli bir gelişim sağlayamamıştır (Çakırlar, 2009: 7). Dolayısıyla lojistik kavramı için 1950 yılına kadar olan dönem literatürde “uyuyan yıl” olarak yer almıştır (Gripsrud, Jajre ve Persson, 2006: 647). İşletmeler 1950’li yıllara kadar, üretim ve üretim süreçlerinin geliştirilmesine yönelik faaliyetlere daha fazla önem vermiş, lojistiği katlanılması gereken “zorunlu zarar” olarak görmüş ve nitelendirmişlerdir (Tseng, 2005: 1660). Bu dönemlerde işletmeler lojistik faaliyetlerini, fiziksel tedarik ve fiziksel dağıtım olmak üzere iki bölüme ayırmış ve söz konusu faaliyetleri de birbirlerinden bağımsız olarak yürütmüşlerdir (Yurt, 2004: 29). 1950-1960 yılları ise lojistik ile ilgili ilk değişimlerin yaşandığı ve işletmelerin lojistik faaliyetleri ile ilgili yeni fikirlerin ortaya atıldığı ve gelişmeye başladığı yıllar olmuştur (Gripsrud, Jajre ve Persson, 2006: 647).

1970’li yıllardan itibaren rekabetçi güçlerini arttırma ve maliyetlerini düşürme çabası içerisine giren işletmeler, lojistik faaliyetlerin sadece fiziksel tedarik ve dağıtımdan oluşmadığını; taşıma, stok takibi, paketleme, depolama vb. faaliyetlerin de lojistik faaliyetler kapsamında bulunduğunu ve bu faaliyetlerin ayrı ayrı olarak değil bütünleşik (entegre) olarak yürütülmesi gerektiğini fark etmişlerdir (Gürsoy, 2013: 11). İşletmeler lojistik faaliyetlerin eşgüdümüne yönelik sahip oldukları bu farkındalığı, 1990’lı yıllara kadar tam olarak hayata geçirememişlerdir. Dolayısıyla bu yıllarda işletmeler müşterileri ile arasındaki organizasyon yapısını geliştirememiş, bu durumda işletmelere stok seviyesinin yüksekliği ve ek maliyet olarak yansımıştır (Derinalp, 2007: 6).

1980’li yıllarda ise bilgisayar ve bilgi işlem teknolojilerinde yaşanan hızlı değişimler, lojistik sektörünün gelişmesine önemli ölçüde katkı sağlamıştır (Şahin ve Demir, 2003: 29). Bu yıllarda uzun mesafeleri hızlı bir şekilde kat edebilen büyük kargo uçakları, hızlı trenler, büyük hacimli yük gemileri, elleçleme makineleri, büyük tonajlı vinçler, GPS ile donatılmış taşıma araçları üretilmiş ve işletmeler tarafından kullanılmaya başlanmıştır (Çakırlar, 2009: 8). Lojistik araçlarda yaşanan bu teknolojik değişim sonucu, hem üreticiler hem de dağıtım merkezleri ürünleri müşterilerine daha etkili sunma noktasında avantaj sağlamışlardır (Cuturela ve Manole, 2013: 192).

22

1990’lı yıllarda ABD’de tarım ürünlerinin uzak ülkelere taşınması ihtiyacının ortaya çıkması sonucu, işletmeler müşterilerine yer ve zaman faydası sağlayabilmek için lojistik faaliyetleri işletmelerinde daha fazla desteklemişlerdir (Çakırlar, 2009: 7). Ayrıca bu yıllarda teknoloji kullanımının yaygınlaşması ile birlikte istek ve ihtiyaçları değişen müşteriler, kaliteli malları daha hızlı ve daha ucuza almak istemişlerdir. Müşterilerin tercihlerini etkileyen bu unsurları sağlayamayan işletmeler, rekabet edebilmek ve ayakta kalabilmek için üretim faaliyetlerini yeniden yapılandırma yoluna gitmişlerdir. Artık işletmeler merkezi, enine uyum sağlayan tek yerleşimli üretim tesislerinden, coğrafi olarak dağınık kaynak ağlarına dönüşmüştür (Durusu, 2011: 14). İşletmelerin üretim yapılarının değişmesi ve müşteri odaklı pazarlama anlayışını benimsemesi, işletmelerin lojistik faaliyetlerinin yönetilmesini gündeme getirmiş ve lojistik yönetimi 1990’lı yılların sonunda yeni bir çalışma alanı olarak üniversitelerde yerini almıştır (Çakırlar, 2009: 9).

2000’li yıllardan günümüze kadar olan dönemde lojistik yönetimi alanında çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. İşletmeler bu yıllarda tedarikçilerden müşterilerine doğru uzanan tedarik zinciri içerisindeki her bir halka ile arasındaki lojistik faaliyetleri bilgi işlem teknolojisi kullanarak gerçekleştirmektedir (Şahin ve Demir, 2003: 33). İşletmeler tedarik zinciri içerisindeki iletişimi sağlamak için Kurumsal Kaynak Planlaması I-II (Enterprise Resource Planning- ERP I-II), Müşteri İlişkileri Yönetimi (Customer Relationship Management-CRM) ve İşletme Zekâsı (Business Intelligence-BI) gibi matematiksel ve istatiksel tabanlı programlar kullanmaktadırlar. Bu programlar lojistik faaliyetlerin etkin bir şekilde planlanması, yürütülmesi ve kontrol edilmesini sağlayarak, işletmelerin rekabetçi gücünü arttırmaktadır (Akça, agis, 2014). Lojistik kavramına ilişkin yukarıda açıklanan tarihsel gelişim sürecini Tablo 2.4’deki gibi göstermek mümkündür.