• Sonuç bulunamadı

Madde 3. Abraşiye meclisine girecek şahıslarda aranan vasıflar:

4. HOLLANDA SÜRYANİ TOPLUMUNDA DİN VE KİMLİK

4.6. Kimlik İnşasında Dinin Rolü

4.6.6. Cemaat Olmada Kilise ve Dinin Rolü

4.6.6.2. Kilisenin Önemi

Turabdin’den çıkıp Hollanda’ya gelen Süryaniler belki de ilk defa kendilerininkinden farklı bir Hristiyanlık formuyla karşılaşırlar. Hollandalı olmanın Hristiyan olma anlamına gelmediğine ve aynı şekilde Hristiyan olmanın da tek bir geleneği takip etme anlamına gelmediğine şahit olurlar. Yerleştikleri ülkenin Hristiyanlık anlayışının kendi geleneklerine uymadığını ve neredeyse tamamen farklı

170

olduğunu anlamaları uzun sürmez. Zira Hollanda toplumunda sosyal hayatta din pek belirgin değil, aksine seküler bir anlayışla din “özel hayat” olarak kabul edilmekte ve nadiren konuşulmaktadır.486 Var olan Hristiyanların da çoğunlukla Protestan olması bu iki Hristiyan geleneğinin arasındaki farklılığın göz ardı edilemeyeceğini gösterir.

Buradaki Hristiyanların kendileri gibi oruç tutmadığını, dini bayramlara yeterince özen gösterilmediğini ve okullarda evrim teorisinin öğretildiğini görmeleri ilk başta Hollandalıları “daha az Hristiyan” olarak görmelerine yol açsa da peşi sıra kendi geleneklerini de sorgular hale gelirler.

Ortadoğu’dayken Süryaniler bulundukları köy veya şehirde aşağı yukarı homojen bir yapı oluşturmaktadır, aynı dili konuşmakta ve kilisenin önderliğinde hareket etmektedirler. Oysa Diasporada resim değişir ve homojen yapı yerini fazlasıyla heterojen bir yapıya bırakır. Aynı kiliseye devam etmelerine rağmen Süryani Ortodoks cemaatinin artık farklı kültürel arka planları olmakta ve farklı diller konuşmaktadırlar.

Türkiye’den gelenler çoğunlukla Turoyo, Türkçe ve Kürtçe; Suriye’den gelenler Turoyo ve Arapça, Irak’tan gelenler ise Sureth ve Arapça konuşmaktadırlar. Hollanda’daki Süryani Ortodoks cemaat de ağırlıklı olarak Türkiye’den gelenlerden oluşmaktadır. Net bir sayı vermek mümkün olmasa bile denilebilir ki Suriye’den gelenler beşte bir oranındadır. Dolayısıyla bu farklı etnik-kültürel arka plan cemaat içinde bazı sürtüşmeler doğurabilmektedir. Örneğin daha iyi bir eğitim aldıkları için Suriye’den gelen Süryaniler, ilk başlarda kilise yönetiminin kendilerinden daha az eğitimli Turabdin kökenli Süryanilerde olmasında bazı zorluklar olmuşlardır.487

Asuri-Arami tartışmalarına rağmen, Süryanileri bir arada tutan en güçlü bağ halen Kilisedir. Ve hangi kesimden olursa olsun hemen hemen bütün Süryaniler çocuklarını vaftiz ettirmekte, düzenli olmasa da kiliseye gitmekte, nikahını kilisede kıymakta ve kiliseye para toplandığında kendi payını vermektedir. Yine çoğu Süryani çocuğunu kilise okuluna göndermektedir.488

486 (…) Ama Avrupa’da birisinin dininden bahsettiğin zaman çok geri kalmış bir şeymiş gibi görülüyor. “Dindar mısın? Hangi dindensin?” tarzı sorular Avrupa’da çok demode, kişisel olarak görülüyor. Onun için insanlar pek birbirlerinin dinini sormuyorlar ama bilinçaltında ister istemez bu Yahudi’dir, bu Müslüman’dır, bu Budist’tir, bu Hristiyan’dır gibi yaklaşımlar söz konusu. (Y.T.)

487 Herman Teule, “Middle Eastern Christians and Migration”, Journal of Eastern Christian Studies, V. 54 Is. 1-2, 2002, p. 16.

488 Murre-van den Berg, “Religieuze en etnische identiteit van Syrisch-Orthodoxen uit Turkije en Syrië in Nederland”, p. 155.

171

Hollanda Abraşiyesi kurulduktan sonra yeni kiliselerin kurulmasına çok önem verilmiş ve özellikle dönemin Metropoliti Mor Julius Yeşu Çiçek bunun için büyük gayret sarf etmiştir. Kilisesiz cemaatleri ziyaret etmek, para toplamak için Abraşiye’nin sorumluluk bölgelerinde sayısız yolculuk yapan Mor Julius’un bu gayretleri kimileri tarafından büyük takdir görürken, açık bir tepki gösterenler de olmuştur. Bazıları da kilisenin bir ihtiyaç olduğunu ama bunun yanında toplumsal bilinçlenmeyi sağlamak için özellikle gençlere yönelik kültürel faaliyetlerin daha önemli olduğunu, genç nesil kaybedildikten ve kiliseye kazandırılmadıktan sonra yapılan kilise binalarının bu anlamda “gelir getirmeyen ölü bir yatırım” olarak değerlendirmiştir.489

Kolo Suryoyo dergisinde “Avrupa’ya göç eden Süryaniler neden yeni kiliseleri tesis ediyor?” sorusuna verilen bir cevap, Abraşiye merkezinin bu olaya bakışını özetlemektedir. Söz konusu dergide bu yazıyı yazanın kim olduğu bilinmese de metropolit onayı olmadan yayınlanmayacağı göz önünde bulundurulduğunda, buradaki açıklamaların aynı zamanda Mor Julius’un fikirlerini yansıttığı düşünülebilir.

“Turabdin’i terk eden Süryaniler, Hristiyanlığın en eski kilise ve manastırlarına sahipti. Gurbette kilisesiz ve manastırsız yaşamak onlar için çok zor çünkü geçici kiliselerle kendi dini ve örf ve adetlerini yerine getiremiyor, özel bir kiliseye sahip olan cemaat çok mutludur. Tabii ki bu projelere karşı da var, bunlar komünist veya kiliseye karşı kişilerdir. Avrupa’da yaşayan her Süryani aile, senede 300 alman markı öderse, senede iki yeni kilise inşa etmek zorluğunu giderir. Yeni kiliselerin inşaatına olan kardeş kiliselerin yardım ve alakaları memnuniyetle karşılanır.”490

Metindeki anlatım bozukluklarına rağmen Abraşiye yönetiminin bu konudaki düşünceleri gayet iyi anlaşılmaktadır. Yeni kiliselerin inşasına ve bunun için yüklü miktarda para toplanmasına karşı çıkan sivil toplum kuruluşları yahut bireyler de

“komünist veya kiliseye karşı” olmakla suçlanmıştır. Bu yöntemin de muhalifleri susturmanın kestirme bir yolu olduğunu anlamak zor değildir.

Anavatanda kiliseye ve din adamlarının açıktan eleştirisi nadirattan olsa da Avrupa’da işler değişmiş ve özgürlüklerin getirdiği bir ortamda kiliseye bazen yapıcı bazen de çok sert eleştiriler yöneltilmiştir. Bu eleştiriler hakkında birçok yazı kaleme alınmış, bazen de hakaret suçlamasıyla mahkemelere taşınmıştır.

489 Yusuf Çatı, “Gelir Getirmeyen Yatırım”, Shoeshoto Suryoyo, 1996/50, s. 31.

490 Kolo Suryoyo, 1990/74, s. 13.

172

Kilisenin geleneksel rollerini devam ettirmesinden duydukları memnuniyetsizliği dile getiren görüşmeciler olmuştur. Örneğin H.F. bu konuda şunları dile getirmektedir:

Düşünce ve işleyiş bakımından kiliseyi muhafazakar buluyorum. Hangi ülkede ve hangi zamanda yaşadığımıza bakmaları gerekir. Bence kilise sadece inançla meşgul olmalı, daha fazlasıyla değil. Bir hükümetimiz, yönetimimiz olmadığı için, bu rolü de kilise üstleniyor. Bütün gücü ellerinde bulundurmak istiyorlar.

Bana göre modern döneme uygun bir anlayış değil.

Kilisenin Süryaniler için önemine dair A.G., Süryanilerin dışardayken yabancı olduklarını hissetmelerine rağmen; kiliseye girdiklerinde bütün o renklerin, kıyafetlerin, insanların, onlara evde oldukları hissini verdiğini söyledikten sonra şunları ilave etmiştir:

Kilise, herkesin kendisini tanımladığı, birlik duygusunu yaşadığı bir enstitü, bir ev olarak çok önemli bir role sahip. Oradayken herkes Süryani Ortodoks Kilisesi’nin bir üyesidir. Bir parça güven ve kenetlenme hissini, anavatanın kokusunu ve rengini en çok kilisede yaşıyor ve tadıyorsun.(…) Farkında olmadan anavatanlarının kültürünü hissediyorlar. Gözlerini kapattıklarında Midyat’ta, köylerinde veya İstanbul’da oldukları duygusuna kapılıyorlar. Eski güzel günler...

Kilise, Süryaniler için sadece ibadetlerin ifa edildiği bir yer olmaktan daha fazla bir öneme sahiptir. Kilise onlar için dinin ve dilin korunduğu, insanların bir araya gelerek hasret giderdiği, sosyalleştiği, cemaat arasındaki bütünlüğün sağlandığı merkezdir.

Ben bahsettiğiniz bütün bu alanlarda kilisenin büyük bir rol oynadığını düşünüyorum. Bir aidiyet duygusu yaşatıyor size. Diğer taraftan kilise, kültür ve dil konusunda doğrudan veya dolaylı, bilinçli veya bilinçsiz olarak onu ayakta tutuyor. Kilisenin bu konuda epey rol oynadığını düşünüyorum. Her ne kadar mezhepsel olarak bir bölünmüşlük varsa da yapılan açıklamalarda hepimizin kardeş olduğu ve aynı kültürden geldiğimiz söylenerek “dini birlik” konusunda da etkili olduklarını düşünüyorum. (Y.T.)

Kimi görüşmeciler dinin, dolayısıyla kilisenin Süryaniler için ne kadar önemli olduğunu ve kiliseyi kimliklerinin bir parçası olarak gördüklerini özellikle vurgulamışlardır:

Diasporada bizleri bir arada tutan ve kimliğimizi belirleyen dört şey var;

köklerimiz, dilimiz, dinimiz ve tarihimiz. (E.İ.) Kimliğimiz ve aramızdaki bağdır. (S. Kaya)

Süryanilerin temeli, esası kilisedir. İsa’dan beri bir ülkemiz olmadı, bir yerde yaşayamayacak duruma gelince göç ettik. Her yere göç ettik ama gittiğimiz her yerde de kiliseler kurduk. Kiliseler olmasa kaybolurduk. (R.K.)

173

Süryanilerin büyük bir parçası, kilise olmasa Süryaniler de yok. Süryaniler dediğin kiliseye bağlı bir halk. Kilise yoksa lisan da yok, lisan yoksa eğitim de yok, eğitim yoksa kimlik de yok vs. Hepsi birbirine bağlı. (F.S.)

Bunun yanında Süryani etnik kimliği açısından kiliseyi hem bir imkan hem de bir engel olarak gördüklerini ifade eden görüşmeciler olmuştur:

Bir Süryani için kilise çok önemlidir. Bizim için her zaman en önemli kurum olmuştur. Tabi bu bizim kendimize ait bir devletimizin olmamasından da kaynaklanıyor. Kilise bir şekilde bizi bir arada tutuyor. Kilisesiz biz âdeta yokuz. Diğer yandan da kilise nedeniyle bağımsız bir ulus olamadığımızı da söyleyebiliriz. Çünkü kilise bize savaşmamamızı, boyun eğmemizi ve ayaklanmamamızı öğretmiştir. Tarihimizin bu kadar kanlı ve kıyımlarla dolu olmasının bir nedeni de budur işte. Savaşlarda kendimizi hiçbir zaman savunmadık. Karşı koymadığımız için neredeyse yok edildik. (A.T.)

S.C., Süryanilerin tarih boyunca kendilerini koruyabilmelerinde kilisenin oynadığı hayati role dikkat çekmiştir:

Kilise olmadan bu insanlar belki de bir toplum, cemaat olarak var olamayacaklardı. Diğer toplumlar arasında eriyip giderlerdi. Ama kilise bu cemaati topladı ve bir arada tuttu. Aslında kilise bile zaten cemaat anlamına geliyor. Kilise cemaatin kendisidir, bina dediğin sadece bizi yağmurdan güneşten koruyor.

A.G. meselenin bir başka boyutuna dikkat çekmiş ve bazı Süryanilerin dindar olmadıkları halde bir parça sosyalleşme adına kiliseye gittiklerini iddia etmiştir. Ayrıca kilisede anlatılanların sadece geçmişin bir hikayesi olduğu ve günümüzle bir bağının kurulmadığı yönünde eleştiriler olmuştur.

Topluluğumuzun büyük bir kısmının dindar olmadığı halde kiliseye gittiğini düşünüyorum. Kiliseye gerçekten ibadet etmekten ziyade bir parça huzur, gelenek, buluşma ortamı, müzik vs. bulmak için gidiyorlar.

Toplumumuzun kiliseye olan ilgisinin kilise liderleri tarafından kullanılmamasını büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Yapılan vaazların büyük bir kısmı Kurtarıcı İsa (Jezus Christus) dönemi hikayelerinden oluşuyor.

Hollandalıların yaptığı vaazlar baktığımda her zaman bu hikayelerden günümüze bir köprü oluşturduklarını görüyorum. Bizim kilisemizde bu yapılmıyor.

Dinin neredeyse marjinal bir rol oynadığı Hollanda gibi seküler bir toplumda genç Süryanilere Hristiyanlık değerlerini nasıl aktarırsınız? Etnik kimlikle dinsel kimlik birbirinden ayrıştırılamayacağına göre Hristiyan değerlerini hangi gelenek içerisinde öğreteceksiniz? Acaba genç nesil için önemli olan Hristiyanlık mı yoksa Hristiyanlığın tam da Süryani Ortodoks geleneğe göre öğretilmesi mi? Bu bağlamda ikinci ve üçüncü neslin liturjide kullanılan Ktobonoyo mu öğrenmeleri daha önemli yoksa gündelik

174

hayatta kullanılan Turoyo mu?491 Süryani diasporasında kimlik ve din ilişkisini cevaplandırabilmek için bu tür sorular çoğaltılabilir; bunlara verilebilecek cevaplar da şüphesiz kişiden kişiye değişecektir.