• Sonuç bulunamadı

Göç Sürecinin İlk Merhalesi: Seyfo (Kılıç Yılı–1915)

VI. Kaynakların Değerlendirilmesi

3. Alman Doğu Misyonu (The East Mission of the Germans)

1.3. Göç Sürecinin İlk Merhalesi: Seyfo (Kılıç Yılı–1915)

Süryanice bir kelime olan Seyfo “kılıç” anlamına gelmektedir. 1915 Ermeni tehcirinden fazlasıyla etkilenen Süryaniler, o dönemde yaşadıkları ölüm ve katliamlar için “Seyfo” tabirini kullanmaktadırlar.111 Ayrıca Süryaniler bunu 'qettla' (katliam), 'qafle' (kervan-kafile) ve 'sevkiyat' (sürgün) olarak adlandırmaktadır. Bölgede yaşayan Kürtler arasında ise bu olay “Fırmana Fıllaha” (Hristiyan Fermanı) olarak bilinmektedir.112 Bu çalışmada Süryanilerin Türkiye’den göç etme nedenlerinin başında Seyfo travması gösterildiği için, Süryanilerin gözünden Seyfo hadisesi aktarılacaktır.

107 Mardin’deki ilk matbaa Süryanilere aittir. Süryani Ortodoks Patrikliği tarafından matbaanın kurulması ve çalıştırılması için Kudüs Metropoliti Abdullah Sadedi, İngiltere’ye gönderilmiş ve matbaa 1889 yılında Deyruzzafaran Manastırı’nda faaliyete başlamıştır. Bkz. Mustafa Çiçek, Tanzimat Sonrasında Osmanlı Devleti’nde Süryani Cemaati, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya, 2003, s. 77.

108 Özcoşar, 19. Yüzyılda Mardin Süryanileri, s. 427; Ahmet Taşğın, “Süryani Kadim Ortodoks Kilisesinde Yenileşme Çabaları: Deyru’l-Zafaran Manastırında Patriklik Matbaası”, Süryaniler ve Süryanilik, C. 4, ss. 1-26.

109 Özdemir, Süryanilerin Dünü Bugünü, s. 29-30.

110 Mustafa Bülbül, Türkiye’nin Süryanileri, İstanbul, 2005, s. 15.

111 Öztemiz, II. Abdulhamit’ten Günümüze Süryaniler, s. 36.

112 Bu kavramlardan hangisinin daha önce kullanıldığı veya kimler tarafından tercih edildiği, Seyfo kavramının ne zamandan beri kullanımda olduğu meselesi ayrı bir çalışma konusu olacak kadar önemlidir. Bkz. Shabo Talay, “Sayfo, Firman, Qafle – Der Erste Weltkrieg aus der Sicht der syrischen Christen”, Akten des 5. Symposiums zur Sprache, Geschichte, Theologie und

31

Osmanlı Devleti’nin Birinci Balkan Savaşı (1912-1913) döneminde zayıflaması, azınlıkların bağımsızlıkları için âdeta fırsat bilinmiş; Doğu Anadolu’da Ermeniler ve Nesturi-Süryaniler isyana kalkışmıştır. Durumu kontrol altında tutmak isteyen Osmanlı Devleti, düzenli ordu birlikleri ve Kürtlerden oluşan gönüllü milis güçleriyle Hakkâri’deki113 isyanı bastırmak için harekete geçmiştir.114 Rusların da desteğini alan Nesturiler, ellerindeki silahlarla kendilerini savunmaya çalışmış, başarılı olamayınca da Urmiye’ye (İran) sığınmak zorunda kalmışlardır.115 İşte bu durum, Mardin ve civarında yaşayan Süryani Ortodoksları da etkilemiştir.

Bilindiği üzere Osmanlı Devleti, 27 Mayıs 1915 tarihinde özellikle Ermenilere yönelik bir sevk ve iskân kanunu (Tehcir Kanunu) çıkarmıştır.116 Başlangıçta, tehcirin sadece Ermenilere uygulandığından emin olan Süryaniler devlete karşı herhangi bir isyan hareketinde bulunmamışlardır. Diyarbakır, Mardin ve Midyat’ta, Süryani Ortodoks Kilisesi’nden ayrılmış olan Süryani Katolik veya Süryani Protestanlara yönelik tutuklama faaliyetleri başladığında, sıranın kendilerine gelmeyeceğini düşünerek, yine sessizliklerini korumuşlardır. Devlet yetkilileri nezdindeki girişimleri neticesinde kendilerinin tehcir kapsamı dışında olduklarının söylenmesiyle rahatlamışlardır. Bir süre sonra tehcir politikası kendilerine de uygulandığında, bir şeyler yapmak için geç olduğunu fark etmiş ve son bir umutla kendilerini korumaya çalışmışlarsa da pek başarılı olamamışlardır.117 1915’te oluşan kargaşa ortamında, Mardin ve civarında mezhep ayrımı gözetmeksizin yer yer bütün Hristiyanlara karşı saldırılar olmuştur. Nitekim Turabdin bölgesinde “Hristiyanların hangi mezhepten

Gegenwartslage der syrischen Kirchen, V. Deutsche Syrologentagung, Berlin, 14-15 Juli 2006. ed.

by Rainer M. Voigt, Aachen: Shaker Verlag, 2010, pp. 235-249.

113 Söz konusu dönemde Nesturilerin patriklik merkezi Hakkâri sınırları içerisinde yer almaktadır.

Bkz. Ramazan Turgut, “Koçanis: Üç Asırlık Nesturi Patrikhane Merkezi (1600-1915)” Uluslararası Tarihte Hakkâri Sempozyumu, 14-6 Kasım 2014, Sempozyum Bildiri Kitabı, C. 2, Ankara, 2016, ss.

19-34.

114 Hannibal Travis, ‘‘Native Christians Massacred: The Ottoman Genocide of the Assyrians during World War I.’’, Genocide Studies and Prevention, Vol. 1, Is. 3, December 2006, p. 331.

115 Gabriele Yonan, Asur Soykırımı: Unutulan Bir Holocaust, çev. Erol Sever, İstanbul, 1996, s. 196-198.

116 1915 Ermeni Tehciri, bu çalışmanın kapsamına girmediği için bu konuya girilmeyecektir. Ancak bu konuyla ilgili pek çok eser bulunmaktadır, bkz. Candan Badem, Türk-Ermeni Sorunu Bibliyografyası, İstanbul, 2007.

117 Gaunt, Katliamlar, Direniş, Koruyucular, s. 257-259.

32

odluğunun pek önemli olmadığı” anlamında yaygın bir özdeyiş vardır: “Kırmızı ya da beyaz fark etmez, soğan soğandır.”118

Seyfo, farklı etkenlerin bir araya gelmesiyle tamamen denetimden çıkan olaylardan oluşmaktadır. Ermeni Tehciri, Nesturi Ayaklanması, bölgedeki aşiret yapısı, Misyonerlerin bozduğu denge, I. Dünya Savaşı’ndaki karışıklık bunlardan birkaçıdır.

Özellikle aşiret yapısını iyi anlamak gerekmektedir.119 O dönemde Turabdin’de en büyük aşiret konfederasyonları Dekşûrî ve Hevêrka’ydı. Öteden beri devlete yakın duran Dekşûrî reisi Midyat’ın yakınındaki Arnas (Bağlarbaşı) köyünde yaşamıştır. Daha büyük olan Dekşûrî aşiretleri ise daha çok Midyat’ın kuzey taraflarındaki yerleşim yerlerinde yaşıyorlardı. Hristiyanlarla ilişkileri gayet iyi olan Dekşûrî konfederasyonunun başkanlığını 1890’larda Hanne Safar adlı bir Süryani aşiret lideri yapmıştır. Midyat bölgesindeki 18 aşiretten 11’i Hevêrka’ya, 5’i de Dekşûrî’ye bağlıydı. Hükümete muhalif olduklarından Hevêrka’lar Hamidiye Alayları kuramamıştı ve Süryani üyeleri de vardı, bundan dolayı Hristiyanları koruma eğilimindeydiler.

1915’e gelindiğinde her iki konfederasyonun liderleri hapiste olduğundan yerlerine yeğenleri geçmiştir. Yeni liderler başlangıçta Süryanileri korumaya söz vermiş olmalarına rağmen bazı alt guruplar haricinde her iki konfederasyon da katliamlara iştirak etmiştir.120

1914’te Osmanlı hükümeti seferberlik ilan edince, tamamına yakını Süryani olan Midyat’ta da 20-40 yaş arası erkeklerin birbirlerine zincirlenerek askere alındığı, bu şekilde gidenlerin çok azının geri dönebildiği iddia edilmiştir. Ardından Diyarbakır ve Mardin çevresindeki olaylardan kaçan Süryanilerin Midyat’a sığınmaları ve yaşadıklarını anlatmaları gerginliği tırmandırmıştır. Midyatlı Süryanilerin ileri gelenleri dönemin Midyat kaymakamı Nuri Bey’le görüşmüş ve açıklama istemişlerdir. Nuri Bey bu yaşananların kendilerini kapsamayacağını, tehcirin sadece Ermenilere yönelik olduğunu söyleyerek onları sakinleştirmeye çalışmıştır. Fakat 1915 Haziran ayında Midyat’taki Süryani Protestanlara yönelik tutuklanma faaliyetleri başlamıştır.121

118 Gaunt, Katliamlar, Direniş, Koruyucular, s. 259. Süryanice de bunun için “u baslo basloyo” (soğan soğandır) denmektedir.

119 Bölgedeki aşiret yapılanmasının tarihi ve günümüzdeki durumları için bkz. Altan Tan, Turabidin’den Berriyê’ye, Aşiretler, Dinler, Diller, Kültürler, İstanbul: Nubihar Yayınları, 2011.

120 Gaunt, Katliamlar, Direniş, Koruyucular, s. 264-265.

121 Gaunt, Katliamlar, Direniş, Koruyucular, s. 270-273.

33

Bu aşamada olaylar kontrolden çıkmış; bazı Süryaniler öldürülürken, kaçabilenler şehrin yakınındaki Aynwardo (Gülgöze) köyüne sığınmıştır. 6-7 bin Süryaninin sığındığı Aynwardo köyü, Osmanlı Ordusu ve yerel aşiret kuvvetleri tarafından kuşatma altına alınmıştır. Muhkem bir kale konumunda olan köyü almak kolay olmamış ve kuşatma her iki tarafı da yıpratmıştır. Verilen kayıplar122 da göz önünde bulundurulunca Osmanlı Ordusu tarafından barış teklif edilmiş, bölgede herkes tarafından saygı duyulan Şeyh Fethullah’ın aracı olması neticesinde Süryaniler, silahlarını teslim etmeleri karşılığında köylerine dönmüştür.123 Benzer bir kuşatma da İdil’de (Hezax/Azax) yaşanmıştır.124

Bazı Süryaniler bu dönemde dağlara veya tenha köylere sığınmış, bazıları da Müslüman aileler tarafından gizlenmiş ve korunmuştur. Kaos ortamının son bulması ve Süryanilerin yurtlarına dönebileceğine dair Osmanlı Devleti tarafından yayınlanan fermanlar sonrası bazıları geri gelmiş, ama bölgedeki Süryani demografisi ciddi bir değişim geçirmiştir. Eskiden sadece Süryanilerin yaşadığı bazı köylere Müslümanlar tarafından el konulmuş, bazılarında da Süryaniler ve Müslümanlar beraber yaşamaya devam etmiştir.125 Müslümanlar tarafından himaye edilen Süryaniler kendilerine yapılan bu iyiliği unutmamış ve her fırsatta dile getirmişlerdir. Nitekim günümüzde bile bazı Süryaniler Şeyh Fethullah’ın kabrini ziyaret etmektedir. Ayrıca Şeyh Fethullah’ın bir portresi Deyruzzafaran Manastırı’nda asılı bulunmaktadır.

Bu aşamadan sonra âdeta hayatta kalma içgüdüleriyle hareket eden Süryaniler tamamen içlerine kapanmışlardır. Herhangi bir kavgada taraf olmamak için azami gayret sarf etmiş ve mümkün mertebe göz önünde bulunmamaya çalışmışlardır. Bu tutumlarında başarılı oldukları ve 1960’lı yıllarda başlayan Avrupa göçüne kadar kendilerinden neredeyse hiç söz edilmediği görülmektedir.

Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Süryanilerin genel nüfuslarının tespiti hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Coğrafi olarak yaşadıkları bölgelerin farklılığı, özellikle

122 Süryanilerden 300, Osmanlı Ordusundan ve destek veren Kürt milislerden yaklaşık 200 kişinin öldüğü söylenmektedir. Gaunt, Katliamlar, Direniş, Koruyucular, s. 292.

123 Gaunt, Katliamlar, Direniş, Koruyucular, s. 289-292.

124 Gaunt, Katliamlar, Direniş, Koruyucular, s. 377-405, Mehmet Şimşek, “Cumhuriyet Dönemi İdil Süryanileri”, Uluslararası Geçmişten Günümüze İdil Sempozyumu, 12-13 Mart 2011, Sempozyum Bildirileri Kitabı, İstanbul, 2011, s. 198.

125 Öztemiz, II. Abdulhamit’ten Günümüze Süryaniler, s. 47.

34

19. yüzyılda sürekli mezhepsel farklılaşma içerisinde olmaları, Osmanlı Millet Sistemi içerisinde Ermeni Patrikhanesi’ne bağlı bulunmaları bu durumu etkilemiştir. 19.

yüzyılın sonları ve 20. Yüzyılın başlarında bölgede olan kimi Batılı seyyahların verdiği sayılar da birbirinden çok farklıdır.126

I. Dünya Savaşı öncesi Süryani nüfusunun ne kadar olduğu son derece tartışmalıdır. Süryanilerin 1914’e kadar Osmanlı kayıtlarında “Ermeni Milleti”ne dahil edilmiş olmaları, rakamlardaki karışıklığın nedenlerinden birisidir. Bu nedenle Osmanlı arşivlerine bakarak Süryanilerin toplam nüfusunu vermek neredeyse imkansız hale gelmektedir. 19. yüzyılda Süryani Ortodokslardan ayrılan bir kesimin Süryani Katolik ve Süryani Protestan kiliselerini kurmaları da karışıklığın diğer bir nedenidir. Zira Osmanlı sayımlarında Protestanlar tek bir millet olarak verilmiş ve hangi kiliseden oldukları belirtilmemiştir.127 1881/82-1893 Osmanlı genel sayımında128 Süryani Ortodoks nüfusu 22.582 kişi olarak verilmiştir.129 Oysa Efrem Barsavm, 1914-1918 tarihleri arasında Osmanlı topraklarında toplam 90.313 Süryani Ortodoksun öldürüldüğünü iddia etmiştir.130 Çeşitli kaynaklarda verilen rakamları inceleyen ve tekrarları elemeye çalışan David Gaunt, 1. Dünya Savaşı öncesinde Yukarı Mezopotamya ve komşu bölgelerde yaşayan Süryani nüfusunu (Süryani, Nesturi, Keldani) 619 bin olarak vermiştir.131 1914’e gelindiğinde Osmanlı nüfus sayımı yapılalı henüz yirmi yıl geçtiği ve bu topraklarda yaşayan bütün Süryanilerin de öldürülmediği göz önünde bulundurulduğunda, verilen rakamlar arasındaki tutarsızlıklar daha iyi görülecektir.

126 Özdemir, Süryanilerin Dünü Bugünü, s. 51.

127 Özcoşar, 19. Yüzyılda Mardin Süryanileri, s. 165.

128 Osmanlı nüfus istatistiklerinin genel bir dökümü için bkz. Kemal H. Karpat, Ottoman Population 1830-1914: Demographic and Social Characteristics, London, 1985, pp. 108-199. Yine 20.

yüzyılda Mardin’in demografik yapısına dair verileri inceleyen bir tez çalışması için bkz. Uğur Öztürk, XX. Yüzyılda Mardin Tarihi ve İnanç Coğrafyası, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Elazığ, 1997.

129 Özcoşar, 19. Yüzyılda Mardin Süryanileri, s. 167.

130 1919 Paris Barış Konferansı’na Süryanileri temsilen katılan Efrem Barsavm’ın Seyfo döneminde öldürülen Süryanilere dair şehir şehir verdiği liste için bkz. Efrem Barsavm, Tur-Abdin Tarihi, Södertälje: Nsibin Yayınevi, 1996, s. 8. Soykırım karşıtı yazarlardan birisi olan Bülent Özdemir’in verdiği rakamlar için bkz. Süryanilerin Dünü Bugünü, s. 51-66.

131 Gaunt, Katliamlar, Direniş, Koruyucular, s. 59.

35