• Sonuç bulunamadı

Karahanlı Devleti'nin İkiye Ayrılması

2.1. KURAMSAL BİLGİLER

2.1.2. Karahanlılar

2.1.2.1. Karahanlı Devleti'nin İkiye Ayrılması

Karahanlı hükümdar ailesi arasında çekişme sürerken Selçuklular iyice güçlendiler. Gazneli Sultan Mesud’un Selçukluları Horasan bölgesinden atma teşebbüsleri de bir sonuç vermedi. Karahanlı Nasr İlig Han’ın iki oğlu Muhammed ve İbrahim’in davranışları ise yeni siyasi gelişmelere zemin hazırladı. Çünkü bu iki kardeş, zamanla siyasî güçlerini artırarak Ali Tekin’in çocuklarını ortadan kaldırdılar ve Muhammed büyük hakan, İbrahim ortak hakan olarak devleti aralarında taksim ettiler.

Böylece yaklaşık 1041-42 yıllarından itibaren Karahanlı devleti ikiye ayrılmış oldu (Çetin, 2012: 18-19).

2.1.2.1.1. Doğu Karahanlı Devleti

Karahanlı Devleti ikiye bölündüğü zaman Hocend sınır kabul edilmişti.

Balasagun, Talas, İsficab, Şaş, Doğu Fergana, Yarkend ve Hoten Doğu Karahanlı Devleti sınırları içinde kalmıştı. Yine de sınır konusunda ihtilâfların çıktığı hatta savaş yapıldığı oluyordu. Doğu Karahanlı Devleti'nin ilk büyük hakanı Süleyman Han idi.

Onun zamanında gayrimüslim Türklerle mücadele yapılmış ve Doğu Türkistan’da İslâmiyet’in yayılmasına çalışılmıştı…. 1056 yılında yaşanan taht mücadeleleri, İbrahim b. Muhammed’in tahta oturması ile son buldu. Doğu Karahanlı tahtı için yapılan bu mücadeleler, Batı Karahanlı hükümdarlarının işine yaradı ve Fergana’yı zapt ettiler. Bu sırada İbrahim de öldürüldü ve tahta Yusuf Kadir Han’ın oğlu Mahmud oturdu (Çetin, 2012: 19-20).

Onun bu yıllarda Kaşgar hâkimi bulunan müstakbel büyük kağan Ebû Ali Hasan b. Süleyman ile birlikte, Batı Karahanlılar'ına kaptırılan toprakları yeniden zaptetmek için, 1068’den sonra Şemsü’l Mülk’e karşı savaş açtığını görüyoruz. Bu savaş iki tarafın arasındaki sınırı yeniden düzenleyen bir anlaşma ile son buldu. Buna göre sınır Sir-Derya’yı takiben Batı Karahanlılar'ına bırakılan Hocend’e ulaşıyor ve Fergana’nın hemen tamamı Doğu Karahanlılar'ın eline geçiyordu (Genç, 2002: 28).

Tuğrul Kara Han Mahmud zamanı hakkında başka bilgimiz yoktur. Onun ölümünden sonra yerine oğlu Tuğrul Tegin Ömer geçti. Fakat bu da bir iki aylık bir hükümdarlıktan sonra Kaşgar hâkimi Ebu Hasan tarafından ele geçirilmiş, ordusu da Hasan’a sadakat yemini etmiştir. Bu suretle Tavgaç Buğra Kara Hakan Ebû Ali Hasan Doğu Karahanlılar'ın büyük kağanı oldu.

2.1.2.1.1.1. Kaşgar Hükümdarı Hasan Bin Süleyman

Kutadgu Bilig’in ithaf edildiği bu Kâşgar hükümdarı, eserin Fergana nüshasında, hakanü’l-ecellü’l-mü’eyyed nasırü’l-hakkı ve’d-din tavgaç ulug bugra kara han ebu’ali hasan bin arslan han (“yüce, ilahi kudretle desteklenmiş, hak ve dinin yardımcısı, Hakan Tavgaç Ulug Bugra Kara Han Ebu‘Ali Hasan Bin Arslan Han”) ve aynı döneme ait olup Yarkend’de düzenlenmiş Arapça bir mahkeme belgesinde unvan ve nesebi daha açık olarak el-hakanü’l-ecellü’s-seyyidü’l-melikü’l-mü’eyyedü’l-muzafferü’l-mansur

‘izzü’d-din müseyyidü’d-deleti’l-kahire ve burhanü’l-milleti’l-bahire ve kehfü’l-ümmeti’t-tahire gıyasü’l-müslimin melikü’l-meşrikıva’s-sın tavgaçbugra kara hakan ebu’aliyinü’l-hasan bin süleyman arslan kara hakan mücteba halifeti’llahi veliyyi ve emiri’l-mü’minin (“Yüce, ulu, ilahi kudretle desteklenmiş, muzaffer ve galip padişah, dinin şerefi, kahir devletin kurucusu, üstün ve nurlu milletin delili, pak ümmetin sığınağı, Müslümanların kurtarıcısı, doğu ile Çin’in hâkimi, müminlerin velisi ve emiri olan Allah’ın halifesinin güzidesi Hakan Tavgaç Bugra Kara Hakan Ebu ‘Ali Hasan bin Süleyman Arslan Kara Hakan”) şeklinde kaydedilmiştir (Arat, 2008: 22-23).

Hasan’ın Kaşgar tahtına çıktığında kaç yaşında olduğunu tahmin etmek güçtür.

Sikkelere göre kendisinin bir süre Taraz’da hüküm sürdüğü anlaşılmaktadır. Bunlar Hasan’ın, daha babasının sağlığında bu civarın hâkimi sıfatıyla bulunduğu zamana ait olabileceği gibi, tahta geçmesinden sonraya da ait olabilir. Tahta geçtiğinde çok genç yaşta olmadığını tahmin ettiğimiz bu hükümdarın ölüm yılı olarak gösterilen 1103 tarihi doğruysa, kırk yedi yıl gibi uzun bir süre hüküm sürdüğü ve ilerlemiş bir yaşta öldüğü

anlaşılmaktadır. 1089’da Selçuklu Melikşah ile Özkend’de bir anlaşma yapan Kâşgar hükümdarının da Hasan olması gerekir (Arat, 2008: 23).

Hasan hükümdarlığının onlu senelerinde Karahanlılar'ın asıl alanı olan Doğu Türkistan’ın İslam eyaletleri ile kuzeyde Balasagun ve Taraz bölgelerini hâkimiyeti altına almış, düzene koymuş, iyi bir hükümdar ve insan olarak şöhretini civar memleketlere de yaymış bulunuyordu. İslam dünyasının doğusunda o devirde gerçekleşen hareketler, Gaznelilerin ortadan kalkması, Selçuklu hâkimiyetinin burada henüz kurulma aşamasında bulunması ve Maveraünnehir’deki Karahanlıların kendi aralarındaki mücadeleler yüzünden gündelik hayatın çığrından çıkmış olduğu bir dönemde, Kâşgar, ardı arkası kesilmeyen mücadeleden bıkmış bilginler ve düşünürler için arzu ettikleri huzur diyarı sayılmış olabilir. Yarkend’de düzenlenen mahkeme belgesinde ismi geçen, o civarın hâkim ve kadısı olan şeyh kadı ve imam Ebu Bekir Muhammed bin‘Abdu’s-Samed bin İsmail‘il el Buhari’nin de bu devirde aynı duygularla buralara kadar gelip memuriyet alan kişilerin ne ilki ne de sonuncusu olmaması muhtemeldir (Arat, 2008: 23).

Bu itibarla Süleyman Arslan Han’ın katına pek çok âlimin geldiğini bildiğimiz gibi, oğlu Ebû Hasan’ın da bu bakımdan şöhret bulduğu ve katına âlimlerin geldiği anlaşılıyor. Bunlardan biri de şüphesiz Balasagunlu Yusuf (Has Hâcib) olup, meşhur eseri Kutadgu Bilig’i de 462 (1069/70) yılında Kaşgar’da yazarak ona ithaf etmiştir.

Zamanının bir başka âlimi de Ebû’l-Fütuh Abdülgâfir b. el-Hüseyn el Almaî olup (ölm.

1093), onun bugüne kadar ulaşmayan Tarih-i Kaşgar adlı eseri de bu zamanda kaleme alınmıştır. Hatta Kaşgar’dan çok uzakta eserini yazmış olmasına rağmen, Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lügati’t-Türk’ünün de aynı kültür muhitinin bir ürünü olarak ortaya çıktığı muhakkaktır (Genç, 2002: 29).

Selçuklu Sultanı Melikşah 1089’da Özkend’e geldiğinde, Ebû Ali Hasan da onun hâkimiyetini tanımak zorunda kalmıştı. Bundan bir müddet sonra, … kardeşi ve Atbaşı hâkimi Yakub Tegin Semerkand tahtına geçmiş ancak Melikşah’ın yeniden gelişi üzerine Atbaşı’na kaçmak zorunda kalmıştı. Hasan, Melikşah’ın buyruğu üzerine, onun tâbii olarak, kardeşi üzerine varıp, onu ele geçirdi. Melikşah Yakub’un kendisine teslim edilmesini de istemişti. Hasan ilk önce buna yanaşmadı ise de Sultan’ın ikinci defa Özkend’e gelmesi üzerine bu teslime razı olduğunu bildirip, onu Özkend’e doğru yola çıkardı. Ancak çok geçmeden, Ebû Ali Hasan’ın, Karahanlı ailesinden Tuğrul b.

Yınal tarafından tutsak edildiği haberi geldi. Bu durumda Melikşah, Yakub Tegin ile bir anlaşma yaparak, Tuğrul ile mücadeleyi ona bıraktı (Genç, 2002: 29).

Bundan sonraki gelişmeler hakkında fazla bilgi yoktur. Ancak öyle anlaşılıyor ki Tavgaç Buğra Han Ebû Ali Hasan kısa bir müddet sonra bu tutsaklıktan kurtulup yeniden tahta oturmuştur. Yarkend’de 474 veya çok daha muhtemel olarak 494 (1100/1101) yılında düzenlenen mahkeme kaydından anlaşıldığına göre, bu tarihte sağdır ve oğullarından Çağrı Tegin Ebû Musa Hârun onun adına Yarkend ve havalisini idare etmektedir. Onun Togan tegin Ebû’l-Muzaffer Me’mun adında bir başka oğlunun varlığı da ifade edilmiş ise de bu durum şüphelidir. Ebû Ali Hasan’a oğullarından Ahmed’in halef olduğu anlaşılıyor….Ahmed’in 1128’lerde Kara Hıtaylar’ı yenerek onların batıya doğru ilerlemelerini bir müddet için durdurduğu da ifade edilmektedir.

Onun oğlu ve halefi İbrahim Han zamanında ise Balasagun’u ele geçiren Kara Hıtaylar, daha sonra Doğu Karahanlı devletini de hâkimiyetleri altına aldılar…. Onun oğlu ve halefi II. İbrahim Han, Batı Karahanlılar'ında da sık sık görüldüğü üzere ülkesinde özellikle göçebe unsurların sebep olduğu iç karışıklıkları önlemekte güçlük çekmesi üzerine, Kara Hıtaylar’dan yardım istemek mecburiyetinde kalmıştır. Bu davet üzerine Balasagun’a gelen Kara Hıtaylar, bir daha bu şehirden çıkmamış ve böylece Balasagun Kara Hıtayların başkenti olmuştur. Bu durumda, tamamen Kara Hıtaylara bağlı bir duruma düşen İbrahim Han, Kaşgar’dan Doğu Karahanlı Devleti'ni idare etmek durumunda kalmıştır (Genç, 2002: 29-30).

Genç’e göre (2002: 30-31) İbrahim Han, 1141’de Batı Karahanlılar'ın da Kara Hıtaylar'ın egemenliği altına girmesinden sonra 1158 yılında isyan eden Karluklar'ı cezalandırmak için Batı Karahanlı hükümdarına yardım etmek üzere Kür Han tarafından Mâverâün-nehr’e gönderilmiştir. İbrahim Han’dan sonra “Arslan Han”

unvanı ile hüküm süren II. Muhammed Han ve onun oğlu Yusuf Han zamanlarına ait hiçbir bilgi edinilememiştir. II. Muhammed 1205’te ölmüştür ve o yıllarda oğlu III.

Muhammed, Kür Han’ın sarayında rehin tutulmuştur. Orta Asya’ya kısa bir süre hâkim olan Nayman Devleti Kurucusu Küçlük Han, Kara Hıtaylar'ı yenip son hükümdarlarını esir aldığı zaman, III. Muhammed’i kurtarmış ve tahtına oturmak üzere Kaşgar’a göndermiştir. Fakat Kaşgar’ın ileri gelen aileleri tarafından şehirde büyük bir isyan çıkarılmış ve isyanın liderliğini yapan beyler, III. Muhammed’i Kaşgar’a varmadan öldürmüşlerdir (607/1210-1211). Bunun sonucunda Küçlük Han, Kaşgar’ı almış ve böylece Doğu Karahanlılar Devleti de son bulmuştur.

2.1.2.1.2. Batı Karahanlı Devleti

Devletin ikiye ayrılmasından sonra merkez Özkend olmak üzere batıda hâkimiyetin I. Muhammed b. Nasr’ın elinde olduğu ve asıl kuvvet sahibi bulunan I.

İbrahim b. Nasr’ın onun adına Semerkant’da Mâverâü’n-nehr’i idare ettiği anlaşılıyor.

Muhammed’in ölümünden sonra (1052/3?) ise İbrahim (Tamgaç Buğra Kara Hakan Ebû İshak İbrahim b. Nasr), devletin tek hâkimi haline geldi. O Özkend’e gitmedi ve bu suretle devletin merkezi Semerkant oldu.… Gerçekten o, âdil bir hükümdar idi.

Memleketinde dirlik ve düzenliği, fiyatlarda da istikrarı sağlamış, halk refah ve huzura kavuşturulmuştu. Onun şeyhlere ve âlimlere büyük bir ilgi gösterdiğini ve fakihlerin fikrini almadan yeni vergiler koymayacak kadar iyi bir hükümdar olduğunu da biliyoruz (Genç, 2002: 17).

Tamgaç Han İbrahim, Doğu Karahanlılar'dan Şaş, İlâk, Fergana gibi bazı yerleri almayı başarmıştı. Fakat kendi toprakları Seluçklu akınlarına uğradı ve 1068’de öldü. I.

İbrahim’den sonra oğlu Şems’ül-mülk I. Nasr, Batı Karahanlı Devleti hükümdarı oldu.

Nasr, Alp Arslan ve oğlu Melikşah ile mücadelelerinde başarısız kaldı. Sonunda Semerkant’ı Selçuklulara teslim etti ve Melikşah’tan affını diledi. Vezir Nizamülmülk’ün de araya girmesi ile I. Nasr Han affedildi. Hatta yapılan evliliklerle iki hanedan arasında akrabalık kuruldu (Çetin, 2012: 21).

‘‘O bugünkü bilgilerimize göre Karahanlı hükümdarları içinde imar faaliyetlerine en çok önem vereni olarak karşımıza çıkar’’ (Genç, 2002: 19).

Şemsü’l-Mülk’e kardeşi EbûŞucâ Hızır b. İbrahim halef oldu…. Nizamî-i Aruzî’ye göre devlet onun zamanında en ihtişamlı dönemini yaşamıştır…. Hızır Han’ın yerine oğlu Ahmed geçti (1081-1088; 1090-1095). Henüz çok küçük yaşta tahta oturduğu anlaşılan Ahmed’in idaresizliği yüzünden özellikle ulemâ ile ihtilâfa düştüğünü görüyoruz ( Genç, 2002: 19).

Bu ihtilaf sebebiyle Semerkantlılar Selçuklu Sultanı Melikşah’ı ülkelerine davet ettiler. Davete uyan Selçuklu Sultanı, derhal sefere çıkarak Semerkant’a girdi (1089).

Ahmed Han’ı esir ederek İsfahan’a götürdü. Kısa bir süre sonra Ahmed Han’a tahtı iade edildiyse de artık Batı Karahanlı Devleti, Selçuklulara bağlı bir devlet haline gelmişti.

Halkla problemleri devam eden Ahmed Han, bir süre sonra zındıklıkla itham ve muhakeme edildikten sonra idam edildi (1095) (Çetin, 2012: 22).

Daha sonra yerine âsîler tarafından Rükneddin Kılıç Tamgaç Han I. Mes’ud b.

Muhammed’in geçirildiği anlaşılıyorsa da, onun kısa sürdüğü anlaşılan (1095-1097) saltanat devri hakkında hemen hiçbir bilgimiz yoktur (Genç, 2002: 21).

I. Mesud’un ölümünden sonra Süleyman, I. Mahmud ve Cibrail Batı Karahanlı hükümdarı oldular. Cibrail’in, Horasan bölgesini ele geçirmek istemesi Horasan valisi Melik Sancar ile mücadele etmesine sebep oldu. Sancar Batı Karahanlı tahtına yeğeni II. Muhammed b. Süleyman’ı getirdi. Muhammed, Sancar’dan da yardım görerek Maerâünnehir bölgesini yeniden yapılandırmaya çalıştı (Çetin, 2012: 22).

Muhammed Arslan Han b. Süleyman ömrünün son yıllarında felce uğramış olduğundan oğulları, Nasr ve Ahmed’i devlet işlerinin yürütülmesi ile görevlendirmişti.

Bu sıralarda onun, muhtemelen daha bağımsız bir politika takisine meyletmesi yüzünden Sultan Sancar ile aralarının açıldığı anlaşılıyor. Nitekim Sultan Sancar Semerkand’ı zaptederek devlet hazinesine el koydu ve Muhammed Arslan Han’ı da esir etti (1130) (Genç, 2002: 22-23).

‘‘Bundan sonra sırasıyla II. Ahmed b. Muhammed, Hasan b. Ali, II. İbrahim b.

Süleyman ve II. Mahmud b. Muhammed Batı Karahanlı hükümdarı oldular’’ (Çetin, 2012: 22).

II. Mahmud devrinde Kara Hitaylar, Maverâünnehir bölgesini istilâ etmeye başlamışlardı. Mahmud buna engel olmak istedi ancak 1133 yılında Hocend yakınlarında yaptığı savaşı kaybetti ve Semerkant’a çekildi. Bu sırada Karluklar'ın ayaklanması Mahmud’u Sultan Sancar’dan yardım istemeye mecbur etti. Karluklar da Sancar-Mahmud ittifakına karşı Kara Hitay hükümdarı Gur Han’dan yardım istediler.

Bölgeyi ele geçirmek isteyen Gur Han, Karluklar'ın teklifini kabul etti. Müttefikler 9 Eylül 1141’de “Katvan” bozkırlarında karşı karşıya geldiler. Yapılan savaşta Sultan Sancar ve yeğeni Mahmud yenildiler ve savaştan sonra kaçarak Horasan’a geldiler. Bu bozgun bütün Maverâünnehir’in Kara Hitaylar tarafından istilâ edilmesine neden oldu.

Batı Karahanlı Devleti de Kara Hitaylar'ın yönetimi altına girdi. Mahmud’dan sonra III.

İbrahim, Ali, II. Mesud ve IV. İbrahim Batı Karahanlı Devleti sultanı oldular ve Karluklarla mücadelelerini sürdürdüler. IV. İbrahim’in oğlu Osman, Batı Karahanlı Devleti’nin son hükümdarıdır. Osman, Kara Hitay ve Harezmşah hükümdarlarıyla kurduğu ilişkilerinde ikili oynamaya başlayınca bu duruma kızan Harezm Sultanı, Osman’ın zevcesi olan kızının da tahriki ile Semerkant’a gelerek şehri ele geçirdi.

Osman da idam olundu ve onun ölümü ile Karahanlı hâkimiyeti son bulmuş oldu (1212) (Çetin, 2012: 23).