• Sonuç bulunamadı

Kamu Hizmetinde Eşitlik İlkesi ve Engellik

2. Avrupa Komisyonu tarafından, Temmuz 2003 yılında Avrupa Birliği genelinde bir Bilgilendirme Kampanyası başlatılmıştır Bu kampanyanın amacı

1.4 KAMU HİZMETİ İLKELERİ BAĞLAMINDA ENGELLİLİK

1.4.2 Kamu Hizmetinde Eşitlik İlkesi ve Engellik

“Devlet kamu hizmetini dilediğine sunmakta özgür olmadığı gibi, eşit durumda bulunanlara eşit, farklı konumda bulunanlara da farklı biçimde sunmak zorunluluğunu taşır” bir diğer deyişle matematiksel değil kişilerin içinde bulundukları durumlara göre eşitlik anlayışı söz konusudur.132

İşte engelli bireyler de içinde bulundukları özel durum nedeniyle hizmetlerden yararlanırken diğer bireylerden bir takım pozitif ayrıcalıklara tabi tutulacaklardır. Bu ayrıcalıkların temeli Anayasamızın 2., 50., 61. ve 73. Maddelerindeki düzenlemelerde mevcuttur. Gerçekten Anayasanın 2. Maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal devlet olduğu belirtildikten sonra; bireyin doğuştan sahip olduğu onurlu bir yaşamı sürdürme, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisinin kullanılmasına devletin, sosyal adalet gereklerince olanak sağlaması yükümlülüğü belirtilmiştir. Gene Anayasa'nın 50. Maddesindeki, "küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel alarak korunurlar.” hükmü yer almıştır. Anayasa'nın 61. Maddesinde yer alan "Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır." hükmü ile Anayasa'nın 73. Maddesindeki, "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” hükmü engelli vatandaşlara tanınan hak ve ayrıcalıkların temelini oluşturmaktadır.

5369 sayılı Evrensel Hizmetin Sağlanması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda sabit telefon hizmetleri, ankesörlü telefon, temel internet hizmetleri gibi hizmetlerin sağlanmasında, engellilerin evrensel hizmetten yararlanabilmesi için uygun fiyatlandırma ve teknoloji seçeneklerinin uygulanabilmesi için tedbir alınacağının düzenlemesi, devletin bu yükümlülüğüne örnek olarak verilebilir.

Engelli bireyler ile diğer bireyler arasında, doğası gereği sosyal ve çalışma hayatının her alanında oluşan efor gösterme farklılığı hizmetlerin sunulmasında

yukarıda belirttiğimiz gibi kişilerin içinde bulundukları durumlara göre eşit hizmet anlayışı içersinde engellilere yönelik hizmet anlayışını gerektirmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin engellilere yönelik muafiyetler konusunda bir kararına değinmekte yarar vardır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 58. Maddesinde 01/01/2000 – 31/12/2001 tarihleri arasında hayat standardı getirilmiş, yani gelir vergisi mükelleflerinin ulaştıkları yaşam düzeyini sağlayabilmeleri için yaptıkları giderleri karşılayan gelirlerinin olması gerektiğini varsayarak vergilendirilme esası benimsenmiştir. Gelir Vergisi Kanunu'nun 89. Maddesinin üçüncü bendinde yer alan sakatlık indiriminin, engelli bireylerin içinde bulunduğu zor koşulların giderilmesine katkıda bulunmak ve engelliler ile engelli olmayanlar arasında rekabet eşitsizliğini gidermek amacı taşındığı ve hayat standardı esasına göre, belli bir tutara kadar aynı verginin ödenmesi sonucunu doğuran yasa kuralının, engelli olan ile engelli olmayan arasında sosyal hukuk devleti açısından bir eşitsizliğe yol açtığı, vergi adaletine aykırı olduğu, Anayasa ile koruma altına alınmış olan engellilerin bu noktada korunmadığı ve teşvik edilmediği, bu nedenle Gelir Vergisi Kanunu'na 4605 sayılı Yasa'nın 5. Maddesi ile eklenen Geçici 58. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan 89. Maddeye göre yapılacak indirimler..." ibaresinin Anayasa'nın 2., 49., 50., 61. ve 73. Maddelerine aykırı olduğu ve iptali iddiası ile açılan davada Anayasa Mahkemesi “Vergi, gelirin safi tutarı üzerinden alınır. Gelirin gerçek tutarının vergilendirilmesi, adil bir vergilendirmeyi gerçekleştirmekle yükümlü sosyal devlet olmanın ve verginin adaletli ve dengeli dağılımını sağlamaya yönelik mali güce göre vergilendirme ilkesinin bir gereğidir. Aynı hayat standardına ulaşmış kişilerin aynı kurallara bağlı tutulması doğal olup, bunların özel durumları gözetilerek aralarında farklılık yapılmamasında Anayasa'nın vergi ödevinin temel ilkelerini belirleyen 73. Maddesine ve hukuk devleti ilkesini içeren 2. Maddesine aykırılık yoktur.” hükmüne vararak hayat standardına göre vergilendirme yapılmasında engelli bireylere yönelik bir indirime gidilmemesini Anayasa’ya aykırı bulmamıştır.133 Anayasa Mahkemesi bu kararıyla belirli bir hayat standardı yakalamış olmakla, engelli bireyin sanki engelli olması ile ilgili tüm dezavantajlarından kurtulmuş olduklarını varsaymaktadır. Oysa engellilik, tüm

133 Anayasa Mahkemesi’nin 11.6.2003 gün ve 2001/375 E ve 2003/61 K sayılı kararı.www.kazanci.com, ,(04.06.2008).

yaşam boyu veya belirli bir zaman diliminde sosyal hayatı sürdürmekte ciddi zorluklar getiren bir durumdur. Belirli bir meslek sahibi olmakla ve hayat standardı yakalamakla bu zorluklar ortadan kalkmayacağı gibi, engeline rağmen belirli gelire ulaşmış kişileri cezalandırmak anlamı da çıkarılabilecektir.

Bunun dışında eşitlik ilkesi yönünden değerlendirilmesi gerekli bir başka konu ise engelli bireylere sunulan hizmetlerde engelli bireyin, engeline göre bir ayrım yapılıp yapılamayacağı hususudur. Gerçekten Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılan; zihinsel engellilerde yaş koşulu aranmadan, engelli çocukların eğitim giderlerinin bakanlıkça karşılanmasına ilişkin 26.06.2006 gün ve 55270 sayılı tebliğde, zihinsel engelli çocuklarda yaş koşulu aranmamasına karşılık,134 bunlar dışındaki engelliler için 18 yaş sınırı getirilmiştir.

Danıştay bu tebliğe karşı açılan iptal davasında, aşağıda 3. Bölümde eğitim hizmeti başlığında ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere, bu durumun kabulü halinde “bedensel engelli vatandaşların yasada öngörülen ekonomik imkândan yararlanmaması gibi bir sonuç ortaya çıkacak ve bu uygulama hem yasanın amacıyla bağdaşmayacak, hem de vatandaşların temel hakları önündeki sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmakla görevli sosyal devlet anlayışı ve ilkesine ters düşecektir. Ayrıca bu durum, karşılaşılan zorluklar ve sosyal hayata katılım açısından aynı koşullara sahip olan engelli vatandaşlar arasında, anayasal eşitlik ilkesine açıkça aykırılık teşkil edecektir.”135Görüşüne yer vermiştir. Danıştay’ın açıkça belirttiği gibi engelli bireyler yönünden engel çeşidine göre bir ayrım yapmak anayasal ilkelere ters düşeceği gibi 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile de bağdaşmayacaktır.

134 Kanımca bunun nedeni yukarıda değinilen Danıştay 8. Dairesinin 2003/614 E ve 2004 1921 K sayılı kararı ile Zihinsel Özürlüler Özel Eğitim Merkezleri Yönetmeliği ile getirilmiş, zihinsel engellilere yönelik eğitim hizmetinin 21 yaş ile sınırlayan yönetmelik maddesinin iptal edilmesidir.

135 Danıştay 8. Dairesinin 2007/6457 E. Sayılı Yürütmeyi Durdurma Kararı, www.kazanci.com.tr, (14.06.2008).

1.4.3 Kamu Hizmetinde Değişkenlik (Uyarlanma) İlkesi136 ve Engellilik