• Sonuç bulunamadı

II. Rükneddin Süleymanşah Dönemi (1196-1204)

BÖLÜM 1: DÖRDÜNCÜ HAÇLI SEFERİ SÜRECİNDE BİZANS İMPARATORLUĞU VE ANADOLU İMPARATORLUĞU VE ANADOLU

1.3. Anadolu’daki Durum

1.3.2. II. Rükneddin Süleymanşah Dönemi (1196-1204)

Babası II. Kılçarslan’ın taksimatına göre Tokat ve havalisinde hüküm süren II. Rükneddin Süleymanşah, melikliği döneminde, Keyhüsrev’in veliaht tayin edilmesine

113 Philomelion

114 Choniates, s. 272; Khoniates, s. 56.

115 Ali Sevim, “Keyhusrev I”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 25, Ankara, 2002, s. 347.

116 II. Rükneddin Süleymanşah’ın böyle bir iddia ile ortaya çıkışına dair sebeplerin farklı kaynaklardan karşılaştırması için bknz. Ayönü, Selçuklular ve Bizans, s. 193.

117 İbn Bibi, c. I, s. 52-55.

118 İbn Bibi, c. I, s. 52-55; Bknz. Abu’l-Farac, s. 474; Anonim Selçukname ise Gıyaseddin’in kuşatma sıkışınca şehirden kaçtığı yazılmıştır. Bknz. Anonim Selçukname, s. 38; Aksarayî, s. 24.

36

ve sonrasında sultan olmasına hemen tepki göstermemiştir. Akıllıca davranarak mücadele için uygun zamanı beklemiştir.119 Bu sırada Bizans sınır bölgelerine akınlar düzenleyerek topraklarını genişletmiş, Samsun’u da alarak Karadeniz sahillerine ulaşmıştır.120

Süleymanşah’ın ağabeyi Kutbeddin Melikşah’ın ölümünden sonra taht mücadelelerine girişmesi, muhtemelen hayattaki en büyük erkek çocuk olarak kalmasındandır.121 Kutbeddin’e ait Sivas, Kayseri ve Aksaray’ı kendi hakimiyeti altına alarak hem hakimiyet sahasını hem de siyasi nüfuzunu arttırmıştır.122

II. Rükneddin Süleymanşah diğer kardeşleri ile görüşmelerde bulunarak, onlardan kendisine itaat etmelerini istemiş ve karşılığında hakimiyet alanlarında bir değişiklik olmayacağını vadetmiştir. Böylece istediği desteği sağlamış ve büyük bir ordu ile Konya üzerine harekete geçmiştir. Zorlu bir kuşatmadan sonra kardeşi I. Gıyaseddin Keyhüsrev ile, devlet ileri gelenleri aracılığıyla yaptığı anlaşma çerçevesinde, Keyhüsrev’in şehirden ayrılmasından sonra, II. Rükneddin Süleymanşah 7 Ekim 1196’da Selçuklu tahtına oturmuştur.123 Sultan şehri son ana kadar savunan halka ve Keyhüsrev’i destekleyen ileri gelenlere herhangi bir ceza uygulamamış, herkesi affetmiştir.124

Öncelikle Anadolu’da siyasi birliği sağlamaya çalışan II. Rükneddin Süleymanşah, devleti güçlendirmiş ve hakimiyet sahasını genişletmiştir. Melik Nasıreddin Berkyarukşah’tan Niksar’ı, Arslanşah’tan da Amasya’yı almıştır. Bundan sonra Elbistan Meliki Mugiseddin Tuğrulşah, Sultana tabiiyetini bildirmiştir. Malatya Meliki ve Ankara Meliki dışındaki tüm kardeşler onun idaresi altında birleşmişlerdir.125

119 Kaya, I. Gıyaseddin Keyhüsrev ve II. Süleymanşah Dönemi Selçuklu Tarihi (1192-1211), s. 55.

120 Turan, s. 266.

121 Ayönü, Selçuklular ve Bizans, s. 192.

122 Kaya, I. Gıyaseddin Keyhüsrev ve II. Süleymanşah Dönemi Selçuklu Tarihi (1192-1211), s. 45.

123 Ayönü, Selçuklular ve Bizans, s. 193.

124 İbn Bibi, c. I, s. 78.

37

Hakimiyetini güçlendiren II. Rükneddin Süleymanşah döneminde Bizans İmparatorluğu topraklarına yapılan Türkmen akınları devam ettirilmiş ve Selçuklular tekrar Bizans’tan haraç alacak kadar güçlü konuma gelmiştir.126 İki devlet arasındaki ilişkiler Bizans İmparatoru III. Aleksios Angelos altı gemiden oluşan bir donanmayı Konstantinos Frangopulos isimli birinin komutasında Karadeniz’e gönderdiğinde bozulmuştur. Bu donanmanın gönderiliş amacı görünüşte, İstanbul’a gelmekte olduğu sırada Giresun127 yakınlarında karaya oturan bir geminin durumunun incelenmesi ve taşıdığı malların kurtarılmasıydı. Ancak aslında amaç, Karadeniz’in önemli bir ticaret limanı olan Samsun’daki gemileri yağmalamaktı. Böylelikle yola çıkan Frangopoulos Karadeniz’de yol alırken, İmparatorun emrine uygun olarak tüm gemilere saldırmıştır. İki ay boyunca bu faaliyetlere devam etmiştir. Yağmaladığı gemilerdeki kişilerin bir kısmını öldürmüş ve cesetlerini denize atmıştır, bir kısmını da çıplak bir halde göndermiştir.128 Bu kimseler İstanbul’a gelip İmparatora şikayette bulunduklarında bir karşılık bulamamışlardır çünkü İmparator onların mallarını satıp parasını hazineye aktarmıştır. Konya’dan gelen tüccarlar da II. Rükneddin Süleymanşah’ın huzuruna gidip yardım istemişlerdir. Bunun üzerine Sultan Bizans İmparatoruna haber gönderip, zararın tazmin edilmesini istemiştir. Selçuklular ile askeri bir mücadeleyi göze alamayan İmparator hadiselerin bilgisi dışında gerçekleştiğini ve tüm suçun Frangopoulos’ta olduğunu iddia ederek Selçuklular ile antlaşma yapmayı kabul etmiştir. 1200 yılının Ağustos ayında yapılan bu antlaşmaya göre Bizans Türkiye Selçuklu Devleti’ne yıllık vergi ödemeyi ve tüccarların zararı için de 50 gümüş madeni para vermeyi kabul etmiştir.129

Bu olaylardan bir kaç gün sonra II. Rükneddin Süleymanşah’a suikast düzenlemek isteyen III. Aleksios bir Haşhaşi ile anlaşmıştır. Fakat Haşhaşi, planı gerçekleştiremeden yakalanıp her şeyi itiraf etmiştir. Böylece anlaşma bozulduğu için Selçuklular tekrar Bizans şehirlerine saldırmaya başlamışlardır.130 Hatta Bizans tarafından Milas bölgesine vergi tahsildarı olarak görevlendirilen ve sonrasında isyana kalkışan Mikhail, II.

126 Ayönü, Selçuklular ve Bizans, s. 194.

127 Kerasous

128 Choniates, s. 290; Khoniates, s. 92.

129 Choniates, s. 290; Khoniates, s. 93.

38

Rükneddin Süleymanşah’a sığındığında memnuniyetle karşılanmış ve kendisine askeri destek verilmiştir. Türklerden aldığı bu destekle Mikhail, Menderes nehri boyunca tüm şehirleri acımasızca tahrip etmiştir.131

Türkiye Selçuklu Devleti’nde yaşanan taht mücadelelerinden faydalanmaya çalışan Ermeni Krallığı üzerine harekete geçen II. Süleymanşah, Ermenileri Selçuklu topraklarından çıkarmak için mücadele etmiştir. 1199 yılında başarılı harekatlar neticesinde Ereğli kalesi ve diğer yerler Ermenilerden alınarak tekrar Türklerin eline geçmiş, Sultan Ermenileri kendisine tabi bir duruma getirmiştir.132

Bizans İmparatorluğu ve Ermeni krallığı ile ilgili gerekli tedbirleri aldıktan sonra Doğu Anadolu’da kendisine itaat etmeyen Malatya Meliki Muizeddin Kayserşah üzerine sefere çıkan II. Rükneddin Süleymanşah 1200’de Malatya’yı almıştır. Böylece sınırlarını Fırat vadilerine kadar genişletmiştir.133 Bu doğu seferi sırasında Harput’ta bulunan Artuklu hanedanına da tabiiyetini kabul ettirmiştir.

Azerbaycan ve İran’da Selçuklu hakimiyeti dağıldıktan sonra Gürcüler, Kafkaslardan inerek Türklere ait topraklara girmeye başlamıştır. Özellikle Kraliçe Tamara zamanında Kıpçaklar ile ittifak kurmaları neticesinde daha da güçlenmişlerdir. Ahlat ve Erzurum’a kadar ulaşan Gürcüler ani bir baskınla Erzurum kalesini kuşatmaya kalkmıştır ancak halkı ve ordusu başında savunmaya geçen Saltuklu hükümdarı Nasreddin Muhammed, Tamara’nın kocası David’in komutasındaki Gürcü ordusunun geri çekilmesini sağlamıştır. 134 Fakat akınlarının şiddetini artıran Gürcüler Kars’ı ele geçirmeyi başarmıştır. Bunun üzerine II. Rükneddin Süleymanşah 1202 yılında Gürcistan üzerine bir sefere çıkmış ve Doğu Anadolu’daki tüm tabi beylere ve hükümdarlara haber göndererek kendisine katılmalarını istemiştir.135 Bu arada asker toplama konusunda daha önce haber gönderilenlerden biri olan Erzurum hükümdarı Nasreddin Muhammed verilen görevi yerine getirmekte geç kaldığı ve kusurlu davrandığı için Türkiye Selçuklu 131 Choniates, s. 290; Khoniates, s. 94. 132 Turan, s. 273-274. 133 Turan, s. 275. 134 Turan, s. 276. 135 İbn Bibi, c. I, s. 91.

39

Sultanı sahip olduğu toprakları ondan alarak kardeşi Elbistan Meliki Mugiseddin Tuğrulşah’a vermiştir. Böylece Saltuklu hanedanı da son bulmuştur.136 Bundan sonra Gürcistan seferine devam eden Sultan, Kraliçe Tamara’ya bir mektup göndererek Selçuklu tabiiyetini ve Müslümanlığı kabul etmesini teklif etmiştir. Oldukça sert ifadelerin yer aldığı bu mektuba kraliçenin karşılığı da olumsuz olmuş137 ve kendi askerlerini topladığını, ordusunun harekete geçtiğini Sultana bildirmiştir. Selçuklular Micingerd kalesi civarında ordugah kurmuşlardır ve Gürcüler buraya ordu istirahat halindeyken baskın düzenlemişlerdir.138 Bu ani saldırı karşısında Selçuklu ordusunda tam bir karışıklık yaşanmaya başlamıştır. Bu sırada saltanat şemsiyesini (çetr) taşıyan kişinin atının ayağı bir çukura girince sancak yere düşmüştür ve askerler bunu sultanın başına bir felaket geldiği şeklinde yorumlamışlardır. Bu nedenle kaçmaya başlayan askerleri çavuşlar toparlamaya çalışsalar da hatta bizzat Sultan ordu kumandanlarına adlarıyla hitap ederek seslense de ordunun dağılmasına engel olunamamıştır.139 Neticede mağlup olduğunu gören II. Rükneddin Süleymanşah, Tuğrulşah ve diğer emirler ile Erzurum’a çekilmiştir, daha sonra da Konya’ya dönmüştür. Gürcüler pek çok değerli eşya, ganimet ve esir ele geçirmişlerdir. Esir edilenlerin arasında bulunan Erzincan Mengücik Hükümdarı Behremşah, eski dostane ilişkileri dolayısıyla fidyesi ödendikten sonra serbest bırakılmıştır. Selçukluların mağlup olmasının sebebinin, sultanın kuvvetlerine fazla güvenerek gurura kapılması ve ihtiyatsızlığı olduğu düşünülmektedir.140

Kazandıkları zafere rağmen Gürcüler Doğu Anadolu’da herhangi bir toprak ilhakında bulunmamışlar ve Selçuklular bölgede güçlenmeye devam etmişlerdir. Hatta Mardin Artuklu hükümdarı Artuk-Arslan, Eyyubi hükümdarı Melik Adil’e karşı Sultandan yardım isteyince, Türkiye Selçuklu Devleti’nin nüfuzu buralara kadar yayılmıştır. Bunun yanı sıra Eyyubilerden bir hükümdar olan Melik Efdal da, amcası Melik Adil’e

136 Abdülkerim Özaydın, “Saltuklular”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 36, İstanbul, 2009, s. 55.

137 Turan, s. 280-281.

138 Selim Kaya, “Süleyman Şah II”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 38, İstanbul, 2010, s. 107.

139 İbn Bibi, c. I, s. 94.

40

karşı II. Rükneddin Süleymanşah’ın yardım ve himayesini istemiş ve neticede Selçuklu Sultanına tabi olmayı kabul etmiştir (1202/1203).141

II. Rükneddin Süleymanşah, Selçuklu ülkesini tek bir hakimiyet altında toplamadıkça rahat edememiş, bu yüzden intikam almak istediği Gürcistan seferini geciktirmiştir. Sultan Ankara’daki kardeşi Melik Mesud’un iyi bir asker ve idareci olduğunun farkındaydı ve Melik bazı şehirleri Sultana bırakmış olsa da hala Ankara çevresinde hüküm sürmekteydi. Süleymanşah arkasını emniyete almadan herhangi bir sefere girişemediği için önce Ankara üzerine yürümeye karar vermiştir. Uzun bir kuşatmadan sonra Ankara meliki mecburen kardeşi ile müzakereye başlamıştır. Yapılan antlaşmaya göre Mesud topraklarını II. Rükneddin’e bırakacak ve kendisine uç bölgesinde bir kale verilecekti. Mesud ve iki oğlu Ankara’dan çıkıp bu kaleye giderken Sultanın gönderdiği kişi tarafından yolda öldürülmüşlerdir.142

Haçlıların 1204 yılında İstanbul’u işgal etmeleri sırasında vergiye tabi hale getirilmiş olan Bizans İmparatorluğu II. Rükneddin Süleymanşah’tan yardım talep etmiş ancak Sultan Ankara’nın zaptı ile meşgul olduğundan herhangi bir yardımda bulunmamıştır.143 Türkiye Selçuklu Devleti’nin iç karışıklıklarına son vererek sınırlarını genişleten ve devleti güçlendiren II. Rükneddin Süleymanşah pek çok kaynağa göre akıllı, siyaset ve savaş sanatında yetenekli, planlı ve tedbirli bir kimse olmuştur ve geleneksel Türk hukukuna göre devletin şehzadeler arasında taksim edilmesi teamülüne son vermiştir.144 Ankara’nın teslim alınmasından bir süre sonra II. Rükneddin Süleymanşah 6/7 Temmuz 1204’te vefat etmiştir.145