• Sonuç bulunamadı

İstanbul’un İşgali (13 Nisan 1204)

BÖLÜM 1: DÖRDÜNCÜ HAÇLI SEFERİ SÜRECİNDE BİZANS İMPARATORLUĞU VE ANADOLU İMPARATORLUĞU VE ANADOLU

1.4. Dördüncü Haçlı Seferi ve Latinlerin İstanbul’u İşgali

1.4.5. İstanbul’un İşgali (13 Nisan 1204)

Çok zaman geçmeden Haçlı ordusuna silahlanma emri verilmiştir. Kadıköy ve Üsküdar’da 189 bazı başarısız girişimlerde bulunduktan sonra Haçlılar, limana giremezlerse gemilerinin emniyette olmayacağını anlamışlardır. Ancak tüm Haliç büyük bir zincirle kapatılmıştır. Bu zincirin bir ucu Galata kulesinde bağlıydı ancak kale muhkem bir kaleydi ve savunmacıları için avantajlı bir konumu vardı.190 Yine de alınan karar neticesinde buraya saldırı düzenlenmiş ve Galata’dan karaya çıkmayı başaran Haçlılar Haliç’i kapayan zinciri kırmak suretiyle gemiler ile Haliç’e girmişlerdir. Bundan sonra surlara saldıran Haçlılara karşı Bizanslı askerler ile halk şehri savunmaya

185 Nicolle, s. 25.

186 Villehardouin-Valenciennes, s. 34-37; Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, s. 104; Nicolle, s. 51.

187 Villehardouin-Valenciennes, s. 37-38.

188 Villehardouin-Valenciennes, s. 42; Clari, s. 14; Nicolle, s. 52.

189 Khalkedon ve Khrysopolis

49

çalışmıştır. Ancak iyi donanımlı Haçlı ordusunun sürekli taarruzları neticesinde surlarda gedikler açılmaya başlayınca, halkın kendisini sevmediğini bilen ve gücünün dayanağı olan paralı askerlere güvenerek hayatta kalabileceğine inanmayan imparator III. Aleksios, karısı ve diğer çocuklarını terk edip, çok sevdiği kızı, bir kaç başka kadın ve hazinesi ile 17/18 Temmuz 1203’te şehirden kaçmıştır. 191 Hükümet, imparator boşluğunu II. Isaakios’u tahta çıkararak gidermiştir ve Haçlılardan kendilerinin desteklediği Aleksios’un babası imparator yapıldığı için savaşa son vermeleri istenmiştir. Görüşmeler sonunda Aleksios ile yapılan anlaşma şartları II. Isaakios tarafından da kabul edilmiş ve 1 Ağustos 1203’te Ayasofya’daki törenle prens, IV. Aleksios unvanını alarak ortak imparator ilan edilmiştir.192 Ancak genç imparator Haçlılara verdiği vaatler konusunda din adamlarını ve halkı kızdırmış olduğundan sıkıntıya düşmüştür. Roma’nın üstünlüğünü kabul etmek ve oldukça zor durumdayken onca parayı vermek Bizans İmparatorluğu için mümkün değildi. İmparatorun yeni vergiler koyması ve kiliseye ait gümüşleri müsadere edip eritmek yoluyla borcunu ödeme yolunu seçmesiyle, kilise ile tekrar arası açılmıştır.193 Aleksios, Haçlılara borcun ödenmesi için zamana ihtiyacı olduğunu söylemiş, bu da Haçlıları huzursuz etmiştir. Bu sırada İmparatorun zaman zaman, halen amcasının elinde bulunan bazı kaleleri almak üzere Haçlı ordusundan birliklerle sefere çıktığı olmuştur. Ancak bir türlü borçları ödeyememiştir.194 Vaatlerin sürekli olarak ertelenmesine ilaveten Enrico Dandolo’nun da işi zora sokma çabalarıyla ortam gerilmiştir.195 Haçlılar sur dışındaki köylere saldırılar düzenleyerek halkı zor duruma soktukları gibi, şehir içinde de huzursuzluk çıkarmışlardır. Bir kaç Fransız tarafından Müslümanlara ait bir mescidin ateşe verilmesiyle başlayan yangın şehrin büyük bölümünde etkili olmuş ve büyük zarara yol açmıştır.196 David Nicolle ve John Julius Norwich tarafından, Avrupa tarihindeki en

191 Akropolites, The History, s. 107; Nicolle, s. 62; Choniates, s. 299; Khoniates, s. 116; Norwich, s. 164.

192 Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, s. 105; Demirkent, Haçlı Seferleri, s. 173. Clari, s. 22.

193 Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, s. 106; Akropolites, s. 110; Akropolites, s. 20.

194 Clari, s. 24-25.

195 Demirkent, Haçlı Seferleri, s. 173.

196 Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, s. 106; Demirkent, Haçlı Seferleri, s. 174; Queller ve Madden, Latinlerin saldırdıkları camideki kimselerin onlarla mücadele ettiklerini, Bizanslı komşularını yardıma çağırdıklarını, onları da gelerek Latinleri geri püskürttüğünü ancak yangının başlamasına engel olamadıklarını yazmıştır. Bknz., Queller and Madden, s. 145; H. A. Nomikos yüzyıllardır Ortodoksları rahatsız etmeden, ilişkilerin iyi gittiği zamanlarda

50

büyük şehir yangınlarından biri olarak nitelendirilen bu olayda yaklaşık 100.000 kişi evsiz kalmıştır.197 Tüm bu olanlara imparatorun kişisel tavrı, tertip ettiği eğlenceler, yönetimden anlamaması gibi hususlar da eklenince halk ayaklanma noktasına gelmiştir. IV. Aleksios, sabık imparator olan amcasının damadı ve kendisinin protovestiarios’u198 olan Aleksios Dukas Murtzuphlos tarafından 1204 yılının Ocak ayında tahttan indirilmeye çalışılmış, fakat bu teşebbüsten sonuç alınamamıştır.199

Şubat ayına gelindiğinde doç Enrico Dandolo’nun kararıyla vaatlerin yerine getirilmesi taleplerini iletmek için oldukça sert bir mesaj ileten elçi heyeti imparatorun Blakhernae sarayına gönderilmiştir. Saraydan çıktıklarında kendilerine karşı öfkeli halk ile karşılaşan Haçlılar kaçarak kurtulmuşlar, halk Ayasofya Kilisesi’ne giderek imparatoru azledip yerine orada bulunan bir asilzadenin, Nikolaos Kanabos’un imparator ilan edilmesini sağlamıştır. Bunun üzerine saraya girip IV. Aleksios’u hapse attıran, daha sonra da öldüren Aleksios Dukas Murtzuphos, ihtiyar imparator II. Isaakios’u da hapse attırmıştır ve bir kaç gün sonra onun ölmesi üzerine Kanabos’u da tutuklatarak ve halkın onayını alarak kendisini V. Aleksios unvanıyla imparator ilan etmiştir.200

Tahtta yaşanan bu değişiklik Haçlıları rahatsız etmiş ve tüm bu olaylar zaten İstanbul’a hücum ederek şehri ele geçirmenin uzun süredir hesabını yapan Venedik’in Haçlıları ikna etmesini kolaylaştırmıştır. Kendi imparatorlarının ölümünü destekleyen bir halkın doğru inançtan sapmış kimseler olduğu ve onlarla mücadele etmenin Haçlı seferini tamamlamakla eş değer bir papalık affına sahip olacağı yönünde propagandalar yapılmıştır. 201 Papa, Bizans’a ancak kutsal savaşa engel olması durumunda saldırılmasında bir beis görmemişti ve Batılılara göre böyle bir durum zaten her zaman

onarımları dahi Bizans tarafından yapılan camiye saldıran Latinler için “dinimizin düşmanı Frenkler, Kraliçe Şehir’İn kiliselerinin kubbelerinin arasında barışçıl bir eda ile yükselen bu camiye tahammül edemiyorlardı” demiştir. Bknz. H. A. Nomikos, “Haçlı Seferleri”, 600’lü yıllardan 1461’e: İslam-Türk ile Hristiyan-Bizans Dünyaları Arasındaki Etnik, Dini, Askeri, Siyasi ve Sosyo-Ekonomik İlişkiler Açısından Bir Dörtleme, haz. çev. Kriton Dinçmen, İstanbul: Arion Yayınevi, 2004, s. 106.

197 Nicolle, s. 63; Norwich, s.

198 İmparatorun gardırobundan sorumlu saray görevlisi. IX-XI. yüzyıllar arasında ordu kumandanı olarak da görev yapmışlardır. XII. yüzyıl ve sonrasında ise kelime daha çok onursal bir unvan olarak kullanılmıştır.

199 Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, s. 106.

200Akropolites, Chronike Syngraphe, s. 83; Akropolites, The History, s. 110; Nicolle, s. 26; Runciman, Haçlı Seferleri

Tarihi, s. 106.

51

söz konusu olduğu ve Bizans’ın Haçlılara düşman olduğu algısı yayıldığı için, Papa da bu saldırıyı tasdik etmiş sayılmıştır.202

Bundan sonra Haçlıların kendi aralarında yaptıkları görüşmeler şehrin elde edilmesi durumunda kimin imparator olacağı ve ganimetlerin nasıl paylaşılacağı konusunda olmuştur. Nihayetinde verilen karara göre, imparator olan, her şeyin dörtte birini alacaktı ve geriye kalanın yarısı Venedik’e diğer yarısı da Haçlılara verilecekti. Ayrıca eğer imparator Fransızlardan olursa patrik Venediklilerden olacaktı. 203 Dandolo imparatora bağlılık yemininden muaf olacaktı, ganimetler belirli bir yerde toplandıktan sonra bölüşülecekti ve her iki taraf da bir yıl boyunca İstanbul’dan ayrılmayacaktı.204 Bu noktada Haçlı Seferi yola çıkış niyetinden tamamen sapmış görünmektedir. Kutsal topraklardaki din kardeşlerinin yaşadıkları acıları unutan Haçlılar, İstanbul’un servetinin hayallerine çoktan kapılmışlardır.

Bizans’ın yeni imparatoru surları tamir etmek ve şehrin savunmasının sağlanması için teşebbüste bulunmuştur ancak karışık ortam herkesin mücadele ruhunu çoktan dağıtmıştır. Ayrıca surların içinde Venedik’ten para alan hainler olduğu da bilinmekteydi.205 Böyle bir ortamda, 6 Nisan 1204’te Haçlılar tarafından ilk saldırı gerçekleşmiş ve Bizans ağır kayıplar vermiştir. 6 gün sonra yapılan ikinci saldırıda dış surlarda gedikler açılmaya başlandığı gibi, içeride çıkan yangınlar nedeniyle savunmacılar arada kalmışlardır. Bundan sonra Haçlılar şehre girmeye başlamışlar ve 13 Nisan 1204’te206 şehir düşmüştür. İmparator Aleksios Dukas Murtzuphlos, sabık imparator III. Aleksios’un karısı Euphrosine’yi ve kendi eşi Eudokia’yı (III. Aleksios’un kızı) alarak, Yaldızlı Kapı’dan çıkmış ve Mosynopolis’e207 kayınpederinin

202 Demirkent, Haçlı Seferleri, s. 176.

203 Clari, s. 32.

204 McNeal and Wolff, s. 183.

205 Runciman, Haçlı Sefeleri Tarihi, s. 108.

206 Gregoras ve Khoniates eserlerinde İstanbul’un Latinler tarafından işgal tarihini 12 Nisan 1204 olarak vermektedir. Bknz. Nikeforos Gregoras, Romaiki İstoria, c. I (1204-1341), yay. Dimitrios Moshos, Atina, 1997, s. 42; Choniates, s. 313; David Nicolle ve Işın Demirkent 13 Nisan 1204 tarihini kullanmaktadır. Bknz. Nicolle, s. 26; Demirkent,

Haçlı Seferleri, s. 176; Akropolites’in belirttiği 12 Nisan 1203 tarihine dair kayıt Çağdaş Yunanca ve İngilizce

metinlerin çevirmenleri tarafından açıklamalar ile düzeltilmiştir. Akropolites, Chronike Syngraphe, s. 529, Akropolites, The History, s. 113; Türkçesinde ise çevirmen 12 Nisan 1204 ifadesini kendisi yazmıştır. Akropolites, Vekayinâme, s. 21.

52

yanına gitmek üzere şehirden kaçmıştır.208 Bunun üzerine taht, asiller tarafından Theodoros Laskaris’e verilmek istenmişse de artık yapılabilecek bir şey kalmadığını gören Theodoros, ailesi, patrik ve kalan asiller ile birlikte şehirden kaçmışlar ve Anadolu’ya geçmişlerdir.209 Bundan sonra doçun ve ileri gelenlerin izni ile Haçlılar şehri üç gün boyunca yağmalamıştır.

Şehir yüzyıllar içinde elde ettiği tüm serveti, ihtişamı ve sanat eserlerini geri alamamak üzere kaybetmiştir. Yapılan yağma ve katliamlar öylesine şiddetli olmuştur ki Batılı pek çok görgü tanığının ifadelerine yer veren yazarlar bu durumu vahşet olarak nitelendirmiştir. 210 Kiliseler, kamu binaları, kütüphaneler tam anlamıyla yağma edilmiştir. Kutsal eşyalar değerli madenlerini almak niyetiyle parçalanmıştır. Bazıları ise çalınmıştır. Hristiyanlığın en kutsal kilisesi Ayasofya’ya bile hiç bir saygı gösterilmemiş, atlı Haçlı savaşçılar içerideki her şeyi talan etmiştir. Venedikliler kültür ve sanat eserlerinin çoğunu toplayıp kendi ülkelerine götürürken, Fransız ve Flamanlar sadece taşıyabilecekleri eşyaları alıp, geri kalan her şeyi tahrip etmişlerdir.211 Din adamları da yağmadan paylarını almışlardır. Bu durumun en çarpıcı örneklerinden birisi şudur: “Fransa’dan başrahip Martin, kutsal emanetlerin yerini açıklamadığı takdirde

Pantokrator Kilisesi’nin yaşlı papazını açıkça öldürmekle tehdit etmiştir. İhtiyar papaz demir bir sandığı açmış ve Martin ihtirasla titreyerek iki elini birden sandığa daldırmıştır. Kendisi ve yardımcısı aceleyle eteklerini toplayıp içine kutsal günahlar doldurmuşlar..”212 Haçlılar sadece yağma ile kalmamışlar, halka zulmetmiş, katletmiş, evleri, binaları yakıp yıkarak Şehirlerin Kraliçesi denen İstanbul’u harabeye çevirmişlerdir. Bu konuda tarihçi Niketas Khoniates yaşanan zulümlerin büyüklüğünden

208 Nicolle, s. 26; Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, s. 108; Hussey, s. 151; Daha sonra Latinler tarafından yakalanan Mourtzuflos’un İstanbul’a getirilip yüksek bir yerden atılmak suretiyle öldürüldüğü de belirtilmiştir. Akropolites,

Chronike Syngraphe, s. 89.

209 Bahsi geçen Laskaris’in Theodoros mu yoksa kardeşi Konstantinos mu olduğuna dair farklı görüşlerden daha önce bahsedilmiştir. Bu tez çalışmasında bu kimsenin Theodoros olduğu kabul edilmiştir.

210 Demirkent, Haçlı Seferleri, s. 177; Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, s. 109; Queller and Madden, s. 193-203.

211 Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, s. 109.

212 Demirkent, Haçlı Seferleri, s. 177; Queller and Madden, s. 195; Martin seferden döndükten sonra Pairis Manastırında yaşayan Gunther Martin’in anlattıklarını kaleme almıştır. Bu eserde Haçlıların İstanbul’a nasıl girdikleri, Martin’in değerli eşyaları nasıl ele geçirdiği anlatılmış ve son bölüme Pairis Manastırına getirilen kutsal kalıntıların tam bir listesi eklenmiştir. Detaylı bilgi için bknz. Semavi Eyice, Yabancıların Gözüyle Bizans

İstanbul’u”, İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2017, s. 93; Gunther von Pairis, The capture of Constantinople : the

Hystoria Constantinopolitana of Gunther of Pairis, edited and translated by Alfred J. Andrea, Philadelphia: University of Pennsylvania Press, 1997.

53

uzun uzadıya bahsettikten sonra, Hristiyanların kendi dinlerinden olanlara yaptıklarıyla kıyaslayarak, Müslümanların Kudüs’ü zapt ettiklerinde böyle davranmadığını vurgulamıştır.213