• Sonuç bulunamadı

2.2. Değerler ve Değerler Eğitimi

2.2.7. Değerler eğitiminin tarihçesi

2.2.7.2. Türk tarihinde değerler eğitimi

2.2.7.2.2. İslamiyet sonrası dönem

korumuştur. Bu çerçevenin dayanağı Ayet ve Hadisler olmuştur (U. Kaya, 2012).

İslam dininin, Türklere olumlu değerler kazandırdığı görülmektedir (Binat, 1971). İslamiyet öncesi dönemlerde olduğu gibi İslamiyet sonrası farklı din ve mezheplere,

geleneklere hoşgörü devam etmiş ve İslamiyet ile birlikte hoşgörü anlayışı daha da pekişerek Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir (Peker, 2015). İslamiyet sadece farklı din ve mezheplere değil, toplum içinde insanların birbirlerine de hoşgörülü olmasını ve affedici olmasını telkin etmektedir. Keza Danişmend (1961), eserinde, İslamiyet’in kini ve garazı yasaklamasından dolayı Türklerin birbirlerinin kusurlarını affedip barışmak için cuma ve bayram günlerini tayin ettiklerini belirmiştir.

* Osmanlı Devleti dönemi ahlak eğitimi. Osmanlı Türkçesi sözlüğü olan Kamus-i Türki’de ahlak: “İnsanın yaratılışta sahip olduğu veya eğitim ile elde ettiği ruh ve kalp

durumu” diye tanımlanmıştır (Şemsettin Sami, 2011, s. 72). İslam’ın getirdiği anlayışla birçok konuyu din temelli yorumlayan İslam bilginlerinin ahlak anlayışı gibi (U. Kaya, 2012)

Osmanlı ahlakçılarının ahlaki ölçüsü de dini emir ve yasaklardır (H. Erdem, 1996).

Osmanlı klasik döneminde ahlak eğitimi ile ilgili müstakil bir yer almamakla beraber, ahlak eğitimleri formal ve informal şekilde medreselerde, camilerde, tekkelerde ve esnaf teşkilatlarında yürütülmüştür. Camiler halka açık din derslerinin yapıldığı, hutbelerde din görevlisinin nasihatlerde bulunduğu informal bir eğitim alanıdır. Keza tekkelerde aynı işlevi görmüştür. İnformal ahlak eğitiminin verildiği önemli bir kurum da esnaf teşkilatıdır. Ahilik teşkilatının fütüvvetname denilen bir nevi tüzükleri içerisinde ahlaklı dürüst esnafın ipuçları vardır (U. Kaya, 2012). Eğitim kurumu olarak bütün köy ve mahallelerde mevcut olan sıbyan mekteplerinde ise ahlak eğitimi, din dersleri içerisinde verilmiştir. Dini emirler, aynı zamanda ahlaki bir görev olarak kabul edilmiştir. Esasen Osmanlı toplumu için İslam, bir din olmasının ötesinde iyi vatandaşlar yetiştiren kurallar koymaktadır (Yazıbaşı, 2014). Formal bir eğitim kurumu olan medreselerde ise müstakil bir ahlak dersi ancak 1914’te programlara girmiştir. Fakat bu tarihe kadar medreselerin programlarında bulunmamasına rağmen, özellikle din dersleri olmak üzere diğer müfredat derslerinde okutulan kitaplar içerisindeki ibretlik hikâyelerle ahlak konularına yer verilmiş, toplumsal ve dini değerler bireylere öğretilmiştir

(U. Kaya, 2012). Medreselerde ahlak eğitiminde yararlanılan klasik eserlerden birisi de Şirazi’nin Bostan ve Gülistan adlı eseridir. Şirazi eserinde ahlak eğitimi ile ilgili bazı

telkinlerde bulunmuştur. Öğrenmede istekli olmayan bir öğrenciye bir şey öğretilemeyeceğini, eğitimin küçük yaşta verilmesi gerektiğini aksi takdirde küçükken terbiye görmeyen çocuğun, büyüdüğünde terbiye edilemeyeceğini belirtmiştir. Bunun yanında Şirazi’ye göre örnek alınan üstün bir kişinin söylediği söz ile örnek alınmayan bir kişinin söylediği söz bir değildir

(Şirazi, 2013).

Tanzimat Döneminde medreselerin yanında modern mekteplerin de açılmaya

başladığı görülmektedir. Böylece eğitim-öğretim medrese ve modern okullar olmak üzere ikili bir yapıya dönüşmüştür. Söz konusu dönemde Batının üstünlüğünün kabul edilmesi

neticesinde Avrupa’ya yoğun bir şekilde öğrenci gönderilmeye başlanmıştır (Akyüz, 2011). Avrupa’ya gönderilen bu gençler, Avrupa’nın ahlakını benimseyerek klasik medrese öğretileri dışında yeni bir anlayış geliştirmişlerdir. Aynı dönemde modern okullarda müstakil ahlak dersleri verilmeye başlanmış, ahlak üzerine ise birçok eser yazılmıştır (U. Kaya, 2012). Klasik dönemde din ve ahlak öğretimi birbirinin ayrılmaz parçası iken Batı tarzı mekteplerin

açılmasıyla, dini derslerle birlikte verilen ahlaki öğütler ve telkinler, ayrı bir ders olarak şekillenmeye başlamıştır (Pehlivan Ağırakça, 2012). Tanzimat Dönemi ahlakçıları, bireysel ahlaki çöküntünün, İslam ahlakından uzaklaşılmasına ve din ile ahlak öğretiminin birbirinden ayrılmasına bağlamışlar ve kurtuluşu İslam ahlakına dönmekte görmüşlerdir (Pehlivan

Ağırakça, 2012; U. Kaya, 2012).

Ahlak eğitimi üzerine yoğunlaşmanın en fazla görüldüğü dönem, II. Abdülhamid dönemidir. II. Abdülhamid saltanatı boyunca (1876-1908) sivil modern okulların sayısını arttırmıştır. Bu dönemde ahlak derslerinin üzerinde çok durulmuş, ahlak ve din derslerinin saatlerinin arttırılması yönünde çalışmalar yapılmıştır. Keza II. Abdülhamid yeni tarz okulları dış saldırılara ve içteki ahlaki çöküşe karşı verilen mücadelenin ana silahı olarak görmüştür.

II. Abdülhamid döneminde öğretim olarak Batı anlayışı, eğitim olarak da İslam ahlakı temel alınmıştır (Gündüz, 2013). II. Abdülhamid devrinde devlete, saltanata, dinî değerlere bağlı, güzel ahlâklı gençlerin yetiştirilmesi eğitimin amacı olmuştur (Pehlivan Ağırakça, 2012). Hatta 1885’te Abdülhamid’in emriyle bir komisyon oluşturulmuş, bu komisyon ahlak derslerinin saatlerinin arttırılması yönünde çalışmalar yapmıştır. Müfredat içerisine Peygamberlerin hayat hikâyeleri ve kişilik özellikleri, Hz. Muhammed’in sahabelerinin kıssaları, dini otoritelerin ve ulemadan ünlü kişilerin hayatları hakkında yeni dersler oluşturulmasını önermiştir (Becerikli & Yıldırım, 2018). 1895 yılından itibaren ise ahlak, felsefi zemine taşınmıştır. Özellikle Batı’da ahlakla ilgili yazılmış olan bazı eserlerin, II. Meşrutiyet’ten sonra çevirilerinde artış gözlenmiştir (Görkaş, 2014). 1913 tarihli Mekatib-i İbtidaiyye Ders Müfredatında müstakil ahlak dersi olan Musahabat-ı Ahlakiyye dersinin iki devrede işlenmesi öngörülmüştür. İlk devrede dersin ahlak üzerine genel sohbetler şeklinde işlenmesi, orta devrede ise çeşitli kurumlara karşı vazifelerin anlatılması gerektiği

bildirilmiştir. 1922 yılında ise Muhasabat-ı Ahlakiyye adlı dersin kaldırıldığı ve yerine vatandaşlık konuları ağırlıklı Malumat-ı Medeniyye dersinin geldiği görülmüştür (Keskin, 2008).

Osmanlı eğitim kurumlarına bakıldığında, genel olarak ders ve kitap adı olarak ahlakın mevzuatta kıraat, resail, vezaif, malumat, musahabat, ilim ve felsefe ve terbiye olarak adlandırıldığı görülmektedir. Kıraat ve resail olarak ahlak dersleri ilköğretim, vezaif ve malumat olarak ahlak dersleri ortaöğretim, ilim ve felsefe olarak ahlak dersleri yükseköğretim derecelerinde verilmektedir. Ahlak ders kitabı çalışmalarında, İslam ahlakının klasik

kaynaklarına müracaat edilmiş, eserler kısmen özetlenerek veya bir bütün halinde Türkçeye aktarılmıştır (Görkaş, 2014).

Osmanlı ahlakçılarının önem verdiği, kitaplarında dile getirdiği ve kişinin kendine yönelik sorumluluğu olarak belirtilen erdemler mevcuttur. Dirayet sahibi olmak, ister kendi

aleyhinde isterse başkası aleyhinde olsun her konudaki söz ve davranışlarda doğru olmak, sadakat, hakkı ve hayrı bilmek, alçakgönüllülük, ölçülü davranmak, kendi menfaatini değil, mensup olduğu milletin saadetini hedef almak, ağırbaşlı ve saygılı olmak, doğru yolda kararlı olmak, diğer insanlardan farkı olmadığını bilmektir. Osmanlı ahlakçılarına göre kişinin kendine karşı sorumluluğuna dayalı olarak uzak durulması gereken özellikler ise cehalet, bildiklerini kötü yolda kullanmak, yalan söylemek, iftira atmak, gıybet etmek, kibir, enaniyyet, hodkâmlık, kin beslemek, cimrilik, israf, haset ve açgözlülük, hırsızlık, rüşvet, kumar, hırs, zina gibi dini hükümlerin yasaklamış olduğu davranışlardır (U. Kaya, 2012).

Osmanlı döneminde ahlak eğitimi genellikle telkin etme ve model olma yöntemleri ile çocuklara kazandırılmaya çalışılmıştır. Hatta ahlak üzerine yazılan eserlerden anlaşıldığı üzere, ahlak eğitimi için bazı yaklaşımlar ve yöntemler önerilmiştir. Bunlar bir kısmı günümüzde de önerilen telkin etme, model yoluyla öğrenme, keşfetme, yaparak yaşayarak öğrenme, empati ve analojidir (Becerikli & Yıldırım, 2018). Osmanlı dönemi ahlakçıları, genelgeçer yöntemlerin yanında iyi ahlak kazandırmada takip edilmesi gereken yollar ve yöntemler önermişlerdir. Onlara göre, öncelikle kötü ahlakın belirlenmesi ve ortadan kaldırılması gerekir. ‘Zıddı ile tedavi’ adı verilen yöntemle kötü ahlakın zıttı olan iyi ahlak seçilmeli ve alışkanlık haline getirilmeye çalışılmalıdır. Ayrıca gereken durumlarda çocuklara baskılı ve sert uyarıda bulunulmalı, ayıbı yüzüne vurulmalı ve hatta gerekirse şiddet

gösterilmelidir (H. Erdem, 1996).

* Cumhuriyet Dönemi ahlak eğitimi. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, Türk eğitiminin genel amacının, yeni rejimi benimseyecek ve sürdürecek karakter niteliklerine sahip bireylerin yetiştirilmesi olduğu söylenebilir (Ekşi & Katılmış, 2014).

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında ahlak eğitimi müstakil bir ders olarak devam ettirilmiştir. Cumhuriyet’in ilanından sonra uygulanan ilk program olan 1924 müfredatında Musahabat-ı Ahlakiyye ve Malumat-ı Vataniyye adıyla bir ahlak dersi yer almıştır. Bu ders

kapsamında ilkokulun ilk üç sınıfında, ahlak kuralları çocuklara sohbetler şeklinde verilmek istenmiştir. 4. ve 5. sınıflarda ise daha çok vatandaşlık konuları yer almıştır (Keskin, 2008). Daha sonraki yıllarda uygulanmış öğretim programlarında (1926, 1936, 1948, 1968 ve 1998) ahlak adı doğrudan geçmese dahi günümüzde sosyal bilgiler adıyla anılan dersin içeriğini oluşturan tarih, coğrafya ve yurt bilgisi derslerinin konularında dolaylı olarak ahlak eğitimi verilmiştir (Aykaç, 2011). 2005 ve 2018 Programlarında ise yine müstakil olarak ahlak dersine yer verilmemekle birlikte Sosyal Bilgiler Öğretim Programında doğrudan kazandırılması istenen değerler açıkça belirtilmiştir (MEB, 2005; 2018).

Geçmişte olduğu gibi, Cumhuriyet döneminde de çoğunlukla telkin etme ve model olma yöntemleriyle ahlak eğitiminin verildiği görülmektedir. Söz konusu dönemde ahlak üzerine yazılan eserlerde, ahlakın iyi örneklerle ve sürekli bir eğitim sonunda ulaşıldığı belirtilerek özellikle ailenin ve çevrenin iyi birer model olması gerektiğine vurgu yapılmıştır (Binat, 1971; Danişmend, 1961). Benzer şekilde Kanad’a (1958) göre, geleneklere ait davranışlar, ahlak ve adetler, eski nesilden yeni nesile taklit yoluyla geçmektedir.

Türk tarihinde değerler eğitiminin tarihsel gelişimine bakıldığında genel olarak ahlak anlayışının çok ciddi değişikliklere uğramadığı sadece dönemsel olarak bazı farklılıklar ortaya çıktığı görülmüştür. Özellikle bu farklılık ahlaki değerlerde değil, yetiştirilmek istenen

vatandaşın niteliklerinde karşımıza çıkmaktadır. Geçmişten günümüze Türk tarihi ve kültürü içerisinde değerler önemli bir yere sahip olmuştur.

2.2.8. Çeşitli disiplinlere göre değerler ve değerler eğitimi. Her bilim dalı, değerleri